Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 13




San Wooyoung

Wooyoung uyandığında kollarını etrafına sardığı uyuyan çocuğa bakarken dün geceki yaşananlar zihninde hala capcanlıydı.

Wooyoung çok uzun zaman önce kesinlikle düz olmadığını fark etmişti ama yine de birkaç nedenden dolayı bir erkek için hissettiği duygular onun canını sıkıyordu.

Dün, Hyungwon'un San'a karşı olan hareketleri yüzünden hissettiği o kıskançlık dalgası onu hem şaşırtmış hem de korkutmuştu. Pembe saçlı çocuktan intikam alma dürtüsüyle yanıp tutuşunca Hyungwon'un sinirleneceğini bildiği için Wonho'yu çağırmıştı.

Dana mantıklı düşünemeden, aniden Wonho'yu öpmüştü ama Wonho'dan hoşlandığı için değil erkeklerden hoşlanıyor mu diye denemek içindi. Wonho'nun aklı çok karışmıştı ama Hyungwon'un onu takmadığını düşününce o da ona karşılık vermişti. Sonuçta Hyungwon ve Wonho gerçek bir ilişki içinde olmadığı için Wooyoung yaptığından suçluluk duymamıştı.

Ama Wooyoung Wonho'yu öpmekten hoşlanmadığını ancak tiksinmediği de fark edince, olay daha da ileriye gitmeden Wonho'yu olabildiğince hızlı bir şekilde odasından kovmuştu.

Ve San da tam sırada gelmişti işte.

San. Wooyoung'un cinsellik krizine neden olan, işin içinde seks olmasa bile onu bu şekilde hissettirebilen tek kişi. Birçok kişi için bu hisler önemsiz olabilirdi ama bu Wooyoung'un suçu değildi; kendisi sürekli tatmin edilme ihtiyaçları olan azgın bir gençti.

Şaşırtıcı bir şekilde dün gece o ihtiyaçların çoğu giderilmişti hem de San tarafından. Ve bu Wooyoung'un tüm dengesini alt üst ediyordu; duygularını şaşırtıyor ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu karıştırıyordu.

San'a bakarken dün geceki istekli hallerini hatırlayınca gülümsememek için kendisiyle savaştı.

"Bana baktığını hissedebiliyorum," diye boğuk bir ses geldi San'dan, gözleri hala kapalıydı.

"Üzgünüm," diye özür diledi Wooyoung dalga geçerek. "Sadece karşı konulmaz birisin."

"Haha, çok komik." San esnedi, yeni uyanmış sesi Wooyoung'un midesinde zevk düğümü oluşturuyordu.

"Git soğuk bir duş al," diye azarladı San ve Wooyoung'dan uzaklaşırken başını tekrar yastığa gömdü.

Wooyoung banyoya ilerledi, hızlı hareketlerle soyundu ve San'ın dudaklarının çenesindeyken hissettirdiklerini düşünmemeye çalıştı.

Yatağında yatan San'la ilgili çok ateşli düşüncelerle çok sıcak bir duş aldı, ama tabii ki San'a söylemeyecekti bunu.

Fakat maalesef kıyafetlerini odasında unutmuştu ve mecburen, seksi bir şekilde su damlaları boynundan karnına doğru süzülürken havlusuna sarınarak buharlı banyodan çıkmıştı.

San başını yastıktan kaldırdı, Wooyoung'un çıplak fiziğine bakarken gözle görülür bir şekilde yutkundu. Yanakları kızarınca Wooyoung sırıttı ve saçlarını sağa sola sallayarak su damlarının etrafa sıçramasına neden olunca lila rengi saçları alnına yapıştı.

Kıyafetlerini alırken gizlice yataktaki çocuğa baktı ve San ona bakarken yakalandığı için gözlerini utançla başka tarafa çevirimce Wooyoung içinden zafer çığlıkları attı.

Üzerini giyinmek için girdiği banyodan çıktıktan sonra yatağa, San'ın yanına oturdu ve kendini beğenmiş bir şekilde sırıttı.

"Ne var?" diye sordu San ona sert bir şekilde, elleriyle oynarken Wooyoung onun gergin olduğunu düşündü.

"Hiç, sana bakıyorum."

San kendi kendine iç çekerken bakışlarını tekrar Wooyoung'dan kaçırdı. "Hala düz olduğunu düşünüyor musun?" San aniden konuyu değiştirse de Wooyoung hazırlıksız yakalanmamıştı; eninde sonunda bu soruyu bekliyordu zaten.

"Hayır, sanırım değilim," diye yanıtladı düşünceli bir şekilde dudaklarını bükerek. "Ama kendime gey de diyemem. Ya da hatta bi de diyemem."

San yavaşça başını sallayarak onayladı, Wooyoung'un konuşmaya devam etmesini beklerken hiçbir şey söylemedi. "Belki de sanseksüelimdir," diye dalga geçti ve San tekrar sinir olmuş bir şekilde iç çekti.

"Tabii sen de sanromantik olduğun sürece," dedi Wooyoung gülerek, San'ın çabasız tatlılığına dudağını ısırarak bakarken anında sustu.

Günün geri kalanında öpüşmelerinden asla konuşmasalar da aralarında cinsel çekim daha da güçlenmişti.

Olur da hissettiği endişe ve korku yüzünde San'ın olanlardan pişman olup ona tekrar her şeyi unutmasını söyleyecek diye Wooyoung konuyu gündeme getirmemeye çalışmıştı.

Özgüvensizlik duygusuna hiç alışkın değildi ama işte, o duygu kendisini hissettirmeye başlamıştı ve onu uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyordu.

Daha önceden kullandığı uyuşturucu ve sigaraya ya da özgürlük adını verdiği diğer şeyleri bırakacağına dair söz verse de, onların hissettirdiği duyguları özlemesine mani olamıyordu.

Aşırı yüklenip diğer çoğu şey gibi onu kontrol etmeye devam ederken çok fazla düşünmek istemiyordu.

Ve çok fazla hissetmek de istemiyordu, çünkü aşırıya kaçarsa diğer çoğu şey gibi hisleri de onu kontrol etmeye başlayabilirdi.

Belki de gerçek hislerini kabul etmek için hazır değildi. Ve sırf birisi uğruna, onu memnun etmek için tüm alışkanlıklarını bırakmaya kesinlikle hazır değildi.

Küçük bir parçası biraz ileriye gidip kendisi haricinde birisini önemseyebilir mi merak ediyordu. Ama o parçasını görmezden gelerek kendisini sigaranın verdiği rahatlığa bıraktı.

Maalesef Hyungwon da dudaklarının arasına kanser çubuğunu koyup sıkılmış bir şekilde dumanı üfleyerek ona katılmıştı.

"Şu San denen çocuk çok tatlıydı," dedi Hyungwon onu selamlamak yerine, belki de Wooyoung'un Sanla olan ilişkisini test ediyordu. Ama Wooyoung onu özellikle sinir etmek için hiçbir tepki vermemişti.

"Halka açık mı merak ediyorum," diye devam etti Hyungwon ve gittikçe Wooyoung'un sabrını taşırıp kışkırtıyordu.

"Maalesef satılık değil. Onu satın alamazsın," diye yanıtladı sertçe, hissettiği duyguları sözlerine yansıtmamaya çalışıyordu.

"Sanırım," diye onayladı Hyungwon ama yine de sözlerine devam etti. Wooyoung o anda istediği kadar daha önce hiç onun koca o ağzını yumruklamak istememişti. "Ama teknik olarak öyle bence. Yüz ifadesi azgınım diye çığlık atıyordu. Ve tanrım, o vücudu düşününce, muhtemelen bir oros-"

"Senin Wonho'yla birlikte olduğunu sanıyordum," diye sözünü kesti Wooyoung aniden, tırnaklarını balkonun tahtasına geçirirken elindeki damarlar belirginleşmişti.

"Evet, şey, dün onun başka biriyle olduğunu duydum." Wooyoung acı bir şekilde kahkaha attı ve sigarasından bir nefes daha çekti içine.

Wooyoung ona küçümseyerek bakarken gözlerini devirecekti neredeyse. "Muhtemelen öyledir. Senin çok sadık olduğunu gördüyse..."

"Siktir git dostum. Senin benim arkadaşım olman gerekiyor, onun değil," diye mırıldandı Hyungwon, Wonho'nun kimle olduğu konusunu es geçmişti.

" Bense 'arkadaşlarımın' diğer... arkadaşlarıma orospu demelerinden hoşlanmıyorum."

"Demek onu önemsiyorsun."

"Hayır, önemsemiyorum. Ama o öyle biri değil o yüzden yanlış ithamlarda bulunma. Ayrıca sen ve o beraber olamazsınız zaten. Senin birilerinin önünde domaldığın belli ve San'ın da altta olduğu kesin."

Hyungwon kızarırken, Wooyoung sönmüş sigarasını fırlatıp yanından geçip giderken sessiz kaldı.

Wooyoung teknik olarak San'ı korumak için ya da kıskanmak için bir hakkı olmadığını biliyordu. Henüz. Ama San bilmediği sürece sorun yoktu. Ona bir iyilik yapıyordu; kullandıkları anda öylece bir kenara atacaklarına inandığı kişilerden onu koruyordu.

Dürüst olmak gerekirse, ilgisi için ona gelen her kıza Wooyoung'un yaptığı şey de buydu aslında. Hatta lisedeyken Yugyeom'un deney ödevi için ona geldiğinde de aynısını yapmıştı. Wooyoung'un ilk ve son ilişkisi o olmuştu ama gittikçe cinsel kimliğini görmezden gelip ona bok gibi davrandığı düşünülürse ona bir ilişki bile diyemiyordu.

Ama artık farklıydı. San, Wooyoung'a bir şeyleri hissettiren ve kabul ettiren ilk kişiydi ve bu yüzden de bu sefer farklı olacaktı. Gerçekten farklı olmasını umuyordu.

•••

Günler geçiyor, Wooyoung her gece uyumasına yardım etmek için San'a sarılıyor ve gündüzleri de San ona ders vermeye devam ediyordu. Zorlu iş gittikçe daha da kolaylaşıyordu ve Wooyoung az da olsa ilerlediğini hissedebiliyordu. San bunu ona söyleyip ardından matematik sınavından B alınca Wooyoung neredeyse onu öpecekti ama kendisine engel olmuştu.

O gece yaşanan şey gittikçe daha da bulanıklaşıyor, belirsiz bir rüyaya dönüşüyordu.

Konuyu açmadığı her an olayın zihninin daha da derinliklerine inmesine neden oluyor ve o anın gerçekten yaşandığını hatırladığı tek an, kendi vücudunun yanındaki San'ın vücudunun sıcaklığıyla, günler önce aralarında paylaşılan hislerin hayaletiyle uyandığı anlardı.

Bay Lim'in sınıfına doğru yürürken Wooyoung, San da onun düşündüğü kadar düşünüyor mu ya da tıpkı kendisinde olduğu gibi o anı unuttu mu diye merak etti.

Kendisini Seonghwa'nın yanındaki sandalyeye bırakırken muhtemelen neden derse gelmekle zahmet ettiğini düşünen meraklı gözler onu takip etmişti. Bay Lim bile biraz şaşırmış gibiydi ama bu yeni hareketiyle biraz da memnun olmuş gibi görünüyordu.

"Matematik çok gereksiz," dedi yanındaki Minho yorgun bir şekilde inlerken ve ardından Seonghwa da onu onaylarcasına mırıldandı.

"Paran bittiğinde faturalarını hesaplarken de aynı şeyleri söyleyebilecek misin acaba!" diye bağırdı Bay Lim, belli ki kendisi o durumdaydı.

"Yani alınmayın Bay Lim ama dy/xy ve d2y/dx2 gibi parametrik denklemler hayatta nerede işime yarayacak?" diye sordu hocasına ve önündeki sorulara bakarak kaşlarını çattı.

"Olay ne zaman işine yarayıp yaramayacağı değil bilgiyi algılayabilmekte! Ve ayrıca senin diğerlerinden daha zeki olduğunu düşünülürse-" Adam aniden sustu ve ilerleyip sessiz kalarak sınıfa soruları çözmelerini söyledi.

"Eğer gereksiz olsaydı bize öğretmezlerdi," dedi San, nadiren konuştuğu için Wooyoung şaşırmıştı.

"Güzel dedin Diğer Choi!" Öğretmen kahkaha attı ve sınıf öğretmenin ona sesleniş şeklini duyunca küçük bir kahkaha tufanı oluştu. Görünüşe göre gerçekten kardeşi Jongho'nun gölgesinde kalıyordu ve bu Wooyoung'u üzüyordu.

"Kimse sana fikrini sormadı Diğer Choi," diye konuştu Minho tükürürcesine.

Ama San alınmış gibi görünmüyordu. "İkimiz de aynı özelliği paylaşırken bence benimle uğraşma. "

Minho'nun yüz ifadesi hafiften paniğe dönüştü ama anında havalı görünüşünü geri takındı. "Neyi kast ettiğini bilmiyorum."

"Bilmiyor musun?" San masum bir şekilde gülümsedi ve başını sevimli bir şekilde Minho'ya doğru salladı. "Belki de Jisung'a sormalısın, o bilir."

Hyunjin kahkaha atarak gülerken Minho verecek bir cevap bulmak için uğraştı. Wooyoung San'ın bu özgüvenli haliyle gurur duymadan edemedi.

"Hafta sonu bir parti var," dedi Minho, çaresizce muhabbeti devam ettirmek istiyordu. "Neden erkek arkadaşını da getirmiyorsun?" Sözler direkt San'ı hedef alırken Wooyoung elinde tuttuğu kalemi sıktı.

San'ın şaşkın yüzünü görünce Minho gözlerini devirdi. "Anneceğin ve babacığın işten eve dönüp aptal oğullarıyla uğraşmak istemediği için herkes senin birisiyle kampüste kaldığını biliyor..."

San gürültüyle sandalyesinden kalktı ve hiçbir şey demeden sınıftan çıktı. Gözlerini yaşlı ve ellerini titrerken gören Wooyoung da yavaşça sandalyesinden kalkarak sırasından kalkmaya hazırlanan Jongho'yu durdurdu.

"Aslında bu sınıf çok sıkıcı olmaya başladı. Ben... tuvalete gidiyorum," diye duyurdu Wooyoung ifadesizce ve sakin bir şekilde sınıfın kapısına doğru yürüdü.

Fakat sınıftan çıkar çıkmaz San'ın gittiği yöne doğru koşarak ilerledi çünkü San'ın Minho'nun o can yakıcı sözleriden etkilenmesinden nefret etmişti.

_______________________________________

Wooyoung sen yanıp kül olmuşsun 🙃

Selamlar 🖖🏻
Yine çevirisinden asla memnun kalmadığım bir bölüm... ama sizi bekletmemek için yayınlıyorum 😌

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro