Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

9 - Philippe'in Son Düzenbazlıkları

IX

Philippe'in Son Düzenbazlıkları

1822 yılı Şubat ayında Madam Bridau eski dairesinde daha önce Philippe'in kaldığı, mutfağın üstünde bulunan odaya yerleşmişti. Ressamın atölyesi ve odası merdivenin öteki tarafında, karşıdaydı. Joseph annesinin bu hale düştüğünü görerek, hiç olmazsa onun olabildiğince iyi hale gelmesini istemişti. Kardeşinin evden ayrılışından sonra, çatı katının düzenlenmesi işine girişti; buraya sanatçılara layık bir hava verdi, bir halı serdirdi. Özentisiz bir şekilde, ama büyük bir zevkle yerleştirilmiş olan karyola manastırlara özgü bir sadelik sergiledi. Ucuz ama iyi seçilmiş, yenilenmiş mobilyaların rengi ile uyumlu parlak perkal kumaşla kaplanan duvarlar bu çekme katı zarif ve temiz bir hale getirdi. Joseph ayrıca sahanlığın üstüne bir çifte kapı yaptırdı ve içeriye bir kapı perdesi koydurdu. Pencere içeriye tatlı bir ışık sızdıran bir stor perdeyle örtüldü. Bu zavallı annenin yaşamı Paris'te bir kadının yaşamının alabileceği en basit şekle indirgenmişse de, Agathe oğlu sayesinde, en azından, böyle bir durumdaki herhangi bir kimseden daha iyiydi. Joseph, annesini Paris'te ailelerin çektikleri o dayanılmaz can sıkıntılarından kurtarmak için her gün Beaune Sokağı'nda sabit fiyatla yemek yenen bir lokantaya akşam yemeğine götürdü, buraya doğru dürüst kadınlar, milletvekilleri, nitelikli insanlar geliyor ve yemek herkese ayda yaklaşık doksan franka mal oluyordu. Yalnızca öğle yemeğini üstlenen Agathe, vaktiyle babası için uyguladığı âdeti yeniden oğlu için uyguladı. Joseph'in saygısından ötürü söylediği yalanlara karşın, sonunda akşam yemeğinin yaklaşık yüz franka mal olduğunu öğrendi. Bu harcamanın aşırılığından ürküp, oğlunun çıplak kadın resimleri yaparak çok para kazanacağını da düşünmeyerek, günah çıkarttığı Rahip Loraux sayesinde, Chouan'ların şeflerinden birinin dul eşi Bauvan kontesine ait bir piyango satış bürosunda, yıllık yedi yüz frank ücretle bir iş buldu. Korunan dul kadınların geçim kapısı olan piyango büroları, evi idare etmeye çalışan bir aileyi oldukça vasat bir şekilde geçindiriyordu. Ancak Restorasyon döneminde, anayasa yanlısı hükümetin getirdiği sınırlamalar içinde, verilen bütün hizmetleri karşılamanın güçlüğü yüzünden mutsuz kadınlara bir değil de, iki piyango bürosu verildi ki bunların geliri altı bin ile on bin frank arasında değişiyordu. Bu durumda, böylece korunan bir generalin ya da bir soylunun dul eşi bürolarını yalnızca kendisi çalıştırmıyordu, ilgili yöneticileri vardı. Bu yöneticiler erkek iseler, yanlarında bir memur çalıştırmadan edemiyorlardı, çünkü büro sabahtan gece yarısına kadar açık kalmalıydı, Maliye Bakanlığı'nın tutulmasını istediği kayıtlar da epey yüklüydü. Rahip Loraux dul Bridau'nun durumunu Bauvan kontesine anlatmış, kontes de yöneticisi işten ayrılırsa, yerine Agathe'ı alacağına söz vermiş, sözünü de tutmuştu. Sabahın onundan başlayarak büroda bulunmak zorunda kaldığından, zavallı Agathe'ın akşam yemeği için ancak zamanı oluyordu. Akşamları saat yedide büroya yeniden geliyor ve buradan gece yarısından önce çıkmıyordu. İki yıl boyunca Joseph, akşamları annesini Mazarine Sokağı'na götürmek üzere almaya gelmeyi bir gün bile ihmal etmedi, sık sık da gelip onu akşam yemeğine götürüyordu, dostları onun gece yarısından önce Vivienne Sokağı'nda olabilmek için Opera'dan, tiyatrodan ve en parlak sanatçı salonlarından ayrıldığını gördüler.

Agathe, büyük acılara uğramış insanların içinde bir dayanak buldukları yaşamın bu monoton düzenliliğini benimsedi. Odasında artık ne kedileri ne de kuşları vardı. Sabahları, bu odada işini bitirip şöminesinin karşısında hazırladığı kahvaltıyı oğlunun atölyesine götürüyor, orada oğlu ile birlikte kahvaltı ediyordu. Joseph'in odasını düzenliyor, kendi odasında ateşi söndürüyor, sonra atölyeye gelip küçük dökme demir sobanın yanında çalışıyor, oğlunun bir arkadaşı ya da modeller geldiğinde hemen buradan ayrılıyordu. Ne sanattan ne de sanatın olanaklarından anlamasına karşın, atölyenin derin sessizliği ona uygun oluyordu. Bu bakımdan bir gelişme göstermedi, hiçbir ikiyüzlü davranışta da bulunmuyor ve renklere, kompozisyona, resme verilen öneme saf saf şaşıyordu. Joseph dernekteki dostlarından biriyle ya da Schinner, Pierre Grassou, o zamanlar Mistigris diye adlandırılan genç ressam Léon de Lora gibi bir ressam arkadaşıyla konuşurken, Agathe gelip dikkatle bakıyor, ama bu büyük sözlere, bu sıcak tartışmalara neyin yol açtığını anlayamıyordu. Oğlunun çamaşırını yıkıyor, uzun, kısa çoraplarını onarıyordu; işi onun paletini temizlemeye, fırçalarını silmesi için bez parçaları toplamaya, atölyede her şeyi düzene koymaya kadar vardırdı. Annesinin bu küçük ayrıntılarda yeteneğini gören Joseph onun üstüne titriyordu. Ana oğul sanat konusunda anlaşamıyorsa da, sevgi konusunda çok güzel anlaşıyorlardı. Annenin bir düşüncesi vardı. Bir sabah Agathe Joseph'e, başladığı, daha sonra bitireceği, ancak anlaşılmayacak olan çok büyük bir tablonun taslağını yaptığı sırada, tehlikeyi göze alıp yüksek sesle şöyle dedi:

— Tanrım! Ne yapıyor acaba?

— Kim?

— Philippe!

— Ah! Öyle ya! Çocuk sıkıntı içinde. Yola gelecektir.

— Ama daha önce yoksulluğu yaşadı, belki yoksulluk yüzünden onu değişmiş gördük. Mutlu olsaydı, iyi yürekli de olurdu...

— Anneciğim, o dışarıya gittiğinde acı çekti sanıyorsun, değil mi? Ama yanılıyorsun, New York'ta da hâlâ burada yaptığı gibi zevk ve eğlence içinde yaşadı...

— Ama bizim yanımızdayken acı çekseydi, bu korkunç bir şey olurdu...

— Evet, dedi Joseph. Bana düşen şeye gelince, seve seve para veririm, ama onu görmek istemiyorum. Zavallı Madam Descoings'i öldürdü.

— Peki, dedi Agathe, onun portresini yapmak istemez misin?

— Senin için her türlü acıya katlanırım anne. Ama tek bir şeyi elbette aklımdan çıkaramam: O benim kardeşim.

— Süvari yüzbaşısı kıyafetiyle at üstünde bir resmine ne dersin?

— Evet, Gros'yu örnek alarak yapılmış güzel bir at resmim var; bunu nerede kullanacağımı bilmiyorum.

— Öyleyse, onun arkadaşına gidip ne durumda olduğunu öğren.

— Gideceğim.

Agathe ayağa kalktı: Makası, her şey yere düştü, gidip oğlunu başından öptü ve iki damla gözyaşını saçlarının arasında gizledi.

— Bu çocuk senin tutkun, dedi Joseph, hepimizin de mutsuz bir tutkusu vardır.

Akşam Joseph Sentier Sokağı'na gidip saat dörde doğru kardeşini buldu. Philippe, Giroudeau'nun yerine bakıyordu. Yaşlı süvari yüzbaşısı yeğeninin çıkardığı bir haftalık gazetede veznedarlık yapıyordu. Finot, hisselere böldüğü, ancak bütün hisseleri elinde bulundurduğu bu küçük gazetenin her ne kadar sahibi ise de, görünür sahibi ve başyazarı dostlarından Lousteau adında biriydi. Lousteau da tam olarak Bridau'nun büyükbabasının öç almak istediği Issoudun kaymakamının oğlu, dolayısıyla Madam Hochon'un yeğeniydi. Finot, amcasının hatırı için, Lousteau'ya vekili olarak Philippe'i vermiş, ama ücreti yarıya indirmişti. Sonra Giroudeau her gün saat beşte kasayı kontrol ediyor ve günlük hasılatı alıp götürüyordu. Büro hizmetlisi olarak ayak işlerini yapan savaş malulü Coloquinte biraz da Albay Philippe'i gözetliyordu. Zaten Philippe de iyi bir tutum sergiliyordu. Altı yüz frank ücret ve nişanı dolayısıyla aldığı beş yüz frank maaş daha iyi yaşamasını sağlıyordu, öyle ki gündüzleri çalışıp akşamlarını bedava girdiği tiyatrolarda geçirdiği için yalnızca boğazını ve yatacağı yeri düşünmek zorundaydı. Joseph girdiği sırada, Coloquinte başının üstünde taşıdığı damgalı kâğıtlarla dışarıya çıkmaktaydı, Philippe de yeşil bezden kolluklarını fırçalıyordu.

— Bak hele, bızdık burada, dedi Philippe. Öyleyse bu akşam birlikte yemek yeriz, Opera'ya da gelirsin, Florine ile Florentine'in bir locası var orada, ben Giroudeau ile gideceğim, sen de katılırsın, hem Nathan'la da tanışırsın!

Kurşunlu bastonunu aldı, purosunu ıslattı.

— Davetini kabul edemeyeceğim, annemizi almam gerek, akşam yemeğimizi lokantada yiyoruz.

— Pekâlâ, nasıl o zavallı iyi yürekli kadın?

— Fena değil, dedi ressam. Babamızın portresi ile yengemiz Descoings'in portresini yaptım. Kendiminkini bitirdim. Seninkini de Kraliyet Muhafız Birliği süvarisi kıyafetinle yapıp annemize vermek istiyorum.

— İyi!

— Ama gelip poz vermen gerek...

— Her gün saat dokuzdan beşe kadar bu tavuk kümesinde olmak zorundayım...

— İki pazar yetecektir.

— Anlaştık bızdık, dedi Napoléon'un eski emir subayı, purosunu kapıcının lambasında yakarak.

Joseph, Beaune Sokağı'nda akşam yemeği yemeye giderlerken, Philippe'in durumunu annesine anlattı, kolunun üstünde onun kolunun titrediğini hissetti, sevinç bu solgun yüzü aydınlattı; zavallı kadın çok ağır bir yükten kurtulmuş biri gibi soluk aldı. Ertesi gün, duyduğu mutluluk ve minnettarlık ona Joseph'e ilgi göstermeyi esinledi, Joseph'in atölyesini çiçeklerle donattı ve ona iki jardiniyer satın aldı. Philippe'in poz vermek üzere geldiği ilk pazar günü Agathe atölyede nefis bir öğle yemeği hazırlamaya özen gösterdi. Sofraya her şeyi koydu, yarı yarıya dolu bir şişe likörü de unutmadı. Üzerinde delik açtığı bir paravananın arkasına geçti. Eski süvari bir gün önce üniformasını göndermişti, Agathe bu üniformaya sarılmaktan kendini alamadı. Philippe, Joseph'in kiraladığı, saraçlarda bulunan, içine saman doldurulmuş o atlardan biri üstünde subay kıyafetiyle poz verdiğinde, Agathe, kendini ele vermemek için, gözyaşı döktüğü sırada çıkardığı o hafif gürültüyü iki kardeşin konuşurken çıkardıkları gürültüye karıştırmak zorunda kaldı. Philippe yemekten önce iki, yemekten sonra da iki saat poz verdi. Öğleden sonra saat üçte yeniden günlük giysilerini giydi ve bir puro yakarak, kardeşine ikinci kez birlikte Port-Royal'e birlikte yemeğe gitmeyi önerdi. Yelek cebindeki altınları çınlattı.

— Hayır, dedi Joseph, seni altınlarla görünce ürküyorum.

— Ya! Burada benim hakkımda hep kötü düşüneceksiniz, öyle mi? diye bağırdı, gürleyen bir sesle albay. İnsan para biriktiremez demek ha!

— Hayır, dedi, gizlendiği yerden çıkarak gelip oğluna sarılan Agathe. Joseph, onunla birlikte akşam yemeğine gidelim.

Joseph annesini terslemeye cesaret edemedi, giyindi ve Philippe onları Montorgueil Sokağı'nda Rocher de Cancale adlı lokantaya götürdü, burada annesiyle kardeşine görkemli bir akşam yemeği yedirdi, hesap da yüz frankı buldu.

— Vay canına! dedi kaygılanan Joseph, bin yüz frank gelirinle, Beyaz Kadın adlı oyundaki Ponchard gibi, arazi alabilecek kadar para biriktiriyorsun.

— Boş ver! Ben şanslı biriyim, dedi adamakıllı içmiş olan süvari.

Kapı eşiğinde, tiyatroya gitmek üzere arabaya binmeden önce söylenmiş bu sözü duyan Joseph (çünkü Philippe annesini günah çıkaran papazının gitmesine izin verdiği tek tiyatro olan Cirque-Olympique'e götürüyordu), annesinin kolunu dürttü, o da kendini rahatsız gibi gösterdi ve tiyatroya gitmeyi kabul etmedi. Bunun üzerine Philippe annesini ve kardeşini Mazarine Sokağı'na geri götürdü, Agathe Joseph'le birlikte onun çatı katında kendini yeniden yalnız bulduğunda, adamakıllı sessiz kaldı. Ertesi pazar Philippe yine poz vermeye geldi. Bu kez annesi çalışmada açıkça hazır bulundu. Öğle yemeğini getirdi ve süvariye sorular sorabildi. O zaman annesinin dostu, yaşlı Madam Hochon'un yeğeninin edebiyat alanında belli bir rol oynadığını öğrendi. Philippe ile dostu Giroudeau da bir gazeteciler, kadın oyuncular, kitapçılar topluluğunda yer alıyor ve burada veznedar olarak saygı görüyorlardı. Yemekten sonra her zaman kirsh içerek poz veren Philippe'in çenesi açıldı. Yakında yeniden önemli bir kişi olacağını ileri sürdü. Ama Joseph'in maddi olanakları ile ilgili bir sorusuna yanıt vermedi. Rastlantı bu ya, ertesi gün bir bayram nedeniyle gazete kapalıydı, Philippe de bu işi bitirmek için, ertesi gün poz vermeye gelmeyi önerdi. Joseph ona Salon'da sergi döneminin yaklaştığını, tabloları için gerekli iki çerçeve almak için parası olmadığını, bu parayı ancak Magus adında bir tablo tüccarının istediği bir Rubens kopyası yaparak sağlayabileceğini söyledi. Resmin orijinali zengin bir İsviçreli bankacıya aitti, o da bunu ancak on gün için ödünç vermişti, ertesi gün de tabloyu iade etmesi gereken son gündü, dolayısıyla ertesi günkü seansı mutlaka gelecek pazara ertelemek gerekiyordu.

— Öyle mi? dedi Philippe, bir resim sehpası üstüne konmuş Rubens tablosuna bakarak.

— Evet, diye yanıt verdi Joseph. Bunun değeri yirmi bin frank. Bak, deha nelere kadir olabiliyor. Yüz binlerce frank eden tuval parçaları var.

— Ben senin kopyanı yeğlerim, dedi süvari.

— Daha genç o, dedi Joseph gülerek. Ama benim kopyam ancak bin frank ediyor. Yarın ona orijinalin bütün tonlarını vermem, ama ayırt edilmemeleri için de yaşlandırmam gerekiyor.

— Hoşça kal anne, dedi Philippe, Agathe'ı öperek. Gelecek pazara görüşürüz.

Ertesi gün Élie Magus'ün kopyayı almaya gelmesi gerekiyordu. Joseph'in bir dostu, bu tüccarın yanında çalışan Pierre Grassou, tamamlanmış olan bu kopyayı görmek istedi. Joseph Bridau, kapıyı çaldığını duyunca ona bir oyun oynamak için, özel bir vernik ile cilalanmış kopyasını orijinalin yerine koydu ve orijinali sehpasının üstüne yerleştirdi, Pierre Grassou de Fougères'i tam anlamıyla işletmiş oldu, adam bu el çabukluğuna hayran kaldı.

— Yoksa yaşlı Élie Magus'ü aldatacak mısın? dedi Pierre Grassou.

— Göreceğiz, dedi Joseph.

Tüccar gelmedi, geç olmuştu. Agathe kocası kısa bir süre önce ölmüş olan Madam Desroches'un evinde akşam yemeğine kalmıştı. Joseph bu yüzden Pierre Grassou'ya tabldot usulü yemek yenen lokantasına gelmesini önerdi. Aşağıya indiği sırada, her zaman olduğu gibi, atölyesinin anahtarını kapıcı kadına bıraktı.

— Bu akşam poz vereceğim, dedi Philippe kapıcı kadına, kardeşinin gidişinden bir saat sonra gelerek. Joseph dönecek, onu atölyede bekleyeceğim.

Kapıcı kadın ona anahtarı verdi, Philippe yukarıya çıktı, orijinal tabloyu aldığını sanarak kopyayı aldı, sonra aşağıya inip bir şey unutmuş gibi görünerek anahtarı kapıcıya geri verdi ve Rubens'i üç bin franka satmak üzere ayrıldı. Kardeşi adına Élie Magus'e ertesi gün gelmesini söyleyerek tedbirini de aldı. Akşam, annesini dul Madam Desroches'un evinden alan Joseph döndüğünde, kapıcı ona girmesiyle çıkması bir olmuş kardeşinin yaptığı deliliği anlattı.

— Yalnızca kopyayı almak inceliğini göstermemişse mahvoldum, dedi telaşla ressam, hırsızlığı sezerek. Çabucak üç katı çıktı, atölyesine daldı ve şöyle dedi:

"Tanrı'ya şükür! Vaktiyle ne idiyse, hep öyle olacak, yani aşağılık bir kerata!"

Joseph'i izlemiş olan Agathe bu sözden hiçbir şey anlamamıştı, ama oğlu durumu açıkladığında, gözleri yaşarmadan ayakta kaldı.

— Benim artık tek bir oğlum var, dedi zayıf bir sesle.

— Onun yabancıların gözünde şerefini lekelemek istemedik, dedi Joseph, ama şimdi kapıcıya tembih etmemiz gerekiyor. Bundan böyle anahtarlarımızı yanımızda bulunduracağız. Onun o kahrolası resmini zihinden tamamlayacağım, az bir şey kaldı.

— Olduğu gibi bırak, onu görmek beni çok üzecek, dedi yüreğinden yaralı ve bu kadar alçaklık karşısında şaşkınlıktan donakalmış anne. Philippe bu kopyanın parasının ne işe yarayacağını biliyordu, kardeşini içine düşürdüğü uçurumu da, ama hiçbir şeye saygı göstermemişti. Bu son suçtan bu yana Agathe artık Philippe'ten söz etmedi, yüzüne acı, soğuk ve içedönük bir umutsuzluğun ifadesi yerleşti, bir düşünce onu yiyip bitiriyordu.

— Bir gün, diyordu kendi kendine, Bridau'yu mahkemelerde göreceğiz!

İki ay sonra, Agathe piyango bürosuna gideceği sırada, bir sabah, Philippe'in dostu olduğunu ve ivedi bir iş için geldiğini söyleyen yaşlı bir asker, Joseph ile kahvaltı etmekte olan Madam Bridau'yu görmek istedi.

Giroudeau adını söylediğinde, ana oğul titredi, çünkü bu eski süvaride yaşlı bir deniz kurduna özgü pek güven uyandırmayan bir yüz ifadesi vardı. Parlaklığını yitirmiş iki gri gözü, kırçıl bıyığı, taze tereyağı rengindeki kafasının etrafında artakalan dağınık saçları dile getirilmesi güç, kösnül bir şeyi belirtiyorlardı. Yakası Légion d'Honneur nişanının rozeti ile süslü, demir grisi renginde ve kulaklarına kadar yarık ağzı ve güçlü omuzlarıyla uyumlu aşçı göbeğinin üstünde güçlükle kavuşan eski bir redingot giymişti. Gövdesi ince uzun bacakları üstüne oturmuştu. Bununla birlikte, elmacık kemiklerinde canlı bir renk almış teni neşeli bir yaşamı yansıtıyordu. Adamakıllı kırışık olan yanaklarının alt kısmı yıpranmış, siyah bir kadife yakanın üstüne taşıyordu. Başka süsleri arasında, eski süvarinin kulaklarında kocaman altın küpeler vardı.

— Ne sefa pezevengi ya! dedi kendi kendine Joseph, atölyelere de girmiş bir halk deyimini kullanarak.

— Madam, dedi Finot'nun amcası ve veznedarı, oğlunuz o kadar acınacak durumda ki, dostları için, onlara zorla kabul ettirdiği oldukça ağır yükleri paylaşmanızı sizden rica etmemek olanaksız, artık gazetedeki işini göremiyor, La Porte-Saint-Martin Tiyatrosu'ndan Matmazel Florentine onu Vendôme Sokağı'ndaki evinde, zavallı bir çatı katında barındırıyor. Philippe ölmek üzere, eğer kardeşi ve siz doktor parasıyla ilaç paralarını ödeyemezseniz, iyileşmesi için, onu Les Capucins'e[34] yatırmak zorunda kalacağız, oysa üç yüz franka ona bakabiliriz: Kesinlikle bir hasta bakıcı kadına gereksinimi var, akşamları Matmazel Florentine tiyatroda iken dışarıya çıkıp hastalığına ve tedavisine ters düşen azdırıcı şeyler alıyor, onu sevdiğimiz için bizi gerçekten üzüyor. Bu zavallı çocuk emekli aylığını üç yıl için rehine koydu, geçici olarak gazetede yerine başkası alındı, şimdi hiçbir şeyi kalmadı, ama madam, onu Doktor Dubois'nın kliniğine yatırmazsak, kendini öldürecek. Bu uygun hastanenin masrafı günde on frank tutacak. Florentine ile ben bir aylık masrafın yarısını karşılayacağız, öbür yarısını da siz karşılayın, olmaz mı? Haydi ama! Zaten ancak iki ay kalacaktır!

— Mösyö, bir annenin, oğluna yaptıklarınız için size sonsuza dek minnettar kalmaması zordur, dedi Agathe. Ama ben bu çocuğu yüreğimden sildim, paraya gelince, hiç param yok. Gece gündüz çalışan, kendini harap eden ve annesinin bütün sevgisine layık olan şu oğluma yük olmamak için bir piyango bürosunda yönetici yardımcısı olarak çalışmak zorundayım. Bu yaşta!

— Peki, siz delikanlı, dedi Joseph'e eski süvari, siz ne diyorsunuz? Kardeşiniz için La Porte-Saint-Martin Tiyatrosu'nun zavallı bir dansçı kızı ile yaşlı bir askerin yaptıklarını siz yapmayacak mısınız?

— Bakın, dedi sabrı tükenen Joseph, sanatçı diliyle size ziyaretinizin nedenini açıklayayım ister misiniz? Evet, siz bizden para sızdırmaya geldiniz.

— Öyleyse kardeşiniz yarın Midi Hastanesi'ne gidecek.

— Orada çok iyi bakılacaktır, dedi Joseph. Ben de bir gün bu durumda olsam, oraya giderdim!

Giroudeau adamakıllı düş kırıklığına uğramıştı, ama Montereau Savaşı sırasında İmparator'un buyruklarını taşımış bir insanı Les Capucins'e yatırmak zorunda kalacağı için de gerçekten üzgün olarak çekip gitti.

Üç ay sonra, Temmuz ayının sonuna doğru, Agathe bir sabah piyango bürosuna giderken, Pontsdes-Arts Köprüsü'ne geçiş ücreti vermekten kurtulmak için Pont-Neuf Köprüsü'nden geçtiği sırada, korkuluğu izleyerek dükkânlar boyunca yürüdüğü École Rıhtımı'ndaki ikinci sınıf sefillik kıyafeti içinde gözüne çarpan bir adam onda şaşkınlık uyandırdı: Bu adamla Philippe arasında bir benzerlik buldu. Gerçekten de Paris'te üç sefillik sınıfı vardır. Önce, görünüşü koruyan ve gelecek kendisine ait olan insanın yoksulluğu: Gençlerin, sanatçıların, kibarlar dünyası insanlarının geçici sefilliği. Bu sefilliğin belirtileri ancak en usta bir gözlemcinin mikroskopuyla görülebilir. Bu insanlar sefilliğin binici sınıfını oluştururlar, hâlâ tek atlı ve körüklü hafif at arabasıyla giderler. İkinci sınıfta her şeye karşı kayıtsız olan, Haziran ayında alpaka bir redingotun yakasına Légion d'Honneur nişanı takan yaşlılar bulunur. Burada, Sainte-Périne'de[35] yaşayan ve kılık kıyafetine artık hiç özen göstermeyen yaşlı rantiyelerin, yaşlı memurların sefilliği söz konusudur. Nihayet, yırtık pırtık giysiler içindekilerin, halk tabakasının sefilliği gelir; bu zaten içlerinde en şiirsel olanı ve Callot'nun, Hogart'ın, Murillo'nun, Charlet'nin, Raffet'nin, Gavarni'nin, Meissonier'nin, Sanat'ın özellikle karnavallarda hayran kaldıkları ve yapıtlarında işledikleri sefilliktir. Zavallı Agathe'ın onda oğlunu gördüğünü sandığı adam yarı yarıya bu son iki sınıfa giriyordu. Agathe adamın iğrenç bir şekilde yıpranmış gömlek yakasını, kirli şapkasını, topukları aşınmış, yamalı çizmelerini, kapsülleri açılmış ya da büzülmüş şekilsiz düğmeleri, yıpranmış cepleriyle tam bir uyum içinde olan lime lime redingotunu ve yağlı yakasını gördü. Kumaşının üstündeki tüy kalıntıları, eğer bu redingot içinde bir şey bulunduruyorsa, bunun ancak toz olabileceğini yeterince söylüyorlardı. Adam işçi elleri gibi kirli ellerini demir grisi rengindeki yırtık pantolonundan çıkardı. Nihayet, yünden örülmüş, kullana kullana rengi koyulaşmış, redingot yenlerinin dışına taşan, pantolonun üstüne çıkan bir kazak göğsünü olduğu gibi kaplıyor, herhalde iç çamaşırı yerini tutuyordu. Philippe yeşil taftadan ve pirinç telden bir göz siperliği takmıştı. Neredeyse dazlak başı, teni, solgun yüzü, o korkunç Midi Hastanesi'nden çıktığını yeterince belirtiyordu. Kumaşının kenarları ağarmış, mavi redingotunun yakasında hâlâ nişanının rozeti vardı. Bu yüzden yoldan gelip geçenler kuşkusuz yönetimin bir kurbanı olan bu yiğide acımayla karışık bir merakla bakıyorlardı, çünkü rozeti bakışları tedirgin ediyor ve en aşırıları Légion d'Honneur adına saygı açısından kuşkulara düşürüyordu. O zamanlar, bu nişan ölçüsüz terfilerle gözden düşürülmeye çalışılsa da, Fransa'da nişan verilmiş elli üç bin kişi yoktu.

Agathe içinin titrediğini hissetti. Bu evladı sevmemek onun için olanaksızdı, ama onun yüzünden daha da çok acı çekebilirdi. Analık duygusunun son pırıltısının etkisi altında kalarak, İmparator'un o parlak emir subayının bir puro almak üzere bir tütüncü dükkânına girmeye çalıştığını, ama kapının eşiğinde kaldığını görünce ağlamaya başladı: Cebini karıştırmış, ama içinde hiçbir şey bulamamıştı oğlu. Agathe çabucak rıhtımın karşı tarafına geçti, para kesesini çıkarıp onu Philippe'in avucuna bıraktı ve sanki bir suç işlemiş gibi kaçtı. İki gün hiçbir şey yiyip içmeden öylece kaldı: Paris'te açlıktan ölen oğlunun o korkunç hali gözünün önünden gitmiyordu.

— Para kesemin içindekiler bittikten sonra, kim ona para verecek? diye düşünüyordu. Giroudeau bizi aldatmıyordu: Philippe hastaneden çıkmış.

Artık zavallı yengesinin katilini, ailenin belasını, evin hırsızını, kumarbazı, ayyaşı, ayaktakımı sefihi görmüyordu, açlıktan ölen nekahet döneminde birini, tütünsüz kalmış bir tiryakiyi görüyordu. Kırk yedi yaşında iken yetmiş yaşında bir kadına döndü. Gözleri yaş akıtmaktan, dua etmekten donuklaştı. Ama bu, oğlunun ona indirmesi gereken son darbe olmadı ve en korkunç tahmini gerçekleşti. O sırada ordu içinde bir subaylar komplosu meydana çıkarıldı ve Moniteur gazetesinin tutuklamalarla ilgili ayrıntılar içeren özeti sokaklarda bağırarak veriliyordu. Agathe, Vivienne Sokağı'ndaki piyango bürosunda oturduğu bölmenin derinliklerinden Philippe Bridau adını duydu. Bayıldı, acısını anlayan ve birtakım girişimlerde bulunulması gerektiğini düşünen yönetici ona on beş gün izin verdi.

— Ah dostum, sert davranarak onu bu duruma biz ittik, dedi Joseph'e yatağına yatarken.

— Gidip Desroches'u göreceğim, dedi Joseph. Ressam, Paris'teki dava vekillerinin en kurnazı, en beceriklisi olarak bilinen ve hizmet verdiği başka birçok kişi arasında o zaman bir bakanlıkta genel sekreter olan Des Lupeaulx'nun da bulunduğu Desroches'a kardeşinin marifetlerini anlattığı sırada, Giroudeau dul kadının evine gelmişti, kadın bu kez ona güvendi.

— Madam, dedi ona, on iki bin frank bulun, böylece oğlunuz delil yetersizliğinden serbest kalacak. İki yalancı tanığa para ödemek gerekiyor.

— Bulacağım bu parayı, dedi zavallı anne, nerede ve nasıl bulacağını bilmeden.

Tehlikeden etkilenip, vaftiz anası yaşlı Madam Hochon'a mektup yazarak, Philippe'i kurtarmak için, bu parayı Jean-Jacques Rouget'den istemesini, Rouget reddederse, iki yıl içinde geri ödeyeceğine söz vererek, kendisinin ödünç vermesini rica etti. Hemen aşağıdaki yanıtı aldı:

"Yavrum,

Mösyö Hochon'un altı yüz bin frankın üstünde olduğunu tahmin ettiği para dışında kardeşinizin on yedi yıldır biriktirdiği kırk bin lira geliri varsa da, o hiç görmediği yeğenleri için beş para vermeyecektir. Bana gelince, eşim yaşadığı sürece, on liram bile olmayacağını bilmiyorsunuz. Hochon Issoudun'ün en büyük cimrisidir, parasını ne yaptığından haberim yok, torunlarına yılda yirmi frank bile vermez, ödünç almak için iznine gereksinimim var, bu izni de vermeyecektir. Bu meseleyi kardeşinize açtırmaya bile kalkışmadım, onun kul köle olduğu nikâhsız bir eşi var, başında bir de kız kardeş ve yeğenler olunca, zavallı adama evde nasıl davranıldığını görmek insanın içini sızlatıyor. Size Issoudun'e gelmekle kardeşinizi kurtarabileceğinizi ve çocuklarınız için kırk, belki de altmış bin liralık bir serveti bu çekilmez kadının pençesinden koparıp alabileceğinizi açıkça söylemesem de birçok kez anlattım, ama bana yanıt vermiyorsunuz ya da beni hiç anlamamış gibi görünüyorsunuz. Bu yüzden bugün size çekinmeden yazmak zorundayım. Başınıza gelmiş olan felaket dolayısıyla elbette acınızı paylaşıyorum, ama size acımaktan başka bir şey de elimden gelmiyor yavrucuğum. Bakın, size neden hiç yardımcı olamayacağımı açıklayayım:

Seksen beş yaşında olan Hochon dört kez sofraya oturuyor, akşamları salata ile birlikte lop yumurtalar yiyor, tazı gibi de koşuyor. Adam beni mezara göndereceği için, bütün yaşamımı para kesemde yirmi lira bile görmeden geçireceğim. O nikâhsız kadının kardeşiniz üzerindeki baskısıyla savaşmak için Issoudun'e gelirseniz, Rouget'nin sizi evine kabul etmemesi için nedenleri olduğu gibi, benim de sizi evimde ağırlamam için kocamdan izin koparmam çok güç olacaktır, ama yine de gelebilirsiniz, bu konuda beni kırmayacaktır. Ondan istediğimi koparmanın bir çaresini biliyorum: Ona benim vasiyetnamemden söz etmek yeter. Bu bana o kadar iğrenç geliyor ki buna hiçbir zaman başvurmadım, ama sizin için olanaksızı gerçekleştireceğim. Özellikle de iyi bir avukat tutarsanız, Philippe'iniz dilerim paçasını kurtarır, ama bir an önce Issoudun'e gelin. Düşünün ki sizin o budala kardeşiniz elli yedi yaşında, oysa şu Mösyö Hochon'dan daha cılız ve daha yaşlı. Bu iş beklemeye gelmez. Şimdiden, sizi mirastan yoksun bırakacak bir vasiyetnameden söz ediliyor, ama Mösyö Hochon'un dediğine bakılırsa, bu vasiyetnameyi geçersiz saydırmanın zamanı geçmemiştir. Elveda Agathe'cığım, Tanrı yardımcınız olsun! Sizi seven vaftiz ananıza da güvenin.

Maximilienne Hochon, kızlık soyadı Lousteau.

NOT – Gazetecilik yapan, söylendiğine göre de oğlunuz Philippe'le dostluk kurmuş olan yeğenim Étienne size dostluk görevini yerine getirmeye gelmedi mi? Ama siz buraya gelmeye bakın, ondan söz ederiz."

Agathe kafasını adamakıllı meşgul eden bu mektubu kaçınılmaz olarak Joseph'e gösterip ona Giroudeau'nun önerisini anlatmak zorunda kaldı. Kardeşi söz konusu olduğunda tedbirli davranan ressam, annesine her şeyi Desroches'a açıklamak gerektiğini söyledi. Bu görüşün doğruluğu karşısında kaygılanan ana oğul, ertesi sabah saat altıda Bussy Sokağı'na gidip Desroches'u buldular. Ölmüş babası gibi katı, tiz sesli, soğuk benizli, acımasız bakışlı, piliçlerin kanıyla dudaklarını yalayan sansar yüzlü bir adam olan dava vekili, Giroudeau'nun ziyaretini ve yaptığı öneriyi duyunca bir kaplan gibi sıçradı.

— Ah! Bakın Bridau ana, diye haykırdı kısık sesiyle, ne zamana kadar o lanet olası haydut oğlunuzun oyununa gelmeye devam edeceksiniz? Beş para bile vermeyin! Ben size Philippe konusunda güvence veriyorum. Geleceğini kurtarmak için ille de Yüksek Meclis Mahkemesi tarafından yargılanmasına göz yummak istiyorum, mahkûm olacak diye korkuyorsunuz, ama umarım avukatı onun aleyhine bir mahkûmiyet kararı çıkarır. Siz Issoudun'e gidip çocuklarınızın servetini kurtarın. Bunda başarılı olamazsanız, kardeşiniz bu kadın lehine bir vasiyetname hazırlamışsa, siz de bu vasiyetnameyi iptal ettirmeyi bilmiyorsanız... Eh, o zaman, hiç olmazsa bir miras yoluyla dolandırıcılık davası açmak için gerekli verileri toplayın, ben bu davayı üstlenirim. Ama siz bu tür bir davayı açma koşullarını bir araya getiremeyecek kadar namuslu bir kadınsınız. Tatilde ben gideceğim Issoudun'e gidebilirsem.

Bu "ben gideceğim" sözü ressamı ürküttü. Desroches, annesinin biraz önden gitmesini sağlaması için Joseph'e gözü ile işaret etti ve bir süre onunla yalnız kaldı.

— Kardeşiniz büyük bir sefil. Bilerek ya da bilmeyerek komplonun ortaya çıkarılmasına neden oldu, rezil herif o kadar kurnaz ki bu işin gerçeğini bilemezsiniz. Budala ile hain arasında onun için bir rol seçin. Kuşkusuz gizli polisin gözetimi altında olacak, hepsi bu kadar. Kaygılanmayın, bu gizi benden başka kimse bilmiyor. Annenizle birlikte hemen Issoudun'e gidin, siz zeki bir insansınız, bu mirası kurtarmaya çalışın.

— Gidelim anneciğim, Desroches haklı, dedi Joseph, merdivende Agathe'a yetişerek, iki tablomu sattım, on beş gün izinli olduğuna göre, Le Berry'ye gidelim.

Agathe vaftiz anasına geleceğini mektupla bildirdikten sonra, ana oğul, Philippe'i yazgısıyla baş başa bırakarak, Issoudun'e gitmek üzere ertesi akşam yola çıktılar. Yolcu arabası Enfer Sokağı'ndan geçerek Orléans yoluna saptı. Agathe, Philippe'in götürülmüş olduğu Luxembourg Sarayı'nı uzaktan gördüğünde, şöyle demekten kendini alamadı:

"Müttefikler olmasaydı, o da orada olmayacaktı!"

Birçok çocuk sabırsızlık belirten bir hareket yapabilir, acıdığı için gülümseyebilir, ama arabada annesiyle yalnız olan ressam, onu kendine çekip yüreğine bastırarak şöyle dedi:

"Ah anne! Raffaello nasıl ressamsa, sen de öyle annesin! Ve her zaman budala bir anne olarak kalacaksın!"

---

DİPNOTLAR:

[34] Les Capucins: Midi Hastanesi. Eski bir Kapüsen tarikatı mensupları manastırında bulunduğu için Les Capucins adıyla da anılıyordu. Burada cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklar tedavi ediliyordu.

[35] Sainte-Périne: Paris'te Chaillot Sokağı'nda bulunan yaşlılar yurdu.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro