5.Bölüm "Davet"
Keyifli okumalar dilerim. Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmezseniz de sevinirim.
🕊️
Beynimdeki damarlar sarmaşık misali birbirine dolanmış gibiydi. Elimi uzatsam ya tamamen koparacaktım ya da parmaklarım o karmaşa da düğüm olacaktı. Eskiden olsa hiçbir şeyden korkmuyorum derdim ama onun ile geçirdiğim nefret dolu 5 Yıl bana korku ne demek öğretmişti. Şimdi de korkuyordum hem de çok... Onun beni bulmasından, özgürlüğümün kısıtlanmasından, bu adamın bana onun yaptıklarının aynısını yapmasından...
Dolu gözlerim boş boş arka bahçeyi gören cama bakarken odanın kapısı birden açıldı. Olduğum yerde korku ile zıpladığımda Mahir'in kapı eşiğinde durmuş bana baktığını gördüm. Üzerinde lacivert düz bir tişört vardı. Kollarını birbirine bağladı ve eşiğe yaslandı. "Anlat."
Ne demek istediğini anlamadığımda, anlamsız bir surat ifadesi ile ona baktım. "Ne anlatayım?"
Eşikteki omzunun çekti ve adımlarını bana doğru attı. Yatağın ucunda durdu ve bana tepeden baktı. "Amacın, isteğin?"
Gözlerimi korkusuzca ona çevirdim. Korkmamam gerekiyordu. Yeterince korku ile karşı karşıya gelmiştim zaten. "Özgürlük."
Eğildi ve benim ile aynı boya geldi. Gözlerimin içine baktığında yutkundum. Kendimi geriye doğru çektim. "Orkun'dan zerre haz etmiyorum." yüzüme doğru bir az daha eğildi. Gözleri öldürücüydü. "Onun bana yolladığı, inime sokmaya çalıştığı bir kadın olmadığını bana kim söyleyebilir?" söylediği sözlere karşılık ağzım açık kaldı. Beni tehlike olarak mı görüyordu? Yaşadığım bunca şeyi ona anlatabilirdim ama kanıtlayacak bir şeyim yoktu. Orkun bana hiç zarar vermemişti. En azından bedenen. Psikolojik olarak en ağır zararları vermişti orası ayrı. Mahir ile onun arasında ne vardı ki ben ajan olabilirdim?
"İstediğini düşün. Onun ajanı gibi bir şey olsam özgür kalmak istemezdim." ayağa kalktım ve yerdeki çantamı aldım. "Öyle düşünüyor isen anında buradan gidebilirim." kapıya doğru ilerleyecek iken beni kolumdan tuttu ve yatağa tekrar oturtturdu. "Kumar masalarına meze mi olmak istiyorsun?" bu sefer o ayağa kalktı. Kalın sesi kulaklarımı doldurdu. "Belki iyi bir adam değilim ama yalnız bir kadını sokağa atmam."
Bir şey demeden yüzüne baktım. Sertçe yutkundum. "Bu akşam bir davet var. Bana eşlik etmeni istiyorum." dolaba doğru ilerledi. Fazlaca kadın kıyafeti gözlerimi doldurduğunda başkasının odasını sahiplendiğimi düşündüm. "Bu kıyafetler kimin?" kıyafetlere şöyle bir bakış attı ve dolabı kapattı. "Kız kardeşimin." elini ensesine götürdü ve kaşıdı. "Burada uygun bir şey yok. Öğlen gelir bir şeyler bırakırlar senin için."
"Şart mı?" derince bir nefes alıp verdim. Bir yere gitmek istemiyordum. Ama bana yardımcı olan, evini açan birini de çevirmek benlik değildi. Teknik olarak burada kalmayı ben istememiştim ama kalıyordum işte.
"Şart." dedi ve düz bir ifade ile odadan çıktı. Kapıyı sertçe kapattığında yüreğim hopladı. Ayağa kalktım ve kapattığı kapıyı kilitledim. Geriye doğru adımladığımda bunun bana mutlu hissettirdiğini fark ettim. Histerik bir nefes aldım. Bu bana farklı hissettirmişti. Ufacık bir kapı kilitleme...
Kendimi yatağa bıraktım. Ellerimi karnıma koydum ve tavana baktım. Üzerimdeki tişörtü aralayıp belimin yanındaki yaraya gözümü çevirdim. Hafiften bandajı açtım ve yaraya göz attım. Fena sayılmazdı. O kadar kötü değildi.
Belim yukarıya gelecek şekilde yattım ve gözlerimi kapattım. İyi olacaktım. Her şeye, herkese inat. Böyle hissediyordum. Biliyordum ki özgürlüğüme umut olacak çok şeyler vardı. Bir ay önce hayata dair hiçbir umudum yok iken şimdi kalbimde umut kıvılcımları vardı.
Olmalıydı.
Çünkü aksi takdirde yaşayamazdım.
🕊️
Odanın kapısının sertçe vurulması ve ardından daha yüksek ses gelmesi ile birlikte nefesim kesildi.️ Elimi deli gibi atan kalbime koydum ve sakinleşmeye çalıştım. Gözlerim kırık kapının önünde duran Mahir'e takıldığında, saçı başı dağınık halde gördüm onu. Derince bir nefes alıp verdi ve ardından burnunun kemerini sıktı. "Neden kapıyı kilitledin?" yerdeki kapının üzerinde birkaç adım attı. "Hadi kilitledin, neden iki saattir kapıya vuruyorum da açmıyorsun?"
Yattığım yataktan doğruldum ve ayağa kalktım. "Çünkü uyuyordum."
"Madem bu kadar derin uyuyorsun, neden kapıyı kilitliyorsun?"
Ona doğru yürüdüm ve çatık kaşlarım ile yüzüne baktım. "Çünkü hesap vermekten bıktım?" bağırdığımda eli çeneme geldi ve kafamı daha çok kaldırdı. Yüzüme yaklaştı. Gözlerini daha net görebiliyordum. Kalbim hızla atarken yüzüme doğru fısıldadı." Sesinin ayarına dikkat et." gözlerimi taradığında yutkundum. Elini yüzümden çekti. Aralık dudaklarından sesli nefes alış verişini duyuyordum. Bu kadar yakınımda olması beni rahatsız etti. Adımlarını kırılan kapıya doğru attı ve üzerine basarak hızla odadan çıkıp merdivenlere yöneldi. Kapıya doğru baktığımda, ucundaki büyük kutuya baktım. Kutuya doğru ilerledim ve elime alıp yatağın üzerine koydum. Üzerindeki kurdeleyi çözdüm ve içinden çıkan beyaz saten elbiseyi elime aldım. Ardından beyaz bantlı topuklu ayakkabıları da diğer elime alıp kutuyu yere koydum. Ciddi ciddi beni ilk günden bir davete götürüyordu.
Boy aynasından, gözlerim yansımama iliştiğinde kabarık sarı saçlarıma bakıp yüzümü buruşturdum. Duş almam lazımdı. Kendimi iğrenç hissediyordum. Çantamın ön gözüne sokuşturduğum iç çamaşırlarımı alıp odadaki banyoya girdim. Soyunduktan sonra duşa kabinin içine girdim ve suyu açtım. Buz gibi soğuk su gelmedi ile tüm bedenim titredi. Ardından diğer tarafı çevirdim ve su istediğim ılık kıvama ulaştı. Kendimi suyun altında bıraktım ve bütün her şeyin bitmesini diledim.
Suyun her zaman insanı rahatlattığını hissederdim. Orkun'un yanında ağlayamadığım zamanlar duşa girip ağlardım. Çünkü o her ağladığımda sebebini, nedenini her şeyini sorardı ve bu benim daha çok ağlamak istememe sebep olurdu. Dediğim gibiydi. O takıntılıydı. Kimse farkında değildi belki ama onu yaşayan ben farkındaydım.
Gözlerimi kapattım ve derince bir nefes alıp kafamı kaldırdım ve suların yüzüme akmasını sağladım. Nefes nefese kalsam bile her zaman iyi gelirdi. Beni onun dokunduğu her andan arındırırdı. Dokunmasına izin verdiğim kadar dokunurdu ama benim kalbim, bana hiç dokunsun istemiyordu.
Ondan şiddet görmediğim için diğer kadınlardan şanslı mı sayılırdım? Bilmiyorum. Orkun takıntılı olsa bile şiddet uygulayan birisi değildi. Bana bir kere vurmamıştı. Her zaman onu sevmemi beklemişti ama bu olmayacak bir şeydi. Çünkü benim ruhum özgürdü o ise esaret yaşatmayı seviyordu.
Yüzümü sudan çektim ve olduğum yerde yere çöktüm. Korkuyordum hem de çok... O kadar uzun süre hayatımı yaşayamamıştım ki yeni inananlardan bile korkuyordum. Şu an bir yabancının evindeydim. Hiç tanımadığım bir ülke de. Yanımda bir kişi bile yok. Bu kesinlikle korkutucuydu.
Dizlerimi kendime çektim ve suyun soğumasına aldırış etmedim. O evde geçirdiğim berbat anlardan birinde gibiydim. Her şey rüyadan ibaret ise diye düşünmeden edemedim. Bunların hepsi rüya ise uyanmak istemiyordum. Onu yanı başımda görmek istemiyordum.
Gözlerimi açtığımda ne kadar süredir duşta olduğumu bilmiyordum ama dakik bir psikopat beni rahatsız etmediği için mutlu olmuştum. Trajikomikti. Duştan çıktım ve havlu ile kurulandım. Çekmecelere baktığımda saç kurutma makinesi, maşa her saç ürününü bulmam ile şaşırdım. Ardından aklıma buranın kız odası olduğu aklıma gelince şaşırmış yüz ifadem silindi. Saç kurutma makinesini fişe taktım ve küllü sarı saçlarımı kurutmaya başladım. İşim bittiğinde üzerimdeki havluyu çıkarıp iç çamaşırlarımı giydim.
Elimi banyonun kapısına attığımda tam dışarı çıkacaktım ki odanın kapısının kırık olduğunu hatırladım. Kapının arasından baktığımda kapının önüne Mahir'i görmem ile birlikte derince bir of çektim. "Şu elbiseyi uzatır mısın?" yatağın üzerindeki elbiseyi işaret ettiğimde odanın içine girdi ve büyük ellerinin arasına beyaz kumaşı aldı. Esmer teninde zıt duruyordu. Kapının önüne geldi ve gözlerini cama çevirip elbiseyi uzattı. "Teşekkür ederim." elimi çektiğimde yüzüme baktı sadece gözünü kırpıp odadan çıktığında bir kaç saniye arkasından baktım. Ardından kapıyı kapattım ve elbiseyi giydim. Aynanın önüne geldiğimde beyaz tenimi saran kumaşa gözlerimi diktim. Sade ama çok güzeldi. Ardından ellerim saçlarıma geldi. Uğraşmaya niyetim yoktu ama Mahir'in yanında kötü durma niyetim hiç yoktu. Hızla ensemde topuz yapıp önüme perçemlerimi attım ve onları kıvırdım. Özensiz ama kurtarıcı.
Odaya girdiğimde yatağın yanına bıraktığım ayakkabıyı ayağıma giydim ve kutuyu da dolaba kaldırdım.
Hole çıktığımda gözlerim odasının kapısında durdu. Aralık olan kapıya baktığımda dolaba yansıyan gölgeden içeride olduğunu anladım. Onu beklesem mi diye düşünürken odadan çıktı. Üzerinde vücudunu saran lacivert bir gömlek vardı. Klasikti ama güzeldi. Yüzüne baktığımda dağınık saçlarını güzelce arkaya doğru taradığını fark ettim. Yakışıklı bir yüzü olduğunu inkar edemezdim ama benim tipim değildi.
"Hazır mısın?" söylediği şeye karşılık ellerimi iki yana açtım. Adımlarını yanıma kadar attı. Baştan aşağıya bana baktıktan sonra gözleri yüzümde durdu. "Çanta almadın mı? Dolapta sürüyle olması lazım." çanta bakmaya gerek bile duymamıştım. Başka bir kadının eşyalarını karıştırmazdım ve çantaya ihtiyacım yoktu. Ne telefonum vardı ne de gerekli başka bir şeyim... Yanıma aldığım bir bıçağım vardı onu da Mahir yolda atmıştı. Hoş küçük el çantasına kocaman bıçak sokacak halimde yoktu ya, bu sefer kesin çantayı tutarken elimi keserdim.
"Hayır. Gerek yok." Mahir bir şey demedi ve merdivenlere doğru ilerledi. Onu takip ettim. Yine ve yeniden. Bahçeye çıktığında arabanın şoför koltuğuna geçti ve ben nereye geçeceğimi bilemeden öylece kaldım. Arkaya mı, öne mi geçecektim? Ben düşünürken Mahir ön camı indirdi ve eğilip bana baktı. Koltuğu işaret etti. "Binecek misin artık?" eli ile işaret ettiği koltuğa hızla oturup kapıyı kapattım. Ardından Mahir film kaplı otomatik camı kapattı ve bahçeden çıktık.
Gözlerimi cama çevirdim ve dışarıyı izlemeye başladım. Arabanın içine, Mahir'in açtığı camdan rüzgar estikçe parfümünün güzel kokusu burnumu dolduruyordu. Orkun'un alışık olduğumu o kokusundan güzel olsa bile nefret etmiştim. Mahir'in kullandığı parfüm daha soft kokuyordu. Erkeksi ve soft. Gözlerimi ona çevirdiğimde çekinerek elimi radyoya götürdüm. Yüzüme baktığında hızla radyo tuşuna bastım ve elimi geri çektim. Çıkan şarkıyı bilmiyordum ama bu ölüm sessizliğine iyi gelirdi. Şarkıyı ben bilmiyordum ama galiba Mahir biliyordu. Ağzının içinden şarkıyı mırıldanıyordu.
Secrets I have held in my heart
Are harder to hide than I thought
Maybe I just wanna be yours
I wanna be yours
Ben ise sadece ben olmak istiyordum. Hissettiğim gibi yaşamak, özgürce nefes almak ve hayallerimi gerçekleştirmek. Kimsenin olmak istemiyordum. Sadece kendime ait olmak istiyordum.
Şarkının sözleri kulağımın içinde tekrar ederken gözlerim yola dalıp gitmişti. "Sesin güzelmiş." Bunu dışımdan söylediğimi fark ettiğimde artık çok geçti. Gözlerimi ona çevirdiğimde dudağının tek kenarı yukarı kıvrılmıştı. Direksiyonu çevirdi ve bir anlığına bana baktı. "Teşekkür ederim." bende tebessüm ettim istemeden. O kadar ricamdan sonra sonunda bir teşekkür alabilmiştim.
Araba durduğunda Mahir radyonun sesini kıstı ve anahtarı kontaktan çıkarıp arabanın önüne geldi. Bende onun yanına geldiğimde kolunu bana uzattı. Ona baktığımda gözleri ile kolunu işaret etti. "Gir koluma." dediğini yaptım ve koluna girdim. İçeriye doğru adımlarımızı attığımda Mahir birkaç kişiye başı ile selam verdi. Kırmızı ve altın sarısı tonun ağırlıkta olduğu, klasik dizaynlı yerde gözlerimi gezdirdim. "Güzel değil mi?" kafamı aşağıya yukarıya salladım. "Yanımdan sakın ayrılma." Bu uyarısı ile gözlerimi ona çevirdim. Yüzüme baktığında fazlası ile ciddiydi. "Neden?" diye sorduğumda gözlerini devirecek gibiydi. "Soru sorma. Sadece beni dinle." sinir bozucu tavrına karşın derince bir soluk alıp verdim. Bir açıklama yapsa ölür müydü ki? Tamam uyarı yaptığına göre dediğini yapacaktım ama ufacık bir açıklama yapması da gerekiyordu.
Mahir boş bir masaya doğru ilerlediğinde kolunda olduğum için otomatik olarak bende onunla ilerledim. Masaya geldiğimizde kolumu kolundan kurtardım ve askıda durduğu için uyuşan kolumu biraz salladım. Mahir masada duran şaraptan birkaç yudum aldı ve masaya geri bıraktı. Bende kırmızı şaraptan yudumladım ve kadehi masaya geri bıraktım. "Çarparsa senin ile uğraşamam." Mahir kulağıma eğilmiş fısıldadığında kafamı çevirmem ile burun buruna geldik. Bu sefer geri çekilmeden konuştum. "Çarpmaz. İlk kez içmiyorum herhalde." gözlerimi kadehe diktim ve onu tekrardan elime alıp kalan şarapı da tek seferde içip ona bunu kanıtlama gereksinimi duydum. Bardağı geri bıraktım ve boğazında ki kolonyaya benzer tadı umursamadım. Gözlerimi etrafta çevirdiğimde bunun ne daveti olduğunu çözmeye çalışıyordum. Birisi konuşma yapacak gibi de durmuyordu. Herkes masalara kümelenmiş fısır fısır sohbet ediyordu. En azından yanımda Orkun yoktu. Her şeyde onu hatırlamaktan nefret ediyordum ama onun beni getirdiği yerler gibiydi burası ve 5 senedir dibimde olan bu adamı hatırlamam kaçınılmaz oluyordu. Gözlerimi Mahir'e çevirdiğimde yanımda Orkun olmadığı için mutlu olduğumu hissettim. En azından Orkun yoktu. Mahir vardı.
1 saat geçtiğinde hâlâ hiçbir şey yoktu. Gözlerim uykulu uykulu etrafa bakarken en sonunda tekrardan ona baktım. "Biz neden buradayız ne daveti bu?" yeniden şarap doldurulmuş kadehini eline aldı. "Birazdan görürsün." sıkıntı ile ofladım. Bir şey göreceğimiz yoktu ya. Belki de beni buraya gıcıklık olsun diye getirmişti. Hiçbir şey yapmadığım zamanlarda uykum geliyordu. Şimdi de olduğu gibi. "Ayakta uyuma." gözlerim kapanır iken onun sesi tekrardan gözlerimi açmama sebep oldu. "Gidelim o zaman." elini koluma koyduğunda uykulu gözlerim irileşti. "Kararları ben veriyorum." soğuk elini kolumdan çektiğinde yüzümü ona çevirdim. Soğuk bir gülümseyiş armağan ettiğinde de gözlerimi ondan çektim.
"Evet beyler ve bayanlar." sonunda birisi konuşmaya başladığında sevinç çığlığı atacaktım. Saat tam 00.00 idi. Daha yeni konuşuyordu bu adam. Eli ile iki kanatlı bir kapıyı işaret etti. "Sizi şuradan alalım." Mahir tekrardan kolumu koluna soktuğunda fısıldadım. "Nereye?"
"Sus artık." bir şey demedim. Sustum. Diğer insanların arasında yürümeye başladık. Kapıdan içeri girdiğimizde beklediğimiz şeyin ne olduğunu artık anlamış bulunuyordum.
"Beni neden buraya getirdin?" kolumu kolundan çekmek istediğimde beli ile kolunun arasına sıkıştırdı. "Kavalyem olman için." etrafa baktı. "Kadınlar şans olarak görülür." gözlerini bana çevirdi. "Bazıları herkesin şansı olmak için burada ama sen tek benim şansım olacaksın."
Şans.
Kim, kimin şansıydı?
Bence en büyük şans onun beni bulmasıydı.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro