Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 29

Wooyoung San

Üçü de garip sessizliğin içinde otururken San ilgisiz bir şekilde yemeğini inceliyor, Wooyoung yavaşça çatalı kaldırıp hiç bilmediği bir yemeği şüpheyle ağzına götürürken diğer yandan Jongho durmaksızın önündeki yemeği yalayıp yutuyordu.

San'ın hiç iştahı yoktu. Kısa süre önceki anksiyetesi yüzünden yemek yiyememişti. Şimdiyse yaptığı şey yüzünden kendisine karşı hissettiği mide bulandırıcı hissi savuşturamadığı için sandalyesinin arkasına yapışmıştı resmen.

Wooyoung'un onu etkilememesi için çok uğraşmıştı çünkü etkilenmemesi gerektiğini çok iyi biliyordu. İçten içe Wooyoung'a olan gittikçe büyüyen hisseleriyle savaşırken geçmişte kendisine yaptığı o iğrenç şeyleri hatırlıyordu.

Ama gelin görün ki dokunuşuna bir kez daha yenik düşerken yaptığı onca kötü şeyi de unutuyordu.

O yüzden aptal gibi bu kadar kolay bir şekilde Wooyoung'a doğru çekilirken kendisinden nefret etmesine mani olamıyordu. Gerçekten acınacak haldeyim.

"Galiba," dedi kardeşi yemeğini çiğnediği sırada, "...yemek pek de iyi gitmemiş."

San onu onaylarcasına başını sallarken Wooyoung karşı çıktı. "Bence oldukça nefes kesiciydi. San oldukça cesaretliydi."

San, lila saçlı çocuğa bir kaşını kaldırarak bakarken Jongho ikisinin işini böldüğünden beri ilk kez bakıyordu ona. "Senin nefes kesici tanımın benimkinden biraz farklı. Ama eğer üvey babamın senin eşcinselliğini bir hastalıkmış gibi görüp tedavi ettirmesini istiyorsan sorun yok."

"Tanrım," dedi Jongho şaşırarak ve hemen ardından kaşık dolusu yemeği ağzına tıktı.

"Gerçekten berbat bir şey ama o yaptığım şeyin yanında bir hiç kalır," diye devam etti San, yanaklarının ısındığını hissederken hiç dokunmadığı tabağına odaklandı.

"Babamı ölümüne korkutmuş olabilirsin," dedi Jongho ağzındaki son yudumunu yuttuktan sonra. "Bazen şerefsiz biri olabildiği için özür dilerim dostum."

Wooyoung omuz silkerken koyu saçlı çocuğun koluna sanki 'dert etme kanka' dermiş gibi hafifçe vurdu.

İkisini tekrar o halde görmek garipti. San kardeşinin ve bir bakıma sevgilisi olan çocuğun kendisiyle tanışmadan önce yakın arkadaş olduklarını unutmuştu. Jongho'nun ilklerde olduğu bir şey daha.

"Kampüse geri dönmeliyiz," dedi San isteksizce, kesinlikle Wooyoungla baş başa kalmak istemiyordu tabii.

"Aynen," diye onayladı Wooyoung onu basitçe. Çatalını tabağına bıraktıktan sonra ayağa kalktı. "Aynı arabayla mı?"

San başını sallayarak onaylarken ellerini ceplerine soktu ve iki çocuktan hızla uzaklaşarak yemek odasından çıktı ve kapıya ilerledi. Evden bir an önce çıkmak istiyordu.

Wooyoung onu takip ediyor mu diye bakmadan yavaşça kapının kolunu çevirdi ve dışarıya çıktıktan sonra omuzlarını serbest bırakarak derin bir nefes verdi.

Kendisini toplamaya çalışırken Wooyoung hemen ardından geldi ve yanında dikildi. Hiçbir şey söylemedi ama San'ın yorgun yüzüne kaçamak bakışlar atarken gözlerini yavaşça kapatınca yanaklarının üzerine gölgesi düşen siyah kirpiklerini inceledi.

San tekrar gözlerini açıp kendine geldiğinde Wooyoung'un bir dokunuş mesafesinde olduğunu fark edince istemsizce yerinden sıçradı ve hızla ileri doğru adımladı. Arabanın kapısını açtı ve kendisini arka koltuğa attı.

Aklı karışan Wooyoung ise diğer kapıya doğru ilerledi. O arabaya daha yavaş binerken San'ın özellikle görmezden geldiği kuşkulu gözlerle ona baktı.

Şoför motoru çalıştırıp park yerinden çıkarken geri dönüş yolculuklarına başlamışlardı. Wooyoung muhtemelen biraz mahremiyetten dolayı orta paneli kapatmak için uzandı ama San anında panikledi.

Wooyoung'un bileğini tutarak uzaklaştırdı ve gergin bir ifadeyle dudaklarını açtı: "A-açık kalsın."

Wooyoung nedenini sormadı ama bileğini tutan eli parmaklarının arasına alıp dikkatli bir şekilde tuttu.

San ani panikle birbirine geçmiş ellerine bakarken kendisini güvende hissettiren o yumuşak tenin verdiği histen nefret etmişti.

Çabuk, diye San içinden düşünürken Wooyoung'un belli belirsiz gülümsemesini görmezden gelmeye çalışıyordu. Sana yaptığı bütün o kötü şeyleri düşün. Ona karşı bu kadar çabuk kaybetme.

Bakalım...
Bana yumruk attı.

Yugyeom'u dövdü.

Bilerek Hyungwon'un sevgilisini öptü.

Durmasını söylememe rağmen zorla beni öptü.

O kızla yatıp onu yalnız bıraktı...

Güzel. Devam et.

"San?" Siktir, siktir, siktir, sesi bal gibi tatlı ve güvende hisset- "Ne düşünüyorsun?"

Sesi, San'ın tüm düşüncelerini darmadağın edip birbirine karıştırırken diktiği duvarını yıkıp kalbine sızıyordu.

Özür diledi. Pişman olduğu için Yugyeom'un kendisini dövmesine izin verdi. Her şeyin bir deney olduğunu söyledi. Aklı başında değildi. İkisi de sarhoştu ve o kızı hemen yalnız bırakmadı. Kimse mükemmel değildir.

"Doğrusunu ister misin?" Endişeyle dudağını ısırırken gözlerini suçlulukla Wooyoung'a çevirdi. "Seninle olmamam için gereken tüm nedenleri düşünüyorum."

Wooyoung şaşkınlıkla sessiz kaldı ama çok uzun sürmedi. "Şey, eminim birçok neden vardır," diye cevapladı elini hafifçe sıkarak. "Ama benimle olman için iki katı fazla neden sayabilirim."

San'ın yanakları bir kez daha ısınırken gözlerinin önüne düşen siyah saçlarına doğru üfledi. "Kibirli ve özgüvenli," diye mırıldandı.

"Tıpkı hoşlandığın gibi." Wooyoung ona içten bir şekilde gülümsedi.

"Hala senden hoşlandığımı düşünmen büyük cesaret," diye cevap verdi San, sesi fısıltı gibi çıkmıştı.

Wooyoung umursamazca mırıldanırken yan gözle San'a bakıyordu. "Hoşlandığın açıkça ortada yoksa elimi hala tutuyor olmazdın."

San utanmış bir şekilde oflarken elini Wooyoung'un elinden çekti.

"Ciddiyim," dedi Wooyoung ve direkt San'a doğru döndü. "Seninle birlikte olmak istiyorum. Ama eğer beni istemiyorsan olmam. Ben sadece... sadece senin mutlu olmanı istiyorum."

"Bir anda nazik olmaya çalışma," diye mırıldandı San ama içten içe dürüstlüğü için seviniyordu. "Düşünmem lazım."

"Nazik kişileri sevdiğini sanıyordum!" diye şikayet etti ama bir anda ciddileşti. "Yeterince düşünmedin mi?"

"Öyle bir şey yok," diye cevap verdi San sakin bir şekilde, kollarını kendisine doladı ve hücum etmeye hazırlanan düşünce fırtınasıyla savaşmaya çalıştı.

Neyse ki yolculuğun geri kalanı sessizlik içinde geçmişti. San'ın ağzı resmen mühürlenmişti. Başka hiçbir kelime etmek istemiyordu ve Wooyoung'un ağzından çıkacak her kelimeyi duymazdan gelmeye kararlıydı.

Geri döndüklerinde Wooyoung arabadan ilk çıkarken derin düşünceler içinde gibi görünürken ilerlemeye başlamış ve San'ı şoföre teşekkürleri iletmek için tek başına bırakmıştı.

"Teşekkürler Bay Kim," dedi San ve tam arkasına dönüp gidecekken adam beklemediği bir şey söyledi.

"Müsaadenizle efendim," dedi adam tereddüt ederek, her şeyi gözlemlediği yüz ifadesinden belliydi. "O çocuk iyi birisi. Onu kaybetmeyin."

San cevap veremeden Bay Kim kocaman gülümsedi ve arabayla uzaklaşmadan önce camı kapatıp San'ı kaldırımda nutku tutulmuş bir halde bıraktı.

"Peki o zaman," diye mırıldandı ve acele etmeden yurda doğru adımladı. Geride kaldığı için memnunken artık boğucu düşüncelerden özgürdü.

Ağır ağır yürüyerek serin akşam havasının tadını çıkarırken sonunda yurt odasının önüne geldiğinde sanki ayakları beyninden bağımsız bir şekilde onu oraya taşımış gibi boyaları dökülmüş kapıyı gördüğünde şaşırdı.

Hafifçe iç çekerken kapıyı açmak için ittirdi ve Wooyoung'u açık perdelerin önünde üstsüz bir halde dikilirken buldu. Sanki üzerini değiştirirken odaya dalmış gibi hissediyordu.

Ay ışığının aydınlattığı bronz teni San'ın nefesini keserken bacakları jöle gibi olmuştu. Titreyen elleriyle kapıyı kapatırken kapının sesi varlığının haberini vermişti.

"San!" Wooyoung şaşkınlıkla arkasına döndü. "Hyunjin'in odasına gidersin diye düşünmüştüm."

"A-aslında oraya gidecektim," diye cevaplayabildi. Gözlerinin önündeki çıplak, bronz karnına bakmamaya çalışıyordu.

"Dinle," dedi bol bir sporcu atleti giydikten sonra ve San'a doğru yürüdü. "Düşündüm de sana düşünmen için yeterince zaman verdiğimi düşünüyorum."

"Baya şey düşünmüşsün," diye fısıldadı San, oldukça açık kıyafetinin altındaki kasları ve büyük göz bebekleri yüzünden sersemlemiş gibiydi.

"Hayat kısa." Üzgün bir şekilde gülümserken eliyle uzandı ve nazikçe San'ın yanağını okşadı. "Düşünmek için harcayacak zaman yok. Genciz ve bizi mutlu eden insanlarla zamanımızı geçirmeliyiz. Ve sen beni mutlu ediyorsun San."

San hiçbir şey söylemedi ama Wooyoung'un diğer eli de yüzüne ulaştığında yerinden kıpırdamadı. İki yanağını da nazikçe okşarken aşırıya kaçmamaya çalışıyordu. "Hatalar yaptım. Bunu herkesten iyi biliyorum. Ama hayatımdaki tek iyi şey senken, senin hayatımdan çıkmana izin verecek kadar büyük bir hata yapamam."

Gözünden bir damla yaş firar ederken önce yanağına, ardından Wooyoung'un eline doğru süzüldü. "Aşkın ne olduğunu bilmiyorum," diye devam etti Wooyoung sesi çatlarken. "Birbirimiz hakkımızda hala bilmediğimiz çok fazla şey var. Aşkın ne anlama geldiğini bilmiyorken seni seviyorum diyemem ama sana ihtiyacım olduğunu söyleyebilirim. Ve umarım senin de bana ihtiyacın vardır."

Daha fazla gözyaşı art arda San'ın yanaklarına süzülürken San başıyla onayladı, kollarını Wooyoung'un gergin omuzlarına dolarken yaşları uzaklaştırmak istercesine gözlerini kırpıştırdı. "Jung," dedi burnunu çekerek. "On dokuz yaşında aptallarız ve birbirimize sahibiz. Ve şu anda başka hiçbir şeyin önemi yok."

Wooyoung nazikçe gözyaşlarını silerken parmak uçlarıyla hafifçe okşamaya devam etti. "Haklısın. İlerde daha önemli şeyler olacak. Belki yarın ya da bir sonraki gün. Ama şu anda başka hiçbir şeyi düşünmek istemiyorum."

Ve ardından lila saçlı çocuk eğildi ve dudaklarını birleştirerek sözü edilmeyen hislerin dansıyla birlikte hareket ettiler. Elleriyle yüzünü avuçlayarak onu daha derin öpebilmek için San'ın başını yukarı kaldırırken San onu daha da yakınına çekerek anın tadını çıkardı.

Dudakları ayrıldığında San onu hala yakınında tutarken Wooyoung'un dudaklarına doğru gülümsedi. "Ne kadar klişe sözler."

"Hmm," diye mırıldandı Wooyoung ve ağzının kenarını hafifçe öptükten sonra dudaklarını alay edercesine San'ın çene hattına doğru indirdi.

"Yavaş ol," dedi San ve derin bir soluk vererek Wooyoung'un tişörtünü kavradı.

Wooyoung'un elleri yüzünden inerken direkt bacaklarını buldu ve baş parmağıyla kıyafetinin üzerinden tenini okşadı. Çenesini uzun bir süre öptükten sonra tekrar dudaklarına yöneldi, yavaşça öperken dudakları birlikte acele etmeden hareket ediyordu.

San istekli bir şekilde ağzını açarak Wooyoung'un alt dudağını emdi ve dilinin meraklı bir şekilde keşfetmesine izin verince Wooyoung özlediği yerleri tekrar tekrar keşfe çıkmıştı.

Hala öpüşürlerken yatağa doğru ilerlediler. Wooyoung dikkatlice San'ı yatırıp üzerine tırmandıktan sonra dudaklarıyla olan bağlarını çözüp San'ın açıkta olan boynuna yöneldi.

San'ın elleri Wooyoung'un lila saçlarını bulurken Wooyoung gömleğinin düğmelerini çözdükçe göğsüne tüy gibi yumuşak öpücükler konduruyor, San ise saçlarını sertçe kavrıyordu.

"Bana birlikte olmamamız için gereken nedenleri söyle," diye soludu Wooyoung karnına doğru, dudakları soğuk bedeninde hareket ederken nefesiyle ısıtıyordu.

"Birincisi... bana yumruk attın," dedi San, elleriyle Wooyoung'un saçlarını daha derinden kavrarken daha önce yaptığı listeyi tekrar düşündü.

"Doğru," diye cevap verdi Wooyoung pişmanlıkla. Dudaklarını San'ın karnına indirirken kendisinin neden olduğu morarmanın önceden belli olduğu yeri öptü.

San gıdıklandığını hissedip kıkırdayınca Wooyoung tenine doğru farkında olmadan gülümsedi. "Özür dilerim."

"Sorun değil, affettim seni," dedi San sessizce tüm dürüstlüğüyle. Ellerini serbest bırakıp saçlarını nazikçe okşadı.

Wooyoung çenesini karnına koyup dudaklarını büzerek San'a baktı. "Neden?"

"Çünkü senden hoşlanmama engel olamıyorum," diye cevap verdi. Parıldayan gözleriyle çoğu kişinin tipik, duygusuz seks manyağı olduğu düşündüğü çocuğa baktı. Ancak Wooyoung'un en son olabileceği şey oydu.

"Ayıkken pek özgüvenli değilim," diye devam etti sözlerine utangaç bir şekilde gülümseyerek. "O yüzden bu gece... sadece uyusak? Benimle tekrar uyur musun?"

"Tabii ki uyurum," diye cevapladı Wooyoung onu. Üzerinden indi ve rahatsız gömleği San'ın üzerinden çıkarmasına yardım etti.

Örtülerin altına girdiler ve Wooyoung koruyucu bir şekilde kollarını San'a sarıp onu kendisine doğru çekti.

İşte San bunu özlemişti. En azından tekrar uyuyabilecekti.

________________________________________

Sonunda 💃🏻 ama rica ediyorum artık bir tık daha ileri gider misiniz  😌


Bölüme özel en sevdiğim woosan fotoğrafını koyasım geldi gskkd  öpüşün artık 😡

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro