Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

{Bölüm 3}

"So what if I'm crazy? The best people are."

  * * *

Gözlerimi yavaşça araladığımda bakışlarımı yeni odamın tavanında gezdirdim. Burası güzeldi, hastaneden çok daha iyiydi. En güzeli de uzun bir süreden sonra ilk defa biri tarafından uyandırılmıyor, kendim uyanıyordum.

Tony Stark'ın küçük yardımından sonra gece oldukça iyi uyumuş olmalıydım, kendimi o kadar da kötü hissetmiyordum.

Baş ucumdaki komidinin üzerinde duran, eski tarzda yapılmış, ayaklı küçük saate bir bakış attım. Henüz 10'u gösteriyordu. Kahvaltı için uygun bir saatti ama acaba İntikamcılar hep beraber kahvaltı yapıyor muydu?

Yumruk yaptığım ellerimle gözlerimi ovuşturdum ve yataktan kalkarak beyaz renkteki gardolaba doğru ilerledim. Dolabın kapağını araladığımda kıyafetlerimin çoktan yerleştirilmiş olmasını, yetmediği gibi yanına da daha önceden görmediğim birkaç parça yeni kıyafetin konulmuş olmasını bekliyormuydum, emin değildim.

Kendi kıyafetlerimi es geçerek ellerimi yeni eklenmiş birkaç parçanın üzerinde gezdirdim. Beyaz, üzerinde sarı ve beyaz renklerde irice çizilmiş çiçekler olan elbiseye geldiğimde durakladım. Fazla neşeli ve sevimliydi, bunları kim seçmişti? Fury olmadığı aşikardı.

Elbiseyi yavaşça askısından çıkararak daha fazla oyalanmadan üzerime giydim ve yatağımı toparladıktan sonra odadan dışarıya çıktım.

Tahminimce herkesin kaldığı odalar ve temel ihtiyaçlarını karşıladıkları odalar binanın bu kanadında yer alıyordu. Mutfağın ortak salona yakın olacağını düşündüğümden dolayı adımları alt kata doğru yönelttim. Yanılmadığım için mutluydum.

İntikamcıların üç üyesini beraber sıradan bir kahvaltı yaparken görmekten daha çok beklemediğim bir şey varsa o da Tony Stark'ın ocağın başında kahvaltıyı hazırlayan kişi olmasıydı.

Captain America yüzündeki ciddi ifadesiyle bir şeyler atıştıyor, aynı zamanda da diğer elindeki kağıtta yazanları okuyordu. O, acaba hiç gülümsüyormuydu? Tam yanında Natasha Romanoff vardı. Uçları sarı olan kızıl saçlarını örmüş, örgüsünü de sol omzundan aşağı doğru sarkıtmıştı. Hayal ettiğimden çok daha güzel gözüküyordu. Sorsaydım benim için saçımı örermiydi?

Onlara garip gözükeceğini bildiğim halde başımı yavaşça iki yana doğru sallayarak düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım. O, ölümcül derecede tehlikeli bir ajandı, en azından bana anlatılan buydu. Asla benimle uğraşmazdı.

Diğerlerinin aksine çok daha sakin görünen Profesör Bruce Banner yemeğinden çok yanındaki güzel kadına odaklanmıştı. O, garip bir şekilde bu odadakilerden yeşil bir deve dönüşecek olan son kişi gibi duruyordu.

"Günaydın, Aceline."

Tony'nin sesi beni onları incelemekten alıkoyarken bakışlarımı ona doğru çevirdim. Henüz onu inceleme fırsatını bile yakalayamamıştım.

"Günaydın."

Hafifçe tebessüm ederken gözlerim elinde tuttuğu tavaya doğru kaydı. Yumurtaları pişirirken ne yaptığından oldukça emin gibi gözüyordu ama yine de o kadar güvenmemek gerekirdi.

"Senin için de bir tane pişiriyorum, yumurta yersin, değil mi?"

Başımı yavaşça aşağı yukarı doğru salladım. Yemek konusunda uzun süredir pek seçim şansım olduğu söylenemezdi. Sağlıklı ne varsa yemek zorundaydım. Çok şekerli şeylere ise ayda bir kez belki izin veriliyordu, genelde nöbetleri tetiklerlerdi.

Adımlarımı çekinerek masaya doğru çevirdim ve sanki bir şeyleri değiştirecekmişcesine oraya elimden geldiğince yavaş bir şekilde ulaşmaya çalıştım. Ya Captain'ın yanına oturacaktım ya da Bay Banner'ın. Neyseki Bayan Romanoff ortalarında oturduğundan dolayı onun hakkında endişelenmek zorunda değildim.

Seçimimi Banner'dan yana kullanarak olabilecek en sevecen yüz ifademle yanına oturdum. Üçününde bakışları bana doğru dönerken yüzlerinde önce düz bir ifade, sonrasında ise küçük bir tebessüm vardı. O kadar da kötü değildi.

"Acaba... Peter'ın nerede olduğunu sorabilir miyim?"

Sesim oldukça kısık çıkmıştı ve konuşurken pekte yüzlerine bakabildiğim söylenemezdi. İntikacımlarla nasıl konuşurdun ki? Son derece resmi mi? Yoksa bundan nefret mi ederlerdi?

"Demek onunla tanıştınız."

Tony gülümseyerek elindeki tava ile beraber ocağın arkasından çekildi ve bize doğru yürümeye başladı.

"Şuan okulda olması gerekiyor, sonrasında da görevde."

Başımı anlayışla salladım. Açıkçası burada olmasını isterdim, içlerinden en iyi onunla anlaşabilirmişim gibi geliyordu.

"Bizim neden burada böyle oturduğumuzu sorarsan... Emekli gibi bir şey sayılırız. Artık olaylarla gençler ilgileniyor, biz genelde burada kalıp eğitim veriyoruz. Tabi onlar her şeyi berbat edip bize ihtiyaç duymazsa..."

Cümlesi üzerine kendisi ve masada oturan herkes kıkırdadığında kendimi birazda olsa rahatlamış hissediyordum. Fazla ciddi ortamlar beni geriyordu, hep güler yüzlü olsalar ne olurdu sanki?

Tony Stark herkesin tabaklarına yumurtalarını koyduktan sonra benim içinde bir tabak çıkararak önüme yerleştirdi ve yanımdaki boş sandalyeye oturdu.

Yemeğimi yerken kendimi o kadar da gergin hissetmiyordum. Yeni bir yerde ilk gün her zaman en zoru olurdu ama benim için tahminimden çok daha iyi geçiyordu.

                                               *

Siyah lastik tokamı bileğime takıp odamdan dışarıya doğru adımlarken aklımdan ne geçiyordu bilmiyordum. Fury ile konuşup ona günümün raporunu vermiş ve herkes hakkında birkaç soru sormuştum. Görünen o ki kendisi Natasha ile sıkı bir bağa sahipti ve kadının göründüğünden çok daha yumuşak olduğunu söylemişti. Biliyorum, inanması zordu.

Hava kararalı bir süre oluyordu ve etrafta hiç ses olmadığından dolayı herkes odalarına çekilmiş olmalıydı. Kimin hangi odada kaldığını bilmiyordum ve gerçekten deli cesareti olmalı ki deneyip bulacaktım.

Benimkine en yakın olan odanın önünde durduğumda derin bir nefes aldım ve elimi yumruk haline getirerek kapıya tıklamak için kaldırdım. En kötü ne olabilirdi, değil mi?

Tıklamamın ardından bir erkek sesinin "gir" dediğini duyduğumda alt dudağımı dişledim. Ne yazıkki istediğim bu değildi ama bu durumda geri dönmek ayıp olurdu.

Kapıyı yavaşça aralayıp başımı aralıktan içeriye soktuğumda Steve Rogers'ı yatağına uzanmış bir şekilde kitap okurken yakalamıştım. Okuduğu kitabın ismini göremiyordum.

"Özür dilerim Bay Rogers. Ben... Bayan Romanoff'u arıyordum."

Kapıyı kapatacağım sırada sesi beni durdurarak dikkatimi ona vermemi sağladı.

"Sorun değil Aceline. Neden içeri girmiyorsun? Seninle düzgünce tanışamadık."

Nefesimi tutarken dudaklarımı birbirine bastırdım ve cesaretimi toplayarak içeriye bir adım attım. O kadar zor olamazdı, olmamalıydı. Sonuçta o ne kadar ciddi gözükürse gözüksün iyi biriydi.

Kapıyı arkamdan kapatıp ona doğru ilerlemeye başladığımda üstü örtülü yatağında oturur pozisyona geçti ve yatağın boşta olan uç kısmını göstererek oturmamı işaret etti.

"Burada kendini oldukça garip hissediyor olmalısın. Biz de sana pek yardımcı olamadığımız için üzgünüm. Biliyorsun, bu durum hepimiz için yeni."

Bakışlarımı kucağıma koyduğum ellerime çevirerek yavaşça başımı salladım. Benimle birden çok iyi olmalarını zaten beklemiyordum.

"Biliyorum, sorun yok Bay Rogers."

Güldüğünde bakışlarım ona doğru dönerken şaşkınlığımı zar zor saklayabilmiştim. Demek gülebiliyorsun.

"Bana böyle hitap etmene gerek yok, Steve diyebilirsin."

Derin bir nefes aldım. Bana böyle öğretilmişti ve ben saygılı bir şekilde konuşmayı seviyordum. Yine de tabiki Captain America'yı reddetmeyecektim.

"Pekala."

Hafifçe tebessüm ettim. Dürüst olmak gerekirse odaya girmeden önce beni kovması gibi yüzlerce ihtimali kafamdan geçirmiştim, hiçbiri olmadığı için mutluydum.

"Natasha'yı neden arıyordun?"

Gözlerimi yüzünden çekerek tekrar ellerime doğru çevirdim ve derin bir nefes aldım. Bu nasıl söylenirdi? Bu gece uykunun yine beni bulmayacağını bildiğimden dolayı odamda oturup delirmeyi beklemek yerine farklı bir şey yapmak istemiştim. Sadece bu nasıl karşılanacaktı bilmiyordum.

"Ona saçımı örüp öremeyeceğini soracaktım."

Yutkundum ve yüzüne yan bir bakış atttım, şaşırmışa benzemiyordu.

"Sana yardım etmek isterdim ama bu konu hakkında hiçbir fikrim yok. Nat'in odası benimkinin iki yanında, sana iyi şanslar."

Gülümsemeye çalıştım, bana şans dilemesi bu fikrimden neredeyse vazgeçmeme sebep olacaktı. Yataktan kalkarak adımlarımı kapıya doğru yönelttim.

"İyi geceler Steve."

Onun da bana iyi geceler dilemesini dinledikten sonra odasından çıktım.

İç geçirerek bir kendi odamın kapısına bir de Bayan Romanoff'unkine bakıyordum.

-

Niye bilmiyorum ama bana çok sevimli geliyor...

Bir de bu bölümü yazarken hikaye başlığındaki "Stark" kısmını "Avengers" ile değiştirme isteğiyle doldum, siz buna ne dersiniz? Evet mi hayır mı? Kız böyle bir yerdeyken diğerleriyle olan ilişkilerinide yazmadan geçmemeliyim gibi geliyor (Bu kız Tony'le olmayacak falan demek değil, sadece bir soru işareti olacak:d)

* "Deliysem ne olmuş yani? En iyi insanlar öyle."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro