Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 30

San Wooyoung

Uyandığında San'ı bir kez daha yanında, kendisine sıcacık  sokulmuş halde görmesi mutlulukla gülümsemesi için yeterliydi.

Soğuk, boş bir yatakta göğsündeki boşlukla gözlerini açmaktansa Wooyoung hayatının geri kalanı boyunca birlikte uyanmak istediği tek kişiye daha da sarıldı.

Günlerden cumartesi olduğunu hatırlayınca içindeki sıcaklık daha da büyüdü çünkü cumartesi hiçbir şey yapmadan yatabilecekleri anlamına geliyordu.

Aklındaki bu düşünceyle yanında uyuyan çocuğa daha da sokularak yakınlıklarının tadını çıkardı. Önündeki sessiz, masum ve acıdan yoksun yüz ifadesine körkütük aşık gözlerle bakarken Wooyoung ona bakmaya devam etmekten başka bir şey yapamıyordu.

San gördüğü en güzel manzaraydı. Acı verecek kadar yakınında ama gerçek olması imkansız gibi dokunulamaz ve dünya dışıydı.

Ve Wooyoung'un hayatını daha güzel hale getiren, neşe, acı ve şehvet veren şey San'ın narin varlığıydı. İçindeki boşluğa can katıyordu.

San'ın huzurlu yüzünü, yumuşak yanaklarından koyu kirpiklerine, kuzgun karası saçlarından hafif aralanmış dudaklarına ve keskin çene hattına kadar incelerken böylesine nefes kesici meleksi bir varlığın hayal ürünü olup olmadığından şüphelendi.

Wooyoung saatlerce orada yatıp San'ı izleyebilirdi ama  uyuyan güzel eninde sonunda uyanmalıydı.

"Günaydın." O anda San genişçe esneyerek uyandı, Wooyoung'un üzerinden asla çekmediği bakışlarından habersizdi.

"Günaydın," dedi karşılık verdi Wooyoung yumuşak ses tonuyla. Elini uzatarak parmaklarıyla yumuşak yanaklarını uzunca bir süre okşadı.

San'ın yanaklarına sıcaklık hücum ederken utançtan gözleri hilal şeklini aldı ve sessizce Wooyoung'un elinden uzaklaştı.

"Çok tatlısın." Wooyoung üzerine doğru eğilince San da yana doğru döndü ve beraber örtündükleri örtünün altında bir süre kıpırdandıktan sonra San ona ciddi bir ifadeye baktı.

"Wooyoung," diyerek itiraz etti San tatlı ses tonuyla ama hemen ardından daha ciddi bir ses tonuyla konuştu. "Aramızdaki sorunu çözdüğümüze... çok sevindim."

Wooyoung San'ın alnını öpmek için eğildi ve hafifçe saçlarını okşadı. "Ben de, Küçük Choi. Hayal edebileceğinden daha fazla hem de."

San utangaç bir şekilde gülümserken gözlerindeki o derin ifadeyle yüzünü inceleyerek özlediği rahatlığın tadını çıkardı.

Wooyoung böylesine mükemmel birisini hak etmek için önceki hayatında nasıl bir sevap işlediğini merak ederken bu hayatında olduğundan daha iyi bir insan olduğu için içinden sessizce teşekkür etti.

"Yüzündeki şu ifadeyi sil," dedi San ve Wooyoung ağlayacakmış gibi bakarken yanağını dürttü. "Sanki matematik sınavı olacağını unutmuş gibi görünüyorsun."

Wooyoung anında inlerken örtünün altına girerek yüzünü buruşturdu. "İstemiyorum."

"Çok kötü," dedi San, örtüyü üzerinden attı ve bacaklarını yatağın kenarından sallandırdı. "Senin için oldukça güzel bir ders planlamıştım."

Wooyoung San'ın sesindeki kıkırtıyı duyunca altında saklandığı örtüden çıkarak San'ın gözlerindeki o sinsi parıltıyı yakalayabildi.

"İkna et beni," dedi yavaşça, yüz ifadesini etkilenmemiş gibi düz bir şekilde korumaya çalışıyordu.

"Ama," dedi San iç çekerek, bacaklarını esnettikten sonra omuzlarını silkti. "Pek de ilgileniyormuş gibi değilsin."

"Dalga geçme benimle," dedi Wooyoung, daha da meraklanınca ilgiyle San'a baktı.

"Doğru cevapladığın her soru için bir ödül alacaksın." Wooyoung anında buz keserken asık suratı San'ın sözleriyle birlikte sinsi sırıtışla aydınlandı.

"Ve eğer sınavda C'den yüksek alırsan, istediğin bir dileğini gerçekleştireceğim," diye devam etti sözlerine. Bir yandan da utanarak tırnaklarını incelerken arada Wooyoung'un değişen yüz ifadesine kaçamak bakışlar atıyordu.

"Şey, şimdi sen öyle deyince..." Wooyoung düşünürken yatakta oturur pozisyona geçti.

"Reddedemezsin," diyerek San Wooyoung'un sözlerini kıkırdayarak tamamladı.

"Gerçekten reddedemem," diye onayladı Wooyoung ve isteksiz bir şekilde yataktan kalktı.

Görünüşünü biraz olsun düzeltmek için banyoya giderek aceleyle saçlarını tarayıp dişlerini fırçaladı, üzerine bol bir sweatshirt geçirip tamamen giyindikten sonra hiç vakit kaybetmeden banyodan çıktı.

Ardından San girerken ona göz kırpınca Wooyoung'un kapının dışında ilk defa ders için bu kadar sabırsız bir halde bekletti.

"Ağaç oldum burada!" diye ikisini ayıran tahta kapıya ellerini koyarak bağırdı.

"Şikayet etme, Jung." Banyonun yankı yapan duvarlarından San'ın cevabını duydu.

"Bu ödüllerin içeriği ne peki?" diye sordu Wooyoung, sormamak için kendisini daha fazla tutamamıştı.

Cevap olarak ilk başta bir kıkırdama gelmişti ama ardından duyduğu sözler Wooyoung'un kalbini tekletirken, içini eritip dizlerini titretmişti.

"Her bir doğru cevap için kıyafetlerimden birini çıkaracağım." Cevabı duyar duymaz kelimeler zihninin içinde yankılanmaya başlamıştı.

Bunun için saat daha çok erken. Yutkunurken sözcükler boğazına dizildiği için cevap vermemişti.

"Ge-gerçekten mi?" diyebildi sadece, ama sorudan daha çok kendi kendine teyit eder gibiydi.

"Aynen," diyerek San banyodan cevap verince Wooyoung hala atıyor mu diye elini kalbinin üzerine koydu.

Ama tabii ki söz konusu San ise kesinlikle düşündüğü bir şeyler olmalıydı.

Kapı açıldığında San görüş alanına girdi ve banyodan yüzündeki alaylı ifadeyle çıktı.

Sanki sahip olduğu bütün kıyafetleri giymiş gibiydi: O kadar kat giyinmişti ki kar fırtınası için hazırlanmış gibi görünüyordu.

"Birkaç doğru soru yapsan iyi olur," diye mırıldan San rahatsız bir şekilde adımlarken. "Çünkü şu an yanıyorum."

"Ah, merak etme," diye derin bir soluk vererek cevap verdi Wooyoung. Çok heyecanlı olmasına rağmen soğukkanlıymış gibi görünüyordu. "O lanet olasına kağıttaki her sorunun hakkından geleceğim."

San gergin bir şekilde hımlarken Wooyoung'un ne kadar kararlı olduğunu fark etti. Ah, ergenlerin hormonlarının mucizeleri.

Karşılıklı oturdular ve Wooyoung çenesini yumruk yaptığı elinin üzerine yerleştirerek derin bir ifadeyle San'a bakarken, San da tüm matematik notlarını kucağına koymuştu. Odanın bir köşesinde varlığı belli belirsiz duran sandalyeye oturarak sonunda sandalyenin bir işe yaramasına neden olmuştu.

San boğazını temizlerken gözlerini Wooyoung'dan çekerek önündeki çalışma kağıtlarına odaklandı. "İlk soru."

Kağıdı Wooyoung'a uzattı. Wooyoung soruyu iki kere okuduktan sonra çözümü hatırlamak için uğraştı ve üzerine karalamalar yaptıktan sonra kontrol etmesi için kağıdı San'a geri uzattı.

"Doğru," diyerek soruya tik attı San ve omuzlarını silkerek tüm kıyafetlerini saran en üstteki montu çıkarttı.

Kağıt aralarında gidip gelirken Wooyoung bir soru haricinde hepsini doğru cevaplayarak San'ın tek bir kat kıyafeti kalasıya kadar dinlediği derslerin hakkını verdiğini kanıtladı.

"Son bir soru kaldı," dedi San, ses tonundaki rahatlama belli oluyordu.

"Hadi ya," dedi Wooyoung hayal kırıklığıyla iç çekerek ve ardından alaycı bir şekilde ekledi, "En sonunda benim için soyunmayacaksan cevaplamamın bir anlamı yok."

"Matematiğe çalışmanın tek nedeni o mu yani?" diye sordu San öfkeli bir şekilde, biraz bozulmuştu ama şaşırmamıştı da.

"Neyse saat öğlene yaklaşıyor o yüzden gidip yiyecek bir şeyler alabiliriz, tabii komodinin üzerindeki iki günlük sandviçle yaşamayı düşünmüyorsan," dedi San hiç dokunulmamış sandviçi Wooyoung'a işaret ederek.

"Güzel fikir." San'ın işaret ettiği yere yüzünü buruşturarak baktı ama bu kadar heyecanlandırdıktan sonra San'ın bu işten bu kadar kolay kurtulmasına izin vermeyecekti.

"Son soruyu da yapacağım," dedi başını yorgunca geriye doğru kaldırarak.

San gözlerini devirirken ayağa kalktı ve Wooyoung'un sandalyesinin yanına gelerek parmak ucuyla sandalyenin arkasında görünmez bir iz çizdi. "İkimiz de bunun gereksiz olduğunu biliyoruz."

"Demek ki doğru çözeceğimden oldukça eminsin," dedi Wooyoung zorla, nefesini tutarken kıpırdamamaya çalışıyordu.

"Elbette," diyerek onayladı San, sırtını masaya vererek Wooyoungla direkt olarak yüz yüze geldi. "Sonuçta sana öğreten benim."

San sırıtırken daha fazla dayanamayıp Wooyoung'un kucağına oturmasına engel olamazken kollarını boynuna sarıp parmaklarını gevşekçe birbirine geçirdi.

"Kesinlikle." Wooyoung düşünmeden cevap verirken elleri San'ın belini buldu ve rahat bir şekilde oraya yerleştiler.

"Yüzündeki bu kararlılık ve konsantrasyonla harika görünüyorsun," dedi San ve Wooyoung'un kendini beğenmiş bir şekilde sırıtmasına neden oldu. "Seni bir şeyle bu kadar ilgili bir halde görmek çok güzel."

Wooyoung cevap olarak mırıldanırken artık bambaşka bir şeyle ilgileniyordu.

                                                    •••

Wooyoung San

"Ne yaptım dedin?!" San dün gece olan her şeyi anlattıktan sonra arkadaşı şaşkınlıkla bağırmıştı.

"Yeo, kapa çeneni!" diye karşılık verirken içecek almak için giden sevgilisine bakmak için etrafına bakındı.

"Wooyoung ve ben tekrar bir araya geldik," diyerek açıkladı. "Konuştuk... ve ikimiz de barışmamız gerektiğini fark ettik."

"Peki," dedi Yeosang ve ardından kelimelerini dikkatlice seçti. "Sana başka bir şey söyledi mi?"

"Ne gibi?" San gözlerini kırpıştırarak Yeosang'a baktı. "Bana bağımlılığını söylememesi konusunda onu affettim."

"Anladım," cevabı Yeosang'ın ağzından çıkan tek şeydi. "Her neyse, yanınızda sap olmamak için Yunho ve Felix'e yanımıza gelmeleri için mesaj atacağım."

"Olur," dedi San, Wooyoung'un arkadaşlarının da onlarla yemek yemeyi planladığını söylemeye gerek duymadı.

Yeosang mesajı gönderip hemen ardından cevap olarak mesaj sesini duyarken sıkıntıdan parmaklarıyla oynuyordu.

Çok zaman geçmeden Mingi, Hyunjin, Minho ve Seonghwa'yı oturdukları masaya doğru sallana sallana geldiklerini gördü.

Hyunjin San'ın yanındaki sandalyelerden birine oturarak kolunu tembelce sandalyenin arkasına atarken diğer üç arkadaşı karşısına, Yeosang'ın yanına oturunca Yeosang memnuniyetsizliği gizlemeye zahmet etmeden yavaşça gözlerini telefonundan onlara doğru çevirdi.

"Burada ne işleri var?" diye sordu Yeosang birbirine bastırdığı dişlerinin arasından, gözleri Hyunjin'in oturuşuna kayarken yüz ifadesi ciddileşti.

"Rahatla Yeo. Hepimiz arkadaşız burada," diyerek Yeosang'ı rahatlatmaya çalıştı San. Yeosang kaşlarını çatarken Seonghwa'nın bakışlarıyla karşılaşınca hafiften yanakları kızarmıştı.

"Yani Wooyoung ile tekrar birlikte misiniz?" diye sordu Hyunjin sessizce, bir yanda da sanki masanın üzerinde toz var mı diye kontrol edercesine ince uzun parmağını masanın üzerinde gezdiriyordu.

"Evet, biraz öyle oldu," diye cevap verdi San fısıldayarak, sesindeki mutluluğu ve yüzündeki gülümsemeyi engelleyemiyordu.

"Pek de şaşırtmadı." Hyunjin başını hafifçe sallarken ağzından çıkacak kelimeleri yumruk yaptığı eliyle gizliyordu. "Sadece dikkatli ol."

San daha cevap veremeden diğerleri de masaya geldi. Yunho endişeli bir şekilde kaşlarını çatarken Felix dikkatli bir şekilde bakıyordu.

"Daha fazla sandalyeye ihtiyacımız var gibi görünüyor," dedi Felix ortamı süzdükten sonra ve masanın yanına bir masa daha çekti.

Yunho gergin bir şekilde Yeosang'ın karşısına oturarak Mingi'yle aralarına sadece bir masa mesafe koyarken Felix onun yanına oturarak her birinin yüzüne dikkatle bakıyordu.

Hiç kimse tek kelime etmiyordu ama neyse ki Wooyoung sonunda geri dönünce aşırı gergin durumdan hepsini kurtarmıştı.

"Herkes burada heralde," dedi sesindeki eğlenceli tonla ve San'ın yanına otururken çaprazındaki Felix ona hiç de hoş olmayan bir ifadeyle bakıyordu.

Jongho'yu saymazlarsa dediğinde haklıydı. Kendisi muhtemelen hala uyuyor ya da dün gece San ve Wooyoung'un bıraktığı dağınıklıkla uğraşıyordu.

"Güzel," diyerek başladı Wooyoung sözlerine, elleri masanın üzerinde tam San'ın ellerinin yanındaydı. "Bir duyurum var."

Duyuru mu? Wooyoung konuşurken parmağını kendi parmağına sürterken aniden kalbi tekledi.

Boğazını temizledi, sandalyesinin sırtına dayadığı sırtını dikleştirdi ve çevresindeki meraklı gözlere teker teker baktı.

Wooyoung gergin bir şekilde yutkunduktan sonra masanın üzerindeki parmaklarını San'ın parmaklarıyla birleştirerek herkesin görmesini sağladı.

"Ben biseksüelim," dedi. O iki kelime masadakilerin kulakları arasında yankılandı.

San onun elini gurur duyarcasına sıkarken ona genişçe gülümseyerek baktı ama bir süre kimseden çıt çıkmadı.

"Selam biseksüel, ben Yeosang," diyerek cevapladı arkadaşı düz bir tonla, kollarını göğsünde bağlarken Yunho kıkırdadı.

"Sanırım hepimiz biliyor gibiydik," diye ekledi Seonghwa ama yine de yüzünde küçük bir şaşkınlık vardı.

"Yani kızgın değil misiniz?" diye sordu Wooyoung. Kendisini çok daha farklı tepkilerin geleceğine inandırmıştı.

Herkes yavaşça başını sallarken San içinde tuttuğu kahkahayı daha fazla engelleyememişti.

"Peki sizin o homofobik sözlerinize ne oldu?" diye sordu tekrar, gözleri şaşkınlıkla büyümüştü.

"Şey... popüler piç çocukların öyle şeyler yapması gerekmez mi?" dedi Mingi başını kaşıyarak.

"Bu iğrenç bir şey," diye mırıldandı Felix ve ardından San daha da kahkaha atmaya başlayınca Hyunjin de ona katıldı.

"Konumuz buysa eğer ben de itiraf edeceğim," dedi Mingi imalı bir şekilde Yunho'ya bakarak. "Yar ben geyin ta kendisiyim."

Wooyoung ellerini masaya vurunca masanın üzerindeki içeceklerin hafiften dökülmesine neden oldu.

San artık durumun saçmalığından attığı kahkahalar yüzünden ağrıyan karnını tutuyordu.

"Bizi şaşırtmak isteyen başka birisi var mı?" diye sordu Wooyoung iğneleyici bir şekilde, kendi itirafı beklediği kadar büyük bir tepkiye ya da kargaşaya neden olmamıştı.

Minho elini yavaşça kaldırdı ama tüm masa birlikte gözlerini devirip hep bir ağızdan, "HEPİMİZ SENİN HAN JISUNG İÇİN GAY OLDUĞUNU BİLİYORUZ!" dediler.

Utanarak elini tekrar indirirken mırıldandı. "Öff, olayı ateşlemeye çalışıyordum sadece."

Wooyoung sesli bir şekilde iç çekerek gözlerini masadakilerin üzerinde gezdirdi. "Düz olan var mı peki?"

Sadece Seonghwa özgüvenli bir şekilde elini kaldırınca Yeosang durumu kabullenircesine omuzlarını düşürdü.

"Hyunjin?!" Wooyoung hızla utangaç gözlerle bakan Hyunjin'e şaşkınlıkla baktı.

"Öyle olduğumu düşünüyordum ama, Yang Jeongin çok tatlı birisi." Wooyoung ellerini saçlarına daldırırken Hyunjin ile San'ı baş başa bıraktığı zamanları düşündü.

San tekrar kahkahalara boğulurken eliyle ağzını kapatıp sessizce kıkırdayan Yeosang haricinde masadaki diğer herkes San gibi kahkaha atmaya başlamıştı.

Gerginlik ortamı tekrar terk ederken bir zamanlar düşman olanlar çocuklar artık birlikte rahat bir şekilde eğleniyordu. Ve o an, San hayatın aslında o kadar da karmaşık olmadığını ve herkesin aslında her şeyin üzerinde fazla düşünen üniversiteli gençler olduğunun farkına vardı.

_________________________________________

Derslerden dolayı beynim o kadar dolu ki bölümün çevirisi asla içime sinmedi ama daha fazla sizi bekletmek istemedim 😖 

Bölümlerin arasında çok uzun zaman girince heyecanı kaçıyor biliyorum ama elimden geldiğince çevirip bir an önce atmaya çalışıyorum. Sessizliğimden dolayı beni merak edip yeni bölüm soranlardan özür dilerim 🥺 2 hafta sonra finallerim bitip özgürlüğüme kavuşunca 2 günde bir yeni bölüm gelecek, söz 🌸

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro