ÜA67-
Satır içi yorumlarınızı bekliyorum aşklar...
İyi okullar..pardon iyi okumalar😂
(Yazım hatasını düzeltmeye üşenen yazarınız)
"Oh be buranın yemekleri harika olmuş" Semih hayvanca yediği yemeğinden sonunda başını kaldırırken gözleriyle masayı taradı.Yanımda oturan Poyraz'a tedirgin bir bakış attıktan sonra çatalımı tabağımı kenarına bırakıp arkama yaslandım.Öyle yemek yemişti ki beni bile yormuştu burada.
Bi anda ağzını Gökhan'ın bluzune silerken yüzümü buruşturdum.
Pislik herif!
"Allah belanı versin Semih.Ulaşabiliyorsan zahmet olmazsa bir dahakine ağzını götüne sil."Gökhan olduğu gibi lafı çakarken Simge bir yandan da eline peçete almış cık cıklayarak Gökhan'ın yakasını silmeye çalışıyordu.Anlamıyorum bu dünyada bir tek anormal olarak Semih mi vardı? Miğdem iğrenç bir şekilde bulanmaya devam ederken önünmdeki balığın çok yağlı olduğunu düşündüm.Poyraz'da benimkinin aynısından alabalık söylerken o tam tersine büyük bir iştahla yemişti.
"Bana bir bardak su verir misin?" diye ona doğru sorduğumda ağzı dolu bir şekilde büyük pet şişede duran suyu bardağa boşaltıp bana verdi."iyi misin?" başımı sallayıp "İyiyim sadece biraz miğdem bulanıyor." deyip suyumdan büyük bir yudum alıp masaya geri bırakmıştım.
"Miğden mi bulanıyor? Niye?neden? Güzelim doktorsun dikkat etsene kendine! Doktora gidelim kalk.Çocuğa bir şey olur.Kusacak durumdaysan lavaboya gidelim.Ya da eve?
"Poyraz!" dedim derin bir nefes alıp.Elimle onu yatıştırmaya çalışarak "Semihten kaynaklanan bir şey.Bebekten dolayı değil." Semih hemen kendisini gözlerini pörtleterek gösterirken Poyraz hemen elindeki çatalı ona fırlattı.
Allahtan Esin işi için yurtdışına seminer vermeye gitmişti de sevgilisinin bu hallerini görmek zorunda kalmamıştı.
"Gökhan baksırın gözüküyor abi" tamam artık iyice kusma anına gelirken bir yudum daha aldım sudan.Hamilelik hormonlarım devre dışıydı şu an.Bi yanıp bi sönüyordu.
"Senin sünger boblu baksırından iyidir Semih."
"Nerden gördün Gök! Yoksa beni bayıltıp bir yerlerime mi baktın!" Semih'in ağzını dehşetle açarken Poyraz'a 'kurban olayım sustur şunları' der gibi baktım.
"Donunu tuvalette değilde dışarda çıkarıp öyle giren tek anormal sensin." dediğinde Simge oradan bir kahkaha patlatmış,Poyraz öksürmüş,ben ise yüzümü buruşturmuştum.İştahımın kalmadığını anlarken tabağımı geriye itip arkama yaslandım ve başımı denize doğru çevirdim.Cam kenarına bilerek oturmuştum.Hava karanlıkken bile denizin ay ışığında parlak görünümü izlenebilecek bir manzaraydı.
Birden yine amansız tuvalet ihtiyacımın geldiğini hissederken,Poyraz'ın bacaklarıma örttüğü ceketini alıp sandalyemin arkasına attım.Hayır yani anlamıyorum.Bacaklarımda siyah külotlu çorap olmasına rağmen bu adam ceketini örtmüştü üzerime.Sanki yatmaya geldik.
Ayakkabı olarak bilekten siyah botlarım,altımda siyah kot eteğim ve asker yeşili kazağım bulunurken saçlarım her zamanki gibi arkaya toplanıktı.Karnımın şişikligi az da olsa belli olurken,ayağa kalkıp bana soru soran gözlerle bakan Poyraz'a "Tuvalete gidiyorum." diye haber verip elimin tersini dudaklarımın üzerine koyduğum gibi kadınlar tuvaletine girdim.Kapıyı kapatırken herhangi bir yere geçip ihtiyacımı gördüm ve dışarıya yeniden çıkarak ellerimi yıkamaya başladım.Aynada boynumu yana çevirerek yüzümü incelemeye başlarken musluğu kapatıp dışarıya çıktım.
Koridorda yavaş adımlarımla yürümeye başlarken burnumda hissettiğim ıslaklıkla derin bir nefes almamla birlikte gözlerimdeki karımcalanma derin bir karanlığın içine hapis düşmüştü.
##########
Gözlerim dingin bir karanlıktayken beynime ve karnıma batan iğneler acısını gittikçe arttırıyordu.Ellerime ulaşan kuru toz parçaları avucumda sıkılı bir şekilde dururken karnımın üzerine yattığımı yeni yeni anlayıp acı içinde inleyerek sırt üstü pozisyonuna geçtim.
Yıldızlar...
Karanlık...
Baykuş sesi...
Soğuk esen Rüzgar..
İlk bas nerdeyim ben dedim kendime.Ağrılarımı acılarımı yok sayarak.Güçlü durmaya çalışarak.
Anahtar kelimem güçlü durmaktı benim.Ama beceremeyen bir kız olarak bana ters bir işti.Güçlü durursam tekrar yıkılacağımı biliyorum.Küllerimden yeni doğmuş birisi olarak.Hah bakın harika bir benzetme.Kül...
Sigara külünden başka bir şey değildi hayatım.Gri ve siyah karışımı. Sıcak ve tozlu...İşte tamda böyleydi.Herhangi bir parmağını batırırsan o küle.Yanarsın.Bende yanıyorum..karnımda taşıdığım bebeğimle yeniden küle dönüşüyorum.
Nefes almak zor.Herşey zor.Su an benim gözümde hiç bir şey hissedilemez halde.
Yavaşça sırtımı toprak zeminden kaldırırken ellerimle birlikte destek alıp arkamdaki ağaca dayadım sırtımı.
En son yemekteydim.Sevdiklerimle birlikte.Hangi Piç kurusu beni buraya fırlatmıştı?
Sürgün mü edildim yoksa!!?
Kendimden bağımsız bir şekilde güçlü bir kahkaha atarken tam karşımda duran anayol sesimi bana geri yansıtmıştı.
Ah evet yol.Tam karşımda..
Delirdim mi?
Ya da aklımı mı kaçırdım?
Sarı bina?
Babam böyle yemek yapmayı nereden öğrendi!!?
Yeniden güçlü bir kahkaha daha atarken avuç içimi sertçe yere vurmaya başladım.Başka bir gülüştü bu benimkisi.Bambaşka..Ağlamaklı ya da sinirli.Ya da külleri artık boğazına kadar gelmiş bir kız vardı portrede...
Popomun hemen altında öten bir cızıltı gülmemi yavaşça bastırırken kalçamı kaldırıp kot eteğimin arka cebinden telefonumu çıkarttım.
O anda ekranda beliriveren 500 cevapsız arama tüm ağlama duygularımı kabartmıştı.
Tanrım hepsi de Poyrazdandı!!
Burada kurtlara yem olmak istemiyorsam parmaklarımı devreye sokup bir tuşla Poyraz'ı arayacaktım.
Tabi bu lanet yerde telefon çekerse..
Telefonu kulağıma dayar dayamaz bacaklarımı kendime çektim.Her yerim toz toprak olmuştu.
"DENİZ NERDESİN SEN!!!" Poyraz yüksek seste bağırdığı için telefonu kulağımdan uzaklaştırmıştım biraz."Bilmiyorum Poyraz.Kafayı yiyeceğim karanlıktayım bilmiyorum!" bir süre cevap vermese de arabada olduğu herhalinden anlaşılıyordu.
"Bi tarif et bakalım nerdesin?" avuç içimi alnıma vurup etrafıma bakındım.
"Iııı ya işte burada bi tane ağaç var..."
"Ha ağaç dedin diye hemen bulurum ben seni! Kızım her yer ağaç! Düzgün tarif et!" adam haklı abi.O anki stresle nasıl cümle kurduysam.
"Yol var.Dur tabelası var.Var da var yani.Arkam orman.Burada çocuğuyla tir tir titreyen soğuktan donmaya hazır olan bir adetde Gerizekalı aptal salak mal bir Deniz var!"
"Gerapsalmal yani"
"O ne be?"
"Gerizekalı aptal salak malın kısaltılmışı"
"Poyraz öl sen tamam mı? Beni de kurtarmaya gelme.Çocuğumu sensiz de büyütebilirim ben sorun yok!" dedim bağırarak ve başımı ayağaca dayadım.Ben burada canımla debeleşirken o laf kalabalığı yapıyordu.Beni bulmak için sorular sorması gerekirken saçma saçma konuşuyordu. İkimizde dünyanın en değişik insanları olarak oscar ödülleri alsak fena olmazdı hani.
"Peh! O çocuk bir gün babam nerde diye sorarsa nolucak!"
"Poyraz!!!!" dedim sinirle tıslayarak.Bu kadarı da fazlaydı.Zaten canım yanıyordu bi de buna boş laf anlatmak zorunda kalıyordum.''Tamam lan tamam.Bak şimdi sen bulunduğun yerden asla kıpırdama bir yere gitme tamam mı? seninle oyun oynuyor bu Rüzgar piçi.Ah bi bulabilsem onu! Uzay gemisine bindirip dünyadan sürgün etmezsem Poyraz değilim ben.!!'' yapardı.Ona şüphem yok.
Evet benimle oyun oynuyordu.Artık evden dışarı çıkamayacağıma dair yemin bile edebilirdim.
''Tamam ayrılmam merak etme''
Sonradan sertçe ''İyi'' kelimesini kullanıp suratıma telefonu kapatırken bi an Rüya mı görüyorum diye düşünmeden edemedim.Tüm bu olanların gerçek olduğuna dair bir izlenim canlanmıyordu kafamda.Ya da ölüyüm.
Şu an dua etmekten başka hiç bir şey elimden gelmeyecekti.Şarjımın da %5 kaldığını görünce dua etmekten yana güçlü bir küfür savurdum.
Koca bir siktir!
''Şu ağacın arkasında bir kıpırtı var.Tetiği hemen çekmeyin''
What??
tetik? ağaç? kıpırt? ben?
Allahım sana şükürler olsun Yarabbim!
hafifçe başımı ağaçtan dışarı çıkardığım anda asker desenli yeleklerini giymiş 3 tane orta yaşlarda adamlar görünce birisi elindeki feneri yüzüme doğru tuttu.
Ah evet gece avcıları.Aslında hobi olarak yapan normalde hayvanların canına kıyanlardan.
Yüzüme tuttuğu ışık göz bebeklerimi acımasızca ağrıtırken yüzümü buruşturup karanlığa alışan gözlerimi hafifçe kapattım.''Hey bi dakika bu kız hayvan değil'' o an 'ne sanıyordun karşına bir goril çıkacağını falan mı' diye soracaktım ama vazgeçtim.Saçma olurdu biliyorum.''Mümkünse yardım edebilir misiniz acaba? kayboldum.'' dedim ve yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım.Sadece çalıştım.Yere yeniden otururken iki adam yanıma gelip kollarımdan tutarak sağ olsunlar kaldırdılar.Sapıkta çıkabilirlerdi yani.Gerçi saçı başı beyazlamış tiplerdi.Pek sarkıntılık yapacak tiplere benzemiyordu.
''Noldu size? nasıl kayboldunuz.?''
''Orasını bende bilmiyorum bey amca.Gözlerimi bi açtım yerde buldum kendimi.'' şu an bunu söylemekten kastım tek bir soru soracağımdı.
''Tam olarak neresi burası.?'' tüfeğini yeniden kılıfına sokmaya çalışan adam bana bakıp ''İstanbul alemdağ ormanı burası.Çekmeköy sınırında.'' belini doğrultarak kılıfının askısını omzuna asarken söylediğiyle birlikte rahat bir şekilde derin bir nefes alabilmiştim.En azından İstanbuldaydım yani.
**********************
''Her şey için teşekkürler.'' dedi beni bulan odun Poyraz ve adının Salih olduğunu öğrendiğim adamın elini sıktı.Sağ olsunlar Poyraz beni bulmaya gelene kadar yanımdan ayrılmamışlardı.Büyük şanslı kız bendim.''Buralar pek temkinli yer değildir.Hayvanından tutun itik kopuğuna kadar.Yine de önemli değil'' deyince burukça gülümsedim.
Şu an bulunduğumuz durum çok saçmaydı.Yani Rüzgarsa beni buraya atıp giden,nasıl olurda beni bayıltıp herkezin içinde alıp götürebiliyordu.Poyraz'ın dediği gibi benimle oyun oynuyordu sanırım.
Oynasın bakalım.Nereye kadar.
**
Yorgun düşen bedenim arabadan dolayı hafifçe sarsılırken gözlerimden akan yaşlarla birlikte sessizce ağlamaya başlamıştım bile.Kirlenmiş yarı çamur yarı toprak olmuş kıyafetlerim ve dağılmış saçlarım korkunç bir görünümdeyken elimin tersiyle yanağımda kalmış göz yaşımı hızlıca sildim.
Ben bunları haketmiyorum.
Böyle bir yaşantıyı,böyle bir acıyı,ağlamayı hak etmiyorum..
Poyraz gözlerini bir kaç saniyeliğine de olsa bana çevirirken ağladığımı görür görmez yanaklarını şişirip yanındaki cama kısa bir bakış attı.Şehir içine neredeyse gelmiştik.
''Ağlama'' diyerekten elimi tutunca burnumu çektim.''Göz yaşı yetersizliğinden ölen ilk insan ben olmak istiyorum Poyraz duydun mu? Yoruldum.Senin benim arkamı toplamandan da yoruldum.''yavaşça titrek bir iç geçirirken yorgun gözlerimi yola sabitledim.''İnan ki şu an ölmeyi herşeyden çok istiyorum'' karnımdaki canı düşünmeden söylemiştim tabi bunu.''Arkandan da ben gelirim Deniz unutma.Yaparım'' deyince gözleriyle yaşlı gözlerime delici bir bakış attı.Tabi bunu söyledikten sonra intihar etme hayallerimi kafamdan sıyırıp attım.
Zaten çok saçma.
Her şey çok saçma.
Harika bir düğün stresi olmuştu bana bu.5 gün sonra yurt dışına çıkacakken bu zaman diliminde kendimi anca toparlayabilirdim.Bu günü saymazsak 4 gün kalmıştı.
(ki bu zaten final demek oluyor asdfafadsjs)
Eve gelirken Poyraz arabadan iner inmez kendi çıkardığı kabanını üzerime atarken siyah kabanına sıkıca sarılıp bana attığı kolunun altına girdim.Bi an önce duş almak sonra ise uyumak ya da saatlerce ayaklarımı koltuğa uzatıp televizyon izlemek istiyordum.Bu yaşadıklarım fazlasıyla ağır gelmişti bana.Ya da saatlerce sıcak suyun altında da durabilirdim bilmiyorum.
Poyraz kapıyı anahtarla açarken içeri girip üzerimdeki kabanını alarak özenlice astım.Salonda ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözleriyle bana hızlı bir şekilde yaklaşırken üzerimin kirli olmasına aldırış etmeyip bana sıkıca sarıldı.Ona ihtiyacım varmış gibi kollarımı açarak sarıldığımda ağlamaması için ''Buradayım anne geçti..'' dedim kulağına fısıldarcasına.Büyük bir karanlığın içindeydim şu an.Herşeyden çok kocaman bir karanlık.Annemin hıçkırığını duyduğum anda boğazım düğümlenmişti.Hatta kocaman bir yumruk oturmuştu.Benim için endişe eden insanlar üzülüyordu...
Sebebi bendim..
Benim yüzümdendi..
Annemden ayrıldığım gibi daha fazla perişan halimi görmemek adına elimle yüzümü kapatıp hızlı bir şekilde merdivenleri çıkmaya başladım.Kendi odama girer girmez kapıyı kapatarak sırtımı dayadım ve yavaşça yere diz çöktüm.Elimden hiç bir şey gelmiyordu.Bu durum cehennem azabından başka bir şey değildi.Kendi cehennemim de kendi ateşimde cayır cayır yanıyordum belli ki.Bu durum benim gibi gerizekalı bir kızın katlanabileceği bir iş değildi.
Anladım ki hala küçüğüm.Anne olacağım halde hala daha kendimi küçük hissetmem normal mi? Cevabını ben vereyim.
HAYIR!
Kendimi daha tanımıyorum bile.Her ne kadar Poyraz tarafından aydınlatılmış olsam da bir yanım hala eksikti.Belki de çoktan unutulmuş bir tabir eskisi gibi beni bulacaktı.Saflık..Ve bir kez daha kendimden nefret etmemi sağlayacak bedenim..
Göz yaşlarım durmaksızın yanaklarımdan akarken ayağa kalkmamla birlikte içeri Poyraz girmişti.Göz kapakları aksine şişmiş yorgun gözüküyordu.Benim için uğraşan insanlara katlanamıyorum.Onları da kendim gibi yormak.. istemiyorum..Tıpkı karşımdaki adam gibi.Poyrazım dediğim adam.Benim için canını dişine takan kişi...(sanırım bu tabi böyleydi.)
''Ağlama artık!!'' dedi hafif bağırarak.Ağlamamak mümkün mü be adam!
Bir kaç dakika bakıştık birbirimize.Kan çanağına dönmüş gözlerime iyice yaklaşırken yanaklarımı avuçlayıp dudaklarını dudaklarıma sürttü.''Sana söz veriyorum o Rüzgar piçini bulacağım.Her akıttığın göz yaşı tanesi kadar onun üzerine damla damla kezzap dökeceğim.Göz yaşlarının cezasını o çekecek!! senin için cesedimi veririm ben lan cesedimi! Ağlayacaksak beraber ağlayaylım lan duydun mu!''
sözleriyle birlikte daha da şiddetlenirken yaşlarım,gözlerim bir örtüyle kapattığı gibi yumuşak dudaklarını da örtmüştü dudaklarımı...
(Yukarıdaki Denizin hareketi bölümün çok güzel olduğunu anlatmak istiyor galiba arkadaşlar sjsj)
Evet bu arada size bir sorum olucak.
Üvey abim gerçek bir kitap olursa?
bölüm hakkındaki düşünelerinizi ve votlarınızı bekliyorum.Sabırla beklediğiniz için de bol bol öpçüklerimi yolluyom...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro