25
changbin'in eli, minho'nun yurt odasının önünde dikilirken telefonunu sımsıkı kavramıştı, sürekli deneyip görmezden gelinmesine rağmen minho'yu tekrar arayıp aramaması gerektiğini düşünüyordu.
derin bir iç çekti, dışa verdiği nefesi sabahın soğuk havasında belli oluyordu. giydiği kalın siyah kazağına rağmen hiç üşümediği kadar üşüyordu.
son zamanlarda minho onu uzaklaştırmak için farklı yollar bulup aramalarına ya da mesajlarına cevap vermediği için daha az ziyarete gelir olmuştu.
"sence direkt odasına mı girmeliyiz?" seungmin'in sesi changbin'in zihnine nüfuz ederken gözlerini kırpıştırdı ve arkadaşının bakışlarına karşılık verdi.
"evet... belki de. ama ne zaman odasına dalsak sinirlendiğini biliyorsun."
seungmin dudaklarını büktü ve iç çekti. burnunun kemerini ovaladı. "şu anda başka bir seçeneğimiz var mı ki? eğer kendimiz içeri girmezsek bize asla kapıyı açmayacak. geçen gün ne olduğunu hatırlıyorsun değil mi?"
"evet," dedi changbin başıyla onaylayarak, seungmin'in sözleri mantıklı gelmişti. "sanırım."
changbin onayladıktan sonra seungmin eğildi ve genelde dekorasyon için yerde duran paspasın yumuşak kenarını kaldırdı.
uzun boylu çocuk altına iliştirilmiş anahtarı almak için hiç zaman kaybetmedi ve hızla kapının anahtar deliğine yerleştirdi. küçük bir klik sesiyle kapıyı ittirerek açtı ve ikisi de önlerine açılan odayı incelediler.
gözlerine inanamadılar. odanın içindeki çoğu mobilya rastgele etrafa saçılmış gibiydi, kıyafetler her yerdeydi ve lavabodaki kirli bulaşıklara asla dokunulmamıştı.
normalde changbin ve seungmin bu kadar şaşırmazlardı, sonuçta onlar da beş parasız üniversite öğrencileriydiler ve bırakın yurt odalarını kendilerine bile zor bakıyorlardı ama minho gibi birisi böyle değildi.
minho genelde çok, çok temiz birisiydi.
"siktir ne oldu burada?" dedi seungmin sessizce küfrederek.
changbin hızla minho'nun yatak odasına doğru ilerlerken arkadaşını dinlememişti bile.
kapı hafifçe aralıktı ki bu da garip olan şeylerden bir başkasıydı çünkü minho yurt odasındaki kapıları çok nadir açık bırakırdı. her zaman düzenli olan birisiydi.
changbin açık kapının arasından bakarken göreceği şeyden biraz korkuyordu.
fakat odaya adımını attığında donakalmıştı.
minho'nun odası darmadağındı. yatağının yanındaki şifonyerin üzerindeki eşyalar darmadağındı ve yastıklarıyla birlikte birkaç tişörtü yerdeydi.
minho yatakta yatıyordu, kendisini dağınık örtülerin altına gizlemiş ve siyah saçları yüzünün büyük bir kısmını gizliyordu.
"minho...?" diye seslendi changbin hafifçe, sesi neredeyse fısıltı gibi çıkmıştı. o anda seungmin yanına geldi. sadece yüzündeki ifadeden minho'nun odasındaki karşılaştığı görüntüyle ne kadar şaşırdığı belli oluyordu.
minho, changbin'in sesine tepki vermemişti ve birkaç saniye boyunca ikisi de ne yapacağını bilemeden öylece dikilmişlerdi.
ama bir şey yapmalarına gerek kalmamıştı çünkü birkaç saniye sonra minho yavaşça kıpırdanmaya başlamıştı. kısık gözlerinin arasından kısa bir bakış attı ve changbin ve seungmin'in orada dikildiklerini görünce hızla bakışlarını kaçırdı.
"gidin, hiç havamda değilim." sesi boğuktu hatta neredeyse hırıltılı çıkmıştı.
"minho–" diye başladı seungmin sözlerine ama minho sözünü böldü.
"size gitmenizi söyledim. hem odama nasıl girdiniz siz?"
"biz... biz paspasın altındaki anahtarı kullandık," dedi changbin boğazını temizleyerek, "ama bunun için özür falan dilemeyeceğiz. minho bugünlerde neyin var? odanın ne kadar dağınık olduğunu gördük ve senin etrafı öylece dağınık bırakmayacak birisi olduğunu biliyoruz."
minho cevap vermedi.
"minho, seni hazır olmadığın bir şey için zorlayamayacağız," dedi seungmin birkaç saniye sonra, "ama senin için gerçekten ama gerçekten endişeleniyoruz. bu günlerde hiç yok gibisin."
minho'nun bakışlarını kaçırmasına rağmen changbin ve seungmin minho'nun titrediğini görebiliyordu.
seungmin bir adım atarak yaklaştı. "minho..."
"gitmeniz gerek." duraksadı ve ardından burnunu çekti. "sizinle sonra konuşacağım, söz veriyorum. ama şu anda sadece dinlenmek istiyorum."
"iyi de uzun süredir dinleniyorsun--"
seungmin susması için bir elini changbin'in omzuna koydu.
"pekala minho," dedi seungmin. "sonra konuşuruz. ama unutma ki seni önemsiyoruz, tamam mı? hepimiz seni önemsiyoruz ve seni böyle görmekten nefret ediyoruz."
arkadaşı olarak gördüğü iki erkek odasından çıkarken bile minho cevap vermedi. artık yakınında olmadıklarına emin olduktan sonra ilk göz yaşlarının dökülmesine izin verdi.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro