Bölüm 16
Wooyoung San
San hiçbir şekilde rahatlayamıyordu.
Hyungwon'un elleri San'ın istemediği yerlere doğru gidiyordu ve ona daha da fazla içki içirmeye çalışıyordu.
Bir yudum daha. Biraz daha.
Nefes alış verişi düzensizdi ve Hyungwon boynunu şehvetli ama mide bulandırıcı şekilde öperken ona bakamıyordu.
Hyungwon parmağıyla göğsüne uzunca bir çizgi çizerken San'ın itirazları Hyungwon'un susturuşları tarafından yutuluyordu. "Sorun yok bebeğim."
San etrafına bakarken oradan gidebilmek için bahane edebileceği birilerini aradı. Ona yardım edecek herhangi birisini. Ama onu duyabilecek mesafedeki insanlar ona dikkat edemeyecek kadar yüksek müziğe kaptırmışlardı kendilerini.
Hyungwon çaresiz bakışlarını görüp endişelendiğini düşünmüş olmalıydı çünkü San'ı kendisine daha da çekerken sadece kahkaha attı. "Minhyuk ve Kihyun'u dert etme. Onların umurunda değiliz."
San hafifçe gülümserken rahatsızlığını gizliyordu. İstediği en son şey Hyungwon'un onu tek başına olacakları ve kimsenin onun sessiz yalvarışlarını duyamayacağı, daha da sessiz olan bir yere götürmek istemesiydi.
Hyungwon, San'ın çenesini, ardından da dudaklarını öperken bir eliyle onu yerinden kalkmasını engellemek için tutuyordu.
Hyungwon dudaklarına saldırmaya devam ederken San panikle inleyip kıpırdandı ama boşunaydı.
"Hyungwon- dur-" diye uğraştı, çocuk kalçasını kavradığında yerinden sıçradı.
"Neden? Sorun yok bebeğim. Rahatla," dedi Hyungwon ona güven verircesine ve kaçmaması için onu bir kez daha yerine sabitlerken kalçasını sıktı.
San korkmuş ve kapana sıkışmış hissediyordu. Yapabileceği hiçbir şey yoktu. Zihnini sis tabakası kaplarken partinin şiddetli müziği uğultuya dönüşmüştü.
Kendi teninin üzerindeki istenmeyen ellerin farkındaydı fakat onları durdurmak için çok güçsüzdü.
San'ın belirsiz ve derin nefesleri gittikçe hızlanarak dengesizleşiyordu.
Aynı zamanda ona durmasını söyleyen fakat Hyungwon'un umursamadığı cansız çıkan sessinin de farkındaydı.
"Karşı çıkma," diye emir verirken Hyungwon onu daha da sıkı kavrayınca San acıyla bağırdı.
"Kes şunu!" diye bağırdı çaresizce. "Canımı yakıyorsun!" Ama Hyungwon eliyle sertçe ağzını kapatırken sinirlenmiş bir şekilde kahkaha atarak, "Kapa çeneni," dedi.
Çevresinde olup biten her şey bulanıklaşmaya başlıyordu. Zihninin karanlığına gömülürken hislerini kaybediyordu.
Fakat keskin bir ses onu yakalarken hissettiği öfke omurgasına bir ürpertinin girmesine neden oldu. "Sana durmanı söyledi."
Wooyoung? Sis varlığını korurken düşünceleri hala o sisin altındaydı.
Yeni gelen kişi bir adım öne gelince partinin gürültüsü aniden devam etmeye başladı, müziğin ritmi daha önce olduğundan daha netti şimdi.
"Bu çok komik çünkü durmak istemiyorum," diyerek sırttı Hyungwon ve dediğini kanıtlarcasına da San'ın boynuna uzun, ıslak bir öpücük kondurdu.
San öpücüğün verdiği hisle geriye çekildi, bedeni anormal derecede yanıyordu. "Dur, lütfen."
"Onu duydun," diye gürledi Wooyoung, gözleri kopkoyuydu.
"Bu Wonho için," diye yanıtladı Hyungwon sertçe. "Biz de paylaşıyoruz işte. Eğer sen benim olana sahip olabiliyorsan ben de seninkine sahip olabilirim."
"Bırak onu."
Tutuşu gevşerken San, Hyungwon'u üzerinden itti. Büyük bir çabayla kendisini koltuktan kaldırırken Wooyoung'un kollarına tutundu ve vücudunu onun arkasına sakladı.
"Eğer ona tekrar dokunursan," dedi Wooyoung sakince, ama San'ı sertçe kolundan tutup onu uzaklaştırırken gözleri hissettiği öfkeyle parıldıyordu. "Seni öldürürüm."
San bulunduğu durumun ciddiyetiyle hem korkmuş hem de ayılarak kendine gelmişti. Wooyoung onu odadan resmen sürükleyerek çıkarırken tökezledi.
"Yavaş- yavaşla!" diyerek yalvarırcasına konuşurken bulanıklıktan dolayı tekrar sendeledi.
Ama San'ı tutuşu sertleşirken Wooyoung daha da hızlandı.
"Buradan çıkıyoruz," diye gürledi ve arkasına iğrenircesine son bir kez daha baktı.
San tek kelime etmeden başıyla onaylarken gözünü öfke bürüyen Wooyoungla şu anda tartışmanın manasız olacağına karar verdi.
Üçüncü kişi bakış açısı
Wooyoung boş caddede gürültülü motorunu sürerken San çaresizce Wooyoung'un beline sarılmış bir halde hiç konuşmadan yurda döndüler.
Yurda vardıklarında Wooyoung'un sessiz öfkesi daha da büyümüş ve 4419 numaralı kapının önüne gelesiye kadar zavallı, sarhoş San'ı resmen sürüklemişti.
"Senin- senin sorunun ne?" diye inledi San Wooyoung'u yavaşlatmaya çalışırken.
Öfkesi kabarırken Wooyoung döndü ve aniden San'ı duvara yapıştırırken ellerini de duvara kenetlemişti. "Benim sorunum mu?"
San'ın gözleri hızla kapanıp açılırken kafasını duvara yasladı ve Wooyoung'un koyu gözlerine baktı.
"Benim sorunum Küçük Choi, bir okul partisine yalnız gidecek kadar aptal olman ve-"
"O duruma gelmeyi benim istediğimi mi düşünüyorsun?!"
"Hayır, ama eğer oraya zamanında gelmeseydim kim bilir neler olacaktı. Şu andan itibaren," derken San'ın yarı kapalı gözlerine ciddiyetle bakarken duraksadı. "Bensiz öyle yerlere gitmeyeceksin."
Bu çok seksi. "Tamam," derken sırıttı San ve kendisini Wooyoung'un tutuşundan kurtarmaya çalıştı. Ama Wooyoung bırakmadı.
"Daha bitmedi." San bekledi, Wooyoung'un derin sesiyle kulakları yanarken kalbi taklalar atıyordu. "Sana çok kızgınım."
San sorgularcasına kaşlarını kaldırdı. O sarhoş haliyle Wooyoung kuruyan dudaklarını yalarken onu izlemekten kendisini alamıyordu. "Şu andan itibaren başka kimseyi öpmeyeceksin."
İlk başta sözleri San'ın aklını karıştırdı ama o anda hissettiği suçluluk duygusu onu kendisine getirirken Wooyoung'un asıl kast ettiği şeyi fark etti. "O zaman öp beni."
"Hiç söylemeyeceksin sanmıştım." Wooyoung, San'ın başını duvara vuracak kadar bir güçle dudaklarına yapışırken bedenleri açlıkla hareket ediyordu.
San da ona aynı istekle karşılık verirken başını yukarı kaldırdı, Wooyoung öpüşmelerini daha da derinleştirmek için hızla ensesini kavrarken San da ona doğru yaslandı.
Ellerini Wooyoung'un saçlarına daldırırken sanki onu kendisine daha da çekmek ister gibi San bir bacağını Wooyoung'un baldırına doğru kaldırdı. Aralarındaki mesafe düşmanları olurken bedenlerinin her bir noktası birbirine değiyor, ikisinin sahip olduğu arzuyu körüklüyordu.
Wooyoung'un saçlarına asılıyordu. Wooyoung elleriyle San'ın yüzünü kavrarken San onu daha çok keşfetmek için yalvarıyordu. Wooyoung'un parmakları yanaklarını okşarken isteğini de yerine getirdi; San'a izin verircesine ağzını açtı.
San'ın dili Wooyoung'un ağzının içinde dolanırken her bir noktasını keşfediyor, her yerini tatmak, tanımak istiyordu.
İkisi de tamamen nefessiz kalana kadar nefes almak için bile öpüşmelerini bölmediler. Durduktan saliseler sonra Wooyoung'un ağzı tekrar San'ınkini buldu ve bitmek bilmeyen zevkle devam ettiler.
Wooyoung, Sanla olan öpüşmesiyle başkalarıyla olan öpüşmeleri arasında çok büyük bir fark olduğunu fark etti. Daha önce kimseyi bu kadar çok istememiş, o istek içini paramparça etmemişti. Deliye çeviren zevkten kurtulamıyordu.
Wooyoung'un elleri San'ın baldırlarını kavradı ve onu kaldırarak bacaklarını beline sarması için duvara yasladı.
"Kapıyı... aç..." dedi San nefes nefese kalmış bir halde öpüşmelerinin arasından ve kollarını Wooyoung'un boynuna doladı.
Wooyoung'un elleriyle cebindeki anahtarı bulmaya çalışması, bir yandan San'ı tutup bir yandan da muhtaç öpücüklere karşılık verirken çok zordu.
Sonunda anahtarı çıkardı ve zar zor kilidi açtı. Kapıyı arkalarından kapatırken San'ın bacakları hala beline dolanmış halde yatağında üzerine düştüler.
Yuvarlanırlarken şaşırtıcı bir şekilde San Wooyoung'un üzerine çıktı ve boynunu öpmek için başını eğdi.
"Çok sarhoşsun," diye inledi Wooyoung ama San'ın dudakları boynundan aşağı inip hassas noktalarını öpüp emerken onu durdurmadı.
"Yani? Sen de sarhoşsun," diye yanıtladı sessizce ve partide onu gördüğü an üzerinde yırtmak istediği kırmızı gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı.
"Sadece iki şişe içtim," diye soludu Wooyoung, ellerini San'ın sırtına götürürken küçük bedeninden süzülen bol kumaşı okşadı.
"Çok bir şey fark etmiyor Jung," dedi San, gömleği sabırsızca üzerinden çıkardı ve bal rengindeki göğsünü öpmeye başladı. "Ayrıca, beni istiyorsun, değil mi?"
"Her şeyden çok." San'ın soğuk elleri sıcak bedenini bulup ikisini de ateşe verirken Wooyoung inledi. "Ama senden yararlanmayacağım."
"Yararlanmanı istiyorum." Wooyoung'un elleri San'ın kapüşonlusunun altından girip tenini açığa çıkarmak için kıyafetini yukarı sıyırınca dokunuşlarıyla birlikte inledi.
Dokunuşu her şeydi. Heyecanlandırıcı, korkutucu, bağımlılık yapan, ürperten ve içindeki o korktuğu, tanımlayamadığı zevki uyandıran türdendi. Wooyoung onun için bir uyuşturucu gibiydi. Ona sahip olduğu sürece başka hiçbir şeyin önemli olmadığına inandıran ve onu ele geçiren bir uyuşturucuydu.
Wooyoung pes etti ve her ne kadar San'ın sarhoş, cesaretli yönü yüzünden heyecanlansa da artık onu durduran hiçbir şey yoktu. Onu ele geçirmek istiyordu.
Wooyoung ikisini birden tekrar döndürüp başını San'ın boynuna gömdü ve dizini erkekliğine bastırınca San şaşkınlık ve zevk karışımı bir ses çıkardı.
Ama asla tatmin olmuyordu. O yüzden San Wooyoung tenine daha dokunabilsin diye kıyafetini çıkardı ve odanın bir tarafına fırlattı.
Wooyoung çıkıntılı köprücük kemiklerini öpmeye başladı. Geri çekilip taptığı vücuda bakmadan önce hem yalıyor hem de ısırıyordu.
"Siktir," diye inledi San. "Belli olacak."
"Güzel. Senin bir sahibin olduğunu bilmeliler," diyerek sırıttı Wooyoung. San'ı daha da çileden çıkartmak ve sürtünmeyi arttırmak için dizini daha sert bastırırken çıkardığı günahkâr sesleri duyduğunda ürperdi.
"Göster bana o zaman," diye cevap verdi San Wooyoung'un fermuarını acı verici yavaşlıkta açarken. "Bana kimsenin sahip olamayacağını göster."
"Göstereceğim," diye yanıtladı Wooyoung. San pantolonunu indirip sadece boxerı ve file çorabıyla kalırken Wooyoung onu yoğun bir ifadeyle izledi.
San bir anda çıplak kalmış gibi hissederken dizlerini birbirine bastırdı ve anında kızardı. Wooyoung dudağını ısırırdı, midesine garip bir his saplanırken karşısındaki görüntüyü hazmetmeye çalışıyordu.
"Hayır. Seni görmek istiyorum bebeğim." Wooyoung'un haşin sözleri San'ın bacaklarını ayırırkenki nazik hareketlerine zıt düşüyordu. Üzerine doğru tırmandı ve alnını, gözlerini ve dudaklarının kenarını öptü.
"Öp beni artık," diye yalvardı San ve dudaklarını birleştirip Wooyoung'un alt dudağını emdi.
Öpüşmelerini bölmek için Wooyoung alt dudağını ısırırken elleriyle San'ın file çorabını sıyırdı.
"Bekle." San aniden ağlamaya başlarken dudakları titriyor, alkol yüzünden duyguları tavan yapıyordu.
"Sorun ne bebeğim?" diye sordu Wooyoung ve büyük bir endişeyle ona baktı.
"Bi-bilmiyorum. Seninle sarhoşken seks yapmak istemiyorum." Ve o anda San gözyaşlarına boğuldu. Başını Wooyoung'un çıplak göğsüne yaslamak için kalkarken sevimli bir şekilde burnunu çekti.
"Yoksa benimle hiç mi seks yapmak istemiyorsun?"
"Hayır! Gerçekten seninle birlikte olmak istiyorum, yani beni becermeni istiyorum, ama..."
Wooyoung kahkaha atarken kollarını San'ın çıplak bedenine sardı ve başını öptü. "Anladım."
Fakat o an duygusal çöküntü yaşıyor gibi görünse de San durmak istemiyordu ve boxerının içindeki sorunu için de rahatlamaya ihtiyacı vardı. "Beembisin," diye mırıldandı belirsiz bir şekilde yanakları kızarırken.
"Ne?" diye sordu Wooyoung, ve yüzüne bakabilmek için San'ın başını kaldırdı.
"Ama beni emebilirsin..." diye konuştu sessizce ve kirpiklerinin arasından Wooyoung'a baktı.
"Yapabilir miyim?" Wooyoung sırıtırken parmağıyla San'ın karnına tembel daireler çiziyordu.
"Evet..."
"Emin olmak için soruyorum, ne yapabilir miyim?"
"EM BENİ JUNG!" diye yalvardı San ve bacakları hala Wooyoung iki yanındayken geriye doğru gitti.
"Yapacağım. Siktir, benim için çok sabırsızsın bebeğim." Tekrar güldü ve file çorabını boxerıyla birlikte indirirken özgür kalan San iç çekti.
Ağzını uzunluğuna doğru yaklaştırırken diliyle erkekliğinin ucunda dalga geçercesine oyalanıyordu. Wooyoung'un ağzıyla ona verdiği hisle ürperirken tanıdık olmayan o zevkle birlikte gözlerini kapattı.
Wooyoung yavaşça dilini etrafında döndürdü. San sabırsız bir şekilde inlerken kalçasını havaya kaldırdı, Wooyoung'un onu daha fazla ağzına almasını istiyordu.
Wooyoung tüm uzunluğunu ağzını alırken boğazının en uç noktasında hissedince öğürür gibi oldu. Dilini uzunluğu boyunca kaydırırken San'ın bacaklarından tutundu.
San zar zor nefes alıyor, Wooyoung'un başını daha da bastırırken ateş midesini kavuruyordu. "Siktir."
Wooyoung başını kaldırdığında işini bitirmek için elini kullanırken San adını inleyerek boşaldı.
"Vay," dedi Wooyoung nefes nefese, hem bacağını hem de V çizgisini öptü.
"Aynen," diye onayladı San onu, resmen kendisini kaybetmişti. "Şimdi benim seni emme izin ver."
"Memnuniyetle."
_______________________________________
i am: shock
Çaktırmadım ama böyle bir bölüm bekliyor muydunuz? 🙈
Bu arada üzülerek söylüyorum derslerim başladığı için çok sık yayınlayamayacağım bölümleri 😖 en kısa sürede çevirip yayınlamaya çalışacağım 💁🏻♀️🌸
Oy ve yorumlarla destek olursanız çok sevinirim 💕
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro