Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

14 - Korkunç ve Bayağı Öykü

XIV

Korkunç ve Bayağı Öykü

Yaşlı Fanchette, Issoudun'de Flore Brazier'nin Jean-Jacques'ın evinde kraliçe olmasını doğru bulmayan tek kadındı, bu düzenin ahlak dışı oluşuna karşı çıktı ve hakarete uğramış ahlakın yanını tuttu; gerçekten de bu yaşta, bir Suyu Bulandıran Kız'ın, eve yalın ayak gelmiş bir küçük kızın, hanımı olmasını onuruna yediremiyordu. Fanchette'in fonlarda üç yüz frank geliri vardı, doktor onun biriktirmiş olduğu paraları fonlara yatırtmış, ona yüz ekü ömür boyu gelir de bırakmıştı, dolayısıyla rahatça geçinebilirdi, nitekim yaşlı efendisinin gömülmesinden dokuz ay sonra, 15 Nisan 1806'da evden ayrıldı. Bu tarih, anlayışlı insanlar için Flore'un namuslu bir kız olmaktan çıktığı tarihi belirtmiyor mu?

Fanchette'in ayrılışını önceden kestirecek kadar kurnaz olan Suyu Bulandıran Kız, hizmetçiden vazgeçmeye karar vermişti, çünkü politikayı öğrenmek için iktidar olmaktan başka bir yol yoktur. Altı aydan bu yana, çaktırmadan, Fanchette'i bir doktora hizmet etmeye layık usta bir aşçı yapan aşçılık yöntemlerini inceliyordu. Oburluk konusunda doktorlar, piskoposlarla aynı kefeye konabilir. Doktor, Fanchette'i geliştirmişti. Taşrada iş olmayışı ve yaşamın tekdüzeliği zihinsel etkinliği mutfağa çeker. Taşrada, Paris'te olduğu kadar lüks bir şekilde yemek yenmez ama daha iyi yenir; yemekler üzerinde düşünülmüş, incelemelerde bulunulmuştur. Taşranın uzak köşelerinde, basit bir kuru fasulye yemeğini, bir şeyin çok başarılı olduğunu başını sallayarak ifade eden Rossini'ye layık şekilde yapmasını bilen tanınmamış dehalar, Carême'ler[57] vardır. Doktor Paris'te tıp eğitimi görürken burada Rouelle'in kimya derslerini de izlemiş, bu derslerden aklında kalan bilgiler mutfak kimyası yararına dönüşmüştü.

Yemek konusunda Issoudun'de, Le Berry dışında pek az bilinen, birçok değişiklikle ünlüdür. Yumurtanın beyazı ile sarısının aşçı kadınların yaptıkları gibi birlikte sert bir biçimde çırpılmadığında, omletin çok daha hoş olduğunu keşfetti. Ona göre, beyazını köpük durumuna getirmeli, içine yavaş yavaş sarısını katmalı ve tava değil de, porselen ya da fayans bir cagnard kullanmalıydı. Cagnard, dört ayaklı bir tür kalın sahandır, ocağın üstüne konulduğunda, dolaşan hava ateşin onu çatlatmasını önler. Touraine'de buna cauquemarre denir. Rabelais, sanıyorum, cocquesigrue[58] pişirmeye yarayan bu cauquemarre'dan söz ediyor ki, bu da böyle bir kabın çok eski çağlarda kullanıldığını gösteriyor. Doktor aynı zamanda sosları koyulaştırmada kullanılan malzemenin (roux) acılığını gidermenin çaresini de bulmuştu, ama ne yazık ki kendi mutfağı ile sınırladığı bu giz yok oldu.

Tavada ve ızgarada yemek pişirmek gibi ne görmekle ne de yapmakla öğrenilebilen bu iki yetenekle doğmuş olan Flore, kısa zamanda Fanchette'i geçti. Usta bir aşçı olarak, Jean-Jacques'ın mutluluğunu düşünüyordu, ama onun da oldukça boğazına düşkün olduğunu söyleyelim. Eğitimsiz insanlar gibi, beyniyle iş görecek durumda olmadığı için, etkinliğini ev işlerinde gösterdi. Mobilyaları sildi, parlaklıklarını yeniden kazandırdı ve evde her şeyi Hollanda'ya yaraşır bir temizlik içinde tuttu. Kirli çamaşır yığınlarını ve çamaşır yıkama denen, taşra âdetlerine göre, yılda üç kez yapılan o taşkınları yönetti. Çamaşırlara ev hanımı gözüyle baktı ve onları onardı. Sonra, yavaş yavaş servet yapmanın gizlerini öğrenmeyi çok isteyip, Rouget'nin iş konusunda bildiği pek şeyi özümsedi ve bu bilgileri ölen doktorun noteri Mösyö Héron'la yaptığı görüşmelerle artırdı. Böylece Jean-Jacques'cığına güzel öğütler verdi. Hep kâhya kalacağından emin olarak, bu bekâr adamın çıkarları için sanki kendisi söz konusu imiş gibi sevgiyle ve bıkmadan çalıştı. Amcasının isteklerinden yana korkusu yoktu. Doktorun ölümünden iki ay önce Brazier de paralandığından bu yana yaşamını geçirdiği meyhaneden çıkarken düşüp ölmüştü. Flore babasını da kaybetmişti. Dolayısıyla efendisine, bir aile edinmekten ve yaşamakta bir çıkar bulmaktan mutlu bir yetimin sahip olması gereken bir sevgiyle hizmet etti.

Bu dönem Jean-Jacques için mutlu bir dönem oldu, manastırlara özgü bir tür düzenlilikle güzelleşen hayvansal bir yaşamın tatlı alışkanlıklarını edindi. Sabah geç vakte kadar uyuyordu. Sabah olur olmaz alışverişe giden ya da ev işleriyle uğraşan Flore, efendisini, tuvaletini bitirdikten sonra kahvaltısını hazır bulacak şekilde uyandırıyordu. Kahvaltıdan sonra da, saat on bire doğru, Jean-Jacques gezintiye çıkıyor, kendisine rastlayanlarla sohbet ediyor ve saat üçte gazetelerini okumak üzere geri dönüyordu; bu gazeteler, yayımlandıktan üç gün sonra aldığı bölge gazetesi ile bir Paris gazetesiydi; bir sürü elden geçtikten sonra yağlanmış, üstlerine eğilmiş burunlarla pislenmiş, üzerinde sürüklendikleri masalarda kararmışlardı. Bizim bekâr böylece öğle yemeği saatini buluyor ve yemekte olabildiğince uzun süre kalıyordu. Flore ona kentle ilgili haberler veriyor, etrafta dolaşan dedikoduları anlatıyordu. Saat sekize doğru ışıklar sönüyordu. Erkenden yatağa girmek, taşrada çok uygulanan, ancak yatakta fazla uzun süre kalmakla insanların sersemleşmesine yardım eden mum ve ateşten tasarruf şekliydi. Fazla uyku zekâyı ağırlaştırır ve köreltir.

Bu iki insanın dokuz yıl boyunca yaşamı böyle geçti. Hem dolu hem de boş bir yaşamdı; bu dönemde büyük olayları Bourges'a, Vierzon'a, Châteauroux'ya ya da daha uzağa, bu kentlerin noterleri ve Mösyö Héron'un aracılık edecekleri ipotek karşılığı kredi işlemleri bulunmadığında yapılan birkaç yolculuk oluşturdu. Rouget parasını birinci derecede ipotek karşılığı yüzde beş faizle borç veriyordu, ancak borç alan erkek evli ise, kadının haklarının devri koşuluyla; hiçbir zaman mülkün gerçek değerinin üçte birinden fazla miktarda borç vermiyor, ayrıca borcun vadesine göre belli sürelere ayrılmış, yüzde iki buçuk ek bir faiz karşılığı olarak emrine senetler düzenletiyordu. Babasının ona her zaman uymasını söylemiş olduğu kurallar böyleydi. Köylülerin hırsına karşı bir engel olsa da, tefecilik köyleri yiyip bitiriyor. Dolayısıyla yüzde yedi buçuk gibi bir oran o kadar makul görünüyordu ki Jean-Jacques Rouget ticaret yapmayı seçti, çünkü kendilerine bunca ucuza para sağladıkları insanlardan çok güzel komisyonlar alan noterler bu yaşlı bekârı uyarıyorlardı. Flore bu on yıl boyunca git gide, yavaş yavaş, istemeden efendisinin üstünde tam bir egemenlik kurdu. Önce Jean-Jacques'a çok dostça davrandı; sonra saygıda kusur etmeden, ona karşı o kadar üstünlük, zekâ ve güç gösterdi ki Jean-Jacques sonunda hizmetçisinin hizmetçisi oldu. Bu koca çocuk bu egemenliği kendiliğinden benimsedi, kendisine o kadar çok özen gösterilmesine izin verdi ki Flore onun için bir anne, o da Flore için bir oğul oldu. Bu yüzden Jean-Jacques sonunda Flore'a karşı bir çocuk için analık korumasını gerekli kılan bir duygu besledi. Ama aralarında başka türlü sıkı bağlar kuruldu! Önce, Flore işlerle uğraşıyor ve evi yönetiyordu. Jean-Jacques her türlü yönetim konusunda ona o kadar güveniyordu ki o olmasa yaşam kendisine güç değil, olanaksız gibi görünecekti. Sonra bu kadın, yaşamının bir gereksinimi olmuştu, onun bütün fantezilerini besliyordu, bu fantezileri son derece iyi tanıyordu çünkü! Jean-Jacques kendisine her zaman gülümseyen, şimdiye kadar gülümsemiş tek yüz olan, kendisi için gülümsediğini gördüğü tek yüz olan bu mutlu yüzü görmekten hoşlanıyordu! Le Berry'deki evlerde konuşulan dilin temelini oluşturan bayağı sözcüklerle dile getirilen ve bu çok güzel yüzde açığa çıkan bu tümüyle maddi mutluluk bir bakıma kendi mutluluğunun ona yansımasıydı. Flore'u bazı terslikler yüzünden üzgün gördüğünde Jean-Jacques'ın içinde bulunduğu durum, bu kızın gücünü ortaya çıkardı; kız emin olmak için bu gücünü kullanmak istedi. Bu şekilde güç kullanma kadınlarda her zaman bu gücü kötüye kullanma demektir. Suyu Bulandıran Kız da özel yaşamın gizleri içine gömülmüş o sahnelerden birkaçını efendisine oynattı. Bunların bir örneğini Otway Kurtarılmış Venedik adlı trajedisinde, Senatör ile Aquilina arasında geçen, iğrençliğin dik âlâsını sergileyen bir sahnede[59] göstermiştir. Flore o zaman gücünden o kadar emindi ki, kendisi ve bu bekâr adam için ne yazık, evlenmeyi düşünmedi.

1815'in sonuna doğru, Flore yirmi yedi yaşında güzelliğinin doruğuna ulaştı. Şişman ve taze, Le Bessin'li bir kadın çiftçi kadar beyaz haliyle de atalarımızın güzel hatun dedikleri ideal kadını simgeliyordu. Küçük bir köy otelinde çalışıp da büyümüş ve semirmiş, çok güzel bir kızın güzelliğini andıran güzelliğiyle, imparatorluk soyluluğu bir kenara bırakılırsa, Matmazel Georges'un[60] eski güzel halini akla getiriyordu. Flore dolgun, eşsiz güzel kollara, kusursuz bir endama, kadife gibi yumuşak ve parlak bir tene, çekici, ama bu tiyatro oyuncusununkiler kadar sert olmayan hatlara sahipti. Flore'un yüzü sevgi ve yumuşaklığı dile getiriyordu. Bakışı, Racine'in Agrippina'sından[61] bu yana, Théâtre Français'nin sahnesinde boy göstermiş o güzeller güzeli Agrippina'nın bakışı gibi saygı uyandırmıyor, büyük bir neşeye davet ediyordu.

1816'da Suyu Bulandıran Kız, Maxence Gilet'yi gördü ve görür görmez ona âşık oldu. Doğal bir etkinin hayran bırakan ifadesi olan mitolojik ok yüreğine saplandı; Hıristiyanlığın icat ettiği o şövalyece, ideal ve melankolik aşkı hiç anlamayan Eski Yunanlılar bu doğal etkiyi böyle simgeliyor olmalıydılar. Flore o zaman Max'ın bu aşka aldırmazlık edemeyeceği kadar güzeldi; dolayısıyla Suyu Bulandıran Kız yirmi sekiz yaşında gerçek aşkı, bu çıldırasıya, sonsuz aşkı, bütün sevme biçimlerini, Gulnare'ın ve Medora'nın[62] sevme biçimini içeren bu aşkı tanıdı. Varlıksız subay, Flore ile Jean-Jacques Rouget'nin karşılıklı durumunu öğrenir öğrenmez, Suyu Bulandıran Kız'la geçici aşk ilişkisinden daha iyi bir ilişki kurmayı düşündü. Bu yüzden, geleceğini iyice güvence altına almak için Rouget'nin evinde yatıp kalkmak, bu bekârın zayıf yaradılışını da bildiğinden, canına minnetti; Flore'un aşkı ister istemez Jean-Jacques'ın yaşamı ve çıkarı üzerinde etki yaptı. Bir ay boyunca aşırı derecede ürkekleşen bekâr adam Flore'un o kadar güleç, o kadar dost yüzünün korkunç, somurtkan, kaygılı bir hal aldığını gördü. Tıpkı karısı aldatıldığını düşünen evli bir adam gibi, hesaplı bir neşesizliğin hışmına uğradı. Paylamaların arasında bu zavallı adam Flore'a bu değişikliğin nedenini sormaya cesaret ettiğinde, kadının bakışında kin yüklü parıltılar oluştu ve sesinde zavallı Jean-Jacques'ın şimdiye kadar ne duyduğu ne de karşılaştığı saldırgan ve küçümseyici tonlar ortaya çıktı.

- Bakın, dedi Flore, sizde ne yürek var ne de ruh. On altı yıldır burada size gençliğimi verdim, ama sizin şurada (kendi yüreğine vurarak) bir taşa sahip olduğunuzu fark etmedim! Bourbon'ların kurbanı olmuş, general olmak için yaratılmış, ama servetin el değiştiremediği küçücük bir yerde sıkışıp kalmış, yoksulluk içindeki şu yiğit yüzbaşının buraya geldiğini görüyorsunuz iki aydır. Para kazanmak için, ama ne kadar ki? Altı yüz frankçık kazanmak için belediyede bütün gün bir iskemlede oturmak zorunda. Ne güzel iş ya! Oysa altı yüz elli dokuz bin liralık yatırımı, altmış bin frank rantı olan ve benim sayemde yılda her şey dahil, etekliklerim de bunun içinde, kısacası her şey için yılda bin eküden fazla harcamayan siz, ikinci kat tümüyle boşken, ona burada bir yer vermeyi düşünmüyorsunuz. Bu kata bir insanı, nihayet babanızın her zaman oğlu olarak kabul ettiği birini yerleştirmektense, orada sıçanların, farelerin dans etmelerini yeğliyorsunuz! Ne olduğunuzu bilmek ister misiniz? Söyleyeyim: Siz bir kardeş katilisiniz! Sonra bunun nedenini de iyi biliyorum. Benim ona ilgi duyduğumu gördünüz, bu da canınızı sıkıyor! Budala gibi görünüyorsunuz, ama şu halinizle en kurnaz insanlardan daha kurnazsınız... Pekâlâ, ona ilgi duyuyorum, hem de büyük bir ilgi...

- Ama Flore...

- Ah! Ama Flore demenin tutar yanı yok. Ah! Pekâlâ başka bir Flore (eğer bulursanız!) arayabilirsiniz, çünkü şu berbat evinizi olduğu gibi bırakmazsam şu bir bardak şarap da bana zehir olsun. Tanrı'ya şükür, burada kaldığım on iki yıl boyunca size hiçbir şeye mal olmadım, siz de ucuza eğlence buldunuz. Başka her yerde hayatımı pekâlâ kazanabilirim, burada olduğu gibi her şeyi yaparak: Sabunlamak, ütülemek, yıkanacak çamaşırlarla uğraşmak, çarşıya pazara gitmek, yemek yapmak, her konuda çıkarlarınızı korumak, sabahtan akşama kadar canımı çıkarmak gibi... Eh, işte ödülüm...

- Ama Flore...

- Ya evet, Flore, elli bir yaşındasınız, kötü durumda, çökmek üzere olduğunuz bu yaşta (bu korkunç bir şey, bunu iyi biliyorum!) Flore'lara sahip olabilirsiniz. Sonra bu halinizle eğlendirici de değilsiniz...

- Ama Flore...

- Beni rahat bırakın!

Flore evi titreten ve temellerinden sarsıyormuş hissi veren bir şiddetle kapıyı çarparak dışarıya çıktı. Jean-Jacques Rouget kapıyı çok yavaşça açtı ve daha da yavaşça mutfağa gitti, Flore hâlâ homurdanıyordu.

- Ama Flore, dedi bu kuzu gibi adam, senin bu isteğini ilk kez öğreniyorum; o adamı isteyip istemediğimi nereden biliyorsun?

- Önce, evde bir adama gereksinim var. On, on beş, yirmi bin frankınız olduğu biliniyor; paralarınızı çalmaya gelseler, bizi öldürürler de. Bir sabah, efendisini savunmak budalalığına kalkışan o hizmetçi kız gibi dört parçaya ayrılmış durumda uyanırım diye hiç kaygı duymam! Sezar gibi yiğit, kendini önemli sayan bir erkeğin evimizde bulunduğu bilinirse... Max üç hırsızın bile hemen hesabını görür, eh, ben de daha rahat uyurum. Size belki saçma sapan şeyler söylenecektir. Yok onu seviyormuşum, yok ona tapıyormuşum falan! Ne diyeceğinizi biliyor musunuz? Pekâlâ, babam ölüm döşeğinde zavallı Max'çığını bana salık verdi diyeceksiniz. Herkesin ağzı kapanacaktır, çünkü Issoudun'ün kaldırımları size babanızın onun kolej masraflarını ödediğini söyleyecektir, ya! Bakın dokuz yıl var ki ekmeğinizi yiyorum...

- Flore, Flore...

- Kentte bana kur yapan birden çok kişi oldu elbette! Altın zincirler mi teklif edilmedi, saatler mi oradan, buradan... "Flore'cuğum, şu budala Rouget babayı bıraksana" diyorlardı bana sizinle ilgili olarak. "Onu bırakmak ha?" dedim, sonra daha sık olarak da, "Onun gibi bir masum bırakılırsa ne olur ha?" dedim. Hayır, hayır, keçinin bağlandığı yerde otlaması gerekir...

- Evet, Flore, şu dünyada senden başka kimsem yok, hem de çok mutluyum. Bu seni sevindirecekse, eh, Maxence Gilet'yi buraya alırız, bizimle birlikte yiyip içer.

- Elbette! Umarım...

- Hadi ama, kızma...

- Bir kişiye yeten, iki kişiye de yeter, dedi gülerek Flore. Ama eğer kibar biriyseniz, ne yapacağınızı biliyor musunuz, canikom? Saat dörtte gidip belediye binasının çevresinde dolaşacak, denk düşürüp Yüzbaşı Mösyö Gilet ile karşılaşacak ve onu akşam yemeğine davet edeceksiniz. Nazlanacak olursa, ona bunun benim hoşuma gideceğini söylersiniz, reddedemeyecek kadar kadınlara hoş görünmeye çalışan biridir. O zaman, yemeğin sonuna doğru, size mutsuzluklarından, cezaevi görevi gören eski gemilerden söz ederse, fırsat budur deyip ona burada kalmayı teklif edersiniz. Kusur bulacak olursa, siz dert etmeyin, ben pekâlâ ona karar verdirmeyi beceririm.

Bizim bekâr, Baron Bulvarı'nda ağır ağır gezinirken elinden geldiğince bu olayı düşündü. Flore'dan ayrılırsa... (bu konuda kafası karışıktı) başka hangi kadını bulacaktı? Evlenmek mi? Bu yaşta onunla serveti için evlenmek isteyecekler ve nikâhlı karısı tarafından Flore'a kıyasla daha zalimce sömürülecekti. Zaten bu sevgiden yoksun kalma düşüncesi, hayali de olsa, ona korkunç bir kaygı veriyordu. Yüzbaşı Gilet'ye elinden geldiğince hoş davrandı. Flore'un istediği gibi, Maxence'ın onurunu gözetmek için, davet tanıklar huzurunda yapıldı.

Flore'la efendisi arasında uzlaşma sağlandı, ama o günden bu yana Jean-Jacques Suyu Bulandıran Kız'ın sevgisinde tam bir değişikliği tanıtlayan birtakım küçük farklar gördü. Flore Brazier on beş gün boyunca, alışveriş yaptığı tüccarlara, pazarda rastladıklarına, gevezelik ettiği dedikoducu kadınlara, sözde üvey kardeşini evine almayı düşünen Mösyö Rouget'nin zorbalığından yakındı. Ama hiç kimse bu komediye aldanmadı ve Flore'a son derecede kurnaz ve düzenbaz bir kişi gözüyle bakıldı.

Rouget baba evde Max'ın kâhya kesilmesinden pek hoşnut kaldı, çünkü böylece uşaklık etmeden üstüne titreyecek bir kişiye sahip olmuştu. Gilet kimi zaman Rouget baba ile sohbet ediyor, politika üzerine konuşuyor, geziniyordu. Subay eve yerleşir yerleşmez, Flore artık yemek pişirmek istemedi. Mutfakta çalışmanın ellerini bozduğunu söylüyordu. Tarikat şefinin isteği üzerine, Madam Cognette akrabalarından, evde kalmış bir kızı önerdi; papaz olan efendisi ona hiçbir şey bırakmadan kısa bir süre önce ölmüştü. Çok iyi bir aşçı olan bu yaşlı kız ölünceye dek Flore'a ve Max'a sadık kalırdı. Zaten Madam Cognette bu akrabasına, bu iki güçlü kişi adına, on yıllık iyi, dürüst, ölçülü, namuslu hizmetten sonra üç yüz lira gelire sahip olacağına dair söz verdi. Altmış yaşında olan Védie'nin çiçek hastalığından harap olmuş, dolayısıyla çirkin bir yüzü vardı. Védie'nin işe başlamasından sonra, Suyu Bulandıran Kız, Madam Brazier oldu. Korseler taktı, mevsimlere göre, ipekten, güzel yünlü ve pamuklu kumaşlardan elbiseler giydi! Geniş ve işlemeli yakalıkları, çok pahalı boyun atkıları, işlemeli başlıkları, dantel yakalıkları oldu, bağcıklı potinler giydi ve kendisini gençleştiren kibar ve zengin bir giyim kuşam tarzı benimsedi. Bir mücevhercinin ham iken bütün değerini bulması için tıraşladığı, çerçevelediği bir elmas gibiydi. Max'ın yüzünü güldürmek istiyordu. Birinci yılın sonunda, 1817'de, yürümekten sıkılan zavallı yüzbaşı için Bourges'dan bir İngiliz atı getirtti. Max çevrede Kraliyet Muhafız Birliği'nden eski bir mızraklı süvari buldu, yoksulluğa düşmüş, Kouski adındaki bu Polonyalının yüzbaşının evine hizmetkâr olarak girmek canına minnetti. Max, Kouski'nin gözbebeği oldu, özellikle de o üç kraliyet yanlısıyla düellosundan sonra. 1817'den başlayarak, Rouget babanın evinde beş kişi bulunuyordu, bunlardan üçü efendiydi, masraflar da yılda yaklaşık sekiz bin franka yükseldi.

Madam Bridau'nun Issoudun'e, dava vekili Desroches'un deyişiyle, bu derece tehlikeye düşmüş mirası kurtarmak için döndüğü sırada, Rouget baba da git gide neredeyse bitkisel bir yaşam sürer duruma gelmişti. Önce, Max'ın evde sözü geçtiğinden beridir, Matmazel Brazier her gün sofrayı donattı. Boğazına iyice düşkünleşen Rouget, Védie'nin yaptığı güzel yemeklere dayanamayıp hep daha çok yedi. Bu nefis ve bol besinlere karşın pek az semirdi. Yorgun bir insan gibi, belki sindirim sorunlarından ötürü, günden güne çöktü ve gözlerinin etrafında adam akıllı mor halkalar oluştu. Ama gezintiye çıktığı sıralarda burjuvalar sağlığını sorarlarsa, "Sağlığım hiç bu kadar iyi olmadı" diyordu. Her zaman zekâsı son derecede kıt biri olarak tanındığı için, yetilerindeki sürekli gerileme hiç fark edilmedi. Flore'a olan aşkı onu yaşatan tek duyguydu, yalnızca onun için yaşıyordu. Flore'a zaafı sınırsızdı; bir bakışa boyun eğiyor, sahibinin en ufak hareketlerini gözleyen bir köpek gibi, bu kadının hareketlerini gözlüyordu. Kısacası, Madam Hochon'a göre, Rouget baba elli yedi yaşında, o zamanlar sekseninde olan Mösyö Hochon'dan daha yaşlı görünüyordu.

---

DİPNOTLAR:

[57] Carême'ler: Dönemin ünlü aşçıbaşısı Marie-Antoine Carême'e (1784-1833) gönderme.

[58] cosquesigrue: Anka gibi bir masal kuşu.

[59] Otway Kurtarılmış Venedik adlı trajedisinde, Senatör ile Aquilina arasında geçen, iğrençliğin dik âlâsını sergileyen bir sahnede: Balzac, İngiliz oyun yazarı Otway'ın (1652-1685) ünlü yapıtı "Kurtarılmış Venedik"te yaşlı Senatör Antonio ile genç metresi arasında geçen bir sahneye gönderme yapıyor.

[60] Matmazal Georges: Ünlü tiyatro oyuncusu (1787-1867). Napoléon'un metresi olduğu söylenir.

[61] Racine'in Agrippina'sı: Fransız oyun yazarı Racine'in (1639-1699) "Britannicus" adlı oyununa gönderme.

[62] Gulnare ve Medora: İngiliz şair Byron'ın (1788-1824) "The Corsair" adlı yapıtında Medora melankolik aşkı, Gulnare ise çılgın aşkı simgeliyor.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro