DUYGULARINA HAKİM OLAMAMA BÖLÜM: 13
Bir sorun mu var? diye sordu Jason, pozisyon değiştirmesine mazeret olarak ne uyduracağım çok merak ediyordu. Mick'in soluğunun hafifçe hızlandığını, aniden hareketsizkaldığını ve elinin altındaki karnının gerildiğini sezdiği için,gerçeğin ne olduğuna dair oldukça iyi bir fikre sahipti: Yakınlıkları ona heyecan veriyordu. Biliyordu çünkü kendisi deaynı şeyi yaşıyordu.Jason, yıllar boyu kadınlardan yana payına düşeni yeterince almıştı ve doğal olarak, işaretleri biliyordu. Mick bileğini tuttuğunda bir an için atılgan davranacağını ve onu doğrucaVadedilmiş Topraklara götüreceğini düşünmüştü ve kabul etmeliydi ki buna karşı koymak için çok fazla mücadele etmezdi. Ama öyle olmadı. Aksine Mick, Jason'ın elini kaldırdı vesabit bir şekilde tutarak tişörtünün üstünden belinin etrafınasıkıca yerleştirdi. Aynı anda biraz yer değiştirip ondan olabildiğince uzaklaşsa da sonuçta yattıkları yer çok dar olduğuiçin bu pek bir şey ifade etmedi. Başını çekmesiyle
Kahretsin, diye mırıldandı Jason. Geri çekildi ve onu
kendine doğru çekmek üzere bileklerini bıraktı. Hey, o kadar da kötü bir şey yok.Tam da o an Mick dolu dolu, gürültülü gözyaşlarına boğuldu.Şşş, bebeğim, tamam. Jason onu göğsüne yatırdı. Bunun hiçbir faydası olmadı. Mick kollarını onun boynuna doladı,yüzünü omzuna gömdü ve sanki yıllardır bu fırtınayı içindetutuyormuş gibi gözyaşlarını koyuverdi. Jason ne yapabilirdiki? Sessizce söverek ona sarıldı ve ağlamasına izin verdi. Veerkeklerin yaptığı tüm işe yaramaz şeyleri yaptı: Sırtını okşadı, saçlarını düzeltti, mırıldanarak her şey düzelecek ve ağlamagibi anlamsız rahatlatma girişimlerinde bulundu. Kollarındaki kadın küçük ve savunmasızdı, hiçbir surette bildiği Mickgibi değildi. Başa bela halinin kendine has bir cazibesi vardıtabii, ama Jason onu bu şekilde de beğendiğine karar verdi.Mick titreyip, nefessiz kalıp ağlarken, Jason tahminen kulağına doğru, görünüşte yatıştırıcı bir dizi tutarsız söz fısıldayarak, onu kollarında salladı, sırtını okşadı ve sarmaladı. Sıcacıkgözyaşlarının Niagara Şelalesi gibi göğsünün üzerine aktığınıhissedince, sinirleri altüst oldu. Mick onu fena halde zorluyordu. Jason tehlikeli sularda yüzdüğünü bilerek dudaklarınıMick'in saçlarına bastırdı ve onu uzun süre tutacak şekildeiyice kendine doğru çekti. Ve sonra, kollarının arasında nekadar çekici olduğunu önemsememek için çabaladı.Hıçkırıkları ara ara gelen nefes kesilmelerine ve burun çekişlerine dönüşüp Mick bitkin bir halde ona yaslanmadanönce, Jason bu son düşüncesinden vazgeçti. Yan
yana yatmışlardı, yüz yüze, kâğıt ile mürekkepten daha
yakındılar. Jason,onun vücudunun her bir minik ayrıntısının tenine bir ömürmühürlendiğini hissetti. Göğüsleri, sert ve küçük uçlarıyla,sinesini kalıcı olarak dağladı. Gergin, ince beli, Jason'ın onusaran kolunda adeta yanık izleri bırakacak kadar sıcaklık yayıyordu. Tişörtü sıyrılmıştı ve Jason'ın karın kaslarına değensıkı, çıplak kamı öyle alev saçıyordu ki, Jason o bölgeden kabarcıklar çıktığını görse şaşırmazdı. Çıplak, ipeksi uyluklarıher hareket ettiğinde, Jason cızır cızır yanıyordu. En ağırıise, bacaklarının arasındaki tatlı üçgen, onu gerçekleşmemesiiçin elinden geldiğince azmettiği birsertleşmeye doğru itiyor, kanını içten dışa kavruluyormuş gibi hissettirecek kadarısıtıyordu. Kısacası, Mick onu dördüncü derece bir yangıngibi yakıyordu.Ve bu, Jason'ın hoşuna gidiyordu. Üzücü olansa, yine de, yapabileceği tek bir şey bile olmamasıydı.Bu konuda bir şeyler yapmak aptalca olurdu ve o akıllı bir adamdı. Pek çok şeyi bu fiyaskodan sağ salim çıkmasına bağlıolan bir adam.Mick derin bir iç çekişle kollarını boynundan uzaklaştırdığında Jason neredeyse içini ferahlatan bir nefes verdi çünkü en kötüsünün sona erdiğini düşünüyordu.Hey, dedi, Mick'in yüzünü görebilmek için hafif yer değiştirirken. Kadının başı kolunun üst kısmında, sıcak vebelli belirsiz bir ağırlıktaydı; kalın saç yığını dört bir yana savruluyor ve hafif çiçeksi bir koku yayıyordu. Gözkapaklarınıindirdiği için, Jason onun gözlerini göremiyordu. Kaim siyahkirpikleri, muhtemelen hâlâ gözyaşlarıyla ıslak oldukları için,gri ışığın altında adeta pırıl
pırıl görünüyordu. Zarif burnunun ucu kızarmış gibiydi.
Yumuşak, genişağzı hâlâ biraz titriyordu. Jason onun öpülesi olduğunu düşünmemeye çalıştı.Pekâlâ, bu utanç vericiydi. Artık beni bırakabilirsin. Hızlıca bir bakış atıp Jason'ı şaşkınlığa uğratarak olağan otoriterliğiyle söylemişti bunu. Sesinde ciddi bir titreme olmasave onu itmek için herhangi bir çaba sarf etseJason onundünyanın en hızlı iyileşme sürecini yaşadığını düşünmeyeikna olabilirdi. Ama titreme vardı ve o hiç çaba sarf etmedi.Öncelikle tüm bunların ne anlama geldiğiyle ilgili bir ipucu vermeye nedersin?Mick yine o bakışlarından birini attı. İhtiyatlı, diye tanımlamaya karar verdi Jason bu bakışları. Sanki çok fazla şey ifşa etmekten, kendimi koruyabilirim mesajı veren dış kabuğununaltındaki hassas noktaları Jason'ın görmesine izin vermektenkorkuyor gibiydi.Jason tatlılıkla kandırmayı denedi. Mick? Lütfen?Mick dudaklarını birbirine bastırdı. Kötü bir rüya gördüm, diye mırıldandı, kirpiklerini tekrar aşağı indirerek. Sesi hem utanmış hem de öfkeli gibiydi ve hâlâ birer ikişer gözlerinden süzülen yaşların hayal kırıklığını yaşıyordu. FakatJason onu daha iyi görebilmek için uzun, dolaşık saç telleriniyüzünden çektiğinde uzaklaşmadı ya da direnmedi. Aksinekollarında titredi ve hem ellerini hem de yanağını yorgun birçocuk gibi onun göğsüneyasladı. Jason, onun sıcak ağırlığınıgüçsüzce üzerine bıraktığını hissedebiliyor, tenine değen ıslaklıktan gözyaşlarının şiddetini takip edebiliyordu.Anlat bana.
Ben... Sesi kesildi. Jason onun hatırlamıyorum demek
üzere olduğu izlenimine kapılmıştıki Mick aniden hatırladı.Annen hakkında bir şeyler söyledin, diye teşvik etti Jason onu. Mick'in elleri kıvrıldı ve Jason onun tırnaklarının hafifçe göğüs kaslarını çizdiğini hissetti. Bir sürü hayır demenin yanı sıra.Mick ürperdi ve Jason bunun belki de hatırlamak istemediği için olduğunu düşündü. Gözlerini kapatıp tekrar tekrar açtığında kirpikleri Jason'ın göğsüne sürtünüyordu. Muhtemelen daha fazla gözyaşı dökmemek için gözlerini kırpıştırıyordu. Ancak işe yaradığı yoktu. Her koşulda dökülüyorlardı. Mick... diye başladı, eğer isterse, eğer ona acı veriyorsa,gördüğü şey ne olursa olsun onu aklından çıkarabileceğini,hiçbir şey anlatmak veya hatırlamak zorunda olmadığını söyleyerek üzüntüsünü azaltmak niyetindeydi ki Mick başınıkaldırıp tekrar onabaktı.İki seri atıştı, diye fısıldadı Mick kararsız bir halde. Onu gördüm. Aman Tanrım, daha önce nasıl gözden kaçırdım?Gözkapakları aşağı indi ve daha fazla gözyaşı aktı. Jason ona daha sıkı sarıldı çünkü Mick yine soğuktan donuyormuşgibi titriyordu. Tek fark, Jason onun üşümediğini biliyordu.Dışarısı korkunç derecede soğuk olabilirdi ve küçük sığınakları da neredeyse bir o kadar soğuktu, ama orası, kuştüyü kozalarının içinde birbirlerine dolanmış halde uzandıkları yer,sıcaktı.İki seri atış dane demek oluyor? diye sordu Jason.Mick dudaklarını ıslattı. Bu kez gözkapaklarını kaldırmadı. Jason'm göğsüne doğru konuşuyordu. Annem. Oydu ben onu gördümcenaze evindeydik, kız kardeşim ve
ben, babamla birlikte. Annem tabutunun içindeydi. Orada
yatışını izliyordum, yeterince dua edersem belki uyanır diye düşünüyordum, derken onu gördüm. Alnındaki makyajı birazsilinmiş olmalıydı, ya da öyle bir şey, sağ gözünün tam üstünde bir kurşun yarası vvardı. Sonra birkaç santim yukarıda,saç çizgisine doğru başka bir tanesinin daha izini gördüm. İkiseri ateş. Sadece, şu ana kadar fark etmemiştim.Gürültüyle nefes aldı, tam olarak hıçkırıklara boğulur gibi değil ama yakındı. Jason onu sıkı sıkı tutup, titrediğini hissederek, bir süre Mick'in başının üstündeki karanlığa doğrukaşlarını çatıp baktı.Rüyandan bahsediyoruz, değil mi? demeye yeltendi, kâbusun detaylarını mı yoksa onun gerçekte yaşamış olduğubir şeyi mi dinlediğine emin değildi, ama onun iyiliği içinilkinin olmasını umuyordu.Mick derin bir nefes daha aldı ve tekrar başını kaldırıp ona baktı.Gördüğüm rüya buydu ama bu aynı zamanda yaşandı. Gerçekten. Mick durakladı, Jason onun güçlükle yutkunduğunu gördüğünü zannetti. Annem... ben on bir yaşındayken... öldürüldü. Dışardaydık. Bir kış gecesiydi... Tıpkı... bu gece... gibi. Kız kardeşim ve ben... her şeyi gördük. Tekrar tekrar kesilen sesi Jason'ı öyle güçlü sarsmıştı ki, anibir korumacılık hissi damarlarına hücum etti.Tanrım, dedi, onu biraz daha sıkı kucaklayarak. Üzgünüm bebeğim.Mick onu anlar gibi bir ifadeyle yüzünü buruşturdu, sonra konuşmaya devam etti. Jason, onun başlamışken kalanı da anlatmaya ihtiyaç duyduğu hissine kapıldı. Ayrıca onun
söylemeye gerek duyduğu şeyi, kendisinin de gerçekten
duymakistediğini fark etti. Onuharekete geçiren şeyin ne olduğunubilmek istiyordu.Bize doğru yürüyordu. Annemiz. Biz Jenny ve beno anda silah sesi olduğunu tam olarak anlamadığımız birkaçpatlama duyduk. Annemize bakıyorduk ve silah sesleri patladı ve o öylece yüzüstü karlara kapaklandı. Biz daha yanmabile varamadan ölmüştü. Elbette, o an bunu bilmiyordum.Sadece düştüğünü düşünmüştüm ama oraya gittiğimizdekıpırdamadı ve etrafındaki bütün karlar sanki kırmızıya boyanmıştı.Gözlerini kapadı, sonra tekrar açtı, artıkjason'a bakmaksızın, su gibi akıp giden gözyaşlarını parmaklarıyla gizlice sildi.Bu korkunç bir şey.Öyle.Hiçbir kız çocuğu böyle bir şey yaşamak zorunda kalmamalı.Evet. Başını salladı ve Jason'a yine hızlıca baktı. Ağzının artık kaskatı duruşu ve çenesinin kararlı çıkıntısı, bir sonrakicümlesinin ne olacağı hakkında ipucu veriyordu. Uzun zaman önceydi. Üstesinden geldim.Jason hiçbir şey söylemedi. Fakat sessizliği onun adına konuşmuş olmalıydı çünkü Mick bir miktar meydan okurgibi ekledi. Aştım. Gerçekten. Sadece şu... Sanırım şu fotoğrafları görmek Edward Lightfoot'unkileriunuttuğumbir anıyı tetikledi. Alnında birbirine yakın iki kurşun izi olduğunu gördün mü? Bu, ikili seri atıştır. Profesyonel bir işolduğunu gösterir.
İkili seri atışın ne old
uğunu biliyorum. Sesi keskindi.Jason, onun dudaklarının iğneleyici hareketinden, evet, kesinlikle, senin gibi bir suçlu bunu bilmeli tarzında bir şeylersöylediği anlamını çıkardı ama Mick'in ağzından çıkan sözlerbambaşka şeylerdi. Annemin hep rasgele açılmış bir ateşekurban gittiğini söylediler, yanlış yerde, yanlış zamanda, öylebir şeyler. Artık o kadar da emin değilim.Sesi biraz daha istikrarlı, ifadesi sakindi. Jason, onun profesyonel kimliğine sığındığı ve annesinin ölümünü bir polisin bakış açısından görmek için elinden gelen her şeyi yaptığı hissine kapıldı.Onun profesyonelce işlenmiş bir cinayete kurban gittiğini düşünüyorsun. Sesi sormaktan çok açıklar gibiydi. Mick daha yakınına sokulduğundan beri, olabildiğince sıcak, uysal ve çekici geliyordu ama Jason, onun kişiliğinin büyük birparçası olan belalı ruh halinin yeniden canlanmaya başladığını hissedebiliyordu.İkili seri atıştı. Aksi iddia edilemez şekilde söyledi bunu.Başı belada mıydı?Nereden bilecektim? On bir yaşındaydım. Babamla henüz ayrılmışlardı ve iki işte çalışıyordu; bir bankada düzenli bir iş ve sonra da faturaları ödemeye yardımcı olması için geceleri garsonluk. Başının belaya girmiş olabileceğini sanmıyorum. Ömrü boyunca hiç yanlış bir şey yaptığını sanmıyorum.Ama şimdi geçmişe dönüp baktığımda, vuruluş şekli... Sesi canlılığını yitirdi ve Jason, onun yüzündeki acıyı görebiliyordu.
Mick
Tereddüt etti. Ona yaşattığı üzüntüyü düşününce, yapmak isteyeceği en son şey Mick'i yeniden o kâbusa döndürmekti ama bir şeyler söylemesi gerektiğini düşünüyordu, hiç değilse iç huzuru için. Biliyorsun ki, anneni rüyanda ikili seri atışla vurulmuş gibi görmen, gerçekten öyleolduğu anlamına gelmiyor. Belki de Lightfoot'un yaralarınıgösteren fotoğrafları, annenin bedenine baktığında gördüklerinin anısıyla karıştırıyorsundur. Bilinçaltında yani.Mick o kadar uzun süre sessiz kaldı ki, Jason onun hiç cevap vermeyeceğini düşünmeye başladı. Onu tutup bekledive nihayet Mick cevap verdi.Kız kardeşimle durup annemin tabutuna baktığımızı hatırlıyorum. Sanki sesli düşünür gibi konuşmuştu. Negiydiğini beyaz dantel yakalı mavi bir elbiseve ellerininbelinde kavuştuğunu hatırlıyorum. Bir de uzanıp ona dokunabilirsem, belki uyanır diye düşündüğümü hatırlıyorum.Sonunda yaptım da, sadece eline dokundum ve o... lastikgibi ve ssoğuktu. O an anladım, öldüğünü anladım.Mick'in sesi sonlara doğru çatladı, Jason yumruğunu sıktı. O zamanlar yas tutan çocuğa olduğu kadar şu an karşısında duran kadına da duyduğu şefkat göğsünü sıkıştırdı. Mick, yüreğinin burkulmasına, dibe çökmesine, onun için bir şeyler hissetmesine sebep oluyordu ve Jason'ın bu konuda yapabileceği hiçbir şey yok gibi görünüyordu. Yarın onu ardındabırakmayı planlıyor olabilirdi ama bu gece için önemsediğinianladı.MickHaklı olabilirsin. Belki de rüya ile gerçeği karıştırıyorum. Artık hiç bilemiyorum. Bak, onun yüzünühatırlayamadığımı daha yeni fark ettim. Tabutunda nasılgöründüğünü...Sesi titredi. Hatırladığımı zannediyordum. Onu gördüğümü, o kurşun izlerini gördüğümü sanmıştım ama şimdi göremiyorum. Onu göremiyorum.Göz göze geldiler. Jason onun gözlerinden yine yaşlar aktığını gördü. Kendini çaresiz hissetti ve bu duygudan nefret ettiğini anladı. Tıpkı onun ağlamasını görmekten nefret ettiği gibi.Lütfen bebeğim...Ağlamayayım, değil mi? Burnunu çekti ve gözlerini kaçırdı. Başından beri bunu söyleyip duruyorsun. Mesele şu ki ben asla ağlamam. Asla ağlamadım. Öldüğünden beri birkez bile. Sadece bu gece. Sadece seninle. Daha fazla gözyaşıgözlerine hücum ettive Mick onları adeta öfkeyle kuruladı.Sonra, sanki bu durumdan onu da suçluyormuş gibi başını kaldırıp Jason'a düşmanca baktı. Bu aptalca değil de ne?Bunca zaman sonra ağlayıp içimi sam döküyorum ve seninadını bile bilmiyorum.Daha fazla gözyaşı döküldü. Ağzı titredi. Geniş, yumuşak, öpülesi ağzı.Adım Jason, dedi, sonra, neredeyse dayanılmaz olan dürtüye boyun eğerek dudaklarını Mick'in dudaklarına değdirdi
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro