Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

〆8 : those who turn pain into power

sekizinci bölüm:
acıyı güce çevirenler

Beni kimsenin anlamadığını biliyordum. Anlamadıkları halde başlarını sallayıp geçmeleri ya da ben yara alırken hepsinin görmezden gelmesi belki de şu an olduğum kişiyi yaratmıştı. Acıyı güce çevirmek asıl güçtü ve ben bunu başarmıştım.

Güç kavramını gerçekten sevmezdim, bana çok uzaktı ama eğer bir şeyler başarmak istiyorsam güçlü olmak zorundaydım. İnsanların önüne eğilip sırtıma bir darbe daha vurmalarını izlemeli ve o izlerin intikamını almalıydım. Hiç darbe almazsam değil, intikam alırsam güçlüydüm.

Jeno'nun elimi tutuşu fiziksel güçten çok uzaktı ama vermek istediği güç mesajını biliyordum. Güçlü olmamı söylüyordu elleri, sıcak ve sıkıydı. Sağ orta parmağında olan minik bir örümcek dövmesi vardı, hiçbir zaman anlamını sormamıştım ancak şimdi, yakından bakıldığında çok daha güzel gözüküyordu. Elbet bir anlamı olmalıydı, olmak zorundaydı çünkü Jeno anlamsız şeyleri sevmezdi. Gözlerimi araladığım ilk anda sağ tarafımda onu görmüştüm ve solumdaki izleri görmediği için memnundum. Serumu çoktan çıkarmışlardı.

''Saat kaç?'' diye sordum doğrularak. Jeno başını yasladığı yerden, yatağın üzerinden, kaldırdı ve hızlıca bana döndü. ''On bir.'' dedi yutkunarak. Saçları dağılmıştı, uyumadığı belliydi. En son uyuduğu uykunun ya da en huzurlu uykusunun, onu uyuttuğum gece olduğunu düşündüm. Uzun zamandır uyumamış gibiydi. Gözleri baygın bakıyordu ama endişeliydi ya da sadece kendini suçluyordu.

''Bunu hangi it yaptı?'' dedi yatağa yaklaşarak. ''Açık bir alanda yaptığına göre yetkisi geniş biri olmalı.''

Jeno'nun kafasının fena derecede çalıştığını ve istediğinde her şeyi yapabildiğini herkes biliyordu. Biraz daha zorlasa aklına Mark'ı getirirdi ama onun aklı Başkan'ın adamlarındaydı. Gözlerimi duvara diktim ve omuz silktim. ''Bilmiyorum, hazırlıksız yakalandım.''

''Bunun olacağını birkaç saat önceden biliyordun ve sen dövüşmeye mi indin?'' dedi hayretle. Bana, tavrıma ve kendisine sinirliydi. Umursamaz ya da gamsız davrandığım için ne dese haklıydı. Başımı sallamakla yetindim ve Jeno elini elimden çekti. ''Sana ne desem boş ama bunu buradan çıktığında konuşacağız.''

Cevap vermedim, bunu burada bitirmeyeceği açıktı. O kişiyi bulup boğazına yapışmak istediği belliydi. Kim olursa olsun bunu kafasına koymuştu ve Mark'ı bulursa olacakları tahmin bile edemiyordum. Özellikle de düşmanıydı, ortalığı kan gölüne çevirirdi.

Jeno kalkıp odanın perdesini açarken odanın kapısı da açıldı, içeriye stajyer girdi. Elindeki dosyayı komodinin üzerine koydu ve saçlarını düzeltti. Bu bende gülme isteği uyandırsa da sessiz kaldım. Beni kısaca süzdükten sonra Jeno'ya kısaca bir bakış attı. ''İyi uyudun mu?'' dedi yatağımı dikleştirip. Jeno'nun yüzüyle beraber bedeni de buraya dönerken stajyer bunu fark etti, sanırım bu mevzudan haberi olduğunu az çok anlamıştı.

İkisinin de bakışları altında ezildiğimi ve küçüldüğümü hissediyordum. Hafifçe geriye doğru kaydım ve üzerimdeki örtüyü yukarı çektim. ''Evet.''

''Hiç uyanmadın mı?''

''Hayır.'' dedim Jeno'ya bakmamaya çalışarak. Başını salladı tekrardan ve Jeno'ya döndü. ''Yarasını kontrol edeceğim, çıkmanızı rica ediyorum.''

''Burada kalmak istiyorum.'' dedi Jeno, kendisinden gayet emindi. Yaramı görüp o yaranın aynısını Mark'a açacaktı, en azından o olduğunu bulursa. Dişlediğim alt dudağımı serbest bıraktım ve stajyere döndüm, Jeno'nun yaralarımı görmemesi gerekiyordu. Gözlerime baktı, ne gördü bilmiyordum ama tekrar Jeno'ya döndüğünde onu odadan çıkaracağına emin oldum.

''Maalesef ki buna izin veremem, ancak bilgilendirme yapabilirim. Çıkın lütfen yoksa zor kullanmak zorunda kalacağım.''

Jeno derince bir nefes vererek bana baktı, gidip gitmeyeceğini soruyordu. Başımı salladım gitmesi için, o da fazla durmadı ve çıktı. En azından bugün onunla kavga etmeyecektik.

''Teşekkür ederim.'' Mırıldanarak yataktan doğrulurken stajyer sadece başını salladı, yine maskeliydi. Gözlerinden uyku akıyordu ama benim aksime dimdik durabiliyordu. Bu tür insanlara imreniyordum. Her şekilde ayakta durabilecek gücü nereden bulduklarını merak ediyordum.

Tişörtümü çıkarıp sırtımı ona dönerken yaramın fazla acımadığını fark etmiştim, stajyer bandajı çıkarıp önüme geçerek yaraya baktı, üzerindeki büyük yara bandını da çıkardı ve dikişlerime baktı. ''Daha iyi.'' diye mırıldandı başını kaldırarak. Onu izliyordum, bir anda göz göze gelmemiz başımı yan tarafa çevirmeme sebep oldu.

''İntihar etmek isteyen birine göre derin bir yara.''

''Öyle miymiş?'' dedim yutkunarak.

''Ve sol elini kullanan biri için imkansız bir kesik.''

''Ne?''

Başımı tekrar ona çevirdiğimde koltuğun yanındaki tabureyi karşıma çekti, malzemeleri komodinin üzerine koydu ve bacaklarını iki yana açtı. Bacaklarım bedeni arasında kalırken bana bakmaya devam ediyordu.

''Solaksın.'' dedi eline eldivenleri geçirirken. ''İntihar etmek istedin.''

Başımı salladım.

''Sana bir sır vereyim mi?'' dedi yüzünü yüzüme yaklaştırarak. Kalbim gümbür gümbürdü, ne diyeceğinden çok ne diyeceğimi düşünüyordum. Gözlerindeki bakış alaycı ama bir o kadar da keskindi.

''Sol elini kullanan biri olarak böyle bir yarayı kendine açamazsın.''

Kaşlarım çatıldı, dudaklarımı birbirine bastırdım ve stajyer pamuğa uzandı. Sözleri çok açıktı ama ben anlamamayı seçmiştim, kendisi de işini yapıyormuş gibi gözüküyordu ama beni köşeye çekmeyi başarmıştı. Terleyen avuç içlerimi yatağın kenarına tutunarak silerken pamuğa biraz ilaç damlattı.

''Yani, bunu senin yapmadığın ortada. Bir plana ya da kazaya, bilmiyorum ama kurban gittiğin çok belli.''

''Bunu nereden çıkardın?'' dedim kaşlarımı daha da çatarak. O bir doktordu, bu işleri eminim ki biliyordu ve benim böylesine bir soruyu sormamın tek amacı biraz daha vakit kazanmaktı. Stajyer gülümsedi ve pamuğu yarama bastırdı, dudaklarım arasından kaçan iniltiye engel olamadım.

''Sana bildiğin şeyleri anlatırsam bu çok uzun sürebilir. İyileştiğinde kahve içmeye gel de anlatayım sana.''

Gülmesi sinirimi bozuyordu, cevap vermedim ve onu izledim. İşini hızlı yapıyordu. Bir başkası olsa onun acemi olduğunu ve ne yaptığını bilmediğini söylerdi ama ben öyle hissetmiyordum. Bunu anlamak zor değildi ancak neden böyle bir cümle kurduğunu anlamamıştım. Bir şeyleri mi kurcalıyordu yoksa ağzımdan laf mı almak istiyordu emin değildim. Peşine düşecek biri değildi ama izin verirsem kim bilir neler söylerdi.

''Durumuna göre akşam çıkıp çıkamayacağına bakacaklar, tabi bir daha intihar etmeme sözü verirsen.''

''Neden söz verecekmişim?'' dedim kollarımı kaldırıp bandajı sarması için kolaylık sağlarken. Omuz silkti ve kenardaki makası aldı, bandajı kesti ve yerine sıkıştırdı. ''Bilmem, hayatta olduğundan emin olmak istiyorumdur falan.''

''Açık konuş.'' Sabrımı sınıyordu, alttan alttan konuşması zaten sinir bozucuydu ve lafı çarpıtmasına katlanamıyorum. Benim hayatım onu ilgilendirmiyordu. Stajyer kaşlarını kaldırdı ve bana baktı. ''Açık konuşuyorum zaten.''

Uzanıp yanımdaki tişörtümü aldı ve hızlı bir biçimde başımdan geçirdi. ''Normalde bunu yapmam gerekmiyor ama iyilik edesim tuttu.''

''Defol git.'' dedim bacaklarımı yukarı çekip örtüyü boynuma kadar örterken. ''Yorgunum.''

''Wow, görev başındaki doktora hakaret etmek mi? Seni şu an mahkemeye vermem lazım.''

''Çok gevşeksin.'' dedim dişlerimi sıkarak. ''Ve ben gevşek insanlardan nefret ederim.''

''Bak bu iki oldu.''

Derin bir nefes aldım ve öksürdüm. ''JENO!''

Jeno sanki bunu bekliyormuş gibi uçarak geldiğinde stajyer şaşırmış gibiydi, kaşlarını çattı ve bana baktı. ''Hasta gayet iyi gözüküyor, formunda.'' dedi gözlerini gözlerimden ayırmadan. ''Endişe edecek bir şey yok.''

''Sen niye bağırdın?'' diye sordu Jeno, omuz silktim ve gözlerimi kapattım. ''Yanıma durman için. Doktor şimdi çıkacak ve sen de başımda bekleyeceksin, yine intihar falan edersem sen beni durdurursun.''

Gözlerimi stajyerden ayırmadan konuştuğumda stajyer gülümsedi, gözlerinin kısıldığına bizzat şahit olmuştum. Jeno hiçbir şey anlamamıştı, yine de koltuğa oturdu ve stajyerin çıkışını izledi. Kapı kapandıktan hemen sonra derin bir nefes verdi, gözleri üzerimdeydi. ''Çok kıl bir herife benziyor, döverim ben bunu.''

''Bence de.'' dedim elimde olmadan. Jeno kaşlarını çattı ve doğruldu. ''Sana bir şey mi dedi?''

''Yok ya,'' dedim yutkunarak. ''Garip biri.''

Jeno umursamaz cevabıma karşı bir sorun olmadığını anlamıştı, arkasına yaslandı ve bana bakmaya devam etti. ''Sana kim haber verdi?'' Başımı ona çevirerek konuştuğumda Jeno kollarını başının arkasında topladı ve bacaklarını açtı gerinerek.

''Kılıbık Mark haber verdi. Boks yapmak için seninle sözleşmiş ama yerde yatıyormuşsun.''

Mark'taki cesareti takdir etmeden duramadım, hem beni bıçaklayıp hem de haber vermesi garip ve ürkütücüydü. Amacı neydi ve beni neden öldürmemişti bilmiyordum ama ilk fırsatta onunla konuşmam lazımdı. Jeno'ya başımı salladım. ''Evet. Sesini duydum ama ilk önce sana gelmiş olmalı.''

Jeno'ya yalan söylemeyi gerçekten sevmiyordum ama artık alışmıştım. Kötü bir şeyi birkaç kez yaptıktan sonra vicdanınız sızlamıyordu, bünyeniz alışıyordu ve ben alışmıştım. Bünyem kötü şeylere alışmıştı ve bunun önüne geçemiyordum.

bölüm biraz geçiş bölümü oldu, bu yüzden çok beklemeden atıyorum ehe

valla bu son diyisim, sonraki bölümden sonraki bölüm asıl olaylar başlıyor birazcık daha sabır 😖 yıldızı patlatirsaniz ve birkaç yorumcuk bırakırsanız bu elemanı çok mutlu edersiniz...

OY SINIRI: 15+
YORUM SINIRI: 50+

jiekus fizik çalışmaya gidiyore, sizleri opuyore ve mutlu haftalar günler diliyoreeeee 😋😋👉🏻👈🏻💝💖💓🍨🐙⚡

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro