ÜA44-
*Medya Poyraz..*
İyi okumalar.
"Sikmişim arabasını ya!! Sen iyi misin Deniz!? Bir yerine oldu mu bi şey.??" gercekten arabasına bir şey olsaydı hiç düşünmeden benim sağlığımı mı düşünürdü? İşte şimdi onunla gururlanırken dayanamayıp sıkıca sarıldım ona.Hayır Öküz değildi. Kesinlikle Öküz değildi. Benim tanıdığım Poyraz'dan çok daha farklıydı.
Beni düşünmüştü..
Beni....
"Deniz sana diyorum...Oldu mu bi yerine bişey." daha fazla meraklanmaması için başımı iki yana salladım."Arabaya da bi şey olmadı."
"Nasıl yani?!" dediğinde Gülerek ondan ayrıldım. Gözlerine derin bir şekilde bakıp ellerini tuttum.Hala daha inanamıyordum.Eğer gerçekten böyle bir şey olsaydı arabası hurda durumda olsaydı ilk düşüneceği şey malı değil ben olurdum öyle mi? Bu küçük oyunu yapmamla kendimle gurur duyarken bir kez daha gülümsedim. "Sadece küçük bir oyun diyebilirim Poyraz.Arabana da bana da bir şey olmadı.." tavana bakıp derin bir nefes aldı."Ne zamandır beni test eder oldun güzelim.?" elini yanağıma götürüp okşayınca muzipçe güldüm. Bu birincisiydi tabi.İkincisiyse deniz kenarına gittiğimizde kafamdan attığım erkeklerle onu delirtmekti.Hatırlarsanız o zaman telefonumu yine alıp kurcalamaya başlamıştı. Tabi o zaman sinirimden ve ne tepki Vereceğinden yapmıştım. Sonuç yine kıskançlıktı.Hatta kemerini bile çıkartıp boğacaktı kendini o derece.Böyle arada bi test etmem iyi gelecekti sanki bana.Hem beni mutlu ediyor hem de heyecanlandırıyordu."Bilmem..." dedim omuzlarımı silkerek.Bilememiş gibi yapayım hadi.Her ne kadar yalan olsa da.Bir yönden bir şeyleri saklamak gerekirdi.Ellerimi tutup arkamda birleştirdi.O üstüme geldikçe ben Gülerek geri gidiyor sadece o kahverengi gözlerine bakıyordum. "Bilmiyosun?? Ciddi olamazsın." bu herif çok uyanıktı.Bilmiyorum dediğim halde inanmıyordu.Bence de inanmamalıydı.Yani ben olsam bende inanmazdım.Çünkü o da şahit olmuştu ona yaptığım oyunlara. Ellerini tam Belimde sıkıca tutarken her ihtimale karşın o da bırakmıyordu ve sıkıyordu ellerimi. Birazdan morarıp da kan toplarsa şaşırmayın yani onu demek istedim."Ya işte bilmiyorum dedim ya Poyraz." bıkmıştım.Yeminlen bıkmıştım.
"Ödüm koptu ama yaralandın diye farkında mısın Deniz.?"
Sanırım Poyraz'ın içine cin kaçmış olmalıydı. Bu sözcükleri ondan duyabilmek oldukça ilginç bir vakaydı. Hafifçe tebessüm edip "Araban?" diye sordum. Yani beni düşündüğü kadar onu da öneme almalıydı bence. Sonuçta kaç milyarlık lüks bi araba.Ona bir şey olsaydı 2 gün yas tutardım herhalde. Kalçam sonunda sert bir şeye çarptığında bunun Poyraz'ın çalışma masasının olduğunu anladım ve iyice yükümü verdim.Ellerimi sonunda serbest bırakıp belime doladı ve alnını alnıma dayayıp bu sefer bana böyle bakmayı tercih etti. "Siktiğimin arabası umrumda bile değildi Deniz tamam mı? Araba araba değip durma artık bana.!" sitemkâr cümlesine her ne kadar gülmek istesemde gülemedim.Sadece gözlerimi kapatıp onu hissetmeye kokusunu çekmeye devam ettim.
Siktiğimin arabası umrumda bile değildi Deniz anladın mı?
Hadi ama bu söz şimdi başımın en tatlı yerini yemek zorunda mıydı!? Peki ya aklımdan hiç çıkmaması normal miydi? Beynimi yine soru işaretlerinden kurtarıp gözlerimi açtım ve ellerimi kusursuz kol kaslarında gezdirdim.Çok...
Pürüzsüzdü...Sert olduğu kadar yumuşaktı da.Ona dokunmak harika bi histi.İçimdeki ölü kelebekler canlanıveriyordu birden.
*************************
Saat gece yarısını bulunca dolabımın iki kapağını da açıp dizleri yırtık siyah dar kot pantolon onun üstüne kalın askılı siyah bir büstiyer ve yarım kollu siyah deri ceketimi çıkartıp üzerime hepsini geçirdim.Saçlarımı tepeye sıkı bir şekilde topladıktan sonra siyah nike spor ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim ve hızlı hareketlerimle aşağı indim.Ne Poyraz'a ne de babasına yakalanmak istemezdim.Gerçi Poyraz evde değildi.Nereye gitti onu da bilmiyorum ama tek çarem hizmetlilere dahi görünmemekti.Sanki çok önemli bir iş başındaymışım gibi.Aslında Haklıyım.Gece yarısı bi başıma nereye çıkardım ki ben?
Bu düşüncelerle evden çıkarken doğruca bizim evin köşesindeki site parkına girdim.Orada buluşacaktık çünkü.Arkama bir kaç kere bakıp gelen giden var mı diye baktıktan sonra önüme dönmemle birisine çarpmam bir olmuştu.
"Oha Simge ya!!" dedim başımı geriye atarak.Ne kafa varmış bunda arkadaş! "Ah bu-burnum!!" diye bağırınca o da,kendimi toparlayıp ağzını kapadım."Bağırmasana ya" gece yarısı sevgili okuyucular dikkatinizi çekeyim.Burası site ve her an evinden çıkıp bize bakmaya gelen birisi olabilirdi."Ya didişmeyin artık yürüyün gidelim yoksa Efsunu barda değil anca birisinin altında inlerken buluruz."
Esin Haklıydı. O kız tam bir sürtüktü.Sosyal medya hesabını bulmuştum. Öyle fotografları vardı ki takipçilerin yarısı erkekti.Yani benden daha iri kalçalı ve sarı saçlı olabilirdi.Önemli olan terbiyeli ve insan olabilmekti...Sevgi emekti..
Aman ne diyorum ben ya!! İyice Simgeyle takıla takıla ne hale gelmiştim..Derin bir nefes alarak onlardan çok geride kaldığımı gördüm.Evet bara yürüyerek gidiyorduk.Ne kadar da muhteşem bi durumdaydık dimi? Şimdi kaldırımda ben onların arkasında gözlerimi yürürken ki kalçalarına dikmiş sallana sallana ilerliyordum.Allahtan Simge siyah tayt Esin de siyah ince çorap ve üstüne de siyah bir şort geçirmişti de en çok Esin dikkatimi çekiyordu.
Kız benden zayıftı.
Oflayıp onlara bakmaktan sıkıldım ve ortalarına girdim."Düzgün yürüyün şurda be! Beni beklesenize!?" Simge ve Esin gözlerini devirirken benim iki koluma da girip ilerlemeye devam ettiler.İşte şimdi rahattım.Ne o arkadan gelmek falan? Bana göre tersti bu işler.İnşallah bu Efsun denen sürtük Poyraz'a bulaşmazdı.Alev yetiyo da artıyo zaten bi de Efsunla uğraşamazdım.Bu arada hala Alev'e dokunmamıştım.Bi ara Poyrazla şirkete gidip onun da ifadesini alsam iyi olucaktı.
Bara geldiğimizde tam önünde dikilmiştik.Siyah giyinimli korumalar bize dik dik bakarken izbandut gibi dikilmişlerdi kapının iki yanlara. İçeriye tam girecekken bizleri durdurup kel olan "Kimlikleri görelim hanımlar" dedi.Neyseki nereye gitsem yanımdan ayırmadığım bir diyer eşyam kimlik olduğu için küçük siyah deri cüzdan şeklindeki çantamın fermuarını açıp kimliğimi çıkarttım ve karşımda dikilen ayıya gösterdim.Önüne ve arkasına uzun uzun baktıktan sonra bana geri verdi ve geri çekilerek "girebilirsiniz Deniz hanım buyrun" dedi.Soyadım her işi görüyordu aslında.İçeri geçerken başı kel olan adamın hafiften omzuna vurup "adam ol" diye fısıldadım kulağına.E bi zahmet havamız da olsun girerken.
Esin mekana girer girmez hemen gözleri Efsun'u aramıştı bile. "Nerde o kaltak nerde o sürtük!! Bulun bana onu cabuk!" bu kalabalıkta onu bulmak zor olacak gibiydi.
"Hih!!! Gökhan burda!!"
"Semih de burda!!!"
İkisi de gözlerini açmış karşıya bakarken ben onlara bakıyordum. "Ne diyonuz kızım siz ya.." onların böyle iğrenç bir yerde olduklarını pek sanmıyordum."Kızım sende baksan iyi edersin çünkü Poyraz'da burda!"
İnanmam!
"Ya manyaklaşmayın hadi Efsun'u bulalım"kollarından tutup onları çekiştirmeye başlayınca zar zor karşılarına bakmaktan alı koymuştular kendilerini.Neymiş efendim Poyraz da buradaymış.Aslında düşündümde... olabilirdi.Yani illa onu değiştirdim diye zorla bara gelmeyecek değildi ya.İlla gelirdi.İçimdeki kuşku tam olarak yerini bulduğunda içimden küçük bir küfür savurdum.Kesinlikle buradaydı.
"HAH! orda işte! Yürüyün lan gidiyoz!"
Esin'nin sesiyle kendime gelirken Simgeyle birlikte onu takip ettik.Tam da oradaydı işte.Poposuna kadar dayanan civciv sarısı saçları hemen kalçasının dibinde biten dar elbisesi ve yüzü iğrenç bir şekilde boya kovalarına sokulmuştu.Bu kadar makyaj yapmanın sebebi neydi acaba? Erkekleri kendine çekmesi mi?
Yanına doğru yaklaşırken Esin birazdan fena halde benzetecek gibi duruyordu partnerini.Çünkü şu an resmen acı biber yemiş gibi hem burnundan hem de kulaklarından kırmızı dumanlar çıkıyordu.
"Beni gördüğüne sevindin mi Efsun?" dedi Esin yapmacık bir gülüşle.Efsun'nun Bakışları bir süre bizde oyalanırken yüz ifadesi bizi gördüğüne sevinmediğini basbaya açıklıyordu.Ciddi bir şekilde elindeki shot bardağını masaya bıraktı ve kollarını göğsünde bağladı. "Aslında sevgilin gelse onu gördüğüme daha da sevinirdim canım. Bilirsin.Dün akşam biraz fazla hareketliydi." işte bu cümle bizimde tepemizi yavaşça attırmaya başlamıştı.
Al işte fahişe!
Esinde dahil biz de yumruklarımızı sıkarken ne kadar da bencil ve ukala birisi olduğunu bir kez da tanık olmuştuk.Esin Efsun'nun kolundan tutuğu gibi uzun karanlık bir koridora sokunca biz de arkadan girdik..
"Sen benim sevgilimle nasıl yatarsın lan!!"
Esin dayanamayıp kıza sert bir tokat ve tekme geçirmişti.Efsun korkulu gözleriyle kaçmaya çalışınca Simgeyle ben kollarından tutmuştuk."Oysaki daha yeni başladığımızı düşünmüştük Efsun hanım.Nereye?"diye sorduğumda dudağının kenarı kanamaya başlamıştı. Sert bir tokat bencede onu kendine getirmeliydi.Esin hınzır bir gülüşle Efsun'a iyice yaklaştı. Bizde iki kolundan tutuyorduk tabi.Esin çantasından siyah bir makas çıkarınca gözlerimi büyülttüm.
Onunla umarım tehlikeli bir şey yapmazdı.Yoksa başımız büyük derde girerdi."O saçların çok uzamamış mı senin ya..." dediğinde gülümsedim. Tanrıya şükür katil olmayacaktı.Ben makası kalbine ya da karnına saplar diye düşünmüştüm ama yanılmışım.Çünkü makas baya bi büyüktü. Esin kaş göz işareti yaptığında Efsun'nun sırtını Esin'e dönderdik.Bu sayede çok rahat keserdi.
"HAYIR!!! Bunu yapmana izin veremem Esin!!"
"Yaptım bile"
Esin kötü bir kahkaha atıp kızın saçlarını ensesine kadar bilerek yamuk yumuk kesti ve elinde kalan artık saçları da Efsun'nun önüne gelerek gözünün önünde salladı."Bak ama çok güzel katlı şekilli bir kesim yaptım sana.Yolmaktan iyidir be güzelim.Şimdi aç ağzını." Esin Efsun'nun çenesini sıkıp açmaya zorlarken elindeki sarı saçları da bir güzel sokmuştu kızın ağzına.
Vay be...Bizim kızda ne mücevherler varmış böyle.Sevgilisi için neler yapmıştı."Afiyet olsun "dedikten sonra bana ve Simgeye baktı "hadi artık eğlencemize bakalım." 3'ümüzünde Yüzünde piç bir sırıtış vardı.Rahatlamıştık en azından.Bu sayede sosyal medya da olan erkek takipçileri biraz da olsa düşerdi hiç olmazsa.
"Benim şimdi Semihçiğimi görmem lazım." dedi Esin sevinerek.Anlamadım bunların araları bozuk değil miydi? Simge birden koluma girince "Semih sarhoşken o kızla birlikte olmuş.Yani hiç bir şey hatırlamıyor." dedi.Kıkırdadım.Onca ağlamaları feryadları boşunaydı o zaman.Simgeyle 32 diş sırıtıp gülerken gözlerim bi anda onunla buluşmuştu.
Poyrazımm...
En ince ayrıntıma kadar beni süzerken birden midemdeki kelebekler turlamaya başlamıştı.İfadesiz ve donuktu suratı. Tam da ormanların kralına yakışacak şekilde Gökhan ve Semih'in ortasında oturuyordu.Ve bana olan bakışları...
Sanırım ölüyorum.Bir insan ne kadar da derin bakabilirdi gözlerime? Gökhanla birden yer değiştirince yanına gelmem için o güzelim parmaklarını oynattı.Eh tabi canıma minnet olduğu için direkman hızlı bir şekilde yanına oturdum.
"Yavaş!" dedi birden göğüslerime bakarak.Tamam biraz fazla hızlı davranmıştım kabul ediyorum.Ama bu sert ve dağılmış hali gerçekten bacak aramdaki elektirik akımını arttırıyordu. Dudaklarını ıslatıp diğerlerine döndüğünde "Sizin burda ne işiniz var?!" diye sordu.Simge gözlerini büyültüp ensesini kaşıdı ve başka yöne baktı hiç bir şey olmamış gibi.Esin ise Semihten ayrılıp "Eğlenmeye geldik Poyraz.Canımız sıkılıyordu.Öyle değil mi Deniz?" diye bana sorunca onayladım. "Evet öyle oldu." masum bakışlarımı Poyraz'a çevirdim. Sırf inansın diye böyle bakıyordum. Akıllıydı. Herşeyi sezme ve anlama gücü vardı onda."Şansa bak ki siz de buradaymışsınız.E kız başımıza takılmak istemedik size geldik"dedi Simge.Aynı şekilde kafamı salladım.Ne yapayım başka türlü inanamayacağına benziyordu.
Gecenin aslan kralı Poyraz, yeniden barlara düşmüştü öyle mi? İyi bakalım şimdilik öyle olsun.Ama sorardım ona. Gerçi ona hesap sormak ne haddime? Poyraz Bulut değilmiydi işte? Yine herşeyin dikine gidecek yapacaktı bir şeyler.Sertliğini yakışıklılığını herkeze gösterecekti.
İçeri de ter sigara ve alkol kokusu hakim olduğu sürece burada nefes almak çok zordu. Sıcaktı da.Üstümde bi de deri ceket vardı daha da terlemeye başlamıştım.Allahtan Saçlarım tepeye sıkıca topluydu da rahattım.Yoksa Saçlarım beni sucuk gibi yapardı. Sırtımı koltuğun sırt dayama bölgesinden çektim ve yavaşca deri ceketi üzerimden çıkarttım.Bu sırada hala daha Poyraz'ın gözleri bendeydi.Her mimiklerimi her hareketimi izliyordu.Bu da terlememe sebepti tabi.Sırtımı tekrar arkaya dayayınca Poyraz'ın sıcak dudaklarını çıplak omzumda hissetmiştim.Gülerek ona baktım.Yakından yüzüne bakılınca daha karizmatikti.Beyaz dar gömleğinin üzerinde duran siyah gevşetilmiş kravatı onu tutup kendime Çekme isteği uyandırıyordu bende.
Kravat...Son günlerde favorim olmuştu bu.Ha bi de sağ kolunun hemen altında duran dev pusula dövmesi.. Ona çok yakışıyordu.O dövmesinin hastası olmuştum nerdeyse.Poyraz'a herşey yakışıyordu."aklından geçenleri okur gibiyim."dediğinde Burnunu Burnuma yavaşca sürttü.Merklanmıştım.Aklımdan geçenleri nasıl okurdu ki? "Sen benim deniz mavisi gözlerinde kaybolduğum zaman bana yol gösteren pusulamsın." dudaklarından çıkan kelimelere karşın yine yanaklarım alev alev yanmaya başlarken o tam tersine gülmeye başladı. Evet Aklımdan tam da bu geçiyordu..
Pusula...
O simgeye öyle dokunmak isterdim ki.Kolunu bırakmamak için sıkıca tutardım.Elini bacağıma koyup Dudaklarını yavaşca alnıma bastırdı. "İşte tam da aklından bu geçiyordu."
"Evet ama bir şeyi atladın Seferoğulları." hep o mu benim soyadımla hitap edecekti? Evet ayrıca kravatı düşündüğümü unutmuştu. Karizmatik bir şekilde kaşlarını şekillendirdi ve 'hmm' gibisinden bir şeyler mırıldandı.Eli yavaşca kravatı bulduğunda ayağa kalkıp alkışlayacaktım nerdeyse
"Bu?"
"Evet."
Kısık seste gülüp kulağıma yaklaştı."Eve gidince bu kravatı sana kendi ellerimle bağlayacağım."
Ah hayır o bi seferlikti.İşte benden daha Abaza olduğu apaçık ortadaydı."Hayır Poyraz olmaz."dedim direk.Yine bölünecekti bir şekilde biliyorum. Hem daha fazla katlanamazdım Poyraz'ın fantezilerine.İki dakika boyunca hep gülmüştü Poyraz.Biliyorum bana gülüyordu. Dur artık gülme de demiyorum. Onun gülüşünü seyretmek izlemek gerçekten keyifliydi.Masada duran pahalı marka sigara kutusunu açıp içinden birdal aldı ve dudaklarının arasına yerleştirdi.Sanırım bu haline baktıkça eriyecektim.Diyorum ya her hareketi karizmatikti.Eliyle sigaranın ucunu siper aldı ve sigarasını yaktı.O anda doya doya içene çekip ağzından dumanı havaya verince başını yukarıya doğru kaldırdı.Hep böyle yapardı. Ağındaki dumanı yan vermek isterse dudaklarını ya sola ya sağa indirip verirdi.Ya da yukarıya vermek istese başını kaldırıp da verirdi.
İşte bi Poyraz klasiği daha.
Ona olan bakışlarımı yakaladığında utançla Bacaklarıma diktim gözlerimi. Niye her zaman ona baktığımı yakalıyordu?
Bakmasana bir kere de.Utandırmasana beni.Ya da bak ama çaktırma.Çünkü ben seni izliyordum.Saçlarına,dudaklarına gülerkenki inci dişlerine,ellerine,hala rast gele dizildiğine inanamadığım kirpiklerine..seni izliyordum..seni seyrediyordum.
"Sana bakmamdan ne ara utanır oldun?"
Ne diyeceğimi bilemiyordum.Tek kaynağım derin bir nefes almaktı.Öyle yaptım.Derin bir nefes alarak yutkundum ve ona baktım. Kalbimin tam ortasında duran cam kırıkları ona bakınca birden teker teker düşerken gözlerimin tam ortasında kırmızı kalpler oluşuvermişti sanki.
"Hayır" dedim en nazik sesimle."Utanmadım."
Poyraz kesinlikle inanmamıştı.Ben anlardım gözlerinden. Ama inkâr etmememin tek yolu da buydu.Utandım desem daha da utanırdım.Kahrolası lanet huyumdan sizde bıktınız biliyorum ama bu benim elimde olan bir şey değildi."Yalan söylüyorsun."elini çeneme götürüp biraz daha kaldırdı başımı ve burun buruna gelmiştik.
Kızarma...kızarma..
Kızarmamam elde değildi. Çünkü biz Poyrazla yalnız değildik.Gökhan Semih ve kızlarda vardı yanımızda.Şu an gözlerine bile güçlükle bakıyordum.Eli yavaşça yanağıma giderken o kocaman eli yanağımı kavramıştı. İşte şimdi daha da sıcak basmaya başlamıştı.Poyraz dudaklarıma yaklaşmış bende dudaklarımı aralamıştım ki sahte bir öksürükle rahatlamış bir şekilde omuzlarımı düşürdüm.
"Deniz.Benimle iki dakika gelsene" bakışlarımı Poyraz'dan çekip tepemde dikilen Simgeye baktım.Beni bu ateşten kurtardığı için ona minnettar bir şekilde güldüm. Poyraz boğazını tazeleyip bana doğru attığı kolunu çekti ve kül tablasında hala daha dumanı tüten sigarasını iki parmağına aldı.Ben de başımı sallayıp ayaklandım.Simge koluma girip masadan uzaklaşmaya başlayınca ne olduğunu ne yapmak istediğini daha doğrusu beni nereye götürdüğünü bilmiyordum.Cevabını öğrenmek için "Noldu Simge nereye gidiyoruz?" diye sordum.Hafifçe gülümseyip beni bar taburelerine yönlendirdi.Masadan epeyce uzaklaşmıştık.Ama görüş alanımda hala daha Poyraz vardı.Neyseki bu sefer bana değilde Gökhanı dinleyip bakıyordu. Gözlerimi ondan çekip Simgeye baktım."Seninle ne zaman karşılıklı oturup konuşmuyoruz bebeğim.Seninle Konuşmayı özledim." dedi.Niyeti bu muydu yani?boynumu sola doğru büküp güldüm.Konuşabilirdik.Onunla her zaman dertleşecek konuşacak zamanım vardı.
Uzun uzun sohbet edip bir şeyler içtik.Bana ilk baş Poyrazla aramda olan yakınlaşmayı sordu.Ona herşeyi anlattım tabikide.Aramızda geçen yakın temasları bile.Abartmadı.Dalga da geçmedi.En şaşırdığım konu da buydu.Ben ne zaman Poyraz'la aramızdan geçenleri anlatsam ya çaktırmadan kıkırdar ya da tamamıyla benimle dalga geçerdi.Ama bu sefer öyle değildi. Beni pür dikkat dinlemiş arada sırada dahil olmuştu konuya. Poyraz'dan uzak olsam bile bu gürültülü yerde Simgeyle dertleşmiştik.Konuşmaya ara verdiğimizde enerji içeceğimi bir kez daha yudumladım.Poyraz yüzünden içki de içemez olmuştum.Saate baktığımda 2'nin çoktan geçtiğini gördüm.
Lanet olsun yarın şirkete gidecektim!
Hayır niye bu saatlere kadar barlarda sürünürüm ki ben? Oflayıp kendime gelmem için gözlerimi iki karış açtım ve bar taburesinden kalktım."Simge her şey için çok teşekkür ederim ben yarın şirkete gideceğim. Artık eve gitme vakti." deyip ona sıkıca sarıldım."peki canım bu arada önemli değil.Seninle konuşmadan yapamam bunu biliyorsun"kollarından ayrılıp Gülerek başımı salladım.Bu hayattaki tek dostum can dostum...
Poyraz'ın yanına doğru ilerlediğimde kucağında duran deri ceketimi aldım.Kaybolmasın diye kucağına koymuştu herhalde.
"Gözlerin kıpkırmızı olmuş. İctin mi yine sen?" gözlerimi devirirken bir yandan da ceketimin önlerini düzeltiyordum.Kızacağını ve yine böyle asabi bir şekilde soru soracağından asla içki içmedim.Tabi bunları düşünerek hareket edersem Poyraz'a karşın layık bir kız olurdum.Zaten öyle değilmiydim?
Herkezin öyle anıp söylediği kelime? Poyrazın kızı...
"Yorgunum Poyraz uykum geldi. Ayrıca içki değil enerji içeceği içtim."
Tabiki de Redbull değil salak mısınız?
Poyraz başını sallayıp ayaklandığında hala daha yorgun olduğuma şaşırmıştım.Çünkü adı üstünde enerji içeceği.Benim yorgun değilde enerjik olmam gerekmiyor muydu?
Poyraz elimi sımsıkı tutup herkeze veda ederken bende gülümsemekle yetindim. Tek isteğim uyumak ve dinlenmekti.Konuşacak mecalim kalmamış gibi gözüküyordu.
Eve varınca Poyraz'ın arabasından dengemi sağlamaya çalışarak indim.Arabada biraz şekerleme yapmıştı gözlerim.Onun sersemliğini taşıyordum üstümde.Poyraz yanıma yaklaşınca direk koluna sarıldım.Kıyafetlerine bile kokusu nasıl da sinmişti..."yanımdan neden gittin?"diye sordu arka bahçeden girerken.Gözlerimi aralayıp düşündüm sorusunu.. "Simge çağırmıştı ya.Biraz konuştuk.Ondan dönemedim yanına." dedim.Bu kadar mantıklı bir cümle kurmayı bende beklemiyordum.
Odamın önüne gelince onu bırakmak istemezcesine Kollarımı beline sarıp sarıldım. "Gitme Poyraz.Birlikte uyuyalım lütfen." 5 yaşındaki çocuklar gibi büzdüm dudaklarımı.Gittikçe onunla birlikte uyumaya alışıyordum.Dedim ya onunla güne enerjik başlıyordum. "Tamam güzelim." dediği an içimdeki kelebekler yine sevinçle kanatlarını çırpmaya başlamıştı.Kapıyı açıp ayağıyla kapattığı zaman hala da beni kendisinden ayırmamıştı.Bende hiç sırtımı dönmemiştim ona. Dudaklarıma yumuşak bir öpücük bıraktığında yüzümde aptal bir sırıtış meydana gelmişti.Beni sersemleştiriyordu.Deri ceketimi çıkarırken eli önü fermuarlı siyah büstiyerimi buldu.Fermuarı yavaşca açarken kaşları da çatıktı."Vücudunu ve fiziğini öne süren dar giysiler giymeni istemiyorum."dedi.Şimdi belli olmuştu neden kaşları çatık olduğu. Beni sahiplenmesi o kadar çok mutlu ediyordu ki beni...İyiki sevmişim seni diyordum içten içe.Büstiyerimi de çıkardıktan sonra yere bırakıp üzerime baktı.Büstiyer destekli olduğundan sütyen giymeyi tercih etmemiştim ve şimdi üstüm çıplak karşısında duruyordum.Yorgunluğumun verdiği cesaretle ellerimle bile kapatma gereği duymamıştım.Kollarını belime sıkıca doladı ve beni kendine çekti. "Vücudun benim. Ve vücudunu hiçkimseyle paylaşmak istemiyorum mavi göz duydun mu beni?" yavaşca başımı salladım.Vücudum ona aitti.Onundu.
Özenlice şortumu ve askılı pijamalarımı üzerime giydirdi ve yanıma oturdu.Saçlarımın arasına yeniden şefkatli bir öpücük bırakıp belimden tuttuğu gibi yatağa yatırdı. Yanına iyice sokulup kolunun altına yerleştim ve gözlerimi sıkıca kapadım. Çıplak beline kolumu sarıp çenesinin altına bir öpücük de ben bıraktım.
"İyi geceler kendimde seni hissettiğim adamım.
"İyi geceler saflığına sarhoş olduğum kadınım..."
***************
Bir bölümü de atlattık çok şükür. Güzel olduğunu umduğum bir bölümdü. Size kalmış tabi.Yorumlarınıza yeteri kadar cevap vermeye çalışıyorum. Ha bu arada vote sayısı tam istediğim gibi.Bozmayalım.Yorumlarınızı okuyorum merak etmeyin.Hani neden cevap vermiyo bu falan demeyin.Satır içi yorumlar da var..Mutluyum.Her şey güzel.Sizler iyi ki varsınız ve mutluluğumun bir diğer sebebi de sizlersiniz.Yavaşca her şey zamanla diyerek kendimi avuttum ama artık büyük bir aile olmaya başladık.Beni ayakta tutan güzel yorumlarıyla destek veren herkeze çok tesekkur ederim...
Yeni bölümde görüşmek üzere.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro