Güven [4/4]
Kapılarının açılmasıyla iki kardeş ayrıldı ve Serena arkasını dönüp yatakların solunda bulunan masadan peçete alırken Elle saçını düzeltip kapıdan girene baktı. Camila kapıyı arkasından kapadı ve arkası dönük olan Serena'ya baktı.
''İpucular hakkında konuşacağız. Geliyor musunuz?'' dedi Camila.
''Ben daha sonra gelirim siz gidin.'' dedi Serena ağladığından dolayı garip çıkan sesiyle. Camila ne olduğunu sormak istese de Carmelle'in kapıdan çıkmasıyla yeğenini daha fazla rahatsız etmek istemedi. Camila'nın da çıkmasıyla telefonuna koştu Serena. En son arayanlardan Peter'ın numarasına bastı ve yatağa oturup beklemeye başladı. Telefonu açan yoktu.
Peter bilerek telefonunu açmıyordu. Kararlıydı ve o telefonu açmasıyla kararından döneceğinden emindi. Genç kadının titrek nefesi bile özlemini arttırırken, yalvarması Serena'nın ayaklarına kapanmasına sebep olabilirdi.
Serena sinirle telefonunu fırlattı ve kafasını elleri arasına alarak düşünmeye çalıştı. Ne olursa olsun aklına o aptal fikirden başkası gelmiyordu. Kardeşini bu aptal yoldan başka hiçbir şekilde kurtaramayacağını biliyordu.
Ayağa kalktı ve aşağı inmek için kapıyı açtı. Bu sırada koridordan geçiyor olan Sullivan ile karşılaştı. Adamın yüzünü iyice incelerken Sullivan de durup ona baktı. ''Size zarar vermedi değil mi?'' dedi Serena.
''Bana zarar verebilmesi için benim yaşım kadar tecrübesi olması gerekir.'' dedi Sullivan kendinden emin bir şekilde. Serena gülümsedi ve Sullivan'a sarıldı. Sullivan bunun nereden geldiğini anlamasa da o da genç kadına sarıldı ve bir süre öylece kaldılar. Birbirlerini pek tanımıyor olabilirlerdi ama Sullivan genç kadında yıllar önce tanıdığı küçük çocuğun gözlerindeki parıltıları görebiliyordu ve bu onu az da olsa korkutuyordu. Bu genç kadının iki-üç katı yaşı ve deneyimi vardı ve neler olduğunu Nate ile telefon konuşmalarındaki bilgilendirmelerinden anlayabiliyordu.
''O adam ben olduğum sürece sana veya Carmelle'e zarar veremez anladın mı?'' dedi Sullivan ve bu Serena'nın gözlerinin dolmasına sebep olurken ayrıldılar. ''Onun size dokunabilmesi için benim cesedimi çiğnemesi gerekir.'' dediğinde Serena güldü ve ''Bizi tanımıyorsun bile. Benden hoşlandığını bile bilmiyordum Sully.'' dedi.
Sullivan ciddileşti ve ellerini kızın omzuna yerleştirdi. ''İlk başta sivri dilin hiç hoşuma gitmemişti kabul ediyorum ama seni tanıdıkça sana bağlandım.'' dedi ve Serena gülerek ''Keşke daha önce tanışmış olsaydık.'' dedi. Sullivan ellerini kızın omuzlarından kollarına indirdi. ''Seni güçsüz hissettirmesine izin verme.'' dedi ve Serena ile birlikte herkesin bulunduğu oturma odasına geçtiler. Serena Nathan'ın yanına oturdu ve yan dönerek adama baktı. Nathan da ona baktığında ikisi de uzun süre birbirlerinin yüzünü inceledi.
''Yüzümde bir şey mi var?'' dedi Nathan eli ile yüzünü yoklarken. Serena gülümsedi ve ''Hayır.'' dedi. Daha fazla Serena'nın bakışlarına dayanamayan Nathan utanarak kafasını çevirdi. Sullivan, Camila ve Chloe mektuplar hakkında konuşurken Carmelle ve Sam dinliyor gibi yapıyorlardı. Serena ve Nathan'ın ise ortam ile hiçbir alakası yoktu. Serena ne kadar zaman geçti bilmiyordu ama elinin çekildiğini hissettiğinde irkilerek elini çekene baktı.
''Hadi yatalım.'' dedi Carmelle ablasına gülümseyerek. Serena kardeşine gülümsedi ve elini tutarak herkese iyi geceler diledikten sonra odalarına geçtiler. ''Saçını örmemi ister misin?'' dedi Serena, Carmelle yatağını açarken. Carmelle'in gözleri parıldadı ve hemen kafasını salladı. Ablası saçlarını örmeyeli çok uzun zaman oluyordu.
Carmelle yere oturdu ve Serena da elini tarağı alarak yatağa oturdu. Kardeşinin saçını tararken elini taradığı yerlerde gezdiriyordu. Gözleri yeniden dolarken eğildi ve kardeşinin saçını kokladı. Geri çekildikten sonra tarağı yanına koydu ve yavaş yavaş saçını örmeye başladı. ''Hazineyi bulduktan sonra yapmak istediğin herhangi bir şey var mı?'' dedi Serena ağlamamaya çalışarak. Carmelle'in düşünmesine gerek yoktu. ''Biliyorum buna tamamen karşısın ama ben Sam'den gerçekten hoşlanıyorum abla ve geleceğimi onunla geçirmek istiyorum.'' dedi utanarak. Serena sessizce ağlarken kardeşinin uzun saçlarını örmeye devam etti.
''Karşı değilim Elle. Senin için en iyisini istiyorum, bunu biliyorsun değil mi?'' dedi Serena. Carmelle gülümseyerek ''Biliyorum. Peki Sam'i onaylıyor musun?'' dedi. Serena dudaklarını birbirine bastırdı ve kardeşinin göremediğini bilse de kafasını salladı. ''Elbette kardeşim.'' dedi. Tokayla örgüsünü sabitledikten sonra ayağa kalktı ve kendi yatağına geçmeden önce yerde oturan kardeşine son kez sıkıca sarıldı ve kokusunu son kez içine çekti. ''Seni seviyorum.'' dedi. Elle de ''Ben de seni seviyorum.'' dedi ve o ışığı kapatmaya giderken Serena yatağına geçti.
Carmelle'in uyuduğuna emin olduğu zaman telefonunu attığı yere baktı. Gözleri karanlığa alıştığı için telefonunun nerede olduğunu rahatça görmüştü. Telefonu eline aldı ve herhangi bir bildirim var mı diye baktı. Yoktu. Odanın balkonuna geçti ve Peter'ın numarasına bastı. Telefon yeniden uzun süre çaldı ve Serena tam umudunu kaybetmişken Peter'ın sesini duydu.
''Söylediğin hiçbir şey fikrimi değiştirmeyecek Serena.'' dedi ama Peter kafasında hazırladığı konuşmasına devam edemeden Serena konuştu.
''Sevdiğim insanlara dokunmayacağına dair söz verirsen seninle geleceğim ve yanından ayrılmayacağım.'' dediğinde Peter'ın gözleri şaşkınlıkla açıldı. Şüpheyle ''Doğru söylediğini nereden bileceğim?'' dedi.
''Eğer sözümde durmazsam Carmelle'e zarar geleceğini biliyorum. Seninle geleceğim ve yanından hiç ayrılmayacağım Peter. Eğer istediğin hazine ise onu bulmana yardım edeceğim. Yeter ki onlara dokunmayacağına dair söz ver bana.'' dediğinde Peter sandalyesine bıraktığı montunu aldığı gibi odasından çıktı. Arabasına doğru yürürken onunla birlikte kiraladığı Shoreline askerleri ve Shoreline'nın lideri Nadine Ross da arkasındaydı.
''Geliyorum.'' dedi ve telefonunu kapadı. Peter arabaya bindiğinde Nadine Ross da yanına bindi ve ''Carmelle Crane'i yakalamaya mı gidiyoruz?'' dedi. Peter gülümsedi ve ''Nişanlım düşündüğümden daha erken bana geri dönmeyi seçti. Carmelle'i yakalamamıza gerek yok. Nişanlımı alıp kaldığımız yerden devam edeceğiz.'' dedi. Nadine onu onayladıktan sonra askerlerine telsizinden haber verdi.
Serena açılmamış bavulunu eline almadan önce kardeşinin alnından öptü. Odadan çıkarken koridoru iyice kontrol etti. Kimsenin olmadığından emin olduktan sonra sessiz adımlar ile evin çıkış kapısına yaklaştı. Tam kapıyı açacaktı ki uzaktan gelen adım sesleri ile korktu ve olduğu yerde kaldı. Adımlar yaklaşırken gözlerini kapatıp açtı ve sessizce kapıyı açıp aynı sessizlikte kapıyı kapadı. O sırada mutfağın ışığı yandı. Serena sakince nefes aldı ve evin karşısındaki sokağa yürüdü. Peter'ı beklerken her bir ışığın yavaş yavaş açıldığını gördü. Gözleri dolarken gülümsedi. Kim fark etmişti acaba? Uzaktan duyduğu birçok arabanın sesiyle kafasını oraya çevirdi. Öndeki araba durduğu gibi içinden 5 adam indi ve biri kadının elindeki bavulu alıp içini ararken diğerleri üstünü aradı. Adamlar tehdit edecek bir cisim bulamadıkları için birbirlerine onay verdiler ve önden yürümesi için işaret verdiler. Üçüncü arabaya binebilmesi için kapıyı açtılar ama o binemeden içinden Nadine Ross indi.
''Sizinle tanışabilmek bir onurdur hanımefendi.'' dedi Nadine Ross ve elini uzattı. Serena kadının uzattığı eli sıkarken evdeki camın açıldığını fark etmesiyle hızlıca arabaya bindi. Nadine de Serena'nın korkusunu anlamış olmalı ki adamlarına arabalara binmeleri işaretini verdi ve Serena ile Peter'ın yanına binmek yerine öndeki koltuğa geçti. ''Ait olduğun yere hoş geldin sevgilim.'' dedi Peter elini Serena'nın omzuna atarken. Serena son kez camdan teyzesinin evine baktı. Nathan kapıda ellerini başına koymuş dehşete kapılmış şekilde bakarken Carmelle de koşarak kapıdan çıkıyordu. Serena önüne döndü ve evden çıktığından beri kendine söylediği şeyi ben içinden söylemeye devam etti. 'Sen doğru olanı yaptın.'
Çok dram yapıyorum gibi hissediyorum. Umarım beğenmişsinizdir. Görüşlerinizi belirtmeyi unutmayın!
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro