Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 23

Wooyoung San

Sıcak yaz güneşinin altın sarısı ışınları yurt odasını ucuz perdenin arasından aydınlatırken yatağa doğru uzun ışın çizgileri yansıyordu.

San yavaşça gözlerini açtı, Pazar sabahının hissettirdiği o rahatlıkla tanıdık olduğu vanilya ve şeftali kokusunun karıştığı odada derin bir nefes aldı. Şeftali kokusu yalnızca Wooyoung'a aitti, soluk lila rengindeki saç tutamları San'ın yüzünü gıdıklayıp tenini ısıtırken Wooyoung'un başı San'ın boynuna gömülüydü.

Bedeni, San'ı korurcasına sarmalıyordu. Wooyoung'un başı boynundan göğsüne doğru hareket edince San, Wooyoung'un pozisyonunu bozmamak için hareket etmemeye çalışıyordu.

Görüşü siyah saç tutamlarıyla kapanınca San dün gece yaşananları hatırladı ve yanakları kızarınca başını hafifçe sallayarak saçlarını gözlerinden çekti. Sevgilisi ona yine deliksiz bir uyku armağan etmişti ki Wooyoungla olduğu ve sarılıp uymasına izin verdiği sürece uyuyamadığı günler gittikçe azalıyordu.

Wooyoung'un dudaklarındaki gülümsemeyle uyurken onu uyuyan güzel olarak düşünüyor ve o yakışıklılıkta birinin ondan hoşlandığı için kendisinin de en şanslı kişi olduğunu düşünüyordu.

"Beni mi dikizliyorsun?" Artık uyumayan Wooyoung yarı kapalı gözlerle San'a bakarken uykulu, derin sesiyle konuştu.

"Olabilir," diye yanıtladı San dürüstçe. Uykulu halini fırsat bilip yavaşça Wooyoung'un saçlarıyla oynadı.

"Hmm," diye mırıldandı Wooyoung, başını San'ın avuç içine doğru eğerken gözleri tekrar kapandı. Yataktan kalkıp yeni bir güne başlamaya hazır değildi.

San hafifçe kıkırdarken dünyadaki hiç kimsenin onun bu yeni keşfettiği yanını bilmediğini fark edince bir anlığına şaşırdı. "Çok tatlısın."

Wooyoung gözlerini tekrar açtı ve başını kaldırarak Sanla aynı göz hizasına geldi. "Seksi olduğumu düşünüyordum."

Sıcaklık yanaklarına yayılırken San Wooyoung'u geriye ittirdi ve inkar edercesine bir ses çıkardı. "Aynen. Bu uyuyan çocuk mu seksi? Seksilikten oldukça uzak bence. Tek yaptığı tatlılığıyla beni kendisine hayran bırakmak."

"Öyle mi?" Wooyoung sırıttı ve San'ın üzerine çıktı. San ani bir içgüdüyle kendisini geriye doğru çekti ama Wooyoung'un kahve gözleri korkunç derecede oyuncu bir ifadeyle, San'ın nefesini tutup tüm vücudunun ürpermesine neden olan bir şekilde parıldıyordu.

"Bekle-" diye başladı San sözlerine korkuyla ama diğeri çoktan savaşı başlatmıştı. İkisi birden aniden birbirleriyle şakalaşmaya başlayıp birbirlerini yatağa mıhlayıp kazanmaya çalışıyordu.

En sonunda Wooyoung büyük bir başarıyla San'ı sırt üstü yatağa yapıştırarak kaçmasını engellemişti ve bulundukları hiç masum olmayan o pozisyonu da umursamıyorlardı.

"Artık seksi olduğumu kabul ediyor musun?" Wooyoung büyük bir zaferle sinirli San'a bakıyordu.

Öfkeyle başıyla onaylarken San sevgilisinin altında çaresizce yatıyor, Wooyoung onun üzerinde, kollarını başının üzerinde sertçe kenetlemiş ve bacaklarını onu kafeslercesine üzerine atarak yatağa mıhlamıştı.

Wooyoung derin bir ifadeyle bakmaya devam ederken aldığı cevap ona yeterli gelmemişti. San aralarındaki mesafeyi çaresizce açmaya çalışarak başını yana çevirdi ama Wooyoung çenesini kavrayarak bir kez daha ona bakmasını sağladı.

"Dedim ki," diye tekrarladı Wooyoung, hiç de masum sayılmayan bir ifadeyle sırıtırken San'a eğilerek panik içindeki yüzüne nefesinin çarpmasına sebep oldu. "Artık seksi olduğumu kabul ediyor musun?"

San'ın kalbi yerinden çıkacak gibi atarken sevgilisinin ısrarcı ses tonu kulaklarına iğne etkisi yaratırken ayak parmaklarını büktü. Ama Wooyoung'a hakimiyetinin ne denli başarılı olduğunu belli etmemekte kararlıydı.

"Evet, seksisin," diye mırıldandı San belli belirsiz, farkında olmadan başını iyice yastığa gömmüştü.

"Daha sesli söyle." Wooyoung başını hafifçe kaldırırken istediği sözleri duymayı bekliyordu. Fakat hala bir şey duyamayınca bilerek yavaşça dudaklarını yaladı ve ağzını sevgilisinin savunmasız kulağına doğru eğerken bileklerindeki ellerini de daha çok sıkıyordu.

"Tanrım, tamam!" diye bağırdı San ve vücudunun belli etmeye başladığı tüm tepkileri görmezden gelmeye çalıştı. "ÇOK SEKSİSİN. SEN SEKSİ SENSİN. ŞİMDİ KALK ÜSTÜMDEN!" diye yalvardı en sonunda çünkü Wooyoung'un dilinin kulak memesinde gezinmesi onu panikletip en sonunda vaz geçmesine neden olmuştu.

Wooyoung kahkaha atarken San'ın sözünü dinledi ve yatağa geri otururken dağılmış saçlarına elini daldırdı.

San nefessiz kalmış bir halde kendisine gelmeye çalışırken bir süre yattığı yerde öylece kaldıktan sonra hiç de hoşnut olmadığı hisleri engellemek için kıvrıldı ve yanındaki yastığı alıp göğsüne bastırdı.

"Görünüşünü bu kadar önemsemen..." diye mırıldandı San, sanki saçları her bir yana dağılmış gibi elleriyle saç tutamlarını düzeltti, "Tatlı olmak kötü bir şey değil."

"Biliyorum," derken hafifçe gülümsedi Wooyoung ve bir kaşını kaldırarak kendinden geçmiş San'a baktı. "Eğer öyle olduğunu düşünseydim seninle çıkmazdım."

"Harika," diye homurdandı San ve ardından yastığı ona fırlatarak hazırlanmak için yataktan kalktı.

Banyodan döndüğünde Wooyoung'u neredeyse aynı yerinde bağdaş kurmuş bir şekilde telefona odaklanmış halde buldu.

"Tembel göt," diye mırıldandı sessizce ve nemli siyah saçlarını havluyla kuruladıktan sonra ayakkabılarını aldı.

"Nereye gidiyorsun," diye sordu Wooyoung başını telefonundan kaldırmadan.

"Jeongin ve Hyunjin ile buluşacağım. Ama sen davetli değil-" diye açıklamaya başlamıştı ki isimler ağzından çıktığı an Wooyoung başını hızla kaldırdı, dudakları nerdeyse bir ip gibi gerilmişti.

"Gitmek zorun damısın?" diyerek sözünü böldü. Yüzünde değişik bir ifade vardı.

"Onlar benim arkadaşlarım Jung. Neden hala bunu sorun ettiğini anlayamıyorum." San iç çekerek bağcıklarını bağladı ve enerjik bir şekilde geri dikilirken konuyu çok da ciddiye almamıştı.

"Hyunjin sorun değil," dedi Wooyoung sakince ama ardından söylediklerini zorla söylüyormuş gibiydi. "Jeongin'i çok iyi tanımıyorsun, tek sorun bu."

"Yani? Aynı liseye gitmişiz o yüzden pek de yabancı sayılmaz. Sen de tanımıyorsun onu," diye cevap verdi San masumca ve kapının kolunu tutarken son bir kez dönüp somurtan sevgilisine baktı.

"Ama düşündüm ki-" Wooyoung'un yüzünde meraklı bir ifade vardı. "Jeno ve Jaemin önceden-"

"Muhabbet etmeye vaktim yok." San onu umursamadan odadan çıkarken kocaman gülümsedi ve kapıyı ardından kapattı.

Aslında Jeongin o konuda San'ın da aklını karıştırmıştı ama onu yanlış da anlamış olabilirdi.

Jeongin Sanla aynı liseye gittiğini söylemişti ama San onu hiç görmemişti. Ardından Lee Jeno ile transfer olan Jaeminle arkadaş olduğunu söylemişti. Anlaşılan San'ın okuluna transfer olmuşlardı çünkü San söz konusu çiftin kendi okuluna geldiklerine yüzde yüz emindi ki bu onun kafasını daha da karıştırıyordu.

Ardından San'ın okulunda olmayan Hyunjin, Jeongin'i liseden tanıdığını söylemişti ki bu da San'a hiç mi hiç mantıklı gelmiyordu. Ya genç çocuk gittiği okul hakkında yalan söylüyor ya da içlerinden biri yanlış bir şey biliyordu.

Ama Jeongin neden yalan söylesindi ki?

San yürürken bu soruları düşünüyor, kafasına üşüşen gereksiz sorular şiddetli bir baş ağrısına neden oluyordu.

San zihnindeki tüm soruları bir kenara savururken direkt gidip genç çocuğun kendisine sormaya karar verdi.

O sırada yürürken Yeosang ve Yunho'yu şiddetli bir şekilde tartışırlarken gördü. Bir anlığına duraksarken ikisi de onu gördü ve Yunho San'ı tamamen görmezden gelerek Yeosang'ın omzunu tuttu ve zorla ona sırtını çevirerek uzaklaştırmaya çalıştı.

Gördüğü manzara San'ın canını yakarken bir yanda da aklını karıştırdı çünkü Yeosang sanki ona doğru gelmek istiyor gibi görünürken özellikle Yunho onu durdurmuştu resmen.

San onları takip etmeye karar verdi ve ikisini yakalamak için adımlarını hızlandırırken konuştuklarını da duymaya çalışıyordu.

Yeterince yaklaştıktan sonra yavaşladı ve tam uzanıp Yunho'nun sırtına dokunacakken Yeosang aniden bağırmaya başlayınca San geri çekildi.

"Yani ona anlatmayacak mısın?" Yeosang öfkeyle bağırırken San, Yeosang'ın ses tonundaki o tanıdık olduğu incinmişliği ve öfkeyi hissetti.

"Son kez söylüyorum Yeosang, hayır! Öylece gidip onun duygularını umursamadan ilişkilerini bozamazsın!" diye bağırdı Yunho sertçe sıktığı dişlerinin arasından.

"Hiçbir şey yapamıyoruz! Böyle durup o şerefsizin-"

"Yeosang kapa çeneni! San'ın söylediklerine güvenmek zorundasın. O kaynağa hemen güvenemeyiz!" Bir dakika, ne?

"Güvenemez miyiz?! Bence güvenebiliriz Yunho! Gerçekten oturup o çocuğun-" San orada öylece dikilirken diğer ikisi ilerledikleri için geri kalanını duyamamıştı o yüzden ne hakkında konuştuklarını da anlayamamıştı.

Endişeli bir şekilde arkasına döndü ve omuzlarındaki yükü tamamen karışmış kafasını sallayarak hafifletmeye çalıştı. Yunho arkadaş grubu içindeki en mantıklı olan kişiydi. Yeosang ise yaşanan olaylara karşı her zaman ilgisiz olan kişiydi. Ama tepki veriyorsa olay kesinlikle ciddiydi ve genelde olayın sebebini yeterli görüp bir saniye bile düşünmeden harekete geçen biri olarak biliniyordu.

Ve San'ı en çok merak ettiren şey de buydu zaten, çünkü eski arkadaşının en son ne zaman böyle bir tepki verip ısrar ettiğini hatırlamıyordu.

Yunho ve Yeosang açıkça konu her ne ise kendi düşüncelerini savunuyorlardı ve asla anlaşamıyorlardı. Ve bu durum da San'ı gerçekten endişelendirmişti.

Arkadaşları, San için çoğu zaman aralarındaki farklı fikirleri görmezden gelip önemsiz kavgalar çıkarırlardı. San'ı her zaman korumak onların önceliğiydi.

Her şey nasıl da değişti, diye düşündü San. Ama tek suçladığı kişi kendisiydi.

Belki de Yeosang'ın diğerlerine söylediği gibi kendi verdiği kararlar da bencilce ve düşünmeden verdiği kararlardı.

Belki de hoşlandığı çocuk yerine arkadaşları önceliği olmalıydı, tıpkı kendisi her zaman onların önceliği olduğu gibi.

Öyle düşünme, diye düşündü San içinden ve kimsenin gerçekten tanımadığı çocuğun kahkaha atarken ona su sıçrattığı görüntü gözlerinin önünde belirince anında yanakları ısındı.

Wooyoung her şeye değerdi. Arkadaşları bunu eninde sonunda anlayacaklardı ve San önceki oldukları hale gelesiye kadar aralarındaki bu küçük kavgayı bitirmeye çalışacaktı.

"San!" Sesin geldiği yöne baktığında büyük bir hevesle el sallayan Jeongin'i ve yanındaki Hyunjin'i gördü.

"Selam," dedi tereddüt ederek gülümserken ve yanlarına gitmeden önce birkaç kez gözlerini kırpıştırdı.

"Saçını boyamışsın!" diye bağırdı Hyunjin heyecanla bağırarak ve San o anda refleks olarak siyah saçlarına dokundu.

"Hadi canım," dedi San ve gözlerini Jeongin'e çevirdi.

"İyi misin sen?" diye sordu Hyunjin, gözleri endişeli bir şekilde kısılırken San'ı baştan aşağı süzdü.

San ellerini cebine sokarak omuzlarını silkti ve tıpkı bir hayaletin dokunuşu gibi yanaklarını gıdıklayan hafifçe esen rüzgarın tadını çıkardı.

"Yunho ve Yeosang'ı konuşurlarken duydum," diye açıkladı, üçü birden yürürken gözleri kendi adımlarını izliyordu. "Çok ciddi bir konu gibi görünüyordu. Ama beni görünce uzaklaştılar."

"Hadi ya." Hyunjin San'ı rahatlatmak için kolunu omzuna attı ama ses tonu hareketinin tam tersini söylüyordu.

"İkiniz de pek şaşırmış gibi değilsiniz." İkisi birbirlerine bakarken San'ın bakışları da onların arasında gidip geliyordu. Hyunjin gergin bir şekilde dudağını ısırmaya başlamıştı.

"Şey ben bugün Yeosangla konuşurken," diye başladı Jeongin sözlerine, gözleri sürekli oynayan ellerindeydi. "Çok öfkelendi, o yüzden-"

"Bekle," dedi San eliyle dur işareti yaparken. "Sen Yeosang'ı nereden tanıyorsun?"

"Tanımıyorum," dedi Jeongin omuzlarını silkerek. "Ama Wooyoung'un yeni arkadaşlarından biri hakkında bir şeyler bildiğini duydum, o yüzden ben de..." diye konuşurken yüz ifadesi gittikçe endişeye dönüştü ve tişörtünün uç kısmıyla gergince oynamaya devam etti.

"Ne biliyormuş?" dedi sordu San ve Hyunjin gözlerini devirerek bir kolunu da Jeongin'in omzuna attı ve konuşan iki çocuğun arkasına girerek yavaşa yürüdü.

"Herkesin bildiği bir şey aslında. Merak etme," diye yanıtla Hyunjin onu. "Wooyoung'un tanıdığı herkes biliyor. Sahi senin sevgilin nerde?"

"Muhtemelen bir yerlerde kafayı buluyordur," diye mırıldandı Jeongin yüzünü buruşturarak.

"Ne?" San başını kaldırırken anında gerildi.

"Şaka yapıyordum-" dedi Jeongin sessizce. "Zaten konumuz da bu olunca..."

"Wooyoung artık kullanmıyor... yani... sigara içiyor ama-" derken San cümlesinin devamını getirememişti.

Hyunjin kahkaha atmaktan kendisini alamadı. "San, Wooyoung'un adı uyuşturucu bağımlısı olarak biliniyor. Jeongin pek de haksız sayılmaz, genelde pazarları Joong ile buluşur-"

Ağzından çıkan sözleri San algılayamıyordu. Hiçbiri mantıklı gelmiyordu. "Wooyoung'u düşündüğünüz kadar tanımıyorsunuz," diye savundu özgüvenle. "O şeyi aşırı derece kullanmayacak kadar akıllı biri."

O anda Hyunjin San'ın gerçekten her şeyden bihaber olduğunu fark etti. "San," dedi nazikçe ve ona üzgün bir şekilde baktı. "Bence Wooyoung'u asıl tanımayan kişi sensin."

San başını salladı, boğazı kururken gözleri sulanmaya başladı. Wooyoung yapmaz. Yapmaz. San tekrar bunu kaldıramazdı. Artık yapamazdı.

"Sen Wooyoung'u hiç tanıyor musun ki?"

_______________________________________

Kaos is coming...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro