Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

5' What is it that makes you horny?

Cumartesi (16:11)

Zile basar basmaz açılan kapıda Kiba'nın ablasını gördüğünde, Hinata yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirerek Kiba'nın evde olup olmadığını sordu. Ablasından olumlu yanıt geldiğinde ise kız girmesi için kapıyı açık bırakarak içeriye geçtiğinde Hinata'da aynı şekilde ayakkabılarını çıkarıp kapıyı kapattı ve içeriye geçti. Gürültülü oturma odasına girdiğinde konsol karşısında oyun oynayan Kiba, Shino ve ikiliyi izleyen Lee bakış açısına girdi.

Kapı girişinde öylece durup Kiba'yı izlerken sevgilisi de nihayetinde gözlerini oynadığı oyundan alıp ona çevirebilmişti. Hiçbir ifadenin yer edinmediği yüzünde ufak bir tebessüme dair iz yokken, "Hoş geldin." demeyi akıl edebilmişti.

Hinata, başını onaylarcasına sallayıp yanlarına geçtiğinde koltuğun koluna oturdu ve yaptıklarını izlemeye devam etti. Bir futbol oyunu olduğu bariz ortadaydı ancak hangi oyun olduğundan habersizdi. "Ne oynuyorsunuz?" diye sorduğunda da, "FIFA." diyerek onu cevaplayan Lee oldu. Bu esnada oyununa devam eden Kiba ufak bir yan bakış atmaktan da kaçınmamıştı.

"Ne oldu?"

"Ne?"

Kiba'nın samimiyetten uzak, soğuk sorusuna bir anlam yükleyemedi.

"Russ ekibin nerede bugün? Yapacak saçma sapan işleriniz yok mu?" Arkası kesilmeyen ezikleyici soruları devam ederken Shino ve Lee'nin kahkahaları da eşlik etmeye başlamıştı ve bu Hinata'yı oldukça geriyordu. "Russ festivaline yalnızca iki yıl yedi ay kaldı, hemen işe koyulsanız iyi olur."

Madem dalga geçmek istiyordu, o zaman bunu karşılıksız bırakmamalıydı, değil mi?

"Haklısın. Sizi, yani tüm gününü oyun oynayarak geçirmek gibi gerekli ve yararlı işler yapan çocukları çok kıskanıyorum."

"Şimdi neye kızdın?"

Cevabı fazla mı kabaydı acaba? Kiba'ya göre öyle olmalıydı muhtemelen ama kızdığı falan yoktu. Dalgaya karşılık dalgaydı tek yaptığı.

"Hayır, kızmadım. Sadece dalga geçiyordum. Espri anlayışın olsun biraz."

Kiba oyunu bırakıp kendi sırasını Lee'ye verirken yerinden kalktı ve konuşmaları gerektiğini söyleyerek Hinata'yı peşinden mutfağa sürükledi. Nihayet başbaşa kalmışlardı.

"Sorun ne?" diye sordu Kiba yüzündeki ifadesizlikle.

"Asıl senin sorunun ne?" Hinata'ya göre ise sorunlu kişi Kiba'ydı. Kendinde bir sorun göremiyordu.

"Sorunum yok."

"Pekâlâ, o halde neden mesajlarıma cevap vermedin? Sadece görmemiş olman sorun değil ama görüldü atıp yazmaman?"

"Meşguldüm." Bunu söylemeden önce etrafta göz gezdirmişti ve bu aslında verecek mantıklı bir cevabının olmadığını açıklayabilirdi.

"Yani dünkü buluşmamızı kaçırdığım için kızgın değil misin?"

"Hayır, hayır." Başını iki yana salladı. "Umrumda değil."

Siyah saçlının duymayı beklediği cevap kesinlikle bu değildi. Kiba haklı olarak kızdığını söyleyebilirdi ve bunun için onu suçlayamazdı ancak umrunda olmamak? Kafa buluyor olmalıydı.

"Umrunda değil derken?"

"Yani sorun değil, endişelenme demek istedim."

Yanlış anlaşılma gibi duruyordu ama kelimelerini daha özenli seçmeliydi belki de.

"Peki," Öylece etrafı incelerken sevgilisinin bakışlarını hâlâ üzerinde hissedebiliyordu. "O halde eve gideyim ben."

Omzunu silkti. "Kalabilirsin de."

"Biraz işlerim var."

Gözleri yeniden sevgilisininkilerle buluştuğunda, Kiba yanına geldi ve yanağını çekiştirdi. "Seni ararım sonra."

Başını sallayıp gitmek üzere koridora yöneldiğinde arkasını dönüp oturma odasına giden Kiba'ya son kez baktı. Aralarında bir problem yok gibiydi ancak o ufak soğukluğu hissedebiliyordu.

Pazartesi (15:11)

"Kızgın olmadığını söylüyor ama bana kalırsa biraz trip yapıyor ve konuşmak istemiyor."

Ortak dersleri sonrası çalışmak için kütüphaneye çıkmış Hinata ve Sakura çalışma kısmını arka plana atarak konuşuyor ve biraz da dedikodu yapıyordu. Sakura'nın mantıklı birisi olduğunu bildiği için Kiba ile arasındakileri anlatarak arkadaşından yardım almaya ihtiyacı vardı.

"Babanka tanışmasını istemediğini düşündüğünden de sinirli olabilir belki. Ondan utandığını düşünüyor olmalı, eğer sorun yoksa bırak babanla tanışsın."

"Buna emin misin?" Bu konuda düşünmek istiyordu. Sakura elbette söylediklerinde haklıydı ancak Kiba'yı öylece tanıştırmak istememesinin de bir sebebi vardı.

"Benim değil senin emin olman gerek."

Bu esnada karşılarındaki boş sandalye aniden çekilerek Ino tarafından kapılmıştı. Sarışının yüzünde gergin bir ifade yer alıyordu.

"Tenten'in, Temari'ye artık otobüste olmayacağını söylemesi gerek."

"Neden?" diye sordu Sakura çokta şaşırmayarak. Ino'nun bundan ne zaman vaz geçeceğini tahmin edemiyordu.

"Neden mi? Partideki yaptıkları otobüsler arası sosyal statümüzü mahvedebilirdi. Bunu bir şekilde düzeltmemiz gerek. Sasuke-kun'un otobüs grubuna aslında olay çıkarmayan tipler olduğumuzu göstermemiz gerek. Onların otobüsü en popüler olanı ve hakkımızdaki düşünceleri önemli."

Temari kaba birisi olabilirdi fakat Sakura, Ino'nun ona gereğinden fazla yargıyla yaklaştığını düşünüyordu. "Belki de Temari'nin suçu değildir? Sebepsiz yere olay çıkaracağını sanmıyorum."

Ino gözlerini devirerek dalga geçti. "Hadi ama! Sen Temari ile tanıştın mı? O kadar kaba ki!"

İşte burada durması gerekirdi. "Shion'da o kadar masum değil aslında." Hinata, Shion konusunda yaşadıklarını göz önünde bulundurduğunda Temari çok daha masum kalıyordu.

Ino ise Shion'un kim olduğundan habersizdi aslında. "Shion'u gayet iyi tanıyorum. Olay çıkaracak birisi değil."

Buz dağının görünmeyen kısmını bilmediği için Ino'yu da suçlayamazdı siyah saçlı olan. "Elbette..." diyerek geçiştiriverdiğinde Ino'da telefonuna gelen mesajla gülümsemişti.

Bir çift yeşil ve bir çift de buz mavisi gözlerin hedefi olduğunda gülümseyerek, "Sasuke-kun." dedi.

"Ne var sizin aranızda?" Sasuke pek umrunda değildi ama tanıdığı birisiydi ve Ino ile aralarındaki ilişkiyi de merak ediyordu.

Ino gülümsemesini koruyarak, "Galiba yatacağız." dediğinde Hinata'nın kaşları havaya kalkmış, Sakura ise tuhaf bir yüz ifadesi yapmıştı.

"Sevişmek için birbirinizi daha iyi tanımanız gerekmez mi?" diye sordu Sakura şaşırarak. Ino'nun daha yeni tanıştığı birisiyle ilk günden yatması normal değildi onun için.

Ino ise tam zıttını düşünüyordu. "Neden ki? O gayet mükemmel birisi." İşte tam olarak sorun buydu. İnsanları ilk görüşte belli bir kalıba sokuyor ve öyle davranıyordu. Yargının ta kendisiydi bu ve bilirsiniz, yargı insanı hataya düşüren en büyük problemdi. "İlkimin sıradan birisiyle olmasındansa okulun en popüler ve yakışıklı çocuğuyla olması büyük bir şans. İlkini her zaman hatırlarsın."

Sarışın olanın düşünce yapısını kesinlikle ama kesinlikle onaylamıyordu. Bu, yakışıklı ya da popüler olan kişiyle takılma arzusu neydi onu da anlamıyordu. "Peki sen onun ilki misin?"

Ino'nun mantık sınırlarını zorlayan sözleri ve Sakura'nın mantıklı sözleri çatışadursun, Hinata gülmemek için dudaklarını birbirine bastırarak başını eğik tutuyordu.

"Ayrıca Sasuke-kun'un yatakta oldukça iyi olduğunu duydum. Normalde ilkinde orgazm olmazsın ama yaptığın kişi Sasuke-kun ise bu imkansız. Sasuke'yle yatmış birkaç kız ilk seferinde gerçekten de orgazm olduğunu söyledi."

Sarışının mantığını değiştirmenin tek yolu bir şeylerin olmasıydı ve o zamana kadar düzeleceğini sanmıyordu Sakura. Başını pencereye çevirerek sessizliği seçti.

"Hadi ama! Bunu sizin için de yapıyorum. Bu sayede onlarla partileyebiliriz."

Sakura başını iki yana salladı. "Ino..." Hinata ise buna pek inanmıyordu. İşin içinde elbette o da vardı ancak Sasuke'nin adını duyduğunda bile aklını yitiren Ino'yu görmüştü ve kızın tek isteğinin onunla bir şans olduğunu biliyordu. Aksi iddia edilemezdi.

"Sizden bir şey isteyeceğim," diye sordu Ino çekinerek. Hinata ise kızın aklından geçenleri anında anlayarak gülümsedi. "Sizden hap alabilir miyim?"

Sakura başını iki yana salladı. "O hap almakla olmuyor yalnız."

"Tek kullanımlıktan bahsetmiyorum zaten. Bir haftalığına..."

"Ben kullanmıyorum."

"Ben de," dedi Hinata buruk bir gülümsemeyle. Bu konuda Ino'ya ne kadar yardımcı olabilirdi emin değildi.

"Sen erkek arkadaşınla hiç yatmadın mı?"

"Hayır. Ancak biraz araştırmıştım... Nuvaring kullanabilirsin belki. Ödünç almak ister misin bilmem ama..."

"Nereden alabilirim ki?"

İşte stresli kısma gelmişlerdi.

"Okul doktorundan alabilirsin."

Okul doktorunu duyduğunda hayal kırıklığıyla kendini geriye attı sarışın. "Ah, bu çok stres verici. İnternetten sipariş edemez miyim peki?"

"Okul doktoruna git bence, ne sorun olabilir ki?" dedi Sakura. O kadar da stres verici olmamalıydı.

"O zaman," Bunu söylemekten çekiniyor gibi bir hali vardı. "Benimle gelir misiniz?"

"Neden?" diye sordu Sakura. Tek başına gitmek zor olmamalıydı.

"Tek gitmem tuhaf olur çünkü."

Tek kaşını havaya kaldırdı. "Birlikte gitmek daha az tuhaf ya!" Fakat yüzündeki gülümsemeden de anlaşılacağı üzere arkadaşını yalnız bırakamazlardı.

Hinata'da Sakura'yı onayladı. "Elbette, Ino."

Ve Ino'ya bir mesaj daha geldiğinde mavi gözleri tekrardan parıldadı. "Sasuke-kun."

Çarşamba (00:35)

Bütün bir gece Kiba'yı davet etme ve babasıyla tanıştırma fikrini düşünen Hinata işin içinden çıkamamış ve kendini uykuya teslim etmeye karar vermişti ancak bu durum o kadar kafasına takılmış vaziyetteydi ki uykusunu kaçıracak kadar büyük bir problem oluvermişti. Saatin geç olması ve uykusunu alamadan erken kalkacak olmayı umursamadan odasından çıkıp babasının çalışma odasına gitmişti. Bu saatte babasının hâlâ ne kadar büyük bir işle meşgul olduğunu anlamasa da karıştırmak istemiyordu.

Masanın yanındaki tekli koltuklardan birine otururken sadece birkaç saniyeliğine ona dik dik bakan babasıyla gözleri buluştuğunda, "Uyuyamadın mı?" diye bir soru yöneldi babasından.

"Hayır. Sen ne yapıyorsun bu saatte?"

"Birkaç sıkıcı dosyayla ilgileniyorum." Dosyalarla ilgilenmeyi bırakıp ellerini çenesinin altında birleştirdi. "Bu uykusuzluğun sadece bu geceye mi yoksa her geceye mi has? Notlarının düşmesini buna bağlamalı mıyım?"

"Baba," Derslerinden ne zaman konu açılsa siniri bozulur ve bir yerlerde kendini boğup öldürme isteğiyle başa çıkmak zorunda kalırdı. Fakat babasına bağırıp çağırmak gibi bir lüksü de yoktu. "Eğer derslerden konuşacaksak, yüzde elli uyuma ihtimalimi bile yok etmiş olursun."

Başını salladı, bu konuda aldığı cevaplar onu tatmin etmiyordu. "Her neyse, bunu daha sonra ayrıntılı olarak konuşacağız. Gece gece zamanı değil." Dosyalarla olan işlerine devam etmeden önce yeniden sordu: "Shion ile aran nasıl?" Kızının fazla arkadaşı olmadığını ve konuştuğu tek kişinin Shion olduğunu bildiği için aralarının nasıl olduğundan da haberdar olmak istiyordu.

Öte yandan Hinata içinse eziyet gibiydi Shion'la ilgili her şey. Aralarının uzun zamandır bozuk olduğundan babasına bahsetmemişti ve adam hâlâ ikisinin arkadaş olduğunu sanıyordu.

"İyi," dedi ruhsuzca. O ismi duymaya bile tahammül edemiyordu. Babası dosyalarla yeniden ilgilenirken en iyisinin her şeyi söylemek olduğunu düşündü. Aklına takılan şeyi söyleyerek günlerce başına bela olan bu durumdan kurtulabilirdi. Babasından alacağı tepki umrunda değildi artık. "Baba, ben..." Derin bir nefes aldı ve dudağını ıslattı. "Bir erkek arkadaşım var."

Bir kez daha babasının dik bakışlarıyla karşılaştığında yutkundu. Bu iyiye işaret olmamalıydı. Babasının böyle şeyleri onaylamadığından değil, kariyer ve eğitime takmış olmasından dolayıydı.

"Genelde seni yanımda gördüklerinde ve kızım olduğunu söylediğimde sürekli yaşını sorup duruyorlar." İşine devam ediyordu. "Bu açıdan şaşırmadım ancak çekingen yönünü düşünürsem, evet. Şaşırdım. Tanıyor muyum bari?"

Direkt kim olduğunu söylemeyi düşünmüyordu. Babasının sorusunu görmezden gelmeyi tercih etti. "Tanışabileceğinizi düşündüm, o da seninle tanışmak istiyordu." Parmaklarıyla oynamaya başladı, dudaklarını dişliyordu. "Belki akşam yemeğine davet edebiliriz, sen iş görüşmesi için Yeni Zelanda'ya gitmeden önce." Babasına bakma cesaretini buldu. Aşırı bir tepkiyle karşılaşmadığı için korkulacak bir şey kalmamış olmalıydı. "Ne zaman gidiyorsun?"

"Cumartesi sabah uçağım kalkıyor."

"O zaman cuma uyar mı?"

"Gelsin bakalım."

Çarşamba (13:15)

Sabah derslerinin ardından her zamanki takıldıkları koridorda buluşan Hinata ve Kiba'nın arası önceki günlere göre daha iyi olmuştu. Babasına ilişkilerinden bahsettiğini ve akşam yemeğine tanışmaları için davet ettiğini söylediğinde Kiba triplerinden vaz geçmiş, kazandığı zaferle sevgilisine sırnaşmaktan çekinmemişti. Şimdi ise siyah saçların sahibi duvarla Kiba arasındaydı ve tam da hediye niteliği taşıyan bir öpücük alacağı sırada yanlarına gelen Sakura ile hediyesini alamamıştı.

"Selam," dedi Sakura neşeyle. "Siz çifte kumrular daha iyi görünüyorsunuz. Aranız biraz düzeldi sanırım."

Hinata'yı öpememenin verdiği ufak öfkenin yanında Sakura'nın söyledikleri de Kiba'yı germişti biraz. Aralarının bozuk olduğu falan yoktu, biraz trip atmışsa ne olabilirdi ki yani?

Araya girme ihtiyacı hisseden Hinata ise, "Bu Sakura, otobüsten." dedi.

Pembe saçlı, Kiba'yla el sıkışırken, "Sakura." dedi.

"Kiba."

Kiba'yla tanışma faslının ardından yapmaları gereken işi hatırlatma gereği duydu. "Okul doktoruyla olan randevumuzu unutmadın, değil mi?"

"Ah, evet. Ino nerede?"

"Revirde buluşacağız."

Okul doktoruna neden gittiklerini anlamayan Kiba sorma gereği duyduğunda, Sakura yüzündeki tuhaf ifadeyle onu yanıtladı. "Ino'nun birisiyle sevişmesine yardım ediyoruz."

Bu oldukça gerekli(!) iş Kiba'yı şaşırtırken fazla samimi(!) duygularla iyi şanslar dilemeden geçmedi.

O sıralarda randevu sırasının gelmesini bekleyen Ino ise boş koltukta oturmaktan sıkılmış, biran önce sırasının gelmesini ister vaziyetteydi. Doktorla görüşmek için can attığından değildi elbette, sadece ne olacaksa biran önce olup bitmesini istiyordu.

Yanında oturan ve onun gibi sırasını bekleyen kıza baktığında elindeki IPad ile, adını bilmediği bir tür savaş oyunu oynayan birisini beklememişti. Kulağındaki kulaklıkla dış dünyadan izole olmuş o kızın müzik falan dinlediğini düşünmüştü ancak yanılmıştı. Erkekler gibi savaş oyunu oynayan bir kız ilk defa görüyordu.

Kapı aniden açılıp ortama gürültü hakim olduğunda kızların geldiğini anlaması uzun sürmemişti.

"Çok geç kaldınız." dedi isyankâr bir tonda. Kızlar bunun için özür dilediğinde yapacağı plan adına kızlara cuma günü bol olup olmadıklarını da sormayı ihmal etmemişti fakat daha sorusunun cevabını alamadan içeriye Tenten'de girdiğinde neye uğradıklarını şaşırdılar.

"Senin burada ne işin var?" diye sordu Ino, sanki burada olma sebeplerini kimsenin öğrenmemesini ister gibi. Ardından Hinata ve Sakura'ya döndü. "Ona neden söylediniz?"

Hinata bir şey demediklerini söylediğinde araya Tenten girdi: "Kiba'dan öğrendim."

Kiba'nın da bu işi bildiğini duymak Ino'yu daha da gererken sesi de yükselmeye başladı. "Tanrım! Kiba'ya neden söylediniz, Hinata?!"

Ve Ino bir kez daha bir başka sorusunun yanıtını alamadan Tenten araya girdi: "Bunu duyduğunuza inanamayacaksınız! Temari bütün tuvalet kâğıtlarını satmış."

"Ne? Ciddi misin?"

"Nasıl?"

Kızlar konudan konuya atlarken şaşkınlık içerisinde kalmışlardı ve bu ufak kaos ortamını da dağıtan kişi doktordu: "Yamanaka Ino."

Kaos sadece bir saniye için sonlanmıştı.

İçeriye geçerken de Tenten ve Ino gevezeliğe devam etmişti.

"Bunu yasal yollardan yaptığına emin miyiz?"

"Hadi ama! Kız müslüman, yasadışı bir şey yapacak birisi değil. Onu grubumuzda tutmalıyız Ino, lütfen."

Kapıyı kapatıp tamamen başbaşa kaldıklarında Ino, doktor Shizune'nin tam karşısındaki döner sandalyeye oturdu.

Kızları, "Hoş geldiniz." diyerek karşılayan Shizune oldukça güler yüzlüydü. "Sizlere nasıl yardımcı olabilirim, kızlar?"

Tenten ve Hinata'nın ortasında duran Sakura işaret parmağıyla Ino'yu gösterdi. "Birisiyle birlikte olacak."

Shizune'nin gülümsemesi daha da büyürken, "Çok şanslısın." demişti ancak bu kızların tuhafına gitmişti biraz. Hatta Sakura için, şans bunun neresindeysi bilmiyordu. Açıklama ihtiyacı hissederek, "İlk kez." dedi.

"Pekâlâ, rahatla Ino. O kadar da büyütülecek bir olay değil."

"Bir keresinde kuzenim o kadar çok kanamış ki anemi olmuş." diyerek araya giren Tenten arkadaşını rahatlatmak için oldukça(!) yardımcı olurken Sakura bunun saçmalık olduğunu ve Shizune'de ilk seferde kanama olmasının normal olduğunu söylemişti.

"Aşırı miktarda kanamalar dikkate alınmalı ancak çünkü ölümcül sonuçlara götürebilir."

Tenten'in ardından Shizune'de bilimsel açıklamasıyla Ino'yu fazla(!) rahatlatırken, bu durumla dalga geçen Tenten'in de yüzü tuhaf bir hal almıştı. "Aslında çok kötü sonuçlanmadı, sadece biraz kilo vermişti." diyerek bu sefer gerçekten de ortamdaki gergin havayı dağıtmaya çalıştı.

"O zaman şanslıymış. Bir hastam o kadar çok kan kaybetmişti ki bayılmak üzereydi neredeyse."

Ino dehşete düştü. "İlk kez seks yaptığı için mi?"

"Hayır, kendini kesmişti. O kadar çok kan kaybetmişti ki kan nakli yaptık."

Ino'nun korkusu her seferinde daha da artarken sadece destek için orada olan Hinata ve özellikle de Tenten bile korkmuşlardı. Sakura ise durumla alakası olmayan bu örneğin ortaya atılmasında mantık aramak yerine asıl konuya geldi: "Ama bize sadece hap lazım."

"Peki, ne zaman ilişkiye gireceksin?"

"Cuma."

Kızlar şaşırarak cuma günü olmasını sorgularken Sasuke'nin cuma günü boş olduğunu söyleyen Ino, "Hinatalar'ın bodrumunda biraz içeriz diye düşünmüştüm." dediğinde de, artık Hinata da başına alacağı belayı nasıl idare edeceğini düşünmeye başlayabilirdi.

Doktor tavsiyesini bir kenara koyup tartışmaya başlarken Sakura gözlerini devirdi. "Seks yapacak olan sensin, Ino. Biz niye içelim ki?"

"O gün bana destek olmak için birlikte içmemiz gerek, tek başıma içmek istemiyorum."

Araya girme ihtiyacı hissetti Hinata ki girmesi şarttı da: "Bizim ev olmaz. O gün Kiba'yı babamla tanışması için eve davet ettim."

"Lütfen, Hinata..."

Asıl mevzuya dönmeleri için Shizune masasında bulunan penis maketini öne çekti. "İşte, bunu görmüş müydünüz?" Tıpçı olduğu için onun açısından gayet normaldi fakat kızlar için aynısı söylenemezdi.

"Prezervatif takmayı biliyor musunuz?"

Tenten yüzünü buruşturarak, Ino dik dik ve Hinata ifadesizce bakmayı seçerken Sakura gözlerini tavana dikerek bakmama taraftarıydı ancak son anda o da bakan kızlara katıldı.

Shizune, açılması zor olan prezervatif paketini açtığında gülerek prezervatifi Ino'ya uzattı.

Cuma 19:47

Cuma günü kızlarla bodrumda toplanma işinin önüne geçemeyen Hinata şimdi yatağının köşesinde oturmuş, babasının bu olanları öğrenmemesini diliyor ve işin üstünden nasıl kalkacağını hesaplıyordu.

Yatağın ortasında uzanan Ino ise bir elinde içki dolu bardakla önündeki prezervatifleri inceliyordu.

"Dürüst olun, ne kadar acıtıyor?"

Yanıt almak için Tentene döndüğünde esmer olan başını iki yana salladı. "İlk seferimi hatırlamıyorum ama dert etme, sadece biraz rahatla ve içki iç." Ino'nun elinden bitmiş bardağı alıp biraz daha içki doldurdu.

"Hiçbir şey hatırlamayacak kadar sarhoş mu olmak istiyorsun?" diye sordu Sakura. Bu kadar çok içmesini doğru bulmuyordu.

Bu esnada ayrıca ses ve gürültülerinin yukarıya ulaşmaması için odaya hakim olan bir şarkı da vardı.

Ino, Sakura'nın sorusunu yanıtsız bırakıp yeniden Tenten'e döndüğünde az çok ilk deneyimini hatırlamaya çalışan Tenten, parmaklarıyla Ino'nun kolunu sıktı. Ino acıdan ufak bir çığlık attığında, "Ciddi olamazsın? Bu kadar çok acıtıyor mu?" diye sordu.

"Olayın çimciklemekle alakası olduğunu sanmıyorum," dedi Sakura. "Sadece biraz rahatla, bu kadar kasma. Acımaz."

Ino, kafa mı buluyorsun benimle? der gibi bir bakış fırlatıverdi. "Sen seks yapmadın bile, nereden bilebilirsin ki Sakura?"

Eh, bu konuda tamamen haksız sayılmazdı ancak iş buna geldiğinde kasmamak gerektiğini uzmanlar bile söylüyordu.

Kısa süre içerisinde Kiba'nın gelecek olması ve babasının alt katta olanları öğrenme korkusu, Hinata'da Ino'nun bu seks mevzusuna dahil olma isteğini yok ediyordu. Endişeyle ayağa kalktığında sesine ve yüzüne işleyen korku kendini belli ediyordu. "Sasuke-kun'un çoktan gelmesi gerekirdi. Sana mesaj atmadı mı Ino?"

"En son... Seni akşam yedi gibi alırım, takılırız biraz, yazmış."

"Ino, onu arayamaz mısın?"

Sasuke'nin biran önce gelmesine ve Ino'yu alıp götürmesine ihtiyacı vardı. Kiba'dan önce o gelmediği sürece rahatlamasına imkan yoktu.

"Aletine muhtaç gibi gözükmek istemiyorum."

"Ya mesaj atmazsa?"

"O zaman rahatlarım."

Başını iki yana salladı Sakura. "Ino, eğer istemiyorsan onunla seks yapmazsın."

"Hayır, istiyorum. Ben sadece acımasın istiyorum."

"İşte bu yüzden biraz rahatlamaya ihtiyacın var."

Bu esnada Tenten'de Ino'nun bardağına ekleme yapmaya devam ediyordu.

Sakura yardımcı olmaya çalışarak aklına gelen mantıklı bir soruyu sordu: "Mesela seni neyi tahrik ediyor?"

"Nesi mi?"

"Evet, yani onunla ilgili seni azdıran şey ne?" Açıklamak için bundan daha uygun bir kelime olamazdı herhalde.

"Hiçbir şey."

"Gerçekten de azdığın bir şey yok mu?" Buna inanmakta güçlük çekebilirdi. Seks yapacaktı ve onu azdıran bir şey olmadığını söylüyordu.

"Seni azdıran bir şey var mı ki?" diye sorduğunda beklediği yanıt olumsuzdu fakat seks deneyimi olmayan ve bunu onaylamayan Sakura'nın bile tahrik olmasını sağlayan bir şey vardı dünyada.

"O halde neden seks yapmıyorsun?"

"Çünkü beni neyin tahrik ettiğini biliyorum."

Ino için Sakura'yı tahrik eden şeylerin ne olduğunu düşünmek zor değildi. Seks yapmıyordu, erkeklere ilgili durmuyordu, içmiyordu... "Bir lezbiyen aktivitesine katılmayacağım."

Sırf belli şeylerden kendini uzak tuttuğu için hakkında böyle düşünülmesi, belli etmese de Sakura'yı deli ediyordu. Lezbiyen falan değildi!

"Ino, sadece sırt üstü yat ve gözlerini kapat."

Ino bunun işe yarama ihtimalini göz önüne alarak pembe saçlının dediğini yaptı ve gözlerini kapattı.

"Sen ve Sasuke-kun'un aynı odada olduğunuzu düşünün. Ne yapıyorsunuz?"

"Ne mi oluyor?" Biraz düşünmeye başladı ve bu sırada araya kısa süreli bir sessizlik hakim oldu. "Odada ayakatayız. Üzerimde beyaz bir elbise var."

"Güzel, devam et."

"Stella McCartney'nin altı dantelli elbisesine benziyor ancak benimkinde dantel yok ve saçlarımda toplu ancak onu açıyorum ve omuzlarıma düşüyor. Açık pembe bir ruj sürmüşüm, MAC'in en açık tonları değil ama ortalarında,"

Saate kafayı takmış, telefonuyla ilgilenen Hinata kızlardan farklı bir dünyadaydı.

"Bekle bir dakika! Bu galiba işe yarıyor."

"Gerçekten mi?" Sakura, Ino'nun neyden tahrik olduğunu kestiremese de aklına birbirine yakın şeyler geliyordu.

"Gerçekten."

"Yani kıyafet ve makyaj seni tahrik ediyor?" Buna inanmak güçtü. Daha çok Sasuke ile alakalı bir şey beklemişti.

"İnsanlar çok farklı şeylerden tahrik olabiliyor," dedi Tenten kıkırdayarak. Söyleyecekleri o kadar da komik değildi ama. "Bir keresinde belgesel izlemiştim ve inanması güç ama eşekten tahrik olmuştum." Kahkaha attığı sırada yukarıdan gelen sesle Hinata'da normal dünyaya dönmüştü.

Bu babasının sesiydi.

"Geliyorum!"

Kızlara dönüp olabildiği en ciddi halini takındı. Lafını ancak bu şekilde geçirebiliyordu. "Artık gitmeniz gerek."

"Gidemeyiz, Sasuke-kun mesaj atmadı."

"Kendi evine gidemez misin?"

"Oraya asla gidemem, içtim."

Sakura, Hinata'ya yük olduklarının farkındaydı ve bu işte kıza elinden geldiğince yardım edecekti. Sarhoş değildi ve bu büyük bir avantajdı.

"Burada kalamaz mıyız? Ben ilgilenirim burayla."

Bu sırada yeniden Hinata'nın babasının sesi ilişti.

"Pekâlâ, Sasuke-kun gelene kadar burada kalın ama lütfen ses çıkarmayın. Gideceğiniz zaman da pencereden çıkabilirsiniz."

Kızları son kez uyardıktan sonra Sakura'ya olan güveniyle yukarıya çıktı. Salonda oturan babası gözlerini kolundaki saatten çekti. "Erkek arkadaşının şimdiye gelmiş olması gerekirdi."

"Biraz gecikeceğini söyledi, gelir az sonra."

Durumu kırk takla atarak idare etmeye çalışıyordu ki alt kattaki arkadaşlarının varlığı da cabasıydı.

Babası yeniden işleriyle alakalı mevzular adına telefonundaki işine dönerken yüzü eski, gergin halini alan Hinata sırtını duvara dayadı ve Kiba'ya mesaj attı.

Kime:
  - dear lover
Nerede kaldın?! 😤

Aşağıdan kahkaha sesleri geldiğinde bakışları bir kez daha babasınınkilerle buluştu. Yüzündeki endişeyi silmeyi de unutmuştu.

"O ses de neydi?"

"Şey," Acil bir yalan uydurmalıydı ve işin kötü yanı acilyalan.com sayfasına erişmekte güçlük çekmişti. "İzlediğim diziyi kapatmayı unutmuşum galiba." Gergince gülümsedi ve bir aptal gibi görünmeyi diledi. "Gidip kapatayım."

Babasının şüphelenmemesi ve daha fazla ses gelmeden önce engel olmak için koşar adımlarla aşağıya hareketlendiğinde zil de çalmıştı.

Kiba'nın nihayet gelmiş olmasına sevinerek kapıyı açtığında görmeyi beklediği kişi kesinlikle basit bir stille bile dehşet yakışıklı olan Sasuke değildi. Biran için onun gelme amacını unutarak, "Neden buradasın?" diye sordu.

Öte yandan Sasuke ise Hinatalar'ın evine geldiği için şaşkındı. "Ino burada olacağını söylemişti ama bahsettiği Hinata'nın sen olduğunu tahmin etmemiştim."

"Hayır, ah pardon! Evet, burada ama içeriye geçemezsin. Babam evde." Kısık sesle bunları söylediğinde arkasından gelen Hizashi'de artık kapıdaydı. Sasuke'yi gördüğüne şaşırmıştı zira şirkette karşılaştıklarında Hinata'yla ilgileniyor gibi durmamıştı hiç. Belki de belli eden tiplerden değildi.

"Merhaba, Sasuke," dedi şaşkınlığını belli etmemeye çalışarak. "Hinata bahsettiğinde aklıma o kişinin sen olacağı gelmedi hiç." Sasuke ile el sıkıştığında ufak yanlış anlaşılma için Hinata araya girdi. "Hayır, hayır. Sasuke-kun erkek arkadaşım değil, baba."

Sasuke'de neye uğradığını şaşırmıştı. Sadece Ino'yu alıp gitmesi gerekirken neye dahil olduğunu çözmeye çalışıyordu.

"Sasuke-kun, Ino için gelmişti. Şey... Ino ile görüşeceklerdi ama ondan haber alamayınca buraya geldi. Cevabını aldığı için şimdi gidecek." Biraz kabaca olduğunun farkındaydı fakat ne bunu düşünecek durumdaydı ne de düzeltecek.

Hizashi'nin kafası karışmıştı ve kızının Ino'dan kastının kim olduğunu bilmiyordu fakat bir arkadaşı olduğunu düşünerek bunu sonra sorabilirdi.

Derken gülüşmeler artarak ön bahçeye Tenten, Sakura ve sarhoş bir Ino çıktığında Hinata bundan daha güzel ne olabileceğini düşündü. Olan biteni anlamayan Hizashi sorgularcasına kızlara bakarken Sasuke'de arkasına döndü.

"Tenten, Ino, Sakura, sizin burada ne işiniz var?"

Yalan söylemek için attığı taklaların bir manası kalmayacaktı. Şu durumda ne söylerse söylesin saçma olacaktı.

Kızlar ise Hinata'nın babasını gördükleri için biraz gerilmişlerdi. Artı olarak hava yağmurluydu ve ıslanmışlardı da.

Hinata'ya durumu kurtaracağını söyleyen Sakura mahçubiyeti hissedebiliyordu ve mantıklı bir yalanla anı kurtarmalıydı. "Geçen sana şemsiyemi vermiştim ya," Güzelce yalanını ortaya atarken Hizashi ağzı açık, Sasuke ise sırıtarak Sakura'nın süper(!) yalanı dinliyordu. "Yakınlardaydık kızlarla. Senden şemsiyemi almaya geldim ama odanda değildin sanırım, açmadın."

"Kusuruma bakma, Sakura. Sana daha erken vermeliydim. Aldığına göre sanırım daha da ıslanmadan gitseniz iyi olacak."

Ancak görünüşe bakılırsa Tenten'de içmiş olmalıydı ki konuştuğunda daha da batırdı: "Evet, haklısın. Zaten bizim de alacağımız daha çok şemsiye var."

Sakura sarhoş ikilinin elinden tutup yürümelerine yardımcı olurken Sasuke'de peşlerine takılmış ve Hinata kapıyı kapatmıştı.

İçeriye geçerken Hizashi kızların sarhoş olduğunu ve Sasuke'nin de bu işin içinde olduğunu sorgulamış, onu inandırmakta başarısız olacağını bilmesine rağmen ise Hinata reddetmişti. Telefonu çaldığında ve arayanın Kiba olduğunu gördüğünde ise direkt açtı: "Nerede kaldın sen?"

Sorduğu soruya karşılık, o kadar hazırlıktan sonra Kiba'nın gelemeyeceğini öğrenmişti. Sebebini sorduğunda da içinden geçerli bir sebep duymayı diledi ancak Kiba'nın mazereti saçma sapandı: Annesine yardım etmek.

Kiba, Hinata'nın ısrarına rağmen yardım etmesinin daha önemli olduğunu belirtmişti fakat tüm bunlar siyah saçların sahibine mantıklı gelmiyordu. Özellikle karşı hattan bir kız sesi geldiğinde ve Kiba kız kardeşi olduğunu söylediğinde de kesinlikle dert edilmemesi gereken bir konu olmaktan çıkmıştı. Ona inanmıyordu.

¤

Karakterler

Sasuke

Sakura

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro