9. Bölüm "Kalbin Çığlıkları"
Nasılsınız? Çok fazla diyecek bir şey yok aslında bölüm isteyen 1 kişi olsa bile o kişiyi kırmak istemem ve artık burada olduğuma göre yeni bölüm gelebilir. Yine biraz geçmişe gideceğimiz bir bölüm olacak. İyi okumalar.
Bu sefer bölüm Şarkısı Orkun'a ait. Tam onluk.
Kahraman Deniz - Böyle Sever Mi?
🕊️
20 Eylül 2016
Koskoca bir hafta...
Ruhumun tamamen acı çektiğini hissederken bedenimi haraket bile ettiremiyordum. Ölmüş gibiydim ama ölmemiştim de. Bulanıktım. Zihnim, ruhum, her şeyim.
O beni öpmüştü.
Zihnimde bir haftadır dönen o kelimeler beni mahvediyordu. Kurtuluşu olmayan bir şey gibiydi onun sevgi dolu sözcükleri gibi zehirdi bu öpücük bana. Zordu. Zorlaydı. Ölümdü. Ondan ne kadar nefret ettiğimi bir kere daha iliklerime kadar hissetmiştim. Kendimi mahvetmek bir işe yaramıyordu ama daha ne kadar mahvolabilirdim ki zaten bu denli altüst olmuşken?
Bir hafta. Odamdan çıkmadığım o bir hafta. Onun yanında geçen yıllardan daha uzun gelmişti bana. Odama getirdiği yemeklerden birkaç kaşık alıp bırakıyordum. Yemesem ölecektim. Şayet ölmek umurumda bile değildi ama onun yanında onun yatağında ölmek en son isteyeceğim şeydi. Zaten ömrümü çalması en berbat şeyken bir de ölümüme sebep olmamalıydı.
Yorganın altında bedenim kaybolmuştu. Perdeyi bile açmamıştım. Dudaklarım o kadar kurumuştu ki birbirine yapışmıştı. Zaten o gün, beni öptüğü için dudaklarıma kadar liflediğim bedenimde fena yaralar oluşmuştu, daha yeni yeni iyileşiyordu. Bana her gün krem sürmek için geliyordu. Aptal, ben yatak başlığına kafamı yapıştırırken o nazikçe çenemi tutup dudaklarıma dokunuyordu zehirli parmakları ile. Nazik olması hiçbir şeyi ifade etmiyordu çünkü yaraların sahibi oydu.
Yine o anlardan birine hapsoluyorduk. Gelmişti. Odanın kapısını kilitlediğim için anahtarları da almıştı. Mavi gözlerini üzerime diktiğini hissediyordum. Elinde yine o bakım tepsisi vardı camın cama vurma sesi kulağıma silah sesi gibi geliyordu. Sanki birazdan ölecektim.
"Ben geldim."
İyi halt ettin göt herif.
Kafamı ona çevirdiğimde ruhsuz gözlerime bakıp üzülmesini istedim bir an. Sonrasında iç sesim bu düşünceye kahkaha attı. Onun ruhu ve duyguları yoktu. Bana karşı sürekli söylediği o sevgi kelimesini unutalı da yıllar olmuştu. Bunu biliyordum.
Yatağın ucuna oturduğunda kalçası bacağıma değdi. Hızla bacağımı kendime çekmeye çalışırken beni tuttuğunda bütün tüylerim diken diken oldu. Bacağımı çekmeye çalıştığımda bastırdı. Yorgan ve yatak arasında sıkışmış bacağımı kurtarmaya çalışırken korkudan küçük dilimi yutacak gibi hissediyordum. "Bırak beni Allah'ın belası."
Tutuşu hafiften gevşese bile bacağımı tamamen bırakmadı. Yüzünü yüzüme hafiften yaklaştırdı. Kendimi yatak başlığına daha çok bastırdım. "Öldüğümü fark etmiyor musun?" fısıltımı duyduğuna bile emin değildim. Ani bir cesaret ile gözlerimi onun mavi gözlerine çevirdim. Zehirli okyanus gözlerine. "Bunu sen kendin yapıyorsun. Kendini mutlu olmaya yormuyorsun." dudakları kıvrılırken eli yanağıma geldi ve baş parmağı ile yanağımı okşamaya başladı. "Ben psikopat değilim. Sana her şeyi vaadediyodum. Mutlu bir aileyi. Mutlu bir adamı. Mutlu bir kadını. Bunlar olursa da özgürlüğü."
Hayır aptal sen tam bir psikopatsın.
Sözleri umurumda değildi. Bana zorla güzel bir hayat sunamazdı. Yaptığı bunca şeyden sonra ona mutlu bir aile veremezdim. Yapabilsem bile bunlardan sonra gelecek özgürlük bile olmazdı. Zorunluluk olurdu. Kendini kandırmak konusunda on numara bir adamdı. Onun haricinde ise sıfır bile değildi. Böyle yapmasa, beni zorlamasa normal üniversite arkadaşım olsa belki bir süre sonra onun ile geçirdiğim vakitten keyif alabilirdim. Şu anki karakteri yüzünden düşüncesi midemi bulandırsa bile belki normal birisi olsa onu sevebilirdim. Ama belkiler ile hayat sürmüyordu. O bir manyaktı ve ben ondan nefret ediyordum.
"Normal değilsin." Bacağımda ki elini son kalan kuvvetim ile ittirdim. "Bana esareti değil normal insanlar gibi sevgiyi verebilirdin." tepsideki kremi hızla aldım ve parmağıma yeterli miktarda kremi aldım. "Normal bir şekilde beni sevsen seni sevme ihtimalim olabilirdi. Ama sen ne normalsin ne de sevgiyi biliyorsun." Hızla kremi dudaklarıma sürdüm ve parmağımda kalan kremi de tepsideki peçeteye sildim.
Orkun hâlâ yüzüme mal gibi bakarken siniri damarlarımda hissediyordum. Hafiften tebessüm ettiğinde sahte bir gülümseme gönderdim ona ve tekrardan ifadesiz bir hale büründüm.
"Seni ne kadar sevdiğimi göremeyecek kadar körsün sen." yataktan kalktı ve ellerini sarı saçlarının arasından hızla geçirdi.
Bu hareketleri felaketin haberiydi.
"Kendini beni sevmemeye odaklamışsın sen. Senin için ölüyorum burada. Her şeyi göze aldım. Para, mal, araba hiçbir şey umurumda değil. Sadece beni sev her şeyden vazgeçerim. Her şeyden. İstediğin gibi bir adam olurdum." Kahkahası odayı doldurdu. Gözleri tekrardan beni buldu ve siniri, öfkeyi gözlerinde gördüm. "Sürekli beni suçladın." daha çok bağırdı. "Seni sevdiğim için."
"Sevmek bir odaya kapatmak ise sikeyim öyle sevgiyi Orkun." hızla ayağa kalktım ve ellerimi hızla göğsüne vurup onu yere düşürdüm. Buna şu son 1 haftadan sonra şaşırsam bile kendime bile fark ettirmemeye çalıştım. "Sana dediklerime karşılık bana dediklerine bak. Sen busun. Hasta bir adamın teki ve benim hayatımı mahvediyorsun. Her bokun var. Her şeyin." parmaklarım ile tek tek saymaya başladım. "Paran var. Evin var. Araban var. Nefret etsem bile güzel bir yüzün var. Fiziğin var boyun var. Her şeyin var ama lanet olası bile aklın yok. Kalbin yok. Benim için attığını söylediğin o kalbin katran kaplı senin. Sen sadece dışı süslü göz alıcı bir mankensin. İstediğin en güzel kızları elde edersin ama içindeki insan, insan demeye bile bin şahit zehirli bir yılansın. Güzel olsan neye yarar, ruhun yok. Ruh güzelliğin yok." yüzüne tükürürcesine konuştuğum kelimelere karşılık yerden kafasını kaldırmış beni izliyordu.
Uzun bir süre yüzüme baktı. Gözlerimi çekemedim. Sinirli gözleri bir anlığına ağlayacakmış gibi oldu ardından bunu yanlış fark ettiğimi gördüm. Hızla ayak bildiğimi tuttu ve beni yere düşürdü. Sırtım hızla yere çarparken nefesim kesildi. Yanıma geldi ve bileklerimi yere kenetledi. Yüzünü yüzüme yaklaştırırken konuştum. "Aynı şeyi bir daha yaparsan kendimi öldürürüm."
"Yapmayacağım." Bileklerimi hafiften bıraktı. "Ben sana kıyamıyorum Ahu. Sana gelince her şey duruyor."
"Keşke olduğuna iddia ettiğin şu kalbinde dursa." yerden kalktım ve yatağın üzerindeki tepsiyi eline tutuşturdum. "Açtığın yaraları tedavi etmek için gelme. Hiçbir faydası yok."
Elindeki tepsiyi yere fırlattı. Olduğum yerde sıçradım. Tepsi elini kesmişti ve krem rengi halıya avucundan kan damlıyordu. Yüzüne baktığımda acıya dair hiçbir şey, bir mimik bile yoktu. Sarı saçları gözlerinin önüne düşmüşken hızla nefes alıp veriyordu. Mavi zehir gözlerini gözlerimden çekmiyordu. İşte bedenimdeki adrenalin şimdiki sebebi korkuydu. Onun üzerine fazlası ile gitmiştim. Sinirlenmişti ve o sinirlenince bana vurmasa bile her şeyi kırıp dökecek hale gelebiliyordu.
"Keşke beni sinirlendiren değil sakinleştiren olsan." verdiği nefes saçlarını dalgalandırdı. "Keşke sürekli yara açanın ben olmadığımı fark etsen. Senin de av değil avcı olduğunu görsen." yaralı elini sıktı ve akan damlalar daha hızlı yere dökülmeye başladı. "Olmadığını söylediğin kalbimin şu elimden farkı yok. Sevgisiz büyümüş ve sürekli kanayan bir kalp söylediğin gibi katran değil. Sevgiye aç." sağlam elini saçıma doğru getirdi ve yüzüme düşen saçları geri çekti. "Sana ihtiyacım vardı. En çokta sana." saçlarımı daha çok geriye doğru çekti. Canımı yakmamıştı ama korkmuyor da değildim. "Sadece beni sev istemiştim."
Onun ile insan gibi konuşsam da bir şey değişmeyecekti ama gözünü döndürmek istemiyordum. Ona birkaç dakikalık insan muamelesi yapıp odadan siktir olmasını istiyordum.
Saçımı tutan elini elim ile tuttum ve yere indirdim. Bir saniye bile elini tutmak istemiyordum ama o elimi bırakmadı. Parmaklarımı geri çekmeye çalışırken o bana yaklaştı. Kafasını omzuma gömdü. Sarılmadı sadece öyle durdu. Yüzümü buruşturdum. Bu anın fazla uzun sürmemesini istedim. Bana sarılmasından nefret ediyordum. Sormadan hareket ediyordu. Onun ile değil sarılmak aynı ülke de nefes bile almak istemiyordum.
Elimi karnına koyup onu da hafifçe ittim. Hiçbir şey demediğimde dolmuş gözleri ile bana bakıyordu. Gören onu melek zannederdi. Ama 1 hafta önce aynı durumda ben vardım ve ona melek diyenler şeytandan daha beter olduğunu anlarlardı.
Yaralı avucunu açtığında midem kalktı. Elini bana uzattı. "Tedavi etme sırası sende."
Celladını kim tedavi etmek isterdi ki?
Kafamı hayır anlamında salladım ve yatağa oturdum ama o gitmedi. Banyoya doğru adım attı. Ne yaptığı konusunda en ufak bir merakım yoktu. Sadece bir an önce gitmesini istiyordum. Beni fanusumda yalnız bıraksın istiyordum. Ben kendi kendime düşüncelere dalmış iken çeşmeden akan su sesi kendime getirdi beni. Orkun suyu açmış muhtemelen elini yıkıyordu. Su kapandığında birkaç çekmece sesi onu takip etti. En sonunda banyonun kapısı açıldığında ilk yardım çantası ile bana geldiğini gördüm. Yatağa oturdu ve ağzı açık çantayı bana uzattı. Çantayı istemeyerek elime aldığımda karanlık mavilere diktim gözlerimi. "Elini sarar sarmaz odadan defolacak mısın?"
Kafasını olumlu anlamda salladığında yaralı oluşuna aldırış etmeden hızla elini çektim. Yüzünü ekşittiğinde sadistçe olsa bile bundan zevk aldım. Ondan daha sadist olamazdım. Hızla tekrar kanayan yarasını temizleyip sardım bantla da yapıştırıp çantayı ona uzattım ve yatağın diğer ucuna gidip arkamı döndüm.
"Teşekkür ederim sevgilim."
Kafamı ona çevirdim ve kapıyı işaret ettim. "Git artık."
Kapıya doğru gittiğinde dönüp bana baktığını hissettim. Ona baktığımda hislerimin yanılmadığını anladım. Ölümü hissettiren o gülüşü dudaklarındaydı. "Her zaman böyle konuşamazsın biliyorsun değil mi? Ben izin verdiğim kadar varsın."
Yataktan kalktım ve sırtımı yasladım. Güldüm. "Bir gün buradan gideceğimi biliyorsun değil mi? Hiç beklemediğin bir anda bir bakıyorsun yok olacağım." kaşlarımı yukarıya doğru kaldırdım ve bu sefer dişlerimi göstererek güldüm.
"İstersen dünyanın öteki ucuna git, seni her zaman bulurum." açtığı kapıyı tekrardan kapattı ve bu sefer o dişlerini göstererek gülümsedi. "Bir gün eğer kaçarsan hatırla. Nerede olduğunu biliyorum dediğim zaman bu anı hatırla sevgilim. Çünkü ben her zaman seni bulurum."
23 Mart Günümüz
"Bir gün eğer kaçarsan hatırla. Nerede olduğunu biliyorum dediğim zaman bu anı hatırla sevgilim. Çünkü ben her zaman seni bulurum."
Sözleri çığlık misali kulağımda yankılanıyorken Mahir'in sesi arkada melodi gibi kalıyordu. Yüksek sesle bağırıyordu ama o kadar bulanıktı ki işitemiyordum. Aklım Orkun da ve söylediği şeyde kalmıştı. Seni bulacağım demişti. Çünkü her zaman seni bulurum...
Bulmuştu.
Haklıydı.
Transa girmiştim sanki. Hızla kollarımdan tutan eller beni güçlükle sarstı. Bulanık geçen birkaç dakikadan sonra Mahir'in sesi de yüzü gibi netti. Ela gözlerini bana dikmişti. "Artık gitmemiz lazım."
"Nereye?" bir şey demeden hızla kolumu tuttu ve beni merdivenlerden indirdi arabaya geldiğimizde ne olup bittiğini kavrayamadan yola çıktığımızı fark ettim. Bir ara kızların sesini duymuştum ama Mahir onlara bile cevap vermeden arabaya getirmişti beni.
"Nereye gidiyoruz?"
Mahir gözlerini bana çevirdiğinde hâlâ ondan bir cevap bekliyordum.
"Seni buradan uzak bir yere götürmem gerekiyor."
Yorgun gözler ile ona baktım. Şu an yapmak istediğim beni o beladan kurtarmak isteyen bu adama sarılmaktı. Gözlerim dolmuşken ağlamaklı sesim ile konuştum. "Bana neden iyilik yapıyorsun?"
Ağlamam onu şaşırmıştı. Gözlerimden yaşlar akarken ara ara bana bakıyordu ama hızlı gittiği için yola da dikkat ediyordu. "Sana iyilik yapmamı istemiyor musun?"
Burnumu çektim. Hiçte kibar değildim. Islanmış yanaklarımı ellerim ile kuruladım ve ona bakıp kafamı koltuğa yasladım. "Hayır çok iyisin. Sen kaba ve korkutucu gibi biri gözüküyorsun ama değilsin Mahir. Sen çok iyisin." Güldüm. "Orkun senin aksine sevimli cana yakın mükemmel birisi gibi durur ama psikopatın teki."
Arabayı yavaşlattı ve kenara park etti. Gözleri artık gözlerimdeydi. "San ihtiyacım yok deyip güçlü kadın havaları yapmayacağım. Kesinlikle ayakta kalabilirim ama onun çelme takabileceğine şahit olduk işte." derince bir nefes alıp verdim. "İyi ki varsın."
Gözlerimi tekrardan ona çevirdiğimde hâlâ bana bakıyordu. Dudaklarından fısıltı gibi "Sende." kelimesi döküldüğünde gülümsedim. "Hadi gidelim."
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro