Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

{Bölüm 4}

"She'll make you curse but she is a blessing."

* * *

Birkaç dakikanın ardından sahip olduğum tüm cesareti toplayıp Natasha'nın yanına gitmeye karar vererek adımları gözlerimi dikmiş olduğum kapıya doğru yönelttim ve bir kez daha düşünmeden yavaşça kapıya tıkladım. Sonunda ölüm yoktu, yani sanırım, değil mi?

"Girebilirsin."

Son bir kez yutkundum ve yavaşça kapıyı araladım. Onu yatağında oturmuş ayağındaki bale ayakkabılarının bağcıklarını çözerken görmeyi beklemiyordum. O, gerçekten bale mi yapıyordu? Bu küçüklüğümdem beri öğrenmeyi istediğim bir şeydi.

Havaya kalkan kaşları onun da beni görmeyi beklemediğini belli ediyordu. Yüzü sert veya sinirli değildi, aksine oldukça sakin ve şaşkındı.

"Bir sorun mu var Aceline?"

Başımı hızla iki yana doğru salladım, endişelenmesini istememiştim.

"Ben sadece...Bugün kahvaltıda saçınızı çok beğendim ve acaba benimkini de öyle yapabilir misiniz diyecektim."

Konuşurken yüzüne bakamamıştım, tepkisinden oldukça korkuyordum.

"Tabi, otursana."

Bakışlarımı zar zor ona doğru çevirdiğimde yatakta yan dönerek bacaklarını iki yana doğru hafifçe açmıştı ve eliyle oturmam için işaret ediyordu. İsteğim üzerine yüzündeki şaşkın ifadenin arttığı belliydi.

Daha fazla oyalanmadan yatağına oturdum ve rahatça örebilmesi için saçlarımın hepsini omuzlarımın arkasına doğru attım.

"Benimki gibi tek bir örgü mü istiyorsun? İstersen iki tane de örebilirim."

Başımı yavaşça olumsuz anlamda salladım. Tıpkı onunki gibi gözüksün istiyordum.

"Sizinkinin aynısından istiyorum."

Bir şey söylemeden saçlarımı yavaşça elleriyle taramaya başladı, bir ajan için hareketleri oldukça narindi, belki de canımı yakmak istemediğindendi.

Natasha saçlarımı örmeye başlamışken ben de iki yanımda uzanan ayaklarına dikkatle bakıyordum. Ben geldiğim için bale ayakkabılarını çıkaramamıştı. Ayakkabılar pembeydi ve oldukça sevimlilerdi.

"Bale yapacağınızı hiç düşünmemiştim."

Fazla düşünmeden mırıldanmıştım. Şuana kadar oldukça iyi gidiyorduk ama yine de onu kızdıracak bir şey yapmak istemiyordum.

"Çok küçük yaşta pek te iyi olmayan koşullarda öğrendim. Ama hala keyif aldığım bir şey, beni sakinleştiriyor."

Derin bir nefes aldım ve göremeyeceğini bilsemde tebessüm ettim. Sürekli sakinleşmeye ihtiyaç duymanın nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyordum.

"Resim yapmakta beni sakinleştiriyor."

Başımı hafifçe öne eğdikten sonra bu hareketimin örmesini zorlaştırabileceğini düşünerek başımı tekrar kaldırdım. Beni neyin sakinleştirdiğini merak etmediğinden emindim ama yine de söylemek istemiştim.

"Bu da benim özendiğim bir şey."

Kurduğu cümledeki kelime seçimine bakılırsa tabiki bale yapmasına ne kadar özendiğimi anında anlamıştı. Sırtım ona dönük olabilirdi ama o büyük ihtimalle ayakkabılarını nasıl incelediğimi bile fark etmişti. Ajan olmak fena bir şey olmamalıydı.

"Bir gün... Yani eğer boş zamanınız olursa, bana da öğretir misiniz?"

Alt dudağımı dişlerim arasına aldım, saç örmek başka bir şey, birine bale dersi vermek başka bir şeydi. Bunu reddederse onu anlardım.

Hiçbir şey söylemeden saçımı örmeye devam ettiğinde sanırım cevabımı almıştım. Yüzümü asmadım veya bir tepki vermedim, zaten çok farklı bir şey yapmasını beklemiyordum.

Bileğimdeki tokayı çıkararak avcumun içine aldım ve işi bittiğinde ona vermek için hazırda bekletmeye başladım. Kısa bir süre sonra sol elini yanımdan bana doğru uzattığında siyah lastik tokayı avcuna bıraktım.

İşini bitirdiğinde yavaşça ayağa kalkarak ona doğru döndüm ve elimden gelen en büyük gülümsememle yüzüne baktım.

"Teşekkür ederim."

Bana bir tebessümle karşılık verdiğinde bu beni sebepsizce mutlu etmişti.

Daha fazla vaktini çalmamaya karar vererek kapıya doğru ilerlediğimde onun kelimeleri tarafından durduruldum.

"Uygun bir zamanımda sana haber vereceğim, bale öğretmek için."

Yüzüme bakmadan, sanki benimle ilgilenmiyormuşcasına ayakkabılarının iplerini kaldığı yerden çözmeye devam ediyordu. Beni ne kadar mutlu ettiğinden haberi yoktu.

"İyi geceler, Bayan Romanoff."

Gülüşüm sesime yansırken bundan çekinmedim ve kapısını sessizce kapatarak odadan dışarı çıktım.

İntikamcılar üssündeki en korktuğun kişiyle bile böyle anlaşabildiysem sanırım herkesle anlaşabilirdim.

*

Saat gece yarısını geçerken çift kişilik yatağımın üzerinde oturuyor ve dudaklarımı üzüntüyle bükerek gözlerimi boş boş odanın içinde gezdiriyordum. Odama geleli bir saatten fazla olmuştu. Bir süre aynada saçıma bakarak Natasha'nın ne kadar güzel ördüğünü düşünmüş ve bunun keyfini çıkarmıştım. Sonrasında ise uyuma umuduyla yatağa girmiştim ama tabiki başarılı olamamıştım. Henüz kafamda sesler ve görüntüler yoktu ama uyumamak demek bunların hepsi birazdan gelecek demekti.

"Bayan Davies,"

İşte başlıyorduk, sanırım? Kafamda duyduğum sesler genellikle daha önceden işittiğim şeyler olurdu, bunu ise daha önce duymadığımdan emindim. Ses, sanki telefondan geliyor gibiydi ve etrafıma huzursuzca bakınmama sebep olmuştu.

"Lütfen endişelenmeyin. Ben Friday, Tony Stark'ın yapmış olduğu bir yapay zekayım."

Yutkundum ve etrafa bakınmayı keserek derin nefesler aldım, düzenli nefes almak her zaman yardım ederdi.

"Kendisi uyuyup uyumadığınızı kontrol etmemi istedi."

Kaşlarımı kaldırarak şaşkınca tavana doğru baktım. Beni göremezdi, değil mi? Odama kamera koymamış olmalarını umuyordum, burası hastane değildi.

"Ben... Uyuyamadım."

Dürüst olmak gerekirse Tony'nin beni merak etmesi bir bakıma hoşuma gitmişti. Belki benim için soruyordu belkide ilerleyen saatlerde bağırıp onu uyandırmamam için, bilmiyordum. Her iki türlüde beni merak ediyor olması düşüncesi hoştu.

"İhtiyacınız olan herhangi bir şey var mı? Uyumak için?"

Göremeyeceğini bilsem, en azından öyle düşünsem, bile başımı yavaşça iki yana doğru salladım.

"Henüz uyumam için ne gerektiğini bulamadım, bana verdikleri ve nefret ettiğim sakinleştiriciler dışında."

Yüzümü buruşturdum, oradan kurtulduğum için oldukça şanslıydım.

"Pekala, patron sizinle mutfakta buluşmak istiyor, sizin için uygun mu?"

Tony'e "patron" diye hitap etmesi oldukça sevimliydi. Yüzümde bir gülümseme oluşurken yavaşça yerimden kalktım ve kapıya doğru ilerledim.

"Birazdan orada olacağım, Friday."

Üzerimi değiştirme gereği duymamıştım. Bana kalırsa üzerinde küçük kirazlar olan beyaz geceliğim oldukça iyiydi. Adımlarımı merdivenlere doğru yönelterek alt kata indim ve kısa sürede mutfağa ulaştım.

Tony Stark'ı bugün ikinci kez ocağın başında görüyordum. Üzerinde siyah bir V yaka ile pijamamsı siyah bir alt vardı. Bu görüntü yüzüme bir gülümseme yerleştirmişti. Bakışlarını bana çevirmeden konuşmaya başladı.

"Ne uykunu getirir biliyor musun? Bir bardak süt."

Hemen arkasındaki dolaba doğru ilerleyerek iki tane kupa çıkardı ve ocağın yanındaki tezgaha koydu. Sütten nefret etmediğim için oldukça şanslıydım.

Tony kaynamış olan sütü bardaklara koydu ve tekrardan başka bir dolaba yönelerek içinden iki küçük kavanoz çıkardı.

"Bal veya tarçın?"

Dilimi dudaklarım üzerinde gezdirirken sırıttım, Fury acaba ona neler yemem ve yememem gerektiğini söylemişmiydi?

"Her ikiside!"

Gözlerini kısarak bana bir bakış attı ve hafifçe sırıttı.

"İyi denemeydi, küçük hanım. Sadece bu seferlik ikisinede izin vereceğim, Fury'e söylemek yok."

Başımı hızla aşağı ve yukarı doğru salladım. Her geçen saniye onu daha fazla sevmeye başlıyordum.

İki bardağada bir kaşık bal katarak karıştırdı ve üzerlerine tarçın serpiştirdi. Bardaklardan birini bana uzattığında elinden yavaşça aldım ve gülerek onu beklemeden hızla ortak salona doğru yöneldim.

"Sakin ol Aceline, üzerine dökmeni istemeyiz."

Adımlarımı birazda olsa yavaşlattım ve salondaki büyük koltuklardan birine oturdum. Birazcık üfledikten sonra bardağı dudaklarıma götürerek küçük bir yudum aldım. Bu tadı o kadar özlemiştim ki... Gözlerim istemsizce irice açılırken sırıtıyordum.
Tony ise çoktan karşımdaki yerini almış bu halime gülüyordu. Ne yapabilirdim, tatlı şeyler böyle bir etkiye sahipti.

"Doğruyu söyleyin, sizi uyutmamamdan korktuğunuz için mi Friday'i kontrole yolladınız?"

Kaşlarımı kaldırarak ona yaramaz bir bakış attım. Kafamda kuracağıma ondan öğrenmeyi tercih ederdim.

"Hayır, gerçekten uyuyup uyumadığını bilmek istediğim için bunu yaptım. Dün geceki halini gördüm, bir daha öyle hissetmeni istemiyorum."

Bakışlarımı yere çevirerek hafifçe tebessüm ettim. Ailemi kaybettikten sonra bir kez daha biri tarafından önemsenmek güzel hissettiriyordu. Evet, Fury buradaydı ama aynı zamanda değildi de.

"Teşekkür ederim, Bay Stark."

O, bu iki günde Fury amcanın bile yapmayacağı şeyleri benim için yapmıştı.

-

Ben bu saatten sonra kızı resmi olarak herkesle shipliyorum

Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir, açıkçası ben yazarken çok keyif alıyorum ve çok sevimli olduğunu düşünüyorum ^^

* "Seni lanetleyecek ama o bir nimet."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro