Bölüm 02
San Wooyoung
Jongho'nun korkutucu parti vakti sonunda gelmişti. San, hiç tanımadığı insanların evine içkilerle geldiği için çoğunlukla ortalıkta görünmemeye çalışıyordu.
Jongho ona odasına girip asla çıkmamasını ima etmek için üst katı işaret ederken özür dilercesine ona gülümsedi. Ama San çıkmak zorundaydı çünkü susuzluktan boğazı öyle bir kurumuştu ki (çünkü iki saatten beri odasına kapanmıştı ki bu onun için çok dramatikti) parti daha henüz başlamadan bir şeyler içse kimsenin umurunda olmaz diye düşünmüştü.
Uyuyamadığı yatağından atladıktan sonra sendeleyerek kapıya doğru ilerledi, gidip gitmemek konusunda kararsızdı.
Ya Jongho'nun arkadaşları çoktan geldiyse?
Düşünmekten kafayı yiyecekken anksiyetesi kendisini belli etmeye başlamıştı. Mantıklı olan tarafı siktir et onları, diye düşününce kapıyı açtı ve merdivenlere doğru ilerledi.
Mutfaktan gelen sesleri ve kahkaha tufanlarını duyunca Jongho'nun arkadaşlarının geldiğini anladı ama onları umursamaz bir şekilde mutfağa girip, onları tamamen görmezden gelerek bir bardağa su doldurup ardından oradan ayrılmaya karar verdi.
Mutfağın taşlarına ilk adımını atar atmaz oda biraz sessizleşti, sanki bir makine aniden durmuş gibiydi. San gözlerini yerde, güzel, lekesiz mutfak taşlarında tuttu ve direkt buzdolabının kapağındaki su sebiline doğru ilerledi.
Bardak dolabına ayak parmaklarının ucuyla uzanarak bardak alırken bardakların çarpışmasıyla çıkan ses sessizliği doldurdu, öyle ki ses beyninde yankılanmıştı. Boğazını temizledi, gergin bir şekilde buzdolabının önünde dikilmiş bardak sinir edici bir şekilde yavaşça dolarken akan su sesine odaklandı.
Jongho'nun "San-" dediğini duydu ama tanımadığı başka biri tarafından sözü kesildi.
"O senin kardeşin mi?" Soru San'ın kısa bir süre onlara bakmasına neden oldu, muhabbetin ana konusu olmaya alışkın değildi.
Soruyu soran kişi kusursuz ve her zaman çekici görünebilen Jung Wooyoung'dan başkası değildi. Çocuk dudağını ısırdı, gözleri San'ın vücudunda tepeden tırnağa geziyordu, sanki daha sonra yumruklamak için vücudunun neresinin daha kolay olduğunu analiz edip zihnine kazımak istermiş gibiydi. (San genelde çoğu insanın ona bu yüzden baktığını fark etmişti.)
Üzerine çivilenmiş olan Wooyoung'un delici bakışlarından rahatsız bir şekilde yere baktı. Yine yerdeki mermer taşlarla ilgilenmeye başlamıştı.
"Evet, benim kardeşim," diye söylendi sıkılmış gibi. "Burada olmaması gereken sevgili kardeşim."
"Sevgili seksi kardeşin," dedi Wooyoung sessizce, muhtemelen San'ın duymasını istememişti.
Ama duymuştu.
San çok fena kızarmıştı, bardağının tamamen dolup soğuk suyun ayaklarına doğru aktığını fark edince sessizce küfür etti. Su sebiliyle beceriksizce uğraştıktan sonra bardak elinde mutfaktan ışık hızında çıkarken merdivenlerde suyun çoğu yere dökülmüştü. Wooyoung'un yumuşak kahkahası onu daha da sinirlendirirken çocuk gibi odasının kapısı çarptı ve bardağını koyduktan sonra yüz üstü yatağına attı kendisini.
Susuzluk yüzünden yaptığım şeylere bak, diye mırıldandı kendi kendine uyku arkadaşına Shiber'e sarılırken.
Daha doğrusu kucak arkadaşıydı çünkü San çok fazla uyumuyordu. Çok şiddetli uykusuzluk hastalığı vardı ve kucaklaşma her zaman işe yaramasa da Shiber'e sarılarak sadece iki saat uyuyabiliyordu.
Kendi kendine iç çekerken San yorgun gözlerini ovalayarak oturur pozisyona geçti ve kot pantolonun cebinden telefonunu çıkarmaya çalıştı. Yeosang'ın adını göresiye kadar rehberi kaydırdı ve arama tuşuna bastı.
Eğer yapacak daha iyi bir işi yoksa en yakın arkadaşlarından biriyle konuşabilirdi.
San Wooyoung
Gece, Jongho'nun tatlı kardeşi mutfaktan harika bir şekilde tökezleyerek çıktıktan kısa bir süre sonra başlamıştı.
İnsanlar gruplar halinde gelmişti ve her biri daha fazla içki getirmişti. Wooyoung duvarın kenarında birkaç arkadaşı olan Hyunjin, Minho ve Seonghwa'yla birlikte oturmuş içkileri ellerinde kahkaha atıyorlardı.
Onların yaşındaki bir başka çocuk onlara yaklaşınca Hyunjin gülümsedi ve heyecanlı bir şekilde el salladı. "Jisung!"
"Hyunjin, selam," dedi sincaba benzeyen çocuk hafifçe sırıtarak.
"Wooyoung, Seonghwa bu Han Jisung. Hyunjin ve benimle aynı lisedeydi." Wooyoung onaylarcasına başını salladı, Seonghwa ise başka biriyle tanışmak için ayrılmadan önce elini sallarken kendisi yeni biriyle tanışmak için pek oralı olmamıştı.
Minho sanki transa girmiş gibi orada öyle dikiliyordu: gözleri bir mıknatıs gibi Han Jisung'un üzerine yapışmıştı. "Ji-jisung-"
"Lee Know! Selam dostum, uzun zaman oldu," diye gülümsedi Jisung Minho'nun göğsüne hafifçe yumruk atarak.
"Ben Minho'yla takılacağım." Hafifçe gülümserken gözlerini ilk defa Jisung'tan çekti.
"Pekalaaa, ben de şimdi gidiyorum," diye duyurdu Wooyoung, garip ortamdan dolayı rahatsız hissetmişti. Üçlünün yanından ayrılırken hiçbiri ona bakmamıştı bile.
Mutluluk hormonuyla birlikte alkolün karışımından hissettiği çılgın hisle uğultunun içinde sıkılıp, tanıdığı kişilerden oluşan grubun yanına gidesiye kadar yabancıların içinde bir süre dans etti.
"Jung Wooyoung." Siyah, kısa ve dar elbise içindeki olağanüstü çekici bir kız ona doğru yaklaştı, yolunu kesti ve dudağını ısırırken bacaklarını seksi bir şekilde hareket ettirdi. Ya da en azından seksi olmaya çalışıyordu ama gerçekten hiç işe yaramıyordu.
"Selam güzellik," derken sırıttı ve içkisinden büyük bir yudum aldı. "Adın ne?"
"Chungha," dedi kıkırdayarak, koyu renk saçını manikürlü parmağına doladı.
Kız çok tatlıydı ama Wooyoung neden hiçbir şey hissetmediğini bilmiyordu. Biraz daha içkinin ona yardımcı olacağını düşündü ve Chungha'dan bir süreliğine izin istedi.
On bardaktan sonra, artık kendi ayaklarına takılıyor, dans edenlere sırıtıyor ve gömleğini beceriksizce çıkarmaya çalışıyordu. O içkilerin içinde başka bir şey olmalıydı çünkü genelde içkiye dayanıklı olurdu.
"CHUNGHA!" diye bağırdı, kız da en az onun kadar sarhoştu ve hiç de kibar olmayan bir şekilde Wooyoung'a kıkırdadı.
"Çok ateşlisin." Dudaklarını büzdü ve kızı öpmeye başlarken saçlarını okşadı.
Daha fazla şeyler hissetmesi gerekiyordu, o sarhoş halinde bile bunu biliyordu ama gerçekten bunun için, kız için hiç de istekli değildi. Kız onu öpmeye, ona dokunmaya devam etti ama yine de sıkılmıştı. Müzik, ışıklar, dans edenler uğultunun içinde kayboldu, kız görünmez hale geldi ve kız dudağına asılırken gözlerini devirmesine mani olamadı.
Bunu istemiyordu.
Kız onu banyoya doğru sürükledi, hem gülüyor hem de ikisini birden hızlıca soyuyordu.
Bu doğru hissettirmiyordu. Sen Jung Wooyoung'sun bitir şu işi.
Kızın dudakları üzerinde geziniyordu. Deniyordu, deniyordu, lanet olsun ki uğraşıyordu ama hiçbir şey yoktu.
Neden bunu yapıyorsun?
Kıza gülümsedi, ona dokunurken öpüşmesine karşılık veriyordu.
İddiayı kaybetmek istiyorsun.
Üstünde bir tek gömleği kalmıştı, kız çıplaktı, onu tekrar öptü ve hazır olmasını söyledi.
Kapa çeneni, kaybetmek istemiyorum.
Nefesini verdi, kendi bedenini kızdan ayırdı ve pantolonunu yukarı çekti.
"Nereye gidiyorsun?" diye mırıldandı kız, sarhoş bir şekilde gülümsüyordu.
Onu görmezden geldi, kırışmış elbisenin ve sutyenin üzerinden atladı. Ardından sutyeni yerden aldı ve kıza fırlattı.
Terli bedenlerin oluşturduğu çılgın kalabalığın ve kulaklarında inleyen müziğin içinden yolunu bulabildi ve koridor boyunca sendeleyerek ilerledi. Sadece sessiz bir yer istiyordu.
Kulakları hafif bir uğultuyla doldu, yalnızca bacaklarının altındaki merdivenleri tırmandığının farkındaydı. Nereye gittiğini bilmiyordu ama bir şekilde bir kapının önünde buldu kendisini.
Sessiz olduğu sürece sorun yoktu.
Wooyoung kapıyı açtı, kapı çerçevesine yaslandı ve derince bir nefes verdi. Elini yüzüne koydu, içkinin içindeki şeyin etkisi hafiften geçiyordu. Odanın içine girdi ve-
"Şey, selam?"
________________________________________
İlk bölümleri daha önceden çevirdiğim için bir an önce hepsini yayınlamak istiyorum 😬
Bu arada fark ettimiz mi stray kids beylerimizin arasında da olaylar var🤩 Stray kids'i çok seviyorum ama fandomunda değilim ve shipleri hakkında da pek bir fikrim yok. Stayler varsa eğer çok shiplenen kimler sizden öğrenebilirim hehe 🙃
Ayrıca henüz ilk bölümler ama hikayeyle ilgili düşünceleriniz neler? 🌸
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro