"Oh, she is sweet but a psycho."
* * *
Ne yapacağımı bilmez bir halde Yenilmezler üssünün ortak salonunda beklemek tahmin ettiğim kadar iyi değildi. Fury diğerleriyle konuşmak için onlar odadan çıkar çıkmaz peşlerinden gitmişti. Kim bilir onlara benimle ilgili neleri tembihliyordu.
Birkaç adım sesi duymamla beraber bakışlarımı bir süredir sabitlediğim noktadan ayırdım ve Fury olması umuduyla geniş girişe doğru çevirdim. Onun yerine yaşı büyük ihtimalle benden küçük olan bir oğlan görmeyi planlamıyordum. Onun burada ne işi vardı?
"Uhm... Aceline? Merhaba, ben... Ben Peter, Peter Parker."
Gergin bir şekilde gülümseyerek elini bana doğru uzattı. Bu kadar gergin olmasına bakılırsa hakkımdaki tahminleri veya hakkımda ona anlatılanlar pekte normal değildi. Zaten ben de normal değildim, değil mi?
"Memnun oldum Peter."
Uzattığı elini sıkarak ona elimden gelen en samimi gülümsememi yolladım. En azından diğerlerinden çok daha cana yakın davranıyordu.
"Yorulmuş olmalısın, sana odanı göstermemi ister misin?"
Başımla onu onaylarken yavaşça yerimden kalktım ve onu takip etmeye başladım.
"Burada mı yaşıyorsun? Onlarla...Birlikte?"
Bir yerden konuşmaya başlamak gerektiğini düşünüyordum. Eğer onlarla birlikte yaşıyorsa bir süper gücü olmalıydı, yoksa niye burda olsundu? O da benim gibi içlerinden birinin yeğeni değildi ya sonuçta.
"Evet burda yaşıyorum, sen sormadan söyleyeyim, kimliği gizli bir süper kahramanım."
Son cümlesini sesini kısarak söylemişti. Sanırım kim olduğunu açıklaması yasaktı ama zaten kimliğini bilmediğimiz kaç süper kahraman vardı?
Sırıtarak benim için kapısını açmış olduğu odaya doğru ilerledim. Beyaz renklerin hakim olduğu oda oldukça büyüktü. Bazı yerlerde pastel tonlarda pembe ve mavi renkler kullanılmıştı. Oldukça... Rahatlatıcı gözüküyordu?
"Burası senin için hazırlandı, umarım beğenirsin."
Başımı yavaşça aşağı yukarı doğru sallarken odada göz gezdirmeye devam ettim. Kullanılan renkler benim için hazırlandığını belli ediyordu. Biri sevebileceğimi tahmin etmiş olacakki odanın bir köşesine birkaç tane peluş hayvan yerleştirilmişti. Çalışma masasının üstünde her çeşit boya vardı ve hemen yanındada bir tuval ile şövale duruyordu. Birileri hastaneyi arayıp tüm bunları öğrenmiş olmalıydı. Ya da sadece internette bir gezintiye çıkmış ve sinir hastalıkları olan insanları nelerin sakinleştirdiğini bulmuştu.
"Teşekkür ederim Peter."
Odadan çıkmadan önce bana son bir bakış atıp gülümsedi.
"Bir şeye ihtiyacın olursa ben buralardayım, yani bilirsin, dünyayı kurtarmadığım zamanlarda falan."
Sağ gözünü kırpıp kapıyı kapattıktan sonra arkasından küçük bir kahkaha attım. Bunu en son ne zaman yapmıştım hatırlamıyordum bile.
Sanırım kendime çoktan yeni bir arkadaş bulmuştum.
*
Başım dönüyordu.
Saat iyice geç olurken yatmak için hazırlandığım sırada kesik kesik görüntüler yine kafamın içine hücum etmeye başlamıştı. Hışımla kalktığım yataktan karşımda duran çalışma masasına doğru yöneldim. Hızla üzerini karıştırırken büyük resim defterini çıkarıp bir sayfa açtım. Bunu durdurmak için bildiğim tek yol bir şeyler karalamaktı.
Dizlerim bana ihanet edercesine bükülürken defterle birlikte kendimi yere bıraktım. Titreyen elimi çalışma masasının üzerine atarak pastel boya almaya çalışırken kutuyu yere düşürdüm.
Ortaya çıkan ses baş dönmemi kuvvetlendiriyordu. Bu görüntüleri istemiyordum, tekrar sahip olamayacağım güzel görüntülerin kafamda defalarca tekrarlanması beni delirtiyordu.
Saçılan boyalardan siyah olanı sıkıca kavradım ve beyaz sayfanın üzerini elimden geldiğince hızlı bir şekilde karalamaya başladım.
Annem ve babam. Her zaman gittiğimiz o güzel göl kenarı.
Büyük bir çığlık atarken elimdeki pasteli karşımdaki duvara doğru fırlattım ve parçalara ayrılışını seyrettim. Tıpkı benim her gün yaptığım gibi.
Ellerimi soğuk parkenin üzerine yerleştirirken bacaklarımdan güç alarak kendimi geriye doğru ittim ve sırtım odanın kapısına yaslanıncaya kadar durmadım.
Yanaklarımdan akan yaşlar içimdeki acı gibi durmak bilmiyordu. Bir şeylere zarar verme dürtüsüyle dolarken gözlerim odanın içini hızlı bir şekilde taradı. Tabiki buraya bir makas bile koymamışlardı.
Büyük bir çığlık daha attığımda ellerimi ağzıma bastırarak kendimi susturmaya çalıştım. Birilerinin sesimi duyup buraya gelmesinden korkuyordum. Bir başkasının karşısında ağlamaktan nefret ederdim.
Gözlerimi sıkıca yumup hıçkırmaya devam ederken sırtımı yaslamış olduğum kapı iki kez tıklatıldı. İşte başlıyorduk.
"Aceline?"
Ses, bir erkek sesiydi. Kim olduğunu çıkaramıyordum ama Fury yada Peter olmadığı kesindi.
"E...Efendim?"
Sesim titrek çıktığında alt dudağımı sıkıca dişledim.
"İçeri gelebilir miyim?"
Hızla ayağa kalktım ve o bir hamle yapmadan önce kapı kolunu sıkıca kavradım. Nasıl gözüktüğümü tahmin edebiliyordum ve gelen her kimse beni böyle görmesini istemediğimden emindim.
"Müsait değilim."
Başka ne söyleyebilirdim ki? İçeri girmesini istemiyordum.
Dışardaki kişi gittiğini düşünmemi sağlayacak kadar bir süre bekledikten sonra tekrar konuşmaya karar verdi.
"Sesler duydum, içeri girip seni kontrol etmeme izin ver ki Fury'i çağırmak zorunda kalmayayım."
Derin bir nefes aldım ve gözlerimi sıkıca yumdum. Ciddi miydi? Fury'i işin içine katar mıydı?
Bunu yapıyor olmaktan nefret ediyor olsamda yanaklarımı ellerimin tersiyle kuruladım ve kapıyı küçük bir aralık olacak şekilde açtım.
Karşımda kesinlikle Tony Stark'ı görmeyi planlamıyordum.
Bugün, erken saatlerde en umursamaz ve memnuniyetsiz görünenlerden birisi de oydu. Büyük ihtimalle sadece seslerden rahatsız olduğu için bana bakmaya gelmişti.
Sertçe yutkunup elimden geldiğince göz teması kurmamaya çalışarak uygun kelimeleri aradım.
"Evet, Bay Stark?"
Bu, benim ona 'beni gördün, şimdi git' deme şeklimdi. Umarım fazla üstelemeyip giderdi.
Beni baştan aşağı yavaşça süzdükten sonra ne yazık ki umduğum şeyi yapmadı.
"İçeri girebilir miyim? Niyetim seni rahatsız etmek değil, sadece yardımcı olmak."
Kaşlarım hafifçe yukarı doğru kalkarken şaşkınlığımı gizleyemezdim. Bana yardım mı etmek istiyordu? Bunu nasıl yapacağını merak ediyordum. Şuana kadar kimse bana gerçek anlamda yardım etmeyi başaramamıştı. Ne o doktorlar, ne de bir başkası.
Her zaman biri sizinle aynı acıyı yaşamamışsa ne kadar empati kurarlarsa kursunlar sizi anlayamayacaklarını düşünmüştüm. Tony Stark'ın hikayesini tam olarak bilmiyordum ama hayatımda ilk defa birinin kendi isteğimle bana yardım etmesine izin vererek kenara doğru çekildim, kapıyı onun için biraz daha araladım.
İçeri girdiğinde odayı bu kadar dağınık görmeyi düşünüyormuydu, bilmiyordum. Yüzünde hiçbir mimik oluşmamıştı. Şaşırıp şaşırmadığını söylemem imkansızdı. O, ne düşündüğünü saklamayı banada öğretse iyi olurdu.
Yatağımın ucuna oturduğunda kapıyı yavaşça kapatarak ben de onu takip ettim ve yanına oturdum.
Bir süre odada gözlerini gezdirdikten sonra her tarafa saçılmış boyalarda takılı kaldı.
"Resim mi yapıyorsun?"
Yarım ağız gülümsedim. Yerde duran resim defterindeki siyah karalama oldukça komik gözüküyordu.
"Sakin olduğum zamanlarda, evet. Sinirli olduğumda ise sadece karalıyorum."
Hem de ne bulduysam. Eğer o sırada bir kağıt yoksa bu genelde duvarlar veya zemin oluyordu.
"Ben hem sinirliyken hem de sakinken oyuncaklarımla oynarım."
Cümlesi üzerine oldukça küçük bir kahkaha attım. Bahsettiği şeyin ne olduğunu biliyordum. Son 5 yıldır pek kendimde olmasamda hakkında bir şeyler duymuştum.
Tony, başını hafifçe önüne eğerek bana küçük bir gülümseme bahşettiğinde şaşırmıştım. Açıkçası bunu neye borçlu olduğumu bilmiyordum.
"Duyuyor musun?"
Kaşlarımı çatarak yüzüne anlamsız bir şekilde baktım. Neden bahsettiği hakkında bir fikrim yoktu.
"Nefes alışverişlerin çoktan normale döndü."
Çatılı kaşlarım şimdi havalanırken bakışlarımı ondan kaçırdım ve ellerime çevirdim. Sakinleştiğimi fark etmemiştim bile.
"Şimdi izin verirsen, uyuyabilir miyim?"
Gülen yüzüyle yataktan kalkıp kapıya ilerlemeye başladığında yüzümde ikinci bir kez gülümseme oluşturmuştu. Bu kadar kolay olabileceğini hiç tahmin etmemiştim ve sanırım o da etmemişti.
Kabalık olmaması için peşinden giderek odamın kapısının arkasında durdum ve ona son bir kez baktım.
"Teşekkür ederim, Bay Stark."
Yüzünde teşekkür etmemi beklemediğine dair bir ifade oluştuğunda belki de düşündüklerini o kadar da iyi saklayamıyordu.
"Bir sorunun olduğunda yardım almaktan çekinme, Aceline."
Başımı yavaşça aşağı ve yukarı doğru sallarken ona el salladım ve kapıyı arkasından kapattım.
Her şeyden sonra, belki de kötü hissettiğimiz anlarda birileriyle küçücük bir diyalog kurmak bile o kadar da kötü değildi?
-
Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir<3
* "Oh, o sevimli ama bir psikopat."
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro