Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

{Bölüm 10}

                                             * * *

Yukarı çıkan merdivenlerin basamaklarını güçlükle tırmandım, kendi odamı ve Natasha'nınkini geçerek biraz daha ileride olan Tony'nin odasına doğru adımladım. Gerginlikten midem bulanıyor, kusacak gibi hissediyordum. Umarım yanındayken bir nöbet geçirmezdim.

Kapıyı yavaşça iki kez tıklattım, "gelebilirsin" komutunu duyduktan sonra derin bir nefes alarak kapıyı içeri geçmeme yetecek kadar araladım. Sanki gizli bir iş yapıyor, odaya kimseye gözükmeden girmeye çalışıyordum.

Bu, Bay Stark'ın odasına ilk girişimdi. Benimkine, ve gördüğüm kadarıyla Steve ile Natasha'nınkine göre biraz daha büyük bir odaydı. Alt kattaki laboratuvarının küçük bir versiyonu odanın bir köşesine yerleştirilmiş gibi duruyordu. Belli ki birileri geceleri uyuyamadığında oyuncakları ile oynuyordu.

Sırtı kapıya dönüktü, duvara asılmış birkaç zırh parçasına bir şeyler monte ediyor, oldukça konsantre gözüküyordu. Dönüp bana bakmayacak mıydı?

Çekinerek birkaç adım daha ileri gittim ve onun arkasında, benim ise önümde duran masanın biraz gerisinde durdum. Bir şey söylemem gerekiyor muydu, bilmiyordum. Yavaşça yutkunarak başımı öne eğdim ve pembe elbisemin eteği ile oynamaya başladım. Bir yanım ya yine yaptığım bir şey için bana kızarsa diye düşünmeden edemiyordu.

"Otur lütfen Aceline."

Arkasını dönmeden benimle konuştuğunda bakışlarımı yavaşça kaldırıp sırtında gezindirdim. Sonrasında başımı tekrar eğdim, arkamda duran yatağa doğru yöneldim ve elimden geldiğince yatağın en uç kısmına oturmaya çalıştım.

Tony Stark'ın iç çekişi duyulduğunda gözlerimi sıkıca yumup açtım. Her hareketinden, söyleyeceği her kelimeden çekinir hale gelmiştim. Başımı kaldıramıyor, bakışlarımı kucağıma koyduğum, parmaklarımla oynadığım ellerimden çekemiyordum. Adım seslerini duyduğumda bana doğru geldiğini anlamıştım. Yüzümü bacaklarını görmeme yetecek kadar kaldırdım, masanın önüne geçip kalçasını masaya yaslamasını izledim.

"Dünkü davranışım için özür dilerim."

Bakışlarımı tekrar kucağıma çevirdim ve her streslendiğimde yaptığım gibi parmaklarımı birbirlerinin üzerine bindirmeye başladım.

"Fevri davrandım, sana öyle bağırmamam gerekiyordu. Sadece..."

Derin bir nefes aldı, büyük ihtimalle konuşurken ona bakmamı tercih ederdi ama şuan bunu yapamayacağımı biliyordu.

"Senin için endişelendim, zarar görmeni istemiyorum."

Dudağımın iç kısmını hafifçe dişledim, Steve de Tony'nin muhtemelen endişelendiğini söylemişti, neden insanlar biri için endişelendiklerinde bağırmayı tercih ediyorlardı?

Tony'nin ayakkabıları görüş alanıma girdiğinde ne kadar yakınıma geldiğini ancak fark ediyordum. Zorlukla yutkundum. Elini yavaşça çeneme yerleştirip başımı kaldırdığında nefesimi tutmaya başlamıştım. Şimdi gözlerim onun gözlerine bakıyordu, bundan kaçmanın bir yolu var mıydı?

"Benden çekinmene gerek yok Aceline. Sana asla zarar vermem, buradaki kimse sana zarar vermez."

Baş parmağıyla yanağımı hafifçe okşadığında sonunda nefesimi geri kazanabilmiştim. Kalbim çok hızlı atıyordu, öyle bir hızdı ki bu neredeyse endişelenmeme sebep oluyordu.

Bay Stark gülümsedi, elini çenemden çekti ve biraz yanıma, yatağın üzerine oturdu. Oturuş şeklimi fark ettiğinde kaşları hafifçe çatıldı, yumuşak örtünün üstüne iki kez vurarak bana düzgün oturmama dair bir mesaj verdi.

"Kuşlar bana dün gece Steve ve Natasha ile bir pijama partisi olduğunu ve benim davet edilmediğimi söylediler."

Hafifçe kıkırdayarak başımı tekrar öne eğdim ve bu sefer ellerim yerine elbisemin eteğinin ucuyla oynamaya başladım.

"Planlı değildi... Birden gelişti. Ayrıca size çok kızgındım."

Yüzüne kaçamak bir bakış atarak gözlerimi tekrar elbiseme doğru çevirdim. Nasıl oluyordu da her şeyden haberi oluyordu? Friday gerçekten odalarımızı gözetliyor olmalıydı. Bu konu hakkında ciddi bir konuşma yapmamız gerekiyordu.

"Biliyorum, haklısın. Seni asla üzmemem gerekiyordu."

Bu sefer geri çekmemek üzere yüzüne yönelttiğim bakışlarımla gözlerini dikkatlice inceledim. Söylediği her şeyi gerçekten kastediyor gibi duruyordu, pişmandı. Beni üzdüğü için kendine kızıyor gibiydi.

"Sorun yok... Böyle şeyler olur. Sadece sesler yükseldiğinde kendimi durduramıyorum, çok fazla rahatsız oluyorum. Tahmin edebileceğinizden çok daha fazla."

Tony anlayışla başını salladı. Tepkilerim büyük ihtimalle onun için, buradaki herkes için, aşırıya kaçıyordu ama durumu biliyorlardı, düzeltmek hiç de kolay değildi.

"Barıştık mı?"

Kıkırdayarak başımı hızla aşağı yukarı doğru salladım. İnsanlara uzun süre kızgın kalabilen biri değildim, bir de o bana böyle bakarken nasıl kızgın olabilirdim?

Yüzünde büyük bir gülümseme oluştuğunda mümkünmüş gibi biraz daha güldüm. Buraya geldiğimden beri son birkaç yılın toplamından çok daha fazla gülümsemiştim.

"Şimdi istersen aşağı dönüp önce ilaçlarını alabilir, sonrada yemek için sabırsızlandığın fıstık ezmesini yiyebilirsin. Çok fazla olmamak şartıyla."

Boynuna atlama isteği ile dolup taşarken kendimi zar zor durdurdum, daha fazla oyalanmadan heyecanla ayağa kalktım ve odadan çıkmak için hazırlandım.

"Siz gelmiyor musunuz?"

Derin bir nefes aldı ve eliyle az önce durduğu, zırhı ile ilgilendiği köşeyi işaret etti.

"Yapmam gereken işler var, zaten bir şeyler atıştırdım."

Dudaklarımı birbirine bastırarak anlayışla başımı salladım. İşlerinin acil olmadığı belliydi. Artık göreve bile gitmeyen biri için çok fazla yeni zırh üzerinde çalışıyordu.

Odadan çıkmadan önce şansımı denemek adına son bir kez arkamı döndüm ve yüzüne bir bakış attım, bir yandan saçımın bir tutamını parmağıma doluyor buklelerim ile oynuyordum.

"Siz hazırlamadığınızda yumurtaların tadı aynı olmuyor."

Yüzünde küçük bir sırıtış oluştuğunda sanki bunu saklamak istercesine başını hafifçe önüne eğdi, işaret parmağını bana doğru sallayarak masadan ayrıldı ve kapıya doğru gelmeye başladı.

"Beni nasıl kandıracağınızı çok iyi biliyorsunuz, küçük hanım."

Kıkırdayarak küçük bir alkış tuttum, arkamdan geldiğine emin olduktan sonra hafifçe zıplayarak merdivenlere doğru yöneldim.

Alt kata ulaştığımızda mutfak boştu, herkes çoktan kendi işlerine dönmüş olmalıydı. Hep bir arada olmayı ne kadar sevsem de buna üzülemeyecektim. Tony ile aramı düzeltmiştim, keyfim oldukça yerindeydi.

Hızla masaya doğru ilerleyerek henüz kaldırılmamış olan tabağımın başına geçtim. Kızarmış bir ekmeği alıp üzerine dolu dolu fıstık ezmesini sürmeye başladığımda Bay Stark'ın öksürük sesi odayı doldurmuştu. Başımı tabağımdan kaldırarak ciddi yüzüne bir bakış attım, dişlerimi göstererek gülümsedim ve ardından ekmeğin üzerindeki fazlalığı bıçak ile kavanozun içine geri koydum.

Arkama yaslanıp ekmeğimin tadını çıkaracağım sırada aklıma gelen şeyle hızla ekmeği tabağa geri koydum. Tony nasıl beni uyarmamıştı?

"İlaçlarım!"

Hızla mutfaktan dışarı koşarak üst kata doğru yöneldim, bugün bu merdivenlerde ne kadar da çok vakit geçirmiştim.

Odama girerek baş ucumdaki komidinde duran ilaçlardan sabahları almam gerekeni hızlıca içtim. Derin bir nefes alarak gülümsedim, o kadar da kötü değildi.

Odamdan çıkacağım sırada kapının tıklanarak açılıp Steve Rogers'ın içeriye bir bakış atmasını beklemiyordum. Gözleri beni bulduğunda yüzünde büyük bir gülümseme oluştu, umarım bunu yapmayı hiç bırakmazdı.

"Thor ve Bruce ile dışarı çıkacağız, gelmek ister misin diye sormak istedim."

Kısa süreli değerlendirmemin ardından vereceğim cevabı çoktan biliyordum, kalabalık alanları pek sevmezdim. Başımı "hayır" anlamında iki yana doğru salladım.

Steve ısrar etmedi, büyük ihtimalle gelmek istemeyeceğimi tahmin etmişti. Kapıyı kapatmadan önce bana bir soru daha yöneltti.

"Tony ile her şey yolunda mı?"

Gülümseyerek bu sefer başımı olumlu anlamda salladım. Dışarı çıkmak istemememin bir diğer sebebi de günü Tony ile geçirmekti.

-

Umarım bölümü beğenir ve birkaç yorum bırakırsınız^^

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro