7. BÖLÜM
Hikayemi okuyan arkadaşlar. Ordasınız, biliyorum.:') Yorum ve oylarınızı bekliyorum. Şu sıralar en ufak bir desteğe bile ihtiyacım var. Multimedya da dans klibinin videosu var. İlk önce bölümü okuyup sonra multimedyayı izlemenizi tavsiye ederim.:')
Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. Bir kaç saniye yüzüne bakakaldım. Bunu farkettiğinde kısa bir an bana bakıp tekrar yola döndü. Gerçkten bu kadar acımasız mıydı?
''İneceğim.''
''Ne?''
''Arabayı durdur, ineceğim.''
''Saçmalama küçük kız.''
''Sana durdur dedim!'' diye bağırdığımda arabayı durdurdu. Hiç bir şey söylemeden arabadan indim. Bir tekel bayiinin önüne geçip bir taksinin geçmesini umarak beklemeye başladım. Bir kaç saniye arabanın içinde bekledikten sonra gitti. O gidene kadar gözyaşlarını tutmayı başarmıştım. Gözyaşlarımı serbest bıratım ve kaldırıma oturup ağlamaya başladım. Ve ağlarken bir çok taksi kaçırmıştım. Saatime baktığımda 23.50 idi. Yaklaşık 15 dakikadır kaldırımda ağlıyordum. Üsütümü silkeleyip kaldırımdan kalktığımda tekel bayiine girip herhangi bir taksi durağının numarasını bilip bilmediğini sordum ve güzelce bir hayır cevabını aldım. Aklıma Efe'yi aramak geldiğinde cebimden telefonumu çıkardım. Önümde bir araba durduğunda kafamı telefondan kaldırmadan bir adım geri gittim. Daha sonra arabanın camı açıldı. Tanıdık sesle irkildim.
''Ne zaman binmeyi düşünüyorsun?''
''S-senin ne işin var burda?''
''Sabaha kadar seni bekleyemem. Bin şu arabaya.'' dediğinde daha fazla direnemeyip ön koltuğa oturdum. Gözyaşlarıma engel olamıyordum. Sessizce ağlamaya başladım.
''Ağlayan kızları sevmem.'' dedi ve peçete uzattı. Uzattığı peçeteyi aldığımda sesli bir şekilde burnumu sildim.
''Ağlayan ve sümüklü kızları.'' diye eklediğinde kaşlarımı çatıp ona döndüm.
''Sana kendimi sevdirmek gibi bir derdim yok zaten.''
''Olmasın da. Başaramazsın.'' dediğinde aklıma o bakışları geldi.
''Neden bana öyle bakıyorsun?'' Soğuk siyah gözlerini üzerime dikti.
''Nasıl?'' Çantadan aynamı çıkartıp yüzüne tuttum.
''İşte böyle.'' dediğimde arabayı durdurdu. Elimde ki aynayı alıp yüzüme tuttu.
''Çünkü bu surattan nefret ediyorum.'' Aynayı kucağıma fırlatıp arabayı çalıştırdı. Hiç bir şey diyememiştim. İlk defa biri benden nefret ediyordu. Ya da nefret ettiğini açıkça yüzüme vuruyordu. Bu durum karşısında tabii ki afallamıştım. Evin önüne geldiğimizde teşekkür edip arabadan indim. Salonda oturan Aysel Hanım ve Kemal Bey'in yüzüne bakmadan odama çıktım. Arkamdan bana seslendiklerini duysam da duymamazlıktan geldim. Hemen soğuk bir duşa girdim. Duşta yere oturup ağladım. Bugün iki gerçekle birden yüzleşmiştim. Hiç bir şey yapmadığım halde benden nefret eden kaba bir çocuk vardı. Birinin benden nefret etme düşüncesi canımı sıkmıştı. Diğer yanda ise artSık olmayan anne ve babam. Evime gittiğim zaman, onlara ne diyecektim? Beni nasıl karşılayacaklardı? Hala beni seviyorlar mıydı? Hiç bir şeyden emin değildim. Bildiğim tek şey önümüzde ki bir haftayı iyi değerlendirip Dans Fabrikası'nda hoca olabilmekti. Duştan çıkıp pijamalarımı giydim. Saçımı taradıktan sonra yatağa yatıp koreografimi gözden geçirdim. Birazcık daha üzerinde çalışırsam daha iyi olacaktı. Yarın bütün gün bununla uğraşacaktım. Ama ilk önce ısmarlamam gereken bir yemek vardı. Sahra ve Efe'ye yarın kahvaltı yapmadan buluşacağımızı, kahvaltıyı benim ısmarlayacağımı hatırlatan bir mesaj attım ve yatağa girip uyumaya çalıştım.
Uyandığıma lanetler ederek banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadım. Ağlamaktan uyuyamamıştım. Gözlerim de küçücük kalmıştı. Dolabımın kapağını açıp siyah bol eşofmanımı ve ince, yarasa kollu, kırmızı beyaz çizgileri olan tişörtümü aldım ve üzerime geçirdim. Beyaz adidaslarımı da giyip aynanın karşısına geçtim. Hazırlanmam bu kadardı işte. 5 dakika bile sürmezdi. Aşağı indiğimde Aslı kahvaltı masasını hazırlıyordu. Ona, kahvaltıda arkadaşlarımla olacağımı benim için servis açmamasını söyledim ve evden çıktım. Sahra Şeytan'a gideceğimizi ve Efe'ye de adresi mesaj attıktan sonra bankaya gidip hesabıma yatan parayı çektim. Bu para beni uzun bir süre idare ederdi. Bir otobüse bindim. Bu sefer boş yer aramamıştım. Bulsam bile yaşlı veya çocuklu birine yer vereceğim için gerek duymamıştım. Yol boyunca müzik dinleyerek ve dans klibini nasıl yapacağımı düşündüm. Otobüsten inip Şeytan'a doğru yürümeye başladım. Sahra ve Efe henüz gelmemişti. Cam kenarından bir yer seçip oturdum. Camdan dışarı baktığımda iki küçük çocuğun dans ettiğini gördüm. İkisi aynı anda dans ederken erkek çocuk birden durdu ve kız dans etmeye devam etti. Kız bir süre dans ettikten sonra o da durdu. O durduğunda erkek dans etmeye başladı. Gözümü kırpmadan onları izliyordum. Ta ki Sahra elleriyle yüzümü kapatana kadar.
''Şu an geleceğimle oynuyorsun Sahra. Ellerini hemen çek.''
''Senin geleceğin benim kızım.'' dedi yanağımdan makas alarak. Karşımda ki sandalyeye oturdu.
''Neyse ki keyfim yerine geldi. O yüzden sana kızmayacağım.''
''Dökül.'' Emir verdiğinde gülümsedim. Elimle camdan dışarıyı göserdim.
''Dışarıda ki iki küçük çocuğu görüyor musun? Onların sayesinde aklıma harika bir fikir geldi.'' Bir kaç saniye dışarı baktı. Tek kaşını kaldırdı ve masanın üstünden elimi tuttu.
''Toprak iyi misin? Sakın bana hayali çocuklar gördüğünü söyleme.''
''Ne?''
''Ortada çocuk falan yok.'' dediğinde kafamı çevirip camdan dışarı baktım. Gerçekten kimse yoktu. Onları izleyen kalabalıkta dağılmıştı.
''Gitmiş olmalılar. Sen gelip gözlerimi kapatana kadar onları izliyordum.''
''Gösterdiğin taraftan geldim ve bırak dans etmesini çocuk bile yoktu.''
''Kim yoktu?'' Arda gelip Sahra'nın yanında ki sandalyeyi çekip oturduğunda rahatlamış gibi hissettim. Belki o beni anlayabilirdi. Belki.
''Toprak Hanım kafasında bir çift dans edebilen çocuk yaratıyor ve onlara güzel bir koreografi hazırlıyor. Bununla da kalmayıp o koreografiden ilham alıp seviniyor.''
''Kafamda yaratmadım. Etraflarını saran kalabalıktan görmemişsindir.''
''Kalabalıkta yoktu.'' dediğinde Arda araya girdi.
''Ve hasta durumu kabullenemiyor.'' dediğinde şaşıran gözlerimi ona diktim. Pes ettiğimi gösterircesine ellerimi havaya kaldırdım.
''Tamam, pes ediyorum. Ufak bir halüsülasyon görmüş olabilirim. Artık sadece kahvaltı yapmak istiyorum.'' dediğimde sessiz kaldılar. Elime menüyü alıp kahvaltı çeşitlerine baktım. Bütün çeşitleri biliyordum ama yine de her seferinde amaçsızca menüye bakıyordum. Gerçi çok fazla çeşit yoktu. Her seferinde krep yerdim zaten. Ayrıca peynirleri de çok lezzetliydi. Siparişleri verdikten sonra gözlerini bana dkip ters ters bakan Sahra ve Arda'ya bende aynı şekilde baktım. Gördüğüm ya da gördüğümü sandığım çocukların hareketlerini şuan hatırlamıyordum. Aklımda sadece bana verdikleri fikir vardı. Bu iyi mi kötü mü, bilemiyordum. Ama işime yarayacağı kesindi. Siparişlerimiz geldiğinde direkt tabağıma gömüldüm. Sessizliği bozan Efe oldu.
''Size güzel bir haberim var.'' dediğinde Sahra ile kafamızı kaldırıp ona baktık.
''Neredeyse okulda ki herkes reklamı çok beğendi.'' dediğinde Sahra gözlerini devirerek, ''Bunu, o gün herkesin ağzının açık gezmesinden anlamıştık zaten.'' dedi. Bu beni gülümsetti.
''Ve yeni videomuz için elimizde istediğimizden daha fazla dansçı var. İstediğini seçebilirsin.'' dediğinde yüzüme koca bir gülümseme yerleşmişti bile.
''Seçecek vaktimiz yok. Sen hepsini tanıyorsun. İyi olanlarını ama gerçekten iyi olanlarını benim için seçer misin?'' dediğimde gülümsedi.
''Zevkle.''
''Hadi kalkalım o zaman yapacak çok işim var, sizin de öyle.'' dediginde
''Senin ne işin var?'' dedim.
''Üniversite kayıtları.'' dediğinde kendi üniversitemi düşünmemiştim. İstanbul'da devlet üniverstesi kazanamamıştım. Bir başkasının sorumluluğunda iken özel üniversiteye gidemezdim. Zengin olsalar bile. Çalışkan bir öğrenci olmama rağmen sınavlarda fena çuvallıyordum. Sahra'nın uyarısıyla düşüncelerimi bıraktım.
''Tamam, siz gidin hesabı ödeyip geliyorum.'' Hesabı ödeyip arabaya doğru yürümeye başladım. Sahra'yı Beykent Üniversitesi'nin önünde bırakıp Dans Fabrikası'na geçtik. Yarım olan koreografimi ona gösterdim. Bir kaç kez tekrardan sonra o da benimle dans etmeye başladı. Daha sonra işi olduğunu söyleyip yanımdan ayrıldı. Gün boyunca koreografimin üstünde çalıştım. Artık hazırdı. Geriye sadece dansçılarla çalışması ve kayda alınması kalmıştı. Ertesi gün erkenden kalkıp stüdyoya gittim. Efe'yi ve Sahra'yı arayıp haber verdim. Efe dansçılarında geleceğini belirten bir mesaj attığında keyfim gayet yerindeydi. Müziği açıp dans etmeye başladım. 45 dakika sonra Sahra, Efe ve 30'a yakın dansçı gelmişti. Tek tek saymıştım. Bir sınıf dolusu öğrenci vardı. İşte şimdi tam bir öğretmen gibi hissetmiştim. İlk başta herkes reklam videosundan dolayı beni tebrik etmişti. Hepsine teşekkür edip bu faslı geçtik. Ciddi bir konuşma zamanıydı.
''Arkadaşlar buraya kendi isteğinizle gelmeniz beni çok mutlu etti. Ama önümüzdeki 4 gün boyunca çok çalışmamız gerekecek. Normal derslerinizden geri kalacaksınız.'' dediğimde herkesten ''aaa'' sesleri yükselmişti. İpleri elime almam gerekiyordu ama aklıma hiç bir şey gelmiyordu. Hepsi vazgeçmek üzereydi.
''Bunun için Volkan'dan izinlerinizi aldım. Kaçırdığınız dersleri benimle telafi edeceksiniz.'' dediğinde Sahra ile birbirimize baktık. Sonra da Efe'ye. Cidden böyle bir şey yapmış mıydı? Ayrıca o da burada öğrenciydi. Ders veremezdi. Yavaşça Efe'nin yanına gittim.
''Ne ara izin almayı akıl ettin ve izin aldın?''
''Tabii ki izin almadım. Ama alacağım. Mecburen.''
''Ders işini ne yapacaksın zeki arkadaşım? Sen de burada öğrencisin. Ders veremezsin.''
''O iş biraz karışık. Daha sonra anlatırım. Hadi başlayalım şu provalara.'' dedi ve öğrencilerin yanına gitti. İlk başta ben tek başıma dans ettim. Daha sonra Sahra, Efe ve diğer öğrenciler güzelce dizildi. Harekeleri numaralandırarak yavaş yavaş çalıştık. Gün boyunca bu böyle devam etti. Ertesi gün çok daha iyiydik. Numaralandırmaları bırakıp hızlıca dans ediyorduk. Öğrenciler o kadar iyiydi ki öğrenci demeye bin şahit isterdi. Yarın kayıt almaya başlayacaktık. Bunun içinden Efe'den tekrar kamerasını rica etmiştim. O da seve seve ödünç vereceğini söylemişti. Ertesi gün ilk 2 saat prova yapmış, sonra da videonun bir kısmını çekmiştik. Yarın için tekrar sözleşip stüdyodan çıktık. Eve gidip duşumu alıp uyudum. En azından bir şeyler yolunda gidiyordu. Sabah yine erkenden kalkıp stüdyoya gittim. Yavaş yavaş herkes gelmeye başlamıştı. Grup tamamlandığında yine ilk önce prova yapmıştık. Daha sonra tekrar kayıt almaya başladık. Bir kaç hatadan sonra dansımızı güzelce kaydetmiştik. Sadece bilgisayarda videoyla biraz uğraşmam gerekecekti. Herkese teşekkür edip binadan çıktım. Otobüs bekleyerek vakit kaybetmek istemediğimden bir taksiye atlayıp eve gittim. Hemen odama çıkıp bilgisayarımı açtım. Daha sonra videoyu belirli yerlerinden kesip birleştirdim. Bunun için program indirmiştim. Ki programı bulmak hiç de kolay değildi. 2 saatlik uğraşım sonucu video işi bitmişti. Ve tabii ben de. Gözlerimi ovalayarak yatağa geçtim. Karnım acıkmıştı ama aşağı inemeyecek kadar yorgun hissediyordum. Gözlerimi kapatıp uyumaya başladım. Sabah kalktığımda saate bakmak için telefonu elime aldım. Bir tane mesaj vardı.
Kimden: Efe
Günaydın. Sözünü tutma vakti.:)
En başından beri bana güvenmişti. Başarabileceğime inanmıştı. Açıkçası ben de ona güvenmiştim. Nedenini bilmediğim bir şekilde. Üzerimi giyinip evden çıktım. Kimsenin bugünden haberi yoktu. Stüdyo da her şey hazırdı. Geçen sefer ki gibi video yansıtılacaktı. Ders saati başladığında bütün öğrencilerle videoyu izleyecektik. Heyecanlı bir şekilde beklemeye başladım. Sahra, ''Seninkiler geldi. '' dediğinde arkama dönüp baktım. Aysel Hanım, Kemal Bey, Gülşah Hanım, Recep Bey, Aral, Azra ve... Ve Bora. Bora da gelmişti. Eminim ailesinin zoru ile gelmiştir. Volkan Bey bilgisayarda ki videoyu oynatmaya başladığında sessizlik oldu. Video ilerledikçe ''ooo'' sesleri de yükseliyordu. Video bittiğinde herkes alkışlıyordu. Ve neredeyse bütün gözler benim üzerimdeydi. Arkama dönüp baktığımda Aysel Hanımlarda beni alkışlıyordu. Ve Bora'da. Bir saniye. Gülüyordu!
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro