13'You're Lying to a Friend and You Blame Me
Pazartesi (09:15)
Stres dolu geçen bir haftanın ardından yeni bir haftaya giren Sakura, yaşadığı her şeyi tamamen kabullenmeyi tercih etmişti. Ne kadar çabaladıysa da, Sasuke kazanmıştı ve şimdi onunla bir randevuya çıkmak zorundaydı. Tüm bunlara Ino için katlanmak zorunda olduğunu kendine hatırlatarak gülümsemeye ve dimdik ayakta durmaya çalışıyordu. Bardağın dolu tarafından bakıyor ve bunun Sasuke ile ilk ve son randevusu olacağını hatırlatıyordu kendine. Cuma günü geldiğinde yapacakları şey ne olursa olsun, Sasuke'ye onunla ilgilenmediğini net bir şekilde hatırlatacak ve bu işe noktayı koyacaktı.
Gireceği ders için dolabından defter ve kitabını çıkartırken yanına, iki kız geldiğinde şaşırdı. Kızların bir şey için konuşmak ister gibi bir halleri vardı ve bu şey her neyse, onları heyecanlandırıyor olmalıydı.
"Selam."
"Selam." dedi, gözleri karşısındaki iki kız arasında mekik dokurken.
"Birinci sınıflardan Kiba'yı tanıyıp tanımadığını merak ediyorduk."
"Evet, tanıyorum." Kiba'yı neden sordukları şaşırtıcıydı ancak kızların sıradaki sorusu bunun nedenini açıklıyor gibiydi.
"Beraber olduğu biri var mı peki?"
"Hayır, sanmıyorum."
Kiba'nın en son bir kızla flörtleştiğini biliyordu ancak o kızı geride bırakmış bile olabilirdi. Hinata ve Kiba'nın aşk ve eğlence hayatlarından artık pek haberi yoktu.
"Head ceketli kıza ne oldu peki?"
"Hinata mı?"
"Evet, Hinata."
Başını iki yana salladı. Merak ediyordu, acaba Hinata'nın bu kızlardan haberi var mıydı?
"Hayır, onun kız arkadaşı değil artık."
"Harika, teşekkür ederiz."
Kızlar büyük bir heyecan ve zafer kazanmış gibi ayrılırken arkalarından bakakaldı. Sanırım Hinata'nın haberdar olmadığı şeyler de vardı ancak bunun ne olduğunu o da merak etmişti. Adını duyuracak ya da kızlar arasında popüler olacak bir şeyler mi yapmıştı acaba?
Kızlar tamamen bakış açısından çıkana kadar arkalarından tuhaf bir gülümsemeyle bakarken, üst kat merdivenlerinden inen Naruto ve hayatına meteor gibi düşen Sasuke'yi gördüğünde yüzündeki gülümseme soldu ve arkasına dönüp hızla İspanyolca dersi için sınıfına ilerledi. Sasuke onu görmüştü, bu yüzden yanına gelmesine izin vermeden uzaklaşması güzel olmuştu.
Sınıfa girdiğinde, çanta ve ceketini bırakıp dersle uğraşan Hinata'nın yanındaki yerini aldı.
"Selam."
"Selam."
Arkadaşının ne yaptığını görmek için eğilip incelerken, Hinata ödevleri yapmadığını belirttiğinde sırıttı. Deja vu yaşıyor gibiydi ve fazlasıyla tanıdık bir an oluşuyla kıkırdadı.
Ödev yapan Hinata'yı çok meşgul etmek istemiyordu ancak bir yandan da merak ettiği o mevzu vardı. Kızların ilgisini kazanan Kiba'nın bunu nasıl yaptığını merak etmiyor değildi.
"Kiba ile konuştunuz mu?"
"Evet, ne oldu ki?"
Duruma ve sakinliğine bakılırsa haberi olmadığını fark etti Sakura, ya da gerçekten umursamayacak kadar arkadaşça bir ilişki yürütüyorlardı.
"Cuma günü ne olmuş gerçekten?"
Hinata ödevden öyle bir kaldırmıştı ki başını, tuhaf bir şey söyleyeceğini sanmıştı ancak görünürde bir şey yoktu.
"Telefonu bozulmuş."
Hinata için normal geliyor olmalıydı ancak Sakura için basit ve inandırıcı olmayan bir yalana benziyordu. Kesinlikle yalan olmalıydı. Cuma gününden bu yana iki gün geçmişti, Kiba partiye gitmiş ve telefonu bozulmuştu ancak her nasılsa kızlar şu anda ona deli oluyor gibiydi. Kulağa saçma geliyordu...
"Peki arkadaşının partisinde eğlenmiş mi bari?"
"Oraya gitmemişler, üçüncü ikinci sınıflarla takılmışlar. Kim varmış biliyor musun?"
Başını iki yana salladı. Sasuke'nin kazanması yüzünden girdiği stresle öğrenmek istediği son şey bile olamazdı zaten.
"Her neyse, fazlasıyla eğlenmişler. Neredeyse tüm okul oradaymış." Derin bir nefes alıp verdi. "Biz de gitmeliydik."
"Biriyle birlikte olmuş mu peki?"
Hinata kaşlarını çatarak yapmaya çalıştığı -ama arkadaşı yüzünden yapmaya fırsat bulamadığı- ödevden başını kaldırdı. Bu soru onu şaşırtmış gibiydi ancak üstünde çok durmadan bir soru sorduğunda rahatladı Sakura. Hinata bazı şeyleri kendi öğrense daha iyi olacak gibiydi.
"Bilmem, sanmıyorum. Ne olmuş olabilir ki?"
"Görünüşe göre konu, onun kimi düdüklediği."
Hinata gülümseyerek bunu reddetti. "Tek konuştuğumuz konu o değil, benim kiminle takıldığımı da konuşuyoruz."
Kıkırdadı, bundan konuşuyorlardı falan ama Hinata'yı az çok tanıyordu artık. O yüzden bazı şeyleri tahmin etmek zor olmuyordu.
"Kiba'dan ayrıldıktan sonra kimseyle birlikte olmadın, değil mi?"
Bu konuda hala çekiniyor olmalıydı ki, bir şeyler mırıldandı ancak onun lafını böldü Sakura:
"Yatsam bile-"
"Sen de birileriyle birlikte olmalısın." Hinata'nın Kiba'yı tamamen unutmadığını düşünüyordu ve belli ki Kiba kendini çoktan başka kızlara teslim etmiş olmalıydı. Hinata'nin bir başka kalp kırıklığı yaşamasını istemiyordu.
"Birisiyle mi yatayım?" Gülümsedi ancak bunu pek istiyor gibi de durmuyordu. Çekindiği başka noktalar da olmalıydı. "Biriyle birlikte olmayı ben de isterim ancak öyle birine henüz rastlamadım."
"Tinder'a ne dersin?"
"Tinder mı? Pekala, senin neyin var?"
"Kiba'yı biraz aşman gerektiğini düşünüyorum, sana iyi gelecektir."
Durumun Ino'nunki gibi olmasını pek istemiyordu. Elbette o şekilde olmazdı, Hinata ve Ino arasında farklar vardı ancak tek bir erkeğe takıntılı olmasını da istemezdi. Özellikle bazı şeyler bitmişken.
Sakura'ya uzun uzun bakarken onun haklı olduğunun farkındaydı Hinata'da ve onun mantıklı düşündüğünden de emin olduğu için tavsiyesine kulak verme niyetindeydi de ancak...
"Ancak Tinder'dan olmaz."
"Neden olmasın?"
Sakura'nın Tinder'ı önermesindeki nedeni anlayamıyordu. Tinder'da apaçık saçma sapan insanlar vardı ve oradan nefret ederdi.
"Tinder'dan biriyle yattın mı yoksa?"
"Tanrım, elbette hayır. Ben ve Tinder... Tamamen saçmalık ama madem bu kadar ısrarcısın..." Aklına gelen isimle sırıttı. Aslında bir pislik olduğu için onu pek öneresi yoktu ama Hinata'nın kabul edebileceği biri olabilirdi... Belki. "Naruto'ya ne dersin?"
Hinata başını eğdiğinde yanıtını aldı, Naruto'da olmazdı ancak Naruto'nun Hinata'yla bir şekilde ilgilendiği bir gerçekti.
"O değil de Sakura, neden hiç senin aşk hayatından konuşmuyoruz?"
Bir gün konunun buraya geleceğini biliyordu ancak bundan bahsetmek istemiyordu. Kimseyle ilgilenmiyordu sadece. Ve bir de Sasuke vardı... Ancak onunkisi aşk falan değildi. Sadece reddedilmiş ve arkadaşları önünde küçük düşürülmüştü. Bunun intikamını almak ve parçalanan gururunu kazanmak istiyordu o kadar. Egosunu tatmin etmek kısaca.
"Ah, Hinata! İspanyolca dersimiz var ve sen ödevini yapmamışsın hala." dedi konuyu hızla değiştirerek. Sasuke'den ve olmayan aşk hayatından bahsetmek istemiyordu.
"Konuyu neden değiştiriyorsun? En son kiminle yattın?" Sakura'yı bu şekilde köşeye sıkıştırmak eğlendiriciydi, bunun ara sıra yapması gerektiğini anlamıştı ama cidden bir parçası da nedenini merak ediyordu.
"Ben İspanyolca dersimiz ve ödev var diyorum, sen bana yatmaktan bahsediyorsun." dedi dalga geçerek. "Bu sıralar kafaya taktığın tek şey bu. Başka bir şey konuştuğunu duymadım hiç."
"Hastasın sen kızım."
Gülmemeye çalışarak sahte bir ciddiyete bürünmeyi denese de gülmeden edemedi. "Belki de yardım falan almalısın."
Birbirlerine bakıp kahkaha attılar.
"İspanyolca için mi, yatmak için mi?"
"İkisi için de!"
Salı (11:50)
"Ne yani? İçimize mi kapanalım?" dedi Ino, Sakura ile sponsorluk işini yeniden tartışırken. Konunun buraya nasıl geldiğini bir türlü anlayamamıştı ancak ne kadar çok gelirse gelsin, sponsorlarını kaybetmeye niyetli değildi.
"Konu içine kapanmak değil," dedi Sakura'da anlatmak istediğini bilmem kaçıncı kez söylemeye çalışırken. "Kendimizi nasıl sunduğumuz. İnsanlar bizi seks objesi olarak algılamamalı."
Sakura'nın ne demek istediğini anlayabiliyordu, sorun olacak şeyin onun gördüğü gibi olmayacak olmasıydı. "Seks objesi gibi görünelim istemiyorum, güzel görünelim istiyorum." Merdivenlerden ağır ağır inerken hafifçe Sakura'nın önüne geçti, güzel bir iltifatla ne demek istediğini belirtti: "Daha sık kırmızı ruj kullanmalısın, sana çok yakışıyor."
Pembe saçlı olan başını iki yana salladı.
"İşte bu yüzden sürmüyorum, bana yakıştığını sanmıyorum. Bunu erkekler için de yapmıyorum."
Ino somurtarak omuz silkti.
"Ne fark eder ki?"
Ino önden giderken Hinata ve Sakura'da biraz gerisindeydi ancak telefonuna gelen mesajla, Hinata'nın kolundan çıktı pembe saçlı olan.
Kimden:
- Sousuke
Bugün çok güzelsin, kadınlar günün kutlu olsun! HEART Cuma günü görüşürüz.
Ino'nun birkaç kişinin sesine karışan sesini fark ettiğinde telefonunu kapatıp önüne döndü. Shion ve Sana ve ona arkadan sarılan Lee'nin yanına Hinata'yla giderek hafif bir selamla Ino'yla aralarında geçen muhabbeti sessizce dinledi.
Her şeyin güzel ve yolunda söyleyen Ino, gururlu ve biraz da şımarık bir şekilde Kodasai'nin sponsorluğunu aldıklarını eklediğinde istediği gibi dikkat çekmeyi başarmıştı.
"Bunu nasıl başardınız?" dedi Sana merakla ancak yüzündeki gülümsemesini eksik ettirmeyen Lee ondan ayrılıp bir şeyler söyleyerek gittiğinde asıl mevzuya dönebildi.
"Okuldan sonra bazı araştırmalar yaptım. Gerçi hala sponsorumuz olup olmayacaklarına karar vermedim. Kendimizi seks objesi olarak göstermek istemiyoruz. Bu benim için çok önemli."
Ino'nun iddialı(!) fikirlerini dinlerken kaşları sahte bir şaşkınlıkla kalktı ve sırıtarak Hinata'yla birbirlerine baktılar. Az önce bunu kabul etmeyen Ino'nun biranda kabul etmesi... Güzel gelişmeydi(!).
"Ama aynı zamanda, çok da güzel görünelim istiyorum. Her şeyden önce, kadınsı yönlerimizi ortaya çıkaracağız. Sanırım bunun için de en iyisi, Kodasai."
Arkalarındaki kızlar da dahil bahçedeki çoğu gürültünün artmasıyla etrafına bakan Hinata, neredeyse hemen hemen her kızın baktığı tarafa, okula giren Kiba'ya baktı. Yanlış anlamadıysa eğer, tuhaf bir şekilde herkes Kiba hakkında konuşuyor ve onun havalı sayılabilecek girişiyle mest oluyor gibiydi. Kiba'ya karşı bir anda neden böyle yoğun bir ilgi artışı olduğunu bilmiyordu ancak buna daha önce rastlamış değildi. Tuhaf bir şeyler var gibiydi. Ki Hinata gibi Sakura'da bunu fark etmişti.
Shion ve Sana'ya dönen Hinata, "Neden herkes Kiba-kun'a bakıyor?" diye sordu.
Sana sırıtarak Hinata'ya döndü.
"Duymadın mı yoksa?"
"Hayır."
Shion, Sana'yla birbirlerine bakıp kıkırdadı. Tüm detayları bilen Sana deva etti:
"İkinci sınıflardan birini boşaltmış diyorlar."
"Anlamadım... Nasıl yani?"
"Bildiğimiz boşaltmış işte."
Sakura'nın dersten önce sorduğu soruyu hatırladı.
"İkinci sınıflardan biriyle mi yatmış?"
Sana biraz öne eğilerek kısık sesle fısıldadı:
"Onu yalamış da galiba."
Hinata kaşlarını çatarak başını Kiba'dan tarafa çevirdi. Böyle bir şeyin olmayacağını sanırdı hep, ama Kiba...
Ino hala anlamamış bir şekilde Shion ve Sana'ya bakarken Sana bu sefer de Ino'ya yaklaştı.
"Yalamış işte, oral yani."
Cuma günü partide böyle bir şeyin olamayacağını söyleyen Hinata'ya dönerek başını iki yana salladı Ino. Tam olarak duyduğuna inanmakta güçlük çekiyordu.
"Ama Hinata Japon erkeklerinin asla-"
Sakura omzuna dokunup başını iki yana salladığında, Ino sustu. Hinata'nın yanında bu pek de bahsedilecek bir konu değildi artık.
Kızlar karşıdan yanlarına gülerek gelen Kiba'ya acayip bir şey görmüş gibi bakarken, onların kadınlar gününü kutladı Kiba. Fakat bir sorun vardı ki, kızlar bunu duyduklarına pek mutlu olmamış gibiydiler. Bu da Kiba'yı şaşırtan bir durumdu. Nedense yanlış bir şeyler yapmış gibi hissediyordu ve kızların bunda payı büyüktü. Gülmeye çalışarak ama az önceki kadar da neşeli olmayarak tek tek kızlara bakarken Sakura sessizliği bozdu:
"Ne dersiniz var şimdi, kızlar?"
Kiba'yı tamamen görmezden gelerek girecekleri dersler ardından gitmeleri gerektiklerini söyleyerek Kiba'nın yanından ayrılmış ve dağılmışlardı. Bu tepkisiz tepkiyle neye uğradığını şaşıran Kiba'da öylece okuldan çıkmayı tercih etmişti.
Perşembe (12:05)
Okul çıkışında dağılmadan önce Sakura'yı bekleyen kızlar, Tinder'dan birisi hakkında konuşuyordu ve ayak üstü sohbetleri o kadar koyulaşmıştı ki okulda neredeyse kimse kalmamıştı. Konu, Hinata'nın Tinder'da bulduğu birinin tuhaf biyografisiyle alakalıydı.
Okul binasından çıktıktan sonra kızların yanına giden Sakura'da onlara katıldığında, telefonunu ona uzatarak heyecanla tanışmayı planladığı çocuğu gösterdi Hinata:
"Bak, Tinder'da kim var?"
Sakura kaşlarını çatıp manasızca Hinata'ya baktı. Tinder'dan birisini bulması konusunda ona bir şeyler söylediği doğruydu ancak arkadaşının ciddi ciddi Tinder'dan birisi bulacak cesareti göstermesini de beklememişti, hem de sadece bir gün içinde...
"Tinder mı?"
"Evet, sen de benimle gelmelisin!"
"Neden gelmeliyim peki?"
Arkadaşını seviyor ve değer veriyordu gerçekten de ama Tinder'da tanıştığı birinin salak partisine katılmayacaktı, hayır.
Hinata dalga geçer gibi telefonu Sakura'nın gözüne daha da yaklaştırdı.
"Pardon? Arkadaşlarına bir baksana, hepsi manyak yakışıklı. Seiran'da üçüncü sınıflar."
"Bence de gitmelisin, Sakura. Fazla mükemmeller!" dedi Ino, Sakura'yı dürterek gülümseyip. Sakura Ino'ya gülüp her zamanki gibi bir kez daha dalga geçti:
"O zaman sen gitsene." Sadece dibindeki Sasuke'ye bile katlanamıyordu, Tinderdaki çocukları ne yapsındı ki?
"Gidemem, başka bir partiye gidiyorum."
Diğerlerine baktığında hepsi omuz silkti, pek hevesli görünmüyor gibiydiler ancak Tenten'in kuzeninin partisi, Temari'nin basketbol antrenmanı ve Karin'in de aile yemeği vardı ve işin aslı hepsi meşguldü. Sakura'nın aksine kesinlikle istemediklerinden değildi.
Hinata, Sakura'nın ellerini tutup yalvarır gözlerle baktı, elbette arkadaşları bilmiyordu ancak Tinderdan takılacak birileri bulmak bile zor gelmişken tek başına partiye katılmak istemiyordu. "Lütfen, Sakura. Birileriyle tanışmam gerektiğini söyleyen de sendin."
Hinata'ya hak veriyordu ancak gerçekten gitmek istemiyordu. Bir sonraki gün Sasuke ile çıkacağı mecburi randevunun da baskısı vardı ve bir gece önceden kafasını toplamaya ihtiyacı vardı.
"Ne yazık ki gelemem, gerçekten."
Kızların mırıldanmalarına rağmen kararını değiştirmeyecekti. Onu bu haliyle kabul etmelerinden başka bir şey bekleyemezdi.
Ino Sakura'nın yanına yaklaştı, sormak istediği bir şey vardı ve bundan dolayı ifadesi öncekine göre biraz daha ciddiydi. Bunu sormanın yanlış olduğunu biliyordu ancak Sakura'nın erkeklerle takılmak istememesi ve partilerden kaçması aklına başka bir şey getirmiyordu. Elbette bunu yanlış bulduğu yoktu ancak bilmeleri gerektiğini düşünüyordu.
"Sakura, direkt soracağım?"
Ino'nun ciddi ifadesi, Sakura'nın yüzündeki gülümsemeyi soldurdu. Bir an için Ino'nun Sasuke ile ilgili bir soru sormasından korktu.
"Lezbiyen misin?"
Herkes kıkırdamaya başldığında, Sakura genişçe gülümseyerek başını eğdi. Böyle bir izlenim verdiğine inanamıyordu ama mantıklı düşününce olasıydı da düşünmesi. Bir sır küpü gibi durduğunun farkındaydı.
Ino kızlara dönüp, "Ne? Lezbiyen olmak kötü bir şey değil!" dediğinde hepsi buna gülmediklerini inkar etmeye çalıştılar.
"Ino,"
"Bak, gerçekten üzgünüm ama bunu düşünmem tuhaf değil. Kimseyle takılmıyorsun, seks hakkında konuşmuyorsun."
"Ino, sağda solda seks hakkında konuşmuyor olmam lezbiyen olduğum anlamına gelmez."
En azından partiye gelmesine ikna edemese de Sakura ile bir şeyler yapmak isteyen Hinata belki onunla bir sonraki günü geçirebileceğini düşündü. "Yarın ne yapıyorsun?"
Hinata'ya Sasuke ile görüşeceğinden bahsedemezdi, ne yalnızken ne de kızların yanındayken. Doğrusu Hinata'nın son kırdığı pottan sonra ona bu konuda bir şey söyleme niyetinde değildi.
"Deidara'nın doğum günü var, onu kutlayacağız."
"Gerçekten mi? Büyük bir şey mi planlıyorsunuz?" Geçen haftadan beri hiçbiri partilemediği için bu fırsatı asla kaçırmazlardı. Öte yandan bunun farkında olan Sakura'da yalanına yalan eklemeye devam etti.
"Hayır, aramızda ufak bir şey. Kutlama bile denilemez hatta."
"Eğer dışarı çıkacaksan, sonradan buluşabiliriz."
Temari ve Sakura'nın ara sıra etrafta gezinen gözleri tek bir noktaya kitlendiğinde Hinata ne olduğunu anlamaya çalıştı. Sohbetlerinin ortasında arkadaşı dinlemeyi bırakmış ve başka bir şeyle ilgilenir olmuştu çünkü. Diğerleri de dahil arkasına döndüğünde, yutkunmadan edemedi. Beş kişiden oluşan çarşaflı kızların düşmanca bakışlarının odağında olduklarını düşünüyordu ancak sonradan fark etmişti ki, tüm o soğukluk Temari içindi. O an ağır çekim gibi gelse de kızlar Temari'ye bakarak yollarına devam ettiğinde, önlerine döndüler geri. Temari siniri bozulmuş görünüyordu.
"Kimdi o kız?" diye sordu Ino merakla, Temari'yle aralarındaki soğukluğu o da fark etmiş olmalıydı.
"Jamila Bikarim. Kuzenimin nişanlısı."
"Nişanlı mı? Kaç yaşında peki?"
"On yedi."
Bu yaşta bir kızın evlenmesi Ino'nun aklına tek bir şey getirmişti...
"Ayarlanmış bir evlilik mi?" diye fısıldadı, onlardan başka kimse yoktu ama bunu sessizce söylemesi gerektiğini düşünmüştü.
"Ne?!"
"Neden on yedi yaşındayken evlensin ki?"
Ciddi misin, der gibi baktı Temari. Elbette o tarz aile kuralları yoktu. Bu konuda yanlış anlaşılmak nefret ettiği şeylerden biriydi.
"Çünkü seks yapmak istiyorlar."
Bunu söyler söylemez kızların yanından ayrılsa da, içten içe sinir olduğu şeyler olmuştu. Başta sırf bu sebepten dolayı kuzeninin nişanlısından da nefret ediyordu.
Karin ağzını oynatarak ses etmeden vay canına demişti. İşlerin böyle gidebileceği hangisinin aklına gelirdi ki?
Cuma (18:58)
Aynanın karşısında kendini inceliyordu Sakura. Bir yandan her zamanki gibi tarz olmak istiyordu ancak işin içinde Sasuke ile zorunlu randevu gibi bir durum da olduğu için özensiz ve umursamazca görünmek istiyordu. Hava soğuk olduğu için bluzunun üzerinde kalın beyaz bir kazak giydiğinde gözü masasındaki kırmızı ruja gitti. Kırmızıdan gerçekten nefret ediyordu ancak bir yandan da onda güzel durduğuna inanmaya çalışıyordu.
Tanıdığın herkes bilmediğin bir savaş veriyor. Her zaman nazik ol.
Kapısında asılı yazıya baktıktan sonra ruju hızla kapıp dudajına sürerken aklından ne geçtiğine dair hiçbir fikri yoktu. Sadece bir an için Ino'nun iltifatı aklını çelmiş ve sürüvermişti. Kırmızı rujla kendini incelemek için aynanın karşısında biraz daha durmayı planlıyordu ki kapısı çalınır çalınmaz içeriye Deidara girdi.
"Çok güzel görünüyorsun, nereye gidiyorsun?"
Sorusunu dikkate almadan ev arkadaşından gelen iltifatı reddetti:
"Güzel falan değilim."
"Pekala... Instagram'dan Hinata mesaj atmış, arkadaşın olan. Yeni yaşımı kutluyor."
Önceki gün okul çıkışında Deidara ile mini bir doğum günü kutlayacaklarını söylediğini hatırladı Sakura. "Ona doğum günün olmadığını söylemedin, değil mi?" diye sordu öyle olmadığını umarak. Dudağındaki kırmızı ruj fikrinden hızla vaz geçtiği için silmek için bir peçete almıştı.
"Henüz söylemedim."
"Güzel, söyleme de. Ona bugün doğum günün olduğunu söyledim çünkü randevum var."
"Randevun mu?" Sakura'yı az çok tanıdığı için, onun birisiyle randevuya çıkma düşüncesi çok uçuk gelmişti. "Kiminle?"
"Sasuke adında bir götle."
İsimin tanıdık gelmesi bir yana, Sakura'nın bu isimi daha çok Ino'dan uzak tutma çabasını hatırladı Deidara. Konu ilgisini çektiği için kapıyı kapatıp Sakura'nın yatağına oturdu.
"Hani şu Ino'nun Sasukesi olan mı?"
"Ino'nun Sasukesi değil."
"Her neyse, tam bir drama ama!"
Ev arkadaşı tarafından yanlış anlaşılmak istemiyordu. Elbette Deidara'nın bunu sorun edeceğinden falan değildi, bir çizgisi vardı ve o çizginin dışına çıkan, aslında gözüktüğü kişi olmayan biriymiş gibi görünmek istemiyordu. Bir pislik olmak istemiyordu.
"Bunu aslında Ino için yapıyorum."
"Ino'nun iyiliği için çocukla randevuya mı çıkıyorsun?" İçin işini bilmediği sürece, iyilikten çok başka bir şeye benzerdi. "Ne alaka anlamadım."
"Ino'ya yeterince iyi olmadığını söyledi. Ino'dan özür dilemesi için onunla randevuya çıkmak zorundayım."
"Yani Sasuke ile istediğin için değil, Ino'dan özür dilesin diye çıkıyorsun?"
"Aynen."
"Peki arkadaşından habersiz sevdiği çocukla çıkmak onu üzmez mi?"
Kimden:
- Sousuke
Dışarıdayım.
Aceleyle çantasını düzenlerken Deidara'ya usanarak açıklama yapmaya çalıştı:
"Sasuke ile çıktığım falan yok, sadece ondan kurtulmaya çalışıyorum. Her neyse, Ino hiçbir zaman öğrenemeyecek zaten." Deidara'yı kolundan çekip yatağından zorla kaldırarak odadan beraber çıktılar. "Çünkü sen Hinata'ya doğum günün olmadığını söylemeyeceksin, tamam mı?"
Deidara'nın bunun için rüşvet istemeden kabul etmiş olması şaşırtıcıydı.
Evden çıkıp aşağıya indiğinde, kaldırım kenarında Sasuke'nin siyah porsche'u duruyordu. Bir an için arabaya binip randevuya çıkmak yerine koşarak uzaklaşmak, başka bir yerlere kaçmak istedi. İstese bunu yapmak zorunda kalmayabilirdi, istese reddedip eve geri çıkabilirdi. Bir şekilde bunu yapmak zorunda hissediyordu ama, en başından beri Ino'yu kollamaya çalışıyordu.
Yan kapı açıldığında Sasuke'yi gördü, gel artık, der gibi bakıyordu. Daha fazla soğukta kalmak yerine ağır adımlarla ilerleyip yan koltuğa geçti. Keyfi yerinde değil, modu düşüktü ve Sasuke'nin her şeye rağmen gülümseyen yüzü onu daha da sinir ediyordu.
"Selam, hazır mısın?"
Neye hazır olmalıydı ki tam olarak? Kendi arzusuyla, isteyerek orada bulunmuyorken niye hazır olamlıydı ki?
"Neye?"
Sasuke sorusunu yanıtsız bırakıp arabayı çalıştırdı. Yol boyunca ikisi de sessizdi, ve arabada sanki duruma çok uygunmuş gibi The Weeknd çalıyordu. The Weeknd'ın müziğini severdi ama bu duruma uyduğu anlamına gelmezdi. O kadar keyifsizdi ki Sakura, sevdiği şarkılardan biri olan the hilss'i bile dinleyecek durumda değildi. Bir an önce akşamın bitmesini ve eve gidip bir daha Sasuke'yi görmemek istiyordu.
Araba, sadece bankı olan bir seyir tepesinde durduğunda Sakura'ya baktı Sasuke. Tepkisizdi ve surat yapması pek hoşuna gitmiyordu ancak ilk ve son kez olacak olsa da onunla baş başa vakit geçirmek istediği için bunu görmezden gelmeye çalışıyordu. Arabadan inip uzun bir şal ve sıcak kakao dolu minik termusla bardakları alıp Sakura'ya döndü.
"Orada kalmayı mı planlıyorsun?"
Git başımdan, der gibi bir bakışı yanıt olarak aldığında gülümsedi.
"Öylece soğukta oturmak yerine dışarıya gel."
Kapıyı kapatıp arabanın önünde duran, şehir manzarasına bakan banka oturdu. Sık sık geldiği bu yer, koca şehirde en sevdiği yerlerden biriydi. Boş bir akşamdan ziyade Sakura'yı buraya getirmek daha mantıklı gelmişti. Elbette bunun çok daha güzel koşullarda olmasını isterdi ama ikisinin de birbirini yanlış anladığına emin olarak bir iletişim bozukluğu oluyordu.
Kabul etmek, yanına gitmek istemese de arabanın soğuk olduğuna kanaat getirerek arabadan çıkıp bankın en ucuna oturdu.
Sakura'nın geleceğini ve bunun nedeninin soğuk olduğunu bildiği için elindeki şalı uzattı Sasuke. Soğuk ve tepkisiz bir ifadeyle almayı tercih etti Sakura, şalı dizlerine örttü. Şal ardından bir bardak kakao teklifi de gelse de, bunu kabul etmedi. Sanki gerçekten öyleymiş gibi centilmenlik yapmasını yapmacık ve gereksiz buluyordu. Sasuke'nin ne kadar egolu ve kaba birisi olduğunu biliyordu.
"Aşağıdaki kiliseyi görüyor musun?" dedi Sasuke parmağıyla işaret ederek. "Dedemler orada yaşardı, kocaman korkutucu bir evde. Bütün duvarlarında tablolar vardı. Kardeşim geceleri tabloların hayat bulup yürüdüklerini söylerdi. Sevdiğim tek bir oda vardı, televizyon odası. Anneannem mavi oda derdi ona. Duvarlar, vazolar, koltuklar, halılar, her şey maviydi. Duvardan duvara halıları bilir misin? Şu her yeri kaplayan halılar?"
Sasuke'nin neden bundan bahsettiğine anlam veremediği için söylediklerini pek takmıyordu. Birden bire ailesini ve evlerini anlatacak samimiyeti nereden bulduğunu da bilmiyordu.
"Duvardan duvara halıların ne olduğunu biliyorum."
"Onlar da maviydi."
Sasuke'nin, sanki anlattığı gerçekten komikmiş gibi duran gülümsemesine manasızca bakıp önüne döndü.
"Taşak mı geçiyorsun benimle?"
"Efendim?"
"Bunları yiyeceğimi mi düşündün?" Zorla bir randevuya çıkması yetmemiş gibi, bir de tavlamak için ailesinin zenginliğiyle övünmesi daha da sinir bozucuydu. Bunu bilmiyormuş gibi davranması mide bulandırıcıydı.
"Ne?"
"Söylediklerinden bahsediyorum. Manzara, kakao, aile büyüklerin ve çocukluk hikayen... Nereden gördün bunları? Romantik bir filmden falan mı?"
"Vay be! Gerçekten üşümüşsün." Anlattıkları yalan değildi, ya da etkilemek için de söylememişti. Kulağa saçma gelebilirdi ama gerçekten onu tanımak istediği için kendinden bahsetmek istemişti. Bazı noktalarda yanlış anlaşıldığını göstermek istiyordu.
"Ciddiyim."
"Peki, çocukluk hikayelerimden bahsetmeyeceğim. Ne konuşalım?"
Sasuke'ye bildiği ama anlamak istemediği şeyleri üstüne basa basa anlatmaktan sıkılmıştı.
"Konuşmak istemiyorum, seni tanımak falan istemiyorum. Burada olmak da istemiyorum."
"Neden buradasın o zaman?"
"Çünkü beni zorladın."
"Seni zorlamadım, seni nasıl zorlamış olabilirim ki?"
"Çünkü sırf beni elde etmek için Ino'yu kullanıp duruyorsun."
"Bu nasıl zorlamak olabilir?" Biraz baskı yapmış olabilirdi ama zorladığını düşünmüyordu. Sonuç ne olursa olsun, son karar Sakura'ya aitken ve seçimini yaparken onu zorlamış olması mümkün değildi.
"Çünkü aramızda bir şeyler olduğunu düşünmemeli."
"Aramızda bir şey olmadığını söyleyemezsin." Tek taraflı da olsa bazı belli duygular vardı ve bu bile noelden beri çoğu şeye sebep olmuştu.
"Söylediklerimi çarpıtıyorsun, durum bundan daha karışık."
"Karışık değil, arkadaşına yalan söyleyip beni suçluyorsun."
Buna ne denilebileceğini bilmiyordu. Tek amacı Ino'yu, onu sevmeyen bir egoistten vaz geçirmekti ancak gerçekten bazı noktalarda aşırıya mı kaçmıştı? Bunu kabul etmesi çok zordu ama tam olarak yaptığı bu muydu? Ino'ya olanlardan bahsetmek istemiyordu çünkü üzülmesini istemiyordu. Fiziki olarak bile arkadaşı tarafından özenilirken, Ino'ya bundan nasıl bahsedebilirdi ki?
"Demek istediğim senden hoşlanmıyorum, hoşlanmayacağım da."
"Neden peki?"
"Kontrol budalası ve bencil birisin. İnsanları elde etmek istediklerin için kullanıyorsun. Soğuksun ve iki kere Ino'ya güzel olmadığını söyledin. Böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirsin?"
"Benden hoşlanmasını istemiyorum çünkü."
"Daha nazik olabilirdin."
"Neden daha nazik olayım ki?"
"Onu kırmamak için."
"Onu kırmak mı? Amacım onu incitmek değildi, özellikle benden hoşlanmasını istemezken aramızda net olmayan bir şey kalmamalıydı."
"Ve onun kendine olan güvenini kırdın yani?"
"İşe yaradığını düşünüyor musun peki? Bir cümleyle kimsenin güvenini kıramazsın. Eğer öyleyse bile, kendine olan güveni önceden kırılmıştır."
Sakura'yı bir kez daha düşündüren ve sorgulatan başka bir cevap geldiğinde bir şey diyemedi. Sasuke'nin söylediğini inkar edemezdi sanırım. Ino'nun güveni konusunda...
"Benim açımdan bakarsak, bana yavşayan Ino'ydu. Bana yanaştı ve yatmak istedi. Ona hiçbir şeyin sözünü vermedim ama sen arkadaşlarımın önünde beni aşağıladın. Bu seni iyi biri yaptı mı? Ya da daha adil biri?"
Buna da verecek cevabı yoktu. Daha olgunca düşündüğünde, kendi hatalarını da görür gibi olmuştu. Ino'ya Sasuke'nin ilgisinden bahsetmeliydi en başından. Sasuke'nin kabalık yaptığı doğruydu ancak onun, Ino'ya yaptığı kabalığa yanıt olarak kabalık yapmamalıydı ki bunu o an sinirlendiği ve arkadaşlarının önünde küçük düşürerek intikam almak için yapmıştı. Sasuke kaba davrandı diye onun aptallığını yapmak bir hataydı. Kim olursa, ne yaparsa yapsın herkesin baş ettiği şeyler vardı ve bu yüzden nazik olmalıydı.
Hatasını az da olsa kabul etmesinin bir sembolü olarak Sasuke'nin aralarına koyduğu kakao'yu alıp bir yudum aldı.
"Kakao sıcak içilmez mi?" dedi gülümseyerek.
"Hayır, ben soğuk seviyorum. Çikolatalı süt gibi oluyor tadı." Sasuke'ye kaçamak bir bakış attığı sırada yakalanmanın verdiği tuhaflıkla bir şeyler söyleme gereği duydu:
"Söylediklerinden dolayı Ino'dan özür dilesen iyi olur." Yine de bunun olmasını sağlayacaktı.
"Pekala, bu umarım akıllıca bir plandır çünkü hala benden hoşlanıyor. Ben ondan hoşlanmıyorum. Yine kendimizi başladığımız yerde buluyoruz, değil mi?"
Herhangi bir yanıt vermeden ya da başka bir söz söylemesine fırsat kalmadan bir arama konuşmalarını böldüğünde banktan kalkıp yanıtladı Sasuke. Ne olduğunu bilmiyordu ama tahminlerine göre grubuyla alakalı bir şey olmalıydı ki bu esnada Sakura'nın telefonuna da mesaj gelmişti.
Snapchat'e girip özelden gönderilen snapi açtığında dudağını dişledi. Hinata'nın, Deidara'nın bugün olmayan doğum gününü kutlayacak kadar yalnız hissedeceğini düşünmemişti.
Sasuke görüşmesini sonlandırır sonlandırmaz eşyaları toplarken, ona sordu:
"Ne oldu?"
"Seni evine bırakacağım."
Nihayet randevunun bitmiş oluşuyla rahatlarken son kez hatırlatma yapmak istedi. Madem birlikte açık açık konuşmuşlardı, bunu da kafasına sokmalıydı Sasuke.
"Aramızda yanlış anlaşılma olmasın diye açık açık söyleyeceğim. Sözümü tuttum, yani sana borcum yok artık."
Bir an için kötü hissetmesine engel olamadı Sasuke. Neden bilmiyordu ancak öyle ya da böyle kendini ona kabul ettiremeyecekmiş gibi hissediyordu. Sakura'nın sert duruşu ve kendine güveni onu etkilemişti, daha önce hissetmediği bir şeyi onun için hissediyordu ve bunun tek taraflı olması acıydı. Onu zorlayamazdı da ayrıca.
"Evet, bana hiçbir şey borçlu değilsin."
🎠˖۪˚༗᜴
Sasuke
Sakura
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro