Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

12 - Cognette'in Meyhanesi

XII

Cognette'in Meyhanesi

Minimes Sokağı ile Misère Meydanı arasında, o zamanlar Armes Meydanı'ndan Kap Kacak Pazarı'na kadar, aşağıdan Zoraki Irmak'ın koluyla, yukarıdan da surla çevrili bir mahalle bölümü vardı. Bu bir tür şekilsiz kare alan, iki kişinin aynı anda geçmesini olanaksız kılacak derecede dar sokaklarla ayrılmış, birbirine bitişik, yoksul görünüşlü evlerle doluydu. Kentin, Mucizeler Avlusu[52] gibi bir yer olan bu bölümünde yoksul ya da pek kârlı olmayan işler yapan insanlar bulunuyor, bunlar halk dilinde çok hoş bir deyimle "tek göz evler" diye anılan bakımsız, kümes gibi evlerde oturuyorlardı. Her dönemde burası ahlaksız insanların yuvası, lanetli bir mahalleydi, çünkü burada sokaklardan birinin adı Cellat Sokağı'dır. Kent celladının beş yüz yıldan uzun bir süre burada kırmızı kapılı bir evi oldu. Halk arasında dolaşan bir söylentiye inanılacak olursa, Châteauroux celladının yardımcısı hâlâ orada oturuyor, çünkü burjuvazi onu hiçbir zaman görmüyor, yalnızca bağcılar, seleflerinden kırıkları ve yaraları iyi etme yeteneğini almış bu gizemli kişiyle ilişki içindeler. Vaktiyle kent kendine başkent süsü verdiğinde, fahişeler burada toplanıyorlardı. Alıcı bulamıyor olması gereken ikinci el mal satıcıları, sonra sergileri pis pis kokan eskiciler, kısacası neredeyse bütün kentlerde bir ya da iki Yahudinin egemen olduğu benzer bir yerde rastlanan kuşkulu bir topluluk vardı. Bu karanlık sokaklardan birinin köşesinde, mahallenin en canlı tarafında, 1815'den 1823'e kadar, belki de daha geç tarihlerde, Cognette ana diye anılan bir kadının işlettiği, otel olarak da kullanılan küçük bir meyhane bulunuyordu. Bu meyhane, arası moloz taşları ve harçla doldurulmuş beyaz taştan bağlamalarla oldukça iyi inşa edilmiş, üstte bir katı, onun üstünde de bir çatı katı olan bir evden ibaretti. Kapının üstünde Floransa tuncuna benzeyen kocaman bir çam dalı parlıyordu. Bu simge yeterince bir şey anlatmıyormuş gibi, bakışlar kapıdaki söve pervazına yapıştırılmış bir afişin mavi rengine takılıyordu; bu afişte, "İYİ MARS BİRASI" yazısının altında çok dekolte bir kadına bir askerin küçük bir testiden köpüğü taşan bira ikram ettiği görülüyor, köpük bir köprü kemeri çizerek testiden kadının uzattığı bardağa akıyordu; afişteki her şey ressam Delacroix'yı kendinden geçirecek renklere sahipti.

Zemin katında aynı zamanda mutfak ve yemek salonu olarak kullanılan ve kirişlerinde çivilere asılmış, işletme için gerekli erzak ve gereçler sarkan çok geniş bir salon vardı. Bu salonun gerisinde bulunan bir dayama merdivenden üst kata çıkılıyordu, ama bu merdivenin dibinde bir kapı vardı ki buradan son derece dar, karanlık ve yüksek olduğu için bir şömine bacasına benzeyen o taşra avlularından birine bakan uzun, aydınlık bir odaya giriliyordu. Bir sundurmayla gizlenmiş ve duvarlarla bütün gözlerden saklanmış bu küçük salon, Issoudun'ün Kötü Çocuklarının tam kadro toplantılarını yaptıkları bir yer olarak kullanılıyordu. Cognet baba köylüleri pazar kurulduğu günlerde açıkça bu otelde barındırıyordu, ama o gizlice Aylak Şövalyeler'in otelcisiydi. Vaktiyle zengin bir ailenin seyisi olan Cognet baba, iyi ailelerin evlerinde çalışan eski aşçı Cognette ile evlenmişti. Roma dış mahallesinde, İtalya'da ve Polonya'da olduğu gibi, Latin usulü, koca kendi adının dişil hale sokulmuş şeklini karısına veriyordu. Cognet baba ile karısı Cognette, biriktirdikleri paraları birleştirerek, burada böyle bir meyhane işletmek üzere bu evi satın almışlardı.

Kırk yaşlarında, uzun boylu, tombul, kalkık burunlu, koyu esmer tenli, saçları siyah kehribar renginde, kahverengi gözleri yuvarlak ve canlı, zeki ve güleç görünüşlü bir kadın olan Cognette, Maxence Gilet tarafından, karakteri ve aşçılıktaki yeteneği göz önüne alınıp, Tarikat'ın Léonarde'ı[53] olarak seçildi. Cognet baba elli altı yaşında olabilirdi, bodurdu, karısına boyun eğiyordu ve onun durmadan yinelediği bir şakaya göre, her şeye yalnızca iyi gözle bakıyordu, çünkü tek gözlüydü.

Yedi yıl içinde, 1816'dan 1823'e kadar, karı koca geceleri burada yapılanlar ya da gizlice yapılanlar hakkında en ufak bir boş boğazlık etmediler, her zaman da bütün şövalyelere çok büyük bir sevgi beslediler. Sadakatlerine gelince, mutlak bir sadakat söz konusuydu; ama belki çıkarlarının susmalarını ve sevgi beslemelerini gerektirdiği düşünülecek olursa, bu sadakat o kadar da güzel bulunmayacaktır. Şövalyeler gecenin herhangi bir saatinde belli bir şekilde kapıyı çalarak Cognette'in meyhanesine damlasalar, Cognet baba bu işareti alıp kalkıyor, ateşi ve şamdanları yakıyor, kapıyı açıyor, özellikle Tarikat için satın alınmış şarapları getirmek üzere mahzene gidiyor, Cognette de onlar için ister bir gün önce, ister o gün içinde karar verdikleri baskınlardan önce ya da sonra, nefis bir yemek hazırlıyordu.

Madam Bridau Orléans'dan Issoudun'e gelmek üzere yolda olduğu sırada, Aylak Şövalyeler en iyi oyunlarından birini hazırlıyorlardı. Eski bir savaş tutsağı olan ve barışta Issoudun'de kalıp burada ufak çapta tahıl ticareti yapan yaşlı bir İspanyol erkenden pazara gelerek boş yük arabasını Issoudun Kulesi'nin aşağısında bir yere bıraktı. Kule'nin dibinde bu gece için kararlaştırılan randevuya ilk gelen Maxence, alçak sesle sorulan şu soruyla karşılaştı:

— Bu gece ne yapıyoruz?

— Fario babanın arabası burada, diye yanıt verdi; az kalsın çarpıp burnum kırılacaktı. Onu önce Kule'nin bulunduğu tepeye çıkaralım. Sonrasını düşünürüz.

Richard  Issoudun Kulesi'ni yaptırmaya kalkıştığında, söylenenlere bakılırsa, onu Roma tapınağı ve Kelt Dun'unun bulunduğu yerdeki bazilikanın yıkıntıları üstüne diktirdi. Her biri uzun bir yüzyıllar dönemini temsil eden bu yıkıntılar, üç çağın anıtlarıyla yüklü bir dağ oluşturdu. Dolayısıyla Aslan Yürekli Richard'ın kulesi, yamacı her yandan aynı derecede dik, ancak tırmanarak ulaşılabilecek bir koninin tepesinde bulunuyor. Bu kulenin konumunu kısaca iyi betimlemek için, onu kaidesi üstündeki Luksor Dikilitaşı'yla kıyaslayabiliriz. O zamanlar bunca bilinmeyen arkeolojik hazineleri içeren Issoudun Kulesi'nin kaidesi kent tarafında seksen kadem yüksekliğindedir. Bir saat içinde araba, topları Saint-Bernard Dağı geçidine taşıyan askerlerin çabasına benzer bir çabayla sökülüp, parça parça kulenin dibindeki tepeye taşındı; onarılıp normal durumuna getirildi, bu çalışmanın bütün izleri öyle bir özenle yok edildi ki, sanki oraya şeytan tarafından ya da bir sihirli değnekle getirilmişe benziyordu. Bu büyük başarıdan sonra, acıkan ve susayan şövalyelerin tümü Cognette'in meyhanesine geri döndü ve her biri çok geçmeden kendisini o basık salonda sofraya oturmuş buldu; Fario'nun saat ona doğru arabasını aradığı sırada yüzünün alacağı şekli düşünerek şimdiden gülüyorlardı.

Elbette şövalyeler bu maskaralıklarını her gece yapmıyorlardı. Sganarelle'lerin, Mascarille'lerin, Scapin'lerin[54] dehası yılda üç yüz altmış oyun bulmaya yetmezdi. Önce, koşullar her zaman uygun değildi: Çok güzel mehtaplı bir gecede oynandığı için, son oyun ağırbaşlı insanları öfkelendirmişti; sonra falan ya da falanca, bir akraba söz konusu olduğunda yardımı reddediyordu. Ama bu reziller geceleri Cognette'te toplanmadıkları zamanlar, gündüzün buluşup sonbaharda ava gitme ya da bağ bozumuna katılma, kışın da kayak yapma gibi olağan eğlencelere veriyorlardı kendilerini. Kentteki toplumsal uyuşukluğu protesto eden yirmi gencin yaptığı toplantıda, başkalarından daha sıkı şekilde Max'a bağlı olan ya da onu idolleri yapan kimileri ortaya çıktı. Böyle bir karakter çoğu zaman gençleri bağnazlaştırır. Madam Hochon'un torunları, François Hochon ile Baruch Borniche, Max'ın sadık müritleriydiler. Bu iki genç Max'a, onun Lousteau'larla nikâhsız bir akrabalığı olduğu konusunda bölgedeki kanıyı paylaşarak, neredeyse kuzenleri gözüyle bakıyorlardı. Zaten Max da bu iki gence dedeleri Hochon'un eğlenceleri için vermediği parayı bol bol ödünç veriyor, onları ava götürüyor, yetiştiriyor, kısacası onların üzerinde ailesinin etkisinden çok daha büyük etkisi oluyordu. İkisi de yetimdi, her ne kadar ergin olsalar da, Mösyö Hochon'un vasiliği altındaydılar. Bunun nedenini oluşturan koşullar bu ünlü Mösyö Hochon sahnede görülmeye başlandığında açıklanacaktır.

Bu sırada François ile Baruch (bu öykünün anlaşılır olması açısından küçük adlarını söyleyelim) dört mumun dumanlı ışığıyla oldukça kötü aydınlanmış masanın ortasında, biri Max'ın sağında, öteki solundaydı; on iki-on beş şişe farklı şarap içilmişti, toplantıda ancak on bir şövalye vardı. Küçük adı Issoudun'de bir Kalvencilik kalıntısı olduğunu yeterince gösteren Baruch, şarap dilleri çözmüşken Max'a, şöyle dedi:

— Tam da içerden tehdit edilmiş olacaksın...

— Ne demek istiyorsun bununla? diye sordu Max.

— Canım, büyükannem vaftiz evladı Madam Bridau'dan kendisinin ve oğlunun Issoudun'e geleceğini bildiren bir mektup almış. Büyükannem dün onları konuk etmek için iki oda hazırlattı.

— Peki, bundan bana ne? dedi Max, bardağını alıp, içindeki bir dikişte içtikten sonra, komik bir hareketle yeniden masanın üstüne koyarak.

Max o zaman otuz dört yaşındaydı. Yanına konmuş olan mumlardan biri ışığını onun asker yüzüne yansıtarak, alnını iyice aydınlatıyor, beyaz tenini, ateşli gözlerini, siyah kehribar parlaklığında, hafif kıvırcık siyah saçlarını çok güzel ortaya çıkarıyordu. Bu saçlar alnın üstünde ve şakaklarda kendiliğinden belirgin bir biçimde kıvrılıyor, böylece atalarımızın beş uç dedikleri beş dil şekli çiziyordu. Beyazla siyahın bu sert karşıtlığına karşın, Max'ın çok tatlı bir yüz ifadesi vardı; bu ifadenin çekiciliği Raffaello'nun bakire yüzlerine verdiği şekle benzer bir şekilden, iyi biçimlendirilmiş ve üstündeki dudaklarda Max'ın sonunda benimsediği bir tür davranış olan sevimli bir gülümsemenin dolaştığı bir ağızdan ileri geliyordu. Le Berry'lilerin yüzlerini en ufak incelikleriyle belirten zengin renklilik neşeli haline ayrıca bir şey katıyordu. Gerçekten güldüğünde, bir sevgilinin ağzını süslemeye layık otuz iki dişi görülmekteydi. Boyu beş kadem dört parmak olan Max ne şişman ne de zayıftı, son derece orantılı bir vücuda sahipti. Bakımlı elleri beyazdı ve oldukça güzeldi, ayakları Roma dış mahallesini ve imparatorluk piyadesini akla getiriyordu. Kuşkusuz çok hoş bir tümgeneral olabilirdi, mareşal olma yazgısını taşıyacak omuzları ve imparatorluğun bütün nişanlarını takacak kadar geniş bir göğsü vardı. Zekâsı hareketlerine canlılık katıyordu. Kısacası, neredeyse bütün aşk çocukları gibi sevimli olarak doğmuştu ve gerçek babasının soyluluğu onda açıkça belli oluyordu.

— Demek Max, sen Madam Hochon'un vaftiz evladının Rouget'nin kızı olduğunu bilmiyorsun ha, diye bağırdı masanın ucundan, kentin en iyi doktoru olan Goddet adındaki eski bir cerrah binbaşının oğlu. Kadın, ressam oğlu ile birlikte geliyorsa, kuşkusuz niyeti adamcağızın mirasına yeniden sahip olmaktır ve elveda senin hayallerin...

Max kaşlarını çattı. Sonra masanın çevresinde yüzden yüze dolaşan bir bakışla bu beklenmedik çıkışmanın zihinler üzerinde yaptığı etkiyi inceledi ve yine aynı soruyu sordu:

— Bundan bana ne?

— Ama, dedi François yeniden söz alarak, bana öyle geliyor ki yaşlı Rouget, Suyu Bulandıran Kız lehine yeni bir vasiyetname düzenleyip eskisini iptal ederse...

Max burada müridinin konuşmasını kesip şöyle dedi:

—  Buraya geldiğimde, otuz yıldır adlarınızla ilgili yapılan bir cinasa göre, beş Hochon'dan biri diye adlandırıldığını duyduğum sırada, sana böyle seslenen birinin ağzını kapattım sevgili François, hem de öyle sert bir şekilde ki, o gün bu gündür Issoudun'de hiç kimse bu budalaca lafı en azından benim karşımda yinelemedi! Ama bak, sen bu iyiliğime karşı borcunu nasıl ödüyorsun: Bağlı olduğum bilinen bir kadını belirtmek için küçük düşürücü bir takma ad kullanıyorsun.

Max, Issoudun'de François'nın az önce söylediği takma adla anılan kişi ile ilişkisi hakkında hiç bu kadar konuşmamıştı. Cezaevi olarak kullanılan eski gemilerin eski tutsağının yeterince deneyimi vardı; Muhafız Birliği humbaracılarının komutanı şerefin ne olduğunu, kentin bu küçümsemesinin nereden kaynaklandığını keşfedecek kadar biliyordu. Bu yüzden, o saygın Madam Hochon'un var gücüyle çekilmez kadın diye andığı, Jean-Jacques Rouget'nin hizmetçi-metresi Matmazel Flore Brazier hakkında, kim olursa olsun, hiç kimsenin kendisine bir söz söylenmesine asla izin vermemişti. Zaten herkes Max'ın bu konuda o başlamadan onunla konuşulamayacak kadar alıngan olduğunu biliyordu, hem hiç başlamamıştı da. Kısacası, en iyi dostlarının Suyu Bulandıran Kız hakkında şaka yapıp Max'ın öfkesini çekmesi ya da onu darıltması tehlikeliydi. Onunla eşit koşullarda yaşayan iki subay, Binbaşı Potel'le Yüzbaşı Renard, Max'ın bu kızla ilişkisi hakkında konuştuklarında, Potel şöyle demişti:

— Eğer o Jean-Jacques Rouget'nin evlilik dışı doğmuş kardeşi ise, neden onun orada oturmasını istemiyorsunuz ki?

— Zaten ne de olsa, dedi Yüzbaşı Renard, bu kız çok güzel. Max onu seviyorsa, bunda ne kötülük var? Bu angaryanın karşılığında kıza sahip olmak için oğul Goddet Madam Fichet'yi sevmiyor mu?

François hak ettiği bu paylamadan sonra artık ne söyleyeceğini unuttu, ama Max ona tatlılıkla, "Devam et..." dediğinde de düşüncelerini pek toparlayamadı.

— Yo, hayır! diye bağırdı François.

— Haksız yere kızıyorsun Max, diye bağırdı oğul Goddet. Cognette'te her şey söylenebilir diye anlaşmadık mı? İçimizden burada söylenenleri, düşünülenleri ya da yapılanları dışarıda anımsayacak kişinin tümümüz can düşmanları olmayacak mıydık! Bütün kent Flore Brazier'yi Suyu Bulandıran Kız takma adıyla anıyor; eğer bu takma ad dikkatsizlikle François'nın ağzından kaçtıysa bu Aylaklar'a karşı işlenmiş bir suç mudur?

— Hayır, dedi Max, ama özel dostluğumuza karşı işlenmiş bir suçtur. Aklım başıma geldi, Aylaklar toplantısında olduğumuzu düşündüm ve ona, "Devam et..." dedim.

Derin bir sessizlik çöktü. Bu mola herkes için o kadar sıkıcı oldu ki Max bağırarak konuşmaya başladı:

— Onun adına (heyecan), hepiniz adına (şaşkınlık) ben konuşacağım! Ve size ne düşündüğünüzü (derin heyecan) söyleyeceğim şimdi! Düşünüyorsunuz ki Flore, Suyu Bulandıran Kız, Brazier, Rouget babanın (çünkü hiçbir zaman çocuğu olmayacak bu yaşlı bekâr, Rouget baba diye anılıyor) bakıcısı, evet, düşünüyorsunuz ki bu kadın, Issoudun'e dönüşümden bu yana, benim bütün gereksinimlerimi karşılıyor. Eğer ayda üç yüz frankı sokağa atabiliyorsam, bu akşam yaptığım gibi size sık sık ziyafet çekebiliyorsam ve hepinize ödünç para verebiliyorsam, bütün bu paraları Matmazel Brazier'nin kesesinden alıyorum, öyle mi? Pekâlâ, evet (derin heyecan)! Hay Allah kahretsin, evet! Bin kez evet... Evet, Matmazel Brazier bu yaşlı adamın mirasına göz dikti...

— Babadan oğula bu mirası hak etti, dedi köşesinden oğul Goddet.

— Sanıyorsunuz ki, diye devam etti Max, oğul Goddet'nin sözüne gülümseyerek, ben Rouget baba öldükten sonra Flore'la evlenmeyi planladım ve kendilerinden söz edildiğini ilk kez duyduğum bu kız kardeşle oğlu, benim geleceğimi tehlikeye sokacaklar, öyle mi?

— Evet, öyle! diye bağırdı François.

— Masanın etrafında bulunanların tümü böyle düşünüyor, dedi Baruch.

— Peki öyleyse, sakin olun dostlarım, dedi Max. Bilgili bir insan iki insana bedeldir! Şimdi, Aylak Şövalyeler'e sesleniyorum. Eğer bu Parislileri geri göndermek için Tarikat'a gereksinimim olursa, bana destek olacak mısınız? Ah! Elbette şakalarımız için benimsediğimiz sınırlar içinde, diye ekledi coşkuyla, genel bir kaynaşmayı fark ederek. Onları öldürmek, zehirlemek istediğimi mi sanıyorsunuz? Tanrı'ya şükür, budala değilim. Hem ne de olsa, Bridau'lar başarılı olsalar, Flore da yalnızca sahip olduğuyla kalsa, bununla yetinirim ben, anlıyor musunuz? Matmazel Fichet beni istiyorsa, ben Flore'u ona yeğleyecek kadar seviyorum!

Matmazel Fichet Issoudun'ün en zengin mirasçısıydı ve oğul Goddet'nin bu kızla evlenmek istemesinde, kızın annesine olan sevgisinin büyük rolü vardı. Açık yüreklilik o kadar değerli bir şey ki, on bir şövalye tek bir insan gibi ayağa kalktı.

— Sen iyi bir insansın Max!

— İşte söz, Max, biz Kurtarıcı Şövalyeler olacağız.

— Bridau'ların canı cehenneme!

— Bu Bridau'ları kıskıvrak bağlarız biz!

— Ne de olsa, kralların çoban kızlarıyla evlendikleri görülmüştür!

— Hay Allah! Lousteau baba pekâlâ Madam Rouget'yi sevdi; özgür, bağımsız bir bakıcı kadını sevmekte daha az kötülük yok mu?

— Eğer ölü Rouget, Max'ın az buçuk babası ise; bu, aile içinde olan bir şeydir.

— Düşünceler özgürdür!

— Yaşasın Max!

— Kahrolsun iki yüzlüler!

— Güzel Flore'un sağlığına içelim!

Şövalyeleri yüreklendiren ve şunu da söyleyelim, aşırı derecede gevşek ahlak anlayışlarına uygun on iki yanıt, alkış ya da kadeh kaldırma böyleydi. Max'ın Aylaklık Tarikatı'nın şefi olmakta ne gibi bir çıkarı olduğu görülüyor. Birtakım maskaralıklar icat ederek, başlıca ailelerin genç çocuklarını yükümlülük altında bırakarak, saygınlığına kavuşacağı günler için destek sağlamak istiyordu. Nazik bir biçimde ayağa kalktı, Bordeaux şarabı dolu bardağını salladı, konuşması beklendi.

— Size yapmak istediğim kötülük olarak, dilerim tümünüze güzel Flore değerinde birer kadın nasip olsun. Akrabaların akınına gelince, şimdilik bundan hiç korkmuyorum, sonrası için bakarız!

— Fario'nun arabasını unutmayalım!

— Elbette! Güvenli yerde o, dedi oğul Goddet.

— Of! Bu maskaralığı sona erdirmeyi üstüme alıyorum, diye bağırdı Max. Erkenden pazar yerinde olun ve adam arabasını ararken, gelip bana haber verin...

Duvar saatinin sabahın üç buçuğunu çaldığını duyduklarında, şövalyeler, ayaklarında keçe ayakkabılar olduğu için en ufak bir gürültü yapmadan, duvarları sıyırarak geçip evlerine dönmek üzere sessizce dışarıya çıktılar. Max yavaş yavaş Saint-Jean Kapısı ile Vilatte Kapısı arasında, zengin burjuvaların oturduğu kentin yukarı bölümündeki Saint-Jean Meydanı'na ulaştı. Yüzbaşı Gilet korkularını gizlemişti, ama bu haber yüreğine işledi. O cezaevi gemilerinin üstünde ya da altında bulunduğu zamandan bu yana, ahlak bozukluğuna eşit ölçüdeki duygu ve düşüncelerini gizlemişti. Önce, ama her şeyden önce, Rouget babanın sahibi olduğu toprağa bağlı kırk bin liralık gelir Gilet'nin Flore Brazier'ye olan tutkusunu oluşturuyordu. Gilet'nin davranış biçimine bakılacak olursa, Suyu Bulandıran Kız'ın o yaşlı bekârın sevgisine borçlu olduğu parasal gelecek hakkında Gilet'ye esinleyebildiği güvenceyi görmek kolaydır. Bununla birlikte, yasal mirasçıların gelişi haberi Max'ın Flore'un gücüne olan inancını sarsacak nitelikteydi. On yedi yıldır biriktirilen paralar hâlâ Rouget adına kayıtlıydı. Oysa Flore'un uzun süredir lehine yapılmış olduğunu söylediği vasiyetname iptal edilirse, bu biriktirilmiş paralar Matmazel Brazier adına yatırılarak hiç olmazsa kurtarılabilirdi.

— Bu budala kız bana yedi yıl boyunca yeğenlerden, kız kardeşten söz etmedi! diye bağırdı Max, Marmouse Sokağı'ndan Avenir Sokağı'na dönerken. Bourges'da, Vierzon'da, Châteauroux'da on ya da on iki farklı noterliğe yatırılmış yedi yüz elli bin frank, bir hafta içinde, dedikoducu bir bölgenin haberi olmaksızın, ne ele geçirilebilir ne de devlet tahviline yatırılabilir. Her şeyden önce akrabalardan kurtulmak gerekir, ama kurtulur kurtulmaz da bu serveti elde etmek için acele edeceğiz. Neyse, bunu düşüneceğim...

Max yorgundu. Maymuncuğunu kullanarak Rouget babanın evine girdi ve gürültü yapmadan, kendi kendine, "Yarın düşüncelerim netleşecek" diyerek yattı.

---

DİPNOTLAR:

[52] Mucizeler Avlusu: Ortaçağda Paris'te dilencilerin, körlerin, sakatların, kanun kaçaklarının yaşadıkları mahalleye verilen ad.

[53] Léonarde: Fransız yazar Lesage'ın (1668-1747) "Gil Blas de Santillane'ın Serüvenleri" adlı romanında Gil Blas'yı yakalayan hırsız çetesinin kadın aşçısının adı.

[54] Sganarelle, Mascarille, Scapin: Fransız oyun yazarı Moliére'in kahramanlarına gönderme.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro