-ˋˏ3ˎˊ- ekstrem listenin ilk adayı
3. Bölüm|Ekstrem listenin ilk adayı
━
"Benimle baloya geliyorsun."
Yelena'nın sesi talepkar ve aksini kabul etmediğini belirtir bir tondaydı. Okula geldiği gibi Theodore Blackwell'ı aramaya koyulmuş, bulduğu andaysa yanında bitmişti. Aslında şu dakikayı ele alırsak yanındadan ziyade tepesinde tabiri daha doğru olurdu. Çünkü Theodore -herkesin ona seslendiği şekliyle Teddy- bankta bacaklarını bağdaş kurarak oturmuşken ve elinde kalemi ile kağıdıyla çizim yaparken tepesinde duyduğu sesle kafasını yukarı kaldırmıştı. Şimdi Yelena'nın gözlerine aşağıdan, güneş girdiği için kısmak zorunda olduğu gözlerle bakıyordu.
Bir süre öylece baktıktan sonra, "Hayal görüyorum herhalde," diyerek kafasını eğip işine geri döndü. Bu, Yelena'nın sabırsız bir nefes vermesine neden oldu.
"Theodore," dedi yanına otururken. "Ciddiyim. Lakaytlığa hiç girişmeden kes ve cevabını ver."
Teddy kalemi kağıdın üstünde gezdirmeyi bırakarak sarışın kıza döndü ve abartıyla yüzünü buruşturdu. "Bu kabaydı."
Yelena gözlerini kısıp ona bakınca Teddy ona aldırmadan çizimine geri döndü. Eskiden olsa -bundan birkaç ay öncesinde- Yelena'ya bugün de ne kadar güzel olduğuyla ilgili cümleler sıralar, kalbinin tek sahibi olduğuna dair abartılı betimlemeler yapar ve belki şanslıysa -Yelena'yı ne kadar sinirlendirse de- yanağından hızlı bir öpücük kapardı. Şimdiyse ona karşı olan eski tavrını bir kenara bırakmış, onunla ilgilenmiyordu bile.
Bu yüzden Yelena dikkati yeniden kelimelere çekmek için Teddy'nin yüzüne doğru parmağını şıklattı.
"Balo, Teddy," dedi. "Balo. Gelecek misin?"
"Çıkarın nedir?"
"Çıkarım mı?" Yelena buna sanki inanılmaz bir soruymuş gibi karşılık verdi. "Asıl senin çıkarın olacak. Bunu istemiyor muydun?"
Bir süre sessiz kaldıktan sonra, "İstiyordum," diye yanıtladı Teddy. Sonra kalemini kağıdın üstünde öylece bırakıp Yelena'ya döndü. Artık yan yana oturdukları için gözleri güneşten payını almadan rahatlıkla kızın yüzünü görebiliyordu. "Fakat kabul etmeyeceğini biliyordum, bu yüzden teklife de gerek duymadım. En son hatırladığım kadarıyla beni yanından kovup çekip gitmemi söylemiştin."
Yelena sıkıntıyla derin bir nefes aldı. Teddy'nin bahsettiği olay birkaç ay öncesine dayanıyordu. Yelena tüm o sözleri ve daha fazlasını söylerken bir daha Teddy'e ihtiyacı olabileceğini düşünmemişti ama hayatın ne getireceği belli olmuyordu işte.
"Haksız olduğumu iddia edemezsin," dedi sarışın kız. Yine sıkıntıyla dudağındaki piercing'i çekiştirmeye başlamıştı. Aklına gelen şeyle kavrulmaya yüz tutan öfkesini ve hırsını içine atmaya çalışsa da dilindeki cümle yine de döküldü. "Senin yüzünden yakalandım ben," dedi hırsla ama derin bir nefes alarak devamında sesini daha sakin tutmaya çalıştı. "Senin yüzünden iki aydır hapis hayatı yaşıyorum. Ne yapmamı bekliyordun? Bir işi bile beceremeyip üstüne bir de beni yaktığın için sana minnettar olmam mı gerekiyordu?"
Teddy bir şey demeden önüne döndü ve bacaklarını banktan aşağı indirip ayağa kalkmak için kucağındaki defterle kalemi toparladı.
"Suçlu olan sensin Theodore, ben değil."
"Dediğin gibi Belova," dedi Teddy ayağa kalkarken. "Çekip gidiyorum ve seni rahat bırakıyorum." Abartılı bir şekilde eğilerek alayla ufak bir referans yaptı ve oradan gitmek üzere arkasını döndü.
Hayır.
Hayır, teklifi kabul etmeden gidemezdi. Yelena'nın bir planı vardı ve bu planı uygulaması için Theodore'a ihtiyacı vardı.
Açıkçası şaşırmıştı sarışın kız, çünkü son konuştuğu Teddy ile şimdiki arasında fazlasıyla fark olduğu bir gerçekti. Onu ikna etmenin bu kadar zor olabileceğini, hatta ikna etmeye gerek duyabileceğini hiç hesaba katmamıştı. Onun bildiği Theodore, Yelena'nın her isteğini koşulsuz yapardı. Şimdiyse eski anlayışlı, ilgili ve tatlı halinden eser yoktu. Yine de hala o hislerin orada olduğunu biliyordu Yelena. Bunu kullanmaya karar verdi, yine.
"Sana ihtiyacım var."
Teddy gitmek üzere bir adım atmışken arkasından seslendi sarışın kız. Sesini özellikle alçak tutmuştu. Gözlerindeki hırslı bakışları silmiş, yerine daha yumuşaklarını getirmişti. Teddy duraksayıp kafasını ona çevirince Yelena aynı şekilde devam etti.
"Gerçekten o baloya gitmeliyiz, lütfen."
"Sen baloya gitmezsin, Yelena." Teddy her bir kelimesinden emince konuştu. Sesi sakin, biraz da geçiştiriciydi. Tekrar önüne dönüp gideceği sırada Yelena hemen ayağa kalkıp kolunu tuttu. Teddy dibine kadar giren kızın yüzüne kaşlarını çatarak baktı.
"Onlar," dedi sessizce Yelena. "Gereken miktarın fiyatını tamamlayamadığım için peşimdelerdi. Şimdiyse başladığım işi bitirmemi istiyorlar."
Kimsenin duymaması için Yelena iyice ona yaklaşmış, neredeyse fısıldıyordu. Teddy'nin gözlerindeki dümdüz bakışlar artık gitmiş, yerini endişenin kıpırtıları almıştı.
"Ne?" dedi bir solukta. "Seni nasıl buldular?"
"Buldular işte!" diye yanıtladı Yelena.
Teddy'nin gözlerindeki endişeye telaş da eklenirken, "Alexei'ye söylemeliyiz," dedi hemen ama Yelena "Saçmalama," dedi tıslarcasına. "Kimsenin, özellikle de ailemin başına iş açamam. Satışı yapıp parayı tamamlamam gerek."
"Bu işe giriştiğin an ailenin başına iş açtın zaten Yelena!" dedi Teddy öfkeyle. Yelena ona sessiz olması için uyaran gözlerle bakıncaysa Teddy sesini biraz daha alçalttı ama öfkesi hala yerli yerindeydi. "Alexei'ye söyleyemeyiz de ne demek? Söylememiz gerek, ancak o halledebilir!"
"Hayır!"
"Kaç para?" dedi bu sefer Teddy.
Yelena sinirle iç çekti. "Hayır, ödemeyeceksin."
Teddy kaşlarını kaldırdı. "Cidden mi Yelena?" Rüzgarın etkisiyle önüne düşen dalgalı saçlarının bir tutamını eliyle arkaya atıp yüzünü iyice Yelena'ya yaklaştırdı ve dikkatle kızın gözlerine baktı. "Bunun sırası mı gerçekten?"
Yelena dişlerini sıktı. "Ben hallederim, Blackwell. Paran cebinde kalsın ve eğer yardımcı olmak istiyorsan sadece dediğimi yap."
Teddy bir süre boyunca sadece kahverengi gözlere baktı dimdik. Çok yakınlardı ama ikisi de geri çekilmek için bir hamle yapmıyordu. Bu bir nevi fikirlerinde geri adım atmamak anlamına geliyordu. Yelena ondan bir cevap bekliyor, Teddy ise onun bu kadar dik kafalı ve inatçı oluşuna lanetler ediyordu içinden. Her şeyi basitçe çözmek varken işi uzatmanın anlamı neydi ki? Yelena'nın o parayı hiçbir şekilde kabul etmeyeceğini adı gibi biliyordu. Kahretsin. Cidden kahretsin.
Yelena'nın nasıl bir yardım istediğini bilmiyordu ama bu gidişle çok geçmeden öğrenecek gibiydi, çünkü Teddy ne olursa olsun onu öylece ortada bırakamazdı. Kabul edecekti. Hep etmemiş miydi zaten? Gerçi iki ay öncesi tam bir fiyaskoyla sonlanmıştı ve Yelena'ya yakın olma şansını hepten kaybetmişti ama belki de tüm bunlar yeni bir şans demekti.
Teddy'nin bir suçu yoktu aslında. Yelena'nın hap sattığını öğrenince ona karışamayacağını biliyordu. Yelena buna asla izin vermezdi. Bu yüzden ona hem yakın olmak, hem de arkasını kollamak için yardım etmeyi teklif etmişti. Yelena bunu defalarca reddetmiş olsa da, Teddy vazgeçmemiş ve sonunda kabul ettirmeyi başarmıştı. O gece birlikte partiye gitmek için onu evden almaya gittiğinde -Yelena buna çok sinirlenmişti- Alexei, Teddy'i görmüş ve işi abartı seviyesine taşıyarak Teddy'i takibe almaya karar vermişti. Teddy diye giriştiği yolda ise kendi kızının yaptığı şeyi öğrenmişti. Sonrası Yelena için pek iç açıcı değildi. İşte Yelena'nın Teddy'i suçladığı yer tam da burasıydı. Teddy yalnızca bir etken olmuştu ama Alexei'nin onları takip etmesi tamamen onun suçuydu. İşte o günden beri Teddy'i görmezden geliyordu. Bugüne dek.
"Dışarı çıkıp partide bu satışı yapabilmem için tek şansım bu," dedi Yelena. "Kabul ediyor musun?"
Kahretsin, diye geçirdi aklından Theodore. Kendine verdiği sözden dönmesi bu kadar kolay olmamalıydı. Yelena'nın işlerine bir daha karışmayacağına dair yemin etmişti kendine. Teddy o olaydan sonra işittiği lafların altında kalmak pahasına da olsa Yelena'ya bir şey dememişti ama elbette kırılmıştı. Hiçbir suçu olmamasına rağmen bu kadar nefretin hedefi olmak kırıcıydı. Yine de sesini çıkarmamıştı. Şimdiyse aynı kız tarafından yeniden spotların altına çekildiğini hissediyordu. Cidden kahretsin.
"Pekala," dedi en sonunda. Verdiği karara sıkıntıyla iç çekerken geri çekildi ve dudaklarını araladı. "Baloya gideriz, tamam."
Yelena aldığı cevaba tatmin olmuşçasına gülümsedi ve ufak planının bir sonraki aşamasına geçti. "Fakat bir sorunumuz var."
Teddy'nin kaşları sorguyla çatıldı. "Ne sorunu?"
"Babam baloya izin vermiyor," dedi Yelena. "Bir şart koştu. Natasha giderse ben de gidebileceğim."
Teddy Yelena'nın devam etmesini beklese de sarışın kız başka bir şey demeden, karşısındaki çocuğun olayı zaten anlamış olduğunu farz etmişti. Fakat daha büyük bir yardım isteği bekleyen Teddy için bu durum garipti. "Anlamadım, ablanı ikna etmemi mi istiyorsun?"
Yelena burnunu kırıştırdı. "Onu kimse ikna edemez," diye söylendi. "Başka bir şey bulmalısın."
Fakat Teddy kafa karışıklığıyla cevap vermeye fırsat bulamadan tanıdık başka bir ses belirdi yanlarında.
"Hey!" Nereden çıka geldiği bilinmeyen Pietro Maximoff bir kolunu Teddy'nin, diğer kolunu da Yelena'nın omzuna atarak onları kendine çekmiş, muzipçe dudaklarını aralamıştı. "Çifte kumrular barıştı mı yoksa?"
Yelena omzundaki kolu ittirerek geri çekildi. Pietro'ya cevap vermeye tenezzül bile etmeden bakışlarını Teddy'e dikti ve, "Bir yolunu bul," dedikten sonra bir daha yüzlerine bakmadan yanlarından ayrıldı.
Pietro omzundaki çantanın askını düzeltirken gelişi güzel sordu. "Neyin yolunu bulacaksın?"
Teddy Yelena'nın arkasından bakmayı sürdürürken mırıldandı. "Ben de bilmiyorum."
"Yine Belova'nın peşinde köpek olduğun günlere mi dönüyoruz yoksa?"
Teddy, Pietro'yu omzundan ittirirken homurdandı. "Peşinde köpek olduğum falan yok."
"Ya tabii," dedi Pietro 'sen onu benim külahıma anlat' dercesine. "Yine ne istedi de olay sana kaldı?"
Teddy arkadaşını duymazdan gelerek yürümeye başlayınca Pietro da peşine takıldı. "Hadi ama Ted," dedi isyankarca. "O kızın kendini beğenmiş narsistin teki olduğunu bilmiyorsun sanki."
Biliyordu elbette. Yelena daima kendini en iyisi olarak görür ve insanları amacına hizmet etmesi için kullanmaktan çekinmezdi. Tüm bunların sebebi güzelliğine, tarzına ve zekasına güvenip aynı zamanda da el üstünde büyümüş olmasının etkisi vardı. Yelena'nın küçükken her isteği istisnasız yapılmış, hiçbir kısıtlama getirilmeden büyümüştü. Üstelik evdeki en küçük çocuk olmanın getirisiyle büyük bir ilgi hep onun üstünde olmuştu. Yelena ise gördüğü bu ilginin yaşı ilerledikçe daha fazlasına sahip olma hissiyle dolup taşmıştı. Teddy onun kötü biri olduğunu söyleyemezdi, hayır. Eğer öyle olsaydı en başında ona tutulmazdı zaten. Ancak bazı zamanlar biraz düşüncesizce hareket ettiği doğruydu. Kendi isteklerine kafayı öyle takıyordu ki, tüm algısını etrafındakilere kapatıyor ve sadece tek bir noktaya odaklanıyordu. Bu da kimi zaman bazılarının canını yakıyordu elbette.
"Baloya gitmeyi teklif etti," dedi Teddy.
Pietro kulaklarına inanamıyorcasına yüksek sesle, "Ne?" dedi abartıyla. "Buna inanmamı mı bekliyorsun?" Etraftaki birkaç kişi Pietro'nun yüksek sesi ve abartı hareketleri yüzünden onlara dönmüştü.
"Ciddiyim."
"Narsistimiz gidip birine, özellikle de o biri senken, balo teklifi mi etti yani?" Pietro daha yüksek sesle güldü. "Hayal dünyanı gün geçtikçe genişletiyorsun dostum, tebrikler."
"Ciddiyim dedim, gerizekalı!" Teddy Pietro'nun kafasına bir fiske atarak onu kolundan tutup kalabalıktan uzaklaştırdı ve bir köşeye çekti. "Başı belada. Şu hapı temin ettiği kişiler onu sıkıştırmış. Satışları yapıp söz verilen parayı getirmesini istiyorlar."
"Ee, sen karşılayabilirsin o miktarı. Cehennem kadar para sıçıyorsun." Pietro Teddy'nin bakışlarıyla duraksadı. "Ama elbette Belova senin paranı kabul etmez."
"Evet, durum bu."
"O halde senden ne istedi tam olarak? Satışta mı yardım edeceksin?"
"Aslında hayır. Alexei dışarı çıkmasına izin vermiyormuş. Ancak Romanoff baloya giderse Yelena dışarı adımını öyle atabilirmiş."
"Ve sen de bu durumda..?"
"Natasha'nın baloya gitmesini sağlayacağım."
"Pekala, bu garip."
"Biliyorum."
"Nasıl yapmayı planlıyorsun?"
"Bilmiyorum." Teddy sıkıntılı bir nefes aldı.
Pietro düşünceli bir şekilde mırıldanırken, "Umutsuz vaka," dedi. "O kızılı asla kandıramazsın."
Teddy bunun oldukça farkındaydı zaten. Planlayacağı şey tamamen doğal görünmeli ve Natasha'da şüphe uyandırmamalıydı. Bu yüzden aklına gelen ilk spontane fikri attı ortaya. "Peki ya biri onu baloya davet ederse?"
Pietro domuza benzer bir ses çıkararak kahkaha attı. "Biri mi? Tamam, kız fena ateşli ama çatlağın teki. Yanına yaklaşan kim varsa kıçına tekmeyi basıyor ve hayır, mecazen değil. Ciddi ciddi basıyor."
Pekala, bu da doğruydu. Tüm lise boyunca Natasha'nın tek bir erkek arkadaşı bile olmamıştı ve yanına yaklaşmaya cüret eden kim varsa hadlerini fena bildirmişti. Bunlardan bazıları okulda, partilerde, yani halka açık kalabalık öğrenciler arasında yaşandığı için ağızdan ağıza yayılıp herkesin bildiği bir duruma dönmüştü. Hatta bir partide Teddy buna bizzat kendisi şahit olmuştu. Natasha, dans etme niyetiyle ona dokunmaya çalışan bir çocuğun kafasında hiç tereddüt bile etmeden ufak cam bardağı kırmıştı. Teddy o anı hatırlayınca umutsuzca dudaklarını araladı. "Eminim ki zor kızlarla çıkmak isteyen pek çok erkek vardır."
Pietro kaşlarını kaldırdı. "Zor kız mı?" Bir kolunu Teddy'nin omzuna atıp sanki bir formülün sırrını verir gibi elini havada salladı. "Zordan ziyade şunu demek istedin sanırım: Uçaktan atlayıp kayalara doğru kayak yapmalık kız. Yani sadece zor değil, ekstrem."
Teddy de bir kolunu arkadaşının omzuna atınca komik bir görüntü oluştu. "Öyleyse ekstrem ilişki olur."
Pietro dramatikçe Teddy'e baktı. "O kadar ekstrem birini bulabilir miyiz?"
Teddy başka çarelerinin olmadığını söyleyecekken Pietro ansızın geri çekildi. "Dur bir dakika ya," derken aydınlama yaşamış gibiydi ve acelesi varmışçasına Teddy'den uzaklaştı. "Bu Belova ve senin sorunun."
Hızla gitmek için bir hamle yapacakken Teddy onu hırkasının yakasından tutarak geri çekti. "Cidden mi? Kaçabileceğini düşündün mü sahiden?"
"Evet, düşündüm ve kaçıyorum." Pietro bu sefer daha hızlı davranıp Teddy onu yakalayamadan koştu. Theodore arkasından gözlerini devirirken onu yakalamayı sonraya erteledi. Şu an kafasında son sınıf ekstrem erkek öğrenci listesi oluşturması gerekiyordu ve aynı zamanda lanet fizik dersi vardı. Ders sırasında listeyi oluşturabilirdi.
Okulun merdivenlerine yönelecekken bir gürültü koptu. Olduğu yerde duraksayıp kafasını gürültünün geldiği yöne çevirdiğinde Tony Stark'ı ve Tony Stark'ın üstüne öfkeyle yürüyen kumral bir çocuğu gördü. O kumralın Bucky Barnes olduğunu fark edince ise kavgayı gören diğer herkes gibi Teddy de olacakları merakla izlemeye başladı. Gidip kavgayı ayırmaya çalışacak kadar aptal değildi elbette, izlemek daha keyifliydi.
Bucky Tony'nin yüzüne ansızın bir yumruk attığında çoktan izleyici kalabalığı toplanmıştı. Teddy de o kalabalığın arasına girerek kendi yerini aldı.
"Lanet olsun Barnes!" Tony kanayan burnunu elinin tersiyle silerken Bucky'e düşmancıl gözlerini dikti. "Ne sikim yapmaya çalışıyorsun!"
"Stark," dedi Bucky rahatça, hiçbir kaygı gütmeden. Öylece Tony'den birkaç adım ötede dikiliyor ve sanki az önce yumruk atmamış gibi sakince çocuğun gözlerine bakıyordu. "Doğru zamanda doğru yerdeydin, yumruk için teşekkürler. Rahatlattı."
"Sen— Ne!" Tony sinirle soludu. "Oradan bakılınca lanet bir kum torbasına mı benziyorum?!"
"Daha çok bir şerefsize benziyorsun ama aynı şey sayılır, bilirsin. İkisi de insanın sağ kroşesini kaşındırıyor."
Teddy ve kalabalıktan birkaç kişi daha buna kıkırdayınca Tony neredeyse Bucky'nin üstüne atlayıp 'gerçek' bir kavganın başlangıcı olacaktı ama siyahi bir çocuk gelip Tony'nin kolunu tuttu hemen. Rhodey kimsenin duyamacağı kadar kısık sesle Tony'nin kulağına bir şeyler mırıldandırken, Bucky dudağında yeşeren ufak bir sırıtışla esmer çocuğa bakmayı sürdürdü.
Bucky Barnes zaten çoğu zaman kafasına göre sorun çıkarmayı seven biriydi ama Teddy, Stark'a 'öylesine' bulaşma cesareti gösteren birini görmemişti bugüne dek. Her açıdan mantıksız ve gereksizdi. Tony pek çok kişinin nefretini kazanmış olsa bile insanlar kendi kafalarını ağrıtmamak için Tony'e bulaşmazlardı. Bucky'nin aptal olduğuna karar verdi Teddy.
Rhodey'in kulağına fısıldadığı şeyden sonra Tony şimdi daha sakin görünüyordu ama yine de kaşları rahatsızlığını belli etmekten çekinmeden sonuna kadar çatılmıştı. Teddy onu kavgadan alıkoyan şeyin ne olduğunu merak etti.
"Pekala, herhangi bir atakta bulunmayacaksan gidiyorum." Bucky Tony'nin yanından geçerken mırıldandı.
Fakat Tony onu kolundan sertçe tutup durdurdu. "Arkadaşının kuyruk acısını bir daha benden çıkarmaya kalkışırsan kendini okulun kapısında bulursun."
Bucky duyduğu şeyle rahat tavrı tamamen yok olmuş, dişlerini birbirine bastırmıştı. "Sense bir daha Steve hakkında konuşursan, kendimi kapının önünde bulmadan önce senin yüzünü dağıtacağımdan emin olabilirsin."
Tony Stark'ın tehdidine tehditle karşılık vermek mi? Pekala. Teddy, listenin ilk sırasına kimi koyacağını çoktan bulmuştu.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro