9' You're what you do
Pazartesi (07:28)
Tamamen, her yönüyle sorunlu geçen ve Kiba ile pek de iç açıcı olmayan bir konuşmayla kapanan stresli bir haftanın ardından Hinata yeni bir haftaya başlamıştı. Okula normalden biraz daha erken gelerek kimseyle karşılaşmak istemiyordu, özellikle de Ino ve diğerleriyle. Onların başına yeteri kadar bela olmuştu, büyük bir yük gibi görüyordu kendini.
Koridorda ağır ağır ilerleyip dolabına ulaştığında, şifresini girip açtı ancak daha işine yarayacak defterleri almadan yere bir mektup düştü.
Merakla, neyin nesi olduğunu bilmediği mektubu okumak için yerden aldı. Üzerinde, Hinata'ya yazıyordu. Mektubu açıp içinde yazan saçmalıkları okurken, ki aslında onun açısından pek de saçmalık sayılmazdı çünkü bir halt yemişti ve bu arkadaşlarına bile dokunacakken pek saçmalık diyemezdi. Tamamen tehdit içerikli, Ino'nun bahsettiği Rad kızlarından gelen mektubu okurken korkunun yüreğini sardığını hissetti ancak bunlar, en altta yazana göre daha hiçbir şey değildi. Bir not vardı...
NOT: Kağıdın arkasında adet kanlı bir kalp var!!!
Kağıdı çevirir çevirmez arkasındaki kanlı, koca kalbi görür görmez kağıdı yere attı. Birçok tehdit sözlerini kaldırabilirdi ancak bu... Tamamen başka seviye olduğu gibi, iğrençti de ve okuduğu o tehdit mesajlarından çok daha kötüydü. Kağıdı iğrenerek en yakındaki çöpe atar atmaz dolabını kapatıp kendini tuvalete attı.
Lavaboda eline sabun alıp hızla yıkarken ağlamamak için kendiyle de savaşıyordu. Böyle iğrenç bir şeye nasıl maruz kalabilirdi ki? Bu çok ağırdı.
Kabinlerden birinden bir öksürük ve ardından da sifon sesi geldiğinde musluğu kapattı, kim olabilirdi? Tanıdığı biri olma ihtimali var mıydı? Birilerine yakalanıp o aşağılayıcı bakışların odağında olmak istemiyordu. Derken kabinden Ino çıktığında biraz olsun içi rahatladı, en azından hoşlanmadığı birisi değildi.
Ino ile göz göze gelirken bir şey söyleyip söylememeyi düşündü. Her ne kadar hoş olmayan bir otobüs toplantısı yapmış olsalar da hala aynı otobüsteydiler. "Merhaba." dedi çekinerek.
"Merhaba." Yüzünde çok hafif bir gülümseme olmuştu ama belli belirsizdi, belki bir gülümseme olmayabilirdi bile. En azından mesafeyi korumaya çalıştığı bariz ortadaydı.
"Haklıydın," Utana sıkıla Ino'ya baktı, bu konuda onunla konuşmak bile geriyordu. Tüm otobüs işlerinin, tabiri caizse içine etmişti ve bunu nasıl toparlayacağını da bilmiyordu. "Rad kızları tüm otobüsün peşinde."
"Neyse, zaten artık otobüste değilim. Endişe etmeme gerek yok."
Bu ne demekti şimdi? Tüm o otobüs işleri için herkesi biraraya getirmişti ve şimdi de öylece ayrılıyor muydu? "Neden?"
Şaka mısın, der gibi gülümsedi. "Herkesin benden nefret ettiği, kara listeye alınmış bir otobüste neden durayım ki?"
"Kimse senden nefret etmiyor, Ino."
"Sana açıkça belli etmişler." Hinata'nın ne kadar kötü olduğunu görebiliyordu ancak olanlar ve olacaklar da, onun hatasıydı. Kendi yapmadığı bir şey için zarar görmek istemiyordu. "Hem pepsi max'e geri döndüm."
Tuvaletteki işini bitirdiği ve elbette bu konu hakkında daha fazla da konuşmak istemediği için musluğu kapatıp çıkmak için hazırlanırken, Hinata onu durdurdu.
"Ino, insanların sevgililerini çalan tipte bir insan değilim, en azından bunu bilmeni isterim."
"Nasıl birisin peki?"
Ve konuşmanın sonu... Aralarında daha da muhabbet olmadan Ino tuvaletten çıktığında, yine ve yine aynı soruyla karşılaşan, kim olduğunu bilmeyen bir Hinata kaldı tek başına.
Salı (18:32)
"Suna'yı düşündüğümde, aklımda gitar çalan bir çocuk beliriyor. Girişteyse mükemmel merdivenler var. Bu okulu cidden tavsiye ederim."
Youtube'da izlediği Suna lisesinin tanıtım videosundan çıkıp internetten girdiği bir eğitim sitesine girip iletişim bölümünü açtı ve aklındakileri yazıya dökmeye başladı.
Dönem ortasında okul değiştirmek istiyorum. Tercihim Suna veya Kiri, Konoha dışında bir yer olabilir.
Konoha'da her şey tepetaklak durumdaydı ve nereye gitse aşağılayıcı bakışların, tehditkar gözlerin hedefindeydi. Onun yüzünden aynı durumu arkadaşları da yaşayacaktı ve kendi probleminin en azından onlara sorun çıkarmasını istemiyordu. Üzerindeki nefreti daha fazla kaldıracak güçte değildi, o kadar güçlü değildi. Yeni ve mümkünse temiz bir başlangıç yapmak istiyordu ve bu Konoha'da olmayacaktı, olma ihtimali sıfırdı.
Ekranda Lee'den gelen görüntülü skype araması çıktığında aramayı kabul etti, ona gülümseyecek ya da iyi olduğuna dair işaretler verecek durumda değildi. İyi bile değildi...
"Merhaba!"
"Merhaba.."
"Bugün okulda yoktun..?"
"Evet." Babasının yine ve yine evde olmadığı günlerden yararlanarak okula gitmemeyi tercih etmişti. Sıradaki tehdit mesajını ya da bir başka saçmalığı kaldıracak enerjisi yoktu.
"Bu kadar nefret edilmen adil değil."
Haklıydı ancak haksızdı da. Aylarca, günlerce pişmanlık duyduğu şeyin cezasını çekiyordu ne de olsa, şikayet etme hakkını görmüyordu kendinden ve artık yediği nefrette umrunda değildi, Konoha ve orayla ilgili her şeyden kurtulacaktı yakında.
"Okul değiştirmeye karar verdim."
"Ne?Neden?" Hinata'nın böyle bir karar verebileceğini aklının ucuna dahi getirmemişti.
"Çünkü Konoha'da her şey batmış durumda."
"Yani bu yüzden mi okul değiştireceksin?"
"Evet," dedi. Yüzünde hafif bir gurur ve mutluluk vardı. Kimse zarar görmeyecekti.
"Şaşırdım, bu pek senlik değil."
"Bu ne demekti şimdi?" Alt tarafı okul değiştirecekti, neden onluk bir şey olmadığını söylemişti?
"Bu kadar kolay pes eden birisi olduğunu düşünmemiştim."
Yine aynı mevzuya dönmüştü... Son beş gündür herkes aynı şeyi söyleyip duruyordu, onun kim olduğuna dair bir şeyler söylüyorlardı sürekli ve bu muhabbet sıkmaya başlamıştı.
"Nasıl olduğumla ilgili bu saçmalık da ne? Belki de pes eden birisiyimdir!" dedi çileden çıkarak. Lee'yi kırmak gibi bir amacı yoktu elbette ama sıkılmıştı artık. "Siz nereden bilebilirsiniz pes eden birisi olduğumu? Herkes, nasıl birisin, bilmelisin hikayesini okuyor."
"Pekala, sakin ol." Hinata'nın bu ani ve öfkeli tepkisiyle biraz ürkmediğini inkar edemezdi, onu en fazla Kiba'yla kavga ederken sinirli gördüğü için şu an şaşırıyordu. "Seni incitmek istemedim, kusuruma bakma."
Fazla tepki verdiğini düşünerek, önemli olmadığını belirtmek için başını salladı Hinata.
"İşler o kadar da karışık değil aslında, Hinata. İnsanlar böyledir. Sana kim olduğunu söylemeye çalışmıyorum ancak işler biraz karıştığı için okul değiştirmek istiyorsan, pes eden birisindir."
"Lee-kun, 5 yaşında değilim. Ters psikoloji üzerimde işe yarar mı sandın?"
"Karşı atağa geçmelisin sadece, tek demek istediğim bu."
Karşı atak... Tüm sorunu öylece bırakıp gitmesi gerçekten de pek hoş olmayabilirdi. En azından bazı şeyleri halletmeliydi, değil mi?
Çarşamba (13:30)
Lee'nin dediklerini çokça düşünmüş ve bir sonuca varmıştı. Onun dediği gibi, kolayca pes etmeyecekti. Böyle birisi olduğunu sanmıyordu ve yapmayacaktı da. Okul değiştirme işini şimdilik rafa kaldırması gerekiyordu.
Bahçedeki masalardan birinde oturan, hareketli ve yoğun bir sohbetin ortasında olan Rad kızlarına baktı. Gergindi ve titrediğini söyleyebilirdi ama onlarla konuşup gelebilecek zararı en aza indirmeye çalışmalıydı, başka seçeneği yoktu.
Derin bir nefes alıp ürkek ve tedirgin adımlarla kızların yanına gitti, tüm konuşmalarını duyacak, hatta yorum dahi yapabilecek yakınlıktaydı ama sanki bir hayaletmiş gibi, kızlar onun varlığından haberdar olmamıştı bile. Bankın en en kenarında oturan bir kız dışında tabi...
"Bir şey mi var?" Oldukça senpatik duruyordu ama bir o kadar da ürkütücü ya da sadece gerginlikten Hinata'ya öyle gelmiş olabilirdi de.
"Yukio hanginiz acaba? Rad'den otobüs lideri."
"O benim."
Kalp atışları sanki mümkünmüşcesine daha da hızlandı, boğazı kuruyordu. Konuya nasıl gireceğini de bilmiyordu, ılımlı ve şiddeti az bir sohbet için neler demesi gerektiğini de bilmiyordu ama kendini tanıtıp akışına bırakması gerektiğini hissediyordu. En fazla yine kavga ederdi galiba.
"Ben Hinata," Şimdi bütün kızların odağı ondaydı ve hepsi merakla duyacakları şeyi bekliyordu ancak sorun şu ki, ne Yukio ne de diğerleri pek şaşırmış ya da tepkili görünmüyordu. Bu biraz garibine gitmişti, nefret dolu bakışlarla karşılaşmayı ummuştu. "O Hinata'yım."
Yukio sadece gözlerini kırptı, yüzünde herhangi bir duygu kırıntısı yoktu. "Tamam."
Kızlardan, merak dışında hâlâ kayda değer bir tepki gelmediği için konuya girmesi gerektiğini hissetti, biraz tuhaf hissediyordu.
"Mesajınızı aldım. Batırdığımın farkındayım ama benim yaptığım bir şey yüzünden koca otobüsü kara listeye almak adil değil. Arkadaşlarım hiçbir şey yapmadı. Beni al, onları değil."
Yukio, Hinata'nın tam olarak neyden bahsettiğini bilmiyordu. Mesajdan ve tüm otobüsü kara listeye almaktan kastı neydi anlamamıştı ama bir açıklama yapmalıydı. Ortada bir yanlış anlaşılma olduğu belliydi ama Hinata'nın bunun pek farkında olduğunu da açık ve net şekilde görüyordu.
"Pekâlâ Hinata, öncelikle arkadaşlarına selamımızı ve sizi kara listeye almadığımızı söyle çünkü birinci sınıfları kara listeye almaktan çok daha önemli işlerimiz var." Rad kızları ikinci sınıflardı ve mezun olmaları yakın olduğu için, otobüs konusunda yoğun bir zaman geçiriyorlardı.
Hinata ise şaşkındı. Madem öyle diyordu, neden tehdit mesajı göndermekle uğraşmışlardı? "O zaman neden bana tehdit mesajı gönderdiniz?"
Yukio bazı şeyleri açıklayamamıştı belli ki. "Biz sana tehdit mesajı göndermedik, belli ki birileri seninle oynamış."
"Y-Yani Naruto-kun ile takılmama kızgın değilsiniz?"
Yukio gözlerini devirdi, az önce gayet açık ve net konuşmuştu.
"Hinata, Naruto veya bir başkasıyla takılman umrumuzda değil."
"Aiki'nin sevgilisi olsa bile mi?" Neredeyse sevinmek üzereydi fakat sonuna kadar sorularına yanıt alıp, öyle sevinmek istiyordu.
"Evet, Hinata. Dinle, eminim bu takılma olayı kafanda yarattığın en dramatik şey olmalı," Hinata ile ilgili dedikoduları bildiği için konuya açıklık getirmekte zorlanmıyordu, Hinata'nın bir birinci sınıf olduğu için tüm bunları büyük bir dert edindiğini de açık ve net şekilde görebiliyordu. "Ama bizim gibi, uzun zamandır burada olanlar için sadece bir virgülden ibaret. Şartları kabul etmeni öneririm, tamam mı?"
Bu oldukça gericiydi. Buraya kendini açıklamaya, otobüs üzerindeki tehlikeyi sonlandırmaya gelmişti ama tek elde ettiği iyi bir haberdi, bu güzel olsa da durumun şaşırtıcılığı her açıdan taze olduğu için hâlâ gergindi de. "Ta-Tamam.." dedi titrek bir sesle.
Gerginliğinin bir türlü geçmek bilmediğini fark eden Yukio devam etti. "Takma bunları, daha ilk yılın ve takılacağın çok daha fazla kişi olacak ama her önüne gelenle de yatma. İkisi arasında büyük fark var. Biz ilk yılımızdayken klamidya salgını vardı burada," Diğer kızlar kahkaha attığında, bu olayın komik ve eğlenceli bir şeyler olduğunu düşündü Hinata ancak bu ismi daha önce Sakura'dan da duyduğunu hatırladığında o kadar da komik olmadığını fark etti.
"Başlatan bulunmuş muydu?" diye sordu sarışın bir kız.
"Sasuke'ymiş."
"Ah, hayır. Sasuke değildi. O yıllar biraz seçiciydi."
"Naruto hâlâ çok felaketti, o olmalı."
"İkisinden biriydi kesin, pek bir farkları yok."
Mevzu çok başka yerlere gidiyordu ve Hinata bunları dinlemek istediğini hiç sanmıyordu. Kızların yanından, mutlu bir haberle ayrıldığında da yine bir hayaletmiş gibi gittiği fark edilmemişti.
Perşembe (13:00)
Derslerin bitimi ardından Hinata, neredeyse okulun her yerinde kızları aramıştı fakat Ino, Karin ve Tenten'den bir ize rastlayamamıştı. Onların çoktan gittiğine kanaat getirmeden önce, aramayı sürdürerek kütüphaneye uğradı. Kızlar bazen okul sonrası orada kalıp ders çalışıyordu, bu yüzden oraya bakmak iyi bir fikir olabilirdi.
Ve beklediği, daha doğrusu umduğu gibi de olmuştu. Ne Karin, ne Ino, ne de Tenten orada değildi ancak karşılıklı oturmuş, çalışan bir Sakura ve Temari oradaydı.
"Tamamen yanlış yapmışsın," Onlardan çok uzakta olmasa da Sakura'nın sesi geliyordu. Yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirerek onların yanına gitti, en azından iyi haberi bilmeleri gerekirdi. Kimsenin diken üstünde hissetmesini istemiyordu.
"Cevap anahtarı yanlış olmalı, yaptıklarımın doğru olduğuna eminim."
"Hayır, Temari. Cevap anahtarı yanlış değil, sen yanlış yapmışsın."
"Hayır, yanlış. Cevaplar benimkilerle aynı değil."
Sakura kendilerine yaklaşan birinin varlığını sezdiğinde başını çevirdi ve yüzündeki tatlı gülümsemeyle yanlarına gelen Hinata'ya baktı. "Selam!" Selam vermese de yüzündeki tatlı gülümsemeden, Temari'nin de belli bir selam verdiği görülüyordu.
"Selam," Kızların yanında çok fazla kalmayacağı için, sadece iyi haberi verip gidecekti. Bu yüzden yanlarına geçip oturmadı. "Rad kızlarıyla konuştum, peşimizde değillermiş."
Kalemini büyük bir rahatlamayla bırakan Temari, "Şimdi rahatladım." dedi. O gün toplantıda belli etmemiş olsa da, şimdi görülüyordu ki o da en az Ino kadar rahatsız olmuştu. Sakura ise Temari'nin rahatlamasına gülüp yeniden Hinata'ya döndü. "Bunu en çok takan tek kişi Ino'ydu, kara listeden çok korkan da."
Ino'nun bahsi geçmişken, onlara bir diğer son gelişmeden de bahsetmeliydi, belli ki haberleri yoktu. "Bu arada... Ino artık otobüsümüzde değil." Temari aşırı bir tepki verirken Sakura sadece normal bir şekilde şaşırdı. Ino konusunda bir sorun çıkabileceğini düşünmüştü ama direkt otobüsten çıkacağını da düşünmemişti. Fakat toplantıdaki tutumlarına bakılacak olursa da, kimsenin Ino'nun yanında olmaması bunu açıklıyordu. "Kimsenin onu sevmediği bir otobüste olamazmış."
"Bir terslik olmalı, Ino otobüs toplantısında kabaydı. Normalde o kadar kaba değildir."
Temari tersliğin nerede olduğunu çözmeye çalışırken Sakura ve Hinata birbirlerine bakıp garip bir şekilde gülümsediler. İkisi de kesinlikle ondan böyle bir savunma beklemiyordu, hatta daha sert olacağını düşünmüşlerdi. "Sen az önce Ino'yu mu savundun?" diye sordu Sakura, Ino ile Temari'nin yıldızları pek barışık olmadığı için bunu soruyordu.
"Ne? Sadece bir şeylerin ters olduğunu söylüyorum. Ne olursa olsun biz onun arkadaşlarıyız, ona daha çok dikkat etmeliyiz."
Temari, önündeki çoğu yanlış sorulara bakıp odaklanmaya çalışsa da, ona tatlı tatlı ve bir o kadar da imalı bakan Sakura ve Hinata'nın bakışlarından kaçamamıştı. Bu onu biraz geriyordu.
"Ayrıca size bir açıklama da borçluyum. Ino'nun, ben ve Shion ile ilgili dedikleriyle alakalı," Toplantıda Ino'ya inanmadıkları ve tüm duyduklarını birer dedikodu olarak gördükleri için onlara asıl hikayeyi kısaca anlatmalıydı. "Hepsi doğruydu ama bunun için bir açıklamam yok. Farklı davranmam gerekirdi, bunu biliyorum-"
"Hinata," Sakura, Hinata ne yaparsa yapsın onu kolayca yargılayacak birisi değildi. Geçmişte ne yapmış olursa olsun onu geçmişiyle yargılayacak değildi ve bunun için aralarına bir mesafe koymayı da düşünmüyordu. Tüm olanlar, onun özeliydi ve onu ilgilendirirdi. "Konuşmanı bence Shion'a sakla."
"Sikmişim Shion'u!" Temari'nin ani küfürüyle ona döndüler. "Ona borçlu olduğun hiçbir şey yok. Aiki'ye yalakalık yapan o olduğu gibi gidip bir de Naruto'yla takıldı. Eminim sana şu kanlı mektubu yollayan da odur."
Temari'nin dediklerinden hiçbir şey anlayamıyordu, Shion ne demek Naruto ile takılmıştı? bu da neyin nesiydi?
"Ne demek istiyorsun anlamıyorum."
"Anlamamak zor değil, o olduğunu düşünmüyor musunuz? Bence her şeyin sorumlusu o."
"Shion, Naruto-kun ile mi takıldı?"
Temari'nin bunu nereden, nasıl öğrendiğini bilmiyordu ama işlerin çığrından çıkacağına emindi. Yapboz parçaları yerini bulmak üzereydi.
"Evet, o ikisini gördüm. Cadılar bayramı partisinde, merdivenlerin orada öpüşüyorlardı."
"Bu bir şaka mı?"
"Hayır, gördüm diyorum sana."
"Ve sen bunu şimdi mi söylüyorsun?"
Temari bu konuda daha erken haber vermeliydi, neden bu zamana kadar bunu kendine saklamıştı bilmiyordu ancak Temari, söylediğine dair bir şeyler dediğinde mümkünmüş gibi daha da şaşırdı.
"Ne? Daha önce de söyledim."
Sakura'nın da çatık kaşlarını gördüğünde, Temari'de artık kendini sorgulamaya başladı, yine de söylediğine dair güçlü bir hissi vardı. Söylememiş olmasının imkanı yoktu.
"Söyledim sanıyordum."
Cuma (13:40)
Ders çıkışında kendinden beklenmeyecek bir hızda eşyalarını toplayıp Shion'un sınıfının önünde beklemişti. Dersleri biraz geç bitmiş olsa da bunu sıkıntı etmedi, konuşmaları daha mühimdi ve gerekirse biraz daha bekleyebilirdi.
Sınıftan tek tek öğrenciler çıkarken, sınıf arkadaşlarından biriyle gülerek konuşan Shion bakış açısına girdi. Dikildiği yerde dikleştiğinde ona yaklaşan Shion'u kolundan tutup yana çekti. "Konuşmamız gerek."
Shion için, Hinata'yla konuşacak hiçbir şeyleri yoktu. Onunla muhatap olmak dahi istemiyordu, bu yüzden dalgaya alarak gülüp gitmek için bir hamlede bulunduğunda Hinata kolunu daha da sıktı.
"Aiki'ye, Naruto-kun ile öpüştüğünü söylememi istemiyorsan elbette."
Shion'un yüzündeki eğlenir ifade şimdi sönerek yerini endişeye bıraktığında, onu biraz olsun korkutabilmek Hinata'yı rahatlattı. Başka türlü onunla konuşabileceğini sanmıyordu. Kızı kolundan tutmaya devam ederek hızla tuvalete girdiklerinde kapıyı kapattı.
"Beni dinlemek istemediğini biliyorum ama dinlemelisin. İstesen de istemesen de 3 yıl boyunca bu okula gelmeye devam edeceğiz. Bu yüzden beni engellemeye, bok atmaya, tehdit mektubu yollamaya devam edemezsin." Shion ağzını açıp bir şeyler söylemeye hazırlandığında onu hızlıca susturdu, konuşması gereken o değildi. "Beni dinle sadece,"
Sarışın kız kabullenerek sustuğunda, Hinata'da derin bir nefes alıp yutkundu. Demek istediklerini nasıl demesi gerektiğini bilmiyordu, başlamadan önce nereden başlayacağına karar verdi. Konuşmanın ortasında duygusala da bağlamak istemiyordu ama bu zor olacak gibiydi.
"7. Sınıfa geçtiğim yıl taşındım babamla buraya. Kimse benimle konuşmak istemiyordu çünkü çekingen ve sessizdim, onlara göre tam bir hayalettim. Benimle ilgilenen tek kişi sendin, ne kadar gururlu ve şanslı hissettiğimi hatırlıyorum. Sınıfın en gözde kızının benimle arkadaş olmak istemesine inanamıyordum."
Hinata konuştukça, Shion'da o güzel, mutlu oldukları zamana giderek başını eğdi. Güzel günlerdi...
"Seni idol benimsemiştim, sahip olduğum en iyi arkadaştın. Bunu yok etme düşüncesi bile beni deli ediyor, hatta deliden de öte..." Sesinin çatlamasını önlemek istese de önleyemiyordu, biraz duygusallaştığında devamını toparlamak zordu. Aynı şekilde Shion'un da dudakları titremişti, aralarında yaşananlara rağmen derinlerde bir yerde Hinata'yı hala seviyordu, sadece ona çok kırgındı.
"İnsan olarak kendimi beğenmemi durdurdu ama hayatımın sonuna kadar da pişmanlık duyarak yaşayamam. Kiba-kun ile aranız iyi değildi, her gün ayrılmaktan bahsediyordunuz. Bahane değil biliyorum ama dürüst olacağım, onu seviyordum. Keşke en baştan yapabilseydim, tamamen farklı davranırdım ama yapamadım. Yapabileceğim tek şey bunu kabul edip hayatıma devam etmek. Bunu son kez diyorum, tamam mı?"
Yaşaran gözlerini akıtmamak için direniyordu, tıpkı karşısındaki Shion gibi dudaklarının titremesine engel olamıyordu. Birkaç dakika boyunca da olsa ağlamadan duramadığı için kendini güçsüz hissediyordu.
"Üzgünüm, yalan söyleyip arkandan iş çevirdiğim için üzgünüm. Arkadaşlığımızı mahvettiğim için üzgünüm," İkisi de birbirlerinin karşısında göz yaşlarını akıttığında, rahatladıklarını hissettiler. Bir tarafta pişmanlığın, diğer tarafta da kırgınlığın göz yaşları akıyordu. "Beni sevmelisin demiyorum," diyerek devam etti, elinin tersiyle de göz yaşlarını silmeyi ihmal etmedi. Mantıklı bir konuşma için ağlamaması gerekiyordu. "Ya da tekrar arkadaş olalım demiyorum. Sadece daha fazla tehdit mesajlarını kaldıramam, tamam mı?"
"Tamam, daha fazla saçmalık yok ama sana tehdit mesajları yollamadım ve cadılar bayramında Naruto ile takıldığımda da Aiki'yi az çok tanıyordum."
Kabinlerden biri aniden açıldığında Hinata arkasına döndü, Aiki'yi görmeyi beklemiyordu, ayrıca dakikalarca da dinlenildikleri anlamına geliyordu bu.
"Siktir!" diye gürledi Aiki sinirle. Shion ise yakalanmanın verdiği telaş ve korkuyla Hinata'nın konuşmasını daha fazla dinlemeden çıkıp gittiğinde, Aiki onun peşinden gitmek istedi ancak onu durduran Hinata oldu.
"Ciddi misin sen? Cidden sorunların var senin, derdin ne? İnsanların üstüne öylece atlayamazsın! Kendine gel!" Cadılar bayramı partisinde onun dediklerini aklına getirerek ağzına geleni söylemeye başladı. "Okulun en şerefsizlerinden biriyle çıkıyorsun. Bununla baş etme şeklin, insanların üzerine atlayıp onlara tehdit mesajları mı göndermek?"
Shion tehdit mektubu göndermediğini söylediğinde ve aniden Aiki'yi karşısında bulduğunda her şey bir anlam kazanmıştı, tüm bunların arkasında ancak Aiki olabilirdi.
"Sana daha iyi bir önerim var," Aiki'nin, sanki olanlardan pişman değilmiş gibi gözlerini dikip umursamazca bir ifade yerleştirmesi de tuhaf bir ayrıntıydı. "Naruto-kun'dan ayrıl çünkü tam bir yavşağın teki."
Aiki yine sessizliğini koruyup sadece saçlarını kulağının arkasına atarken, biraz ileri gittiğini düşündü Hinata. Daha iyi, kibarca bir şekilde söylemeliydi.
"Öyle söylemek istemedim."
"Sorun değil, iyiyim ben. Başından beri öyle olduğunu biliyordum zaten."
"Sadece," Aslında ne kadar pişman ve üzgün olduğunu görebiliyordu şimdi. En azından olanlardan pek memnun olmadığı ortadaydı. "Bence daha iyisini hak ediyorsun, herkes daha iyisini hak eder."
"İşin aslı onu seviyorum."
Durum buydu demek... Biran için kendinden bir farkı olmadığını düşündü. Onu sevdiği için, arkadaşının sevgilisi olmasına rağmen Kiba ile sevgili olmuştu. Aiki'de öyleydi belli ki, Naruto'nun her kızla takıldığını ve iflah olmayacağını bilmesine rağmen onu sevdiği için vaz geçmemişti.
"Umarım bir gün düzelir... Ama sana söylemesi iyi olmuş, seni aldattığından yani. En azından o kadar dürüstmüş."
Naruto ile kısa da sürse aralarında bir yakınlaşmasının olmasından Aiki'nin haberdar olması kötüydü ancak yapacak bir şey yoktu artık, olan olmuştu bile.
"Ne? Hayır... Bana söylemedi."
"Oh, gerçekten mi? Kızlar bana bildiğinden bahsetmişti. Erkek arkadaşının sana söylediğini."
"Naruto mu..? Hayır, bana o söylemedi. Senin erkek arkadaşın söyledi."
"Benim erkek arkadaşım mı?" Kiba tüm bunları nasıl bilip Aiki'ye söylemiş olabilirdi ki? "Ama onun haberi bile yoktu." Olmasının imkanı yoktu, dedikodu yayıldığında verdiği tepkiler çok doğaldı, daha önce duymuş olmasının imkanı yoktu.
"Demek ki varmış, bana o söyledi. Ben de bu şekilde öğrendim yani."
Burada neler döndüğünü anladığını sanmışken işlerin yeniden karışması sinir bozucuydu. Kiba'nın tüm bunlardan haberi var mıydı en başından? Bu nasıl olurdu?
"Şu biraz esmer, kalın kaşlı, her zaman yanında gezen çocuk değil mi sevgilin?" Aiki bir şeyler hatırlamak için duraksadı. "Lee, Rock Lee. Adı buydu, değil mi?"
"Sana Lee-kun mu söyledi?"
Aiki başını salladı, başkasının olma imkanı yoktu. Ondan ve adının da öyle olduğundan emindi. "Haberin var sanıyordum."
Bildiği her şey, hissettiği tüm duygular kalbinde patlarken, Hinata artık neyin döndüğünden emindi.
🎠˖۪˚༗᜴ ꪶ Karakterler
Temari
Tenten
Karin
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro