Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

33. Bölüm: Aciz

33. Bölüm

"Bana her şeyi itiraf etti diyorum size. Babası istemiş Elçin'in ailesini öldürmesini ondan. Eğer bunu kanıtlarsak benim olayla alakam kalmaz. Kendi ateşlerinde yanarlar o ve babası da." dedim.

Serhan ve Umut eğilip dediklerimi dinledikten sonra gözlerini pörtletmişlerdi. Yemekhanedeki gürültüler ara sıra kavga çıktığını sanıp etrafıma bakınmama sebep oluyordu.

"Tamamda ya Birkan ben öyle bir şey söylemedim derse." dedi Serhan önce bana sonra Umut'a baktıktan sonra.

"İşte o yüzden bir şekilde kanıtlamam lazım diyorum ya." dedim fısıldar bir sesle.

Üçümüzde sırasıyla birbirimize baktık.
Serhan sağa döndü ve ardından işaret parmağını dudağına götürüp, Şşt. Akın geliyor susun." dedi.

"Bu çocuğu hiç sevmiyorum. Gönderin şunu hızlıca." diyen Umut'a bende Serhan'da gülerek baktık.

"Ne konuşuyorsunuz fısır fısır beyler." diyerek benim yanıma oturan Akın'a Umut'un bakışlarını görünce kıkırdamadan edememiştim.

"Birilerine söyleyecek olsak neden fısır fısır konuşalım?" dedi Umut gülümserken sert bir sesle.

Akın bozuntuya vermeden tepsisindeki patateslerden yemeye başladı.

"Sizinle oturabilir miyim?" diye bir ses geldiğinde sesin geldiği yöne döndüm. Emirhan elindeki dolu olan tepsiyi düşürmemeye çalışıyor ve bir yandanda bizden yanıt bekliyordu.

Serhan benden hızlı davranıp, "Tabii." diyerek cevap verdiğinde Emirhan boş olan köşeye oturmuştu.

"Nasıl oldun, iyi misin?" diye sordu Serhan, Emirhan'a düşünceli bir sesle.

Emirhan dudağını büzdükten sonra dudağını biraz oynattı ve ardından, "Sağ ol, sorduğun için. Önemli bir şeyim yok."

Elçin, Berna ve Kıymet karşımızdaki masaya oturduğunda Elçin'le göz göze gelmemek için gözlerimi yemeğe dikmiştim.

"Elçin'le küs müsünüz?" diye sordu Umut.

Umut'un sorusuna bir yanıt vermedim ve yemekle bakışmaya devam ettim.

Kimisi seviyorum der, ezberlemiştir, alışmıştır. Kimiside o kadar çok seviyordur ki bunu dile bile getiremez.

Ama dürüst olmak gerekirse şu an elimden gelseydi ona gidip seni seviyorum demek isterdim.

Gözlerimi yemekten kaldırıp ona baktığımda birden telaşla yüzünü başka bir yere çevirmişti. Gözlerimi ona çevirdiğim an onun bana baktığını görmemem için yüzünü hızlıca dönmüştü.

***

Çıkış zili duyulduğunda tüm eşyaları çantama yığıp çantamı tek parmağıma geçirdim. Eskitilmiş kot ceketimide üzerime geçirdikten sonra sınıftan çıktım. Kimseyle muhattap olmadan öğrenci kalabalığını yarıp okulun otoparkına doğru ilerledim. Arabamı bulduktan sonra cebimden arabanın anahtarını çıkardım ve arabanın kilidini açtım. Çantamı şöför koltuğunun yanında bulunan koltuğa attıktan sonra arabaya bindim. Tam arabayı çalıştıracağım sırada birisi arabama tıklatmıştı. Camı indirdikten sonra hafifçe soluma döndüm. Karşımda Ceren'i gördüğümde şaşkınlıkla suratımı gerdim ve sorar gözlerle baktım.

"Kuzey konuşabilir miyiz?" diye sorduğunda gözlerimi kıstım. Ceren on saniyede bir başını kaldırıyor ve etrafına bakınıp tekrar bana dönüyordu.

"Tabii, söyle, dinliyorum." dediğimde offlayıp ardından eliyle camı kavradı. Diğer eliylede arabanın üst tarafını kavradı.

Kulağıma eğilip, "Ayak üstü konuşulacak şeyler değil. Kaza gecesiyle ilgili." dediğinde gözlerimi pörtlemiştim.

"Tamam bin." dediğimde Ceren elini arabadan çekip diğer tarafa dolandı. Kapısını açmak için kapıya uzandığımda birden Elçin'in bize bakıyor olduğunu görmüştüm. Elçin'le göz göze geldiğim an sanki bir cam kırığını yutuyor gibi hissettirmiştim. Ceren'e kapıyı açtıktan sonra Ceren kolumun üzerine oturmuştu.

Ceren dudağını ısırıp koltuktan destek alarak kalktığında kolumu altından çektim. "Çok özür dilerim. Bilmeden oldu. Canın acıdı mı?" dediğinde başımı iki yana salladım. Gözümü Elçin'e çevirdim. Elçin sinirden ayakta bile duramayacak gibi görünüyordu.

"Sorun değil." dedikten sonra gözümü Elçin'den alıp önüme çevirdim.

Arabayı çalıştırdıktan sonra park yerinden çıktım ve gaza yüklendim. Dikiz aynasından Ceren'e göz attığımda başını arabanın camına yaslamış ve yolu izliyor olduğunu görmüştüm.

"Küsüz sanıyordum," dediğimde başını camdan çekip saçını düzeltti ve kaşlarını çatarak bana baktı. "Dürüst olmak gerekirse bana küssün sanıyordum." diye ekledim bakışlarındaki sorulara yanıt vermek istercesine.

Dudağını büzüp, "Sana seni öptüğümde bana karşılık vermediğin için küsemem, Kuzey. Sadece... Tuhaf hissettirmişti. Neyse boşver." dedi.

Biraz yolu kontrol ettikten hemen sonra tekrar ona döndüm. "Bana anlatacağın şey ne ile alakalı?" diye sordum ara sıra başımı yola dönerken.

Birden telefonum titrediğinde bir elimi cebime attım. Telefonumu cebimden çıkardığımda ekranda beliren bir mesaj bildirimi görmüştüm. Mesajı kaydırdım ve okumaya başladım.

Gönderen: Serhan
Birkan'ın bilgisayarına erişim sağlamaya çalışıyorum. Bu gün dolabına koyduğu fotoğrafın daha fazlasını bilgisayarında bulabileceğimize inanıyorum.

Mesajı okuduktan sonra tam telefonu kapatacaktımki Ceren'in çığlıkları telefonu elimden düşürmeme ve direksiyonu rastgele bir halde kavramama sebep olmuştu.

Bir yandan, "Neden bağırdın?" diye sorarken direksiyonu sertçe kavrayıp bir yandanda aşağılara bir yere düşmüş olan telefonunu almaya çalışmıştım.

Elim telefonu bulduğunda telefonuda tıpkı direksiyonu kavradığım gibi sıkıca kavrayıp kaldırdım.

"Bir an arabayı çarpacaksın sandım." diyerek açıklama yapan Ceren'e bir süre sırıtarak baktıktan sonra yola bakmaya devam ettim.

Gri ahşaptan tasarlanmış, şehrin merkezinin dışında olan küçük, sessiz bir kafeye geldiğimizde arabadan inmiştik. Kafede nerden baksanız en fazla on tane çift kişilik masa ve bir tanede barmen bölümü vardı. Kafe bir evin salonu büyüklüğündeydi. Kafenin tabanı tıpkı dış yapısı gibi gri eskitilmiş parkeden oluşmaktaydı. Duvarında amatörce çizilip boyanmış birkaç tablo ve rengarenk, küçük led ışıklar bulunuyordu. Çift kişilik küçük bir masaya kurulduğumuzda biraz sonra garson gelip istediklerimizi elindeki not defterine yazdıktan sonra yavaşça gitmişti.

Oturduğum yerde gövdemi dikleştirdikten sonra boğazımı temizleyip "Evet, Ceren. Seni dinliyorum." dedim.

Ceren hizasını bozmadan çekine çekine konuşmaya başladı. "Kuzey sana yardım etmek için seni konuşmaya çağırdım."

Ceren'in cümlesini kesip atıldım. "Arabaya binmeden önce kaza gecesi dedin Ceren. Benle oyun oynama. Kaza gecesi hakkında ne biliyorsun?" dedim sert bir sesle.

Ceren'in bakışlarında ve ya yüz ifadesinde bir değişiklik oluşmamıştı. Hala o kadar boş bakıyordu ki...

"Evet, kaza gecesiyle ilgili her şeyi biliyorum, Kuzey. Çünkü ben istemedende olsam Birkan'lara yardım etmek zorunda kaldım. Sana gönderilen tehditleri ben getiriyordum. Sana gizli numaradan yazanda bendim." tek nefeste tüm bunları söyledikten sonra durakladı ve benim herhangi bir tepki verip vermediğime baktı. Sadece şaşkındım. Bu sefer tek nefeste konuşmak yerine sakin sakin devam etti konuşmasına. "Ellerinde videolar var. Okuldaki kızların cinsel videoları." dedi. Yanakları hafiften kızarırken devam etti. "Benimde görüntülerim var. Beni tehdit ediyorlar." dediğinde ortama bir sessizlik hakim oldu. Bakışlarımı Ceren'den ayırmadan devam etmesini bekledim. Birkaç kez konuşmayı denesede her seferinde kelimeler boğazında bir yerlerde sıkışıyor ve konuşmamaya karar veriyordu. Sonunda konuşabildiğinde sesi fazlasıyla pürüzlü çıkmıştı. "Birkan'ın evinde, uyuşturucu almıştık. Ve," tekrar konuşmadığında bir süre yutkunu. Ağlayacak gibi olduğunda başını tavana kaldırıp gözlerindeki yaşın dinmesini bekledi ve sonra tekrar başını bana çevirip konuştu. "Olayı tam olarak hatırlamıyorum, uyuşturucunun etkisiyle. Ama videolardan gördüğüm kadarıyla Akın bana tecavüz ediyor. Bu görüntüleri yaymalarını engellemek için sana oynadıkları oyunun bir parçası olmak zorunda kaldım. Senden özür dilerim." ağlamaklı sesiyle yaptığı yavaş ve birkaç kelimede bir durakladığı konuşması bittiğinde salepleri masaya yerleştiren garson duyduklarıyla yüzünde oluşan şok ifadesine engel olmamamış fakat yanımızda durmayarak hızla masadan uzaklaşmıştı.

"Utanılacak bir şey yok. Sen hiçbir şeyi kendi isteğinle yapmadın. Onlara bunun hesabını soracağım, zamanı geldiğinde." dedim.

Ceren yanağından süzülen birkaç tane göz yaşını kazağıyla sildikten sonra, masaya yaslamış olduğum elimi kavrayıp, "Teşekkür ederim, Kuzey. Sen gerçekten iyi bir adamsın." dedi.

Dedikleriyle yarım ağız gülümsedim ve elimi çekmeden gülümseyerek ona baktım.

***

Elçin'in Ağızından

Aşk. Aşık olmak duyguların en acı vereniydi. Çünkü aşk kalbinizden nefret edercesine sürekli kalbinize zarar veren bir insana kalbinizi hediye etmeye çalışmaktı.

Berna'nın evinin önüne geldiğimde çantamdan Berna'nın evinin anahtarını bulup kapıya varana kadar elimde taşıdım. Berna'nın annesi, babası ve küçük erkek kardeşi bir haftalığına babasının iş toplantısı için Paris'e gitmişlerdi. Berna'da bir hafta boyunca her gece cinlerin ona saldıracağı düşüncesinden korktuğu için beni yanında istemişti. Anahtarı yuvasına sokup birkaç kez çevirdikten sonra eve girdim. Kapıyı kapatıp çantamı ayakkabılığın kenarına attım. Ev fazlasıyla sessizdi. Berna on beş dakika gibi bir süre sonra evde olurdu. Berna'nın odasına çıktım ve bir haftalık giyecek stoğumdan bir şeyler seçtim. Tam üzerimi çıkarmaya başlayacaktım ki aşağıdan gelen kapı açılma sesiyle odadan çıkmam bir oldu. Korkuluklara asılarak alt kata baktım. Gelen Akın'dı. Fazlasıyla yorgundum. Evde kimsenin olmadığını görünce giderdi herhalde. Odaya tekrar girdikten sonra üzerimi çıkarmak için üzerindeki pantolonun düğmelerini ilikledim. Merdivenlerden adım sesleri geldiğinde kendimi dolaba atmış ve arkamda hiçbir kalıntı bırakmadan dolabın kapağını üzerime kapatmıştım. Dolabın kapağındaki delik desenlerden odayı rahat bir şekilde görebiliyordum. Odanın kapısının açıldığını gördüğüm için değil sesini duyduğum için anlamıştım. İçeri girenin Akın olduğuna görerek emin olmuştum. Elinde kamera vardı. Kamerada birkaç şey tuşladıktan sonra kamerayla birlikte benim içinde bulunduğum dolaba doğru gelmişti. Onun dolabı açmaması için dua ederken bir yandanda benim dolabın içerisinde olduğumu anlamaması için nefes dahi almamaya başlamıştım. Elini dolabın kapağına uzattı.

Bir, iki, üç ve bam!

Dolabı açmaktan vazgeçip arkasını döndü ve odanın diğer ucuna doğru ilerledi. Odanın kenarında bulunan beyaz kitaplığın önünde durduktan sonra kitaplıkta bakındı. Kamerayı Berna'nın kitaplığındaki kitapların arasına sıkıştırdı.

Ne yapmaya çalıştığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Telefonunu cebinden çıkardı ve telefonuyla oyalandı. Telefonunu elinden indirmeden yatağa yayıldı. Birkaç dakika boyunca bu hizada durmuştu ta ki aşağıdan kapının açılıp kapanma sesi gelene kadar. Kapı sesini takip eden adım sesleri git gide odaya yaklaşıyordu. Adım sesleri kesildiğinde odaya Berna girmişti. Berna'nın yüzüne Akın'ı görünce koca bir şaşkınlık ifadesi eklenmişti.

Akın, "Bebeğim, bende seni bekliyordum." diye bağırdığında Berna'nın yüzündeki şaşkınlık ifadesi yerini Berna'nın o muzip gülümsemesine bırakmıştı.

Berna, Akın'a doğru ilerlediğinde Akın yatakta yavaşça doğrulmuş ve Berna'nın ona yaklaşmasını fırsat bilip Berna'nın elinden tutup Berna'yı yatağa çekmişti. Berna, Akın'ın üzerine düşer düşmez Akın Berna'yı öpmeye başlamış ve eliylede Berna'nın kalçası ve sırtı arasındaki çıkıntıyı okşamaya başlamıştı. Bu öpüşme yavaş bir şekilde devam ederken Akın'ın eli öpüşmenin hızına uyum sağlaya sağlaya Berna'nın kalçasına doğru kayıyordu.

Sanırım Akın'ın amacını şimdi anlayabilmiştim. Gözlerim bana sormadan yaşanan olayın etkisiyle koca koca bakmaya başlarken Akın'ın eli tamamiyle Berna'nın kalçasını kavramıştı. Berna, Akın'ın elini kalçasında hissettiğinde başını geri çekmeye çalışmış ve dudaklarını yaşadığı şaşkınlıkla aralamıştı.

"Ne yapıyorsun sen ya?" diye çıkıştı Berna doğrulmaya çalışırken. Akın elini Berna'nın kalçasından çekmeden, sırıtmıştı. "Akın çek elini, ne yaptığını zannediyorsun sen?" diye bağırdı Berna bir kez daha.

"Haydi, be bebeğim! Bunu mu sorun ediyorsun?" diye sordu Akın çocuk sesine benzer bir edayla.

Berna sesli bir şekilde birkaç kez nefes aldıktan sonra kalkmaya çalıştı. Fakat Akın onu kalçasından tutmuştu ve bırakmıyordu.

Berna yüzüne çaresiz sima yayılırken gözlerimi Akın'a çevirdim. Hala sırıtıyordu. Berna sonunda sinirlenmiş olacaktıki sert bir şekilde Akın'ı ittirmeye çalışıp çığlık attı. Akın Berna'nın tepkisine karşı Berna'yı bırakmak yerine daha da sıkıp Berna'yı yatağa attı ve üzerine çıktı.

"Benim ol istiyorum." dedi yüksek bir sesle fısıldayarak. Akın, Berna'nın iki elini bir yerde birleştirdikten sonra bir eliyle birleştirdiği iki elini sabit tuttu. Diğer kalan boş eliylede Berna'nın ağızını kapayıp bağırmasına engel oluyordu. Ne kadar engel olmaya çalışada Berna bazen Akın'ın elinden kurtulup çığlık atmaya yelteniyordu fakat Akın tam zamanında tekrar Berna'nın ağızını kapatıp buna engel oluyordu.

Neler oluyordu anlamış değildim. Berna'yı bu halde bırakmak ve onu bu açıdan pasif bir şekilde izlemek ruhuma acı veriyordu. Arkadaşım dediğim bir insana sevgilisi tarafından tacize uğrarken yardım etmeme düşüncesi fazlasıyla acıydı. Bir süre ne yapmam gerektiğini düşündüm. Birden Berna'nın acı çeken bir nidayla attığı çığlık kulağımla buluştuğunda düşüncelerin bu anda kifayetsiz kaldığına karae verip hızla dolaptan çıkmıştım. Gözümle Akın'a vurabileceğim bir şey aradım. Sert bir cisimle ona vurup onu bir süreliğine pasif bir konuma düşürmem lazımdı.

İlk defa Akın'ı bu halde görüyordum. Öylesine cani öylesine saygısız bir biçimde hareket ediyorduki. Bir an şu an burada bulunan kişinin Akın olup olmadığını bile sorgulayasım gelmişti.

Gözüme makyaj aynasının üzerinde bulunan taştan vazo takıldığında hızla vazoyu almak için makyaj aynasına doğru koştum ve elimi vazoya doğru uzattım. Vazoyu kavradıktan sonra başımı çevirip beni fark edip etmediklerine baktım. Berna'nın beni fark edip etmediğini anlamam mümkün değildi ama henüz bu cani adam benimde burada olduğumu anlamış değildi. Vazoyu olduğundan daha da sert bir şekilde kavrayıp hızlıca onlara doğru yaklaştım. Onlara yakınlaştığımda Berna'nın yarıda kesilen çığlıklarını duymak daha kolaydı.

Gözlerimi kapattım. Bunu yapmalıydım. Gözlerimi açar açmaz bir saniye dahi beklemeden vazoyu Akın'ın kafasına geçirdim. Birden Berna'nın çığlığı yarıda kesilmek yerine özgürlüğe kavuşmuş ve acı çığlık kulağımla buluşmuştu. Akın bi süre Berna'nın üzerinde hareketsiz bir şekilde kaldıktan sonra aniden yere düştüğünde çığlık atarak geriye doğru çekildim. Ayağım aniden geri çekilmemle sert bir cisime takıldığında kendimi yerde bulmuştum. Berna beni görünce göz yaşları ikiye katlanmış ve hüngür hüngür ağlamaya devam etmişti.

Sessizlik odaya o kadar usulca hakim olmuştu ki bu sıradışı sessizlikten korkmamak mümkün değildi. Akın hareketsiz bir şekilde yerde yatarken ona bakmamaya çalıştım. Zorlukla ayağa kalkıp Berna'nın yanına gittim. Yatağa yarım oturduktan sonra kollarımla Berna'yı sarmaladım ve küçük küçük fısıldadım.

Berna'nın ağlamasını durdurmaa çalışırken bir yandanda kendimle ağlamamak için savaş veriyordum. "Tamam, geçti. Korkma birtanem."

Çenemi Berna'nın saçına yavaşça yasladıktan sonra birkaç kez saçından öptüm. Berna başını boynuma yasladığında onu biraz daha kendime çektim. Az önce yaşadığı şey belki de her insanın kaldıramayacağı bir şeydi. Bu kadar korkmuş olması fazlasıyla normaldi.

Bir insanın bedenine zorla sahip olmaya çalışmak acizlikten başka bir şey değildi. Aciz ve sapık zihniyetli insanlar yaşadıkça bu sürekli yaşanmaya devam edecekti. İğrenç bir durumdu, evet. Ama inanın yaşamasını geçin bu duruma şahit olmak bile iğrenç bir duyguydu.

Berna birden çekildiğinde ona baktım. Saçını kulağının arkasına ittirdikten sonra yataktan kalktı ve hızla Akın'ın yanına gitti.

"Uyan adi herif!" diye bağırdı, sesi çektiği acıya karşı ne kadar yüksek çıkabilirse o kadar bağırabilmişti. "Uyan, seni öldüreceğim! Çık evimden, kokunu bile duymak istemiyorum, çık!" diye bağırdı. Sesi bu kez biraz daha kendinden emin ve yüksek çıkmıştı.

Berna ne kadar Akın'ı itip kaksa da Akın'da bir hareketlenme olmuyordu. Berna bağırıp çağırmayı bırakıp bana baktı. Bakışlarında ne saklıydı bilmiyorum ama bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Kaşlarımı çatarak Berna'yı izledim. Berna, Akın'a doğru eğildilten sonra iki parmağını Akın'ın boynuna götürdü.

Yüzü terlerken, saçından birkaç tel yüzüne yapışmıştı. Bu kez saçını kulağının arkasına ittirmeden beklemişti. Yüzü yavaşça bana dönerken korku dolu bakan gözleri dudaklarımın titremesine sebep olmuştu. Kaşlarımı çatıp tek bir kelime etmesini bekledim.

"Nefes almıyor." dedi soğuk bir sesle.

Dudağımdaki titreme bedenime yayılırken zorlukla yataktan kalktım ve Berna'nın yanına koştum. Akın'ın başından akan kanlar düştüğü parkeyi kan gölüne çevirmeyi başarmıştı.

"Ölmüş olamaz." dedim dişlerimin titreye titreye birbirine çarpmasından dolayı kekeleyerek konuşurken. "Ölmemeli. Ölmemiştir. Yanlış. Yanlış bakmışsındır. Hadi, ama sadece küçük bir darbe onu öldüremez değil mi?" dedim daha çok kekelemeye başlarken.

Berna saçlarını arkaya ittirdi ve ayağa kalkıp çaresizce bir sağa bir sola yürüdü.

"Elçin ölmüş diyorum sana, ölmüş!" dedi ölmüş kelimesini bastıra bastıra söyleyerek. Bu yaptığı Akın'ın ölmüş olma ihtimaline daha çok inanmamı sağlarken ne yapmamız gerektiğini düşündüm.

Ben katil olamazdım. Olamazdım.

Berna'nın dediğine göre şu an Akın'ın cansız olan bedenine yaklaştım. İki parmağımı birleştirdikten sonra yavaşça parmaklarımı nabzına doğru götürdüm. Gözlerimi kapadım. Kendimi boşlukta hissetmek istedim. Şu an bu anı yaşamıyormuş gibi hissetmek istedim. Fakat gözlerimi açtığımda her şey aynıydı. O hâlâ yerde yatıyordu. Parmaklarım nabzına değdiğinde hareketsiz olan bir nabızla karşılaşmıştım.

Göz yaşlarım bana sormadan gözlerimi yora yora akmaya başlamıştı. Görüş alanımın yarısı göz yaşlarından dolayı bulanıklaşırken boğuk bir sesle, "Ben katil oldum!" diye bağırdım.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro