Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

12.Bölüm "Teşekkür"

Merhaba canımlar ve merhaba hayalet okuyucular. Casper gibi dolaşmayın yahu azıcık konuşalım!

Yeni kapak nasıl olmuş sizce? Diğer kapak çok güzel ama 1 senedir onu kullanıyorum biraz farklılık iyidir.

Ayrıca benim kalemimden bilim kurgu okumak isterseniz Zihin Santrali'ne beklerim efendim.

İyi Okumalar lütfen yorum ve oylarınızı esirgemeyin seviliyorsunuz.

🕊️

"Yüreğimden dökülen her kelimeye adını sakladım. Geceleri seni sayıkladım..."

~~~~~

Kaçmadan 5 gün önce

Bu eve hapsolmuş ruhumu, girdiği girdaptan kurtarmak istiyordum. Boğazıma yapışan görünmez eller ile nefes alamıyordum artık. Orkun'un zehirli dokunuşlarını bedenimde hissetmek beni her gün öldürüyordu. Ruhum tükenmişlik sınırına yaklaşırken bedenim artık kendini çöp gibi hissediyordu. Bana dokunmasını istemiyordum. Lakin 5 senedir buradan hiçbir şekilde kurtulmamıştım. Kozlarımı değiştirmiştim. Farklı oynuyordum. Gençliğimin en güzel yıllarını yakıp küle çeviren bu adamdan gelecek yıllarımı kurtaracaktım. Paraya aç olup beni bu cehenneme hapseden bütün yandaşlarından nefret ediyordum. Sözünün eri olması gereken polisler, büyük adamlar, adalet önlüğünü giyip yemin edenler. Neden beni esir hayatına mahkum etmişlerdi? Bağırıyordum, her vakitte kurtuluş nareleri atıyordum. Kimse benim çığlıklarımı duymamıştı. Daha doğrusu kimse beni duymak istememişti.

Artık buna son verecektim.

Kulağımı daha çok kapıya yasladım. Orkun bir haftadır bu adam ile konuşuyordu. Adamı tanımıyordum ama duyduğum şeyler benim kalbimdeki umudu yeşertiyordu. Kurtuluş planları yaparken heyecandan uyuyamamıştım dün gece. Özgürlüğe aç ruhum kurtuluş anı için takla atıyordu resmen.

"Sizi cumartesi günü evimde ağırlamak isterim." dedi Orkun. Kalbim duracakmış gibi hissettiğimde onun endişeli gelen sesi yüzünden vazgeçeceğini düşündüm. Eğer vazgeçerse bütün hayallerim suya düşüp boğulurdu. Bu intihar olurdu.

Onaylama sesleri çıkarırken tekrardan konuştu. "5 gün sonra sizi bekliyor olacağım. Eşimle sizi ağırlamaktan mutluluk duyacağız." sahte dudaklarından dökülen eşim kelimesine kusmamaya çalıştım. Onu kabullendikten, doğrusu onu kabullendiğimi zannettiğinden beri beni birkaç kişi ile tanıştırmış, herkese de eşim demişti. Bu kelime her dudaklarından döküldüğünde karnıma okkalı bir yumruk yemiş gibi hissediyordum. Midem kasılırken oscarlık oyunculuk performansımı sergileyip gülümsüyordum. Onun dudakları çoğu zaman boynuma değerken kusmak istiyordum. Çoğu zaman nemli dudaklarının boynuma yaptığı baskıyı birkaç dakika boyunca boynumda hissederdim. O zamanlar boynumu saatlerce silmek isterdim. Bunun hissiyatı ağır bir darbe oluyordu insana...

Fazla şüpheci ve takıntılı olan Orkun'a yakalanmamak için kulağımı kapıdan çektim. Birkaç adım geriledim. Birazdan odadan çıkacaktı biliyordum. Hızla merdivenlere yöneldim ve daha yeni iniyormuş gibi yavaş yavaş adımlarımı geniş alana attım. Tahmin ettiğim gibi odadan çıktığında gözleri beni buldu. Mavi gözleri ışıltıyla parlarken sarı saçlarını elleriyle geriye doğru taradı. Bana doğru adımlarını atarken birazdan yapacağı her şeye şimdiden lanet ettim.

"Sevgilim." diyerek ilk yumruğunu geçirdi karnıma. Oysa ki sevgi onun dudaklarında ölüyordu. Sevgiye inancımı yitiriyordu. Böyle hissetmeme rağmen gülümsedim. Olabildiğince doğal olmaya çalıştım. "Sevgilim." diye tekrarladım. Ondan kurtulup birine aşık olursam şayet ona asla sevgilim demeyeceğimi kendime hatırlattım.

Orkun'un dudakları, dudağımın köşesindeki gamzeye kapanırken derin bir nefes alıp kokumu içine çektiğini hissettim. Midem altüst olmuşken elini belime koyup beni kendine doğru çekti. Kapana kısılmış gibi hissederken dokunduğu her yer zehre bulanıyordu. Bedenim kaskatı olmuşken ileri gitmemesini umdum. Hiçbir zaman fazla ileri gitmemişti. İstese bile buna asla izin vermemiştim.

Göğsü, göğsüme değerken nefes almayı kesmek istedim ona daha fazla yaklaşmamak için. Dudaklarını geri çektiğinde diğer eliyle alnıma yapışan sarı saç tutamımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Gözleri dudaklarıma kayarken mavi gözlerindeki arzu parlamasını hissettim. İstediğini almasına izin vermeyecektim.

Gözleri hala dudaklarımda iken öksürdüm. Yüzüne doğru öksürmem ile beni bırakıp bir adım geriledi. Yalandan öksürmeye devam ederken birazdan artarda gelecek sorulara hazırladım kendimi.

"İyi misin? Ciğerlerin dışarı çıkacak Ahu." eliyle sırtıma vurduğunda ona olan bütün nefretimi kusmak istedim ama tek yaptığım sahte gülümsememi ona göndermekti. Sadece 5 gün kalmıştı. İyi bir oyuncu olacaktım.

Elimi gömleğinin yakasına getirdim ve daha çok gülümsedim. Diğer elim ile yanağına dokunduğumda onu kandırmaktan zevk aldığımı hissettim. Aptal gibi dokunuşlarımın gerçek olduğunu zannediyordu. Onunla bir kukla gibi oynuyordum.

Elim saçlarına doğru kaydığında gözlerini bir anlığına kapatıp tekrar açtı. Bana gülümsediğinde tekrar yaklaşmak istedi ama bir kere daha onu arzularının doruklarındayken engelledim. Bir adım gerçi çekildim ve ellerimi ondan çektim. "Tuvalete gitsem iyi olacak." merdivenlere doğru yöneldim ve etrafa sinirle savurduğu küfre gülümsedim. Allah'ın manyağı.

Merdivenlerden yukarı çıkar çıkmaz odamdaki banyo yerine, en yakınımdakine gittim. Hızla kapıyı kapatıp kilitledim. En son kilitlemeyi unuttuğumda, altımda şort üzerimde sutyen vardı ve Orkun aç kurtlar gibi bana bakıyordu. O gün onu direkt banyodan kovmuş ve kapıyı kaç kere kilitleniyorsa o kadar kilitlemiştim. Bir daha da kapıyı kilitlemeyi unutmamıştım.

Aynanın karşısına geçtiğimde kendime bakmayı es geçtim. Kendimi detaylı incelemelerim uzun süre önce son bulmuştu. Çünkü bu artık ben değildim. Kendim olacağım güne kadar aynalara bakmak bile istemiyordum. Baksam bile uzun olmuyordu.

Bileğimdeki tokayı dalgalı saçlarıma dolayıp tepede topladım. Hızla elime sabun alıp tüm yüzüme sürdüm. Hızla ovalamaya başladım. Özellikle dudağımın kenarından öptüğü yeri o kadar çok ovaladım ki resmen kanatacaktım. Bol su ile yüzümü yıkayıp kısa bir süre kendim ile yüzleştim. Dudağımın kenarında hafif bir kızarıklık varken kendime yaptığım işkencelerin de son bulmasını istedim ama en çok Orkun'un sonunun gelmesi için dua ettim. Çünkü biliyordum ki o adam bu eve gelmezse benim tek kurtuluşum Orkun'un nefesinin son bulmasıyla olacaktı...

~~~~~

Günümüz

Islak sarı saçlarımı beyaz havluya sardım ve aynadaki görüntüme baktım. Peşimde hayatımın belası vardı ama resmen ışıl ışıldım. Çöküklüğü azalmış göz altlarıma parmaklarımı değdirdim ve dolgunlaşan yanaklarımda gezdirdim. Nereden geldiği belli olmayan bu hayat enerjim bana iyi gelmişti. Sanırım seneler sonra denize bakarak huzur bulmak yerine, sularında hayat bulduğum içindi bu güzel enerjim. Yüzme bilmesem bile Mahir'in yaptığı bu saçmalık beni mutlu etmişti. Ah ufacık şeylerden mutlu olan kalbim!

Saçımın suyunu yeteri kadar emen havluyu saçlarımdan çıkardım ve hızla taradım. Saçlarımı öyle bırakıp odadan çıktım. Gözlerim etrafta geziniyordu. Aslında Mahir'in görmek istiyordum. Çünkü şu an gerçekten mutlu olduğuma inanamıyordum. Ona bir teşekkür borçluydum. Bundan nefret etse bile o teşekkürü ona edecektim. O hayatıma güneş olmuştu. Ne kadar çok geceleri hüküm süren ay gibi gözükse bile karanlık olan bendim. Hayatımı aydınlatan oydu.

Köşedeki odanın beyaz kapısı açıldığında Mahir üzerinde gri bir tişört, altında siyah şort ile dışarı çıktı. Eliyle ıslak saçlarını karıştırırken kafamı yana eğdim ve ona tebessüm ettim. Kaşlarını çatıp "Ne var." dediğinde gülümsememe dişlerimi de kattım. Aramızdaki birkaç adımı katledip kollarımı onun bedenine sardım. Duştan yeni çıkmış soğuk göğsü yüzüme serinlik katarken ona daha sıkı sarılmak istedim ama yapamadım. "Teşekkür ederim." Gözlerimi kapatıp açtım. Onun bana sarılmasını beklemiyordum. Sadece ona sarılmaya ihtiyacım vardı. Bana yaptığı her şey için. Soğuk gözüken bu adamın altında yatan merhameteydi bu teşekkür.

Gözlerim holün gri duvarına dikili iken kollarını omzumda hissettim. Beni kendinden ayırdı ve geri çekilmeden çenemi tutup ona bakmamı sağladı. Dolmuş gözlerimi onun kehribarları ile çakışıyorken kaşları daha çok çatıldı. "Yanımda ağlak kız istemiyorum." gözümden düşen yaşa engel olamadım. "Gideyim mi o zaman?" bir adım geri çekildiğimde Mahir tekrar beni eski yerime geri çekti. "Saçmalama Umut." elleri yüzümü kavradığında yutkundum. "Ağlamanı gerektiren hiçbir şey yok. Neden ağlıyorsun?" sorgulayan gözleri ile bana bakarken gülümsedim. "Çünkü ben mutlu olmayı unutmuşken bana bunu öğrettin." çatık kaşları yumuşarken konuşmaya devam ettim. "O yüzdendi bu teşekkür. Sürekli teşekkür ediyorum diye kızıyorsun ama ne yapayım işte." gülümsediğimde dudaklarında oluşan gülücüğü gördüğüme yemin edebilirdim ama ellerini yüzümden çekip geri çekildi. Eliyle çenesini sıvazladı ve gözlerini benden kaçırdı.

Bir süre sonra tekrardan bana baktı. "Tamam hadi ağlama." merdivenlere doğru ilerlerken söyleyeceği son bir sözü varmış gibi bana baktı. Dudaklarını araladığında dökülecek sözleri bekledim ama geri kapattı ve hiçbir şey söylemedi. Merdivenlerden inmeye devam ettiğinde ne söyleyeceğini deli gibi merak etmeme rağmen sormadım. Zaten pandora gibiydi. Kendini çok ifade etmiyordu. O çekingendi. Bunu hissediyordum.

Ne yapacağımı bilemeyerek öyle kaldığımda midemin çıkardığı sesler ne yapmam gerektiğini bana hatırlattı. Kesinlikle yemek yemem gerekiyordu. Merdivenlerden inip mutfağı takip ettiğimde Mahir dolabın önünde durmuş bir şeyler arıyordu. Kapının eşiğine yaslanıp kollarımı göğsümde bağladım ve onu bakmaya başladım.

"Hay sikeyim böyle işi. Yiyecek bir şeyler almayı nasıl unutur bir insan?" Dolabın kapısını çarptı. Uzun boyum ile kapıda dikilmeme rağmen hâlâ beni görmüyordu. "Ulan açın önünde giden herifin tekisin. Kızı kurtarayım derken açlıktan ölüp gebereceksin. Kahramanlığında bir boka yaramayacak." gülmemek için kendimi zor tutarken onun kendisi ile olan samimi konuşmasına hayret ettim. Demek ki konu kendisi olunca bunu başarabiliyordu.

Sinirle arkasını dönmüş ve beni görmüştü. Dudaklarımdaki gülümsemeyi hemen sildim. Elini beline koymuş bana bakıyordu. "Kızım sende beni mi dinliyordun?"

Kafamı olumsuz anlamda salladım ama buna inanmamıştı. Yüzünde onu duyduğum için ufacık bile utanma duygusu yoktu. Tezgahın üzerinde duran telefonunu aldı ve cebine attı. Kapının önüne geldiğimde çekilmemi bekledi. Yana kaydığımda hızla dış kapıya doğru ilerledi. Geriye dönüp bana baktı. "Gelmiyorsun galiba?"

"Yo geliyorum." dedim ve peşine düştüm.

~~~~~

Markete geldiğimizde, Mahir hangi reyonlara gideceğini biliyor gibiydi. Makarna bölümüne geldiğinde birkaç paket makarnayı market arabasına attı. Daha sonrasında arabaya baktığında bu onu tatmin etmemişti. Birkaç paket daha attığında paketteki makarnalara diktim gözlerimi. 8 paket makarnayı ne yapacaktı bu adam? Ordu mu doyuracaktı? Bu düşüncemle birlikte kendi kendime gülümserken ifadesiz suratını bana çevirdi. "Komik bir şey mi var?" kafamı olumsuz anlamda salladığımda bana tepeden kısa bir bakış gönderdi ve market arabasını sürmeye devam etti. Cips reyonuna gelip bir paket cipsi arabaya attı ve birkaç garnitür ve konserve aldı. Makarnayı süslemek için lezzetli birkaç sostan da sepete attığında iyi bir iş çıkardığını fark etmiştim. En azından damak zevki hiç fena değildi. Orkun'un berbat bir yemek zevki vardı.

Telefonun yüksek zil sesiyle birlikte Mahir'e baktım. Cebindeki telefonu çıkarıp ekrana baktı. Gözlerini bana çevirdiğinde yutkundum. İki dakika onun adını bile anmak beni bulmasına yetecek gibiydi sanki.

Mahir telefonu açtığında nefesim tuttum. Telefonu kulağına götürdü ama onun sesini ve söylediklerini duyabiliyordum.

"Nasıl gidiyor Kıbrıs maceranız?" Orkun'un alaycı sesinin altındaki tehdidi hissedebiliyordum.

"Seni ilgilendirmez." diye düz bir cevap verdi Mahir.

"Ya demek öyle. Yanındaki kadın benim yalnız. Benim karım. Senelerdir benim." dudaklarından dökülen kelimeleri duyabiliyordum ve duyduklarım yüzümü buruşturmama yetmişti. Mahir gözlerini benden çekmeden cevap verdi. "O senin hiçbir şeyin değil. Senin eşyan ya da kölen değil. Şimdi kes o soktuğum sesini." Mahir onun cevap vermesini beklemeden telefonu kapatıp cebine soktu. Hâlâ bana bakarken. "Sen esir değilsin." diye ağzının içinden mırıldandı. Olduğum yerde ona öylece bakarken ne hissedeceğimi bilemedim. Hayatımda ilk kez benden başka birisi bana özgürlüğü söylemişti. Ben kendim sesli bile söyleyemezken az önce hayatımı mahveden adama özgür olduğumu söylemişti ve bu kuru bir lafta değildi...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro