{Bölüm 7}
"I'm the whole damn cake and the cherry on top."
* * *
Sakinleşmem için geçen birkaç dakikanın ardından Tony beni masadan indirdi ve destek olurcasına elini sırtıma yerleştirdi.
"Thor ile tanışmaya ne dersin?"
Başımı yavaşça olumlu anlamda salladım. O bir insan bile değildi, kaba olma ihtimali buradaki herkesten daha düşük olmalıydı, değil mi? Korkacak veya çekinecek bir şey yoktu.
Tony Stark'ın laboratuvarından çıkıp ortak salona doğru ilerlemeye başladığımızda derin bir nefes aldım. Biri geldiğinde onu genellikle ortak alanda karşılarlardı, bana yaptıkları gibi.
Görüş alanıma giren ilk kişi Natasha olmuştu. Koyu gri bir askılı ile siyah deri bir pantolon giyiyordu. Saçlarını yine başının arkasında tek bir örgü yapmış ve kuyruğunu sol omzundan aşağı sarkıtmıştı, arkadan bakınca bile çok güzel gözüküyordu. Tam yanındaki kişinin yüzünü göremediğim halde Bruce Banner olduğunu biliyordum, onu kıyafetlerinden tanımıştım.
Natasha'nın karşısında duran Steve Rogers ise onunla tanıştığımdan beri ilk kez benim dışımda birine güzel gülüşünü bahşediyordu. Dürüst olmak gerekirse bu, ortada duran Thor'u kıskanmama sebep olmuştu.
Sarışın adam beni gördüğünde yüzündeki gülümsemesi iyice büyüdü ve sol kolunu yana doğru açarak gelmemi belirtti. Hala kimsenin onu benim kadar gülümsetemediğini bilmek güzeldi.
Kıkırdayarak Bay Stark'ın yanından ayrıldım ve Steve'e doğru adımladım. Saniyeler önce Tony'nin sırtımda olan elinin yerini şimdi Steve Rogers'ın iri kolu kaplıyordu. Beni kendine doğru çekerek sağ eliyle Thor'u işaret etti.
"Bak kim senin için binlerce kilometre uzaktan geldi."
Tebessüm ederek başımı yavaşça öne doğru eğdim. Benim için gelmediğinden emindim ama Steve'in böyle düşünmemi istemesini takdir ediyordum. Sanırım benim onu gülümsetmeyi başardığım kadar o da beni gülümsetebiliyordu.
Thor, beklemediğim bir anda elimi tutarak dudaklarına doğru götürdü ve üzerine yumuşak bir öpücük kondurdu. Kaba olmak bir yana, beklemediğim bir kibarlık gösteriyordu.
"Tanıştığıma memnun oldum, Leydi Aceline."
Dudaklarımı birbirine bastırarak bir kez daha kıkırdamama hakim olamadım. Biri bana ilk kez bu şekilde hitap ediyordu. Eski zamanlara, krallıklara ve prenslere olan aşkım kendini tekrar gösteriyordu.
"Ben de."
Elimi geri çekerek Steve Rogers'a istemsizce biraz daha sokuldum, bu kendimi daha az gergin ve daha çok güvende hissetmemi sağlıyordu.
Thor, Tony'e doğru döndüğünde şimdi onu rahatça inceleme fırsatı yakalayabilmiştim. Bizim hiç alışık olmadığımız grimsi-siyahımsı bir kıyafeti vardı ve omuzlarından aşağı pelerini dökülüyordu. Tony Stark'tan uzundu ve şaşırtıcı bir şekilde kolları arasında durduğum Steve Rogers'tan bile daha iriydi. Ağzını açmadığı her an görüntüsü ondan korkmanız gerektiğini söylüyordu ama bir kez konuştumu pamuk gibi bir adamdı. Tony'i kolları arasına alıp ona bir süre sarıldı.
"Emeklilik size yaramış."
Tony'i serbest bıraktığında esmer adamın bakışları beni buldu. Gözlerini hafifçe kısarak bana doğru baktığında bunun sebebini anlamam birkaç saniye sürmüştü. Resmen yanından ayrılıp sarışın adamın kollarına koşmam onu pek de mutlu etmemiş olmalıydı. Bu söylediğimi ya uyduruyordum, ki bu bazen yaptığım bir şey, ya da Tony Stark paylaşımcı bir adam değildi.
"Ne kadar kalmayı planlıyorsun?"
Natasha ellerini pantolonunun arka ceplerine sokmuş, sorusunu yöneltirken sevimli bir şekilde Thor'a doğru bakıyordu. Onu izlediğimi fark ettiğinde sağ gözünü kırparak gülümsedi.
"Çok değil, sadece birkaç gün. Sizinle zaman geçirmeyi özledim çocuklar. Belki bir-iki göreve gideriz, ne dersiniz?"
Kaşlarını kaldırıp sırıtarak ekibe bir bakış attığında diğerleri onun kadar hevesli gözükmüyordu. Açıkçası onların bir göreve gitme fikri midemin birkaç saniyeliğine bulanmasına sebep olmuştu. Sadece kısa bir süredir buradaydım ama herkesi çoktan benimsemiştim, onlara bir şey olması beni zaten olduğumdan dahada delirtebilirdi.
"Yaşlanmış ve hamlamışsınız. Onlara ne yaptın Aceline? Hepsi gülümsüyorlar ve artık hayatlarını riske atmak istemiyorlar."
Cümlesi üzerine odadaki herkes gülerken ben de onlara katıldım. Dediklerinin doğru olduğunu düşünmüyordum. Evet, Steve Rogers'ın yüzüne birçok kez gülümseme yerleştirmiştim ama diğerleri? Onlardan henüz o kadar da emin değildim.
"Artık hepimizin hayatlarımızı riske atamayacak kadar önemsediği insanlar var diyelim."
Tony'nin cümlesi üzerine Natasha tek kaşını kaldırarak haklı olduğunu belirtircesine başını salladı. Peter'dan bahsediyor olmalıydı. Onları neredeyse hiç bir arada görmemiştim ama aralarındaki bağ benim bile kulağıma gelmişti.
Acaba diğerleri için bu kadar önemli olan kişiler kimlerdi? Bildiğim kadarıyla Clint Barton dışında hiçbirinin bir ailesi yoktu. O da zaten ailesiyle birlikte olmak için artık burada değildi. Belkide Tony'nin bahsettiği insanlar sadece birbirleriydi. Birbirlerini kaybetmek istemiyorlar ve kendilerine bir şey olursa diğerlerine bu acıyı yaşatmak istemiyorlardı.
Keşke Fury de onlar kadar düşünceli olabilseydi. Beni buraya getirdiğinden beri bir kez olsun üsse uğramamıştı. Her akşam bana telefon ediyordu ve evet, beni dünya üzerindeki en güvenli yere bırakmıştı ama aradığım şeyin bu olmadığını biliyor olmalıydı. İstediğim sevgiydi, durmadan sağlığımın yerinde olup olmadığının kontrol edilmesi değil. Öyle olsaydı zaten beni çıkardığı hastanede dünyanın en mutlu insanı olurdum.
Bakışlarımın bir noktaya sabitlendiğini ve odadaki herkesin sessizleşerek beni izlediğini fark etmem ne kadar sürmüştü bilmiyordum. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ve gülümsedim. Endişelenmelerine sevinmelimi yoksa üzülmelimiydim bilmiyordum.
"Sadece bir şey düşünüyordum, sorun yok, merak etmeyin."
Sanki çok normal bir şeycesine güldüğümde bana garip garip bakmayı keserek kendi işlerine yönelmeyi tercih ettiler. Thor duyduğum kadarıyla üzerine normal bir şeyler giymeye gideceğini, Natasha akşam yemeği için yemek pişirme becerilerini geliştireceğini ve Bruce'da ona yardım edeceğini söyleyerek ortak salondan dışarı çıktılar.
Kolu hala omzuma sarılı olan Steve Rogers ve karşımda huysuzca duran Tony Stark ile birlikte koca salonda yalnız kaldığımda bunun ne kadar garip olabileceğini düşünmemiştim. Sanırım haklıydım, gönlünü almam gereken bir adam vardı.
"Bay Rogers, sizin de... yapacak bir işiniz yok mu?"
Başımı kaldırarak yukarı, Steve'in yüzüne doğru baktım ve gülümsedim. Söylediğim şeyin kulağa garip gelmediğini umuyordum.
Sarışın adam başını olumsuz anlamda salladığında gözlerimi kısarak gülümsedim. Neden böyle yapıyordu?
"Aslında seninle vakit geçirmeyi umuyordum... Ama eğer istemezsen?"
Başımı iki yana doğru salladım, Captain America'yı reddetmek bir suç olmalıydı.
"Ben laboratuvarda olacağım, hala beni izlemek istiyorsan gelebilirsin, Aceline."
Tony bana bir bakış attıktan sonra salondan dışarı doğru adımladı ve beni Steve Rogers'la yalnız bıraktı.
"O sana surat mı yapıyor?"
Gözlerimi abartılı bir şekilde açarak başımı anlamadığımı belirtircesine iki yana doğru salladım. Dürüst olmak gerekirse şuan hem Tony'i izlemek, hem Steve'le vakit geçirmek, hem de Thor'u Asgard'la ilgili sorulara boğmak istiyordum. Seçim yapmak ise oldukça zordu.
"Git hadi, Tony huysuzken hiç çekilmiyor."
Kıkırdadım ve başımı salladım. Yanağına bir öpücük kondurduktan sonra adımlarımı koridorun diğer ucundaki laboratuvara doğru yönlendirdim.
Koridor boyunca burada olduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşünmeden duramamıştım. Günün sonunda her şeye rağmen Fury'e bir teşekkür borçluydum.
-
Umarım bölümü beğenir ve birkaç yorum bırakırsınız
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro