Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

U-2

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum çiklatlar! Öpüldünüz 😘

______________________

Harper Lee demiş ki; 'Öyle tip adamlar vardır ki daha merhaba demeden tabancanı çıkarıp, onları vurman gerekir.'

Eğer bir tabancam olsaydı, az sonra duyacaklarımdan sonra hiçbir cezai yaptırımdan korkmaksızın bu yabancı adama doğrulturdum.

Salondaki köşem koltuğa rahatlıkla yayılmış ve altını çizerek söylüyorum ki hala adını bilmediğim adamın yanına oturdum.  Tam adını soracakken karşımdaki açık olan led televizyondan duyduğum haber, bütün ilgimi kendine çekmeyi başardı.

'İki gün önce Edirne'nin bataklık bölgesinde çıplak bir şekilde bulunan ve gerek bölgedeki işçiler gerek ise sağlık personelleri tarafından yaşamını yitirmiş olduğu düşünülen genç kadının ilk muayenesinin sonuçları Edirne Devlet Hastanesi başhekimi İlber Açıkalın tarafından basın yetkilileriyle paylaşıldı.

Genç kadına yapılan testler sonucu, hala içeriği araştırılmaya devam edilen bir ilaç tüketilmesine bağlı olarak nabız yavaşlaması görüldüğü ve genç kadının geçici komaya girdiği belirtildi.

Sabah haberlerinde de söylediğimiz gibi genç kadın dün akşam saatlerinde kaçırılmıştı. Hastanenin kamera kayıtlarına ulaşılamasa da bir görgü tanığının ifadesine göre 1.90-95 boylarında, dalgalı saçlara sahip bir adam tarafından kaçırıldığı söyleniyor.  Genç kadının ve onu kaçıran veya genç kadının isteğiyle hastaneden çıkaran kişinin kimlikleri tespit edilmeye çalışılıyor.'

-'Bunun için çağırdın beni değil mi? Umrunda falan değildi gecenin bir saatinde, hiç bilmediğim bir şehirde, gecenin bir vakti bir başıma gitmem.' diye patladım en sonunda.

-'Ne kadar çok bir kelimesi kullandın öyle, hem ne sanıyordun ki?' Omuzlarını silkti.

'Pervasız adam ne olacak!' dedi iç sesim. Bu sefer haklıydı işte.

-'Ne yapacağız?' son sözlerini duymazdan gelmiştim. Hala açık olan televizyonu kapattı.

-'Nasıl ne yapacağız?' Kaşlarını kaldırmıştı, en azından yüzünde az da olsa ciddiyet vardı şu anda.

-'Herkes bizi arıyor. Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?' Sinir ve içimi kaplayan korku yerimde oturmamı engellemişti. Ayağa kalkıp volta atmaya başladım.

-'Merak etme benim hakkımda bir şey bulamazlar, sana gelirsek de eğer seni tanıyan kişiler kimliğini açığa çıkartmazsa senin de kim olduğunu bulamazlar.'

-'Adın ne senin?' Diye sordum, alnımı kırıştırarak. Heyecanlandığımda, gereğinden fazla hareketlenen mimiklerimi kontrol edemiyordum.

En azından adını bilirsem kendimi biraz daha rahat hissederdim. Böyle beni asla anlamayacak bir yabancıya laf anlatmaya çalışıyormuşum gibi hissediyordum.  Gerçi durumum tam olarak da öyleydi ama bir şeyler paylaşmıştık her ne kadar bilincim yerinde olmasa da.  Ve de yanımda ondan başka kimse yoktu.

Sanırım bu sebeplerden ötürü ona birazcık yakınlık duyuyordum. Evet, sadece birazcık!

-'Melih.' dedi, konuyu dağıtıp, geçiştirmemesine sevinmiştim.

- 'Evet Melih Bey, eğer beni kaçırmasaydın bu hallere düşmeyecektik, hadi seni bulamazlar diye rahatsın ben ne yapacağım? Tüm ülkenin gündemi oldum.'

-'Aklından ne geçiyor bilmiyorum ama ben seni kaçırmasam da ülkenin gündemi olurdun. Allah'ın bataklığında çıplak olarak bulundun ve muayene sonuçlarına bir bakıldı ki uyku ilacından kaynaklı, geçici komaya girmişsin.

Hastanede uyandığında ne yapacaktın, öyle elini kolunu sallayarak çıkabileceğini mi sanıyordun? Kimse cesaret edip de seni, benim gibi elini kolunu sallaya sallaya çıkaramazdı oradan. Eğer ben olmasaydım orada soğuktan donmuş olurdun!

Açıkçası neden böyle bir saçmalığa kalkıştığını bilmiyorum ve öğrenmek de istemiyorum. Sadece önümde dolanmayı kes ve şuraya otur, başım döndürüyorsun.'

Haklıydı ama benim de o aşağılık mafyadan kurtulmam şarttı, bu planı uygulamaya mecbur kalmıştım.  Annem ne haldeydi? Kardeşim... Hatta sevgi yoksunu babamı bile merak ediyordum.

Çok geniş olmasa da kendi çapımda bir çevrem vardı. Acaba beni merak ediyorlar mıydı? Sema ne yapmıştı ki?  Melih'e baktım, sıkılmış görünüyordu. Gerginliğimi ona daha fazla yansıtmamak adına koltuğa tekrardan oturdum.

-'Yani beni kaçırdığını kabul ediyorsun?' İşte benim serbest serseri soru değiştirme stilim!

Homurdanarak güldü, gülerken yeşil gözleri hafif kısılıyordu ve ortaya seyirlik bir manzara çıkıyordu.  Sanki usta bir ressamın elinden çıkmış gibiydi yüz hatları, hafif kemikli bir yüz, orman yeşili iri gözler, ideal dolgunlukta dudaklar ve muhteşem bronz bir ten...

Bu adamın varlığı diğer erkeklere haksızlıktı, kesinlikle erkek olmadığım için kendimi şanslı hissetmeliydim.  Gülüşü sonlanıp bana baktığında hemen gözlerimi kaçırdım.

-'O kadar cümleden, buna mı takıldın gerçekten? Ah kadınlar!'

Artık ciddiyet zamanıydı. 'Benim hakkımda ne düşünüyorsun bilmiyorum Melih. Beni bir an önce postalamak için fırsat kolladığını tahmin edebiliyorum ama gidemem, en azından bu haberler durulana kadar senin evinde kalıyım. Çalışıp para biriktiririm ve yeni eve çıkınca da söz bir daha yüzümü görmezsin. Ama lütfen inan bana. Başka çarem yok, yardım et.'

Hiçbir zaman hesap kitap insanı olmamıştım, aklımdan ne geçiyorsa pat diye söylerdim çoğu zaman.  Bu özelliğimle gurur duyardım, şimdi de geciktirmeden söylediğim için mutlu olmalıydım ama Melih'in ne diyeceğinden başka bir şeye odaklanamıyordum.

Beni birkaç dakika süzdükten sonra kurumuş dudaklarını ıslattı, bakışlarım anında gözlerinden dudaklarına kaysa da hemen geri çekmeyi başardım. Aurasının üzerimdeki etkisi yutkunma ihtiyacı doğurmasıydı.

-'Dökül bakalım başındaki asıl bela ne?' İfadesi ilgili gözükmüyordu ama bakışlarını benden ayırmıyor, her hareketimi gözlüyordu.

Başıma ne geldiyse anlatmaya karar verdim, yalan söylemeye niyetim yoktu zaten söylesem de hemen belli olurdu yalan konusunda çok beceriksizdim.  Başımdan son 6 ayda gelip geçen tüm olayları anlattım; babamı, Mehmet Barut denilen o aşağılık adamı, annemi, kardeşimi, Sema ile yaptığımız planı... Yani bana dair her şeyi artık biliyordu. Anlatmayı bitirdiğimde, ayağa kalktı ve salondan çıkana kadar bir şey söylemedi ama çıkarken söyledikleri yüreğime su serpecek cinstendi.

-'Evimde kalabilirsin ama sadece iş bulup, para biriktirene kadar. Gel şimdi yatacağın yeri göstereyim.' Gülümseyerek onu takip ettim, en azından beni evinden atmamıştı.

Kısa bir süreliğine gitmeme televizyon haberini görüp engel olduğunu sanmıştım, Melih de öyle göstermeye çalışmıştı ama o haberler adamın umrunda değildi ki; bulunmayacağından emin konuşmuştu çünkü. İçinde biraz olsun insaniyet olmasına sevinmiştim, aslında ağlanacak halime gülüyordum ama ben böyleydim işte ne kadar ağır şeyler yaşarsam, ne kadar sinir krizleri geçirirsem geçireyim küçücük bir şeyle mutlu olurdum.

Hayallerim vardı. Geçen sene kazandığım üniversiteyi, çalışıp daha iyi bir bölüm kazanmak için dondurmuştum ama kitap kapağı açamaz hale gelmiştim, adi adamın tacizleri yüzünden. Yine de umut kovalıyordum işte. Er ya da geç istediğim bölümü kazanabileceğime inanıyordum.

Melih, merdivenlerden yukarı çıktığımızda baştan ikinci odanın kapısını açtı ve benim girmemi bekledi.  'Burası misafirlerim için hazırladığım yatak odası, artık senin odan. Íçinde gördüğün gibi banyosu var. Bu oda dışında, salonu ve mutfağı istediğin gibi kullan ama başka yerleri karıştırma. Özellikle yatak odama girmeni ve özel eşyalarıma dokunmanı istemiyorum.'

-'Zaten sen istesen de dokunmam, ben kendimin olmayan bir şeye elimi sürmem.'

-'Sadece uyardım.' dedi sakince.

-'Peki.'

Başını onaylar biçimde sallayıp gitmeye hazırlanırken, birden bir şey hatırlamış gibi arkasını döndü. Tabii ben ağzımı iyice açarak esnemekle meşgul olduğumdan, onu zar zor görmüştüm. Hemen avucumun tersini ağzıma kapadım.

-'Şu seni taciz eden adamın neydi, Mehmet Barut muydu?'

Normalde neden sorduğunu sorgulardım. Ama uzun bir uykudan uyansam dahi koma halinde olduğumdan mıdır nedir, uykum bana yeterli gelmemiş olmalıydı. Gözlerimi açamıyordum.

Melih bana yardım ettiği için hayatımı en şeffaf haliyle anlatmıştım. O yüzden, hayatımı zindana çeviren aşağılık adamın adını da onaylamaktan çekinmedim. 'Evet, Mehmet Barut.'

Tanrım! Sadece gözüme kuş tüyü gibi görünen yatakta uyumak istiyordum. Sıklaşan esnemelerim, gözlerimden yaş akıtmaya başlamıştı.

Melih 'Tamam, iyi geceler.' diyerek odadan çıkarken, pelte kıvamındaki bedenimi ilk gördüğüm andan beri hayalini kurduğum yatağa atıp, arkasından fısıldarcasına konuştum: 'Sana da Bay yeşil gözlü yakışıklı, sana da.'

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro