Bölüm 18
Wooyoung San
Wooyoung'un 'hazırım' demesinin üzerinden birkaç hafta geçmişti.
Fakat o zamandan beri San'a çıkma teklifi etmemişti. Aslında San Wooyoung'u erkek arkadaşı olarak düşünüyor gibiydi ama Wooyoung'un bu konuda belirsiz olması San'ı resmen strese sokuyordu.
Değişen tek şey Wooyoung'un arkadaş grubuyla kendi arkadaşlarına göre daha çok takılmaya başlamasıydı. Yunho hala onunla sık sık konuşurken Yeosang ara sıra konuşuyordu. Fakat Felixle asla konuşmuyordu.
Aslında Felix ona öfkeli falan değildi, yalnızca ikisi yüz yüze gelemiyorlardı.
San, Minho ve Seonghwa'nın da gayet iyi kalpli olabildiklerini fark etmişti. Ayrıca düşündüğünden daha iyi biri olan Hyunjinle de arkadaş olmuştu. Ve Mingi de herkesi kandırmıştı; onun artık 'sert' bir sporcu değil korkak bir kedi olduğunu öğrenmişti.
Hiçbiri bir şey demeye cesaret edemese de Wooyoung ve San'ın arasında bir şeyler olduğunu kabul etmişlerdi. Gerçi onlara karşı çıkacak herhangi bir şey söylerlerse Wooyoung'un onları uykularında öldürebileceğini biliyorlardı.
İlk başta San aşırı derecede gergindi, öyle ki her bir kelimesinde kekeliyordu. Ama Wooyoung onu arkadaşlarının yanına götürdüğünde Mingi'nin ilk yaptığı şey Hyunjin'e bir miktar para uzatmaktı.
Ve Minho da ona hafifçe gülümsemişti. Seonghwa her zamanki gibi ilgisiz duruyordu ama ters ters bakmamış ya da San'a çelme takmaya çalışmamıştı.
San'ın öğrendiği diğer bir şeyse Wooyoung arkadaşlarına cinsel kimliğini açıklamamıştı. Ki bunu ironik buluyordu çünkü Mingi ve Minho 'gizli' de olsa erkeklerden hoşlanıyorlardı. San, içlerinden herhangi birisinin, hepsinin aynı sırra sahip olduklarını bilip bilmediği merak etti.
Ya da ağızlarından düşmeyen homofobik sözlerinin saçma olup hatta teknik olarak o sözleri kendilerine söyledikleri için incinip incinmediklerini de merak etti. Gerçi Hyunjin'in Minho'ya vurduktan sonra gidip Jisung'u becermesini söyledikten sonra o sözler de biraz azalmıştı.
Ve sonra San kahkaha atmıştı –işte o anda arkadaşlıkları başlamıştı. Hyunjin hiç de homofobik değildi ve gerçekten San'a çok iyi davranıyordu öyle ki daha çok gülümsedikçe Yeosang'ı ve Felix'i daha az özlemesine neden oluyordu.
Her şey iyi gidiyordu. Farklı ama iyi.
Fakat San'ın mutluluğu kısa sürmek için kararlıydı.
Hatta üzgün olduğunu unutacak kadar mutluyken o anın tadını çıkartmak onun için çok geçti çünkü bir telefon tüm mutluluğunu alıp götürmüştü.
Annesi arayıp, onunla ve üvey babasıyla bir akşam yemeği için sevgilisini getirmesini istemişti. Kendi kararlarını verecek kadar büyüdüğünü göstermek için yalandan uydurduğu sevgilisini.
Telefon konuşması San'ı alt üst etmişti çünkü annesi çok sakin konuşurken babasının da açık görüşlü olmaya karar verdiğini söylemişti. San, babasının söylediklerine inanmak için hazır değildi. Eğer babası Wooyoungla ikisini başka bir ülkeye terapi için postalarsa şaşırmazdı.
Ayrıca bu konuyu Wooyoung'a açma sorunu da vardı. Çocuk muhafazakar üvey babası hakkında hiçbir şey bilmiyor, hatta kısa bir süre önce San'a yaptığı şeyleri bile bilmiyordu.
Ve Jongho'nun konuyu her zamanki gibi yedikleri bir öğle yemeği sırasında açması San'ın sinirlerini bozmuştu çünkü bu Jongho'yu ilgilendirmiyordu ve bu konu hakkında gerçekten konuşmak istemiyordu.
"Geçen gün annemle konuştuğunu duydum," diye başladı Jongho kaşlarını kaldırarak.
San'ın gözleri korkuyla etrafına bakarken Hyunjin'in üzerindeki bakışlarından bir şeyler sezdiğini anlamıştı. "Öyle mi?"
"Öyle." Jongho öksürdü ve onlara ilgiyle bakan gözlere teker teker baktı. "Bir erkek arkadaşın olduğunu söylememiştin."
Pislik herif. Bilmediği şeyse sevgilisi olarak bahsettiği kişi yanında oturuyordu ve pek de mutlu görünmüyordu. Wooyoung, elindeki cipsi yavaşça ısırırken çıkardığı çıtırtı sesi aralarındaki gergin havada yankılandı.
"Ne duyduğunu bilmiyorum Jongho ama-" diye açıklamaya çalıştı ama aptal kardeşi konuyu sürdürmeye devam etti.
"Annem babamı ikna etmek için neler söyledi kim bilir." San'ın bir zamanlar mutluluğun doldurduğu midesinde şu an panik dalgaları kaplıyordu.
"Kapa çeneni Jongho." Dişlerini gıcırdatırken sertçe çatalı kavradı. Üvey kardeşi cahil babasının bir başka kurbanıydı. Kendisi adamın ne kadar geri kafalı olduğunu biliyordu ama kardeşinin hiçbir fikri yoktu.
"Neden? Muhabbet ediyoruz işte. Ayrıca erkek arkadaşının kim olduğunu bilmek istiyorum." San Wooyoung'un gerildiğine yemin edebilirdi, o an sandalyesinden kalkıp gidecekmiş gibi duruyordu.
"Erkek arkadaşım falan yok..." diye geçiştirmeye çalıştı San.
"Emin misin?" Mingi ona göz kırparken Seonghwa ve Minho birbirlerine boş boş bakıyorlardı.
"Peki ya..." Jongho sırıtmadan önce birkaç saniye düşündü. "Chae Hyungwon'a ne demeli? Birkaç gün önce ikinizi birlikte gördüm. Onun da gey olduğunu biliyorum-"
Wooyoung ayaklandı ve tabağını yavaşça ittirirken çıkan kulak tırmalayıcı sürtünme sesi tüm grubun yüzünü buruşturmasına neden oldu. "Hyungwon saygısız göt herifin teki," dedi düz bir ifadeyle. Karşı çıkmaları için hepsinin yüzüne ters ters bakıyordu.
"Senden pek de farklı değil aslında." Jongho kahkaha attı.
San çatalını masaya koydu. Titreyen ellerini yumruk haline getirdi. "Aslında, oldukça farklı. Wooyoung, birisini kör kütük sarhoş hale getirip çaresiz birinden yararlanmaya çalışır mıydı? Wooyoung savunmasız birinin hayır deyişlerini duymazdan gelip ona bok gibi davranır mıydı? Hiç sanmıyorum."
Masa sessizleşirken San Wooyoung'un onu rahatlatmak için elini bacağına koyup ona gözlerindeki anlamlı bir ifadeyle baktığının fakındaydı.
"Siktir," dedi Hyunjin sessizce. Minho bile bir şey söyleyememişti. Jongho'nun şaşkın ifadesi öfkeye dönüştü ve ardından oturduğu yerden kalkıp giderken kollarını yukarı doğru sıyırdı. Eğlenen yüz ifadesi tamamen kaybolmuştu.
"Teşekkürler," diye mırıldandı Wooyoung. "Bunu yapmak zorunda değildin."
"Herkes senin hakkında olumsuz şeyler düşünüyordu. Sadece o düşünceleri biraz değiştirmek istedim," dedi homurdanarak ve sandalyesine çöktü. "Ayrıca hepsi de senin hakkında yanılıyorlar," diye ekledi.
"Öyle mi?" Wooyoung bir kaşını kaldırırken çenesini yumruk yaptığı elinin üzerine koydu. Muhabbet ikisi hakkında devam ederken başka işlerle uğraşan insanların arasında sadece ikisi konuşuyordu.
"Evet." San dudaklarını büktü. "Tatlı birisin. Ve kıskanç. Ayrıca önemsiyorsun da, pek fazla göstermeyi sevmesen de."
Wooyoung gülümserken dile dökemediği hislerini bilmesini istermişçesine hafifçe bacağını sıktırdı. Bu San'ı biraz üzüyordu çünkü muhtemelen onu her türlü kabul edecek olan insanların yanında gerçek duygularını gösteremiyordu.
"Şey, sana bir şey sormam lazım," diye başladı sözüne San, dişleri alt dudağını eziyordu resmen. "Bizim henüz şey... Yani senin istemediğini... off acaba diyorum ailemle biraz zaman geçirmek için akşam yemeğine gelmek ister miydin?"
"Erkek arkadaşın olarak mı?" Vay, tam isabet. San'ın yanaklarına sıcaklık bastı.
"Şey... eğer istemezsen... ö-öyleymiş gibi davranabiliriz," diye kekeleyerek konuşurken sessizce konuştuğu için öne doğru eğildi.
"Neden senin erkek arkadaşınmışım gibi davranmak isteyeyim ki?" San'ın o an kalbi tekledi.
"Senden hoşlandığımı unutma aptal. Öyle davranmamıza gerek yok." Wooyoung kahkaha attı. "Zaten erkek arkadaşım değil misin?"
"A-ama bana hiç sormadın! Benim erkek arkadaşım olduğunu bilmiyordum!"
Söyledikleri Wooyoung'u kahkahaya boğdu. Bal gibi sesi San'ın kulaklarını doldururken kalbi sıkıştı. "Sormam mı gerekiyordu?"
"Evet! Siktir Jung. Bu önemli bir konu. Şu an çok kızgınım sana!" San öfkeli görünmeye çalışıyordu.
"Önemli bir mesele olduğu fark etmedim! O gün kafede yeteri kadar belli ettiğimi düşünmüştüm!" diyerek kahkaha atarken gözleri içtenlikle parlıyordu.
"Bu kadar komik olan ne çocuklar?" diye sordu Mingi, ikisi de şaşkınlıkla ona bakarken diğerlerinin de orada olduklarını unutmuşlardı.
"Hi-hiçbir şey!" diye ikisi de aynı anda cevap verince Hyunjin San'a manalı bir bakış attı.
Günün geri kalanı boyunca San sessiz ve Wooyoung onu kabul ettiği için mutluydu ama onu üvey babası için nasıl hazırlayacağını bilmiyordu.
Hyunjin onun bu sessizliğini fark etmişti. Dersin bittiği haberini veren son zil çaldığında Hyunjin hiçbir şey demeden San'ın yanına gitti ve Hyunjin'in odasına doğru birlikte yürüdüler.
San derin bir iç çekerek kendisini Hyunjin'in rahat yatağına bıraktı. Yüzünü yastığa gömerken Hyunjin kapıyı yavaşça kapattı ve yatağın kenarına bir ebeveyn edasıyla oturdu.
"Konuşmak ister misin?" diye sordu yumuşacık ses tonuyla, vücut dilinden sabırlı olduğu belli oluyordu.
"Şöyle ki," diye başladı San konuşmasına ve başını yastıktan kaldırırken tüm olanlar zihnine hücum etti.
"Bir çocuktan hoşlanıyorum. Aslında ondan gerçekten çok hoşlanıyorum ve onun da benden hoşlandığına oldukça eminim. Her şey çok güzel ilerliyor fakat artık olduğu kişiyi inkar etmemesine rağmen açıklamaktan korkuyor. Arkadaşlarının onu kabul etmeyeceğinden korkuyor. Çünkü insanlar onu yargılayacak. Toplumun tepkisinden korktuğu için olduğu kişiyi saklamak zorunda kalması iğrenç bir şey." San tekrar derin bir iç çekti. Hyunjin onu başıyla onaylarken yüzündeki o üzgün ifadeyi fark etti.
"Ama hepsinin bu olduğundan emin değilim," diye devam etti San. "Yalnızca kimliğini açıklamaktan mı korkuyor yoksa insanların benimle olduğunu bilmesini mi istemiyor? Benimle olmak utandırıcı bir şey falan mı? Onu anlamak çok zor."
"Adını söyle bana," dedi Hyunjin bir kolunu ona güven verircesine omzuna dolayarak.
"Wooyoung olduğunu biliyorum. Ve problemin sen olduğunu da düşünmüyorum. O çocuğun kimsenin fark etmediğini düşündüğü zamanlarda sana olan bakışlarını gördüm. Ayrıca Wooyoung'un diğer insanların ne düşündüğünü çok fazla önemsediğini de biliyorum. Aşırı özgüvensiz biri."
San başını Hyunjin'in omzuna yaslayarak dalgınca parmaklarıyla oynadı. "Şey, üvey babam benim... durumumla pek mutlu değil."
"O-" San Hyunjin'e her şeyi anlattığında ağlamaya başladı. Hepsini dile getiresiye kadar bu durumun onu bu kadar çok etkilediğini ya da bu kadar çok korkutucu olduğunu fark etmemişti.
"Ah, San," diyebildi Hyunjin sadece. Tek yapabildiği San'ın omzunda ağlamasına izin vermekti. "Sen bunu hak etmiyorsun."
Biraz sakinleştikten sonra burnunu çekerek gözlerini sildi. "Annemle babam o zaman var diye yalan söylediğim erkek arkadaşımla tanışmayı kabul etmiş. Şimdi gerçekten erkek arkadaşım olsa da ona bunları nasıl anlatacağımı bilmiyorum."
"Üvey babanın ona yapabileceği şeylerden korkuyorsun. İkinize de yapabileceği şeylerden. Anlayabiliyorum San. Ama annene güven. Kendi oğlunun acı çekmesiyle sonuçlanabilecek bir şeyi kabul etmezdi," diye açıkladı Hyunjin ve gözlerinin önüne gelen siyah saçlarını üfledi.
Kabul etmezdi değil mi? "Sanırım," diye yanıtladı San ama hala emin değildi.
"Eğer istemiyorsan Wooyoung'a her şeyi anlatmak zorunda değilsin. Biraz zaman tanı kendine." San başıyla onaylarken gözlerinden süzülen yaşlar yüzünden aşağıya akıyor ve tişörtünü ıslatıyordu.
"Hepsi geçecek," diye sakinleştirmeye çalış Hyunjin San'ı kucağına çekerek. "Her şey yoluna girecek."
Birbirlerine sarılırlarken San birçok sebepten dolayı ağladı. Onlardan biri de yanında olan bir arkadaşının hissettirdiği o güzel hisleri unutmasıydı.
________________________________________
Sonunda official couple oldular 🥳
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro