Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

35




minho'nun parmak uçları kaşınırken bir şeyi, herhangi bir şeyi tutmak için can atıyordu ama ifadesiz kalmaya çalışırken yatağın üstünde kaskatı kesilmişti.

odanın içindeki tek camdan içeri giren soğuk hava cildini sararken her yeri ürpermişti. buz gibi ürperti sırtına yayılıp omurgasından tırmandı.

minho gözlerini sertçe kapatırken zihninin tüm köşesini karanlık kaplamıştı. etrafına sardığı battaniyenin onu soğuktan korumasını umarak örtüyü elleriyle iyice bedenine sardı.

gökyüzünde aniden bir şimşek çakınca odayı aydınlattı ve ardından duyulan gök gürültüsüyle minho'nun bedeni titremeye başladı.

titreyen ellerini göğsünün üzerinde yumruk yaparken şimşeğin tekrar çakmasıyla tırnaklarının etine geçtiğini hissetti. sağanak yağmurun toprağımsı kokusu burun deliklerini doldururken şiddetle çarpan kalbini sakinleştirmek için elinden geleni yaptı.

gök bir kez daha gürledi ve minho korkuyla inledi. elleri göğsünden kulaklarına doğru çıktı ve sesleri engellemeye çalıştı. gök gürültülü fırtınadan her zaman nefret etmişti.

"minho..."

aniden delici fısıltıyı duyduğunda gözlerini kocaman açarken korkutucu derece tanıdık gelen sesin ne taraftan geldiğini bulmaya çalıştı.

açık penceresinin önünde gözüken belirsiz gölgeyi görünce boğazına kocaman bir yumru oturdu. gözleri korkuyla büyürken gölgenin daha da büyüyerek insansı bir şekil alışı tüm vücudunun kas katı kasılmasına sebep olmuştu.

"minho, çok kötü şeyler yaptın..."

minho tek kelime edemiyordu ve gölge gittikçe yatağına yaklaşırken tüm vücudu titriyor fakat kılını kıpırdatamıyordu.

"beni bırakmaya çalışma minho. yapamazsın." derin ses, buz gibi hissettiren loş ışık kollarına ve elmacık kemiklerine, oradan da tam dudağının altına doğru yansırken minho'nun odasının duvarlarında yankılandı. "bana ihtiyacın var minho. ve seni seviyorum."

"ji-jisung..." dedi minho kekeleyerek, gölge onu yakınına çekip ölümcül bir soğukla sarmalarken cümlesinin devamını getirememişti.

bir sebepten ötürü minho'nun gözlerinden yaşlar süzülürken çenesinin altından damlamaya başlamıştı.

"ah, ağlama minho. senin gibi sevimli yüzü olan biri ağlamamalı." soğuk dokunuşun gözlerinin altından yaşları sildiğini hissederken minho asla kıpırdayamamıştı.

kalp atışları o kadar gürültülüydü ki duyabildiği tek şey kalbiydi ve ciğerleri yanıyor gibi hissediyordu. nefes almak imkansız gibiydi ve soğuk gölge dudaklarının üzerine dokunup onu öperken göğsü kontrolsüzce inip kalkıyordu.

o an çok büyük bir korku minho'yu kapladı. korkudan ve acıdan vücudu sarsılıyor ve başı zonkluyordu. sanki hiçlikle dolu bir boşlukta boğuluyormuş gibi hissediyordu.

"beni asla bırakamazsın minho. biz sonsuza kadar beraber olacağız..."

minho uzanıp kaçmak istiyordu ama etrafını sarmalayan korkunç hisler onu gittikçe dibe çekiyordu.

alamıyorum...
nefes alamıyorum...
nefes alamıyorum!

minho yatağında oturur pozisyona gelip derin bir nefes aldı, vücudu ter içinde kalmış ve düzensiz atan kalp atışlarıyla göğsü inip kalkıyordu.

gözleri çılgınca herhangi bir gölge belirtisi ya da az önce deneyimlediği şeyin gerçek olduğuna dair bir şey görebilmek için odasını taradı ama odası her zamanki gibi gayet normal gözüküyordu. yağmur da hala yağıyordu.

minho her ne kadar iğrenç bir kabustan başka bir şey olmadığını biliyor olsa da telefonunu aramak için yatağından kalkmakta zorlandı. ayakları buz gibi yere değer değmez dizleri güçsüzlükle kıvrıldı çve yere düştü.

baş ağrısı tekrar kendisini hissettirmişti, sert ağrı tüm hislerini ele geçirirken inledi.

telefonum, telefonum, telefonum nerede?! diye düşündü minho hızla, ayakları ayağa kalkmasına izin vermediği için yerde emekliyordu.

kalbi hala deli gibi çarpıyordu ve tüm duvarlar üzerine geliyormuş gibi hissediyordu. boğazını demir bir el sıkıyormuş gibi hissederken yutkunmakta zorlandı ve görüşünün bir kısmını siyah noktacıklar kaplamaya başladı.

"telefonum nerede?!" diye bağırdı minho, görünürde telefonunu göremeyince dudaklarının arasından bir hıçkırık kaçmıştı. oda aşırı karanlıktı ve ışığı açmak için ayağa bile kalkamıyordu. "te-telefonum..."

onu içinde bulunduğu durumdan kurtarabilecek tek şeyi çaresizce ararken sıcak göz yaşları yanaklarından süzülüyordu çünkü yalnız ve tehlikede hissediyordu.

gözünün kenarıyla bir ışığın parladığını görünce anında ilgisini çekti ve bir şekilde yatağının altına giden telefonuna ulaşmak için kolunu uzattı.

seungmin'den cevapsız arama gelmişti.

titreyen parmaklarıyla minho telefonunun şifresini girdi ve arkadaşını geri arayıp telefonu sağ kulağına götürdü. telefon çalmaya başlayıp arkadaşının tanıdık sesini duymasıyla mutluk gözyaşları akmaya başlamış ve görüşü bulanıklaşmıştı.

"minho, iyi misin? yağmur şiddetlenince senin için endişelendim o yüzden aramak istedim... minho? minho, sen iyi misin?"

minho oturup dizlerini kendine çekerek yüzünü dizlerinin arasına gömdü.

"minho, sen... sen ağlıyor musun?"

minho cevap veremiyordu. sadece her zamanki gibi acınası bir şekilde ağlayıp hıçkırmaya devam ediyordu.

"minho şu anda yanına geliyorum, beni duyuyor musun? sakın aptalca bir şey yapma tamam mı? oraya geliyorum."

minho cevap vermedi. yorgun hissediyordu. her şeyden çok, çok yorulmuştu.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro