3.Bölüm "Kurtuluş"
Bugün kurtulacaktım. 5 senedir esaretten beter bu hayattan bugün kurtulacaktım. Mahir denen bu adam belki iyi bir adam değildi ama Orkun olmadan her yerde iyi olabilirdim.
Gözlerimi karşımda oturan esmer adama diktim. Ufak parçalara böldüğü etleri temkinli biçimde yavaş yavaş yiyordu. Gözleri ile Orkun'un dinlediğini belli ediyordu. Ben ise onu uzun zaman önce dinlemeyi bırakmıştım. Kirpikleri gür ve uzundu. Orkun gibi hastalıklı bir sarışın değildi. Aksine ben buradayım diyen bir çekiciliği vardı ama benim için her şeyden önemlisi benim çıkış biletim olmasıydı.
Gözlerini hafif bir tebessüm ile bana çevirdiğinde ağzındaki lokmayı yuttu ve çatal bıçağı elinden bıraktım. "Tebrik ederim." anlamsızca ona baktım. "Efendim?" bu sefer onun suratında anlamaz bir ifade vardı. "Tebrik ederim diyorum. Evlilik teklifi almışsınız." Ah o muydu? Güldüm ve Orkun'a baktım. Masada olan elini tuttum ve tekrardan Mahir Ertekin'e çevirdim gözlerimi. "Teşekkür ederiz." Orkun güldü ve diğer elini kadehine götürdü. Kadehini havaya kaldırdı. "Güzel bir güne denk geldiniz Mahir bey." Mahir kadehini kaldırdığında bende kadehine uzandım ve havaya kaldırdım.
"Bize." dedi Orkun bana bakarak. Mahir de kafası ile onayladı. Ben ise güldüm. Kurtuluşuma.
Şaraptan bir yudum boğazıma akıttım ve kadehi geri koyup elimi Orkun'un nefret ettiğim elinden çektim. O ellerin bana dokunmasından nefret ediyordum. Ona da dokunmak zorunda kalmayacağım için Tanrı'ya fazlası ile dua etmem lazım.
"Siz ne iş yapıyorsunuz?" çatalımdaki lokmam tam ağzıma atacak iken boğazıma kocaman bir yumru oturdu. Çatalı tabağa bıraktım ve gözlerimi karşımdaki adama diktim. Orkun beni bıraksaydı diş hekimi olacaktım. "Ben çalışmıyorum." dedim. Yüzümdeki buruk tebessümü Orkun'un gördüğüne emindim. Umurunda mıydı acaba? Gözlerimi hafiften ona çevirdiğimde onun umurunda olan şeyin sadece tatmin olduğunu fark ettim. Yüzünde pot kırmadığım için oluşan bir tatmin gülümsemesi vardı.
Kimseden ses çıkmadı. Herkes yemeğini yemeye devam etti. Çatalım ile etle oynarken aklım çok karışıktı. Karşımda oturan bu adam Orkun'a benzemiyordu. Kibar diyebilirdim ama buna güvenemezdim. Çünkü yabancılara karşı Orkun bu adamdan daha kibardı. Orkun'un yüzünden garip bir rahatsızlık okunurken bu adamda onu hissetmemiştim. Belki de tek çarem o kaldığı için kendime ona güvendiğim söylüyorumdur.
Çatalı tabağa bıraktığımda kafamı kaldırdım. Her ikisi de konuşmayı yeni bitirmişti. Yine onları dinlememiştim. Orkun bana bakarak gülümsedi. Ardından Mahir'e baktı. "İsterseniz bahçeye çıkalım." eli ile bahçeyi işaret etti. Mahir omuz silkti. "Bana hiç fark etmez." Bana fark eder. Ön bahçede oturur isek arabaya saklamam kesinlikle zor olurdu. Çünkü oturma alanı ile araba park yeri çok yakındı ve görünmem kesindi. Arka bahçede oturmak daha rahat olurdu.
"Arka bahçeye geçelim. Orası daha güzel." güzelliği zerre umurumda değil. Kendi çıkarımın peşindeyim baylar. Yine de her şeyden habersiz Orkun söylediğimi onayladı. "Evet. Katılıyorum." Orkun ayağa kalktığında Mahir ve ben de ayağa kalktım. Orkun önden giderken ben arkadaydım. Gözlerimi Mahir denen adama diktiğimde, o da gözlerini bana çevirdi. Kısa bir bakıştan sonra gözlerimi ondan geri çektim ve heyecan ile yürümeye devam ettim. Birkaç saat sonra bu kafesten kurtulacaktım.
Arka bahçeye geçtiğimizde Sermin hanım hazırladığı atıştırmalıkları getirdi. Bahçenin küçük masasına yerleştirdi. Bacağımı bacağımın üzerine attım ve derince bir nefes alıp verdim. Artık zamanın geçmesi lazımdı. Şimdi gidemezdim. 2 saat ortalıkta olamaz isem Orkun anında bir bahane bulur ve evi altüst ederdi. Beni göremeyince, bu adamın arabasında bulur ise onun gırtlağına yapışırdı. Onu öldürür diyemezdim çünkü bu adam öyle bir çıkışta sessiz kalacak biri değil gibiydi.
"Ben artık gideyim." gözlerimi hemen adama çevirdim. Bu beklediğimden erken olmuştu. Şimdi gitmemesi lazımdı. Planım suya düşmemeliydi. Neyse ki ben bir şey yapmadan Orkun konuştu. "Biraz daha kalın lütfen."
"En fazla 10 Dakika daha kalabilirim." adam tekrardan kalktığı yere oturduğunda gülümsedim. 10 Dakika. Kalan zamanımı bile öğrenmiştim. Bugün şans gerçekten de benden yanaydı. Şimdi zamanıydı. Tam zamanı.
"Ben birazdan geliyorum." ayağa kalktım ve Orkun'un oturduğu taraftan geçtim. Geçerken de onun omzuna dokunup gülümsedim. Bu ona bir avantajdı. 2 dakika sonra gelip beni aramaması içindi. Elimi ondan çeker çekmez suratımı astım ve içeriye doğru ilerledim. Kalbim heyecandan deli gibi atıyordu. Titreyen ellerimi birbirine bastırdım ve derince bir nefes alıp verdim. Mutfağa gittiğimde Sermin hanımı göremediğime sevindim. Hızla bıçak çekmecesine ilerledim ve orta boy bıçak alıp tezgahın üzerinde duran havlu kağıda sardım. Belimi kesmemesi için iyice sardım ve elbisemin kemer taktığım tarafına görünmeyecek bir şekilde yerleştirdim. Koridora çıktığımda boy aynasına baktık ve bedenimde bıçak belli oluyor mu diye baktım. Olmuyordu. Hızla ön bahçeye çıktım ve çalıların arasına sakladığım sırt çantamı da alıp Mahir Ertekin'in arabasına doğru ilerledim. Yavaşça arka kapıyı açtım ve şoför koltuğunun arkasına sıkışıp kapıyı kapattım. Kalbim ağzımda atar iken tek duyabildiğim heyecanlı nefes seslerimdi. Arabanın ışığı da sönmüştü ve karanlıkta kalmıştım. Nefesimi tuttum ve bunun ile mücadele ettim. Tek başıma karanlıkta durmaktan korkuyordum. Kolumdaki saate baktığında 2 dakika kaldığını gördüm. Eğer adam dakik ise birazdan burada olmalıydı.
"Sizi ağırlamak güzeldi." Orkun'un sesini duyduğumda kalbim korku ile atmaya başladı. Kucağımdaki çantama iyice sarıldım. "Ahu hanıma selam söyleyin." Mahir'in sesi çok yakından geliyordu. Arabanın şoför koltuğuna oturduğunda nefesimi tuttum. Koltuğa yerleşti. Koluma baskı yaptı. Kapıyı kapattı ve son selamlaşma faslından sonra arabayı çalıştırdı. Motorun sesini duyduğumda sevinçten gözlerim doldu. Gidiyordum.
Tekerlekler döndüğünde yola çıktığımızı anladım. Orkun denen nefretimi kazanmış olan belamdan kurtulmuştum.
"Görende iyilik timsali sanacak pezevenki." Mahir'in sesini duyduğumda başta beni fark etti zannedip korktum ardından bunu Orkun'a söylediğini anlayıp içimden sessizce güldüm. Çok haklısın Mahir Ertekin.
Koltuğun yanındaki ayarlama yerine uzandığını fark ettiğimde gözlerim irice açıldı. Koltuğu geriye doğru ittiğinde belime değen keskin bıçak ile dudaklarımdan inleme döküldü. Siktir! Koca bir siktir! Mahir birden durdu ve koltuğu öne doğru çekti. Ardından koltuğun arkasına doğru gözlerini çevirdiğinde beni görmesi ile birlikte sertçe yutkundum. "Sende kimsin?" ışığa uzandığında karanlığa alışmış olan gözlerim kamaştı. Tekrardan bana baktı. "Ahu?" hızla arabadan indi ve koltuğun arasında olan bana baktı. Elimden tutup beni aradan çıkardı. Belime batmış olan bıçağı çıkardım ve ona doğru tuttum. "Çabuk arabaya geri binelim." etrafa baktım. "Hâlâ çok yakınız. Gelecek."
Mahir ona uzattığım bıçağı elimden aldı ve belindeki silahı gösterdi. "Beni bunun ile mi korkutuyorsun?" bıçağın kanlı kağıdını çıkarıp çalılığa fırlattı. "Ayrıca haberin olsun. İnsanların tepkisine baktıktan sonra hareket edilir." elimi sancı ile yaraladığım belime götürdüm. Mahir'in gözleri oraya geldiğinde elimi çekti. "İyi misin?" eline kan bulaşmıştı. Belimde olan elini çektim. "Tek istediğim bir an önce buradan gitmek."
"Seni neden götüreyim de o adamı başıma bela edeyim?" gözleri gözlerimi tarar iken mantıklı bir cevap düşündüm ama yoktu. Benim için riske girebileceği bir sebep yoktu.
"Doğru düşündüm." eli ile arabayı işaret etti. "Geç arabaya. Yarana sonra bakarız. Kanaman çok yok. Muhtemelen kesik." Elimdeki peçeteyi bana verdi ve yaramı işaret etti. "Oraya baskı yap." Hızla arabaya geçtim ve koltuğa oturdum. Tek güvencem olan bıçağımda gitmişti.
Arabanın sürücü koltuğuna geçti. Ve hızla ilerlemeye devam etti. Onun hakkında ne düşünmem gerektiğini gerçekten bilemiyordum. Hislerim çok karışıktı. Orkun'dan kurtulduğum için olağanüstü bir mutluluk içindeydim ama bu adamın benden bir çıkarı olursa diye de korkmuyor değildim. Gözlerimi yarama çevirdim ve peçeteyi çekip baktım. Fena değildi en azından Mahir denen bu adamın da dediği gibi derin değildi. Sadece kesilmişti. Peçeteyi bir az daha bastırdım. Gözlerimi dikiz aynasına çevirdiğimde gözlerini buldum. Merakla bakıyordu bana. Neden burada olduğumu sorguluyordu, bakışlarından belliydi.
"Sende bir şeyler olduğu belliydi." direksiyonu sola doğru kırdığında arabanın içinde yalpaladım. Koltuk başlığının demirini tutup dengemi sağladım. Yüzüme yapışmış olan saçlarımı tek elim ile geriye doğru çektim. "Ne gibi?" bilmezlikten geldim. Ne demek istediğini merak ediyordum. Orkun'un yanında istemeden kaldığımı belli ediyor muydum?
"Mutsuz gibi." eli vitese geldi. Bir kademe daha arttırdı. "Anlat." derince bir nefes alıp verdi. "Öncesinde koltuğun arka cebinde peçete var oradan temiz peçete al." dediğini yaptım ve kanlı peçeteyi temiz peçeteye sarıp koltuğun üzerine koydum. Eskisi kadar kanamayan yaraya peçete bastırdım. Alnımda ter damlaları birikmişti. Canım çok acımıyordu. Gerilmemin sebebi bu adamın aklından geçenleri bilmememdi. Beni ona geri bırakırsa?
"Beni zorla tutuyordu." alayla sırıttı. "Tahmin etmiştim." gözlerimi kıstım ve sinirle dişlerimi sıktım. Komik miydi? Yumruğumu yüzüne geçirme isteğim göğsümde kabarmış iken bunu yapmamam için beynim beni uyardı. Teknik olarak şu an bana yardım ediyor gibiydi. Kendimi riske atamazdım.
"Nasıl tahmin ettin?" sırtımı koltuğa bir az daha bastırdım ve camdan karanlık gök yüzüne baktım. Kalın sesi kulaklarımı doldurdu. "Dokunmaktan kaçınmıyorsun. Aksine ona dokunuyorsun ama samimi değilsin. Gülüşlerinde zorlama var ve kelimelerin mesafeli. Yine de o bunları fark etmemiş. Usta bir yalancı değilsin ama kötü de değilsin." Demek insan analizi. Buna cevaben bir şey demedim.
"Beni otogara bırakır mısın? Ya da havalimanına?" Bunu yapması için bir sebep yoktu. Hatta başına Orkun gibi bir belayı almak onun için dezavantajdı. "Bunu yapmayacağım." gözlerimi ona çevirdiğimde yüzü sert bir ifadeye bürünmüştü. "Benim ile geleceksin." kalbim korku ile gümbürdedi. Onun ile nereye gidecektim? "Hayır. Gelmiyorum." arabanın kapısına doğru ilerledim. Ama köşeden arabanın hız ibaresine bakınca buna cesaret edemedim. İbre 160'ı gösteriyordu. "Seni iki seçenekten birisine bırakırsam ikisinde de bulur." direksiyonu bu sefer sola kırdı. "Tek sebebi bu mu?" bir şey demedi. Ben de demedim. Haklıydı. Beni bulabilirdi ama ömrümün sonuna kadar bu yabancı adam ile kalamazdım...
Gözlerim kapanmaya başladığında sert bir ses "Uyuma." diyerek beni uyardı ama saat 3 olmuştu ve ben istemesem bile uykudan gözlerim kapanıyordu. Araba birden durdu ve kapı sesi kulaklarıma ilişti. Gözlerimi zar zor açabiliyordum. Kapı açıldığında soğuk bedenimi ısırdı ve biraz olsun kendime geldim. "Üzerindeki hırkayı çıkar." arabanın arkasına doğru gittiğinde bagajı açtı. İçimi aniden korku kapladı. Gidecek bir yerim yoktu ama evden uzaktaydım. Orkun çoktan beni aramaya başlamıştı eminim ama bu adam da bana Orkun'un yaptığını yapar ise? Arabadan zar zor çıktım. Soğuk hava beni iyice kendime getirmişti. Orman yolundaydık. Ne yapacağımı bilmeden hızlı adımlar ile arabadan uzaklaştım.
"Kurtlara yem mi olmak istiyorsun?" sesi beni durdurdu. Arabadan bir adım ilerleyip peşimden gelmemişti. Gelmesi içinde sebep yoktu. O an anladım o Orkun gibi değildi. "Ölürsün." net sesi beni daha çok korkuya soktu. Ölümcül bir yaram yoktu aslında ama ölür müydüm gerçekten? Adımlarını bana doğru attığında kaçmadım. Tam önümde durdu ve yüzüme baktı. Kafamı hafifçe kaldırıp meydan okurcasına gözlerimi ona diktim. "Ölü birine söylüyorsun bunu." alayla güldü ve elini koluma koydu. Geri çekilmek için hamle yapacağım sırada belimde keskin bir acı belirdi ve inledim. "Ölmeyi çok kolay zannediyorsun." söylediği cümleyi anlayacak halim bile kalmamıştı. Gözlerim kapanacak gibi olduğunda bacaklarımın altında sert ellerini hissettim. Ayaklarım yerden havalandığında kafam onun göğsüne değdi ve mırıldandığı küfür kulaklarımı doldurdu. Arabanın içine bıraktığında beni zar zor araladığım gözlerim ile ona baktım. "Ölecek miyim?" eli ile sargı bezi yırttı. Gömleğinin boğazına dayanan birkaç düğmesini açtı ve kendini rahatlattı.
"Ölmeyeceksin." dedi ve beze batikon döküp belimdeki yaraya yaklaştı. Bezi belimde gezdirirken irkildim. Dişlerimi sıktım ve yaranın yangısına karşı koymaya çalıştım. Nefesi belimin yanına doğru çarparken bütün tüylerim şaha kalkmıştı. Nefesimi tuttum ve daha çok dişlerimi sıktım. Kırılacak gibi hissediyordum. Ağzımın içi uyuşmuştu. "Bitti mi?" gözlerimi onun saçlarına diktiğimde belime sargı bezi yapıştırdığını fark ettim. "Bitmek üzere." Ellerini belimden çektiğinde rahatça bir nefes verdim. Geriye doğru çekilirken gözlerini bana çevirdi. Bir şey demedi ve arabadan çıkıp ayaklarımı topladı ve kapıyı kapattı.
Ön koltuğa geçtiğinde tekrardan arabayı çalıştırdı ve benim ise gözlerim kapanmak üzereydi. Tekrardan arabanın sıcak havası bedenimi sarmıştı. Belimi havada duracak şekilde yattım ve gözlerimi ona çevirdim. Gözlerim kapanırken kendimi uykuya teslim ettim.
Gözlerimi açtığımda gökyüzü artık açık maviydi. Araba durmuştu. Kolumdan destek alıp kalktığımda hafif bir sancı ile yüzümü ekşittim. Arabadan çıktım ve etrafa baktım. Düzlük denize bakan bir yerdeydik. Sabahın erken saatleriydi. Gözlerim onu aradı. Hemen arabanın önündeydi. Adımlarımı ona doğru attığımda siyah gömleğinin kollarını kıvırmıştı ve dudaklarının arasında sigara vardı. Beni görünce ciğerlerine derince bir hava çekip verdi. Sigarayı parmağının arasına sıkıştırdı. Umursamadığını belli eden tavırla konuştu. "Orkun aradı."
O umursamıyor iken benim kalbim korku ile attı. Daha da hızlandım ve onun önünde dikildim. "Ne dedi?" sigarasını tekrar ağzına götürdü ve yavaş hareketler ile içmeye devam etti. Ardından biten sigarayı atıp söndürdü.
"Seni sordu."
"Ne dedi?" kalbimin kulaklarımda attığını hissediyordum. Bunların olacağını biliyordum ama ne olacağını bilmiyordum.
"Benim yanımda olup olmadığını sordu. Bende benimle olduğunu söyledim."
Ne?
Sinirle kaşlarım çatıldı. Tamam Orkun aptal değildi bu adam ile gittiğimi biliyor olmalıydı ama Mahir neden bunu kendi ağzı ile söyleyerek onaylamak zorundaydı? Yüzümdeki dehşet ifadesine bakarken kafasını eğdi ve yüzüme baktı. Kendimi geri çektim. Önemsemedim ve dudaklarını araladı. "Beni çok hafife alıyorsun Ahu Hayat."
Ona öylece bakarken soyadımı nereden öğrendiğini sormadım. Çünkü az önce kendi ağzı ile onu hafife almamam gerektiğini belirtmişti.
Peki şimdi ne olacaktı?
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro