Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

can anybody find me, somebody to love?

başlamadan önce; lütfen hikâye açıklamasını okuyun.

kitaptaki bütün 70ler şarkıları da çok güzeldir ben kefilim yani dinleyebilirsiniz

iyi okumalar!

¤¤¤

onların kaderleri birlikte yazılmış ve birlikte yaşanacaktır. birbirlerine kilometrelerce uzakta bile olsalar yolları mutlaka bir gün kesişecektir.

ruh eşinizle karşılaştığınızda onunla kocaman bir hayatı paylaşacağınızı, ne olursa olsun onun size destek olmak için burada olduğunu anlarsınız. o sizin eksik yanlarınızın tamamlayıcısı, sivri yanlarınızın törpüsüdür. hem öğretmeniniz, hem öğrencinizdir, arkadaşınızdır, sırdaşınızdır. kavgalarınız bile sadece birbirinize eksik yönlerinizi göstermek için bir meydan okumadır. hem fiziksel hem ruhsal olarak hep yanınınızdadır ve olacaktır.

kaderiniz size ruh eşinizi farklı şekillerde buldurabilir. fakat merak etmeyin. bir gün mutlaka diğer yarınızla birleşeceksiniz.

¤¤¤

"bu şarkıyı dinlemiş miydin?" remus'un sorusuyla ona baktım.

"hangi şarkıyı?" soruya soruyla cevap vermek en sevdiğim şeylerden biri olabilirdi.

lily araya girdi. "sabahtan beri mırıldandığın şarkıdan bahsediyor." aslında hâlâ sabahtı ama daha fazla tepki almamak için bunu belirtmedim.

"o mu? adını bile bilmiyorum ama dilime takıldı. senden veya lily'den duymuşumdur."

remus ve lily yeni çıkan şarkıları dinleyip onlar hakkında konuşmayı severdi. o ikisi her tür müziği dinlerken iş sirius ve james'e gelince sadece rock müziğe iniyordu. ben müzik dinlemeyi severdim ama hakkında konuşmayı pek sevmezdim. ayrıca bu sıralar yeni çıkanları takip etmeye veya oturup saatlerce müzik dinlemeye vaktim olmuyordu. tuhaf olan şu ki son birkaç gündür zihnim benim yerime müzik dinliyor gibiydi. gün içinde bir sürü farklı şarkı aklıma giriyor orada takılıp kalıyordu. bazen hiç dinlemediğim şarkıları bile mırıldanıyordum. en son dün gece queen'in bohemian rhapsody şarkısı tam uyumadan önce aklıma girmişti. sanki içimde bir şey şarkıyı sesli söylemem için ısrar ediyor gibiydi. en sonunda alice öyle bir kızmıştı ki beynime söz geçirip uyumak zorunda kalmıştım.

alice demişken, o da geliyor işte. ben sanki şarkı değiştirilmiş gibi eagles'ın hotel california'sına geçerken alice yanıma oturdu.

"sanırım dorcas'ın müzik çalar gibi davranmasının sebebini buldum." remus ve ben ona döndük ve anlatmasını bekledik. o ise bizi bekletirken tabağına bir sürü şey aldı ve yemeye başladı.

"anlatacak mısın?"

"ah, doğru." balkabağı suyundan bir yudum daha aldı ve bize döndü.

"ruh eşlerini biliyorsunuz değil mi? onlarla ilgili bir şeymiş, ruh eşleri birbirlerini gördükten sonra birinin dinlediği müzik diğerinin aklına takılırmış."

"saçma. ruh eşimi görsem anlardım herhalde değil mi?" boşuna umutlandığım için somurturken ikisi de bana güldüler.

"anlayabileceğini hiç sanmıyorum."

"öyleyse bile onu nasıl bulabilirim ki? burada da olabilir dünyanın öbür ucunda da."

"kitapta ruh eşleri mutlaka birbirlerini bulabilir diyordu ama bu şarkı mırıldanma işine uzun süre dayanabileceğimi sanmıyorum. remus ve ben bir şeyler düşünürüz, sen sadece sessiz olmaya çalış."

ruh eşim cidden varsa en azından güzel şarkılar dinliyor diye düşündüm, remus ve alice'le birlikte büyük salondan çıkarken.

(aynı gün akşam)

"killing me softly with his song dinliyor." rabastan aklına takılan yeni şarkının adını parşömene yazarken konuştu. barty ve regulus da kağıda bakıyor ve şarkılar arasında bir bağlantı bulmaya çalışıyorlardı.

"seninki gittikçe duygusallaşıyor." üçü birden yüzlerini buruşturdu.

"belki o da ruh eşi olayını öğrenmiş ve sana kafa sikiyorsun demek istemiştir."

onlar neredeyse iki hafta önce öğrenmişlerdi ruh eşi olayını. sınavların başlamasından önce, ki bu dorcas'ın sürekli müzik dinlediği zamanlar oluyordu. rabastan muggle şarkıları dinlememesine rağmen sürekli onları mırıldanmasını hepsi fark etmişti. aslında ruh eşi teorisi büyücüler tarafından bilinen ve çok rastlanan bir şey değildi, o yüzden kimsenin aklına gelmemişti. hepsinin düşündüğü şey rabastan'ın bir muggledoğumlu ile arkadaş olmasıydı.

regulus, barty ve narcissa ona kaç kere sorsalar da böyle bir şey olmadığı için düşündükleri cevabı alamamışlardı. olay herkesin dikkatini çekince, rabastan'ın abisi rodolphus ve onun sevgilisi hella ile birlikte kendilerinden başka birisiyle takılıyor mu diye rabastan'ı takip bile etmişlerdi ama arkadaştan fazlası gibi gözüken kızlardan farklı bir şey bulamamışlardı, ki o kızlarla da yaptığı şey konuşmak değildi.

en sonunda, sevgilisi barty'nin sürekli bu konu hakkında konuşmasından bıkan amelia kütüphaneye gitmiş ve narcissa'nın katkılarıyla Müzikçalar Sorunu'nun sebebini bulmuşlardı.

ve bu gizemi çözmek hoşlarına gitmişti. yapacak daha iyi bir şey de bulamıyorlardı açıkçası. rabastan'ın ruh eşi müzik dinlemeyi kestiğinde ise onu geri döndürmenin tek bir yolu vardı; onun tarzında müzik dinlemek.

hem mugglelar da o kadar kötü şarkılar yapmıyordu.

(aynı zamanda, gryffindor ortak salonu)

"başka bir ülkede yaşadığını sanmıyorum çünkü bir kere bile ingilizce'den başka bir dilde şarkı dinlemedi." remus listedeki diğer bir maddenin üstünü çizdi. ruh eşimin sahip olabileceği ve ilişki yaşamamızı engelleyebilecek özelliklerin listesini yapmıştık.

alice kalemi onun elinden aldı ve bir maddeyi daha çizdi. "çok yaşlı da değildir çünkü gençlerin dinlediği ne kadar şarkı varsa hepsini dinliyor."

ben ortak salonun halısında yatmış, tavanı izleyerek hayal kuruyordum. "liste umurumda değil, hayatımın aşkını bulacağım."

"yine de çizdiğimiz maddeleri tamamen eleyemeyiz. ayrıca bir muggle olabilir, ölüm yiyen olabilir, dumbledore falan olabilir, hatta çoktan evlenmiş bile olabilir." sirius baltasını eline aldı ve hayallerime acımadan vurmaya başladı.

"slytherin olma ihtimalini listeye yazmanız konusunda ısrar ediyorum." james, yanında oturan lily tarafından kafasına bir darbe alınca sustu.

onlar gizemli sevgilim hakkında konuşmaya devam ederken walkman'in kulaklığını taktım ve the who'nun who are you şarkısını açtım. umarım vermeye çalıştığım mesajı anlardı.

eğer o da ruh eşi teorisini biliyorsa, benimle konuşur diye umuyordum. öyle de oldu. şarkı bitince kulaklığı çıkardım ve diğerlerine sessiz olmalarını söyledim. işte, o da müzik dinliyordu!

"take it easy dinliyor. ona kim olduğunu sordum ve bana yavaştan almamı söyledi."

"seninle eğleniyor bence."

"eğer ciddi değilse kızımızı vermeyiz."

"tatlı aşkının onu kurtarıp kurtarmayacağını bilmek istiyor." hepimiz sirius'a döndük.

"şarkının devamında öyle diyor."

onlara ruh eşimin de benimle ilgilendiğini kanıtlamanın mutluluğuyla sırıttım ve abba'nın people need love şarkısını açtım.

bu oyun hoşuma gitmişti.

¤¤¤

(birkaç gün sonra)

"ona bu gece nerede olduğunu sordum ve bana alice'in kapı komşusu olduğunu söyledi." rabastan normal bir cumartesi gününde, sürekli birbirleriyle öpüşüp koklaşan barty ve amelia ile kuzenleri regulus'u yaşlı teyzeler gibi seven narcissa ve bellatrix'in arasında, bahçede oturuyordu.

"30larda yazılmış bir muggle şarkısı dinlediğine inanamıyorum." bella alayla ona baktı. rabastan ona cevap olarak işine yarayabilecek bütün şarkıların adını yazdığı listeyi aldı ve 10cc'nin the things we do for love şarkısının altını çizip bella'ya gösterdi. bella gözlerini devirip regulus'un yanaklarını sıkma işine geri döndü.

"alice kim ki?" barty ve amelia sonunda öpüşmeyi kesmiş ve dikkatlerini ona vermişti.

"belki cidden kapı komşusudur ama niye bunu sana söylesin ki?"

"belki aynı yatakhanede falan kalıyorlardır." regulus kuzenlerinin aşırı ilgisinden kaçıp rabastan'ın yanına oturdu.

"ne yani, okuldaki bütün alice'leri bulup, aynı yatakhanede kaldıkları kişileri takip mi edeceğiz?" narcissa'nın sorusunun üstüne hepsi bir süre düşündüler.

"aslında evet, bunu yapabiliriz."

"bizim binada dördüncü sınıflarda bir alice var ama pek işinize yaramaz sanırım." dedi amelia.

"herkes işimize yarayabilir. ama eğer onun arkadaşıysa rab'ın uzun bir süre beklemesi gerekecek." barty ve amelia güldüler. mutlu bir çift olarak, rabastan'ın ruh eşini arayışı onları çok eğlendiriyordu.

"bizim binada da var. hella ile aynı yatakhanedeler."

"gryffindorda da var. lupin ile takılıyor hep."

başka alice olmadığını fark edince plan yaptılar. amelia ve barty hufflepuff'daki kızın yatakhanesinde kimler olduğunu bulacak ve onları takip edecekti. narcissa ve regulus gryffindorlu alice'in yatakhanesindekileri öğrenecek, rabastan ise hella ile konuşacaktı. bella, rabastan'ın ruh eşinden daha önemli işleri olduğunu söylediği için rabastan tek başına kalmıştı.

¤¤¤

(ertesi gün, sabah)

"şu kız, şu kız, onun yanındaki kız ve şu kız." hem sınıf başkanı hem de hufflepuff'ın sosyal kelebeği olan kingsley, barty ve amelia'ya küçük alice'in yatakhane arkadaşlarını gösteriyordu. amelia kızları süzerken barty "bu slytherin niye ortak salonumuzda" dercesine bakan birinci sınıflara pek güzel olmayan el hareketleri yapmakla meşguldü.

"onu bir daha yaparsan sevgilini görmek için buraya gelmene asla izin vermem." kingsley gözlerini kısarak barty'e baktıktan sonra onları casusluk işinde yalnız bıraktı.

"ne kadar tatlı olduklarına baksana."

"bizden sadece iki yaş küçükler. hem içlerinden birisi rab'ın potansiyel sevgilisi olabilir." ikisi de içten içe bunun olmamasını diledi, onlardan başka slytherpuff çiftine gerek yoktu sonuçta.

etrafa bakınıyormuş gibi yaparak kızların oturduğu koltuğun arkasına geldiler. iki dakika sonra rabastan queen'den we are the champions dinleyecekti ve üç alice'in de arkadaşlarının tepkisine bakacaklardı.

"ortak salonunuzda bir striptiz direği olduğunu sanıyordum."

amelia gözleriyle salonun sol kısmını işaret etti.

"vay canına, pavyon ışıkları bile var."

rabastan'ın plana uymasını umarak ikisi de gözlerini kızlara diktiler.

hiçbirinde bir değişiklik yoktu. konuşmaya ve gülmeye devam ediyorlardı.

"queen'e bayılıyorum!" amelia herkesin duyabileceği bir şekilde bağırdı. kızlar da dahil bütün hufflepufflar onlara döndü. kızların hemen sonra umursamadan sınavlardan konuşmaya döndüklerini görünce yine etrafa bakınıyormuş gibi yaparak uzaklaştılar.

"ee, diğerlerinin yanına gitmek için daha bir saatimiz var." barty sırıttı. (Y/N: IT'S SUFLE TIME)

(aynı zamanda, büyük salon)

"regulus, nefes alamıyorum burada!" narcissa, büyük salonda gryffindor masasının altındayken regulus'u fısıldadı.

"ben de. ayrıca bu kadar insanın cübbesinin altını görmek psikolojimi bozdu."

narcissa hafif bir "aww" sesi çıkarıp, karşı karşıya oturan sirius ve alice'in ayaklarına değmemeye çalışarak regulus'un saçlarını karıştırdı.

işte tam o anda, isteseniz bile olmayacak bir şey oldu. alice çatalını masanın altına düşürdü. narcissa ve regulus dehşetle birbirlerine baktılar ama yapabilecekleri hiçbir şey yoktu.

sarışın kız eğildi ve çatalını bulabilmek için kafasını örtünün altına soktu. narcissa ile göz göze geldiler.

alice'in ağzı konuşmak için açılırken narcissa hızlı davranıp onu susturdu.

"sarı çiyan, sakın konuşma." asasını da cebimden çıkarıp ona doğrulttu. "burada aşk için çalışıyoruz." alice önce ona, sonra arkasındaki regulus'a baktı. "sadece cübbemin altına bakmadığınızı söyleyin." narcissa ve regulus birbirlerine bakıp göz devirdiler.

"kendime son baktığımda remus lupin değildim." regulus sırıttı.

iyi insan lafının üstüne gelirmiş, remus da alice'in neden bu kadar uzun süre çatalını bulamadığına bakmak için kafasını örtünün altına soktu.

"neden buradasınız? lütfen cübbemin altına bakmadığınızı söyleyin."

"kendime son baktığımda-"

"neden buradasınız?!" alice onlara bağırarak fısıldadı. evet, bunu yaptı.

narcissa, regulus'un "arkadaşımıza ihanet ediyorsun" bakışları altında olayı kısaca özet geçti.

remus ve alice birbirlerine bakıp sırıttılar. "diğer aliceleri bulmanıza gerek yok, bayan ruh eşi bu masada oturuyor."

(aynı zamanda, koridor)

"hella!" rabastan, büyük salona ilerleyen kısa saçlı kızın arkasından koştu. ona yetişip nefes nefese yanında durduğunda hella merakla ona bakıyordu.

"sizin yatakhanedeki alice var ya-"

"o kız kendinden küçüklerle takılmıyor rabastan."

rabastan, hella'nın dediği şeyi duyunca bir süre duraksadı. sırf tanımadığı 'ruh eşi' bir şarkıyı dinledi diye arkadaşlarıyla ajanlık yapıyordu resmen. daha yüzünü bile görmediği birisine aşık olmamıştı tabii ki, sadece gizem hoşuna gitmişti.

ama bu o değildi. o kızlarla takılırdı, eğlenirdi, içerdi ama onlara aşık olmazdı. onlarla iletişim kurabilmek için zamanını şarkı sözü okuyarak geçirmezdi.

hem onu bulsa ne olacaktı ki bütün bunlar çok saçmaydı.

"rabastan? başka bir şey mi soracaktın?"

"ee... hayır, boşver." hella bir süre garipçe ona baktı ama sonra onu kendi hâline bırakmaya karar verdi. kim bilir yine neye takılmıştı.

rabastan ise kahvaltıyı boşverip somurtarak ortak salona geri yürüdü, ta ki bir kız sesi tarafından durduruluncaya kadar.

"hey!" pembe saçlı kız elinde kitaplarla ona doğru koşturdu. galiba birisi kafasında çiğ yumurta kırmıştı. "şunları biraz tutar mısın?" cevabı beklemeden kitapları onun eline tutuşturup saçlarını, hayır, kafasındaki peruğu çıkarıp asasıyla peruğa aquamenti yaptı. "peeves'in şakasına kurban gittim de." ıslak peruğu kolundaki şişkin çantaya tıkıştırıp koyu renkli saçlarını atkuyruğu yaptı ve kitapları onun elinden aldı.

"teşekkür ederim." gülümseyip geldiği gibi telaşla büyük salona koşmaya devam etti.

rabastan da omuz silkip yoluna devam etti.

¤¤¤

(yaklaşık bir hafta sonra)

"sevgili ruh eşim, sana bu şekilde ulaşıp aramızdaki oyunu bozduğum için özür dilerim. ama son birkaç gündür müzik dinlemiyorsun ve dinlediğim göndermeli şarkılara cevap bile vermiyorsun. umarım benden vazgeçmemişsindir.

tam da senin kim olduğunu bulmuşken.

büyük ihtimalle seni buldum ama yanına gelip bunu söylemeye biraz utanıyorum denilebilir. o yüzden, beni görmezden gelmeyi kes ve yarın gece yarısında astronomi kulesine gel.

astronomi kulesinin ne olduğunu bilmiyorsan çok yanlış bir yolda gidiyorum demektir. eğer öyleyse lütfen ses kaydedip sonra onu dinleyerek bana ulaş ve kim olduğunu söyle çünkü BU OYUNDAN BIKTIM. pardon, bağırdığım için özür dilerim.

her neyse, lütfen oraya gel. artık tanışmalıyız."

ses kaydını durdurdum ve gülmemeye çalışarak beni izleyen remus ile alice'le döndüm.

"o olduğuna emin misiniz?" ikisi de başlarını salladılar.

"belki de narcissa ve regulus cidden sapıklık yapmak için oradaydılar?"

"bunu yapacak olsalar slytherin veya ravenclaw'ı tercih ederlerdi." büyük ihtimalle benim pek ilgilenmediğim bir dedikodu vardı, yine.

"eğer kimse gelmezse geçen gün koridorda karşılaştığım çocukla çıkacağım." çocuğun cidden yakışıklı olduğunu kahvaltı masasına oturunca fark etmiştim ama çok geçti. bir an için ruh eşime ihanet etmiş gibi hissetsem de onun beni kaç gündür görmezden geldiğini fark edince tekrar surat astım.

"ya benim kim olduğumu bildiği için artık beni umursamıyorsa?"

oflayarak kafamı yastığa bastırdım. bazen aşırı karamsar olabiliyordum.

"o zaman zindanlara gider ve onun kıçını tekmeleriz." ben remus'un söylediği şeyle gülmek ve ağlamak arasında giderken o ve alice yanıma gelip bana sarıldılar.

arkadaşlarım tam anlamıyla efsaneydi. (Y/N: ağlamıyorum gözüme legends kaçtı amk)

¤¤¤

(ertesi gün, 23.52)

gökyüzünde ay parlayıp pencereden kuleye girerken, ben umutsuzca bekliyordum. doğru kişiyi bulmuştum ama o gelmiyordu. belki de yaptığı her şey benimle eğlenmek içindi.

düşündükçe sinirlenip, sinirlendikçe düşünürken, öğrencilerin birinden düşmüş tüy kalemi tekmeledim. "aptal. kendini rezil ettin. aptal."

gece yarısına dakikalar kalmıştı. on ikiden sonra büyü bozulacaktı ve ben her zamanki hayatıma geri dönecektim.

onun gelmemek için bir sürü sebebi vardı. ben de beklemeyebilirdim. ama merline şükürler olsun ki bekledim. kendime tekrar tekrar kızsam da umut edip bekledim.

sonra o geldi. yavaşça kapıyı açtı. sadece ay ışığıyla aydınlanan yüzünü doğru düzgün seçemiyordum ama gelmişti. çünkü o anda bütün şarkılar anlamını kaybedip yeni anlamlar kazandı. bu ruh eşinizi gördüğünüzde olan şeydi işte.

en küçük detay bile yeniden anlamlanırdı sizin için. sizin dünyanız ve onun dünyası, kader ve gerçeklik çarpışır ve bir daha ayrılmamak üzere birleşirdi. evren oyununu bitirir ve aklı şah mat ederdi.

ya da şöyle anlatayım, bu aşktı.

ikimiz için bir senfoni yazacağım, eğer seni sevmeme izin verirsen. sadece senin görmen için bir şaheser çizeceğim.

kelimeler yeter mi bilmem ama sevgilim, benim için ne ifade ettiğini anlatmanın bir yolunu bulacağım.

¤¤¤

"evet çocuklar, bu annenizle nasıl tanıştığımın hikayesi."

remus ve ben, esprime gülerken rabastan göz devirdi.

"ee, beğendiniz mi hikâyeyi?" alice elinde pastayla gelirken sordu.

bugün lena ve adrian'ın, nam-ı diğer ikizlerimizin doğum günüydü. alice ve remus hazırlıklara yardım etmek için erken gelmişlerdi. biz etrafı süslerken sıkılan lena, babasıyla nasıl tanıştığımı anlatmam için çok ısrar etmişti. gerçi üç yaşında bir çocuk olduğu için büyüyünce bu hikayeyi tekrar anlatmam gerekeceğini biliyordum.

adrian sıkıntıyla ofladı. "ben beyenmedim. hazıy fıysatın vayken neden slytherin kıjı götüymedin ki baba?"

alice, remus ve rabastan buna haykırarak gülerken, "bunları kim öğretiyor sana?" diye kızdım. rabastan beni daha fazla kızdırmak istercesine oğlumuzu kucağına aldı ve "kendinden küçüklerle takılmıyormuş ya oğlum." diye hepimizin duyabileceği bir şekilde fısıldadı.

"eğey ruh eşim bana biy hafta cevap veymeseydi onun kıçına tekmeyi basaydım." lena'nın da kardeşinden pek bir farkı yoktu. zaten bu çocukların küfürbaz olmamasını ummak saçma olurdu.

"sen beğendin değil mi kızım?" şişmiş karnıma bakarak konuştum. içimden bir ses üçüncüde tutturacağımı ve ruby'nin bana benzeyeceğini söylüyordu.

"eğey kaydeşimi yemeseydin beyenebiliydi."

"alice! sana kaç kere şu çocuklara kardeşlerini yediğimi söyleme dedim." alice pek de suçluluk taşımayan bir şekilde güldükten sonra benim hamile dehşetimden kaçmak için kapıya koştu.

adrian, içeri giren barty amcasına koşarken ben de amelia'ya gülümsedim.

"hella ve rod geliyor mu?"

"yoldalarmış." alice kapının tekrar çalmasıyla lily ve james'e kapıyı açtı. sonunda yaşıtları olan birisinin, ya da onların deyimiyle "heyi" nin gelmesine sevinen çocukların da ilgisi oraya yönelmişti. barty yanımıza otururken "sirius da reguluslarla gelecekmiş." dedi.

diğer herkes yavaş yavaş gelirken, gözlerimle odada rabastan'ı aradım. son derece şişkin karnımla zorlanarak kalkarken yardım etmek isteyen remus'u reddedip üst kata yöneldim. zaten kafamda çalmaya başlayan şarkıdan anlamıştım rabastan'ın nerede olduğunu.

onu odamızda, plağın yanında bulunca yavaşça yanına gidip kollarının arasına girdim.

"bütün o şarkılar beni sana getirdiği için çok mutluyum."

daha da sıkıca sarılırken fısıldayarak şarkıya eşlik ediyordum.

"yaşlandığımda, seni hâlâ nasıl sevdiğimi hatırlatmak için, burada, senin yanında olacağım. seni hâlâ seviyorum."

¤¤¤

çok şükür bitti amk. 2.5K ile şu ana kadar yazdığım en uzun şey olabilir. birinci yılımız kutlu olsun aşklarım bilmemne12345 Buchanian -123za321- (diğer sene siz oneshot yazarsınız ona göre he) <3

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro