Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

{Bölüm 16}

                                             * * *

Tony Stark, ben benim için hazırladığı tabağın tamamını bitirdikten sonra benimle birlikte üst kata, odama çıktı. Arkası dönük bir şekilde oturarak tüm işlerimi halletmemi ve yatağa girmemi bekliyordu. Anlaşılan ben uyuyana kadar beni bırakmaya hiç niyeti yoktu.

Bu durumdan şikayetçi değildim, nasıl olabilirdim? Bazı geceler yalnız uyumam çok zor oluyordu, eğer elimde olsa onu her gece yanımda tutardım.

"Hazırım."

Yatağa girip sırtımı başlığa yaslamış, pikemi belime kadar örtmüş ve ellerimi kucağımda birleştirmiştim. Tony yüzünü yavaşça bana çevirdiğinde gülümseyerek ona baktım. Bakışlarımı yakalayıp ifademi gördüğünde onun yüzünde benimkinden daha büyük bir gülümseme oluştu. Gözleri kısıldı, kırışıkları iyice belirginleşerek yüzündeki kaz ayaklarını daha da ortaya çıkardı. Sonrasında aniden yüzünde yaramaz bir gülümseme oluştu, ayakkabılarını çıkararak oturduğu çift kişilik yatağımda elleri ve dizleri üzerinde yürüyerek yanıma oturdu.

"Geçen gün Steve ve Natasha ile pijama partisi yapmıştınız, değil mi? Şimdi parti neymiş görsünler."

Kahkahalarım odayı doldururken Bay Stark kollarını göğsünde çaprazladı ve kendine hakim olamayarak sırıtmaya başladı.

"O bir parti değildiki, sadece uyumuştuk."

Tony, bunu bildiğine dair yavaşça başını aşağı ve yukarı doğru salladı. Ortamızdaki boşluğa hafifçe iki kez vurarak bana yatağın içine iyice girmemi işaret etti.

"Biliyorum, maalesef bugünkü de bir parti olamayacak çünkü senin uyuman gerekiyor. Ama söz veriyorum, bu haftaiçinde sana dünyanın en güzel pijama partisini düzenleyeceğim."

Kıkırdayarak lafını ikiletmeden yatak başlığında kayarak iyice yatağın içine girdim ve örtüyü biraz daha üzerime çektim. Çekinerek Tony'e yandan bir bakış attım.

"Gerçekten mi?"

Yumuşak bakışları yüzümde dolanırken elini başıma koyup saçlarımı yavaşça okşamaya başladı ve başını olumlu anlamda salladı. Sonrasında eğilip alnımın üzerine dudaklarını bastırarak dudaklarını bir süre orada tuttu.

"Gerçekten... Ama şimdi uyku vakti, Friday?"

Tony'e cevap olarak parlak olan ışıklar kapandı ve yerine tavandaki aralıklardan sızan bir gece ışığı açıldı. Loş ışıkta son bir kez adamın güzel yüzüne gülümseyerek baktım ve sonra huzurla gözlerimi kapattım.

                                                *

Her gün aynı saate kurulan, artık sesine alıştığım alarmımın çalmasıyla eş zamanlı olarak odamın kapısı tıklatıldığında kaşlarımı hafifçe çatarak yatakta doğruldum ve oturur pozisyona geldim. Genelde bu saatlerde kimse odama uğramazdı, bir sorun mu vardı?

"Gelebilirsiniz."

Kapı, yüzünde büyük bir gülümseme olan Natasha Romanoff tarafından açıldığında bulaşıcı olan ifadesi her zamanki gibi benide esir aldı ve yüzüme sebepsizce bir gülümseme yerleştirdi.

"Günaydın, gün ışığı."

Kelime seçimi daha fazla gülmeme sebep olurken utanarak başımı eğdim ve bakışlarımı başka bir yöne doğru kaçırdım.

"Günaydın."

Kızıl kadın neşeyle yatağımın ayak ucuna oturduğunda onu bu erken saatte neyin bu kadar mutlu ettiğini merak ediyordum.

"Bugün nasılsın, dövüş derslerine hazır mısın?"

Kaşlarım istemsizce çatılırken bakışlarımı tekrar yüzüne doğru çevirdim ve sorgularcasına kadına bakmaya başladım.

"Bale diyecektiniz sanırım, her zaman hazırım."

Bu sefer kaşları çatılma sırası ondaydı, yüzünü başka bir tarafa doğru çevirdi ve dudaklarını oynatarak sessizce, okuyabildiğim kadarıyla, "bale mi?" diye kendine sordu.

"Evet, tabi, bale diyecektim. Dövüşte nereden çıktı? Biz burada hiç dövüşmeyizki."

Başımı hafifçe eğerek yüzüne daha dikkatli bir şekilde bakmaya başladım. Neden böyle garip davranıyordu? Bir şey mi olmuştu?

"Siz... İyi misiniz?"

Yüzüne tekrar büyük bir gülümseme yayılırken başını hızlıca aşağı ve yukarı doğru salladı.

"Çok iyiyim, hatta harikayım. Hadi kalk, hemen dersimize başlayalım."

Kafam iyice karışırken gözlerimi ovuşturmaya başladım. Hala uykuda mıydım? Natasha bana karşı her zaman çok nazik olsada genelde bir şeyler için bu kadar hevesli gözükmezdi.

"Kahvaltı bile yapmadan mı? Genelde aç karnına durmama çok karşı çıkarsınız... Hele de dünden sonra."

Beyaz tenli kadının yüzünde bir kez daha neden bahsettiğimi bilmediğine dair bir bakış oluştu. Sanki dün gece orada olan kendisi değildi ve hiçbir şeyden haberi yoktu.

Natasha, Natasha gibi davranmıyordu.

Konuşmak için dudaklarını araladığı sırada odamın kapısı bir kez daha tıklatıldı. Herkes dünden sonra benim için endişelenmiş olmalıki sabahın erken saatlerinde odama geliyorlardı. Bu, şikayetçi olamayacağım başka bir konuydu.

"Gelebilirsiniz."

İçeri Steve ya da Tony'nin girmesini beklerken buraya geldiğimden beri başıma gelen en garip şey oldu, içeriye başka bir Natasha Romanoff daha girdi.

Ben korkuyla yatakta geriye doğru kaçarken yatağımda oturan Natasha paniklemiş bir şekilde ayağa kalktı ve kapıda duran Natasha'dan elinden geldiğince uzakta durmaya çalıştı. Burada ne oluyordu? Bu nasıl mümkün olabilirdi?

"Sen..."

İçeri yeni girmiş olan kızıl kadın öfkeyle burnundan soluyor, içeride duran kopyasına onu öldürecekmiş gibi bakıyordu. Vücudu, her an dövüşmeye hazırcasına bir pozisyon aldı ve bakışları bir anlığına bana değerek yumuşadı. Birkaç saniyede iyi olup olmadığımı kontrol etmiş, sonrasında tekrar ölümcül bakışlarını karşısındaki kadına çevirmişti. Bu, benim tanıdığım Natasha'ya daha çok benziyordu. O halde az önce konuştuğum kişi de kimdi?

"Burada ne işin var? Haber vermeden gelmemen gerektiğini kaç kez söylememiz gerekiyor?"

Yüzünde mahçup bir sırıtış olan diğer Natasha aniden şekil değiştirdi ve daha önce hiç görmediğim, siyah saçları omuzlarına dökülen bir adama dönüştü.  Üzerinde garip, bir kostüm gibi duran, dünyaya ait olmadığı her halinden belli olan, koyu yeşil renklerin hakim olduğu ve kısım kısım altınlardan oluşan bir kıyafet vardı. Bu, benim daha önce hikayelerini dinlediğim birine çok benziyordu.

Siyah saçlı adam, ben masumum dercesine ellerini başının iki yanında havaya doğru kaldırdı ve yüzündeki yaramaz sırıtışla karşısındaki kadına bakmaya devam etti.

"Sürpriz yapmak istedim."

Ben daha şaşkınlığımı ve korkumu atamamış bir şekilde bir Natasha'ya, bir de az önce beni kandırmaya çalışan adama bakarken Natasha Romanoff ona doğru öfkeli bir adım attı ve korkarak iyice geriye doğru çekilmeme sebep oldu. Ben burada olmasam karşısında duran, ondan oldukça uzun olan adamı pataklayacakmış gibi duruyordu.

"Süprizini burada, seni bile tanımayan bir kıza mı yapmak istedin Loki? Hemde bu şekilde? Yine neyin peşindesin? Thor'un en azından bizi uyarmasını beklerdim ama buraya geldiğinden haberi bile olmadığına eminim. En azından sana Aceline'den bahsetmedi mi? Buraya öylece, bir numara yapıp oyun oynayarak girmemen gerektiğini bilmiyor musun?"

Loki.

İsmini duymamla beraber bütün korkum bir kenara çekildi ve kaşlarım heyecanla havalandı. Biliyordum! O, tıpkı bana anlatıldığı gibi gözüküyordu. Şimdiye kadar neredeydi? Dürüst olmak gerekirse eğer Thor ona benden bahsetmediyse bu kalbimi kırardı.

"Bahsetti ama ben gözlerimle görmek istedim. Ayrıca kötü bir şey yapmıyorum, herkes sürprizleri sever. Tek hatam seni seçmem olmuş, Kaptan olmak daha çok işime yarardı."

Yüzünden eksik olmayan muzip sırıtışıyla beraber parlayan gözlerini aniden bana doğru çevirdi. Bakışlarımız birbiriyle buluştuğunda korkum eski yerini geri aldı ve zorlukla yutkunmama sebep oldu.

"Merhaba, Aceline."

Bana doğru bir adım atıp elini uzattığında Natasha Romanoff da koruyucu bir şekilde öne doğru hızlı bir adım attı, tek bir ters hareketinde adamı mahvedecek gibi duruyordu.

"Merhaba..."

Çekinerek ona elimi uzattığımda Loki vakit kaybetmeden elimi nazikçe tuttu, tıpkı daha önce Thor'un yaptığı gibi dudaklarına doğru götürdü ve üzerine küçük bir öpücük kondurdu.

-

Umarım bölümü sevmişsinizdir ve birkaç yorum bırakırsınız <3

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro