U-4
Ulaşılmaz bölüm günleri nisan ayına kadar pazar, pazartesi ve perşembe #TeamSeginus ❤️
Aksilik vb. durumlar olduğunda profilimde duyuru yayınlıyorum, takip edebilirsiniz.
Multideki şarkıya bayılıyorum, bayadır dinlemiyordum yine sardım. Replay tuşunu bozarım yakında 😂
Welcome to the Hotel California ulannn, burdan çıkış yok 😎😂
Yorumlarda buluşalım, öpücükler 😘
______________________
Üzerimdeki dantelli küçük kumaş parçasını bir kez daha çekiştirip, ofladım.
Neyse ki banyoda bağıra bağıra şarkı söylerken birden kulaklarım çınlamıştı ve duymaya başlamıştım. Şimdi de aynada kendimi incelemeye dalmıştım. Bu seksi şey ne yaparsam yapayım genişlemiyordu ve daha önce hiç dantelli külot giymediğimden rahatsız oluyordum. Aslında kumaşı sert ya da sentetik değildi, kaliteli olduğu belliydi. Ama kalçalarımı sıkıca sarması farklı hissettiriyordu, bir yanım onu parçalayıp kurtulmak istiyordu, bir yanım da 'Dur, durduğun yerde seksi hissetmek zoruna mı gitti? Bunu giymeye devam et, alışırsın.' diyordu. Sanırım bu rahatsızlığın sebebi sadece psikolojikti, yıllarca pamuklu çamaşır giydikten sonra dantelli iç çamaşırlara alışmak kolay değildi benim için.
Melih'in bu tarz seksi iç çamaşırlarını nereden bulduğunu düşündüm, evinde önceden olamazlardı değil mi? Sabah kalktığımda, baş ucumdaki komodinin üstünde birkaç takım lüks iç çamaşırı ve gündelik kıyafetler duruyordu.
Melih, cinsel tercihinin farklı olduğunu söylemişti. Bu kıyafetleri, özellikle de seksi iç çamaşırlarını malum sevgililerine giydirecek hali yoktu değil mi? Umarım giydirmiyordur!
Yarım boy aynasında, dantellerin arasındaki kalçamın nasıl göründüğüne biraz daha bakıp banyodan çıktım. Banyoya girerken yanıma sadece iç çamaşırı aldığım için kendime kızmayı es geçmedim.
Yaşananları düşünmemek için sürekli kafamı dağıtma eğilimine girmiştim. Zihnim yıkık dökük bir harabeydi ve ben yıkıntıların arasında oturup elimdeki kartpostala odaklanmış gibiydim. Melih yataktan kalkıp, yanımdan geçerken suratıma siyah bir şey fırlattı, panikle tutup ne olduğuna baktığımda tayt olduğunu gördüm.
-'Sonunda çıkabildin, hem ne diye yatak odamın banyosunu işgal ediyorsun ki?' Dedi banyonun kapısından girmeden hemen önce.
-'Pardon da uyandığımda sen yanımda yoktun, adı aslı bir banyo değil mi bu evde 3 tane banyo var hepsi senin sonuçta. Sen de onlardan birine gidebilirdin değil mi? Hem niye işe gitmedin?' Vay canına ne çok konuşmuştum öyle!
-'Bugün cumartesi fındık kurdu, cumartesi!' Dedi ve banyonun kapısını kapattı. Taytı bacaklarımdan geçirip odama geçtim. Yapacak hiçbir şey yoktu, iş bile arayamıyordum. Belki Melih'in bilgisayarını ödünç alabilirdim. Ortalık durulduktan sonra, tanınmayacağımdan emin olduğumda iş aramaya başlar ve bulduğum ilanlardan birkaçıyla görüşmeye gidebilirdim.
Aşağı indiğimde karnım guruldamaya başladı, bugün cumartesi olduğuna göre Martha evde değildi demek ki. Mutfağa geçip, kahvaltılık bir şeyler hazırladım. Hem Melih'e de dün benimle ilgilendiği için teşekkür etmek istiyordum. Kahvaltıyı hazırladıktan sonra oturup yemeye başladım, maalesef onun gelmesini bekleyecek kadar kibar değildim. Onun da gelmesi ağzıma domates, peynir ve salatalık dilimlerini aynı anda tıktığım zamana denk gelince, hemen ondan gözlerimi kaçırıp başımı öne eğdim. Sakince ağzımdakileri çiğneyip, yutmaya çalıştım. Kahve fincanını alıp, karşıma oturdu ve teşekkür bile etmeden sessizce kahvaltı etmeye başladı.
-'Bilgisayarını ödünç alabilir miyim iş aramak için? 'Diye sordum.
-'Alabilirsin, salondaki sehpanın üstünde.' dedi yüzüme bakma gereği bile duymadan. Beni umursamıyor gibi davranması, değersiz hissettiriyordu ve bu duygu hayatta en çok nefret ettiğim duyguydu.
-'Küs müyüz?' diye sordum, kısık sesimle.
-'Niye küs olalım ki?' Başını kaldırdı, bakışlarının keskinliği kılıca dönüşse etlerimi lime lime edecek cinstendi.
-'Bilmiyorum, sadece bugün bana biraz soğuk geldin.' diyebildim zar zor. Omuz silkip, ağzına dilimlediğim salatalıklardan birini attı. 'Beni ne kadar tanıyorsun ki?' Dedikten sonra, kısa bir süre kahvaltısına devam etti. Ardından da beni mutfakta yalnız bıraktı. Günün kalan saatlerini Melih'in bilgisayarının şifresiz oturumundan internete bağlanıp iş arayarak geçirdim. Şehir içi ilanlarda daha çok part time işler vardı ama bu şehri hiç tanımadığım için nasıl gidileceğini ve pek çok şeyi bilmiyordum. Tabii daha bu evin adresini bilmemem en büyük problemimdi. Martha evde olmadığına göre, mecburen Melih odunundan öğrenecektim adresi. Ama onun yanına gitmek pek cazip bir seçenek gibi görünmüyordu, yine sabahki gibi terslenmek istemiyordum.
Evde yapılabilecek işleri de araştırıp, elle tutulur bir sonuç bulamadıktan sonra kaderime boyun eğip, terslenmeyi göze alarak Melih'in odasına gittim. Acaba bu saate kadar odasında ne yapmıştı, evden çıksa duyardım değil mi? Odasına doğru ilerlerken ister istemez heyecanlanmıştım ve hiç susmayan iç sesim bunun sebebinin sadece evden makale yazmanın yüz kelimesine 50 kuruş verilmesi olmadığını söylüyordu.
Odanın kapısını çalıp, cevap gelmesini beklemeden odaya daldım. Heyecanlandığımda hep aceleci davranırdım. Melih küfür ederek arkasını dönmeye çalıştığında odanın ortasında ne iş yaptığını merak ederek gözlerimi büyüttüm.
-'Hey! Odanın ortasında ne diye yarı çıplak dikiliyorsun?' Bedenini bana çevirmeden sadece boynunu çevirerek 'Asıl sen benim odama neden pat diye dalıyorsun? Burası benim yatak odam, yani bana ait!' Dedi kükrercesine. Ama kediyi merak öldürür diye bir laf vardı ve ben ne yaptığını öğrenene kadar tüm ihtimalleri değerlendirirdim.
-'Erkeklerin yalnız kaldığında yaptığı meşhur işi yapıyordun değil mi?' dedim gülerek, ilk varsayımımdı ve en saçması olduğunu kabul ediyordum. Eylemin adını direk söyleyemiyordum bile. Onun gibi kusursuz bir adamın yeni yetme ergenler gibi kendi kendini tatmin etmesi imkansızdı değil mi?
Tam ağzımı tekrar açacakken kızarmış, damarları belirginleşmiş suratıyla bana döndü. Gözlerim, yüzünden başlayarak onu tararken sıyrılmış çamaşırındaki şişkinliği fark edince hızla gözlerimi kaçırdım.
Yok artık! Cidden düşündüğüm şeyi yapıyor olamazdı!
Yanaklarıma çöken ateşle hemen başımı eğdim. 'Sen gerçekten de odanın ortasında öylece dikilmiş kendini mi tatmin ediyordun? Aman Tanrım olam- ' sözümü kesti. 'Sakin ol, önce derin bir nefes al. Birincisi evet senin deyiminle kendimi tatmin ediyordum çünkü ben sağlıklı bir erkeğim. Partnerim de kolay bulunmuyor ki bu gayet normal, cinsel tercihlerimi düşünürsek. İkincisi benim odam değil mi istediğim yerde yaparım bu işi! Üçüncüsü seni boğazlamamak için kendimi zor tutuyorum.'
Melih, sinirle üzerime yürürken, az önce kapattığıma lanet ettiğim kapıya doğru geri geri adım atmaya başladım. Şu an üstüme gelen varlık çok tehlikeliydi. Melih'ten de ölesiye korkmaya başlamıştım. 'Beni neden boğazlıyormuşsun, odanda değilsindir diye düşünmüştüm. Özür dilerim.'
Karnıma değen sertlikle yerimde sıçradım. 'O şeyi benden çek.'
Güldü ama bu gülüş keyfi bir gülüş değildi, daha çok ben tehlikenin ta kendisiyim der gibiydi. 'Ne o korktun mu küçük bakire kızlar gibi?'
-'Evet, ben zaten...' öyleyim diyemeden sustum. Bakireydim ama birkaç gün öncesine kadar.
-'O şey çok büyük ve rahatsız oluyorum. Onu benden çeker misin? Hem onun inmesi gerekmiyor muydu?'
-'Neden insin ki?' dedi, tehlikeli bakışlarını yollamaya devam ederek. 'Sonuçta ben canlı bir kızım, yani yaşıyorum ya hani. Senin de durumun belli.'
Aferin Ahu, saçmalamaya devam et!
Bir şey söylemedi ama gözlerinde çakan şimşekleri görebiliyordum, acaba çok mu ileri gitmiştim? Ama sonuçta cinsel yönelimini bana açıklayan oydu. Birden beni kucağına aldığında, bacaklarımın arasına temas eden erkekliği yüzünden ürperdim, içimden sıcak bir şeyler aktığını hissettim.
Bu çok saçmaydı; yaşadığımız an ve hislerim çok yanlıştı. Ama içimdeki balon şişmeye başlamıştı bile. Beni yatağa yatırıp, bir çırpıda taytımı ve iç çamaşırımı çıkardığında ne yaptığını sorgulamadım, işin mantığına kafa yormadım ve ona itiraz etmedim.
Sadece gözlerimi kapattım ve kendimi Melih'e bıraktım. Parmağını içime ittiğinde belim gerildi, kalçalarım havalandı ve inlememek için kendimi zor tuttum.
Daha sonra bir parmağını daha itti. Daha onun yoğunluğuna alışamadan üçüncüyü içime yolladığında bu sefer acıyla mırldandım. 'Hala çok darsın.' dediğini duydum ama açılmamaya yemin etmiş gözlerim yüzünden, yüz ifadesini göremedim.
Üçüncü parmağını içimden çıkardığında rahatladım, ta ki yerini dili alana kadar! Aniden içimdeki parmaklarını oynatmaya, diliyle ustaca kadınlığımın tepesini talan etmeye başladı. Dilinin verdiği his bambaşkaydı, parmaklarıyla derinlere dalıp içimdeki zevk balonunu daha da şişiriyordu ama dili küçücük bir alana baskı yapıp o noktayı zevkten dört köşe ediyordu. Çıldırıyordum!
Zevk çoğaldıkça içgüdüsel olarak kalçalarımı daha fazla kaldırmaya ve Melih'in yüzüne yapıştırmaya devam ettim.
Hareketlerimi kısıtlamadığı için, ona minnet duyabilirdim. Parmakları ve dili hızını artırırken ağzımın içinde tuttuğum inlemeleri koyverdim. Eş zamanlı olarak ağzıma sokulan sert, uzun parmakları dişlemeye başladım. İçimdeki zevk bulutu büyüdü, büyüdü ve en sonunda yağmur olup yağmaya başladı.
Omuzlarım titreye zirveye ulaştıktan sonra, artçı sarsıntılar geçene kadar gözlerimi açmadım. 'Cinsel yönelimimin farklı olması her kadını tatmin edemeyeceğim anlamına gelmez, umarım dersini almışsındır ve konuşurken sınırlara dikkat edersin.'
Kesinlikle dersimi almıştım. Melih her ne yaptıysa beni darmadağın etmişti.
Gözlerimi güçlükle araladığımda, Melih banyoya doğru gidiyordu. İçeri girdi ve kapıyı kapattı.
Oradan çıkarsa yüzüne nasıl bakacağımı bilmediğim için, hala titreyen bacaklarıma rağmen hızla giyindim ve odadan çıktım.
Neden böyle bir şey yapmıştı? Amacının sadece konuşmalarımı kontrollü tutmamı sağlamak adına bana ders vermek olduğuna inanmıyordum. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğundan emindim. Hala şok içindeydim, Melih çok farklı bir adamdı.
Ne düşündüğü ya da ne yapacağı hakkında hiçbir fikir yürütemiyordum ve bu delirecekmiş gibi hissetmeme neden olmaya başlamıştı.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro