Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

AŞK BÖLÜM: 8

yi fikir. Eğer Mick'in sesi hafif boğuk çıkmışsa, bunun sebebi göz kamaştırıcı bir erkeğin onun karşısında soyunuyor olmasından başka bir şeydi: Büyük olasılıkla kendisi deaynı yolu izlemek zorunda kalacaktı. Aşırı kapalı birisi olduğundan falan değildi ama bir yabancıyla, iyi vücutlu biryabancı da olsa, dondurucu derecede soğuk bir gecede, açıkhavada çırılçıplak kalmak hiç ilgi çekici değildi.Ben de öyledüşünmüştüm.Başka bir insanın mahremiyetine duyulan doğal saygıdan dolayı, adam fermuarını açıp pantolonundan kurtulurken,Mick başını yana çevirdi. Adamın, suyun içindeyken giysilerinin ıslanmasını önlemek ve karaya çıkınca tekrar kuru giysilere sahipolmak amacıyla soyunduğunu anlayarak her nekadar isteksiz de olsa, hayatta kalmak için aynı şeyi yapmaktan başka çaresi olmadığını düşündü. Ayaza çeken gecedebuz gibi ıslak kıyafetlerle güç bela yürümeye çalışırsa, on beşdakika bile dayanabileceğinden emin değildi. Daha yeni ısınmışken yeniden zorlu koşullara maruz kalmaktan ürküyordu. Karaya vardıklarında giyecek kuru kıyafetlerinin olmasıbir fark yaratacak mıydı ki? Su o kadar soğuk olacaktı ki...Yine de, tekrar kuruyamaması halinde, başarma şansı neredeyse yok gibiydi.Merhaba hipotermi1dedi, boyun eğdi ve montun düğmelerini çözmeye başladı.Dur

ü

rperdi.Bir elini adamın boynuna sıkıca dolamış ve cesaret edebildiğikadar yana eğilmiş halde, umutsuz bir gayretle bıçağın ucunuyıpranmış pamuğa geçirdi. Soğuk, şiddetle rüzgâra karıştığıgibi, sudan da yükseliyordu. Mick'in çevresinde ufacık birparça sıcaklık yayan tek şey adamın çıplak teniydi. Diğer herşey, hava, bıçak, hafif hafif yağan kar, dondurucu derecedesoğuktu. Gölün kokusu artık sazanbalığmdan çok yağlı orkinos gibietrafını sardı. Hiç durmaksızın beyaz renkte birbuhar çıkararak motordan yükselen egzoz dumanının burukkokusuyla karışmıştı.Çabuk, dedi adam. Sesinde gerginlik vardı. Mick onun titremeye başladığını hissedip dişlerinin belli belirsiz birbirine vurduğunu duydu ve daha fazla gayret etti.Neredeyse bit...Tak.İşte bu şekilde, halat koptu ve Kaçamak hızla uzaklaştı....ti, diye tamamladı Mick, rahatlamış biçimde.Tanrım. Adam, teknenin ardında bıraktığı suya yakalanınca sendeledi. Mick hâlâ elinde tuttuğu bıçağı ona saplamamaya dikkat ederek adamı omzundan sıkıca tutarken, çok kısa bir an için ikisinin de dibe çökeceğini düşündü. Amaadam sapasağlam durmaya ve onu tutmaya devam etti. Mick'in, bunu nasıl bir mucizevi güç ve gösterişli ayak hareketiyle yaptığına dair hiçbir fikri yoktu.Derken ikinci dalgayı gördü.Dikkat et! Kayaya yapışan bir midye gibi, Mick vücudunu olabildiğince yukarı çekti. Aniden yükselen dalga, altından kıl payı geçip kumsala doğru gitti. Mick'in

hesaplarına göre bu, adamı en az göğsünün yarısına kadar

ıslatmış olmalıydı.Kahretsin, kıpırdama. Tekrar sendeledi ve bir kez daha neredeyse düşüyorlardı.Elimde değil. Durum belirsiz olduğu için nefesini tuttu Mick.Dene.Su, Mick'in hemen altından sıyırıp geçiyor ve çalkalanıyor, Mick'i küçük damlacıklarla ıslatıp adamı, sanki bir çamaşır makinesinin sıkma devrine yakalanmış gibi döndürüyordu. Mick onun çenesini sıktığını gördü, yeniden ayaklarının üzerinde toparlandığını hissetti ve derin bir iç çekişle nefesini bıraktı.Çok iyi gidiyorsun, dedi.Kahretsin, dedi adam. Ucuz yırttık.Göl tekrar sakinleştiğinde, Hadi çabuk, gidelim buradan, diye sıkıştırdı Mick.Ah, tabii.Adam, kıyıya doğru, adım adım dikkatle yola koyulmuştu bile. Mick, Kaçamak'ın ilerleyişini adamın omzunun üzerinden endişeyle takip etti. Tekne çabucak uzaklaşırken karanlıkta süratle ilerleyen bir karaltıdan fazlası değildi. Son hızçalışan motorunun sesi, kıyıya vuran dalgaların uğultusundakayboldu.Tekne? diye sordu adam.Mick sadece birkaç saniyeliğine başka yöne baktığı sırada, adamın yüzü bembeyaz olmuş, çenesi kaskatı kesilmişti. Sanki teninin altında minik titreşimler dalgalanıyormuş gibiürperdi. Kolları sımsıkı sarmaya devam

ediyordu ama Mick,

bir erkeğin koruyucu kollannda olduğunu hissetmek yerine,adamın onu tutuş şekli ve buz kesen bedeninin sertliğiylesanki bir zombinin kucağındaydı. Adam ağır ağır ilerlerkenMick, onu devam ettiren şeyin büsbütün irade gücü olduğuizlenimini edindi. Sesi, Mick'in soğuktan olduğunu bildiğiüzere, kısık ve pürüzlü bir hal almıştı.Neredeyse gözden kayboldu, dedi.Adam cevap vermedi. Mick bunun sebebinin, muhtemelen birbirlerine çarpmasınlar diye dişlerini kenetlemesi olduğunu fark etti. Artan bir endişeyle adamı izledi. Görünüşü klasikti: pürüzsüz alın, düz burun, güçlü çene. Ne yazık ki,şu anda, taştan oyulmuş olabilecek kadar katıydı ve öyle soluktu ki, bu taş beyaz bir mermer olabilirdi. Dikkatlice kontrollü bir ritimde nefes alıyor ve bunu sürdürmek için kafayorması gerektiği izlenimi veriyordu. Bir süredir yaptığı gibiMick'e bakıvermek yerine, gözleri kıyıda sabit kaldı.Geldik sayılır, diye cesaretlendirdi Mick. Adam cevap olarak dudaklarını büzüp yüzünü ekşitti. Mick onun artıkkonuşamayacak kadar üşümüş olduğunu anladı. Çok azkaldı.Belirgin zorluğa rağmen, Frankenstein gibi hareket ederek ilerlemeye devam etti, ifadesinde sert bir kararlılık vardı. Mick sıkı sıkı tutundu ve su, hafif yalayıp yutan seslerle etraflarını sarıp rüzgâr üzerlerine kar taneleri yağdırırken, elinden geldiğince kıpırdamamaya çalıştı. Zaman sonsuza dekuzamış gibiydi, ama gerçekte, adam sadece bir dakika kadarsonra sığ sulara ulaştı. Mick ilerlemelerini endişeyle ölçereksuyun adamın beline sonra uyluklarının üst kısmına ve

sonra

dizlerine indiğini gördü. Adam sonunda kıyıya vuran köpükköpük dalgaların üzerinden karla kaplı kumsala sıçradı.İyi işti, diye fısıldadı Mick.Çabasının neye mal olduğunu görmek zor değildi. Adamın yüzü değişmişti, solgun cildi, kırılacak kadar narin görünen kemik yapısının üzerinde bir maske gibi gerilmişti. Ağzı ince, düz bir çizgiye dönüşmüştü. Gözleri karanlık veokunaksızdı, zorla ve derin derin nefes alıyordu. Hiçbiri deiyiye işaret değildi.Çabuk beni yere indir.Adam onu bırakmak için fazla yavaş hareket edince Mick resmen onun kollarından atladı, kuru giysi yığınını omzunun üzerinden savurarak kumsala bıraktı. Neyse ki kar kalınlığı burada birkaç santimetreyi geçmiyordu, büyük olasılıklagölden esen rüzgâr, karı ağaç diplerine doğru kümelenen büyük yığınlar halinde sürüklemişti.Mick, bohçayı açarak bulduğu ilk emici dokudaki kumaş parçasını uzun kollu bir bluz olduğunu gördükaptı ve buzgibi çamurlu su adamın alt bedeninden ayaklarının etrafındaki birikintiye dökülerek kan kirli bir bulamaca dönüştürürken, onu aceleyle kurulamaya başladı. Ön, arka, uyluklar,baldırlar hipotermiye girmiş olabileceği ihtimaline dikkatederek onu elinden geldiğince çabuk, uzun ve detaylı biçimde silerek kurulamaya çalıştı. Adam bir an için Mick'in yaptığı şeye devam etmesine izin verdi. Dişleri ve yumruklarısımsıkı bir halde, sessizce dikildi,belinden aşağısı korkutucubir şekilde beyazdı ve bir boya karıştırma makinesi gibi sallanıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, Mick, soğuk suyunetkileri hakkında herkesin bileceği üzere, gözle görülür

derecede küçülmüş paket kısmına gelince adam sudan ç

ıkan birköpek gibi silkelendi; oluşturduğu su birikintisinden çıktı veaynı zamanda tişörtü Mick'in elinden aldı.Bunu ben hallederim, dedi. Kelimeler dişlerinin arasından zorla çıkıyor gibiydi.Ah, Tanrım, tutucu musun? Hiç sırası değil. Giysilerimi versen yeter, tamam mı?Adam kendisini kurutmaya çalışırken bile Mick onun gömleğini yığının içinden aldı ve ne kadar çabuk giyinirseo kadar iyi olacağı teorisine dayanarak kafasından geçirdi.Adam hâlâ ölesiye titriyor ve kumsaldaki buzlu çamurdan korunmak amacıyla bir ayağından diğerine sıçrayıp duruyordu.Ben hallederim, dedi yine. Kollarını gömleğine geçirdi, gömleği göğsüne ve karın boşluğuna doğru çekti, Mick'in uzattığı iç çamaşırını alarak bacaklarından geçirdi; tüm busüre zarfında görünür biçimde titriyor ve ayaklarını olduğuyerde hızlıca basıp kaldırıyordu. Mick pantolonunu adamauzattıktan sonra hızla çoraplarıyla botlarını kaptı ve adamınönünde çömeldi, tıpkı onun teknede kendisine yardımcı olduğu gibi, giyinmesine yardım etmek için hazırdı. Çıplakayakları uzun ve dar, neredeyse kar gibi beyazdı. Mick onlarabakarken acıyla yüzünü buruşturdu.Güzel pozisyon.Bu cümle, Mick'in başını kaldırıp bakmasına sebep oldu. Adam fermuarını çekiyordu ama bakışları buluştuğu sıradadişlerinin bir an görünüp kaybolması ve gözlerindeki parıltı,Mick'e tam da düşündüğü şeyi kastetmiş olduğunu ve

şimdilik hiç de öyle teşhircilikten ölmek üzere olmadığını

gösterdi.Çok komik. Yardımımı istiyor musun yoksa istemiyor musun?İstemiyorum. Çoraplarını Mick'ten alarak birini giymek için tek ayağının üstünde durdu ve bu esnada başıyla Mick'in arkasındaki bir şeye işaret etti. Çantayı al. Tabanlarıyağlamamız lazım.Çorabın tekini giymiş halde, ayağını botuna soktu ve sonra dengede durarak ikinci çorabını diğer ayağına geçirdi.Mick dudaklarını birbirine bastırdı. Ancak, çalıntı parayla dolu, büyük, ağır, hantal bir çantayla beraber kaçmaktansa yanlarında hiçbir şey taşımadan kaçmanın avantajlarını tartışmanın nafile olduğunu bildiği için umursamadı.Pekâlâ. Belki altı metre kadar uzakta, karların üzerinde karanlık bir dikdörtgen gibi görünen çantaya doğru hızla ilerlerken otomatik olarak en yakındaki jet skinin yerini kontrol etti ve kalbi ağzında atıyormuş gibi hissetti.Jet ski artık bulundukları koyun üst tarafindaydı, hızla onlara doğru hareket ediyordu, farları dolunay kadar büyükve yuvarlaktı. Birkaç dakika içinde bu parlak ışıklar kumsalaulaşacaktı.Ali. Çantanın yanına çömelip etrafını sıkıca saran yağmurluğun kollarındaki düğümü çözmeye uğraşırken omzunun üzerinden hırsıza baktı. Amacı, onu jet skinin yakınlığı konusunda uyarmaktı ama onun da tehlikeyi zaten açıkçakeşfetmiş olduğunu fark etti. Adam teknede giydiği kapüşonlu da dahil olmak üzere artık tamamen giyinikti, bir

kolunun

altına sıkıştırdığı giysi yığınından kalanlarla yere çömelmişhalde hızla ilerleyerek neredeyse Mick'in yanma varmıştı.Görüyorum. Çantayı, yağmurluğu ve diğer her şeyi alarak Mick'i dirseğinden kavradı. Gidelim, hadi.Tek bir kelime daha etmeden ormana doğru koştular.Arkalarından, jet skinin sesi birkaç saniye gibi bir sürede, kısık bir homurtudan avaz avaz bağırtıya dönüştü.Ayak izlerimiz. Mick, nefesi kesilmiş bir halde, ağaç kenarlarına birikmiş kar yığınlarına doğru güçlükle yürürken jet skinin ilerleyişini takip etmek için iflah olmaz biçimdearkasına göz atıp durması bir fayda sağlamıyordu. Jet ski artıkkorkutucu derecede yakındı. Sadece birkaç saniye içinde farlar, henüz boşaltmış oldukları alanı süpürüp geçecekti.Onları görmemesini ummaktanbaşka yapabileceğimiz bir şey yok. Sesi hâlâ biraz farklıydı, Mick bunu aşın soğuğa maruz kalmış olmasının kolay kolay geçmeyen etkilerineyordu. Muhtemelen adrenalin vücudunun en kötü sonuçlarla savaşmasına yardım ediyordu: Hızlı hareket etme ihtiyacıher şeyden ağır basıyordu. Artık Mick'in önündeydi, Mickson diz boyu kar yığınını geçmeye uğraşırken elini tuttu veonu ağaçlann güvenliğine doğru çekti. Eğil. Kıpırdama.Etraflarım çevreleyen kasvetli karanlıktan yararlanan Mick, karlarla kaplı dev bir çamın rüzgâr almayan kısmında adamın yanma çömelip az önce üzerinden atladığı yığınısiper ederek jet skiyi gözetledi. Oradan geçişleriyle yerindenoynayan bir parça kar, tepelerindeki büyükçe bir daldan düştü ve yumuşak bir ses çıkararak yakınlarına çarptı.

Mick sanki

vurulmuş gibi yerinden sıçradı, ne olduğunu anladıktan sonra, yüreği ağzında bir halde, yaklaşmakta olan jet skiyi tekrarizlemeye koyuldu.Jet ski artık o kadar yakındı ki, Mick yağan karların oluşturduğu perdenin ardından bile sürücüsüyle ilgili bir dizi ayrıntı verebiliyordu: Sürücü, cilalı beyaz aracın üzerindebüyük ve hantal görünüyordu, eldivenler ve yüzünü açıktabırakan örgü bir berenin yanı sıra, güvenlik görevlisi üniformasının üzerine sıkıca çektiği koyu renk bir kayak ceketigiyiyordu. Mick adamın zavallı yüzünün nasıl da donmuşolduğunu tasavvur ederek istemsizce yüzünü buruşturduğuanda, onun Otis olduğunu anladı. Sonra belki yarım kalp atışı kadar bir süre için sakinleştiğini hissetti çünkü ne de olsaonu tanıyordu ve tam anlamıyla bir arkadaş olarak sınıflandırmasa da bir düşman ya da bir tehdit olarak tanımlayacağıbirisi de değildi. Otis iyi bir adamdı, Mick'in uzun zamandırüstünkörü tanıdığı, mahalleden bildiği biri.Derken far, çantanın karda bıraktığı ize değip geçti ve Mick'in gerçeklere aklından daha çok uyumlu olan kalbi göğsünün içinde küt küt atmaya başladı. Karın üzerinde bıraktıkları koyu ayak izleri birden neon ışıklarla parlar gibi belirgin göründüler gözüne. Eğer onları fark ettiyse...Boğazı kasıldı. Midesi düğümlendi. Ve o zaman, dünyasının hiç bilmediği şekilde değiştiğinden emin oldu: Otis artık korkulacak birisiydi.Farlar kumsal boyunca su sıçratarak gezindi, ayak izlerinin üzerinden atlayarak devam etti. Hiç durmaksızın, kükreyerek geçen jet ski artık kıvrılarak uzaklaşmıştı, kıyı şeridini takip ediyor, bir sonraki koya doğru ilerliyordu.

Mick ne zamandır tuttuğunu fark etmediği bir nefes

koyuverdi.Gördün mü? Aramadığın bir şeyi bulamazsın. O bir tekne arıyor, ayak izi değil.Çok şükür. Sözleri içtendi.Hadi gidelim. Adam, alçak gövdeli, yaprak dökmeyen büyük dallara çarpmamak için eğilmiş vaziyette ayaklarınınüstünde doğruldu. Sesi şimdi daha normal geliyordu amayine de kısıktı. Mick bunun duyulmaktan korktuğu için olmadığını biliyordu çünkü işitme mesafesinde hiç kimseninolmadığı neredeyse kesindi. Sadece, önlerinde bitmek bilmezbiçimde uzanır gibi duran çam kokulu soğuk ve devasa karanlık, sakin sesleri ve gürültüsüz hareketleri gerekli kılıyorgibiydi. O teknede olmadığımız anlaşılmadan gitmeliyiz.Evet. Mick de ayağa kalkmıştı, karın ağırlığıyla kaplı dallardan korunmak için başını öne doğru eğmiş halde, adam ağacın altından çıkarken onun tam arkasında duruyordu. Derken, geriye doğru hızlıca son bir bakış attı ve olduğuyerde donakaldı

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro