19' I Miss You So Damn Much
Cumartesi (09:04)
Sakura'nın, kendine gelip gözlerini açtığında gördüğü ilk şey Sasukeninkiyle neredeyse aynı olan odaydı. Gözlerinin üzerine çöken bir ağırlık vardı ve kapanma isteğini bastırmakta zorlanıyordu ancak bir yatakta neden yattığını merak etmesi onu ağına takıldığı uyuşukluktan kurtaran ilk şey olmuştu. Yattığı yerde doğruldu. Oda benzemekten de öte, neredeyse Sasukeninki gibiydi. En son onunla konuşmak için evine gitmiş ancak canının sıkıntısıyla kendini Daisuke'nin arkadaşlarıyla verdiği partide viskiye kaptırmıştı.
Başını arkaya çevirdiğinde gördüğü manzarayla hızla yerinde doğruldu. Daisuke hemen yanında, okulda ve daha önce Sasuke'nin bağış partisinde gördüğü Kokomi de oradaydı. Aynı yataktaydılar... Ve çıplaktılar. İnanamayarak gördüğü bu görüntünün gerçek olup olmadığını dahi anlamaya fırsat tanımadan üzerindeki örtüyü aralayıp kendi üstüne baktı. Çıplaktı...
En son hatırladığı şey bir kadeh içki içmeyi kabul ettiğiydi. Daisuke'nin dediklerinin ağırlığı altında ezilmiş ve kendini tamamen bırakmıştı ve şimdi kendini bulduğu durum buydu, tamamen istemediği, her seferinde reddettiği şeydi. Titreyen elini stresle saçlarının arasından geçirdi, geçirdiği gibi de üstünü giydi ve odadan çıkıp telefonuyla çantasını alır almaz evden attı kendini. Herkes partide ağır vakit geçirmiş olmalıydı ki odada kimi görse uyuyordu. Kimi koltukta, kimi masada, kimi de yerde.
Sinir, stres ve en kötüsü de korkuyla sokakta hızlı hızlı yürürken telefonuna gelen bildirimler arasında Sasuke'nin mesajını bulduğunda hiç beklemeden açıp okudu. Dün bütün gün ona ulaşmaya çalışmış ancak hiçbir haber alamamanın verdiği stresle çökmüştü.
"Dün telefonumu otobüs koltukları arasına düşürmüşüm, anca bugün bulabildim. Ahikabaradayım ama çok kötü... Seni çok özlüyorum. Şu ara olayını bitiremez miyiz? Seni seviyorum."
Alkole pek alışık olmadığı gibi haddinden fazla da viski içmiş olmalıydı ki midesi kötü durumdaydı. Dayanamayarak sokakta bulduğu bir ağacın dibine istifra etmek durumunda kalmıştı. Hepsi, her şey üst üste gelmişti ve şimdi ne yapacağını bilmiyordu. Sasuke'nin mesajını okur okumaz içinde bir yerlerde bir şeylerin parçalanışını hissetmişti. Sasuke'nin ona yalan söylemeyeceğinden emindi, Daisuke'nin saçmalıklarını dinlemeden önce bunu biliyordu ancak söylediklerine inanmış ve kendini parçalayarak istemediği bir durumun içine sokmuştu. Şu an tam olarak ne için kötü hissedeceğine bile karar veremiyordu. Sasuke'nin sadakatine inanmadığına mı yoksa sevgilisinin ağabeyiyle aynı yatakta çıplak uyanmasına mı?
Hepsi bir anda sırtına bir yük gibi çöküvermişti.
Pazar (18:34)
Daisuke'nin evinden kendini kaçarcasına attığından beri kimseyle iletişime geçmemişti. Kafası çok karışık ve bulanıktı ve o gün neler olduğuna dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Onu en çok kahreden de buydu; bir şey hatırlamaması. Cuma günü canını dişine takarak aradığı, bir an önce haber almak istediği Sasuke'nin mesajlarına bile cevap vermiyordu. Ev arkadaşlarıyla konuşmuyor, otobüs grubunun chatlerde döndürdüğü sohbetlere dahil olmuyordu. Aklı sadece Daisuke'nin yanında çıplak şekilde uyanışında ve neler olabileceğine dair kafasında dönen türlü türlü senaryolardaydı.
Bu senaryoları daha çok korkuyla kuruyordu. Kötü ihtimallerle dolu zihninin içinde mantıklı kalmaya çalışıyorsa da vardığı tek nokta kaygılandığı ve korktuğu yerdi. Bu korkularının eşliğinde, acaba diye düşünmüş ve eline tabletini alarak google'a girmişti. Aradığı ilk şey alkol zehirlenmesi olmuştu. Viskinin dozunu ne kadar kaçırdıysa artık, sindirim sistemi hala berbat durumdaydı ve sürekli yaşadığı tedirgin haliyle girdiği stresten çok daha kötü duruma düşüyordu.
Alkol zehirlenmesinden sonra aradığı bir diğer şey ise ilaçlanıp ilaçlanmadığıydı. Alkolle arası pek yoktu ancak iki bardakta tamamen uçup bayılacak kadar dayanıksız da değildi. Bu kısım kafasını karıştırmıştı işte ve Daisuke'nin, viskisine ilaç katmış olabileceği ihtimalini de düşünüyordu. Onunla aynı yatakta yatmasının başka mantıklı açıklaması olabilir miydi hiç emin değildi.
Asıl korktuğu kısım ise aslında burada başlıyordu; Sitede tecavüz ve cinsel taciz araması yaptığında elleri titriyordu. Uğradığı şeyin bu olup olmadığından emin değildi ancak korkuyordu. Pozitif düşünemiyordu ve aklı sürekli olarak bu senaryoya gidip duruyordu. Başlık altındaki bütün entryleri okurken senaryolarına yenilerini ekliyor, korku ve endişesini tetikliyordu.
Sessize aldığı telefonu titremeye başladığında ışığı sönmüş yeşil gözleri telefonunun ekranına kaydığında yüreğine bir ağırlık çöktü. Sasuke arıyordu.
Şu an onunla hiç konuşacak durumda değildi. Onun ağabeyiyle aynı yatakta çıplak bulmuşken kendini ve üstelik ne yaptıklarını da bilmiyorken yüzsüzce onunla konuşamazdı. Sasuke'ye inanmadığı yetmiyormuş gibi bir de utanmazca bir şeyler yapmış olmalıydı belki de. Düşündüğü gibi tecavüz ve cinsel saldırı olmayabilirdi de ortada. Sarhoşken gönüllü olduysa eğer...
Sasuke'nin aramasını görmezden gelerek geri tabletine dönüp instagrama girdi. Arama butonunda Daisuke'yi aratıp hesabını bulduğunda uzunca bir süre hesabını inceledi. Ne olduysa en iyi o biliyor olmalıydı. Sakin bir şekilde olanları öğrenip ona göre harekete geçmeliydi. Onunla bir daha karşılaşmak, iletişim kurmak istemese bile gerçekleri öğrenmek için sormak zorundaydı.
Mesaj kısmına girdiğinde titreyen parmakları klavyede gezindi:
Selam. Cuma günü ne oldu? Hiçbir şey hatırlamıyorum.
Mesajı atmadan yazdıklarının bir kısmını silip geri düzeltti.
Selam. Cuma günü ne oldu? Kendimden geçmişim.
Mesajı olduğu gibi böyle gönderdiği esnada önce kapısı çaldı, ardından kulpun inme sesi geldi. Kendini odaya kilitlediği için giremezdi kimse elbette. Gelen Deidara'ydı.
"N'aber? Kapını mı kilitledin?"
"Ne var?"
Hiçbiriyle konuşmak istemiyordu. Berbat bir haldeydi, yüzü o günden beri hortlak görmüş gibi bembeyaz kesilmiş durumdaydı ve hem fiziken hem de ruhen halsizdi. Durumu anında fark edilirdi ve edilirse de herkes neler olduğunu sorardı. Kimseye Sasuke'nin ağabeyiyle olanları anlatamazdı.
"Sasuke dışarıda."
Panikle yorganının içinden çıkıp ayağa kalktı. Korkuyordu. Sasuke'yle görüşmek istemiyordu. O kesinlikle olmazdı şu anda. Buraya kadar geleceğini de düşünmemişti, düşünemeyecek kadar doluydu kafası.
"Evde olmadığımı söyle."
"Evde olduğunu söylediğim için biraz tuhaf olur."
Deidara yine her şeyi batıracak bir eylemde bulunduğu için Sasuke'yle görüşmeme şansı daha da düşmüştü. Açıkçası reddetmesine rağmen yine de eve gelmesinden korkuyordu.
"Uyuduğumu ya da hasta olduğumu falan söyle," Ürkek adımlarla kapının önüne kadar geldi.
"Çok ısrarcı. Dışarıya çıkıp konuşamaz mısın?"
Hayat yeterince üstüne gelmemiş gibi bir de Deidara'nın mızmızlığı çıkmıştı başına.
"Bir bahane bulamaz mısın, Deidara?!"
"Peki... İyi misin?"
"Deidara!" Patlamak üzereydi. "Sadece yalnız kalmak istiyorum! Anlaması bu kadar zor mu?!"
"Peki, sorun yok."
Deidara gittiğinde başını kapıya yaslayarak bir şeyler duymaya çalıştı. Dilediği gibi bir şey duyamasa da ev arkadaşının geri gelmemesi ve yeniden kendiyle baş başa kalmasına bakılacak olursa Sasuke daha fazla ısrarcı olmadan gitmiş olmalıydı.
Pazartesi (08:29)
Herkesle göz göze gelecek, kalabalık içine girecek ve berbat haldeyken arkadaşlarının yanında hiçbir şey yokmuş gibi davranmak zorunda kalacak olmanın verdiği sıkıntıyla ceketine sıkı sıkı sarınarak herkesin arasından geçerken kimsenin onu görmediğinden, aralarından bir hayalet gibi geçip gittiğinden emin olmak istiyordu. Bir de Sasuke ile karşılaşmamak...
Okul binasından içeriye gergin ve hızlı bir şekilde girip merdivenleri çıkacağı esnada tanıdık bir sesin ona seslenmesiyle çıktığı iki basamağı inip arkasına döndü.
"Sakura, Sakura! Bekle biraz!"
Bay Kakashi'ydi.
"Kyoto'da gazeteci olan bir arkadaşım var, genç birinden makale istiyorlar. Geçen hafta yazdığın makaleyi gösterdim. Çok beğendi ve ben de makaleyi senin yazmanı önerdim. Süper, değil mi?"
Bu süperdi ancak doğru zamana denk gelmemişti. Aklı olanlarla meşgulken hiçbir şeye odaklanamıyordu zaten ve şimdi bu işi alırsa istedikleri makaleye de odaklanamayacaktı. Daisuke'den almayı beklediği cevaplardan başka ilgilendiği hiçbir şey yoktu.
"Evet ama yapabilir miyim bilmiyorum. Zamanım olursa-"
İçeriye giren birisinin arkasında durduğunu hissetti ancak kim olduğu umurunda değildi. Tek istediği Sasuke'yle okul sınırları içinde karşılaşmadan günü atlatmaktı.
"Bir hafta kaldı. Gazeteci olmak istemiyor muydun? Bunu yapman gerek."
Elinden bir şey gelemeyerek, gönülsüzce kabul etmek zorunda kaldı. "Peki, tamam. Deneyeceğim..."
"Süper, sana e-posta atarım."
Bay Kakashi elinde kahvesiyle dışarıya çıkarken, arkasına döndüğünde dibinde karşılaşmaması gereken Sasuke'yi buldu Sakura. Bir an için onun gözlerine bakma cesaretini bulsa da hissettiği suçluluk duygusuyla gözlerini kaçırıp başını eğdi.
"Cuma günü beni aramayı denedin mi?" Gözlerinin altındaki güzel ama hissiz yüzü inceledi. Uzun zamandır görüşmüyorlardı ve bu süreçte Sakura'yı o kadar özlemişti ki şu an onunla konuşmak yerine sıkı sıkı sarılmak çok daha ağır basıyordu.
Başını iki yana salladı. Sasuke'yi kendinden uzaklaştırmak için ne gerekirse yapmak zorundaydı. "Yanlış numara..."
Gerçek olmadığı belliydi ama... "Altı kez mi?" Sakura'nın bir hafta öncekinden farklı ve çok daha durgun olan ifadesi hoşuna gitmemişti. Aramalarına dönmemesi, evine kadar gitmesine rağmen kapıya çıkma zahmetine girmediği gibi -Deidara'nın söylediği kadarıyla inanmasa da- kendini iyi hissetmemesi... Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu düşünmeye başlamıştı.
"Neler oluyor?" Olabildiğince nazik olmaya çalıştı. Sakura'nın iyi olmadığını görebiliyordu.
"Olan şey şu," Daha önce ne olduysa oymuş gibi davranmaktan başka çaresi yoktu. Gerçek bu değildi. Hatasını kabul ediyordu ancak bunu sürdürmekten başka yapabileceği bir şey yoktu. "Mesafe istiyorum demiştim! İstedim ve sen de vermek zorundasın!"
Sasuke'nin bir şeyler demesine izin vermeden yanından ayrılıp basamakları hızla çıktı. Gerçeği öğrenene kadar onunla konuşamazdı.
Bir üst kata çıktığında dolapların önünde şok olmuş vaziyette dikilen arkadaşlarını gördüğünde duraksadı. Hepsi bir tuhaf görünüyordu ve şoka girmiş gibiydiler. Tek bir yöne bakıyor ve ses dahi çıkarmıyorlardı. Yanlarına gidip neye baktıklarına baktı. Dolabın birinin üzerinde, sharmuta yazması dışında görünür bir sorun yoktu.
Tam Ino'nun yanında dururken, "Bu kimin dolabı?" diye sordu.
"Temari'nin." dedi Hinata, yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı.
"O ne demek?"
"Orospu," diye yanıtladı Tenten karmakarışık bir ifadeyle.
"Sokuk başörtü polisi!" dedi Karin sinirle. Bunu kimin yaptığı bariz ortadaydı.
Uzun zamandır dolabındaki iğrenç yazıya bakan Temari sessizliğini ürkütücü bir şekilde bozdu:
"Savaş istiyorlarsa, savaş alacaklar."
Olası bir otobüs kavgasına gireceklerini anlayarak Temari'ye baktı hepsi. Yüzlerinde pek iyi ifadeler olduğu söylenemezdi.
Salı (16:35)
İki gün. Tam iki gün, 48 saat geçmişti ancak Daisuke'ye attığı mesaja gelen bir cevap yoktu henüz. Girdiği duygu karmaşası ve kafa karışıklığının üstüne bir de sabırla cevap gelmesini beklemek zorundaydı ve neyi, kimi idare edeceğini şaşırmıştı. Olanların ne olduğunu bilmemesi, ihtimallerin verdiği korku, arkadaşlarının yanında hiçbir şey belli etmeden kalıp rol yapmaya çalışması ve Sasuke'yi kendinden uzaklaştırmanın, ona yaptığının verdiği pişmanlık... Hepsi şu son iki gün içinde boğazına öyle bir yapışmıştı ki, nefes alıyor oluşuna şaşırıyordu kendini düşünmeye bulduğu her ufacık vakitte.
Gelen sesler ardından Deidara mutfağa canlı bir giriş yaptığında ekranda açık duran Daisuke'nin dm kutusunu arkadaşının görmemesi için telefonunu kapattı hızla. Bir aptal gibi görünebilirdi Deidara ancak gözünden hiçbir şey kaçmazdı.
"Günaydın, güzellik! Nasılsın? Yiyecek bir şeyler alacağım sadece..." dedi buzdolabını açıp kararsızlıkla yiyecek bir şeyler ararken. Mutfak becerileri sıfır olduğu için çok beklemeden dolabı geri kapatırken Sakura'nın yanına yaklaşmıştı ancak o da hızla buzdolabının önüne geçerek yerlerini değiştirmişti.
"Fena değil." Sesi hiç de öyle değildi.
Tek yapabildiği şey olan kahveyi yapmak için kettlea su doldururken Sakura da dolapta kendine ayırdıklarını arıyordu. "Paradise'ı izlemeye gidelim mi?" Yeni bir film geliyordu ve bunu kesinlikle tek başına izleyemezdi. Şu anda flört ettiği birinin de olmayışıyla en uygun seçenek arkadaşıydı.
"Balık köftelerimi sen mi yedin?"
Sakura ise köftelerini buzdolabında bulamamıştı ve hiç olmadığı kadar sinirliydi. Deidara'nın hâlâ cevap vermemesinin verdiği gerginlik taşmak üzereydi.
İki eli cebinde, "Onlar senin miydi?" dedi, yediğinde kime ait olduğuna dair zerre fikri yoktu. Çok acıkmış ve yemişti basitçe.
"Lanet olsun, Deidara!"
Arkadaşının böyle bir tepki vereceğine ihtimal vermemişti ve bu yüzden şaşırmadan edememişti. Bu, böyle bir şey yaptığı ilk zaman değildi. Sürekli olarak yaptığı bir şeydi aslında ve bu zamana kadar Sakura da sıkıntı etmemişti. Deidara'yı şaşırtan da buydu. Sakura'nın pazar günü iyi hissetmediğini söyleyerek tüm gün odasından çıkmaması, pazartesi günü de yine kimseyle konuşmaması ve şimdi...
"Yarın sabah yenilerini alabilirim, maaş alacağım." Genelde dalgaya vururdu ama arkadaşının iyi olmadığı belli oluyordu. Bu yüzden ilk kez dalgaya almadan nazik olmuştu.
"Balık köftesine yarın değil şimdi ihtiyacım var!" Bağırdığı için tüm sesi ev içinde yankılanmıştı ve bu Konan'ın da yanlarına gelmesine neden olmuştu. Ne olduğuna dair hiçbir fikri olmayankız sessizce Deidara'nın yanına geçti.
"Saat beşte iki tane balık köftesi yemiş olacaktım! Şimdi yiyecek hiçbir şeyim yok!"
Biraz ürkmediğini inkar edemezdi. "İstersen başka bir şey hazırlayabilirim..."
"Başka bir şey yapamazsın! Yemek pişiremiyorsun bile, Deidara! Başkalarından faydalanmaktan başka bir bok yapamıyorsun!" Dolabın kapağını kırarcasına kapatıp mutfaktan çıktığında mutfak, Deidara ve Konan arasında garip bir sessizlik oldu.
"Haklı gibi..." dedi Konan Deidara'ya hatırlatmak istercesine.
Deidara ise her an onu linçlemek için hazır bekleyen Konan'a tuhaf bir bakış attı. "Ne sikim diyorsun, Konan? Ciddi misin?" Başını iki yana salladı. "Aman tanrım!"
Perşembe (11:40)
Öğle öncesi son derslerinden erken çıkmaları ardından bahçedeki banklardan birine geçmek üzere dışarıya çıkmıştı kızlar. Ino, Hinata, Karin ve Tenten arkalarında; Sakura ve Temari de önden yerlerini çoktan kapmıştı. İkili karşı karşıya otururken diğer kızların onlardan arkada olmalarını fırsat bilerek arkadaşının durumunu sordu Temari:
"Sasuke'yle konuşman nasıl gitti?" Sürekli kızlarla beraber oldukları için diğerlerinin yanına sormak istememişti. Hazır hissetmiyor olsa gerek ki Sakura ilişkilerinden diğerlerine bahsetmemişti zaten Ino dışında.
"Bıraktım. Birbirimize uyduğumuzu düşünmüyorum." Daisuke ile olanlardan bahsetmediği için Sasuke konusunda net bir cevap veremezdi.
Buna şaşıran ve istemsizce üzülen Temari kaşlarını çatarak anlam vermeye çalıştı. Daha detaya girmek isterdi ve gerekirse Sakura'yı rahatlatmak için ona yine destek olurdu ancak diğer kızların da nihayet yanlarına ulaşması, bu konuyu şimdilik ertelemesini gerektiriyordu.
"Ne oldu?" diye sordu yol boyu Hinata ile yan yana gezen Ino. Tenten ve Karin arasında dönen muhabbetten hiçbir fikri yoktu.
"Kardeşimin bilgisayarına girdik," diye söze başladı Temari zevkle. Arkadaşları ilk kez onu zevkle bir şeyler anlatırken görüyordu. "Jamila ile olan bütün sapık mesajlarını kopyaladık ve duvarında paylaştık."
"Dalga mı geçiyorsun?" diye sordu Hinata inanamazca. Temari'nin içinde bir şeytan olduğunu biliyordu ama bu çok acımasızcaydı.
Ino öğle için evde hazırladığı atıştırmalıklarını çantasından çıkarıp masaya koyarken Tenten de Konoha oğlanlarının instagramda, partiledikleri günden kalan resimleri stalklıyor ve Sakura da hala ısrarla ona cevap vermeyen Daisuke'nin DM'ine girip duruyor ve umutsuzca cevap gelmesini bekliyordu.
"Ne dedi?" diye sordu geri Hinata, arkadaşının intikamına dair her şeyi bilmek istiyordu.
"Bir şey demedi."
Sakura, telefonunu umutsuzca kapatıp başını kaldırdığında masalarının yanındaki yokuş yoldan geçen Naruto ve Sasuke'yi gördüğünde içini bir başka umutsuzluk daha kaplayarak Sasuke'nin arkasından bakakaldı. Aslında onu özlüyordu ve konuşmak istiyordu ancak bunun için önce Daisuke'den cevap gelmeliydi. Eğer ortada bir şeyler yoksa Sasuke ile rahatça konuşup aralarını düzeltebilirdi ancak bir sorun varsa, ilişkilerini gözden geçirmesi gerekecekti... Sasuke için.
Sakura'nın düşen yüzünü fark ettiğinde onunla aynı yöne baktı ve Sasuke'yi gördü Ino. Ardından hemen geri arkadaşına döndüğünde başını eğişini izledi. Sasuke ile ilişkisi olduğunu söylemişti ancak ifadesine ve Sasuke'nin de herhangi bir işaret vermeden öylece geçip gitmesine bakılırsa bir sorun olmalıydı ve Sakura iyi değildi. Genel olarak birkaç gündür durgun oluşu gözünden kaçmamıştı da.
"Bugün bana öğle yemeği getirdin mi?" dedi Sakura'nın ilgisini Sasuke'den çekerek kafasını dağıtması için. Sakura, ona kendi elleriyle hazırladığı diyet dostu bir öğle yemeği getireceğine söz vermişti daha önce.
"Ah, hayır... Unuttum."
Deidara yüzünden yiyecek bir şeyinin de kalmaması durumunu da biliyordu. "Bir şeyler almak için borç para ister misin?"
"Hayır, hayır. İyiyim." En azından Ino gibi düşüncelilerin olduğunu düşündü. Hayatta sıkı sıkı tutunabileceği tek kişilerdi arkadaşları. Kısa sürede aile gibi olmuşlardı ve açıkçası onlardan başka bir ailesi de yoktu.
"Temari!"
"Ne?"
Tenten'in yüzü giderek daha da panik bir hal alıyordu. İyi bir halt yemişlerdi ve şimdi sonları gelmiş olmalıydı. "Bence şimdi gerçekten sıçtık!"
"Ne oldu ki?" diye sordu Karin umursamazca.
Temari ve Hinata elindeki telefona eğildiğinde önlerindeki yorumu seslice okudu Tenten: "Allah9753, bir Konoha oğlanlarının fotoğrafına yorum yapmış: Dün iyi iş çıkardınız, beyler."
"O ne demek?" diye sordu Hinata, o da dahil hiçbiri bir şey anlamamıştı Tenten ve Temari dışında.
Temari'nin yaptığından pişmanlık duyarak, "Nefret grubunun arkasındaki başörtü polisi değil demek."
Temari ise gerçekten berbat bir şey yaptığının farkına vararak pişmanlıkla elini yanağına koydu. Jamila'dan şüphelenmek doğaldı ancak asıl düşmanını görememişti. "Eminim Konoha oğlanlarından biri. Siktir! Otobüs partisindeki çocuk!"
"Uhm, Temari," Ino ve Sakura, okul binasının girişinden çıkan ve oturdukları masaya doğru gelen tanıdık üç öfkeli yüze bakarken kaos çıkacağından emindi. Diğer kızlar da Ino'yla Sakura'nın baktığı yere döndüğünde Jamila'nın yüzü çok daha pis bir hale gelmişti.
"Olamaz..." Tenten dilini yutmuş gibi hissediyordu. Evet, gerçekten sıçmışlardı şimdi.
Ino hemen Temari'ye döndü. Şu an ne yapılacağına en iyi o karar verebilirdi. "Buraya geliyorlar. Ne yapacağız?"
Temari hızla çantasını sırtına takarken, "Dürüsüt olmak gerekirse, koşun." dedi stresle. Büyük bir hata yapmıştı ve bunu düzeltecek hiçbir halt yoktu. Olsa da Jamila'yı ikna edemezdi.
"Ne?"
"KOŞUN!"
Temari en önde koşmaya başladığında hepsi yerinden fırlayarak ona uydular ve bağırarak olabildiğince uzağa koştular.
Cuma (14:37)
Musluktan akan suyla yüzünü ağır ağır yıkıyordu Sakura kendine gelmek için. Soğuk suya rağmen üzerindeki halsizliği atamıyordu. Olanlar üzerinden tam bir hafta geçmesine rağmen herhangi bir haber yoktu. Attığı mesaja henüz cevap alamamıştı ve bu süre zarfında Sasuke'den uzak kalmak da bir o kadar can sıkıcıydı. Aralarında ayrılık dahi olacaksa artım isim koymaları gerekiyordu ancak Diasuke'nin yanıt vermemesi süreci uzatıyordu.
Musluğu kapatıp peçeteyle yüzünü silerken gelen klozet sesiyle gözü çaprazına düşen kabine kaydı aynadan. Neyse ki kapı açıldığında tanımadığı biri çıkmıştı. Peçeteyle yüzündeki ıslaklığı silip çöpe atarken telefonundan bir bildirim sesi geldi. Bir iki gün önce büyük beklentiyle baktığı bildirimler artık onu o kadar da büyük bir beklentiye sokmuyordu. Umudunu kaybetmiş gibiydi.
Telefonunu cebinden çıkarıp ekranı açtığında gördüğü instagram sembolüyle dudakları aralandı. Olabilir miydi? Nefesini tutarak bildirim çubuğunu aşağıya kaydırdığında gözleri büyüdü. Daisukedendi, sonunda!
Hızla bildirime tıklayıp DM'i açtığında mesajın tamamını okumaya başladı:
Selam Sakura! Mesajını yeni gördüm. Senden haber almak güzel. Endişelenme, kesinlikle hiçbir şey olmadı. Sadece bir partiydi.
Günlerdir çektiği stres ve endişenin sonunda hiçbir şey olmadığını öğrenmek öyle bir rahatlatmıştı ki gözleri dahi dolmuştu. Kafasını karıştıran şeyler vardı ve var olmaya devam edecekti ancak bunlar hakkında düşünmeyi sonraya saklayarak tuvaletten çıkmış ve soluğu Sasuke'nin yanında almaya karar verdi. Daisuke yüzünden günlerdir ona soğuk davranıyordu ve aralarında olacakları kararlaştırmak için dahi konuşamıyordu. Şimdi tam zamanıydı! Ayrılmak zorunda değillerdi, kavgaya dair olanları unutmuştu çoktan, ona bir sorun olmadığını söylemeliydi.
Kendi dersi bitmişti ancak üçüncü sınıfların fazladan gördüğü bir dersi daha olduğu ve Sasuke'yi kaçırmamak için ders bitimine kadar sınıfın önünde beklemişti. Nihayet kapı açılıp içerideki öğrenciler dışarıya çıkarken başını umutla kaldırıp Sasuke'yi aradı gözleri. Naruto'yla yan yana çıkan Sasuke'yi fark ettiğinde arkadan koluna hızla sarıldı.
Karşısında bir anda Sakura'yı görmeyi beklememişti Sasuke. Bugün bile hiç konuşmamalarına rağmen kız arkadaşı şimdi kolunu tutmuş, onu beklemişti. Ne olmuştu, neler düşünmüştü bilmiyordu ancak şu an konuşmak ve aralarındakilere bir son vermeleri gerektiğinin farkındaydı.
"Sasuke, gitmeliyiz!" dedi Naruto ancak şu an ona ayıramazdı vaktini. Naruto ve diğerleriyle otobüsleri için yapacak çok fazla işleri vardı ancak iş bekleyebilirdi. Günlerdir ayrı kaldığı sevgilisi nihayet onunla konuşmak isterken başka bir şeye vakit ayıramazdı. Sınıf tamamen boşalınca Sakura'nın elinden tutarak sınıfa girdi.
"Sasuke! Yarım saate otobüse yetişmeliyiz!"
Naruto'ya verdiği tek cevap sınıf kapısını kapatmak oldu.
Sasuke kapıyı kapatıp öylece ona bakarken günlerdir bastırdığı duygulara daha fazla engel olamayarak elindeki çantasını ve montunu öylece yere atıp Sasuke'nin boynuna sıkı sıkı sarıldı Sakura. Bir hafta içinde yaşadığı cehennemde o kadar korkmuş ve sarsılmıştı ki Sasuke'nin hiçbir şeyden haberi olsun istememişti. Bir şey olmadığına göre daha fazla uzak kalamazdı işte.
Sasuke'nin kolları belini sararken, ondan hiç ama hiç ayrılmak istemediğini çok daha açık bir şekilde fark etti. Ailesiyle arası iyi değildi ve ona yakın bir tek arkadaşları ve Sasuke vardı. Tek ailesi onlardı ve bu noktada Sasuke'yi kendinden uzaklaştırmaya çalıştığı gerçeğine aklı fikri ermiyordu bile. Sevgilisinin bağlılığını da açık bir şekilde görmüştü bu bir hafta içinde. Onunla yolları ayırmanın eşiğine gelmiş ve uzaklaştırmıştı ancak Sasuke öylece çekip gitmemiş, hala onu düşünmüştü. Artık onu bırakmak gibi bir hataya düşmeyecekti. Yanında güvende hissettiği birinden vaz geçemezdi ve üstelik Sasuke'nin duygularının samimiyetine de güveniyordu.
Kollarını Sasuke'nin boynundan çekip dudaklarını onunkilere bastırdığında Sasuke de karşılık verdi ve belini saran kolları daha da sıkılaştı. Dudakları bir an için ayrıldığında neler olduğunu sordu Sasuke ancak Sakura yanıtlamak yerine öpmeye devam etti. Dudakları aynı tempoda her birleştiğinde birbirine değen dilleri ayaklarını yerden kesiyordu. Geri geri giderek yerlerini değiştirirken Sasuke de dudaklarını ayırıp boynuna yöneldi ve ıslak dudaklarıyla boynunun her bir köşesini öpmeye başladı.
"Konuşmamız gerek." dedi kalçasını sıraya yaslayıp. Daisuke konusunda herhangi bir şey söylemeyi düşünmüyordu şimdilik. Sadece kavgayla alakalı konuşmak istiyordu. Olanları unuttuğunu ve kavgaya dair bir sorunu olmadığını bilmesini istiyordu.
Sasuke, başını sevgilisinin boynundan kaldırıp iki elini tuttu. Onun da söylemek istedikleri vardı. Bu bir hafta içinde her şeyi düşünmüştü. "Benim konuşmam gerek." Elini perçemlerine atıp geriye atarken nasıl başlasa bilemedi ama başlamalıydı. Sakura'nın gözlerine baktı.
"O şişeyi Yakuzalı çocuğun kafasında kırmamam gerektiğini biliyorum ama artık bu konuda yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Tokyo'nun yarısını terörize etti ve masum insanları dövdü, en yakın arkadaşım da dahil. Dayak yedikleri için çok öfkeli ve kızgınım çünkü Yakuza esas benim peşimdeydi. Alacakları kişi bendim. Naruto ve diğer çocuklar yanımda olan tek kişiler çünkü gerçek anlamda bir ailem yok."
Konunun aileyle ne gibi bir bağlantısı olduğunu anlamasa da Sasuke'nin de onun gibi olduğunu hissetti. Şu anda onun için de kızlar, ev arkadaşları ve Sasuke tek gerçek anlamda tek ailesiydi.
"Yok mu?" diye sordu mırıldanarak. Diasuke dışında Sasuke'nin ailesiyle ilgili bir şey bilmiyordu. Sasuke bu güne kadar hiç bahsetmemişti.
"Babam işkolik herifin teki ve annem de sakinleştirici içerek yaşıyor. Kardeşim de tam bir psikopat."
Daisuke'nin psikopat biri olduğunu söylediği kısımda kalbi hızla çarpmaya başladı. Bilmediği bir şeyler vardı ve şimdi olanları düşününce... Bu konuşmadan neler çıkacağından korkmaya da başladı. "Psikopat mı?" dedi tuhaf bir tepki vermemeye çalışarak.
"Çok kontrolcü bir tip. O sabah bu yüzden pislik gibi davrandım mutfakta. Sana karşı bir şeyler hissettiğimi bilseydi,"
Devamını getirdi Sakura ancak duymak istemedi. Duymak istemiyordu!
"Mahvetmeye çalışırdı. Öyle biri işte. Kendisinde olmayan şeylerin başkasında olmasına dayanamıyor. Daisuke'den çok çektim çünkü sahip olduğum tek kardeşim. Genel olarak sahip olduğum tek aile ama aramızı bozmaya çalışsaydı onu öldürürdüm... Öldürürdüm."
Sasuke'nin anlattıkları bir bir içine otururken gözleri yandı. Gözlerinin dolması ihtimaline karşı başını eğerken o kadar pişman ve berbattı ki, olanlardan Sasuke'ye bahsetmekten vaz geçti. Pişmandı çünkü o gün aptal gibi Daisuke'nin, Sasuke hakkında dediklerine inanarak sevgilisine güvenmemeyi seçmiş ve kendini salmıştı. Sadece sevgisine değil, nasıl biri olduğu konusundaki düşüncelerini de değiştirerek Sasuke'ye inanmamayı seçmişti. Olan tek şey Daisuke'nin onu kandırmış olmasıydı. O sabah Sasuke'yle aralarında bir şey olduğunu anladığı gibi partide de Daisuke'ye birlikte olduklarını ve sorun yaşadıklarını söylemiş, böylece rahatça kendini kullandırtmıştı.
Şu an hiçbir sorun yokmuş gibi Sasuke'nin karşısına geçmişti ancak artık mesajına cevap almasına rağmen Daisuke'nin söylediklerine emin olamıyordu. Yalan olmadığı ne belliydi ki? Sabah onun yanında çıplak bir halde uyanmıştı. Kör kütük sarhoş olmuştu, başka bir şey olup olmadığını dahi hatırlamıyorken psikopat birinin sözlerine ne kadar güvenebilirdi ki? Sarhoş olduğu o gün Daisuke'nin, ilişkilerini mahvedecek bir şey yapmadığı ne belliydi?
Kendini sıkı tutarak ağlamamaya çalışırken, önüne düşen saçları kulağının arkasına sıkıştırdı Sasuke. Eli ensesinde, baş parmağı boynunu okşuyordu. "Seninle olmam gerek." Söylemesi gereken her şeyi söylemişti. Sakura da konuşmak istemişti, şimdi de onu dinlemek istiyordu. "Birlikte olmamız gerektiğini söyle."
Bir saat öncesine kadar rahatladığını sanmıştı ancak rahatlayacak bir şey olduğunu sanmıyordu. Bu işin bitmediğini hissediyordu ve içi bir başka korkuyla dolmuştu; Daisuke yalan mı söyledi? Ya Sasuke öğrenirse? Şimdi de bu iki endişeyle devam etmek zorundaydı. Ses çıkarmadan başını salladı sadece. Az önce Sasuke ile sınıfa girerken söylemek istediği çok şey vardı ancak artık söylemek istemiyordu.
"Bu kadar üzülme," Sevgilisinin yanaklarına gezdirdi parmağını. Anlattıklarıyla Sakura'yı üzdüğünü düşündü çünkü pek keyifli görünmediği gibi, bir de dokunsa ağlayacaktı sanki. Sakura'yla göz göze geldiğinde yüzünü yaklaştırdı ve sıcak dudakları onunkine kapandı ancak az önceki gibi dakikalarca öpüşmelerine fırsat kalmadan içeriye Naruto girdi sinirle.
"Lanet olsun, Sasuke! Gitmemiz gerek."
Sakura'yla beraber tuhaf bir şekilde Naruto'ya bakarken sarışın çıktığında bir kez daha öptü kız arkadaşını. "Seni seviyorum."
Sasuke hızla sınıftan çıkıp gittiğinde karmakarışık hisleriyle yeniden baş başa kaldı. En azından araları düzelmişti şimdilik. Nefes alıp sınıftan çıkmayı planlamıştı ki yine gelen bildirim sesiyle cebinden telefonunu çıkardı. Daisuke'den gelen bir başka mesaj dahaydı ancak bildirime tıklayıp yazının tamamını açtığında kalbi sancımaya başladı.
Yok artık! İnanamıyorum! Fotoğrafı şimdi buldum ve her şeyi hatırladım. Çok azgındın 😂 Tam bir küçük sürtük gibiydin.
Mesajın ardından gelen resmi, kendi çıplak resmini, gördüğünde eli ayağı boşandı. Tüm vücudu zangır zangır titredi.
☆
Benim de elim ayağım titredi yazarken, kötü oldum var ya
Dizisini izlememiş olan arkadaşlar şimdi neden Itachi yerine Daisuke'yi yazdığımı anlamıştır diye düşünüyorum
Sonraki bölümleri yazarken kendimi "o" psikolojiye sokabilecek miyim merak ediyorum...
Ve son 3 bölüm kaldı finale :)
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro