Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Arayış [5/5]

  Serena, Nathan'a daha sıkı sarılırken yoldaki insanlara bakmak istemedi. Peter'dan neden bu kadar korkuyordu bilmiyordu ama genç adama bir şey yapacağından korkuyordu. Bir süre ikisi de yolun ortasında öylece oturdular. Sonunda Serena ellerini gevşetti ve Nathan ne kadar beli ağrısa da belli etmeyerek ayağa kalktı. Elini Serena'nın kalkabilmesi için uzattı. 

''İyi misin?'' dedi Nathan, Serena adamın elini tuttu. Serena kafasını sallamadan önce etrafına dikkatlice baktı. Otel odasına geçip orada saklanmak istiyordu. Nathan, Serena'nın bavulunu eline aldı ve yürümeye başladı. Serena genç adamı kaybetmemek için yanında yürüdü. Otel yakın değildi ama ikisi de uzaklığından şikayet etmemişti. Otele geldiklerinde Nathan oda kartını almaya giderken Serena otelin koridorundaki eski kahverengi koltuğa oturdu. Elleri ile oynarken Nate gelmişti ama kadının onu fark etmemesiyle onu izledi bir süre. Bugün bir şey olmuştu ama şimdi sormasa daha iyiydi. Serena arada bir kapıya kaçamak bakışlar atıyordu. Nathan daha fazla dayanamadı ve kahverengi koltuğa oturdu. Serena da sonunda adamı fark edebilmişti. ''İşte oda kartın. Oda numaran yirmi beş. Odaları her ihtimale karşı yan yana aldım. '' dediğinde Serena kafasını salladı ve bavulunu alarak asansöre doğru ilerledi. Nathan arkasından geldi ve Serena'nın basmamış olduğu düğmeye basarak duvara yaslandı. Genç kadının bu sabahki neşesi yok olmuştu sanki. Asansör geldiğinde ikisi de sessizce bindi ve Serena ikinci kata bastı. Asansördeki sessizlikten oldukça rahatsız olan Nathan konuşmak için ağzını açmıştı ki asansörün de kapısı açıldı. Serena hızlıca odasına girdi. Kapısını kapatmadan Nathan'a baktığında şaşkın adamın görünüşüne gülümsedi. Kimse bu adama pasaklı olduğunu söylememiş miydi? Kapısını kapattığı anda bavulunu açmadan kapısını kilitledi ve yatağa yattı. Uyumadan başka çaresi yoktu. Ancak böyle geçirebilirdi korkusunu.

Nathan odasına geçtiğinde kapısını kilitledi ve eşyalarını küçük dolaba yerleştirdi. Sadece iki gömlek almıştı yanına. Şampuanını aldı ve banyoya geçti. Duşunu alırken aklına Serena'nın suskun anları geldi. Serena normalde de sessizdi ama hiç bu kadar suskun ve mutsuz görünmemişti. Acaba genç adamın dedikleri yüzünden mi böyleydi? Ama o zaman neyden bu kadar çok korkmuştu?

Serena tüm gün boyunca uyumuştu. Sabah kalktığında yüzünü yıkadı ve bavulundan yeni kıyafetler alıp duşa girdi. Hâlâ uykusu vardı. Duştan çıktığında kıyafetini giydi ve şarjı bitmiş olan telefonunu şarja taktı. Telefonu açılana kadar yatağını düzeltti ve küçük pencereden dışarıyı izledi. Avusturya sokakları kalabalıktı ama burası ara sokak olduğu için insanlar arada bir geçiyordu.

Kapısı yumruklanınca bir süre bekledi. Nathan'ın sesini duyduğunda kapıyı açtı. ''Silahlarımızı aldım.'' dedi ve içeri geçip yatağa tabancayı bıraktı. ''Şarjör?'' dedi Serena tabancasını eline aldığında. Beline yerleştirirken Nathan çantasına aldığı şarjörleri atıyordu. ''Muhtemelen kullanmayız.'' dedi Nathan.

''Hiçbir zaman emin olamazsın.'' diyerek çantasının fermuarını kapadı ve şarjı dolmamış telefonunu aldı. Şarj cihazını bavuluna koydu. İkisi de odadan çıktıktan sonra Serena kapıyı kilitledi. Asansörle inmek yerine merdiveni tercih ettiler. ''İyi uyudun mu?'' dedi Serena. Nathan mırıldanarak onayladı onu. Otelden çıktıklarında bir taksi tuttular ve kaleye giden bir yol olmadığı için oraya yakın çıkmaz sokakta indiler. Taksici onlara bir süre baktı ama sorgulamadı. Parasını aldığı gibi çekip gitti. Duvar yüksekti. Nathan etrafına baktı. Binaların pencere için yapılmış çıkıntılarından tırmandı ve yüksek duvarın tepesine çıktı. Serena uzun süre Nathan'a baktı. ''Oraya çıkacağımı beklemiyorsun değil mi?'' 

''Hadi ama, çok eğlenceli olacak.'' dedi Nathan gülerek. Serena nefesini seslice vererek çıkıntılardan tırmanmaya başladı. Yüksek duvarın tepesine çıktığında genç adam çoktan atlamış onu bekliyordu. ''Sende kemik diye bir şey yok sanırım.'' dedi ve gülümsedi.

''Seni tutabilirim.'' dedi Nathan, Serena'nın dediğine gülümseyerek.

''Çok iyi olur.'' diyerek kendini atlamak için hazırladı Serena. Nathan aşağıda kucağını açmış genç kadına bakıyordu. Serena derin bir nefes aldı ve gözlerini kapatarak kendini aşağı bıraktı. Güçlü ellerin onu kavradığını hissettiğinde nefesi kesildi. Gözlerini açtığında Nathan'ın da nefes nefese kaldığını gördü. Hemen birbirlerinden ayrıldılar. 

Toprak yolda uzun bir süre ilerlediler. Karşılaştıkları ile moralleri bozuldu. Ortada bir kale yoktu. Sadece yıkık duvarlı odalar vardı. Üstlerini kapatan bir şey yoktu ve duvarların çoğu yıkılmıştı. Serena sağdaki odalara, Nathan ise soldaki odalara girdi. Serena hala sağlam olan duvardaki silikleşmiş resimlere baktı. Resimlere bakarken gürültülü bir ses duydu. Nefesini tutarak dikkatlice odadan çıktı. Karşısındaki duvara koştu ve siper aldı. Adım sesleri yaklaşırken acı ile nefes alan birini duydu. Gizlice baktığında eliyle ağzını kapattı. ''Nate...'' diye fısıldadı. Nathan kadına yaklaşırken acıya daha fazla dayanamadı ve yere düştü. Serena onu açık alanda bırakmak istemedi. Genç adamı sürükleyerek odalardan birine soktu. Nathan'ın tişörtünün bir kısmını çantasındaki bıçakla kesti ve adamın eline tutuşturarak yarasına baskı yapmasını söyledi. 

Silahını çıkarttı ve tam gidecekti ki Nate'in fısıltısını duydu. ''Nefesim ellerinde son bulurken de böyle gidebilecek misin sevgilim?'' dedi. Serena'nın gözleri dolarken gülümsedi ve adamın anlına ufak bir öpücük kondurup odadan çıktı. Sessizce dışarıdaki sesleri dinledi. Ses gelmeyince açığa çıktı ve çıktığı anda Peter'ı karşısında buldu. Anında silahını adamın alnına nişan aldı. Peter'ın arkasındaki adamlar da Serena'ya nişan aldığında Peter ''Silahlarınızı indirin ve bizi yalnız bırakın.'' dedi. Adamlar silahlarını indirip uzaktaki arabalarına binip uzaklaştılar. Nasıl olmuştu da Serena araba sesini duymamıştı?

''Sana söyledim.'' dedi Peter yaklaşarak. Üstündeki takımda tek bir toz bile yoktu. Serena silahını indirmemişti ama titreyen elini sabit tutmak için öbür eliyle de destek oldu.

''Bir adım daha atarsan...'' dediğinde Peter ellerini kaldırdı. ''Bu adımı mı diyorsun?'' diyerek adım attı. Serena bilerek ıskaladı ve mermi Peter'ın kulağının yakınından geçti.

''Sana peşimi bırakmanı söyledim.'' dediğinde Peter hala kadının ateş etmesine şaşkındı.

''Hadi ama Serena. Bunu asla yapamayacağımı biliyordun.'' dedi Peter.

''Ben hiçbir şey bilmiyorum.'' diyerek bir adım geriye attı. ''Nathan'ı sen vurdun değil mi?''

''Kimin vurmasını bekliyordun? O adam sana dokundu.'' dedi Peter sinirlenerek.

''Sen de bana dokundun. Senin vurulduğunu göremiyorum.'' dediğinde Peter kadına gülümsedi ve ağzını açmıştı ki arkasındaki arabanın sesiyle arkaya döndü. Duran arabadan inen Lilith koşarak kocasına sarıldı. Lilith karşısındaki kadına uzun süre baktı. Bu kadını nerede görmüştü?

''Sana gelme dediğimi hatırlıyorum Lilith.'' dedi Peter. Bağırmamak için kendini zor tutuyordu.

''Sorun ne Peter? Karının da şahit olacağı olayları mı düşünüyorsun yoksa?'' dedi Serena gülümseyerek. İkisini de şuan vurabilirdi ama başına toplanacak adamlarla buradan canlı çıkamayacaklarını biliyordu. Peter, Lilith'e kızmakla meşgulken Serena arkasındaki cebine yerleştirdiği telefonunundan kilini açıp uzun süre bir numarasına bastı. Telefonda 'Carmelle' yazısı belirirken Lilith arabaya, Peter da Serena'ya dönmüştü.

''Silahı indir Serena. Hazineyi birlikte bulabiliriz.'' dediğinde Serena adama uzun süre baktı ve kıyafetinde olan ve yeni fark ettiği kırmızı noktaya baktı.

''Sevdiğin kadını mı vuracaksın sevgilim?'' dedi Serena dudağını bükerek. Peter uzun süre Serena'nın büktüğü dudağına baktı. 

''Seni vurmayacak.'' dediğinde Serena'nın kaşları çatıldı. Gözleri Peter'ın hareketlerini izlerken Peter tekrar konuştu.

''Lilith'i gönderdim. Artık ona ihtiyacım yok. Son ipucuyu bularak kaçabiliriz.'' dedi. Bu adam hazineden başka bir şey konuşmayacaktı anlaşılan.

''Ne yani kadınlar senin için bir kullanıp atabileceğin bir peçete mi? Gerçekten seni tanımakta zorluk çekiyorum Pete. Eskiden bu kadar romantik değildin.'' dedi Serena kıkırdayarak. Peter tekrar bir adım attığında Serena vurmamak için zor durdu. Atışını yaptığında neler olacağını kestiremiyordu. 

''Nathan'ı kurtaracaksın.'' dedi Serena. Peter genç kadını inceledi ve gülümsedi. Dün pek bakamamıştı ama görmediğinden beri daha çok güzelleştiğini fark ediyordu. 

''Nathan'a hiçbir şey yapmayacağız Serena. O adam burada ölecek ve biz de buradan zengin olarak çıkacağız.''

''Hazinenin burada olduğunu da nereden çıkardın? Hazine Fransa'da. Biz buraya Miguel hakkında bilgi öğrenebilmek için geldik.'' dedi Serena kaşlarını çatarak. Peter olduğu yerde kaldı. Serena'nın yüzünü inceledi.

''Bunu nereden biliyorsun?'' dedi şüpheyle.

''Bir düşün Pete. Eğer saklamak istediğin bir hazinen olsaydı onu nereye saklardın?'' dedi Serena. Peter'ın gözleri açılırken ''Düşmanının yakınına.'' diye fısıldadı.

''Kimsenin aklının ucundan geçmez değil mi?'' dedi kıkırdayarak. Peter sonunda genç kadının kıkırdadığını duyduğunda özlemle Serena'ya baktı.

''Bunu Nathan'ın arkadaşları da duydu. Çoktan uçağa binmişlerdir. Oraya gitmelisin.'' dedi ve silahını indirdi Serena. Peter ''Neden şimdi arkadaşlarına sırt çeviriyorsun?'' dedi gözlerini kısarak.

''Onlar hiçbir zaman arkadaşım değildi. Senden intikam alabilmem için kullandığım piyonlardı. Bence bir yıl intikam için yeterdi değil mi?'' dedi Serena ve silahını yere attı. Peter aralarındaki arayı kapattı ve sevdiği kadına sıkıca sarıldı. 

''O kadını yanında görmek istemiyorum.'' dedi Serena ellerini Peter'ın sırtında gezdirirken. Peter sarılmayı bıraktı ama kollarını Serena'nın omuzunda tuttu. Kafasını hızlıca salladı. Hazineden sonra ikisi de bu koca dünyada kaybolabilirdi. Böylece onları kimse bulamazdı. Peter sevdiği kadının dudağına yaklaşırken Serena gülümsedi ve elini adamın dudaklarında tuttu. 

''Daha orada değiliz sevgilim. Önce şu hazineyi bulalım. Sen Fransa'ya git ben de Nathan'ı kurtarayım.'' dediğinde Peter sinirlendi. Adamı sakinleştirmek için yanağını öptü. Dudakları uzun süre Peter'ın pürüzsüz teninde kaldı. Yeni tıraş olmuş olmalıydı. ''Fransa'ya gittiğinde çoktan hazineyi alıp kaçmış olabilirler ama arkalarında birisini bırakmayacaklardır.'' dedi. Peter sevdiği kadının dediğine gülümsedi ve ellerini Serena'nın omzundan indirip cebine götürdü. Cebinden Serena'nın iki yıl önce çıkardığı yüzük çıktı. Serena'nın gözleri dolarken ''Peter...'' dedi ve gülümseyerek yüzüğü parmağına takmasına izin verdi. 

''Acele ettirmek istemem ama biz burada böyle durmaya devam edersek çoktan kaçmış olacaklar.'' dedi Serena kıkırdayarak. Peter sevdiği kadının gülüş sesini duymayı öyle özlemişti ki. Kafasını salladı ve cebinden telefonunu çıkararak şoförünü çağırdı. Araba kısa sürede geldiğinde kapıyı açmadan Serena'nın arkasından sarılmasıyla öylece kaldı. Kadının derin nefes alışını duyduğunda gülümsedi. Bilerek en sevdiği parfümden sıkmıştı. ''Tamam şimdi gidebilirsin.'' dedi Serena gülümseyerek. Peter da arkasını döndü ve genç kadının anlını öptü. Arabasına bindiğinde öylece durdu. Görüş alanından çıkana kadar bekledi. Çıkınca hemen silahını aldı ve Nathan'ı bıraktı odaya girdi. Adamın kapalı gözlerini görünce kalp krizi geçirecekti. Telefonunu çıkardığında şarjının olduğundan azaldığını gördü. Telefonu kulağına götürdü. ''Haber verdiniz değil mi?'' diye fısıldadı ve adamın nefes seslerini duyabilmek için yere oturdu. Nathan'ın ağzına yaklaştırdı kulağını. ''Sevgilinle güzel zaman geçirdin mi?'' diye fısıldadı zorlukla Nathan. Serena gözlerini devirdi ve ''Kapa çeneni.'' dedi.

''Evet abla, haber verdik. Chloe orada bir şey olmadığını belirtti ve ikisi de şuan teyzemin evine gidebilmek için İspanya'ya bilet almışlar.'' dedi Carmelle. Sam de arkadan ''Güzel oyundu! Neredeyse inanıyordum.'' diye bağırdı. Carmelle derin bir nefes aldı ve ''Kapa çeneni yaşlı kurt.'' dedi. Sam'in ''Bunu söylemeyi bırakmayacaksın değil mi?'' dediğini duyduğunda Serena ''Şuan endişelenmemiz gereken daha önemli şeyler var çocuklar! Carmelle, nasıl yapacağımı anlat.'' dedi ve çantasını açtı. Cımbız, şarjör, cüzdan, makyaj malzemeleri ve alkolden başka bir şey yoktu. Alkol çantasına nasıl girmişti? 

''Tamam. Bana nereden yaralandığını söyle.'' dedi  ama Carmelle'in bunu demesi ardından telefon kapandı. ''Harika!'' dedi Serena derin bir nefes alarak. ''Elimde ölürsen seni tekrar diriltir ve boğarak öldürürüm.'' dedi Serena.

''Merak etme... Bu kadar güzel bir bayanın yanında ölmeyi düşünmüyorum.'' dedi Nathan. Konuşurken derin nefesler alıyordu. Bıçağıyla kıyafetini ikiye ayırdı ve sağ göğsünün altındaki yaraya baktı. ''Eğer teselli olacaksa bir ara hemşirelik yapmıştım.'' dedi ve ardından ekledi ''Beceriksizliğimden atılana kadar.'' diye fısıldadı ama Nathan onu duymuştu. Duymamış gibi yapması daha iyiydi. 

Nathan'ı hafif döndürüp kurşun içeride kalmış mı diye baktı. Neyse ki kurşun içeride kalmamıştı. O küçük cımbız ile yarayı daha da kötü yapmak istemiyordu. Üstündeki askılı tişörtünü çıkarttı ve nereden çıktığını bilmediği alkolü yaranın üstüne döktü. Nathan'ın kesilen nefesiyle böyle yapılmadığını anlamıştı ama artık çok geçti. Alkolü döktükten sonra tişörtüyle temizledi. Genç adamın yarıya kestiği tişörtünü kolundan çıkardı ve yaraya baskı uygulamaya başladı. ''Beni ayartmaya mı yoksa öldürmeye mi çalışıyorsun?'' dediğinde Serena sinirle adama baktı. ''Hayatta tutmaya çalışıyorum.'' dedi. Nathan, ellerini Serena'nın ellerine getirdi. ''Bence ayartmaya çalışıyorsun ve söylemeliyim ki işinde oldukça başarılısın.'' dediğinde Serena ''Yoksa bedenine giren alkol sarhoş mu yaptı?'' dediğinde Nathan gülümsedi. Artık bu anlam veremediği hissin ne olduğunu biliyordu. Serena'dan hoşlanıyordu...


Sonunda yatmayı bırakıp ilk kısmın son bölümünü bitirdim. Hemen final yapasım geldi şimdi de... Neyse umarım beğenmişsinizdir! Görüşlerinizi belirtmeyi unutmayın! 

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro