Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 22




San Wooyoung

Yaşadıkları kötü şeylere rağmen randevuları şaşırtıcı derecede güzel gidiyordu.

Wooyoung korkularını gizleyebiliyordu, hatta onlara laf atan o çocuğa yumruk atmamak için de kendisini engelleyenilmişti.

Kendisinin ilk hamlesi düşünmeden şiddet olacakken San'ın ikisini o şekilde savunmasıyla o kadar çok gurur duymuştu ki.

Biri San'a hakaret ettiğinde kendi beyni, hadi mantıklı davranalım, diye düşünmek yerine direkt, seni ve tüm sevdiklerini öldüreceğim, diye atağa geçiyordu.

Oldukça vahşi düşüncelerdi ama sevgilisinin onun üzerindeki etkisi onu bu hale getiriyordu. O yüzden bir daha asla kötü şeyler yapmamaya karar vermişti.

San'ın o geniş gülümsemesine bakarken o sıcak görüntünün kalbinde yarattığı hislerden dolayı sanki bir anda kör olmuş gibi gözlerini kaçırdı. Ona bakarken tüm olumsuz şeyleri unutuyordu. Önemli olan tek şey San'dı, ikisinin bu denli mutlu olmasıydı ve San'ın her zaman bu şekilde mutlu olmasından başka bir şey istemiyordu.

Hem de her ne pahasına olursa olsun. Bazı önemli şeyleri saklaması gerekiyorsa bile Wooyoung onları büyük bir mutlulukla saklardı.

San'ın mutluluğu kendi mutluluğundan önce geliyordu ve bunu engelleyen herkesi... Wooyoung bir şekilde hallederdi.

"Ne düşünüyorsun?" San'ın yumuşak sesi Wooyoung'un iç konuşmasını böldüğünde başını kaldırdı ve dikkati direkt mıknatıs gibi San'a doğru çekildi.

"Bir süredir sessizsin," diye devam etti konuşmasına San, yüzündeki samimi endişeyle ona bakıyordu.

"Seni," diye cevapladı Wooyoung basitçe. Ağzından çıkan söz içtendi ve bu ikisini de bir anlığına şaşırtmıştı.

"Peki." San genişçe gülümserken utanarak eliyle saçlarını karıştırdı ve kızaran yanaklarını gizlemek için yüzünü Wooyoung'un boynuna gömdü.

Wooyoung ona bakarken gülümseyerek kollarını birbirine doladı ve batmakta olan güneşe çevirdi bakışlarını. Gökyüzü turuncu tonlarla boyalıyken pembe ışıltılar belli belirsiz bulutlarla bir olmuş, sanki bir ressamın elinden çıkmış bir resim gibi görünüyordu.

Güneş ufukta göz kırparken yerini yavaşça akşam karanlığına bırakarak etrafa çok başka bir hava katmış, daha gizemli bir hale getirmişti.

Etrafta hala yürüyen bir tek ikisi vardı, ikisi de sanki o an sadece onlara aitmiş gibi o kısa ve nadir anın tadını çıkarıyorlardı.

"Yapmak istediğin başka bir şey var mı?" diye sordu Wooyoung, gözlerini gökyüzünden çekerken bir başka şahesere doğru yöneltti.

"Hmm, olabilir," diye mırıldandı San cevap olarak ve yüzüne vuran son güneş ışınlarından dolayı gözlerini kısarken Wooyoung'a baktı.

İkisi de biraz daha yürüdükten sonra San aniden kapanmakta olan bir mağazanın önünde durdu. "Wooyoung!"

Kocaman sırıtarak parmağıyla işaret etti. "Saçlarımı boyamak istiyorum!"

"Sen... saçlarını mı boyamak istiyorsun?" diye tekrar etti Wooyoung, sevgilisinin heyecanla büyüyen gözlerini incelerken gülmeye başladı.

"Evet!" diye yanıtladı San hızla başını sallayarak ve Wooyoung'un elini bırakıp mağazaya girerek renkleri incelemeye başladı.

"Renge karar verdin mi?" diye sordu Wooyoung bir dakika sonra, o arada da San'ın omzunun üzerinden renklere bakıyordu.

"Henüz vermedim," dedi San, parmağını kararsız bir şekilde çenesine vururken yüzündeki odaklanmış ve düşünceli ifade onu çok tatlı gösteriyordu.

Wooyoung iç çekti, mağaza görevlisine özür dilercesine bakarken adam da saatine baktıktan sonra San'a yargılarcasına bir bakış attı.

"San..." diye inledi Wooyoung sabırsızca, sevgilisinin haki renkli ceketinin kolunu çekiştiriyordu bir yandan da. "Çabuk seç."

"Sabır en büyük erdemdir Jung," diye cevap verdi San dalgın bir halde, gözlerini önündeki saç boyalarından ayıramıyordu. Bende olmayan bir erdem.

"Sarıya ne dersin?" diye sordu San ve kutuyu saçlarının yanına tuttu.

"Bütün renkler sana yakışır Küçük Choi," diye cevap verdi Wooyoung yorgunca. "Ama zaten saçların sarımsı gibi. Yeşil saçların o derece soluklaşmış."

"Haklısın," diye onayladı San onu ve kutuyu yerine koyup başka bir tanesini aldı eline.

"Siyah?" diye sordu San kararsız bir şekilde alt dudağını ısırırken.

Siyah saçlı San... işte buna hayır demem. "Evet," diye cevap verdi Wooyoung aniden ve hemen ardından boğazını temizleyip alnına düşen saç tutamlarına üfledi. "Yani, olur, tabii, sen de istersen."

"Emin misin?" San ona bakarak sorarken Wooyoung'un az önceki tepkisinden dolayı şüpheli bir şekilde gözlerini kıstı.

"Kesinlikle, sana çok yakışır." Wooyoung hafifçe sırıttı. Boyanın parasını ödeyip adama teşekkür ederken gözleri parıldıyordu.

Ele ele tutuşup belli belirsiz mırıldanırken San başını rahat bir şekilde Wooyoung'un omzuna koydu ve motora doğru yürümeye başladılar.

"Siyahın yakışacağından emin mi-" diye başladı San ama Wooyoung başına kaskı geçirerek onun sözünü böldü.

"Evet. Güven bana, olduğundan da daha da tatlı olacaksın. Ben de ne zaman seni görsem üzerine atlamamak için zor tutacağım kendimi." İşte bu San'ın çenesini kapatmasına yetmişti.

                                                    •••

Kampüse geri döndüklerinde hava iyice kararmıştı. Güvenlik görevlilerine yakalanmamak için ikisi de resmen içeriye gizlice sızmışlardı.

Gece saatleri konusunda, özellikle de iki kişi yalnızsa okulun kuralları oldukça katıydı. Ve Wooyoung bunu çok saçma buluyordu.

"Wooyoung," diye fısıldadı San yurt odalarının önüne geldiklerinde. "Saçlarımı şimdi boyamak istiyorum."

"Şimdi mi? Yemek yemek falan istemiyor musun?" diye fısıldadı Wooyoung da, o sırada yavaşça anahtarı çevirdi ve kilitli kapıyı açtı.

"Hayır," diye yanıtladı San inatla ve Wooyoung'u takip ederek odaya girdi. "Çok aç değilim. Saçımı boyamak istiyorum sadece."

"Neden hala fısıldıyorsun?" diye fısıldadı Wooyoung ve ardından kendisinin de fısıldadığımı fark edince normal ses tonuyla konuştu. "Tanrım, gerçekten çocuk gibisin."

"Ve sen de o çocuğu seviyorsun." San göz kırptı ve kıkırdayarak banyoya doğru ilerledi.

Wooyoung da gülümseyerek başını salladı ve odalarının kapısını tekrar kilitledikten sonra San'ı takip etti.

"Ne yapıyorsun?" diye bağırdı San. Wooyoung onun arkasından banyoya girdiği sırada San tişörtünü çıkarıyordu.

"Sakin ol," dedi Wooyoung gülerek. Tişörtünü çıkarmasına yardımcı oldu ve elinden nazikçe saç boyasının prospektüsünü aldı. Dokunuşuyla birlikte San'ın ürperdiğini fark etse de yutkunduktan sonra fark etmemiş gibi davrandı.

"Saçlarını ben boyayacağım," dedi elindeki kağıdı incelerken. "O güzel saçlarını mahvedersin sen."

"Sen az önce-" San kaşlarını çatarken arkasına döndü ve küvetin çeşmesini açarken cümlesini tamamlamaktan vazgeçti.

Wooyoung soyunan sevgilisine dönüp bakmamak için kendisini zor tutarken elindeki kağıtta yazan kelimelere odaklanamıyordu.

"Arkana dönme," diye belirtti San sertçe ve o sırada Wooyoung, San'ın kot pantolonunu çıkarıp kenara fırlattığını duyunca sırıtmaktan kendisini alamadı.

"Suya köpük de ekleyeceğim," dedi San ve hemen ardından Wooyoung San'ın suyu karıştırdığını su seslerinden anladı.

"Saçını küvette mi boyayacaksın-"

"Dönebilirsin," diyerek sözünü böldü San. Wooyoung birkaç kez daha su sesi duyunca San'ın küvete girdiğini anladı.

"Peki," dedi Wooyoung ve arkasını döndüğünde San'ın tamamen köpüklerin içinde oturduğunu ve kollarını göğsünde birleştirip dudaklarını büzdüğünü gördü. "Saçlarını şampuanlayıp durulamalısın," diye açıklamaya çalıştı ama dikkati öyle bir dağılmıştı ki ne dediğine odaklanamıyordu.

"Ee?" diyerek devam etmesini istedi San ona meraklı gözlerle bakarak. Wooyoung ağzını açıp kapattı, kelimeler ağzından çıkmıyordu.

"Ne var biliyor musun," dedi sonunda üzerinde ceketi çıkarmaya başlayarak. "Eğer seninle küvete girersem daha kolay olur."

San belli belirsiz sesler çıkarırken Wooyoung'a su sıçratarak daha da suyun içine doğru girdi. "Her ne düşünüyorsan sakın düşünme!"

Wooyoung kıkırdadı, kazağını çıkardı ve gözlüğünü lavabonun kenarına koydu. "Sakin ol Küçük Choi."

"Sadece saçlarını boyayacağım. Başka bir şey düşünmüyorum," diye devam etti ve o sırada da kot pantolonunun kemerini çözdü.

"Bekle bekle, dur..." diye itiraz etti San başını hızla sallarken. Wooyoung'un çıplak gövdesine bakmamaya çalışıyordu.

"Sanki birbirimizi hiç çıplak görmedik."

"O- o farklıydı!" diye kekeledi San. "Sarhoştuk! Çıplak ayık ben çıplak ayık seni hiç görmedi ki!"

"Hm," diye tepki verdi Wooyoung, artık tamamen çıplak bir haldeyken küvete girdi ve çeşmeyi kapattı. "Her şeyin bir ilki vardır demişler. Ama seninle seks yapmaya falan çalışmayacağım, eğer düşündüğün şey oysa tabii."

Dikkatlice oturdu. Suyun ısısıyla ürperirken köpüklerin kendisini çevrelemesine izin verdi.

"Pekala ilk önce saçını yıkamalıyız," diye açıkladı, sanki beraber, çıplak bir şekilde köpüklü su dolu küvette değillermiş gibiydi.

Wooyoung, San'ın yanından şampuana uzanınca kolu pürüzsüz gövdesine değdi. Şampuanı kaptığı gibi kolunu geri çekerken o dokunuşu hiç hissetmemiş gibi davrandı.

"San," dedi Wooyoung, sesi o sessizliğin içinde çok garip bir şekilde yankı yapmıştı. "Biraz bana yaklaşmalısın."

San hiçbir şey demeden, dikkatli bir şekilde Wooyoung'un kucağına oturacak kadar geriye doğru kaydı.

"Bö-böyle iyi." Wooyoung'un nefesi tıkanırken ellerini San'ın ıslak saçlarına kaldırdı ve parlak şampuanı köpürtmek için saçlarına masaj yaparak dağıttı.

"Çok güzel," diye mırıldandı San, hissettiği rahatlamayla omuzları düşerken saçlarının her yerine ulaşabilmesi için başını biraz daha geriye doğru eğdi.

Wooyoung işini bitirdiğinde San'nın soluk yeşil saçlarından köpükleri temizlemek için kenara hazırladığı temiz suyu döktü.

San şokla birlikte çığlık attı. "Çok soğuk!" diye bağırırken parmaklarını dağılmış saçlarına daldıran Wooyoung kahkaha attı.

"Üzgünüm," diye özür diledi ve saç boyasını ve kremini ayrı bir kutuda birleştirip çalkalamaya başladı.

"Şimdi, bütün saçlarını boyadığıma emin olmam lazım," diye açıkladı Wooyoung ve elindeki şişeyi kısa bir süreliğine kenara koydu. "O yüzden biraz daha bana doğru gelmelisin."

Hiçbir şey demeden Wooyoung San'ı kucağına çekince ani hareketlerinden dolayı su ve köpükler etraflarında çalkalanmıştı.

Bir süre sonra olay tamamen cinsel çekimden uzaklaşmıştı Wooyoung için. İkisi de o havada değil gibi görünüyordu. Wooyoung o sırada San'ın utangaç halini izlemekle meşguldü.

Küvette çıplak olduklarını düşünmektense, aptalca kıkırdarken köpüklerin içinde beraber olduklarını düşünüyordu sadece. Kesinlikle kendisinin yaparken hayal ettiği bir şey değildi ama işte orada, anın tadını çıkarıyordu.

San itiraz etmekten vazgeçip ona uymuştu ve Wooyoung'un eldivenleri giyip saçlarını boyamasını bekliyordu.

Rahatlatıcı bir sessizlikten sonra San sesindeki samimi bir merakla konuştu. "Neden ben?"

"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Wooyoung saçlarının tamamını keskin kokulu mat boyayla boyamaya devam ederken.

"Neden benden hoşlanıyorsun? Neden benimle ilgilenmeye başladın?"

"İddiayla başladı," diye başladı Wooyoung sözlerine ve farkında olmadan gülümsedi. "Eğer sana biraz ilgi gösteriyormuşum gibi yaparsam iddiayı kaybettiğim için cezamı çekiyormuşum gibi görünebilirdim. Ama yaptığım taklidin gerçeğe dönüştüğünü fark etmem çok zamanımı almadı. Cinsel kimliğimi ve benliğimi inkar edip okulda tüm o yaşadıklarımdan sonra, sana karşı dürüst olacağım, çok korkmuştum. Ama... geçmişte ne kadar hatalı olduğumu anlamam için ihtiyacım olan o gücü ve özgüveni bana sen verdin."

"Ne zaman fark ettin bunu?" diye sordu San Wooyoung parmaklarıyla başına belli belirsiz şekiller çizerken.

"Sana yumruk attıktan sonra sanırım," dedi Wooyoung iç çekerek ve o an yaptığı işi bıraktı. "Onun  için kendimi asla affetmeyeceğim. Sana onu yaptığım için kendimden nefret ediyorum ve neden yaptığımı da hiçbir zaman anlayamadım. Ama seninle ilgili her şey daha iyi biri olmak istememe sebep oluyor. Sen, beni en iyi ben yapıyorsun."

San sessizce mırıldanırken duyduğu sözleri hazmetmeye çalışıyordu. "Başka bir şey sorabilir miyim?" Wooyoung onaylarcasına mırıldanınca San ilk başta sormak için tereddüt etti. "Bambam'in seni dövmesine neden izin verdiğini hep merak ettim. Kendini savunmadın bile."

"Çok basit," diye yanıtladı Wooyoung ve boyama işini bitirdikten sonra şişeyi kenara koyup başını folyoya sardı. "Hak etmiştim. Yugyeom'a ve... sana yaptığım şeyi hiçbir zaman düzeltemeyecek olsam da senin acını paylaşmak istedim."

"Beni şaşırtmaya devam ediyorsun Jung Wooyoung," dedi San ve parlak ve meraklı gözlerle Wooyoung'a bakabilmek için suyun içinde arkasına döndü. "Eğer insanlar seni gerçekten tanısalardı ne derlerdi acaba merak ediyorum."

"Beni sadece senin bilmeni istiyorum," diye cevapladı Wooyoung ve San'a köpük fırlatınca San abartarak şaşırmış gibi yaptı.

"Ne cüretle savaş başlatırsın." San ciddi bir şekilde savaş ilan ederken gülümsedi ve o da köpük fırlattı.

"Ah, ne yaptığın hakkında hiçbir fikrin yok," derken sırıttı Wooyoung ve köpüklerle birlikte koca bir su dalgası yarattı San'a doğru.

Birbirlerine neşeyle su sıçratıp her yeri köpük yapıp en sonunda Wooyoung'un ağzına da girince San kahkaha atarken Wooyoung yüzünü buruşturarak tükürdü.

"Sen-" diye başladı Wooyoung sözlerine ve karşısındaki yaramaz çocuğa doğru eğildi ve gıdıklamaya başladı. San kahkahaya boğulurken onu engellemek için hiçbir şey yapamıyordu.

Wooyoung da kahkaha atarken onun zayıf noktasını buldu ve San karşı çıkmasına rağmen onu gıdıklamaya devam etti. Ardından onu kucağına doğru çekip orada hapsetti onu.

"Bı-bırak beni," diye inledi San, gıdıklandığı için güçsüzleşmişti.

"Senin bir cezaya ihtiyacın var," dedi Wooyoung ve San'ın kaçmasını engelledi.

"Bekle- hayır..." diye yalvardı San, o an ne geleceğini bilmiyordu. Wooyoung sinsice sırıtırken başını eğdi ve lila rengi saçları San'ın çenesine sürtündü.

"Buna," dedi Wooyoung ve dudaklarını kısa bir anlığına birleştirip alay edercesine geri çekilince kollarını serbest bıraktı.

"Çok kabasın," diye mırıldandı San ve ters ters sevgilisine baktı. "Bakalım saçım nasıl olmuş."

______________________________________

Bir ömür gibi süren vize haftamın bitmesi şerefine gelsin bölümler 💃🏻


Siyah saçlı Choi San benim zayıf noktam...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro