ÜA26-
Medya Poyraz..
Karımcalanan elimi saçlarımın arasından çektiğim gibi iki kolumu da açarak yatakta gerildim.Üzerimdeki 40 yılın ağırlığını atmış gibi yatakta yuvarlanarak komidinde duran dijital saatime baktım.
10:58
Her zamanki gibi uyanma saatim olarak algıladıktan sonra,gözlerim dijital saatimin yanındaki kutuya ilişti.Beyaz pikemi hayvanca teptikten sonra kaşlarımı çatarak daha dikkatli baktım.
İPhone kutusu!!!
Elime bir hışımla aldıktan sonra bağdaş kurdum.Aklıma birden kutuyu açtığında hıyar çıkan sonra bağıran çocuk gelince ister istemez sırıttım.
Bokta çıkabilir yani!!
Aman tövbe.. İstediğim tek şey bu kutudan İPhone çıkması amin..Derin bir nefes alıp kutuyu açtım.İçinde yatay bir şekilde İPhone 6 duruyorken gözlerimi fal taşı gibi açtım.Evet ben yanlış görmüyorum bu resmen İPhone 6 ve...
Ama bu siyah...
Omuzlarımı silkip telefonu nazik bir şekilde elime alırken,ilk defa akıllı telefon görmüş masum köylü gibi resmen öpücüklere boğmaya başladım.Kimin aldığını az çok biliyordum zaten..
Poyraz.
Al telefon! Özelliklede siyah olmasına dikkat ettim.İç çamaşırların tarzı.. " cümleyi okumadan yüzümü garip bir şekilde büzdürdüm.
"Şu an yüzünü buruşturduğunu görür gibiyim şirine.Ama olsun.Birlikte bol bol konuşma dileğiyle.. Mavişin sevilesi gözleri.."
Simge gibi eriyip gitmiştim resmen..İlk başları biraz götüm gibi olsa da yine romantik olmayı başarabiliyordu Poyrazcancağzım...Nöron görmüş tavuk gibi telefona bir kez daha baktıktan sonra evde olmasına dua ederek ayağa kalktım ve odamdan çıktım.Üstümdeki şortu ve kısa kollu bluzu düzelttikten sonra odasının kapısını iki kere tıklatıp içeri daldım.Banyosunun kapısı açık bir şekilde tüm karizmatiğiyle tıraş olurken bir dizimi kırarak ona baktım...
Ak sakallı dedemm...
Jiletle adem elmasını üst üste keserken bir kez daha hayranlıkla baktım...Deli cesaretimle birlikte yanına gidip arkasına geçtim.Hızlanan kalbimle birlikte kollarımı karnına sarıp başımı çıplak sırtına koydum."Rüyanda mı gördün beni hayırdır?" jileti suyun altına tutup köpüğünü giderirken tekrar adem elmasına götürdü..
Niçün bu kadar yakışıklısın!!!!
"Telefon için tesekkur ederim.Not içinde.." Aynada hafif sırıttıktan sonra "ne yani sadece tesekkur etmek için mi sarılıyorsun bana?" neyi ima etmeye çalıştığını anlamayarak "Hem hayır hem evet." dedim.Poyraz'a biraz daha yaklaşıp yanağındaki köpüğü işaret parmağıma değdirdiğimde kıpırdanarak "Oynamaaa jilet var elimdee!" diye söylendi.Ah sesine yandığımın çocuğu.Bir insan tıraş olurken bile bu kadar karizmatik olabilir mi? Egolu Piç!! Köpüğe bulanmış elimi burnuma götürerek "Sadece nasıl koktuğunu merak ettim." dedim.Masum bakışlarımı fark ettiğinde ise "Bakma öyle tamam!" dedi. Sonunda lavaboya eğilip yüzünü yıkamaya basladı.Bir süre sonra musluğu kapatıp havluyla temizlenmiş yüzünü silip bana döndü.
İzninizle bayılıyorum ben...
Yanağını öpmem için uzattığında gülümseyerek ellerimi arkada birleştirdim.Yanağını öpecekken bi anda yüzünü çevirip dudaklarını dudaklarıma bastırdı... Belimi kavrayıp havaya kaldırdığında direkman bacaklarımı beline sardım.Kasıklarıma yeniden bi ağrı saplanınca hayatta değil gibiydim.Bence de..ölüydüm ben şu an.Yaşamıyordum.Ya da ölümle gerçek hayatta gidip geliyordum.Dudaklarından nihayet ayrılıp yanağına sıkıca bi öpücük kondurdum."Bu yumuşaklık nereden geliyor Poyraz bey..." diye dalga geçince dudaklarıma doğru gülümseyip kısa süreliğine bir defa da daha öptü....yine yine ve yine.."belkide senden kaynaklanıyordur." elimin tersiyle yanağını okşarken gülümsedim bende."Mavişin sevilesi gözleri ha??" dudaklarını büzüp evet anlamında salladı başını.Beni yere indirdiği anda çıplak kaslarına yatağının üzerindeki beyaz dar gömleğini geçirip iliklemeye başladı. Bende odasına kısa bir şekilde göz attıktan sonra arkamı döndüm.O anda camdan yapılmış dolabın içinde bir sürü antika oyuncak araba vardı.Şaşırmış bir o kadar da hayretler içerisinde cam kapağı açtım ve elime gelen rast gele üstü açık ilk model arabalardan birini aldım. Öyle güzeldi ki...
Poyraz'ın gerçekten bunlara ilgi duyduğunu aklımın ucundan bile geçmemişti aslında. "Koleksiyon mu yapıyorsun?"diyerek bedenimin yarısını ona dönderdim.Gömleğinin eteklerini pantolonun içine sokarken "Evet" dedi."Bazıları da çocukluk oyuncaklarım." yine yumuşayıvermiştim hemen.Nedense çocukluğu aklıma gelince ona daha çok çekiliyordum.Ardından masasının üzerinde duran çocukluk fotoğrafı. Ve yanında olan annesi.Arabayı yerine koyduktan sonra bu sefer de fotoğrafı aldım elime.Annesi gerçekten çok güzeldi.
Poyraz mı??
Tatlılıktan ölecek yemin ediyorum..!!Çocukluğu şimdiki haline hiç benzemiyordu ama.Burada çok zayıf çıkmışken şimdi ise iri cüssesinden yanına varılmaz oldu..Ayrı zamanda tatlı olduğu kadar tipsizdi ve şu an için aynı şeyi söyleyemeyeceğim...Fotoğrafı yerine koyduktan sonra ona baktım.Aynada saçlarını düzelttikten sonra ellerini birbirine sürttü ve pahalı marka saatini koluna yerleştirdi."Neyse ben çıkıyorum.Hazırlanacağım." diyerek ayaklarımı sürüye sürüye odama geçtim.Kısa bi duş aldıktan sonra, üzerimi değiştirip Saçlarımı düzleştirip tepeye bağladım.Ardından gözlerimin altına siyah sürmemi ve eyeliner'ımı çekip son bir kez daha aynaya baktım.
İdare eder...
Telefonumla yaklaşık 15,20 dakika oyalandıktan sonra arka cebime sıkıştırıp aşağı indim.Merdivenin son basamağına tam gelmiştim ki nasıl olduysa Ayağım kontrolden çıktı ve burkularak yere kapaklanmamı sağlamıştı.Direkman "Ahh!!" diye inlerken,Poyraz'ın hızla aşağı inmesine bakarak cık cıklamasını izledim.Ardından bana doğru eğilip elimi tuttuğunda "Sakar şirine kalk!"
Bir kere de insan ol be..!
Bir kere de doğru konuş be!!
Yüzümü buruşturarak elinden destek alıp kalktım. Elini belime yerleştirip salona ilerletirken mümkünse daha fazla rezil olmamak adına önüme baktım.Ona rezil olmam baştan hataydı zaten.Koltuğa Oturduğum gibi burktuğum ayağımı sephaya koydum."İyi misin? Çok fena düştün" dedi çok az yüzünü buruşturarak.Ayağıma baktıktan sonra gözleri benimkileri buldu yine.Gözümden o anda bir damla yaş akınca Poyraz'ın sert bir şekilde elini dizine geçirdiğini ve "Haydaaa!!" diyerek homurdandığını seyrettim."Kızım niye ağlıyorsun şimdi?!!"
Sanane ağlamak istiyor belki canım..!!
Kollarımı göğsümde bağlayıp başımı iki yana salladım.O anda da hıçkırığıma engel olamamıştım.Kolunu sırtıma sardığı gibi kendisine çekip sarılırken "Çocuk gibisin.Ufacık şeylere ağlanılır mı?"diye sitemkâr bir şekilde konuştu."Napiyim ama.Çok acıdı!!" dedim bende.Gerçekten fazla sert düşmüştüm. Alnıma dudaklarını bastırıp geri çektikten sonra "Ben gidiyorum.Kahvaltını yap mutlaka." bırakmak istememez bir şekilde karnına daha çok sarıldım."Beraber etsek olmaz mı??"başımı göğsünden kaldırmadan gözlerimi ona diktim."Zamanım yok şirine..." alt dudağımı büzdüm hemen.Nedense içimdeki ses ve ben,ona sımsıkı tutunmayı yanımdan hiç gitmemesini istiyordum...
Nedense...
Keşkelerle yaşanmaz sözü gibi Nedenlerle de yaşanmazdı sanırım.Kollarımı karnından çekip önümde birleştirdim.Önüme gelen saç perçelimi kulağımın arkasına sıkıştırıp "Görüşürüz" dedi.Ona bakmadan başımla onaylayıp ayağımı sehpadan çektim ve kumandaya uzandım.Tükenmiş sendromuna girmiş gibi hissediyordum kendimi.Zayıf bir o kadar da çelimsiz...
Televizyonu açıp bir kaç kanal gezerken oflayıp duruyordum habire.Bir yandan da,Poyraz'a nasıl 'seni seviyorum' dedirteceğimi düşünüyordum.Elbet birgün o iki sözü diyecek gibi geliyordu bana.Demezse de...
Bilmiyorum...
***.***.***.***.***.***.***.***.
Kahvaltıdan sonra kendimi 3 saatliğine odama kapatarak sırf ders çalışmakla geçirdim.Annem ve Yekta amca daha evliliklerinin baharındayken nerede ne yapıyorlar hiç bir fikrim yoktu.Rahatsız etmemek adına onu da aramamıştım ve fazlasıyla canım sıkılıyordu.Derken Simge'nin aramasıyla her şey son bulmuştu. Buluşma teklifi ettiğinde direkman kabul etmiştim.Hele ki derslerimden sonra evde sap gibi oturmak bünyeme göre bir şey değildi sanırım.Altıma kısa sarı renk bi şort,üstüme ise asklı bol,beyaz bluzumu giyip beyaz convers ayakkabılarımla birlikte dışarıya adımımı attım.Telefonumu arka cebime atarken bir yandan da Saçlarımı gevşek bir topuz yapıyordum. Dışarıda bile Saçlarımı yeniden yapan bir kızdım işte bende böyle..Çok değişik tavırlarım arada sırada oluyordu bazen.Kendi kendime bile konuştuğumu bile söyleyebilirim size.Anlaşmış olduğumuz mekana girince yine benden önce davrandığını gördüm. El sallayınca gülümseyerek yanına yaklaştım ve sıkıca sarıldım ona.O da benim gibi aynı olmasa da kot şort ve Yazılı bi t-shirt geçirmişti üzerine.Kısa saçlarını toplayabildiği kadar yukarı topuz yapmış ve her zamanki meşhur alnında biten kahküllerini bırakmıştı.."Sana anlatacaklarım var!!" diyerek oturdu ve ellerini çırptı.Hiç şaşırmamıştım doğrusu.Simgenin anlatacak bir şeyi olmasa bile asla beni boşuna çağırmazdı buraya. "Ne oldu anlat çabuk!!" diyerek heyecanlı bir şekilde konuştum bende.İkimizde gelen garsondan ortaklaşa sevdiğimiz vanilyalı dondurmayı söyledikten sonra ona meraklı gözlerimle bakmaya devam ettim."Hani dün annenin düğün töreni vardı ya.." masadaki elleriyle oyalanmaya başlayınca muzipçe kaşlarımı çattım. Devam etmesi için "Evet..." diye söylenirken gözlerini bana çevirdi. "Gökhanla ilgili..." utanmış bir şekilde dudaklarını birbirine bastırırken 32 dişimi göstererek güldüm.Kızımız fena halde abayı yakmıştı sanırım..."Eee..." diye devam etmesini bekledim yine.Dirseğimi masaya dayadıktan sonra elimi de yanağıma dayadım.O sıra da garson gelip tatlı kaşıklarıyla birlikte dondurmalarımızı önümüze bıraktı...Kaşığımı daldırıp ağzıma götürürken onun da ardı ardına ağzına tıktığını gördüm."Hadi anlatsana Simge! Konu Gökhan anladım devamı?" gerçekten bu suskunluğu canımı sıkmaya başlamıştı artık. Peçeteyle ağzını silip mavi gözleri yine beni bulmuştu. "Yorgun olduğumu anlayınca annemi bile beklemeden düğünden çıktım.Elimde telefon öylece kaldırımda ilerlerken tanımadığım birisi bana 'Sarışın!!" diye seslendi..." ardından yine dondurmasını ağzına tıkarken,gözleri birazdan aksiyon olacak der gibi bas bas bağırıyordu."Korkumdan altıma sıçacağım gelmişti ama götüm yemedi bende bakmadım arkama.Sarhoşun tekiydi işte.Sonra adımlarımı hızlandırdım.Tam kalçamda bi el hissedince arkamı dönmemle o teşko kılıklı adamı görmem bir olmuştu zaten." teşko mu? dudaklarımı dilimle ıslatıp güldüm.Gerçekten gecenin bir yarısı ıpıssız sokaklarda dolanacak kadar gerizekalı mıydı bu kız? Ben olsam annemin kolundan çekiştirdiğim gibi zorla da olsa eve gitmek için ikna ettirirdim.Dondurmayı yarılıyıp bitirdikten sonra kaseyi geri ittim ve Simgeye yeniden baktım.Suratında aptal bi sırıtış vardı."Napıyosun be çek ellerini falan dedim ama dinlemedi daha çok üstüme geldi.Tam elini eteğimin içine sokuyordu ki..." aptal sırıtışı yerine kocaman bi gülümseme gelirken daha da heyecanlandığımı hissettim.Bos bir yere bakıp iç geçirdikten sonra sözlerine devam etti.
"Gökhan... Adama öyle bi yumruk geçirdi ki Deniz!! Adamın resmen pestili çıkmıştı yemin ediyorum.Daha da hırslandı ve..." yutkundu."Adamın üzerine oturup bu sefer de seri bir şekilde yumruklarını geçirdi.Allahım bi insan..kavga ederken bile sert ve çekici olabilir mi ya!!" 'sert ve çekici' kelimelerini kullanırken sıktığı yumruğunu havaya kaldırarak bana gösterdi. Bu kız gerçekten fena halde aşıktı. "Adamın üstünden kalktıktan sonra yanıma geldi ve beni baştan aşağı inceledi.Sonra daha da aşık olduğum ses tınısıyla birlikte bana ne dedi biliyor musun?" ne dedi? Dermişçesine başımı iki yana salladım."Bu elbiseyle bu sokaklarda ne işin var senin? dedi.O an kalbim öyle bi attı ki yerin dibine girdim resmen.Sonra daha da kalp çarpıntımı hızlandırarak elimi tuttu.Sonra öldürücü bi bakış attı bana.'Madem böyle yerlerde yürüyeceksin bana haber verde beraber yürüyelim' dedi inanabiliyor musun?" alt dudağımı kıvırak Simgeye bakarken bir yandan da düşünmeye başladım.Gökhan gerçekten dışarıdan bakıldığında eğlenceli birine benziyordu fakat Simge'nin anlattığına göre Poyraz gibi sert ve asabiydi anlaşılan.Simge için şimdiden üzülmeye başlamıştım bile.Gerçekten Gökhan Poyraz gibiyse Simge'nin de benden yanı kalır olmayacağını az çok iyi biliyordum."Seni sahipleniyor demekki" diyerek tek kaşımı kaldırdım.Sahipleniyor fakat sert bir dille..."Sence nasıl biri?" diye bi soru yönelttim ona.Sanırım test etme zamanı gelmişti. "Bir kere kaba birisi.." dediğinde gülümsedim.Galiba Poyraz'ın ikiziyle karşı karşıyaydım."Sonra sert...ve bi o kadar da yakışıklı.. " diyerek boş hayallere dalarmış gibi yaptı."Aşık mısın peki?"alt dudağını kıvırdı hemen."Sanırım.Hoş bi sempatikliği var.Her ne kadar kaba olsa da." diyerek elleriyle tırnak işareti yaptı. Arkama yaslandım.Derken Simge'nin telefonu çalınca masanın üzerinden aldı ve kulağına götürdü."Alo?" sesi tanımladığına dair bir his uyandırıyorken ciddileşip Kollarımı göğsümde bağladım..."Gök-Gökhan sen misin?" dudağının kenarını ısırıp bana baktı. Neler oluyor? Dermiş gibi baktım suratına.Hoperlöre verse daha iyi duyardım aslında."Tamam olur.Ben Denizleyim.Eve gidip hazırlanıyorum hemen." diyerek başını salladı ve "Tamam" diyerek kapadı telefonu."Noldu!!" diyerek kolunu dürttüm hemen.Aklımda bir sürü soru işareti oluşmaya başlamıştı."Beni çağırıyormuş kendileri.Evin önünden alacakmış beni.Kalkalım mı?" dudak kenarımı yukarıya kaldırıp başımla onayladım. Hesabı ödeyip çıktığımızda öpüşerek ayrıldık. Henüz batmak üzere olan güneşe karşı eve doğru yürürken artık bi arabam olsun istiyordum.Ehliyetim ve ruhsatım vardı ama arabam yoktu...Ne ironi ama!! uzun uzun yürürken sonunda siteye giriş yapabilmiştim.Evin arka bahçedeki demir parmaklı kapıyı açıp içeri daldım. Poyraz masada oturmuş ciddi bir şekilde önündeki kâğıt dosyalar ve laptobuyla kararlı bir şekilde işini yapıyordu.
Evet kararlı bir şekilde.İlk defa onu böyle görüyordum.Ona daha da yaklaşırken kalbimin saat gibi atmasına bir türlü mani olamıyordum.Kravatını çözmüş iki yandan eğildigi masaya sarkıyordu.Ardından bardaktaki suyundan bir yudum alıp başka kâğıtlara geçti.Ve ben hala yanına varamamıştım.Bu sefer sekerek yanına geldim.Tam karşısına otururken "Selam!" diyerek konuştum.Gözlerini kâğıtlardan ayırmayarak "Neredeydin de bu kadar geç geldin?" diye sordu.Kaşları yine çatıktı ve bir şeylere sinirlenmiş gibi duruyordu."Simgeyle bir yerlere gittik sohbet ettik falan.Ondan geç kaldım. Arayabilirdin"dedim son cümleye vurdu yaparak. "Yoğunum.Babamlar geldiler.Ondan dedim geç geldin diye.Annen üzüldü seni göremeyince. Bir kac gün iş stresinden kurtulmak için balayına çıktılar." dedi.Laptobun kapağını kapatıp arkasına yaslandı.. Boynunu sağa sola kütletirken kasıklarıma yine bi ağrı saplanmıştı yine.Neydi bu ağrının sebebi? Yoksa malum günlerimden birisini mi yaşayacaktım yoksa Poyraz'dan mı kaynaklanıyordu.? Bence Poyraz'dan.Ama nedense üstünde bi sıkıntısı varmış gibiydi.Belkide çok çalışmaktandı.Belki de...Tamam o sapık işlerini getirmek istemiyorum aklıma."Yanıma gel" dedi hafifçe parmaklarını gelmem için hareket ettirirken.İkiletmeden ayağa kalkıp yanına giderken baştan aşağı süzdü beni."Bu şortun yarısı nerde yine!" diye söyleyince kıkırdıyarak kolunun altına yerleştim.Yine sabahki pozisyonumuzu alınca kasıklarımdakı kurtlar uğlamaya başlamıştı bile.Bu son zamanlarda duygu değişimim bile akla değer bi sebepti."Sabah öyle bi bakışın vardı ki...Seninle az kalsın kahvaltı yapacağımı falan düşünmüştüm.Sabahtan beridir o masum bakışın içim içimi yedi.Hadi kalk da telafi olarak beraber bi akşam yemeği yiyelim" dedi Saçlarımı okşayarak.Aklıma sabahki olay gelince gülümsedim.Masum bakışlarım kendime özgüdür... Karnına Kollarımı biraz daha sıkı sardıktan sonra kafamı boynuna gömüp "Dışarıda yemeyelim.Sana kendi ellerimle yemek hazırlamak istiyorum.." karnındaki ellerimi alıp teker teker hepsini öpmeye başlayınca bi an durup "Bu parmaklarla mı?" diye sordu.Yine muzip halimi takınarak "Evet" diyerek yanıtladım."Bana zehir bile hazırlasan elin deydi diye sırf onu bile içerim.."diyerek parmaklarımı öpmeye devam etti.Özlü sözleri yine içimi kavururken gülmeden edememiştim.O sözler nasılda içime işliyordu öyle..nasılda kalbimi delip deşiyordu..
"O zaman zehir hazırlayayım..?."
"Olur.." deyince gözlerimi devirdim.Elimi ondan zorlada olsa kurtardıktan sonra ayağa kalktım."Bence işlerine geri dön.. " salyalarını şortuma sildikten sonra elimi burnuma götürdüm.Gayet de güzel kokuyordu.Poyraz'ın zaten hangi özelliği çirkin ki?
*******************
Kendi ellerimle hazırladığım yemekleri bir bir masaya yerleştirirken yağ olmuş baş parmağımı yaladım.Poyraz gözleri kapalı bir şekilde mutfağa girerken masaya yaklaşana kadar gözlerini açmadı."Sanırım bu zehir olamaz.." diye hızlı bir şekilde masaya oturup çatal ve bıçağı eline aldı. Bir bid yemeğe başlarken daha bardaklara su koymadan bardağı bile yiyecekmiş gibi bakıyordu. "Hızlı yeme Poyraz.Çabuk doyarsın" diyerek ufaktan ufaktan atıştırmaya başladım bende."Ha sindirerek ye diyorsun yani.." dedi tek kaşını kaldırarak.Bu adam beni bir gün kalpten götürecekti ama bakalım ne zaman...
*
Yemekten sonra mutfağı hallettikten sonra salona girdim.Poyraz elinde kumanda diğer eli ise karnını ovcalıyorken arada sırada sesli bir şekilde geğirmeye başlıyordu.Pislik...Yanına yaklaşıp otururken "Doydun mu koca bebek!" diyerek dizine vurdum.Zaten bu soruyu sormam baştan hataydı.Doyduğu basbaya belliydi işte.. "Evet kardeşim..." kolunu bana attığı gibi kendine çekerken başımı boynuna gömdüm hemen.Kokusunu içime çekerken bir ömür boyu onunla bu pozisyonda durabilirdim sanırım.Hiç beklemeden dudaklarımı boynuna bastırdım.Dudaklarımı iyice bastırarak öpmeye devam ederken "Deniz!!!" diye inledigini duydum.Hafifçe sırıttıktan sonra geri çekilip
"Noldu Poyraz Bulut? Tahrik mi oldun..??" ondan ayrılırken yüzüne doğru baktım.Başını iki yana salladı ve koyulaşmış gözlerini bana çevirdi.
"Ben asla tahrik olmam Soysal.."
Yalancı...
"Tabi tabi..."
"Girelim mi iddiaya?" serçe parmağını bana doğru uzattığında ilk baş korksamda,bende karşılık verip serçe parmağımı onunkine doladım."Varım.Nesine?"
Kararlı durmaya çalışıyordum.Onu nasıl tahrik edeceğim hakkında hic bir fikrim yoktu ve...sadece hic bir şey bilmiyorum."Eğer ben kazanırsam benimle birlikte kamıkazeye bineceksin!" oha!! O kadar da değil herhalde.Aslında balonlarda zorlansam da kötü bir şey olmadığını anlayınca "Kabul." dedim."Ama eğer ben kazanırsam..." hafif Piç simile gülüşümle birlikte "Benimle alışverişe geliceksin..." suratı birden astığında dudaklarımı birbirine bastırdım gulmemek için.Sonunda boğazını tazeleyip "Bilmiyorum. İşim olursa seninle gelmeyebilirim" sesindeki istemez duygusu o kadar belliydi ki başımı iki yana sallamakla yetindim."Sorun değil.Boş bi zamanında çıkarız." baktı ki kurtuluş yok başıyla çaresizce onayladı.Elini benden ayırıp koltuğa yayıldı."Bence burada olmaz.." diyerek bacaklarımın üstündeki ellerime baktım.Olmazdı çünkü her an hizmetçilerden birisi gelebilirdi."O zaman daha rahat edebileceğimiz bir yere gidelim."diyerek elimi avuçladı.Direk beni ayağa kaldırırken beni de arkasından sürükleyerek odasına getirdi.Kapıyı kapattıktan sonra beni bırakmayarak kapısını kilitledi.
Kalp çarpıntılarım yine hızlanırken bilinç altım kaybolup gitmişti sanki.Belimde biten ellerini tutarak aramızdaki mesafeyi kapattım..
Kulağıma bi anda yaklaşıp fısıldarcasına konuştu.
"İddia bittikten sonra benden kurtulacağını sanıyorsan yanılıyorsun maviş."
*****************
Lütfen bolum hakkındaki düşüncelerinizi yazın.İyi veya kötü beni her ne olursa olsun mutlu eder..sizlere güveniyorum..
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro