KORKU BÖLÜM :1
Bazen gecenin bir yarısı korkunç şeyler olur. Bazen yatağın altında gerçekten bir yaratık vardır. Bazen sahiden de dolabın içine bir öcü saklanmıştır.Bazen insanlar ölür.Sence bizi gördüler mi? diye nefes nefese sordu Jenny Lange, Detroit'in engebeli Eight Mile bölgesinde yabanıl otlarla kaplı boş araziden karşı tarafa kaçarken. Ay ışığı, onbeşyaşındaki kızın savrulan uzun ve parlak sarı saçlarını aydınlatıyor, omzunun üzerinden hızla dönüp baktığı sırada yüzüsoluk bir ışığa benziyordu. Kayak ceketi, kot pantolonu vebotlarıyla karanlıktaki narin bir gölge gibiydi. Gece, karanlıkve soğuktu. Sert bir rüzgâr, çevredeki apartman bloklarınınoluşturduğu kanyon boyunca ıslık çalıyor, yerdeki buz tabakasından ışıl ışıl kar tanelerini havalandırıyordu.Lori Penski kahkaha attı. Bilmem. O da on beş yaşındaydı, en iyi arkadaşı Jenny'nin birkaç adım gerisinden koşuyordu, durup durup gelen gülme krizi yüzünden yavaşlamıştı. Ne yapıyorlardı, gördün mü?Ne? Ne yapıyorlardı? Micayla Lange'ın kalbi öyle hızlı çarpıyordu ki, sanki karları delip geçen ayaklarının taramalıtüfek gibi çıkardığı sesi bile bastırarak kulaklarında uğulduyordu. Peşlerinden karda kayarak giderken, kelimelerin herzamanki gibi ağzından çıkar çıkmaz göz ardı edileceğini bilsede, bir cevap almak için neredeyse yalvardı. Henüz on biryaşındaydı ve cılız haliyle, onlara yetişmekte güçlük çekiyordu. Ablası ve arkadaşı, ona bakıcılık yaptıkları ve Micayla'nınsözde uyuyor olması gerektiği evden gizlice çıkarlarken, Micayla da onların gerisinde kalmamak için acele etmiş, montunu kapmış ve o gün basketbol antrenmanında giydiği sporayakkabılarını çıplak ayaklarına geçirmişti. Spor ayakkabıların yirmi beş santimetrelik karla baş edemeyeceği ortadaydı: Islanmışlardı ve buz gibiydiler,attığı her adımda Micaylakayıp düşecek gibi oluyordu. Ayakları ve bilekleri, karla karışık çamur yüzünden anında yanmaya başlamış ve pijamasıneredeyse dizlerine kadar ıslanmıştı. Boğazına kadar çektiğimontuna rağmen o kadar üşüyordu ki derisi sızlıyordu
az ikişer çift sürgü bulunduğu düşünülürse, ev fiilen
birkaleydi. Bir şey olma ihtimali ne kadarGüm.Pekâlâ, hiçbir şey olmamış değildi. Bu hafif bir gümbürtüydü, boğuk, zar zor duyulan amahiç şüphesiz ki bir gümbürtüydü. Sanki bir şey patlamış ama sadece biraz duyulmuştu. Mick bir köşeyi geçip yaklaşık altı metre önündeki kapıdan sızan ufacık sarı kıvılcımlara bakarken gözlerişaşkınlıktan faltaşı gibi açıldı. Bir çıt sesi, bir güm sesi, birkıvılcım aman Tanrım, ev yanıyor olabilir miydi?Güvenlik sistemi, üstün teknoloji yangın detektörlerini de kapsıyordu. Eğer ev yanıyor olsaydı, sistemin şimdiye kadar acı acı bağırıyor olması gerekirdi.Şayet bir şey sistemi bozmadıysa.Adrenalinle dolan Mick, kapıyı açmak için hızlı ve sessizce hareket etti, sonra sırtını kapının yanındaki duvara yapıştırdı. Sarı kıvılcım gitmişti. Koridor... Oda... Ev... Yine sessiz ve karanlıktı. Kapı aralığından baktı ama tavandan yerekadar uzanan perdelerin arasından sızan ay ışığı, sadece odanın boş olduğunu anlamasına yetti. Fakat bir koku vardı: onapatlayan şekerleri anımsatan ekşi, isli bir koku. Bir de zar zorduyulan sesler sürtünme, çıt, pat. Altıncı hissinin çok iyiolduğunu düşünmekten keyif alsa da, şu an yalnız olmadığını anlaması için buna ihtiyaç yoktu. Kalbi tekledi. Midesisıkıştı. Dudaklarını ıslattı.Derken profesyonellik devreye girdi ve donuk bir sakinlik perde gibi üzerine indi.Simsiyah giyinmiş, kar maskesi takmış ve alnının etrafına bantla madenci feneri tutturmuş, uzun boylu, ince bir adamodanın karşı tarafındaki açık kapıdan son derece arsız bir
şekilde çıkageldiğinde Mick hâlâ kapı pervazından etrafı
gözetliyor ve bir sonraki adımını hesaplıyordu. O kapının varlığından ancak bu kadar habersiz olabilirdi. Doğru düzgündüşünmüş olsaydı bile ki böyle bir şey yaptığını hiç hatırlamıyordubunun bir gömme dolap olduğunu düşünürdü.Fakat hiçbir soyguncu —ve bu kesinlikle bir soyguncuydubir gömme dolabın kapısını patlatmak için uğraşmazdı amakükürtlü kokudan, duyduğu gümbürtüden ve en önemlisi,kapının bir menteşesinin asılı halde sallanmasından anlaşıldığı üzere kapı kesinlikle patlatılarak açılmıştı.Oda, Nicco Araca'nm şahsi ofisiydi ki bu da kapının bir kasayla bağlantılı olması gerektiği anlamına geliyordu. Gömme dolap boyunda, kim bilir içinde ne gibi değerli şeyler barındıran, içine girilebilir bir kasa. Varlığından haberdar bileolmadığı bir kasa.Her şeye rağmen onu korumak Mick'in göreviydi.Adam bir doksan boylarında olabilirdi, geniş omuzlu ve atletik yapılı, genç bir adamın kendinden emin yürüyüşünesahipti. Tişörtünün üzerine askeri tarzda önü açık bir mont,altına pantolon ve bot giymişti. Bütün o karanlığa zıt biçimdeMick emin olmak için gözlerini kıstıellerini bir kadavranınki kadar beyaz gösteren ameliyat eldivenleri vardı. Yinede adam, Mick'in yakınlarda bir yerde olduğundan kesinliklehabersizdi.Mick bir saniyede adamı inceleyip yapılması gerekeni yaptı: Kapı aralığına adım attı, ayaklarını sıkıca yere sabitledive silahını çekip havaya kaldırdı.Kıpırdama, diye bağırdı. Polis
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro