10 - Issoudun
İKİNCİ BÖLÜM
TAŞRADA BİR BEKAR EVİ
X
Issoudun
Az sonra yolda oyalanarak üzüntülerinden kurtulan Madam Bridau, yolculuğunun amacını düşünmek zorunda kaldı. Elbette Madam Hochon'un dava vekili Desroches'u çok heyecanlandırmış olan mektubunu yeniden okudu. Bu sırada zaten kendisi de budala diye nitelendirilen Jean-Jacques Rouget'nin servetini yutmak üzere olan kadını nitelemek için, dindar olduğu kadar da saygın, yetmişlik bir kadının kaleminden çıkmış nikâhsız kadın, çekilmez kadın sözcüklerinden etkilenip, Issoudun'de bulunmakla bir mirası nasıl kurtarabileceğini kendi kendine sordu. Joseph, bu derecede çıkar gütmeyen bu sanatçı, yasalar hakkında pek bir şey bilmiyordu, dolayısıyla annesinin heyecanlanması onu kaygılandırdı.
— Bizi bir mirası kurtarmaya göndermeden önce, dostumuz Descroches bu mirasın nasıl ele geçirileceğinin yollarını da elbette bize açıklamalıydı, dedi yüksek sesle.
— Philippe'in hapiste, belki de tütünsüz, Yüksek Meclis Mahkemesi önüne çıkmak üzere olduğunu düşünmekten hâlâ sersem sepelek olan kafamda bellek kaldıysa, bana öyle geliyor ki, genç Desroches bize kardeşimin o... o kadın lehine bir vasiyetname hazırlatmış olması durumunda, miras yoluyla dolandırıcılık davası açmak için gerekli verileri toplamamızı söyledi.
— Desroches da bir âlem!.. dedi ressam. Vay canına! Madem bu işten bir şey anlamıyoruz, kendisinden rica edeceğim gerekeni yapmasını.
— Boş yere üzülmeyelim, dedi Agathe. Issoudun'e vardığımızda vaftiz anam bizi yönlendirecektir.
Orléans'da araba değiştirdikten sonra, Madam Bridau ile Joseph'in Sologne'a girdikleri sırada geçen bu konuşma, ressamla annesinin, o müthiş dava vekili Desroches'un kendilerine verdiği görevi yerine getirme konusunda yetersiz olduklarını yeterince gösteriyor. Ancak, otuz yıl ayrılıktan sonra Issoudun'e yeniden gelmekle Agathe, burada törelerde o kadar değişiklik bulacaktı ki bu kenti kısaca anlatmak gerekiyor. Bu yapılmazsa, Madam Hochon'un vaftiz kızına yardım için gösterdiği kahramanlık ve Jean-Jacques Rouget'nin tuhaf durumu güç anlaşılacaktır. Her ne kadar doktor, Agathe'ı oğluna bir yabancı gibi tanıtmışsa da, bir erkek kardeşin, kız kardeşine kendisinden hiç haber vermeden otuz yıl sessiz kalmasında fazlaca olağanüstü bir şey vardı. Bu suskunluk, Joseph ve Agathe'ın dışında, akrabaların uzun süredir bilmek istedikleri tuhaf koşullara dayanıyordu elbette. Kısacası, kentin durumu ile Bridau'ların çıkarları arasında kimi ilişkiler vardı, bu ilişkiler romanın akışı içinde anlaşılacaktır.
Paris hakkında ne düşünürseniz düşünün, Issoudun, Fransa'nın en eski kentlerinden biridir. İmparator Probus'u[36] Galya'nın Nuh'u yapan tarihsel önyargılara karşın, Sezar, Issoudun'ün en iyi bağlarından birinin ürünü o nefis Champ-Fort (Campo Forti) şarabından söz etmiştir. Rigord[37] bu kenti, kalabalık nüfusu ve çok büyük ticari etkinliği konusunda hiç kuşku bırakmayan sözlerle anlatıyor. Ne var ki bu iki tanıklık, kentin çok eski çağlarına kıyasla pek parlak olmayan bir çağı belirtiyor. Gerçekten de kentin bilge arkeoloğu Mösyö Armand Pérémet tarafından yakın zamanda yapılmış kazılar sayesinde ünlü Issoudun Kulesi altında, beşinci yüzyıldan kalma, belki de Fransa'da o zaman mevcut tek bazilika olan bir bazilika ortaya çıkarıldı. Bu kilise, malzemelerinde bile, hâlâ önceki bir uygarlığın damgasını taşıyor, çünkü taşları yerini aldığı bir Roma tapınağından geliyor. Böylece, bu arkeoloğun araştırmalarına göre, adının eski ya da çağdaş son üç harfi DUN (dunum) olan bütün Fransa kentleri gibi Issoudun de adıyla yerli olduğunu kanıtlıyor. Drüit dini[38] tarafından benimsenmiş her türlü yüceliğin simgesi olan bu Dun sözcüğü Keltlerin bir askeri ve dinsel yerleşimini belirtebilir. Romalılar Galyalıların yönetimi (Dun'u) altında Tanrıça İsis adına bir tapınak yapmışlar. Chaumeau'ya göre, kentin adı buradan geliyor: Issousdun! Is, İsis'in kısaltılmış halidir.
Aslan Yürekli Richard, hiç kuşku yok, o ünlü kuleyi para bastırdığı yerde, beşinci yüzyıldan kalma bir bazilikanın üstüne yaptırdı; kule bu eski kentin üçüncü dininin üçüncü anıtı oldu. Richard bu kiliseyi burcunun yükselmesi için gerekli bir duruş noktası olarak kullandı ve onu bir mantoyla örter gibi derebeyliğe özgü surlarla örterek korudu. Issoudun o sırada, II. Henri'nin, oğlu Richard'a karşı, onun Poitou kontu olarak ayaklanması sırasında gönderdiği condottiere'ler[39] olan Routier ve Cottereau'ların geçici egemenliğinin merkeziydi. Benediktenler tarafından yazılmamış olan Aquitania tarihi kuşkusuz hiç yazılmayacaktır, çünkü artık Benediktenler yok. Dolayısıyla, her fırsat ortaya çıktığında, törelerimizin tarihindeki bu arkeolojik karanlıklar pek aydınlatılamıyor. Kentin etrafını çeviren Théols Irmağı düzeyinin üstünde, geniş bir arazide metrelerce yükseltilmiş küçük bir ırmak olan Tournemine'in kanal içine alınması Issoudun'ün eski gücünün başka bir tanığıdır. Bu kanal içine alınma işi, hiç kuşku yok, Romalıların dehasının ürünüdür.
Nihayet, Château'dan kuzeye doğru uzanan dış mahallenin içinden, iki bin yıldan fazla bir süredir Roma Sokağı olarak adlandırılan bir sokak geçer. Dış mahallenin adı da Roma mahallesidir. Irkı, kanı, fizyonomisi zaten özellik gösteren bu mahalle insanları Romalıların soyundan geldiklerini söylerler. Neredeyse tümü bağcıdır ve kuşkusuz kökenlerine, ayrıca belki de on ikinci yüzyılda Charost Ovası'nda yok ettikleri Cottereau ve Routier'ler karşısında kazandıkları zafere bağlı olarak dikkat çekici katı töreleri vardır. 1830 ayaklanmasından sonra Fransa, dikkatini Issoudun bağcılarının ayaklanmasına verdiği için çok huzursuz oldu. Bu başkaldırının ayrıntıları zaten yayımlanmadı, hem de haklı olarak. Önce, Issoudun'ün burjuvaları orduların kente girmesine izin vermediler. Ortaçağda burjuvazinin gelenek ve göreneklerine göre, bunlar kentlerinin sorumluluğunu kendileri yüklenmek istediler. Hükümet vasıtasız vergi arşivlerini ve bürolarını yakmış olan ve her sokak fenerinin önünde "Onu burada asmak gerek!" diyerek bir vergi memurunu sokaktan sokağa sürükleyen altı ya da yedi bin bağcıya boyun eğmek zorunda kaldı. Zavallı adam bu öfkeli insanların elinden Ulusal Muhafız Birliği tarafından alındı; adamı hesap sorulacak bahanesiyle hapishaneye götürüp hayatını kurtardılar. Birlik komutanı general ancak bağcılarla yapılan bir anlaşma sonunda kente girdi, bu yığınların içine dalmak cesaret gerektirdi, çünkü general belediye binasında görüldüğü sırada, Roma dış mahallesinden bir bağcı volanını (volan, ağaçları budamaya yarayan, bir sırığa bağlı kocaman bir kıvrık bıçaktır) onun boynuna geçirip bağırdı:
"Her şey yapabilirdi, ama hiçbir şey yapmadı!"
Bu bağcı, kendisine meclislerden mahzen farelerinin[40] görevinin yürürlükten kaldırılmasının isteneceğine dair söz verilen ayaklanmanın elebaşlarından biri hemen araya girmemiş olsaydı, on altı yıl boyunca savaşın esirgediği bir insanın başını uçuracaktı.
On dördüncü yüzyılda Issoudun henüz on altı-on yedi bin nüfusa sahipti ki bu, vakanüvis Rigord'un dönemindeki nüfusun iki katıydı. VII. Charles'ın burada hâlâ mevcut olan ve on sekizinci yüzyıla kadar Kral Evi adıyla tanınan bir konağı vardı. O zaman yün ticaretinin merkezi durumundaki bu kent, Avrupa'nın bir bölümüne yün sağlıyor ve büyük çapta yünlü kumaşlar, şapkalar ve keçi derisinden çok güzel eldivenler üretiyordu. XIV. Louis döneminde, tiyatro oyuncusu Baron ile vaiz Bourdaloue'ya borçlu olan Issoudun her zaman bir zarafet, güzel dil, iyi dostluk kenti olarak anılırdı. Sancerre kentinin tarihi ile ilgili kitabında Rahip Poupart, bütün Le Berry'liler arasında, Issoudun'lülerin incelikleri ve doğal zekâları ile dikkat çekici olduklarını öne sürüyordu.
Bugün bu görkem ve bu zekâ tümüyle ortadan kalktı. Topraklarının genişliği eski önemini kanıtlayan Issoudun on iki bin nüfusa sahiptir ve çok büyük dört dış mahallede oturan bağcılar bu nüfusa dahildir. Saint-Paterne, Vilatte, Roma ve Tarlakuşları adlı bu dış mahalleler birer küçük kent gibidir. Burjuvazi, Versailles burjuvazisi gibi, sokaklara yayılmıştır. Issoudun hâlâ Le Berry yünlerinin pazarıdır; bu yün ticareti, her yere giren ve Le Berry'nin hiç kabul etmediği koyun ırkının iyileştirilmesi yüzünden tehlike altındadır. Issoudun bağcıları iki bölgede içilen ve Bourgogne ile Gaskonya'da üretilen şaraplar gibi üretilse Fransa'nın en kaliteli şaraplarından biri olacak bir şarap üretiyorlar. Yazık! Atalarımızın yaptıkları gibi yapmak, hiçbir şeyi yenileştirmemek, burada geçerli yasa budur. Bu yüzden bağcılar mayalanma sırasında salkımın çöplerini atmayıp bırakmaya devam ediyorlar, bu da bölge için yeni zenginlikler kaynağı ve bir etkinlik konusu olabilecek bir şarabı berbat eder. Çöplerin verdiği, söylendiğine göre de zamanla değişen sertlik sayesinde, şarap yüz yıl kalır. Bağcılık'ın gösterdiği bu neden, bağcılık bilgisi açısından, yayımlanacak kadar önemlidir. Zaten Guillaumele-Breton [41], La Philippide adlı şiir kitabında bu özelliği birkaç dizede açıkça övmüştür.
Issoudun'ün çöküşü budalalığa kadar vardırılmış bir tutuculuk anlayışıyla açıklanıyor, bunu da tek bir olay anlatacaktır.
Paris-Toulouse yoluyla ilgilenildiği sırada, bu yolu Issoudun'den geçirerek Châteauroux üzerinden Vierzon'a yöneltmek doğaldı. Yol şimdiki gibi Vatan'dan geçmese daha kısa olacaktı. Ancak, Issoudun'ün önemli kişileri ve kararları hâlâ geçerli olan Belediye Meclisi, söylendiğine göre, anayol kentlerinin içinden geçerse yiyecek fiyatlarının artacağını ve piliçlere otuz metelik ödemek tehlikesiyle karşılaşacaklarını ileri sürerek, yolun Vatan'dan geçmesini istediler. Böyle bir antlaşmanın benzerine, yalnızca vaktiyle o kadar kalabalık, o kadar zengin, bugün ise o kadar ıssız bir ülke olan Sardinya'nın en uygarlaşmamış bölgelerinde rastlanıyor. Kral Carlo Alberto övülmeye değer bir uygarlık düşüncesiyle adanın ikinci başkenti Sassari'yi, Sardinya adı verilen bu savanada bulunacak tek güzel ve görkemli bir yolla Cagliari'yle birleştirmek istedi. Yolun doğrudan doğruya, boyun eğmeyen, Mağripliler soyundan geldikleri için de daha çok bizim Arap kabilelerine benzeyen bir halkın oturduğu bölge olan Bonorva'dan geçmesi gerekiyordu. Uygarlaşmak üzere olduklarını gören Bonorva'nın ilkel insanları, düşünüp taşınmak zahmetine katlanmadan, bu yolun güzergâhına karşı çıktıklarını bildirdiler. Hükümet bu karşı çıkışa hiç aldırış etmedi. İlk jalonu dikmeye gelen ilk mühendis kafasına yediği bir kurşunla öldü. Bu konuda hiçbir araştırma yapılmadı ve yol sekiz fersah uzamasına neden olan bir eğri çiziyor.
Issoudun'de yerinde tüketilen şarapların fiyatlarının, burjuvazinin ucuz yaşama arzusunu da tatmin ederek git gide daha çok düşmesi, üretim masrafları ve vergiyle gitgide daha çok beli bükülen bağcıların yıkımını hazırlıyor, tıpkı yün ticaretinin ve bölgedeki ticaretin yıkımını koyun ırkını iyileştirme olanaksızlığının hazırlaması gibi. Kırda yaşayan insanlar her türlü değişikliğe, hatta çıkarlarına uygun gördükleri bir değişikliğe karşı bile derin bir tiksinti duyuyorlar; bir Parisli köyün birinde akşam yemeği sırasında çok fazla miktarda ekmek, peynir ve sebze yiyen bir işçiye rastlıyor ve ona bu yediklerinin yerine bir porsiyon et yediği takdirde daha ucuza, daha iyi besleneceğini, daha çok çalışacağını ve geçimi için kazandığı parayı bu kadar çabuk tüketmeyeceğini kanıtlıyor. Le Berry'li köylü bu hesabın doğru olduğunu kabul ediyor.
"Ama kıtlık, mösyö," diyor.
– Ne, kıtlık mı?..
– Tabii ki evet, ne derler sonra?
– Adam bütün bölgede efsane olacaktı, diyerek dikkati çekiyor olayın geçtiği tarlaların sahibi, onu bir burjuva gibi zengin sanacaklardı, kısacası kamuoyundan korkuyor, parmakla gösterilmekten, zayıf ya da hasta bir adam gözüyle bakılmaktan korkuyor... İşte bakın burada nasıl bir durumdayız!
Birçok burjuva bu son sözü gizli bir gurur duygusu içinde söylüyor. Köylülerin kendi kendilerine bırakıldıkları köylerde bilgisizlik ve görenek alt edilemeyince, Issoudun kenti de tam bir toplumsal durgunluğa varmıştır. Servetlerin iğrenç bir ekonomiyle yozlaşmasına karşı savaşmak zorunda kalan her aile evinde yaşıyor. Zaten toplum burada töreleri düzenleyici bir rol oynayan karşıtlıktan sonsuzluğa dek yoksun bulunuyor. Ortaçağda insanlar İtalyan devletlerinin varlığını bu iki gücün karşıtlığına borçlu oldular. Issoudun artık bu karşıtlığı tanımıyor.
Issoudun'de artık soylular yok. Cottereau'lar, Routier'ler, La Jacquerie[42], din savaşları ve Devrim burada soyluluğu tümüyle ortadan kaldırdılar. Kent bu zaferinden ötürü çok övünüyor. Issoudun yiyecek fiyatlarını her zaman ucuz düzeyde tutmak için, bir garnizona sahip olmayı sürekli olarak reddetti. Yüzyılla birlikte bu iletişim aracını kaybederken, aynı zamanda ordudan sağlayacağı çıkarları da kaybetmiş oldu. 1756'dan önce Issoudun en güzel garnizon kentlerinden biriydi. Bütün Fransa'yı meşgul eden adli bir dram, kral adına yargılama bölgesinde görevli tümgenerali Marki de Chapt ile karşı karşıya getiren olay, kenti bu tarihten sonra garnizonsuz bıraktı. Marki'nin süvari subayı olan oğlu, aşk serüveni yüzünden, belki haklı olarak, ama haince ölüme mahkûm edilmişti. İç savaşın zorunlu kıldığı 44. alayın kente yerleşmesi halkı askerlerle barıştıracak nitelikte olmadı. Nüfusu her on yılda bir azalan Bourges aynı toplumsal hastalığa yakalandı. Canlılık bu iri bedenleri bırakıp gidiyor. Elbette yönetim bu yıkımlardan sorumludur. Bir hükümetin görevi bu lekeleri Siyasal Beden'in üstünde görmek ve olayların rengini değiştirmek üzere bu hasta bölgelere enerjik insanlar göndererek buna çare bulmaktır. Yazık! Tam tersine, bu berbat, iç karartıcı dinginlikten herkes hoşnut.
Sonra, nasıl yetenekli yeni yöneticiler ya da yüksek görevliler göndermeli? Günümüzde, yapılacak iyiliğin ses getirmeyeceği yönetim bölgelerine gidip oralarda yaşamayı kim düşünecektir? Eğer, rastlantı bu ya, buralara bölgeye yabancı olan tutkulu kimseler yerleştirilirse, durgunluğun gücü çok geçmeden bu kimselere egemen olur, onlar da bu korkunç taşra yaşamına ayak uydururlar.
Issoudun Napoléon'u uyuştururdu. Bu özel durum nedeniyle Issoudun bölgesi 1822'de tümü Le Berry'li olan kişiler tarafından yönetiliyordu. Dolayısıyla burada otorite yoktu ya da güçsüzdü, elbette adaletin, besbelli ağırlığı nedeniyle, yürümesinin zorunlu olduğu çok ender durumlar dışında. Kraliyet Savcısı Mösyö Mouilleron herkesin dostuydu, yardımcısı da kentli bir ailedendi. Mahkeme başkanı, bu göreve gelmeden önce, taşrada insanı bütün ömrü boyunca budala yerine koyan o sözlerden birini söyleyerek ünlü olmuştu. Ölüm cezasını gerektirecek bir cinayet davasının soruşturmasını bitirdikten sonra, sanığa şunları söylemişti:
"Pierre'ciğim, senin durumun belli, boynun vurulacak. Bu sana ders olsun."
Restorasyon döneminden bu yana komiser olan polis komiserinin bütün bölgede akrabaları vardı. Kısacası, dinin hiç etkisi olmadığı gibi, rahip de hiç saygı görmüyordu. Liberal, şakacı ve bilgisiz olan bu burjuvazi, bu zavallı adamın kadın hizmetçisi ile ilişkisi hakkında epey komik şeyler anlatıyordu. Çocuklar din dersi almıyorlardı, ama kudas ayininden geçmedikleri söylenemezdi, bir kolej de yok değildi. Pekâlâ ayinlere katılıyor, her zaman bayramları kutluyorlardı. Vergiler ödeniyordu, bu da Paris'in taşradan istediği tek şeydi; son olarak, belediye başkanı kararlar alıyordu, ama toplumsal yaşamla ilgili bu işler göreneğe dayalı olarak yapılıyordu. Böylece yönetimin gevşekliği bölgenin zihinsel ve ahlaksal durumuna pek uygun düşüyordu. Bu romandaki olaylar zaten sanılacağı kadar benzersiz olmayan bu durumları betimleyecektir. Fransa'da birçok kent, özellikle güneyde, Issoudun'e benzer. Burjuvazinin zaferinin bu bölge merkezini içine düşürdüğü durum, eğer burjuvazi ülkemizin dış ve iç politikasına egemen olmaya devam ederse, bütün Fransa'yı, hatta Paris'i bekleyen durumdur.
Şimdi topoğrafya ile ilgili birkaç şey söyleyelim. Issoudun kuzeyden güneye, Châteauroux yoluna doğru yuvarlaklaşan bir tepenin üstünde yayılır. Bu tepenin eteğinde vaktiyle fabrikaların gereksinimi için ya da kentin parlak döneminde surların çevrelerindeki hendekleri suyla doldurmak amacıyla şimdi Rivière-Forcée[43] adı verilen ve suları Théols Irmağı'ndan sağlanan bir kanal açılmış. Bu kanal, Roma dış mahallesinin ötesinde, aynı zamanda Tournemine Irmağı ile birkaç başka akarsuyun döküldükleri noktada, doğal ırmağa dökülen yapay bir kol oluşturuyor. Bu küçük kaynak suları ve iki ırmak, aralarına siyah noktalar serpiştirilmiş sarımtırak ya da beyaz tepelerin her yandan çevirdiği oldukça geniş çayırları sular. Yılın yedi ayında Issoudun bağlarının görünümü böyledir. Bağcılar asmaları her yıl budar, ancak her asmada dibe doğru gittikçe daralan bir çukurun ortasında pek çirkin görünüşlü ve sırıksız bir kesik dal ucu bırakırlar. Bu yüzden, Vierzon'dan, Vatan'dan ya da Châteauroux'dan gelirken, tekdüze ovaları üzgün bakışlarla seyreden gözler, Issoudun çayırlarını gördüklerinde hoş bir sürprizle karşılaşırlar, bu çayırlar Le Berry'nin bu bölümünün vahasıdır ve bölgeye çepeçevre on fersahlık bir alanda sebze sağlar. Roma dış mahallesinin alt tarafında, tümüyle sebze yetiştirilen, Aşağı ve Yukarı Baltan adını taşıyan iki bölgeye ayrılmış geniş bir bostan uzanır. Kenarlarında kavak ağaçları bulunan iki yan yolla süslü geniş ve uzun bir cadde, çayırların ortasından geçerek, kentten Frapesle adlı eski bir manastıra ulaşır. Manastırın bölgede tek olan İngiliz bahçeleri Tivoli gibi bir iddialı ad almıştır. Pazar günleri âşık çiftler bu bahçelerde birbirlerine gizlerini açarlar.
Issoudun'ün eski görkeminin izleri, gözünden bir şey kaçmayan dikkatli birine zorunlu olarak kendini gösterir; bu izler arasında en göze çarpan kentin bölümleridir. Eskiden surları ve hendekleri ile tek başına bir kent olan Şato, bugün içine ancak eski kapılardan girilen ve ancak iki ırmağın kolları üzerinde kurulu üç köprüden çıkılan, eski bir kent görünümünde ayrı bir mahalle oluşturuyor. Surlarda, hâlâ yer yer üstlerinde evler yükselen kocaman taş dizileri görülüyor. Şato'nun üstünde, bir zamanlar kalesi olan Kule yer alıyor. Bu iki berkitilmiş noktanın çevresinde yayılan kentin sahibi hem Kule'yi hem de Şato'yu almak zorundaydı. Şato'ya sahip olmakla henüz Kule'ye de sahip olunmuyordu. Kule'nin ötesinde çayırları aşarak sanki bir palet oluşturan Saint-Paterne dış mahallesi en eski zamanlarda bir kent olacak kadar büyüktü. Ortaçağdan başlayarak Issoudun, Paris gibi, tepesine tırmanmış ve Kule ile Şato'nun ötesinde toplanmış olmalı. Bu düşünce, 1822'de kamudan satın alan kişinin vârisi tarafından yakın zamanda yıkılmış o güzel Saint-Paterne Kilisesi'nin varlığının bir tür kanıtıydı. Fransa'nın sahip olduğu en güzel Roma kilisesi örneklerinden biri olan bu kilise, çok güzel bir şekilde korunmuş cümle kapısının resmini bile hiç kimse yapamadan yok olmuş. Bu anıtı kurtarmak için yükselen tek ses ne kentte ne de bölgede, hiçbir yerde yankı bulmadı. Her ne kadar Issoudun Şato mahallesi dar sokakları ve eski binaları ile eski bir kent niteliğinde olsa da, çeşitli dönemlerde birçok kez zapt edilip yakılan, özellikle de La Fronde döneminde tümüyle yanan asıl kent çağdaş bir görünüme sahiptir. Başka kentlerdekilere kıyasla geniş sokaklar ve güzel inşa edilmiş evler, Şato mahallesinin görünüşü ile oldukça göze çarpıcı bir çelişki oluşturur ki bu kimi coğrafya kitaplarında Issoudun'e Güzel adının verilmesine yol açmıştır.
DİPNOTLAR:
[36] İmparator Probus: Roma imparatoru Marcus Aerelius Probus (232-282).
[37] Rigord: Fransa kralı Philippe Auguste'ün vakanüvisi. Ölümü 1207 tarihindedir.
[38] Drüit dini: Kelt papazlarının dini.
[39] Condottiere: Ortaçağ'da İtalya'da paralı, kiralık askerlere verilen ad.
[40] Mahzen fareleri: Mahzenlerde içkileri kontrol eden vergi memurlarına verilen ad.
[41] Guillaumele-Breton: Fransız tarihçi ve şair (1165'e doğru-1226). Kral Philippe Auguste'ün vakanüvisi.
[42] La Jacquerie: Fransa'da Haziran-Mayıs 1353'te köylülerin soylulara karşı ayaklanmasına verilen ad.
[43] Riviére-Forcée: Zoraki Irmak
Dipnotun Dipnotu:
Vakanüvis: Olayları ve özellikle hükümdarların başından geçenleri kaydetmek ve böylece devletin resmi tarihini yazmakla görevlendirilen memur (devlet tarihçisi).
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro