15' I'm Certainly Not Jealous
Cumartesi 14:35
Hafta sonu arkadaşlarıyla Tentenlerin dağ evinde paskalya tatilini geçirmiş ve daha yeni eve gelmiş olan Sakura evde, daha doğrusu odasında neler döndüğünü anlamaya çalışarak ses yapmamıştı ve odasında konuşulanları dinliyordu. Odasında her kim ya da kimler vardı anlayamasa da birinin Deidara olduğunu sesinden tanımıştı. Çılgın ev arkadaşı yine bir işler peşindeydi ya da seviştiği bir erkeği kendi odasına atmak istememiş olmalıydı. Ki böyle bir şey varsa buna sessiz kalmazdı.
Tamamen kapanmamış kapıyı usulca itip içeriye girdiğinde ona yönelen, tanımadığı bir oğlanın meraklı bakışlarıyla karşılaştı. Deidara ise fark etmemiş olacak ki konuşmaya devam ediyordu.
"Suriye'de belki evet, ama Japonya'da hayır." Arkasına döndüğünde yüzüne her zamanki gülümsemesini yerleştirdi. "Hey, evine hoş geldin, Sakura! Bugün eve döneceğini bilmiyordum."
Arkadaşının gizlemeye çalışsa da, anladığı hafif telaşa ve bir de elinde tuttuğu askılısına baktı. En sevdiği askılısına...
"Oh, bu David."
Çocuk çekinerek yaklaştığında el ele sıkıştılar. Neler döndüğünü ve kıyafetleriyle arkadaşının ne yaptığını hala anlamaya çalışıyordu. Tek kavrayabildiği Deidara ile arkadaş olmadıklarıydı.
"Kıyafetlerine ihtiyacın var mı yok mu diye takılıyorduk biz de burada." David'e gülümseyip elindeki askılıyı tuttu. "Buna mesela?"
Donuk bakışlarını Deidara'dan bir an için ayırmadı. "Deidara, ne yapıyorsun? Bana sormadan kıyafetlerimi alamazsın."
"Kusura bakma, yanlış bir şey mi yapıyoruz acaba?" diye araya girdiğinde David, Deidara elini onun omzuna attı ve başını iki yana salladı. "Hayır, hayır saçmalama. Bu kıyafetleri hiç giymez." Ardından Sakura'ya döndü geri. "Evet, kıyafetlerini karıştırıyoruz çünkü dediğim gibi şu an Suriye'de büyük bir kriz var. Yardımımıza ihtiyacı olan bir sürü Suriyeli var. Ben de biraz kıyafet yardımında bulunabilirsin diye düşündüm."
Bunu anlayabilirdi, krizi ve sebep olduğu şeyleri biliyor ve üzülüyordu. Yardımda bulunabilirdi.
"Peki, ama o askılı olmaz çünkü benim için özel bir anısı var."
"Nasıl bir anı?" diye sordu Deidara, sanki özellikle askılıyı vermek ister gibi bir hali vardı.
"Shanghai'den almıştım, öyle bir anı."
Gelen aramayla David odadan çıkarken Deidara zevzeklik etmeye başlamıştı ki Sakura'da asıl derdinin ne olduğunu çok daha net anlamıştı.
"Yakışıklı çocuk ama, değil mi? Sanırım gay."
Arkadaşının saçmalıklarına ağzı açık tepki verirken Suriye mevzusu gibi önemli bir durumda bile bunu nasıl düşündüğüne hayret etmişti.
"Deidara, ne halt yiyorsun sen? Sırf çocukla yatmak için kıyafetlerimi Suriyelilere veremezsin."
"Suriyeli falan değil, burada okuyor. Babası Türkiye konsolosu. Okulunu dondurdu mültecilere yardım edebilmek için." Küçük bir çocuk gibi gülümseyip öpücük attı. "Seksi değil mi ama?"
(Y/N: Harbiden dizide çocuk Türk ve babası Türk konsolosu :D Ve dizideki en sevdiğim karakter de Deidara yani Eskild kfmvkfdbjkfbbnjkbn. Adamın dizideki var oluş sebebi bile %100 t*aşak geçmekten başka bir şey değil :D)
Deidara'nın daha ne kadar sapıtabileceğine olan tahmini yok olup gitmişti.
"Seksi mi? Bunun Suriye kriziyle alakası ne? Olay çok ciddi!"
"Çok ciddi ve sen de diyorsun ki o askılı olmaz çünkü anısı var." dedi misilleme yaparak. O esnada içeriye gelen Konan'ın elinde dolabının yarısı vardı belkide ve Deidara onun bu cömertliğini görmezden gelemez, Sakura'ya karşı kullanmadan edemezdi. "Bak görüyor musun Konan'ı? Tam bir azize!" Bir iki saniyelik övgünün ardından Konan'ı her zamanki gibi gömmeye devam etti. "Küçük prensesimiz lütfetti! Herkes selam dursun! Tenis raketi, CD çalar, Rubik küp, bir sürü de eşofman falan..."
"Temiz olup olmadıklarından emin değilim." deyip geri kendi odasına doğru yönelirken Konan, arkadaşı arkasından bağırdı. "Çok teşekkürler, Konan." Konan'ın ardında kalan gülümsemesi pembe saçlı olana döndüğünde sönüverdi.
"Biliyor musun, Sakura? Sen de amma cimri çıktın. Bunlara senden daha çok ihtiyacı olan insanlar var şu anda."
"Cimri falan değilim, mülteci krizini önemsiyorum elbette. Sadece öylece odama girip-" Odaya giren David ile çenesini kapatırken çocuğun her şeyin iyi olup olmadığını sorması üzerine olumlu yanıt verdi ve ev arkadaşı da onayladı.
"Evet, her şey yolunda. Neyse, kusura bakma. Bu parçayı seviyormuş." Konan'ın getirdiklerini gösterdi. "Yani elimizde bir sürü kıyafet, ıvır zıvır var sonuçta. Ben bunla bunları alayım, sen de şunları al."
Sakura'nın cimriliğini kapatmak için askılıyı alıp elinde tuttuklarına ekleyiverdi. "Bunu da alıyorum, Sakura. İhtiyacın falan yok."
"Pardon?!"
"Cimri olmana da gerek yok, Sakura." Kesinlikle bir şekilde istediğinin olmasının bir yolunu buluyordu Deidara. Arkadaşı kıyafetini almak için elini attığında sert olmayan bir şekilde vurup onu engelledi.
Deidara ve David odasından çıktığında sinirle gözlerini yumup geri açtı. Ağır adımlarla eğilip yere düşmüş askılığı askıya asarken kapağı biraz yerinden çıkmış dolabını açıp içeriye bir göz attı.
Pazartesi 15:10
Tatilde olmalarını fırsat bilerek Sakura, Hinatalara gitmişti. Deidara'nın sözde mültecileri desteklemek için girdiği kıyafet yardımından kızlara da haber vermişti ve Hinata'da giymediği kıyafetlerini seve seve verebileceğini söylemişti.
"Cepleri olan elbisemi seviyorum. Hoş görünüyor." dedi Sakura'ya bakarak. Bir yandan giymeyi düşünmediği kıyafetleri seçmeye çalışıyor, bir yandan da arkadaşı ile çene çalıyordu. "Telefonumu koyduğumda elbise çekmeye başlıyor." Siyah ve beyaz renklerinin hakim olduğu çiçek desenli elbisesini eline alıp Sakura'ya gösterdi. "Ama bu çirkinmiş, neden almışım ki?"
Sakura'da Hinata'nın yatağında yüzüstü yatıyor ve gülümseyerek arkadaşının karar verişini izliyordu. "Hayır, çirkin değil. Ama sadece..."
Onu dinleme zahmetine bile girmeyen Hinata elbiseyi büyük bir rahatlıkla vereceği kıyafetlerin yanına eklerken güle güle demeyi de unutmamıştı. O elbiseye veda etmek zor olmamıştı. Sıra beyaz bir gömleğe geldiğinde uzun uzun inceledi, yine de onu da bırakma niyetinde değildi ve şu sözlerle ifade etti:
"Bu güzel bir gömlekti ama artık giymiyorum. Beyaz bana yakışmıyor. Ya üstüne yemek dökerim ya da makyajımla lekelenir."
"Yine de giymelisin."
"İster misin? Verebilirim."
Bir an için bunu düşünse de kabul etmedi. Hinata'ya göre beden ölçüleri biraz daha inceydi ve üzerinde güzel durmazdı. Zaten bağışlamaları da gerekiyordu. İstediği zaman istediği kıyafeti alıp giyebilirdi.
"Hayır, eşyaları bağışlamamız gerek."
"Evet ama senin benden daha çok ihtiyacın var."
"Hayır, hayır. Bu durumun umurumuzda olduğunu göstermemiz gerek."
"Umursuyorum zaten." Gömleği de bağışlayacaklarının yanına koydu.
"Deidara'yı biliyorsun... Umrumda olmadığını söyleyip duruyor. Mülteci krizini umursuyorum. Bence umursamayan Deidara'nın kendisi. Sadece David isimli çocuğu yatağa atmaya çalışıyor. Onun gay olduğuna ikna olmuş durumda. Ki bence değil."
Deidara'nın tavırları Hinata'yı asla şaşırtmamıştı, asla.
"İnsanların gay oldukları için başkalarını da gay sanmalarını anlamıyorum. Ne ki yani bu?"
Mevzu gaylere gelmişken Sakura'ya bahsetmezse olmazdı Lee hakkındaki son gelişmeleri.
"Lee ve Sana'nın ayrılması hakkında bir şeyler duydun mu?"
Hinata'nın gizleyemediği heyecanını yüzünden okurken olumsuzca yanıtladı onu. Şu sıralar kendi hayatında başa çıkmakta zorlandığı o kadar olay olmuştu ki bunlarla baş etmek ve girdiği duygu karmaşasına anlam vermeye çalışmaktan etrafında olan bitenlerle ilgilenecek enerjisi kalmamıştı.
"Sanırım ayrılmışlar."
Lee konusunun da karmaşık olduğunu bildiği için omuz silkmekle yetindi.
"Oh! Bunu Kiba-kun almıştı. Ona geri vermeliyim, değil mi? Çok güzel bir elbise ama!"
"Kiba'yla konuştun mu hiç?"
En son Sasuke'nin partisinde olanlardan sonra ikisini hiç bir arada görmemişti. Hinata'da Kiba hakkında konuşmamıştı bile. Aralarında bir tür kırgınlık olmalıydı.
"Hayır ama birkaç kez aramayı denedim. Cevap vermedi... Sanırım artık beni sallamıyor. Bence Sasuke-kun'un partisinde olanlardan sonra biraz çekiniyor olabilir. Ama hala benden hoşlanıyora bunu konuşmamız gerekir. Arkadaş olalım istiyorum, başka bir amacım yok."
Kiba'nın kelimenin tam anlamıyla yeni birisiyle takıldığında Hinata'nın tamamen sessiz kalması ve Hinata'nın başka oğlanlarla biraz sosyalleştiğinde Kiba'nın sinirlenmesinin basit nedenleri olacağını düşünmüyordu Sakura.
"Bence de ikinizin bu konuyu konuşması önemli."
"Konuşacağım da zaten, okullar açıldığında beni görmemezlikten gelemez." Kıyafetleri arasında ciddi bir seçim yapmaya çalışırken konunun onun üstünde çok fazla kaldığına ikna olarak biraz da Sakura'dan ve perde arkasında olanlardan konuşmaya başladı:
"Sasuke-kun'la nasıl gidiyor işler?" diye sordu imalı imalı.
Kaşlarını çatıp gözlerini devirdi, aralarında tek taraflı bir duygu dışında hiçbir şey yoktu... Galiba.
"Sasuke ile giden bir iş falan yok."
Sakura'nın bu konuda nasıl gerildiğini görmek nedensizce komiğine gitmişti. "Hayır, yani biliyorum. Dalga geçiyorum sadece. Anlayabiliyorum... Ino'nun haberi olsaydı çok üzülürdü. Ben daha önce böyle takıntılı bir insan görmedim, sen gördün mü?"
Anlık gülümseyip geçti sadece. Başlarda Sasuke konusunda kesin olan duygularının kontrolünü yavaştan kaybediyormuş gibi hissediyordu ve bunun sadece onunla bir gece birlikte kalmasına da bağlı olması can sıkıcıydı. Bazı yönlerden onu sert davrandığı için arayı biraz ılıtmak istemişti ama bunun kendini etkileyeceğini hesaba katamamıştı bile. Şimdi ise emin değildi. Onun karşısında hala aşamadığı duvarlarının arkasına saklanıyordu ancak onun için o duvarları delip geçmek de istiyordu. Öte yandan Ino'ya karşı duyacağı suçluluk duygusu rahatlığını tamamen engelliyordu. Arkadaşı için burnunu sokmuştu bu işe ancak bir parçası, arkadaşının hayallerini yıkacak istekleriyle savaşmak zorunda kalmıştı şimdi.
"Sasuke-kun'la yatmak için para ödeyeceğini düşünmüyorsundur, değil mi?"
Duyduğu sorunun saçmalığıyla afallayıp kaldı ancak ince bir kıskançlığın da onu ele geçirmeye başladığından bir haberdi.
"Ne sevişmesi be?"
"Sasuke-kun'un otobüsünün afişlerini görmedin mi? Bağış etkinliği düzenliyorlar."
"Hayır, duymadım."
"Dalga mı geçiyorsun? Gel sana göstereyim. Gerçekten felaket bir şey."
Dolabının önünden ayrılıp masadan tabletini aldı ve instagram hesabına girip afişin paylaşıldığı postu açtı. Akihabara, Yushima'da bir kafeyi dağıtmışlar. 400 Yenlik masraf çıkartmışlar. Çok kötü cidden. O yüzden şimdi de bağış topluyorlar. Kazak satıyorlar ve seks yapmak için açık artırma var. Sasuke-kun'la sevişmek 65 Yenden başlıyor. Cuma günü vakıf toplantıları varmış."
Sakura neye baktığına bilmem kaçıncı kez şaşırırken yüzünü buruşturdu. "Alo! Bunun adı resmen orospuluk." Daha ne kadar şaşırabileceğini görmek için Hinata'dan tableti alırken siyah saçlı olan konuşmaya devam etti:
"Ino'nun Sasuke-kun'la yatmak için para ödemesi beni şaşırtmaz."
Sakura gergince bir nefes verdi.
Çarşamba 10:15
Derse girmeden önce kitaplarını almak için dolabına uğramıştı Sakura. Hinata ile olan son görüşmelerinden sonra Sasuke ve otobüs grubunun gerçekten de öylesine saçma bir açık artırma yapma düşüncesi aklından çıkmamıştı. Daha doğrusu o açık artırmaya Sasuke'nin ciddi ciddi katılıp katılmayacağını merak ediyordu. Her ne kadar onunla arasını eskisi kadar soğuk tutmasa da ona tam anlamıyla güvenmiyordu da. Aklını kurcalayan, onu içten içe huzursuz eden bir takım şeyler vardı ve Sasuke'nin sözlerinin aksine devam ettirdiği tutarsız davranışları kesinlikle yardımcı olmuyordu. Şu saçma açık artırma da buna örnekti. Dili sevdiğini haykırırken başka kızlarla sevişmeye devam etmesi hiç de samimi gelmiyordu.
Dersi için gerekli kitabı dolabından çıkarıp aline alırken koridorda yankılanan kahkahaların sahibine baktığında, dudakları hayretle aralandı. Paskalya tatilinden önce Ino'nun pencere kenarında saydığı kızlar arasında bulunan Isabel ve Kiba, birkaç metre ileride karşılıklı konuşuyordu ve bu konuşmanın iki arkadaş sohbetine benzediği hiç söylenemezdi. Kiba'nın Isabel'i öptüğü kısmı gördüğünde ise aklından tek geçen kişi Hinata'ydı. Kiba'yla arkadaş olarak kaldıklarını söyleyip duruyordu ama onu tam olarak aşamadığını da biliyordu. Isabel ve Kiba'dan bahsetmeyi düşünmüyordu ancak. Hinata'nın bunu Kiba'dan öğrenmesi çok daha sağlıklı olurdu.
Kulağı ve boyun girintisinde bir sıcaklık hissetmesiyle eş zamanlı olarak -kabul etmekte zorlansa da- hoş tınılı bir, merhaba kulağına iliştiğinde burnunu kırıştırıp arkasına döndü. Günlerdir aklını işgal eden kişi yeniden karşısındaydı.
"Sousuke!"
"Siktir, seni gördüğüme fazlasıyla sevindim." Paskalya tatilinden sonra bile değişmemişti, Sasuke yine Sasuke'ydi. Bu sefer, her zaman takındığı o ifade yoktu ancak. O alaycı, üstten bakan, soğuk ve kibirli ifadeleri ve sırıtışları gitmişti. En azından bu an için yoktu. Aksine, daha sevecen ve tatlı duruyordu. Tüm kötülüğünden arınmış bir kötü karakter görünümü veriyordu.
"Beni özledin mi?"
Tüm şirin duruşunun altında elbette yine ego dolu bir sebep yattığını bilmeliydi. Sasuke değişmezdi.
"Hayır." dedi gözlerini devirerek, Sasuke'nin hayal dünyası tamamen toz pembe bir alemden oluşuyor olmalıydı.
"Azıcık bile mi?"
"Hayır."
"Paskalya tatilin güzel geçti mi?"
Tatil boyunca yaşadığı Sasuke gerilimini ve Temari'yle Karin'in ürkünç şakasını düşünürse, eğlenceli ve gerilimli geçtiğini söyleyebilirdi. Paskalya tatilinde, Ino'nun ısrarla oynamak istediği oyun sonucu Sasuke ile aralarında olanların az daha ifşa olmasının yarattığı gerilim sonucunda kötü bir şey olmamıştı. Sasuke'nin zırt bırt mesajlar atarak tatilinin belli kısımlarını işgal etmesi de cabasıydı.
"Güzeldi, seninki?"
Bu sorunun cevabını zaten biliyordu. Eğlenceli ve masraflı... Gerçi masrafları, sevişecekleri kızlardan alacakları düşünüldüğünde onlar için masraflı sayılmazdı bile. Aptal hayranlar onlar için ödeyecekti nasıl olsa.
"İdare eder, biraz vahşiydi tabi."
"Gittiğiniz yeri Instagram'da gördüm. Şu yardım kampanyası fena fikir değil."
Bunu duymak Sasuke'yi sevindirmişti ancak Sakura'nın alay dolu imalarını daha duymamıştı bile.
"Sen de gelmelisin."
"Hayır."
"Neden?" Sakura'nın buna cevap olarak ya feminist ya da duyarcı yanını göstereceğini biliyordu ve buna hazırdı da ama söylediklerinin hiçbiri umurunda değildi. Onun karşısına her geçtiğinde tek ilgilendiği ne kadar güzel olduğuydu. Yeşil gözlerinden başka bir şeye odaklanamıyordu.
"Çünkü hayatımda gördüğüm en salakça şey. Seks için açık artırma mı? Şaka mısın sen? Bunun yasal olmadığını biliyor musun? Bu resmen orospuluk."
Öyle olmadığını içten içe bilse de bir ihtimal olumlu yanıt almak ve biraz da onu sinir etmek için o kutsal soruyu sordu:
"Beni kıskanıyor musun yoksa?" Sakura söylemese bile, tek istediği bunun olumlu cevabının var olmasıydı.
"Hayır, seni neden kıskanayım ki?"
"Bir başkasıyla sevişeceğim için. Görüyorum ki bunun için bayağı bir huysuzlanıyorsun."
"Bunun için huysuzlanmıyorum, özellikle de hiç kıskanmıyorum bile. Seni kıskanmak için bir nedenim yok. Sadece bu yapacağınız saçmalık bana çok korkunç geliyor. Avrupa resmen krizin içinde. 12 Milyon Suriyeli buraya geliyor. İnsanlar açlıktan ölüyor."
Başını iki yana salladı Sasuke, yine konudan bağımsız bir şeyler söylüyordu. Haksız değildi ancak konuyla alakası da sıfırdı. "Bunun konuyla ne alakası var?"
"Çok alakası var. Kulübenin tekine 400 yenlik zarar vermişsiniz, dünya açlıktan kırılırken hani."
Sasuke ve grubunun kapitalizme tam destek veren çocukça, bencilce ve umursamazca davranışlarının yarattığı öfke Sakura'yı ele geçirirken sinirle dolabının kapağını hızla çarpıp kilitledi ve tek kelime dahi etmeden Sasuke'yi orada bırakıp gitti.
Sasuke onun neden bu kadar inatçılaştığına anlam veremiyordu ve ne o ne de Sakura, içinde biriken öfkenin asıl kaynağının kıskançlıktan olduğundan bir haberdi.
Perşembe 11:33
Öğle arasında kızlar her günkü gibi yine bir araya gelmiş, hem yemeklerini yiyor hem de yarın yapılacak bağış partisinden bahsediyorlardı.
"Kızların sevişmek için ne kadar para vereceğini bir hayal etsenize," dedi Karin pudinginden almadan önce. Kızların asıl ilgilendiği isimlerin başında Sasuke ve ardından da Naruto'nun geldiğini biliyordu ama bu detayı vermemeyi tercih etmişti, herkesin bunun farkında olduğuna emindi.
"Sence sevişmek için ne kadar para verirler? 124 Yen falan mı?" diye sordu Tenten yüzünü buruşturarak, ateşli bir oğlanla sevişme fikri onu da heyecanlandırmıyor değildi ancak bunun farklı amaçlar için kullanılması ve açık artırma olarak sunulması... Tiksindiriciydi.
Hayır, diyerek onu yanıtladı Karin.
"Düşünsene, çok iğrenç bir şey bu." dedi Hinata'da onlara katılarak, Kiba'nın böyle bir şey yapma düşüncesi aklına geldikçe durumun ne kadar berbat olduğunu çok daha iyi anlayabiliyordu.
Tenten onu onayladı:
"Çok aptal bu kızlar."
Tenten'in aksine herkesin o kadar da aptal olacağını sanmıyordu Hinata. Özellikle neredeyse zorbalık gördüğü o günlerde büyük sınıflarla bir anlığına muhatap olduğu o anı düşününce, ikinci ve üçüncü sınıfların kesinlikle Sasuke ve arkadaşları için bu derece bir naziklik yapacağını hiç sanmıyordu. Geriye kalan birinci sınıflar da zaten hevesli kitleyi oluşturuyor olmalıydı. "Cuma günü o paranın hepsi toplanmaz zaten."
"Emin misin? İşin içinde okulun en popüler iki oğlanıyla seks var, kazaklar ve en sonunda da otobüste kafayı bulma var. Fazla çaba sarf ediyorlar."
Nihayet ilgi alanına giren konuya Ino'da dahil olduğunda dikkatle onu dinlemeye başladılar, özellikle de Hinata. Sarışın olanın sırf bir kez daha Sasuke ile seks için, o parayı kesinlikle vermeye istekli olduğundan ve ne olursa olsun yapmanın bir yolunu bulacağından emindi. Bir başka bakış açısıyla bakılırsa, olmayabilirdi de ancak sebebi de Sasuke kaynaklı olurdu. Açıkça pembe saçlı arkadaşına olan ilgisinden haberdardı ve böyle bir durumda Ino ile sevişmeyi kabul etmemesi de mantıklı olabilirdi. Ya da umursamazca davranıp yapabilirdi de, partideki diğer kızlarla sevişecekse Ino ile sevişmemesi için de bir nedeni olmazdı ki bu da Sakura'ya olan hislerinin basit bir ilgi ya da sadece parçalanmış gururunu kazanmak için yapmaya çalıştığı bir hareket olurdu.
"Hem değer veriyorlar-"
Ino'nun sözü, yanlarına daha yeni gelen Sakura'nın varlığıyla bölünürken, onu selamladılar. Sakura oturur oturmaz çantasından kendine de aynısını yaptığı bir yemek dolu kabı çıkarıp Ino'nun önüne uzattı. "Senin için de öğle yemeği getirdim." Ino'nun son zamanlarda, istemediği kilosundan dolayı bir takım yöntemlere başvurması hoşuna gitmemişti. Onun vücudu, onun kararıydı elbette ancak yanlış ya da işe yaramayan yöntemlerle tamamen aç kalması da sağlığı açısından iyi değildi. Fit kalmasını sağlayan öğünleri onunla da paylaşarak birlikte yürütebilirlerdi bu işi. Ino'yu bunun ne kadar üzdüğünü görebiliyor ve sırf fiziği yüzünden Sasuke'nin onu beğenmediği düşüncesini bir şekilde kırıcı buluyordu. Arkadaşının içten içe buna ne kadar taktığını ve üzüldüğünü, dert ettiğini görmek onu dehşete düşürüyordu.
Öte yandan Ino ise Sakura'nın bu hareketine şaşırmıştı. Sakura'nın ona destek olmaya çalıştığını görebiliyordu ancak biraz sınırlarını aştığını görmediğini var sayıyordu. Onun göstermeye çalıştığı destek için minnettardı ancak fiziğiyle ilgili aldığı kararlara o da dahil bir başkasının karışmasını da hoş bulmuyordu. Yine de sadece tebessüm etmekle yetinerek teşekkür etti.
"Sakura'ya sorar mısın?" dedi Tenten Ino'ya.
"Ah tabi," Sakura'nın düşünceli hareketini unutarak hevesle gülümsedi. "Biz de tam Sasuke-kun ve arkadaşlarına yardım etmekten bahsediyorduk. Kendi bütçemizden onların bütçesine biraz para aktarabiliriz." Sakura bir an için yeşil gözlerini Hinata'yla buluşturduğunda, aynı şeyi düşündüklerini fark etti. Geçen gün Hinata'nın anlattığı yere gidiyordu konu ve bu yüzden birbirlerine bakıp gülümsediler.
"Ama parayı öylece vermek biraz sıkıcı olur, bu yüzden biz de seks için açık artırmaya katılmayı düşünüyoruz."
Sakura kaşlarını kaldırıp alaycı bir şekilde güldü. "Ino, nasıl bir dünyan var senin?" Ino şaşırmıştı, Sakura'nın kabul etmemesine değil, verdiği tepkiyeydi. "Kaç milyon mültecinin aç olduğunu biliyor musun sen?" Diğerlerine bakarak onu onaylamalarını bekledi bir an için. "Ve sen onlara yardım etmemizin iyi bir sebep olduğunu mu düşünüyorsun? Bir grup yavşağa paramızı mı vermeliyiz sence? Kendi yedikleri halt için bizim yardım etmemiz yani...? Hani şu sarhoş olup, kulübenin altını üstünü getiren çocuklara?"
Sasuke ile ilgili iyi şeyler yaşamadığını kabul ediyordu ancak Sakura'nın neden onlara buk adar öfkeli olduğunu hala anlayamıyordu. Olayı yaşayan kişi olarak olanları unutmayı tercih etmişti ve Sasuke ondan çoktan özür dilemişti bile ama Sakura'nın öfkesini artık yersiz buluyordu. "Her zaman böyle dik başlı olmana gerek yok, biraz sakin olmalısın. Bu şey bütün okulu bir araya getiren bir şey, amaç sadece eğlenmek değil. Evde oturup onlar için üzülsek, mültecilere daha çok yardımı dokunur."
"Tabi eğer Sasuke'yi düşündüğünün yarısı kadar bu insanları düşünsen, daha çok işimize yarayabilirdi."
Hinata, başını sallayarak Sakura'ya katıldığını belirttiğinde Ino yenilgiyi kabul etti, hep böyle oluyordu nedense. "O zaman seks için açık artırmaya katılmayacağız."
"Evet."
"Peki ya parti?" Buna da karşı çıkmaz herhalde, diye düşündü.
Sevindiren cevap Temari'den geldi:
"Partiye elbette katılacağız."
En çok destek görmeyi beklediği Temari, onu hayal kırıklığına uğrattığı için gerildi Sakura. Temari'nin ona destek olabileceğini düşünmüştü ancak son zamanlarda Temari'yi daha çok Ino'yu desteklerken buluyordu. Ne zaman bu kadar yakın olmuşlardı ki?
"Siz ciddi misiniz gerçekten?" dedi darılarak, onlara neden bu kadar kafayı taktıklarını anlamıyordu. Popülerlerse ne olmuştu yani? O kadar da önemli değillerdi.
"Hadi ama Sakura!" dedi Karin, Sakura'nın bu sefer gerçekten de abarttığına karar vermişti. Öncekiler için bahanesi vardı ancak bunun için sunduğu bahane geçerli bile değildi. Sırf Sasuke'ye olan gıcıklığından dolayı her seferinde oyun bozanlık yapması o da dahil, Hinata dışında hepsinin hoşuna gitmemeye başlamıştı.
"Temari bile bunun eğlenceli olduğunu düşünüyor, ki biliyorsun o da en az senin kadar mültecileri önemsiyor."
Telefonuna gelen mesaj, onu buna cevap vermekten kurtarırken mesajın Sasuke'ye ait olduğunu gördüğünde gün içinde daha ne kadar sinirlenebileceğini düşündü.
Kimden:
-
Sousuke
Madem bu senin için bu kadar önemli, toplanacak paranın %10'unu mültecilere vereceğiz.
Ino'nun dediği şeyin saçmalığına cevap vermeden edemedi Temari:
"Mülteci olmaktan ne anlarım ki ben? Japonya'da doğdum sonuçta."
Kimden:
- Sousuke
Tabi paritye gelirsen.
"Çünkü sen başka bir kültürden geliyorsun."
"Hayır, ben de sizinle aynı kültürden geliyorum."
Kime:
-
Sousuke
Kafadan kontak olduğunu biliyorsun, değil mi?
"Müslümansın sen. Müslümanlık da farklı bir kültür ya."
Ino'nun cahilliğiyle hep baş eden Temari gözlerini devirdi. "İslam bir dindir, Einstein. Kültür değil."
Ino bugünlük linç dozunu da yemiş olsa da bu artık onun için sıkıcı bir hal almaya başlamıştı.
"Neyiniz var sizin bugün? Ino'yu tersleme günü falan mı? Neden hepiniz bana patlıyorsunuz? Bu projeye ne kadar önem verdiğimi sizler de biliyorsunuz. Amacım sadece sizlerle birlikte olmak, popüler olmak falan değil. Sevdiğim şey, sizlerle birlikte olmak. Biraz siz de beni sevseniz olmaz mı? Size elimden geldiğince her şeyi veriyorum.
Kime:
-
Sousuke
Kabul etmiyorum. %20'si verilecek.
Kimden:
- Sousuke
Anlaştık, ama partide çok kibar davranmalısın.
"Tamam, tamam. Kabul ediyorum, partiye gidiyoruz. Tamam mı?"
Ino'nun yüzü Sakura'nın değişen kararıyla aydınlanırken Hinata şaşırıverdi, arkadaşının partiye gitmemekte oldukça ısrarcı olduğunu sanıyordu. Kararını değiştiren her neydi bilmiyordu ancak Ino'nun saniyelerdir yakınmasına bağlı olmadığına emindi.
"Peki açık artırmaya?" Bunun için de olumlu bir yanıt vermesini diledi ancak Sakura'nın bunda kararı kesindi.
"Hayır, Ino. Gerçekten Sasuke ile yatmak için para vermek mi istiyorsun?"
Arkadaşı için bunun mantıksız geleceğini biliyordu ancak onun için bu önemsizdi. "Evet." dedi mırıldanarak. Sakura ise sabır dilercesine gözlerini kapatıp başını salladı. Sasuke ile bir gece için neden bu kadar takıntılıydılar ki? "Bunun yasal olmadığını biliyor musun? Bu resmen orospuluk."
Sakura'nın sözlerini farklı yöne çekerek tamamen hiçe saymayı seçti:
"Eğer seks yoksa, orospuluk da yoktur. Takılacağız sadece, bu seks yapacağımız anlamına gelmez. Herkes bunu bilir."
Ino'nun, Sasuke'nin etrafında olmak için herhangi bir yolu bulması ne Hinata'yı ne Temari'yi ne de Sakura'yı şaşırtmıyordu ancak Ino'nun peşinde olduğu oğlanın ta kendisiyle mesajlaşmakta olan Sakura, onunla ortak bir noktaya varma çabalarından dolayı Ino'nun dediklerini pek sallayacak bir mod içinde değildi.
Kimden:
- Sousuke
Bu arada bilgin olsun diye söylüyorum, sen açık artırmayı çoktan kazandın. Yani daha fazla kıskanmana gerek yok. ;)
Kime:
-
Sousuke
Kıskanç falan değilim, ayrıca açık artırmaya da katılmayacağım.
Kimden:
- Sousuke
Hayır, katılacaksın. :)
Cuma 20:15
O -sözde- kutsal gün gelip çatmış, Sakura dışında herkesin istediği olmuş gibiydi. Bencillik yapmak istediğinden ve böyle birisi olduğundan değildi ancak Sasuke ile daha fazla aynı ortamda bulunmak istemiyordu. Eskisi gibi ondan haz etmediğinden değil, Ino'nun aralarında bir şeyler olma hissini almasını istemediğindendi. Çünkü ne kadar soğuk bir tavır sergilemeye çalışsa da Sasuke'nin tavırları fazla samimiydi ve bu bile Ino'da şüphe uyandırabilirdi. Sasuke'nin zayıf bir kıza ilgili olabileceği ihtimalini zaten aklında bulunduruyordu sarışın olan. Kaç kere Sasuke'nin partisine de gitmişlerdi ve birbirlerinde telefon numaraları bile vardı. Ino'nun o kızın, tam da Sasuke konusunda her şeyi engelleyen kişi, yani o olduğu düşüncesini aklına getirmesi çok da uzak bir ihtimal sayılmazdı. Belki böyle bir şeyi çoktandır düşünüyor olabilirdi bile.
Partinin yapılacağı mekana girmeden önce girişte asılı olan yazıyı incelemeden etmediler. Kapının hemen üstünde asılı büyük bir tabela ve tabelada da, Konoha Oğlanlarına Yardım Edin! şeklinde bir yazı vardı ancak kızların dikkatini çeken bu olmamıştı. O yazının tam altına, sonradan eklenmiş bir, Ve Mültecilere de! yazısı daha vardı. Ki bu en çok da Ino'yu heyecanlandıran bir detay olmuştu.
Sakura'ya dönerek, "Görüyor musunuz? Mültecileri de önemsiyorlar. Yani öyle yavşaklar topluluğu falan değiller." Haklı çıkmış olmanın verdiği heyecanla sevinerek Temari, Tenten ve Karin'le mekana girerken arkada kalan Hinata'da yine kendi gibi arkada kalan Sakura'nın omzuna kolunu attı ve ilerlediler. Yazıya yeniden bakıp arkadaşına döndü ve kıkırdadı, perşembe günü okul sonrası Sakura'dan gelişmeleri öğrenmişti. Yani Sasuke ve arkadaşlarının tüm bu cömertliğinin altında gerçekten düşünceli oluşları değil, Sasuke'nin Sakura'ya kendini kanıtlama çabası vardı. Sakura için ise değişen bir şey yoktu. Hala yavşaklar topluluğuydular ve Sasuke dışında hiçbirinin buna gönüllü olmadığına da adı gibi emindi.
Girişte Isabel ile konuşan Kiba'yı gördüğünde, "Ah, bak Kiba-kun da burada." dedi sevinçle Hinata ancak o ikisine baktığında basit bir arkadaşlıktan fazlasını gören Sakura, Hinata'nın Kiba'ya seslenmesine izin vermeden önüne geçti.
"Sana söylemem gereken bir şey var."
"Evet..."
"Doğrusu, Kiba'nın geri sana döneceğini umuyordum ama... Kiba ve Isabel birlikteler. Paskalya tatilinden beri beraberler."
Bunu şimdi söylemesi ne kadar yanlış bir zamanlamaya girse de bunu nihayetinde söylemesi gerekmişti. Hinata'nın gözleri ilerideki Kiba ve Isabel üzerinde dolaşıp duruyor ve duyduklarına söyleyecek bir şeyler bulmaya çalışıyor, ama bulamıyor gibiydi. Arkadaşını anlayabiliyordu, onun yaşadığı o hayal kırıklığını... Kiba'nın ona söyleyeceğini de düşünmüştü ama belli ki söylememişti ve Hinata şimdi tüm eğlenceyi kaçırıp bunu dert etmek zorunda kalmıştı.
"Belki de sana daha önce söylemeliydim. Ama Kiba'dan duyman daha iyi olur diye düşündüm. Görüyorum ki bahsetmemiş..."
Kızın bir şeyler söylemek için çabaladığını ancak darıldığı için söyleyecek söz bulamadığını biliyordu. Olay sadece o ve Kiba için bir şans daha olup olmaması değildi. Ayrıldıktan sonra arkadaş olarak kalmışlardı ve ondan sakladığı bir şey olmamıştı Hinata'nın, Kiba için de aynısını düşünüyordu ancak görüyordu ki ilişkisi konusunda söylemediği, sakladığı şeyler de olabiliyormuş.
"Şu an nasılsın?"
"İyiyim." dedi güçlü ve umursamazca bir tavırla, öyle olmadığını biliyordu ama Sakura.
"Emin misin?"
"Evet, tabi."
"Hinata, kendini üzgün hissedebilirsin. Sonuçta eski erkek arkadaşın."
"Üzgün falan değilim, gerçekten gayet de iyiyim. Sanırım kendi yoluma bakmam en iyisi, nasıl olsa sadece arkadaşız. Sorun yok."
"Yeniden soracağım, emin misin?"
"Elbette, sıkıntı yok." Kolunu tekrardan Sakura'nın boynuna atıp ona sarıldı. "Hadi, partiye katılalım."
Partide saatler ilerlemiş, ilerledikçe eğlence de yoğunluğunu artırmıştı. Temari, Karin, Tenten, Ino... Herkesin vakti güzel ve kaliteli geçiyor, her partide olduğu gibi bu partinin de tadını çıkarıyorlardı. Deli gibi içiyor, dans ediyorlardı. Sakura ve Hinata dışında herkes...
Her ne kadar umursamadığını, bir sorun olmadığını söylese de içine oturan sıkıntı, hayal kırıklığı ve kıskançlıkla kalbi harmanlanan Hinata belkide partide en çok içen kişilerden biriydi. Neredeyse etrafındaki hiçbir şeyin farkında olmayacak kadar çok içmişti ancak dili yine de yüreğinden geçenleri yansıtmakta ısrar ediyordu.
"Sanırım ona deliler gibi aşık..." diyordu. Tam bu sözleri işitirken bir çift yeşilin karşısındaki manzarada ise haftalarca onun peşinde dolanan Sasuke ve onunla oldukça samimi görünen sarışın bir kız vardı. Aynı manzaraya bakan bir kişi de Hinata'ydı ve dili aslında Sasuke'nin yanındaki kız için konuşuyor gibi olsa da, Kiba için de konuşan bir yüreği vardı. "Baksana, Sasuke-kun'a olan bakışlarından belli. Kız ona bakmadığı zaman da Sasuke-kun ona bakıyor. Sanırım öyle ama sonuçta yüzüne gülüyor. Tam olarak gülümsemiyor ama gözlerinde bir şeyler var. Bilemiyorum..."
Hinata'nın ağzından çıkanlar, gözleriyle gördükleri için hiç de yardımcı olmazken neyi beklediğini düşündü Sakura. Neyi bekliyordu ki yani? En sonunda böyle olacağını biliyordu. Kalbi ona farklı hisler sunuyor olabilirdi ama mantığı yine gerçekleri fısıldamıştı. Sasuke'nin onu sevdiği falan yoktu, gerçekten ilgilendiği de. Tek istediği arkadaşlarının önünde çalınan gururunu geri kazanmaktı. Ve doğrusu bunun için de kurduğu plan güzelce ilerlemişti. Duygularını ne kadar bastırmaya çalışsa da son zamanlarda Sasuke'nin etrafında olmasından şikayeti azalmış ve içten içe hoşuna gider de olmuştu. Duygularından tamamen emin değildi, bir isim bile koyamıyordu ancak artık ona karşı boş olmadığını da hissediyordu. Ne zaman Sasuke'nin adı bir kızla geçse, ne zaman onu bir kızla konuşurken görse yüreğine yapışan o kıskançlık duygusu sızlamaya ve batmaya başlıyordu. Sevmediği birisini kıskanmak için nedeni olamazdı. Ancak onu kıskandığını kabulleniyor ve sebeplerini de sunabiliyordu.
Yine de Sasuke ile olmazdı... Onun amacını çok iyi biliyordu ama planını başarıyla sonuçlandırmayacaktı. O orada bir başka kıza gülümserken, daha fazla bir köşede oturup hayal kırıklıkları ve kıskançlığıyla baş etmek istemiyordu. Onun ilgisine daha fazla ihtiyaç duymak istemiyordu. Onun yanında gülen kız olmak istemiyordu, Sasuke'nin onda açığa çıkardığı hisler kendini belli ediyor olabilirdi ama Sasukeninkiler gerçek değildi. Bir yalana kanıp kendini sunamazdı.
"Sence benden daha mı güzel?" diye sordu Hinata, bu sefer gerçekten hem dili hem de kalbi Kiba için konuşuyordu ve Isabel'i kıskandığını söylüyordu açıkça.
"Ne?" Bir an için dikkatini Sasuke'den çekip Hinata'ya ve ardından da Isabel'i duvarla arasına almış Kiba'ya baktı.
"Öyle, benden çok daha güzel."
"Hinata kes şunu, senden daha güzel falan değil."
"Neden bir şey demediğini kafam almıyor." dedi ağlamaklı bir sesle. Önemli bir şey değilmiş gibi davranıyor." Elinde tuttuğu içki şişesine, oyuncak ayıcığına sarılır gibi sarıldı. "Kız arkadaşı olduğunu söylemeliydi, beni onunla tanıştırmalıydı."
Şarkı değişirken aniden yanlarına Ino geldi ve, "Birazdan açık artırmayı kimin kazandığını açıklayacaklar."
Hiç hoşuna gitmeyen bu açık artırma işi sanki ilgisini çekiyormuş gibi Sakura'nın dikkatini çekerken, merakına yenik düştü.
"Nereden biliyorsun?"
"Sasuke-kun ile yatacak kız tam 400 Yen ödemiş."
Duyduğu şeyin saçmalığı ve ağırlığıyla öfkelenirken başını çevirip yeniden Sasuke ve o kıza bakmak istedi ancak ikisi de orada yoktu. Etrafa iyice baktı ancak buralarda da görünmüyorlardı. O an her şey tüm netliği ve en mantıklı açıklamasıyla aklında canlanmıştı. Belliydi... En başından beri o kızın o kadar çok parayı verip Sasuke ile sevişeceği belliydi. Birbirlerine gülümsemeleri, kız ona bakmazken Sasuke'nin ona bakması ve daha fazlası... Yalancı ve pisliğin tekiydi. Kendine, ilgi göstererek aşık etmesi ve sonra da acı çektirmesi... Sasuke, ilk o gün gördüğü o göt herifin tekiydi hala.
"Biliyor musun, eğer bizi tanıştırmak istemiyorsa..." Oturduğu yerden kalktı. "Bunu kendim yaparım." Hızla Kiba ve Isabel'e doğru ilerlerken onun yanlış bir şey yapmasından endişelenerek peşinden gitti Sakura. Yanlış bir şey yapmamıştı ancak deli gibi onları üstüne kendini atmıştı ve bu Hinata'nın kendini yerde bulmasıyla sonlanırken Kiba ve Isabel'i umursamadan arkadaşını yerden kaldırdı. Onu oradan uzaklaştırmadan önce Kibaya'da sert bir bakış atmaktan çekinmemişti. Hinata ile olan kargaşaya bir yenisi de, Lee'yle karşılaşmalarıyla eklendi.
"Merhaba, Lee-kun." diyerek coşkuyla, kendini Lee'nin üstüne attı bakıcısına sarılan aslan misali.
"N'aber?"
"Mükemmel! Eskisi gibi takılmıyoruz, özlüyorum seni."
Eskiden çekingen ve pek sosyal olmayan Hinata'yı yeniden bu şekilde görmek Lee'de büyük çaplı bir şok yaşatırken normal karşılamaya çalıştı ancak Hinata'nın fazla yapışması ve sergilediği garip tavırlar bunu pek mümkün kılmıyordu.
"Biliyor musun? Çok tatlısın." dedi başını Lee'nin göğsünden ayırıp. Çok büyük bir haber öğrenmiş gibi heyecanlanarak elini ağzına götürdü. "Biliyor musun? Kiba-kun'un sevgilisi var, hem de üçüncü sınıflardan."
Sakura Hinata'yı anlık boş verip Sasuke'yi aramaya başladı gözleriyle ancak çok geçmeden onu ileride, onlarca kızın arkasında arkadaşları Neji ve Suigetsu ile gördüğünde kıskançlığı biraz azaldı, kalbindeki o acı hafifledi.
"Seni gerçekten çok özledim. Gördüğüme sevindim." Lee'ye iyice sarılıp yanağını öpmek gibi bir saçmalığı denemeye kalkıştığında Lee başını sağa sola çevirerek ondan kaçtı. Hinata'nın gerçekten uçtuğuna kanaat getirmişti artık.
"Hinata... Kes şunu."
"Ne? Benimle takılmak istemiyor musun?"
"Hayır, ciddiyim kes şunu lütfen." Hinata ile güzel bir arkadaşlıkları olmuştu ancak ona o gözle bakmasının imkânı yoktu.
"Neden?" Parmağını arkadaşının yakasında gezdirdi ve sinsice güldü. "Erkeklerden hoşlandığın için mi?"
Lee Hinata'yı Sakura'ya paslarken, Sakura mahçup bir biçimde dudağını büzdü ve Lee'ye döndü. "Biz biraz su içmeye gitsek iyi olacak."
Hinata ise annesine şikayette bulunan bir çocuk edasıyla, "Benimle takılmak istemiyor." demişti.
Bu esnada Naruto'dan, Sasuke ile kimin geceyi geçireceğini öğrenmeye çalışan Ino dakikalardır sorularının cevabını almaya çalışıyor, Naruto ise söylememekte ısrar ediyordu. Tabi bunun sebebi Ino'yla oyanması ve takılmaya çalışmasıydı ancak kız deli bir Sasuke hayranıydı.
"Açık artırmayı kim kazandı?"
"Kazanan kız..." Kulağına yaklaşıp hiçbir şey söylemeden sırıttı. Onun flörtleşmeye çalıştığını anlamayan Ino ise hâlâ cevabı alacağını düşünüyordu.
"Ne diyorsun? Dediğini duyamıyorum."
"Söylemeyeceğim."
"Söylemeyecek misin?"
Naruto'nun Ino'yla flörtleşmesini, Hinata'yı yanlarına getirerek bozdu Sakura. Sasuke'yi bulup yanına gitmeliydi. Hem de hemen!
"Ino, Hinata'ya su ver ve ona dikkat et. Ben hemen geleceğim." diyerek Hinata'yı direkt Ino'ya pasladı.
"Ah, Ino. Lee-kun benimle takılmak istemiyor." Bu sefer de Ino'ya sızlanmaya başlamıştı, ancak kafasının etrafında dönen kuşların fısıltısına göre belki Ino onunla takılabilirdi. "Sen benimle takılmak ister misin?"
Onu öpmek için Ino'nun dibine girmeye başladığında Naruto kolunu Hinata'nın omzuna attı ve onu kendine çevirdi. Bar tezgahı ile arasındaki Hinata'ya gülerken içkisinden de bir yudum aldı. "Ben seninle takılabilirim." dedi göz kırparak.
Sakura ise nihayet Sasuke'yle konuşabileceği bir vakit bularak onun yanına gitmişti. Arkası dönük olduğundan geldiğinden haberdar etmek için omzuna hafif bir yumruk attı.
Sasuke arkasına döndüğünde ise, Sakura'yı tam karşısında bulduğu için yüzü aydınlanmıştı. "İşte buradasın." dedi, yüzüne belli belirsiz bir gülümseme hakimdi ancak onun mutluluğunun aksine Sakura hiç de memnun bir havada değildi.
"Açık artırmanın açıklanmasıyla ilgili olan biten ne?" Öfkesi o kadar belliydi ki, Sasuke'nin yüzündeki gülümsemeyi silivermişti. Başını iki yana salladı esmer olan, yine onu kızdıracak ne yapmış olabileceğini düşünüyordu. "Her zamanki gibi kızgınsın yine."
"Kızgın değilim, ciddiyim. Gidip insanlara neler öttün?"
"Öttün derken?"
Aslında neyden bahsettiğini çok iyi biliyordu. Öte yandan Sakura ise o kız dışında kazanan kızın, Sasuke'nin dediği gibi kendisi olabileceğini de aklına getirmişti ki bu durumda arkadaşlarının da bildiğini var sayarsa, aralarındaki olan bitenden ikisi dışında haberdar olan başkaları da olmalıydı. Onun arkadaşları gibi...
"Rahatlasana, biraz inancın olsun bana."
"Sana neden inanayım ki?" Ona inanmıyordu. Kendine güvendirecek hiçbir sebep sunmamıştı. "Kendinden başkasını umursamıyorsun."
"Umursuyorum Sakura, paranın %20'si mültecilere gidecek."
"Evet, çünkü ben geldim."
Sakura'nın triplerinin onu sıktığını inkâr edemezdi ancak hoşlandığı kız olması da bunları görmezden gelmesini sağlıyordu. Neticede altında yatan nedeni zaten biliyordu.
"Parayı nasıl aldıklarını önemsemiyorlar."
"Onları gerçekten önemsemiyorsun bile."
Mültecileri umursamıyor, ya da ilgilenmiyor olabilirdi. En başında verdiği partinin amacında yoklardı bile ancak paranın bir kısmının mültecilere gitmesi için kural değişikliği yapmıştı ve bunu sağlayan şey, onu bir gece daha görmek istemesiydi. Onun için önemli değildi ama sevdiği kız için önemliydi ve bunun bilincinde olarak yardım etmeyi de kabul etmişti. Yapmayabilirdi ama yapmıştı, onun için. Ona değer verdiği için.
"Seni önemsiyorum," İlgisini çeken bir çift yeşiller inanmayarak başka yere baktığında, devam etti. Kendini daha nasıl kanıtlayabileceğini bilmiyordu. Elinden tek gelen onu memnun etmeye çalışmaktı. "Gerçekten."
"Hayır, önemsemiyorsun. Önemseseydin partiye gelmem için baskı yapmazdın."
"İstemezsen burada olmana gerek yok." Ona daha önce de söylemişti. Daha fazla borcu kalmadığında anlaşmışlardı. Anlamıyor olabilirdi ancak bu iş onun için önemliyse, gelmese bile yardımı yapacaktı. O gelmese bile açık artırmanın kazananı olacaktı. Noel öncesinden beri ilgilendiği tek kız oydu, kazanması gereken şeyi çoktan elde etmişti.
"Var, para nasıl mültecilere gidecekti?"
"Her halükarda alacaklar yardımı, rahatla."
"Yani... Evet ama burada kalıp Hinata'ya bakmalıyım. Salakça bir şeyler yapmasın diye." Yine Sasuke'nin, söylediği her şeye bir yanıt vermesi ve bunlarda haklı olması sinirini bozdu. Onunla her yüzleştiğinde altta kalıyordu ve bu hiç hoşuna gitmiyordu.
Sakura'nın sunduğu bahane üstüne bar tezgahında arkadaşı Naruto ile delicesine öpüşen Hinata'ya baktı. Her ikisi açısından fena anlar olmayabilirdi ancak Sakura'nın bu konuda ne düşüneceğini kestirebiliyordu. "Pek iyi bakamıyorsun ama..."
Arkasına dönüp Sasuke'nin siyah gözlerini ayırmadığı yere baktığında, sunabileceği en mantıklı bahanenin de çürüyüşünü seyretti. Onu sadece birkaç dakikalığına Ino'ya emanet etmişti ancak bulduğu manzara bambaşkaydı, üstelik Ino'da onları gülerek izliyordu.
"Bu oyundan sıkılmadın mı artık, Sakura?"
Sasuke'ye geri dönüp kaşlarını kaldırdı, "Ne oyunu?" diye sordu.
"Benden hoşlanmıyormuş gibi davranmaktan."
Oyun falan yoktu. Uzun süredir ondan gıcık kapıyordu da, ancak o lanet olası bir yolunu bulup kendini sevdirmenin bir yolunu bulmuştu en sonunda.
"Oyun falan yok, öyle bir şeyler hissetmiyorum senin için."
"Pekala, şöyle yapacağız. Gözlerimin içine bakıp benden hoşlanmadığını söyle."
Burnunu kırıştırdı, saçma sapan işler yaptığını düşünüyordu her zamanki gibi. "Bu duyduğum en saçma şey." Gözlerini kaçırdı.
"Bana bak. Benden hoşlanmadığını söyle, giderim. Tamamen giderim ve aramızda ne olduysa unuturum. Böylece ne partilerime katılmak zorunda kalırsın, ne de Ino'yu korumaya çalışırsın. Karşına çıkmam bile. Yemin ederim."
Yeşil gözlerini Sasuke'nin siyah gözlerine dikti. O an çok uzundu. Sanki bütün zaman durmuş, her şey ağır çekime girmiş gibiydi. Sözlerinde haklıydı. Ona oyun falan oynamamıştı, tek amacı arkadaşını ondan uzak tutmaya çalışmak ve incinmemesini sağlamaktı ancak bu süreçte farkına bile varmadan, istemeden ondan da hoşlanmıştı. Ama onunla olmazdı da. Onun ilgisinin gerçek olmadığını biliyordu. Peşinde olduğu kayıp gururunu ona vermeyecekti. Onun gururu için kendi canını yakmayacaktı.
Sasuke ise onun inatçı olduğunu biliyordu ancak hoşlandığını söylemesini, artık itiraf ettiğini duymak istiyordu. Daha önce onun gibi bir kız görmemişti hiç. Daha önce hiç rastlamadığı kadar cesur ve havalı bir kız duruyordu karşısında, ondan hoşlanmamak için bir sebebi yoktu.
Başını iki yana salladı Sakura. "Senden hoşlanmıyorum."
Duymak istediği, duymayı umduğu cevap bu değildi. Yaptığı götlükleri kabul ediyordu ancak onun için her şeyi yapmıştı. Tabiri caizse bir köpek gibi onun peşinde koşturmuştu. Arkadaşlarının önünde onun yüzünden rezil olmuştu ama bunun için ona yaklaşmak aklının ucundan geçmemişti bile. Tam tersi, gururunu parçalayan kişi olmasına rağmen onun ilgisini kazanmak istemişti. Onu biraz daha görmek için altı boş tehditlerle görmenin bir yolunu bulmuştu da ancak aksi olduğunda dediklerini yapmazdı bile. Şimdi de tek aldığı bir hiçti. Çıkarları ya da popülaritesi için değil, o olduğu için seven birini bulduğunu düşünmüştü ancak görüyordu ki yanılmıştı.
Omzunu çarpıp yanından ayrıldı. Aldığı yanıt onu parçalamıştı ancak sözünde de duracaktı. Madem onun ilgisini çekmemişti, onun karşısında durmasının anlamı yoktu daha fazla. İlk kez kalbini ve aklını meşgul eden bir kız bulmuştu diğerlerinden farklı olarak, ve uzun zaman sonra ilk kez bir kızı farklı şekilde istemişti ancak artık hiçbirinin bir önemi yoktu.
Verdiği cevapla pişmanlık duyan Sakura da çok geçmeden mekandan çıktığında Sasuke'nin peşine takıldı. gitmez sanıyordu. Bugüne kadar hep öyle demiş ancak yine onu karşısında bulmuştu. Bu sefer gerçekten gideceğini düşünmemişti. Bir sonraki gün onu yine karşısında bulur sanmıştı.
Merdivenleri çıkıp köprüye ulaştığında elleri ceplerinde giden Sasuke'nin ardından bağırdı:
"Bana kızmaya hakkın yok!"
Sakura'nın peşinden geleceğini düşünmemişti. Arkasına dönüp ona baktı.
"Sana kızgın değilim."
"Doğru olan şeyi yapmaya çalışıyorum. Söylediğin şey tamamen saçmalıktı... İstediğini elde ettiğin sürece." Elleri donuyordu ancak bunu umursamıyordu.
"Peki." Boş boş Sakura'ya bakmaya devam etti. Olan olmuştu zaten, neden peşinden gelme zahmetine girdiğini anlamıyordu.
"Çok bencilsin, dik kafalısın ve çıkarcısın... Ve kendini beğenmişin tekisin de. Bu yüzden senden hoşlanmıyorum."
Söylediklerinde haklı olabilirdi, inkâr etmeyecekti. Ama bunların da bir önemi kalmamıştı. Yollarını ayırmamak, yönünü değiştirmemek için nedeni yoktu. "Bitti mi?" dedi geri geri ilerleyerek.
"Hayır." Onda hoşlanmadığı birçok şey hâlâ mevcuttu ancak ilgisini çekmediği konusunda daha fazla kendinden saklayamazdı. Duygularından tamamen emindi ve bu süreci her ikisi için de bir işkenceye dönüştürmenin anlamı yoktu.
Ayakları onu aceleyle Sasuke'nin karşısına yeniden getirdiğinde, saklandığı duvarların ardından tamamen çıktı. Daha fazla saklanacak yeri kalmamıştı, saklayacak duyguları kalmamıştı. Soğuktan donmuş dudaklarını Sasuke'nin dudaklarına bastırdığında, esmer olan birkaç saniye boyunca neye uğradığına şaşırdı. Aklı çalışmayı tamamen durdurmuş ancak yüreği yanılmadığını hatırlattığında kendine gelerek kollarını Sakura'ya sarmıştı ve onun soğuk dudaklarına sıcaklığının bahşetmişti.
Tüm kalbiyle yaptığından pişmanlık duymayan Sakura kollarını, hislerini daha fazla saklamak istemediği Sasuke'nin boynuna dolayıp ıslak ve sıcak dudaklarına karşılık verirken, köprünün başında Hinata'nın kusması için onu dışarıya çıkaran ve hiçbir şeyden haberi olmadığını düşündüğü Ino'nun onları gördüğünden habersizdi.
🎠˖۪˚༗᜴
Sasuke
Sakura
Ino
Naruto
Hinata
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro