3' We are the biggest losers at school
Cumartesi ( 17:11 )
Güzel geçmesini umduğu bir hafta sonu berbat olmuştu Hinata için. Sadece iki gün Kiba ile baş başa kalmak ve keyifli bir hafta sonu geçirmek istemişti ancak Kiba arkadaşlarını da kulübeye çağırarak tüm planı bozmuştu. Üstelik bozmak bir yana o partiye de gitmemişti. Kiba ile sık kavga etmezler, hatta neredeyse hiç kavga etmezlerdi. İlişkileri bugüne kadar gayet sorunsuz bir şekilde ilerlemişti ama şimdi... Shion konusunda Kiba'ya güvenmek istese de Lee'nin söylediklerinden sonra ona pek güvenemiyordu.
Otobüsten indiklerinde arabaların geçmesini beklediler, ardından da yolun karşısına geçerek evlerine giden ara sokağa saptılar. Yol yaklaşık yirmi dakika kadar uzaktı her ikisinin evine de ve bu yirmi dakikanın yarısında hiç konuşmadılar. Konuşacak pek bir şey de yoktu zaten. Her şey kulübe de konuşulmuştu.
Yollarının ayrılma vakti geldiğinde sessizliği bozan Kiba oldu.
"Seni ararım, tamam mı?"
"Tamam."
Kiba yüzündeki mahçup ifadenin biran bile kaybolup gitmesine izin vermeden neşesi olmayan yüze baktı. Hinata'ya üzülmek yakışmadığı gibi onu üzmeyi de kendine yakıştıramıyordu.
En azından özür niyetinde bir öpücüğün işe yarayabileceğini düşünmüş ve ona yaklaşmıştı ancak Hinata kendini geri çektiğinde o an için elinden daha iyi bir şey gelmedi.
"Hinata, özür dilerim. Gerçekten çok üzgünüm. Bu hafta sonunun senin için çok önemli olduğunu bilseydim, onları çağırmazdım."
Buruk bir gülümseme de Hinata'nın yüzüne yerleşti. İyi olan oydu ve alttan alan da hep o olurdu ama bu sefer alttan almak istemiyordu. Bu kez sadece söylemek istediğini söyledi.
"Senin için önemsiz olduğunu bilmiyordum."
Hinata'nın, birlikte geçirdikleri ve geçirecekleri her zamanın onun için önemsiz olduğunu düşünmesi Kiba'yı çileden çıkartabilirdi.
"Benim için de önemliydi elbette ama arkadaşlarıma da vakit ayırmam gerek. Eskiden bu tarz konular senin için de önemliydi."
"Kiba-kun, benim için de öyle. Önemli ancak senin arkadaşların kadar değil."
Hinata beklemediği bir şekilde agresifleşmişti ve tersleyerek cevap vermesi de hoşuna gitmemişti. Sabır dilercesine gözlerini devirdi.
"Hafta sonu senin arkadaşlarının da gelebileceğini söylemiştim, Hinata."
Bu sorunun cevabını bildiği halde sormuştu ve Hinata'nın da verecek bir cevabı yoktu. Mevzu arkadaş olduğunda o tamamen yalnızdı ve belli etmese de bundan, bunun yüzüne vurulmasından nefret ediyordu.
"Şey yapamaz mısın?"
"Ne yapayım? Arkadaş mı edineyim?"
Bu arkadaş konusu canını öyle sıkıyordu ki! Dünyanın en iyi insanı da olsa çileden çıkabilirdi.
"Öyle bir şey demeyecektim."
"Ama düşünmediğini de inkar edemezsin, huh?" diyerek gözlerini kıstı. Elbette ki düşündüğü oydu. Başka ne olabilirdi ki?
"Ne söylemem gerektiğini bilmiyorum."
Derin bir nefes alıp gülümsedi. Siniri geçmiş değildi ama konuyu daha fazla uzatıp canını sıkmayı da istemiyordu.
"Tamamen dürüst ol sadece."
"Tamamen dürüst mü olayım? İstediğin buysa eğer... Hinata, tanıdığım en havalı kişisin benim için. Güzelsin, çok tatlısın, zekisin, gördüğüm en temiz, en saf kalbe sahipsin ama sorun nerede bilmiyorum. Bunu söylediğim için bana kızacaksın ama evet, yeni arkadaşlar edinmelisin. Kendine arkadaşlar bul. Shion ile yaşadıkların kolay değil ama bunun seni engellemesine, tamamen kendi içine kapanmanı sağlamasına izin verme daha fazla." Ellerini kız arkadaşının yüzüne koyup okşamaya başladı. Ona gerçekleri söylemesi, bir yerden başlaması gerekiyordu artık. Onu tek başına, kendi halinde görmek hoşuna gitmiyordu. Ne hissettiğini bilmiyordu ama anlayabiliyordu ve onun bu yalnızlıktan kurtulması istediği en büyük şeylerden biriydi. Yalnızlık Hinata'ya yakışmıyordu ve hak etmiyordu da. "Arkadaşın olacak kişiler emin ol çok şanslı."
Kiba'nın bu konudaki gerçek düşüncelerini bilmek Hinata'yı rahatlattığı gibi biraz olsun keyfinin yerine gelmesini de sağlamıştı. "Hani ne söylemen gerektiğini bilmiyordun?"
"Başardım diyelim bu sefer."
"Başardın."
Ve az önce isteyip de vermediği öpücüğü vermekte karar kıldı.
...
Hem fiziksel hem de psikolojik olarak o kadar yorgundu ki çantasını odasına götürme zahmetine girmek yerine girişteki vestiyerin önüne bıraktı. Ağır ve uyuşuk adımlarla salona doğru ilerlerken mutfaktan çıkan Hanabi sırtını kapıya dayadı ve zombiden farkı olmayan ablasına baktı.
"Günün yorucu geçmiş olmalı ki tam şu an da zombiye benziyorsun. Ormanlık bölgeler olduğunu söylemiştin, değil mi? Oldukça enerji harcamış olmalısın."
Hanabi'nin söylediklerine cevap vermeden kendini salondaki koltuğa attı. Masadaki laptopu da yanına almıştı elbette.
Bu sırada geri mutfağa geçen Hanabi bağırdı. "Şanslısın ki kendin gibi yetenekli bir kız kardeşin var ve sana yemek hazırlıyor."
Hanabi'nin en son yemek yaptığında tuvaletten çıkamadığını hatırlayarak kıkırdadı. Aynı şeylerin birkaç saat sonra yeniden yaşanacağına emindi ve yeni bir akşam yemeği hazırlama görevi kendisine düşecekti. Belki de pizza sipariş ederlerdi.
Laptopu açıp vakit kaybetmeden Instagramına giriş yaptığında ana sayfada beğeni yapmak ya da birkaç kişinin hikayesine bakmak yerine direkt partide tanıştığı ve en son takip isteği gönderdiği Sakura'nın profiline girdi.
Kızın hesabı normalde kilitliydi ama şu an resimlerini görebiliyordu ki bu takip istğinin onaylandığını gösteriyordu. DM kutusuna basıp bir şeyler yazıp yazmama konusunda ikileme düştü ancak Kiba'nın söylediklerinden sonra da kabuğundan sıyrılmak istediğini fark etmişti.
Ona mesaj atmalıydı.
Hinata:
Benimle arkadaş olduğun için tebrikler!
Benimle arkadaş olduğun için|
Benimle arkadaş olduğun|
Benimle arkadaş|
Benimle|
|
Bu şekilde yazmak pek doğru olmadığı gibi kesinlikle yanlış anlamasına da sebep olabilirdi. Aslında orada kendisine yönelik ufak bir dalga vardı ve tam olarak, "Benim gibi bir ezik ile arkadaş olduğun için çok şanslısın, tebrikler(!)" demek istemişti. Ancak Sakura bunu yanlış anlayabilirdi. Hoş, kız haddinden fazla zeki görünüyordu ve şayet öyleyse bile bu mesajın altında yatan manayı da anlardı. Ama Hinata yine de öyle yazmamakta kararlıydı.
Hinata:
Selam! Nasıl gidiyor?|
Selam! Nasıl|
Sel|
S
Yanlışlıkla "S" harfini göndere basmıştı ve harika! Düzgün bir merhaba demek için açıklaması gerekiyordu şimdi.
Hinata:
Selam demek istedim. Yani selam yazacaktım ama yanlışlıkla göndere bastım ve sadece s gitti. Haha. Kusuruma bakma, lütfen!
Sakura:
👍
Sadece bir el emojisi... Bundan ne anlam çıkarmalıydı? Acaba kız onu pek kaale almamış mıydı?
...
Pazartesi ( 10:29 )
Oturduğu bankta gizlice(!) toz çekenlerin, kaykayı ile bahçede tur atmaktan doyasıya zevk alanların, kızların dedikodu yaparak güne başladığı sıkıcı bir pazartesi sabahı... Bu pazartesi sabahları birçok kişi gibi Hinata'nın da korkulu rüyalarından biriydi.
Günün üçüncü dersi İspanyolcaydı ve bu dersin öğretmenini hiç mi hiç sevmiyordu. Kötü birisi olduğundan değildi ancak onda itici olan bir şeyler vardı.
Boş bir sıra bulmak adına sınıfta ufak bir göz gezdirdiği sırada pencere kenarında telefonuyla uğraşan Sakura'yı görmüştü. Onun yanına gidip oturmak ve biraz konuşmak, ardından da arkadaş olup takılmak fena bir fikir değildi. Ancak daha önce de olduğu gibi hayat onun önüne taş koymaktan çekinmiyor, aksine büyük bir zevk alıyordu. Çünkü kızın yanına gittiğinde oturmayı planladığı sıra bir oğlan tarafından kapılmıştı ve bu başarısız girişimin sonucu olarak da bir yan sıraya geçmek zorunda kaldı.
Gerçekten de süper bi' başlangıçtı!
Oğlan yüzündeki saçma sırıtışla önce selam verip ardından nasıl olduğunu sorduğu sırada Sakura az önce yanına gelen ama sonra aniden yönünü değiştiren Hinata'yı fark etti. Yanındaki rahatsızlık vereceğini düşündüğü oğlana bakmaktan ziyade Hinata'ya bakıyordu ve onun yalnız olduğunu görmek hoşuna gitmişti çünkü tam olarak o kızı orada yalnız bırakmak gibi bir niyeti yoktu. Hem böylelikle o oğlandan da kurtulmuş olacaktı.
Sıradan kalkıp Hinata'nın yanına geldiğinde, "Oturabilir miyim?" diye sordu. Onun sorusu Hinata'yı nasıl mutlu ettiyse artık kızın gözlerinin içi parlıyordu. Bu gülümsemeyi, "evet" sayarak onun yanına oturdu. Ceketini çıkarırken Hinata'ya bakmayı da ihmal etmiyordu.
"Selam... Yoksa s mi demeliyim?"
"Sana da... S fena değil."
Sınıfa dersin öğretmeni geldiğinde bir şeyler mırıldanmış, ardından da ödevlerin yapıp yapılmadığını sormuştu. O esnaya kadar herhangi bir ödevin verilip verilmediğinden haberi olmayan Hinata ise dersten kalmak ve öğretmenin taktığı öğrenci olmayı kabullenmekle ilgili bir takım şeyler düşünmeye başlıyordu.
"Tatil ödevi mi vardı? Hiç haberim yoktu da..."
Sakura hala zeki görünüyordu ve kesin ona rezil olduğunu fark etti. Olmama ihtimali de vardı elbette ama Hinata böyleydi. İstemese de içten içe kendini aşağılık kompleksine sokmadan edemiyordu.
"Evet."
"Bittim."
Ve öğretmenin ona takılması an meselesiydi.
"Hinata, hikayenin ana karakteri ne yapıyor?"
Yutkunarak öğretmene baktıktan sonra sanki gerçekten de ödevi yapmış gibi defterini karıştırmaya başladı ama bunun bir işe yaramayacağının farkındaydı. İç sesinin ona söylediklerini duymuş olacak ki Sakura kulağına eğilip bir şeyler fısıldadığında rahatladı ama bu çok uzun sürmedi.
İspanyolca, "Yalnız hissediyor." dediğinde öğretmenin yemediğini anladı.
"Sakura, Hinata yerine cevap verme lütfen."
"Hay problemas menores con la tarea, solo estaba ayudando. También hiciste mal la pregunta. La verdad es: ?como es el personaje principal de la historia? es: ¿cómo (Ödevi ile ilgili ufak sorunlar var, sadece yardım ediyordum. Ayrıca soruyu yanlış sordunuz. Doğrusu şöyle olmalıydı: Hikayenin ana karakteri nasıl?)"
"Tienes razón, lo siento. (Haklısın, üzgünüm.)"
Hinata hayran olmuşcasına Sakura'yı izlerken onun haddinden fazla havalı olduğuna karar verdi. Hatta öyleki kızın yüzüne bakakalmıştı.
Sakura ise, Hinata'ya döndüğünde onun şaşkın bakışlarıyla karşılaşmayı bekliyormuş gibi gülümsedi.
"Kısa bir süre önce Avustralya'da yaşıyordum. Oradayken yabancı ders olarak İspanyolca seçmiştim."
Hinata şimdi neden Sakura'nın İspanyolca'da bu kadar iyi olduğunu anlıyordu. Tamamen yabancı bir kültürde yetiştiği için öğrenmesi de zor olmamış olsa gerekti. "Anladım."
"Bu yüzden Tokyo'da hiç arkadaşım yok."
Sakura'nın da yanlız olduğunu duymak Hinata'yı aniden rahatlatıverdi. Kötü bir amaçla değildi elbette, sadece yalnız olmanın nasıl hissettirdiğini anlayan birisiyle karşılaşmış olmak ona güven vermişti.
"Peki," dedi Hinata'nın yüzünde yeşil gözlerini gezdirirken. "Senin bahanen ne?"
Bu soruya ciddi bir cevap verip kendini acındırmak istemediği gibi eğlenceli yanını da ortaya koymak istiyordu. Üstelik partideyken Sakura'nın yaptığı o espri ardından kıza yabancıların anlayabileceği türden bir espri yapmak da hiç fena olmazdı.
"Ağır ter kokusu."
...
Salı ( 11:50 )
Tenefüsün araya girmesiyle her zamanki mekanları olan koridorda takılıyordu Hinata-Kiba-Lee üçlüsü. Hinata pencere kenarına oturmuş, elindeki atıştırmalıkları yiyerek bahçedekileri izlerken Lee ve Kiba'da ortak dersleri olan edebiyattaki son ödevleriyle ilgili konuşuyordu.
Yaptığı eylem bahçeyi ve oradaki öğrencileri izlemek olsa da bu dışarıdan gözükendi. Aslında Hinata'nın bir şeyler izlediği falan da yoktu. Sadece Sakura ve arkadaş edinme konusunda birtakım şeyler düşünüyordu o kadar. Nasıl olsa birkaç dakika sonra düşünmesine bile gerek kalmayacaktı. Lanet tarih dersi vardı ve dersin öğretmeni Kakashi bitmek bilmeyen sorularını sormaktan çekinmeyecek, üstüne süper sözlü notları verecekti ve tüm bu işkencenin bir parçası olmak da Hinata'nın kaderinde vardı ne yazık ki!
O esnada fark etmese de merdivenlerden inen Ino ve Tenten, partiden tanıdıkları Hinata'yı hemen çıkartmışlardı ve şimdi de tam olarak onun yanına gelmişti.
Yüzündeki güzel gülümsemesi ve içi parlayan masmavi gözleriyle Ino; o geceki halinin aksine pırıl pırıl, neşeli bir kız gibi görünüyordu. Eklemeyi unuttum, bir de enerjik görünüyordu.
"Selam!"
Hinata onu ve yanındaki Tenten'i fark ettiğinde pencere kenarından inip durgun modunu def etmiş görüntüsü veren bir şekilde gülümsedi. Ino ve Tenten ile karşılaşmayı beklemiyordu. "Selam!"
"Geçen geceki yardımın için çok teşekkür ederim, işin aslı yanlış kişiyi getirmiş olsan da düşündüğün ve ilgilendiğin için teşekkür ederim. Senin gibileri nadir bulunuyor artık... Ah, ve bir de ortamdan ve durumumdan dolayı doğru dürüst tanışamadık. Ben Ino."
Sakura'nın ardından yeni birileriyle tanışıyor olmak... O partiye katılmakla hayatının en iyi şeyini yapmıştı belki de. O geceye kadar kendi halinde takılan bir kızken şimdi ondan beklenmeyecek şekilde yeni kişilerle tanışıyordu ve bir tanesiyle de uzun süre arkadaş kalacağına emindi.
Ino'nun ona uzattığı eli sıkarken, o pısırık haline kıyasla ilk kez kendinden emin ve cevval olmayı başararak, "Ben de Hinata." diyebilmişti. Üstelik adını söylerken sesinde pısırık Hinata gibi kısık ve anlaşılması güç bir ton değilde gür ve canlı bir ton vardı. Hatta onun bu hali Lee'yi ve en çokta Kiba'yı şaşırtmıştı.
Ardından Tenten de bir adım öne gelerek Hinata ile el sıkıştı. "Ben de Tenten. Diğer arkadaşımız yanımızda değil ama o da Uzumaki. Karin olan ama. " Karin'in adını vurgulayarak söylemesi Hinata ve Ino'nun koridorda kıkırtılarının yankılanmasına sebep oldu.
"Bana yardım etmen gerçekten çok kibarcaydı. Bunun için fazlasıyla minnettarım. Aslında Russ otobüsüne katılıp katılmadığını oldukça merak ediyorduk."
Başını iki yana sallayarak, "Hayır." dedi. En son otobüse katılmama gibi bir planı vardı kendince.
Ino yeni oyuncak almış bir çocuk edasıyla elini çırptı. "Gerçekten mi? Bu mükemmel. Biz de yepyeni bir otobüs kiraladık. Eğer senin için bir sakıncası olmazsa bizim otobüsümüze katılmanı çok isteriz." Büyük bir beklentiyle Hinata'ya bakarken içinden, lütfen katılsın diyordu. Otobüsü için yeni birilerini bulmak ihtiyacı olan tek şeydi ancak Hinata'nın cevabı hayal kırıklığı yaşamasına sebepti. Yine de Ino pes etmeye niyetli değildi.
"Aslında... Russ hakkında düşünmeye başlamamıştım. Daha doğrusu Russ'a katılmayı hiç düşünmüyordum."
Normal şartlarda bunu o kadar kolay söylemezdi ama şimdi söylüyordu çünkü bazı şeyleri, olduğu kişiyi saklamanın bir manası yoktu ve net olmakta da kararlıydı. Hiç olmadı ezik gözükmezdi.
"Ama bir otobüse katılmayı istiyorsan da eğer düşünmeye başlamalısın. İşin aslı düşünmekte geç bile kaldın diyebilirim. Özellikle Osaka'da ya da diğer yerlerde Russ'a geç başlayabiliyorlar ama Tokyo'da dönemin ilk haftalarında bu işi tamamen hallediyorlar. Yoksa ya kötü bir otobüse düşersin ya da tüm lise hayatını otobüssüz olarak geçirirsin. Ki bu üç yıl içerisinde otobüse katılmayıp da pişman olmayan kişi sayısı bir elin parmağını geçmiyor olsa gerek."
Hinata, Ino'nun dediklerini büyük bir dikkatle dinlerken Russ'a katılmamak konusunda yanlış yapıp yapmadığını da sorguluyordu. Ino haklı olabilirdi. Şu an için bir sorun olmazdı ama gelecekte neler olacağını bilmiyordu ve tamamen yalnız kalıp pişmanlık dolu bir lise hayatı geçirmek de kulağa hoş gelmiyordu.
"Otobüsde sadece eğlenip partilemiyoruz. Bu, sosyal olmak ve arkadaşlık bağlarıyla da ilgili bir olay."
Tüm bu uzun açıklamaların ardından Ino o beklentili bakışlarını yine Hinata'nın göz bebeklerine kadar sabitlediğinde, orada bulunduklarından beri tuhaf bir şekilde Lee ile bakışan ve hatta gözlerini, Lee'yi tuhaf gösteren kalın kaşlardan alamayan Tenten sözü devraldı. "Russ, tarikat gibi bir şey de diyebiliriz. Bir kez girdiğin zaman geri çıkman neredeyse imkansız." Tuhaf ve esprili cümleler kullanmayı severdi. Birçok şeyi dalgaya alır ve bazen de ego kasabilirdi ama tamamen böyle olduğundan değildi. Bir şekilde mizacı böyleydi sadece. Aklında kötü şeyler yoktu kesinlikle. Elindeki magnumdan bir ısırık daha aldı. "20 Eylül 2019 gecesi Sumida nehrinde toplu intihar ile bitiyor."
Sözleri Hinata'nın gözlerini büyütürken onu büyük bir ciddiyetle dinleyen Kiba ve Lee ikilisi ise birbirlerine, ne saçmalıyor bu çatlak? bakışları atıyordu.
Ino ise gözlerini devirdi. "Sadece şaka yapıyor. İntihar falan yok elbette. Her neyse, cuma akşamı toplantımız var. Eğer katılmak istersen kapımız her daim açık, seni bekliyor olacağız."
Bu konuda çok fazla düşünmese de olurdu belki. Parti konusunda da pek düşünmeden gitmiş ve şimdi arkadaş ediniyordu. Bu russ işi güzel bir fikir gibi gelmiyordu hala ama ona getireceği fırsatları da düşününce... Kesinlikle düşünmeye gerek yoktu. "Peki, tamamdır. Geleceğim."
"Çok güzel," dedi bir kez daha çocuk gibi el çırparak. "Bu arada, eğer arkadaşların varsa onları da getirebilirsin. Bundan büyük memnuniyet duyarız."
Hinata'nın aklına gelen ilk kişi Sakura olmuştu -ki ondan başka da arkadaşı olmadığı için başkasını düşmemişti normal olarak- ancak Sakura'nın russ işine nasıl baktığı konusunda bir fikri yoktu. Geçen geceki partiye katıldığını hesaba katarsa eğer... Sakura'nın russ'a katılma ihtimali yüksek olabilirdi.
"Soracağım."
"Süper. Sonra görüşürüz o zaman. Ders Asuma sensei'nin."
Ino ve Karin oradan ayrılırken bile hala Lee ile tuhaf bir şekilde bakışan Tenten önüne dönmemiş, çıkış kapısından dışarıya çıkana kadar ürkütücü bakışlarıyla Lee'nin kaşlarına bakıp durmuştu. İkisi tamamen dışlarıya çıktıklarında Kiba ve Lee bastırdıkları kahkahalarını daha fazla içlerinde tutamayarak serbet bıraktı.
Yüksek sesle, "O da neydi öyle?" diyerek kahkaha atmaya devam etti Kiba.
Hinata ise neyin komik olduğunu anlamamıştı. "Ne oldu?"
Olan biten heyecanlı ve komik olayları ilk anlatan kişi olmak gibi bir takıntısı olduğu için hemen atılarak, "Magnumun vanilyalı kısmını yalarken direkt Lee'ye ve kaşlarına bakıyordu topuz saçlı olan." dedi Kiba.
"Tenten mi?"
"Evet."
Lee, o bakışları asla unutamayacağına emindi. "O da kim öyle?"
...
Perşembe ( 14:05 )
Kiba ve Lee'nin sınıflarından çıkmasını bekleyen Hinata yapacak bir şeyler bulamamakla birlikte girişteki panoya asılmış duyuru ve uyuşturucu, sigaranın zararlarıyla ilgili sloganları inceliyordu. Yaptığı iş o kadar heyecan vericiydi ki(!) bu, arkasından ona yaklaşmakta olan Sakura'nın da dikkatinden kaçmamıştı.
"S! Şimdi de uyuşturucu problemiyle mi karşı karşıyasın yoksa?"
Onun sesiyle neşelenerek kıkırdadı ve başını iki yana salladı.
"Ya da... Cuma günü boş musun?"
Hinata, Sakura'nın sorusunu yanıtlama vakti bulamadan yanlarına canlı bir selam vererek Ino geldi. Hinata'yı yeniden gördüğü için mutlu olmalıydı ki bu yüzüne de fazlasıyla yansıyordu. Eh! Tanrı biliyor ya, kızın tek derdi otobüsüne katılacak birileri bulmaktı aslında ve Hinata'dan iyi bir haber almayı beklediği için bu kadar neşeliydi.
Ino istekli gözlerle bir Sakura'ya bir de Hinata'ya baktığında siyah saçların sahibi sarışının ne ima etmek istediğini anladı.
"Ah, Ino bu Sakura."
Sakura, Ino ile el sıkışırken gözleri o masmavi gözlerdeydi.
"Tenten ile konuştun mu?"
"Hayır."
"Otobüs işi için Tenten'in evine gidemiyoruz, maalesef. Ailesi misafir ağırlayacakmış. Aynı şekilde bizde de yapamayız çünkü annem şarap tadımı yapacak ve o gün Karin'de boş değil. Eğer bir sorun olmazsa sizde yapabilir miyiz diye sormak istiyordum?"
"Tabii ki, olur. Yapabiliriz ama kaç kişi geleceksiniz?"
Onların konuşması esnasında Sakura dinlemekten ziyade panoyla ilgleniyordu ve konuşulanlar da pek ilgisini çekiyora benzemiyordu. Ino ise girişken gözükmesine rağmen içten içe hissettiği çekingenlikle, "Sende gelmek ister misin, Sakura?" diye sordu. Sakura artık panoya olan ilgisini kaybetmişti ve şimdi meselenin içine girebilirdi. "Neye?"
"Otobüs toplantısı. Ülkenin en havalı russ otobüsünü yapmayı hedefliyoruz."
Ino'nun bu söylediği Sakura'nın komiğine gitse de ciddiyetini koruyarak kesin bir dille teklifi reddetti. Hinata ve Ino buna oldukça şaşırmış olsa da sebebini sorma gereği duymadılar. Belki de çoktan başka bir otobüse katılmış olabilirdi.
"O zaman dört kişiyiz."
Bunu söylemesinin üzerinden sadece bir saniye geçtiğinde Tenten'de yanında bir kızla geldi. Ses tonundan ne kadar heyecanlı olduğu anlaşılıyordu. "Selam, kızlar! Temari ile tanışın. Otobüs toplantısına katılacak."
Bütün gözler Temari'ye kaydığında boynundaki, "Allah" yazılı kolye dikkatlerini çok çekmekle birlikte Ino'yu da endişelendirdi. Müslüman karşıtı birisi değildi elbette ancak otobüsde verilen içkili partiler ve birileriyle takılmak düşünüldüğünde...
"Merhaba." Bakışlarını Temari'den ayırmadan yüzündeki tebessüm kayboldu. "Nereden tanışıyorsunuz?"
O bakışlardan anlamış olacak ki Tenten'in cevap vermesine izin vermeden Temari cevabını verdi. Oldukça komik ve biraz da yerin dibine sokucu bir cevaptı. "Camideki Ramazan programında tanıştık." Bu cevap Tenten'in çok hoşuna gitmiş ve gürültülü bir şekilde kahkaha atmasını sağlamıştı ama Ino ve diğerleri o kadar eğlenmiş görünmüyordu. Özellikle de Ino. Tenten o ciddi bakışın altında daha fazla ezilmemek için ciddileşti. "Şaka yapıyordu canım. Almanca derslerimiz ortak."
"Peki," Kırıcı olmayacak şekilde bir şeyler söylemeliydi. "Otobüsümüze katılacak mısın yani?"
Temari, Ino'yu onayladı. Ino yine de bundan pek hoşnut olmuş değildi. Aslında bu tamamen hoşnutsuzluk olarak adlandırılamazdı da. Kızın inancı gereği russ da yapmayı düşündükleri şeyler onun açısından sorun oluşturabilirdi.
"Senin için sorun olmaz, değil mi?" diye sordu son bir kez daha emin olmak istermişcesine.
"Ne sorunu?" Temari başından beri bunun olacağını tahmin etmişti ama sessiz bir şekilde bekleyip o tepkinin gelmesini beklemeyi tercih etmişti.
"Müslüman ya... Müslümanların russ'a katılması yasak değil mi?"
"Kesinlikle yasak. Hatta cezası da taşlanmak."
Garip ve korku dolu bakışlar Temari'yi bulurken Tenten, Ino'nun kesinlikle onu russ da istemediğini anladı.
"Her neyse, ne zaman olacak toplantı? Kimin evinde yapacağız?"
Hinata cana yakın bir tavırla elini kaldırdı. "Bizde."
Temari başını ağır ağır salladı ve elini uzattı. "Telefonunu verebilir misin?"
Hinata, sorgulama zahmetine girmeden şifresini yazıp telefonun Temari'ye uzattı. Sadece birkaç saniyenin ardından telefonunu geri aldığında Temari'nin numarasını gördü.
"Evinizin adresini GSP'den bulurum. Bana konum atmayı unutma."
Temari başka bir şey söylemeden hatta, "Görüşürüz." bile demeden oradan uzaklaştığında Tenten'in bakışları da sarışın olanı buldu. "Bence bayağı havalı birisine benziyor, onu kesinlikle almalıyız."
"Kesinlikle olmaz. O kız bizimle partilere bile katılmaz eminimki. Dini gereği... Varlığı sadece bizi kısıtlar. Onu otobüsümüzde istemiyorum." Ino o kadar öfkeliydi ki bu neredeyse birkaç kilometre uzaktan bile belli olabilirdi.
"Bence abartıyorsun. Sadece dalga geçiyordu. Onun için sorun olsaydı katılmazdı bile. Bu yüzden.. Ona bir şans vermeliyiz. İyi birisine de benziyor, hem de bizi havalı ve farklı göstereceğine eminim. Farklı şeyler kimin ilgisini çekmez ki?" Sakura, Temari'yi farklı bulduğu gibi onunla iyi anlaşacağına da inanıyordu. O kızla takılmak eğlenceli ve hoş olabilirdi.
"Pardon," Ino ne döndüğünü hiç anlamıyordu. "Şans vermek derken? Sen otobüste değilsin bile. Buna nasıl karar verebilirsin?"
Güven verici bir şekilde gülümsedi pembe saçlı. "Eğer Temari katılırsa, ben de katılırım."
Tenten, Ino'ya sırıtarak baktı. "Bu harika! Katılımcı sayımız artmaya devam ediyor."
Siz ciddi misiniz? bakışlarını uzun bir süre boyunca Tenten ve Sakura arasında gezdiren Ino başını iki yana salladı ve bir şey söylemeden oradan uzaklaştı.
Cuma ( 18:50 )
Cuma akşamı sözleştikleri gibi altı kız da Hinata'lar da toplanmışlardı ve otobüsle ilgili konuşulması gereken her şeyi konuşmaya başlayalı çok olmuştu. Toplantının kuru kuru gitmemesi için de elbette karpuz yemeyi ihmal etmiyorlardı.
Ino kızlara tabaklarını servis ederken bir yandan da tuvalet kağıtlarıyla ilgili konuşmasını sürdürüyordu. "Aldığım tuvalet kağıtları fazla fazla işimizi görür. Yaptığım hesaplamalara göre bu konuda diğer otobüslerden çok daha öndeyiz."
"Ino kredi kartıyla başka bir otobüsten 50.000 Yen'e tuvalet kağıdı almayı başardı." Tenten bunu söylerken boş boğazlık etmiş gibi görünüyordu ve bu durum da Ino'nun gıcığına gitmemiş değildi.
"Yaklaşık 70.000 Yen kârımız var. Bütçemize göre tuvalet kağıdı satışlarının yanında 60.000 Yen'e ihtiyacımız var." Servisleri yapar yapmaz sıra hesap yaptığı kâğıtların fotokopisini kızlara dağıtmaya gelmişti. Ino bir yandan konuşmasını yapıp bir yandan da kağıtları dağıtırken Temari huzursuzca oturduğu yerde kıpırdanarak gözlerini devirdi ve bilerek homurdandı. Ino'nun konuşmaya devam etmesine bakılacak olursa fark edilmemişti. "Hepinizden nasıl para kazanacağımız konusunda yardıma ihtiyacım var. Bir plan yapmamız lazım, hem de acilen."
Tüm bunları anlatırken Temari bir kez daha bilerek homurdandı ve bu sefer konuşmasını ona bakarak yapan Ino'nun dikkatini çekmeyi başardı. "Bir sorun mu var, Temari-san?"
"Evet, var. Sabahtan beri sadece boş şeyler anlatıyorsun. Ki bu bir işimize yaramaz. Tuvalet kağıdıyla uğraşarak boşuna zaman harcıyoruz. Bizim için yeterli olmayacak. Zamanımız azsa onlardan vazgeçmelisin."
"Ne? Tuvalet kağıtları buradaki en önemli şey. Nasıl olur da onlardan vazgeçmemi söylersin?!"
İkisi dışında herkes olası bir tartışmadan şüpheleniyorlardı. Daha yeni tanışmışken tartışmaya girmeyi kimse istemiyordu.
Temari elindeki kağıdı yırtıp masaya koydu. "Pardon! Okulun ezikleriyiz biz. Ezik bir otobüsümüz olsun istemiyorsanız mantıklı ve işe yarar bir strateji bulmak zorundayız. Tuvalet kağıdı bana aptal işi gibi geliyor. Ki asıl düşüncemi sorarsanız da kesinlikle aptal işi."
Temari'nin baskın karakteri Ino dışında bütün kızları etkilemişti. Hatta her ne kadar şaşkınlık içinde olan biteni izlese de içten içe Temari'ye hayranlık duymaya başlamıştı Sakura.
Ino, "Okulun ezikleri falan değiliz!" diye stem etti.
Temari'nin buna yanıtı şok edici olsa da Ino için pek bir anlam ifade etmişe benzemiyordu. "Başka bir otobüsten atılmadın mı sen?"
"Ona tam olarak atılmak denilemez."
Ancak dürüst olan taraf Karin oldu. "Evet, atıldık." Bunun ardından yine ve yine Ino'nun delici bakışlarına maruz kalsa da pek umursamadı. Düzgün bir otobüsleri olması için mantıklı strateji şarttı ve bu yolda dürüst olmak zorundaydılar.
"Dinle Ino, her şeye böyle karşı çıkarsan bu iş yürümez. Her şeyden önce kendini iyi tanımalı ve bir ezik olduğunu, olduğumuzu kabul etmelisin."
Temari kurnaz ve akıllı bir kıza benziyordu ama böyle birisi neden kendini de ezik kategorisine dahil ederdi ki? "Sen de mi eziksin?"
Temari gözlerini devirerek yapmacık bir şekilde gülümsedi. "Alo? İnançsız bir ülkede yaşayan Müslüman bir kızım ben. Gelmiş geçmiş en büyük ezik benim."
Konuşmaları öyle etkileyiciydi ki! Ino bile etkilenmeden edememişti.
"Yetişkinler gibi konuşuyorsun." dedi Tenten cupcake yerken.
"Teşekkürler."
"Ne yapmamız gerekiyor o zaman? Madem bu kadar iddialısın, o halde iyi bir önerin vardır."
"Öncelikle daha fazla kıza ihtiyacımız var, havalı kızlara."
"Onu nasıl yapacağız?" diye sordu Karin.
Ino elini şıklatarak, "Birçok kişiye sorabiliriz." dediğinde Temari'ye döndü ancak yüzündeki heyecan anında kayboluverdi. Bunun sebebi Temari'nin ezici bakışlarından başka bir şey değildi.
"Benimle dalga geçtiğini söyle, lütfen seni zeki şey. Elbette öyle yapmayacağız. Bizim değil başkalarının bizden istemesi gerekir, ben ona değil o bana gelsin mantığı yani. Ancak... Bunun için bizde olmayan bir şeye ihtiyacımız var. Altı harfli bir kelime."
"Gerilim." Tenten cupcakeini yerken söylediği kelimenin farkında değil gibi görünüyordu.
"Gerilim ne alaka? İtibardan bahsediyorum."
Ino bıyık altı gülerek, "Gerilim yedi harften oluşuyor, Tenten." dedi. O an Tenten'in yerinde olmak istemediğini, olursa da çok fena rezil olabileceğini düşündü.
"Aranızda diğer sınıftaki çocuklardan tanıdığınız var mı hiç?" Temari'nin ani sorusuyla kızlar arasında büyük bir sessizlik ve birbirlerinin yüzünde gezinen bakışmalardan başka hakimiyet yoktu.
Temari her birine umutsuz vaka gibi bakarken gözlerini devirdi. Bu grupla imkanları gereksiz derece de kısıtlıydı ama bir şekilde yükselmeleri gerekiyordu. "Pekala, o zaman diğer çocuklardan otobüsü en iyi olanı bulmalı, kendimizi partilere ve hatta mümkünse otobüslerine davet ettirmeliyiz. Peki bunu nasıl yapacağımıza dair fikri olan var mı?"
Koca bir sessizlik ve o bakışmalar başını almış gidiyordu artık. Evet, kesinlikle umutsuz vakaydılar ve tamamen Temari'nin planlarına kalmak zorundaydılar.
"Onlarla takılacaksınız. Hatta mümkünse işi pişirebilirsiniz de."
"Ciddi misin? Şaka yapıyor olmalısın." Hinata'nın gözleri büyüdü. Temari böyle bir şeyi onlardan nasıl isterdi? Her şeyden öte sevgilisi vardı ve sırf otobüslerinin parlaması için tanımadığı kişilerle takılıp işi pişiremezdi.
"Siz derken? Biz işi pişireceğiz ve sen de... Sen ne yapacaksın?" Hinata'nın heyecanı ve az çok fark edilen sinirine Ino'da dahil oldu. Temari'ye en başından beri sinir olmuştu ve bu duydukları sinirini daha da tetikliyordu.
Kaşlarını çattı Temari. "Ne? İnancım gereği ben erkeklerle işi pişiremem."
"Biz yaparken senin nasıl bir katkın olacak acaba?" Ino'nun eli ayağı titremeye başlamıştı ve sakin kalmaya çalışmak çok zordu. Böyle bir tartışma da sakin kalmak imkansızdı.
"Dalga geçmeye devam mı ediyorsun, Ino? Burada stratejik bir planla bir yerlerini kurtarıyorum ve sen kalkmış bana katkımın ne olduğunu soruyorsun." Temari'nin de kükrememek için kendini zor tuttuğu sıktığı elinden anlaşılıyordu.
Ortam oldukça gergindi ve kızlar açısından Temari yine kendini haklı çıkaran sözler sarf ediyordu. Onunla girilecek herhangi bir tartışma sonucu kazanan bariz ortadaydı.
"Sevgilisi olan var mı peki?" Bu sorusuna da olumlu ve işlerine yarayacak bir cevap istiyordu kumral saçlı kız.
"Benim." dedi Hinata elini hafifçe kaldırarak. Aklında dönüp duran ihtimaller beynini o kadar meşgul ediyorduki kafasını duvara sürtme isteğiyle zor başa çıkıyordu ve tüm bunların sebebi Kiba'yı otobüs için kullanmalarından korkmasıydı.
"Kaç yaşında?"
"16."
"Ondan acilen kurtulman lazım."
Pekala, bu beklediğinden de fazlaydı. Ondan kurtulmak da ne demekti? Otobüs ve 2-3 arkadaş için sevgilisinden kim kurtulmak isterdi?
"Ciddi olamazsın." dedi Sakura inanmayan bakışlarla. Sonunda o da alınan kararlara sesini çıkartmaya karar vermişti. Aynı zamanda suspus duran Hinata'yı da savunmak istiyordu. Aksi halde kız istemediği kararları çekingenliği yüzünden almak zorunda kalacaktı.
"Hadi ama! O, aramızdaki en güzel kız. Hatta okuldaki kız popülasyonunun en güzel kızı da diyebilirim. Sevgilisinin olması şu an için tam bir hayal kırıklığı."
"Bu çok saçma." dedi yeniden Sakura yavaştan çatılmaya başlayan kaşları eşliğinde. Hinata'nın güzel oluşunu birkaç erkeğin dikkatini çekmek için kullanma fikri kelimenin tam anlamıyla saçma ve iğrençti.
"Saçma olan nedir?" Ino'nun bitip yerini Sakura'nın alması Temari'nin soğumuş sinirlerini yeniden kaynatıyordu.
"Sırf otobüsümüze birilerinin gelmesi amacıyla en popüler otobüsteki çocuklardan cinselliğimizi kullanarak itibar edinmek gayet de saçma. Her şeyden önce sebebi ne olursa olsun bizden bunu isteme lüksüne sahip değilsin. Kesinlikle delirmiş olmalısın." Sakura tam olarak böyle birisiydi. O feministti ve feminizmin tam olarak ne anlama geldiğini gayet iyi biliyordu ancak çoğu kişi gibi o da daha çok feminizm adı altında kendi cinsini savunmayı tercih ediyordu. Ki şu durumda kendi cinsini savunması da çok normaldi.
O esnada Ino ve Hinata başını sallayarak Sakura'yı onayladılar. Birilerinin bazı şeylerin farkında olması ve doğru düzgün kendilerini savunması lazımdı. Temari fazlasıyla baskındı ancak ortak karar almak zorundaydılar.
"Sana göre delirmiş olabilirim ama hayır, dürüstüm. Diziler, filmler, hentai manga ve animeler ve Amerika özentiliği yüzünden son birkaç yıldır bizim çağımız kendini kaybetti ve seks düşkünlüğü önderlik etmeye başladı. Kızlar para, popülerlik ve itibar için cinselliklerini kullanmaya başladı. Kafeye gittiğimde bile arkamda oturan kızın boş olan evine nasıl erkek arkadaşını atıp seks yaptıklarına veya bir diğer kızında toz pembe fantezi dünyasına çokça kulak misafiri oldum. Her ne kadar ben de Japon olsam da doğup büyüdüğüm ülke sebebiyle benim değerlerim ve sizinkiler bir olmayabilir ancak dediğim gibi son zamanlarda bizim çağımızın kültürü bu oldu ve farkındaysanız siz de bu çağın parçasısınız. Eğer bu konuda bu kadar duyarlıysan beni delirdiğimi söyleyerek eleştirmek yerine kültürünüzü değiştirirsin."
Sessizlik.
Ino az da olsa Temari'nin söylediklerine hak veriyordu ancak Temari'nin düşüncesinde tamamen doğru olduğunu da söyleyemezdi.
"Haklısın ancak... Hinata'dan sevgilisinden ayrılmasını istemek de çok ağır."
"Bu sadece benim düşüncem, elbette ayrılmak zorunda değil. Kendi kararını kendisi vermesi en doğrusu olur, çocuk değil ne de olsa."
Temariyle nasıl baş etmeleri gerektiğini bilmiyorlardı ve muhtemelen de bilemeyeceklerdi. Haksız olurken aynı zamanda haklı olabilen birisiydi o. Onu alt etmek için ya onun gibi baskın olmalıydılar ya da fazla zeki.
O sırada kız da herkese baktı ve usulca başını salladı. "Bence toplantımız gayet güzel geçti."
☆
Karakterler
Temari
Sakura, dizide Noora'yı temsil etmektedir.
Temari, dizi de Sana'yı temsil etmektedir.
Bölümü geç yayınladığım için üzgünüm. Düzeltmem gereken çok fazla yer vardı ve sebebi sonradan bölümdeki kısımlarla ilgili yapma kararı aldığım değişikliklerdi.
Bir başka hususa gelirsek eğer (diziyi izlemeyenler için) artık bildiğiniz üzere dizide Sana müslüman ve kapalı ancak burada Temari kapalı değil. Kendisi müslüman ama kapanmayan müslümanlardan.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro