Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 33




Wooyoung San

Sonunda gece olup odalara dönme vakti geldiğinde San kendisini hiç hazır hissetmiyordu.

Hyungwon ile yüze yüze gelmekten korkuyor, onu o işkenceye maruz bırakan o kişiyle konuşmak bile istemiyordu.

Aslında kendisinden utanıyor ve pembe saçlı çocuğun karşısında son derece güçsüz kalmaktan, onu kurtaracak kimsenin olmaması düşüncesiyle dolup taşarken bacaklarının bir jöle gibi titremesinden nefret ediyordu

Neyse ki bu sefer birisi vardı. San artık yalnız değildi.

Ve gerektiğinde güvende olduğundan emin olmak için Wooyoung'un ne kadar ileri gidebileceğini biliyordu.

Bir parçası gururla ve ona karşı gösterdiği değerle dolup taşarken diğer parçası Wooyoung'un bu kadar koruyucu olmamasını diliyordu. Kendisi yüzünden Wooyoung'un tekrar incinmesini istemiyordu.

Onlara ayrılmış odanın önüne geldiklerinde San sevgilisinin koluna sarılmış, eğer Hyungwon kışkırtırsa onu geri çekmek için hazırlamıştı kendisini.

Aşırı gergin ortamın nedeni olan Hyungwon çoktan orada, beyaz kapının önüne rahatça yaslanarak girişi engellerken anahtarını ince, uzun parmağında sallıyordu.

Wooyoung'un yanında başını hafifçe çevirdikten sonra derin bir nefes aldığını hissetti ve yüzüne kaya gibi sert bir ifadenin yerleştiğini gördü.

Hyungwon ikisine bakmakla uğraşmazken Wooyoung duygusuz, soğuk ve sert bakışlarıyla ona bakıyordu.

O anın bitmesinden başka bir şey istemezken San ağır sessizliği daha fazla kaldıramamıştı.

"Birazdan eler olacağı açıkça belli," diye başladı sözlerine aceleyle. İki erkeği de kendine getirirken yanındaki sevgilisi ona endişeli gözlerle baktı.

"Ben," dedi kendisini göstererek, içinde ne kadar cesaret varsa kekelememek için hepsini kullanıyordu. "Seninle aynı odada olmak istemiyorum."

Hyungwon gözlerini devirerek olduğu yerde dikildi ve San'a sanki, 'Yani? Ne yapabilirsin ki?' dermiş gibi baktı.

"Aslında seni görmek bile istemiyorum. Eğer olay çıkmasını istemiyorsan o uzun bacaklarını kullanarak başka yere gitmeni öneriyorum," derken gözlerini asla ondan ayırmıyordu.

"Cesaretin varsa gönder beni." Hyungwon kahkaha atarken parmağındaki anahtarı bir kez daha gevşek bir şekilde salladı. "Tek istediğim başladığımız şeyi bitirmek bebeğim. Senin de istediğini biliyorum. Görebiliyorum. O kadar çaresizsin ki... aslında biraz üzücü. Ama heyecan verici de."

"Yeter," dedi Wooyoung resmen tükürerek ve kolunu San'dan çekerek Hyungwon'un yakasından tuttu ve duvara yapıştırdı.

Hyungwon nefes almaya çalışırken beklemediği atak karşısında şaşırarak Wooyoung'un kaskatı ellerini tutmaya çalıştı.

"Çeneni kapatıyorsun," dedi korkunç derecede sakin sesiyle. "Ve sevgilimi yalnız bırakıyorsun."

Hyungwon cevap veremeden önce (gerçi zaten Wooyoung onu boğduğu için her türlü cevap veremeyecekti) siyah saçları alnından geriye doğru taranmış, kısa boylu, San'ın tanımadığı başka bir çocuk çıkageldi.

"Kötü zamanlama sanırım?" dedi çocuk önündeki manzarayı izlerken. "Ben Seo Changbin. Burası benim odam galiba?"

San ona özür dilercesine gülümserken gözlerini önündeki çocuktan çekemeyen sevgilisine müdahale edememişti.

"Artık değil. Benim odamda kalabilirsin Changbin. Dört numaralı oda," dedi Wooyoung sertçe ve başıyla koridorun ilerisini işaret etti. "Soru sormak yok."

"Pekala," diyerek tereddütle cevap verdi yeni gelen Changbin ve direkt gösterilen tarafa doğru adımlamaya başladı. "Shin Hoseok ve Lee Felix'in olduğu o da mı? Güzel."

Changbin kendi kendisine konuşurken hızla olay yerinden ayrıldı.

"Peki beni burada istemiyorsanız ben nereye gideceğim o zaman?" diye sordu Hyungwon zorla, neredeyse moraran yüzünü panik kaplamıştı.

"Eminim bir yolunu bulursun," dedi Wooyoung alayla ve çocuğu oracıkta öldürmemek için ellerini serbest bıraktı.

Hyungwon oksijen için çığlık atan ciğerlerini havayla doldururken korkuyla kapıdan uzaklaştı.

"Sikimde değilsin Hyungwon. İstersen git sahilde uyu. Ama dediklerimi tekrar ettirme bana," diyerek sözlerine devam etti Wooyoung, sesi korkunç derecede buz gibiydi.

"Sen delirmişsin dostum." Hyungwon hızla başını sallarken gergin bir şekilde kahkaha attı.

"Hayır. Ama seninle bir zamanlar arkadaş olduğumu bilmek midemi bulandırıyor." Wooyoung'un sesindeki hayal kırıklığı anlaşılabiliyordu. Wooyoung yavaşça Hyungwon'a doğru adımladı ve hafifçe gülümseyerek ona baktı. "O parti gecesinde sana dediğim şeyi hatırlıyor musun?"

Hyungwon korkuyla başını sallayarak onaylarken Wooyoung ona doğru tekrar adım atınca geriledi. "Tekrar hatırlatacağım ama."

Tek bir kelime edemeyen San, Wooyoung'un Hyungwon'a doğru yaklaşıp sanki onu öpecekmiş eğilip kapana kıstırmasını izlerken ceketinden tutup onu kendisine çekince Wooyoung sadece kulağına doğru fısıldayabildi. "Seni öldürürüm."

Wooyoung sertçe ittirerek onu serbest bıraktı ve öfkeyle diliyle yanağının içiyle oynarken Hyungwon'un uzaklaşmasını izledi.

"Sanırım mesajı anladı," diyebildi San sessizce, Wooyoung'un o sert halinden dolayı şaşkınlık içindeydi.

"Anlasa iyi eder," diye cevapladı Wooyoung ve ardından ellerini San'ın beline dolayarak alnını boynunun kıvrımına dayadı.

San da kollarını Wooyoung'un boynuna dolarken gözleri hilal şeklini aldı.

"Muhtemelen beni bir daha rahatsız etmez," diye fısıldadı San. Sevgilisinin dokunuşunun altında erimeye başlamıştı bile.

"Eğer ederse..." dedi Wooyoung tekrar öfkeyle ve San'ın gözlerine bakmak için başını kaldırdı ama San bir parmağını nazikçe dudaklarına bastırarak onu susturdu.

"Biliyorum, onu öldürürsün," diyerek cümlesini tamamladı hafifçe gülümseyerek. Ardından Hyungwon'un boğulduğu sırada elinden yere düşürdüğü anahtarı almak için eğildi.

Mutlu bir halde kapıyı açtı ve Wooyoung hemen arkasından odaya girdikten sonra anahtarı alarak tekrar kapıyı kilitledi.

Odaya girdiklerinde köşede küçük bir tekli yatak, biraz ortada çift kişilik yatak, beyaz çarşaflar, dümdüz ütülenip katlanmış örtüler ve pürüzsüz yatağın üzerine dikkatle yerleştirilmiş yastıklar göze çarptı.

İki sevgili kısa süre birbirlerine bakarken ikisinin de bir saniye sonra olacak şeyle ilgili hiçbir şüpheleri yoktu.

Nerede uyuyacaklarını tartışmaya bile gerek duymadan eşyalarını sertçe gri halının üzerine bıraktılar ve biri diğerine sırıtarak bakınca diğeri hafifçe kızardı.

Wooyoung hızla San'ın bacaklarını kavrayarak çift kişilik yatağa doğru ilerledi ve nazik ama sert bir şekilde örtülerin üzerine ittirince bir anlığına San'ın göğsündeki hava boşaldı.

Sırt üstü yatarken Wooyoung üzerine doğru çıktı. San'ı yatağa daha da bastırırken dudakları önce çenesine oradan kulağına doğru ilerledi.

"'Sonra' şimdi olabilir mi?" diye sordu sessizce. Sesindeki etki öyle yoğundu ki San'ın bedenini titretmişti.

"Tamamen seninim," diye cevapladı San basitçe ve ellerini Woyooung'un ensesinde kenetlerken başını hafifçe kaldırarak dudaklarını alay edercesine Wooyoung'un dudaklarına sürttü.

"İhtiyacım olan tek şey bunu duymaktı."

Wooyoung sırıtırken bir elini San'ın bol tişörtünün içinden beline yerleştirerek sıcak parmakları soğuk bedenini sertçe kavradı.

San sabırsızca onu kendisine çekerek düzgünce öpmek için dudaklarını birleştirdi, bir yanda da parmakları Wooyoung'un saçlarına doğru ilerliyordu.

Aralarındaki bağlantıyı derinleştirmek için başını hafifçe yana çevirirken dudakları birbirleriyle kusursuz bir ritim içinde hareket ediyor, sanki camdan yapılmış gibi Wooyoung'un çıplak tenini nazikçe okşaması içini gıdıklıyordu.

Büyük bir arzuyla daha yavaş öperken San, Wooyoung'un saç tutamlarını kavradı ve daha da derinlerine girmek için izin isterken Wooyoung hafifçe bir iniltiyle ona izin verdi.

Dilini ritmik bir şekilde Wooyoung'un ağzına doğru ittirince öpüşmenin kontrolünü elinde tutmak için sertçe kendi diline doğru bastıran Wooyoung'un diliyle karşılaştı.

San anında teslim olurken Wooyoung'un onu işgal etmesine, büyük bir istekle kalçasını ona doğru bastırmasına izin verdi.

Dudaklarını ayırmadan Wooyoung tişörtünü tuttu ve gereksiz kıyafeti çıkarırken ellerini San'ın pürüzsüz teninin üzerinde gezdirdi.

San nefes almak için dudaklarını ayırdı. O sırada Wooyoung'un elleri çıplak gövdesinde dolaşırken başını geriye doğru bastırdı.

Dudağının kenarını, ardından kulağının öpüldüğünü hissetti. Dudakları çenesine doğru inerken boynunu sertçe öptü ve Adem elmasının etrafında dilini gezdirdi.

San yoğun bir hisle inlerken kollarını Wooyoung'un sırtına doladı ve tırnaklarını derisine bastırdı.

Wooyoung hissettiği dokunuşla iyice nefes nefese kalırken dizleriyle yatağa çıkararak sevgilisini de kendisiyle beraber çekti ve sertçe öpmek için iki eliyle yüzünü kavradı.

San, Wooyoung'a tişörtünü çıkarması için yardım etti ve artık çıplak gövdeleri birbirine değerken dudakları birlikte hareket etmeye devam ediyordu.

İkisi de yatakta dönerken San Wooyoung'u yastıklara bastırdı. Yüzüne düşen siyah saçlarını çekti ve eğilerek sevgilisinin bal rengi kusursuz tenine, köprücükkemiğinin üzerine izler bırakmaya başlayınca zevkle çıkan iniltileri duydu.

Göğsüne öpücükler kondururken San, Wooyoung'un ellerinin kot pantolonun beline indiğini hissetti. Hafifçe aşağı doğru ittirirken başparmakları belirgin kalça kemiğini okşuyordu.

Büyük, güven dolu gözlerle sevgilisine bakarken kendisini hissettiren endişe hissini gizliyordu.

"Hazır mısın?" Wooyoung sonunda sormaya cesaret ettiğinde sesi tamamen saf sevgiyle doluydu.

San hızla başını sallarken hiçbir şey demeden elleri hızla sevgilisinin fermuarını açmak için hareket edince Wooyoung bileğinden yakaladı ve sakince gözlerine baktı.

"Hazır olmadığın bir şeyi yapmak zorunda değilsin," dedi nazikçe, bir eliyle yanağını okşuyordu.

"Ayık halimi çok sevmeyeceğinden korkuyorum," diye fısıldadı San dürüstçe.

"Küçük Choi," diye mırıldandı Wooyoung ve göz kapağına tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu. "Ayık halin benim en sevdiğim halin. Ve aşk yaşayacağım tek halin."

San yanaklarının kızardığını hissederken bir anlığına başını çevirdi ve bacaklarını açarak Wooyoung'un kasığının üzerine oturarak ellerini çıplak omuzlarına yerleştirdi.

"Bu çok utanç verici ama," diye fısıldadı San, "Bakir miyim değil miyim bilmiyorum."

Wooyoung'un yüz ifadesi bir anlığına düştü ama sırtını dikleştirerek hafifçe uzandı ve San'ı hızla öptü

"Nazik olacağım."

San ona inandı. Ona güvendi.

Çünkü o kişi Wooyoung'du ve gözlerinde beliren şefkatten San bunun tek seferlik bir ilişki olmadığını anlamıştı.

İki sevgili sevişirken, gözleri yalnızca birbirlerini görürken, odalarına yansıyan ay ışığını tenlerini parlatırken çok güzel görünüyorlardı. Dalgaların sesleri arka planda duyulurken sanki bütün yıldızlar onları izlemek istermişçesine üzerlerindeki gökyüzünde parıldıyorlardı.


________________________________________

Çok güzelsiniz 🥺🥺🥺
Uzun zamandır beklediğimiz olay gerçekleşti sonunda ama yazar pek smut yazamadığı için detay vermemiş bu birazcık üzdü gsjsn

*San'ın bahsettiği 'ayık hal' kısmını gerçekten anlayamadım. Acaba kelimenin başka bir anlamı mı var diye çok araştırdım ama bulamadım o yüzden yazarın yazdığı gibi çevirdim direkt ama garip oldu sanki gsjsnsj o güzel anı da çevirimle mahvettim birazcık (ಥ﹏ಥ)

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro