Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

1' You look like a slut!

Evrensel düşünce yapısı, özgür dünya ticareti ve artan piyasa liberalizmi ile ilerliyor. Fırsatlarla dolu bir dünya. Hayallerin gerçek olabildiği bir dünya. Kulağa muhteşem geliyor ve muhteşem de. Çok ufak bir kısmımız için. Fakat çoğunluk, zavallı çoğunluk için bu kapitalist sistem tek bir anlama geliyor...

Ölüm ve acı.

Biz günlerimizi düşüncesizce harcarken ve kendimizi ucuz yiyeceklerle doyururken fakir insanlar fabrikalarda canla başla mücadele veriyor. Maaşlar en aza indirilirken, çalışma saatleri arttıkça artıyor. Sendikalaşma yasa dışı ve çalışma koşulları katlanılamayacak düzeyde. Özgürlüğü kutlamadan evvel, bir şeyi hatırlamalıyız ki, aşırı tüketen toplumumuz Peru'nun kahve çekirdeklerine bağımlı. Hindistan'da ücret vermeden çalıştırılan çocukların ellerinden gelen o ucuz yiyeceklerle tıka basa doyuyoruz. 

Birkaç gününü harcadığı, hatta bazen aklına ilham gelmesi için beklediği gecelerin ardından Kiba sonunda kompozisyon ödevini yapmış ve şimdi de merdivenlerde oturmuş, onu kız arkadaşına gösteriyordu. 

Uzun uğraşların sonucu olan ödevinin iyi olduğunu düşünüyordu ancak sanki ekstra onaya ihtiyacı varmışcasına kız arkadaşının da görüşlerine ihtiyacı vardı. İşin aslı ona her konuda ihtiyacı vardı. 

Yüzünde heyecanlı bir gülümsemeyle, "İyi miydi?" diye sorduğunda kız arkadaşı da o gülümsemeye karşılık gülümsedi ve alkışlarını da esirgemedi. 

"Harikaydı!"

Kompozisyonunu, hangi açıdan bakarsa baksın beğenmişti ama eksik bir şeyler varmış gibi hissediyordu. Belkide o eksik şey... Başlığında olmalıydı?

Uzun siyah saçların sahibi kız Kiba'nın kompozisyon ödevini yüzündeki gülümseme ve hayranlıkla okurken Kiba yeni sorusunu yöneltti. 

"Başlığını değiştirmeli miyim? Mesela... Çalışma koşulları insanlık dışı. Bu iyi bir başlık gibi görünüyor mu sence de? Onu bu şekilde değiştirmeli miyim?"

Kızın elbette ki sevgilisinin yaptığı ödevle ilgili her şeyi beğendiği yüzünden gayet anlaşılıyordu. Öyle ki aldığı soruya yine olumlu bir yanıt verdi. 

"Hayır, hayır. Böyle gayet iyi. Herhangi bir değişikliğe ihtiyacın olduğunu sanmıyorum."

Elbette Kiba o eksiklik duygusunu hala atlatabilmiş değildi. Dünya güzeli sevgilisi ne derse desin o eksikliği atlatabileceğini sanmıyordu. 

"Öyle mi? Başka fikrin var mı peki? Şu an duyabileceğim her fikir beni cezbedecektir. Biliyorsun ki bu ödev çok önemli ve Kurenai senseinin dersinden geçmemiz için önemli bir rol oynayacak."

Kız dudağıyla oynayarak değişik ve cezbedici bir fikir düşünmeye başladığında Kiba'da ona merakla bakıyor ve duyacaklarını sabırla bekliyordu. Bu esnada elbetteki yanındaki afetin yüzünü incelemeden de geri kalmıyordu. 

"Aynı satırda iki kere ucuz yiyecek yazmışsın. Bana kalırsa bunu değiştirmelisin. Biraz... Sinir bozucu duruyor orada. Gereksiz yani."

Beklentisi düşen Kiba nezaket gereği gülümsedi ve başını iki yana salladı. "Oh, hayır. Onu özellikle iki kere yazdım, özelliği bu. Tekrarlamayı vurgulamak için edebi bir araç olarak kullandım..."

Kiba bu konu hakkında anlatmaya devam ededursun, siyah saçların ve pamuk gibi bir tenin sahibi olan kız ileride kahkahalar eşliğinde dolaşan bir grup kıza dikkatle baktı. O kahkahalar daha çok gruptaki bir başka kıza aitti ama bu gereksiz derecedeki detaylı bilgi çok önemli değildi. Onun asıl ilgisini çeken kişi o kızlar arasındaki bir başkasıydı. 

Shion.

Gözlerini biran için ondan alamıyordu ve artık Kiba'yı dinlemiyordu bile. Ona olan özlem dolu bakışları öylesine yoğundu ki sanki aralarındaki eski de olsa bağdan mıdır bilinmez, ona seslenmiş gibi Shion ile bakışları karşılaşmıştı. 

Kızın özlem yüklü bakışlarına karşı Shion'un bakışları iğrenme duygusundan başka bir şey taşımıyordu. 

Shion oradan geçip gittiğinde kız da gerçek dünyaya dönmüştü ve şimdi rastgele bir şeyler söylemesi gerekiyordu. 

"Evet, iyi olmuş. Çok zekice." 

Bakışlarını hala o taraftan alamadığı an içerisinde Kiba'nın da ilgisini çekmişti bu. 

O da kız arkadaşının baktığı yöne baktığında Shion'u görmüş ve düşünceli bir ifadeyle geri kız arkadaşına çevirmişti bakışlarını. Onun bu konuda ne kadar hassas ve sürekli bir kırgınlık içerisinde olduğunu biliyordu. 

Bir şey söylemek yerine kızın saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp öpmek için yakınlaştı. Ancak onu engelleyen şey, elindeki kağıt ile öpüşmemelerini sağlayan Lee'den başkası değildi. 

Lee yüzündeki parlak denilebilecek gülümsemesiyle elindeki kağıdı salladı. "Ve bu ödevden de 100 aldım."

Lee'nin sıkı çalıştığını ikisi de gayet iyi biliyorlardı ama bu olağanüstü bir olaymışcasına her seferinde hayrete düşerlerdi. "100 mü? Vay canına, sen bir dahisin dostum." dedi heyecanla Kiba. Kız arkadaşına vermek istediği öpücüğün uçup gitmiş olmasının verdiği üzüntüye dair yüzünde bir ifade yoktu. 

Aynı ödevi yaptıkları için genelde arkadaşlarının notlarından haberdar olurdu Lee. Özellikle ilk başta Kiba'nın notlarını öğrenirdi çünkü hemen hemen sürekli birlikte vakit geçiriyorlardı.

"Hinata-san, sen kaç aldın?" 

Hinata'nın ailesinin notlar konusunda takıntılı olduğunu da biliyordu, bu yüzden onun notunu da duymayı çok istiyordu. 

Onun aksine Hinata ise notlarından bahsetmeyi hiç mi hiç istemiyordu. "Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum." dedi çekingence. Konu notlar olduğunda kimseye onlardan bahsetmek istemezdi. Notları harika değildi ve başkalarına bahsettiğinde duyduğu iyi kötü her söz kendisinde aşağılık kompleksi yaratmasına sebep oluyordu. 

Israrcı bir şekilde öğrenmek isteyen Lee ise şansını zorlamaya devam ediyordu. Hinata'nın fazla dayanamayacağına emindi. "Bak şimdi, Kiba-kun senin erkek arkadaşın ve sen de ona her şeyi söylemelisin. Sonrasında Kiba-kun'da bana söylüyor ve sonuç olarak her türlü öğreniyorum." Rock Lee kesinlikle Hyuuga Hinata'nın sınırlarını zorluyordu ve Kiba'yı bu konuda kullanmakta oldukça becerikliydi.

Kiba'da Lee'den geri kalmayarak başını salladı. Bu, arkadaşını onayladığı anlamına geliyordu.
"

Doğru. Bize söyle, yabancı değiliz ve zaten tahmin edebiliyoruz. Utanmanı gerektiren bir durum yok. Biz bizeyiz zaten."

Ve bekledikleri gibi Hinata çabucak pes etti. 

"Pekala, söylüyorum... 70 aldım."

"70 mi aldın?" Kiba gülümseyerek yere odakladı gözlerini. Ama bu öyle alaycı bir gülümseme değildi. Bildiği bir şeyle karşılaşmış olmanın verdiği bir gülümsemeydi sadece. 

Lee ise, "Kötüymüş.." dedi sadece.  İnek gibi çalışan ve 90 altında notu olmayan birisi daha tatmin edici bir şey söyleyemezdi zaten.

Hinata'nın mahçup ifadesine daha fazla dayanamayan Kiba geri sözünü aldı. Kız arkadaşının daha fazla kötü hissetmesini istemiyordu. 

"Yapmakta iyi olduğun şeyler de var ama. O açıdan bak bir de. Üstünü giyinebiliyorsun, dişlerini fırçalayabiliyorsun, " Hinata'ya olan sevgi dolu bakışlarında bir miktar arzu da vardı. "Bana sevgini ve zamanını verebiliyorsun." 

Bunu söylediği andan itibaren Hinata'nın yanaklarına bir pembelik hakim olsa da Kiba'nın öpücüklerinden kaçmak istemiyordu. 

Lee her zaman ki gibi gıcıklık yaparak, "Kiba-kun, hadi gidiyoruz. Çok işimiz var." dedi. 

"Şimdi mi?

"Evet." 

Kiba oturduğu yerden kalktığında, erkek arkadaşının uyuşturucu etkisi yapan öpücüğünden erken ayrıldığı için yüzü bozulan Hinata'da sorgulama işinde gecikmedi. "Nereye gidiyorsunuz?" 

"Shinolar'a."

Eğilip sevgilisine bir-iki öpücük daha bahşederken konuştu. "Seni sonra arayacağım, tamam mı?"

"Tamam." 

Ve bu kısa cevabı yine bir öpücük takip ettikten sonra Hinata, erkek arkadaşının gidişini izlemek zorunda kaldı. Yalnızlığıyla bir arada etrafta birkaç dakika daha göz gezdirdikten sonra oturduğu merdivenlerden kalkarak bahçeden ayrıldı.

Salı ( 20:32 )

Partilerin verildiği, doyasıya eğlence barındıran partilerin tam da başladığı vakitlerdi. Herhangi bir arkadaşı olmadığı ve takılabileceği tek kişilerin Kiba ve Lee olmasından kaynaklı olarak evde çalışma kitaplarını karıştıran Hinata bugünkü mahcubiyetinden sonra verilen ödevini yapma kararı almıştı. Kitaplarını karıştırıyor, fikir ediniyor ve uzun uzun düşünüyordu ancak nasıl bir şey yazması gerektiğini hala bilmiyordu. İlham denilen o güzel kurtarıcı Hinata'ya bir kere olsun uğramıyordu bile. Öyle ki büyük bir istekle başladığı ödevi için sadece bir kelime yazabilmişti. Ki o da giriş kısmı bile değildi.

Laptopun ekranıyla uzun bakışması, eline telefonunu alıp Kiba'yı aradığında ise son buldu.

Ödev yaptığı sunu sayfasından çıkıp instagramı açtığında sayfanın ilk kısmında Shion'un arkadaşlarıyla çekilmiş bir resmine denk geldi. Ekranı kaydırmadan sadece o resme odaklanırken duyduğu pişmanlık ve üzüntü kalbini yakıyordu. Yapılan yorumları okuduğundaysa yalnızlığı yüzüne çarptı. Onun resimlerine genelde ya Kiba ya da bazen Lee yorum yapardı. Shion ise... Onun çevresi oldukça genişti. Güzel ve çekici bir kızdan da aksi beklenemezdi zaten. 

Ekranda Lee'den gelen skype araması belirdiğinde Hinata hiç beklemeden yanıtladı.

"Selam!" dedi Lee o bilindik enerjisiyle. Bu çocuğun enerjisi hiçbir zaman bitmek tükenmek bilmiyordu. 

"Merhaba." dedi Hinata'da ruhsuz bir ses tonuyla. Halletmesi gereken bir ödev vardı fakat onu yapacak kadar bilgili bile değildi. 

"Nasıl gidiyor?" 

Lee'nin zaten bildiği bir soruyu sorması kızın göz devirmesine sebep olsa da normal bir yanıt verdi: "İyi gidiyor. Aynı şeyler işte." 

Ardından Kiba'nın onunla olabileceğini düşünerek onu sormadan da geçmedi: "Kiba-kun ile birlikte misin?" 

"Şu anda hayır. Yanımda değil."

Kiba ve Lee'nin bir arada olması gerektiğini zaten biliyordu Hinata ancak şimdi Lee, Kiba ile birlikte olmadığını söylüyordu ve bu içten içe kızı huzursuz etse de belli etmemeye çalışarak normal bir şekilde sorusunu sordu: "Shino-kun'a gitmiyor muydunuz siz? Şu an birliktesiniz sanıyordum..."

"Ah, evet. Shino-kun'a zaten gittik. Üzerinden bayağı zaman geçti."

Bunu duymak Hinata'yı rahatlatırken atmosferi ve mevzuyu Shion ile değiştirmeye karar verdi. 

"Shion'un son paylaşımını gördün mü? Sanırım takma kirpik takmış olmalı." Bunu söylerken yüzünde eğlenir gibi bir ifade vardı ama içten içe eğlenmediği bir gerçekti. 

"Ciddi misin? Bunu görmeliyim." Lee'de Hinata'nın eğlencesine katıldı. Ufak ufak kıkırdıyordu.

"Evet, evet! Instagrama gir ve bak."

"Şu otobüs işine çoktan başlamışlar, haberin var mı?"

"Hayır."

Bundan elbetteki az çok haberi vardı. Sadece Shion'u umursamıyormuş havası vermeye çalışıyordu ancak bunda o kadar da başarılı olamıyordu. En azından çoğu zaman Lee'nin yanında başarılı oluyordu. Kiba onu her zaman fark ediyordu. 

"Liseye başlayalı hemen hemen bir ay oldu. Russ otobüslerine başlamışlar."

"Kiminle yapıtıklarını biliyor musun?"

"Açıkçası," Elini saçına götürüp kaşımaya başladı. Belli ki sorunun cevabını tam bilmiyordu. "Tam olarak kiminle yaptıklarını bilmiyorum ama bir tahminim var. Fuume'yle yapıyor olabilirler. Kendilerine Cola Max diyorlar." 

Hinata'nın yüzünde anlamı tarif edilemez bir ifade belirirken Lee ne demesi gerektiğini bilemedi. Hinata'nın Shion'u hala özlediğini hissediyordu. 

"Belki de... Gidip onunla konuşmalısındır, hm? En azından bunu deneyebilirsin. Denemekten zarar geleceğini sanmıyorum. En fazla seni tersleyecektir." 

Hinata buna cevap vermeye vakit bulamadan odasının camından ses geldiğinde başını büyük bir heyecanla oraya çevirdi. Kiba'yı görmek onu neşelendirirken Lee'ye de hızlı bir geçiş yaptı. 

"Kiba-kun geldi, kapatmam gerek." 

Hınzırca gülerek, "Ne yapacaksınız?" diye sordu. 

Hinata ise gözlerini kısıp cevap vermeden skype'den çıkış yaparak Kiba'yı içeri almak üzere camı açtı. 

Hinata'nın odası aşağı bodrum katındaydı ve minik bir de penceresi vardı. Bu pencere sayesinde istediği zaman -ailesi evdeyken bile- Kiba'yı eve alabiliyordu. 

Kiba pencereden içeriye girdiğinde Hinata'ya sıkıca sarılıp direkt o çekici dudaklara yöneldi. Bu Hinata'nın da onunlayken yapmaktan hoşlandığı bir şeydi ancak daha ileriye giderlerse... Şimdilik gitmemeliydiler. 

"Seni aradım ama açmadın."

"Şarjım bitmişti, telefonumu açamadım o yüzden." 

"Ama şarj edebilirdin." 

"Evde değildim. Şarj edemedim o yüzden." Bu esnada üzerindeki ceketi çıkarıyordu. Dışarısı soğuk olsa da evin içi fazla sıcaktı. 

"Shino'nun yanındaydım. Etmeye fırsatım olmadı maalesef." 

Hinata'nın sorgulaması devam ediyordu ve sorduğu soruya Kiba'dan gelen "Evet." cevabı ise şüphelenmesine sebep olmuştu. Kiba'nın da onu çok sevdiğini biliyor ve ona güveniyordu ancak az önce Lee'den duyduklarıyla Kiba'nın yanıtı fazla çelişkiliydi. 

Şüphelenmeye devam etmeli miydi?

"Lee-kun ile konuştum az önce. Shino-kun'un yanından ayrılalı çok olduğunu söyledi."

"Eiy... Bugün çok soru soruyorsun." Gülümseyerek geçiştirmeye çalıştı. Ya da sadece Hinata öyle sanıyordu. "Lee gitti, ben kaldım." 

Hinata başını eğip gözlerini kıstığında Kiba gülümsedi. "Bana güvenmiyor musun şimdi?" Sorusuna cevap almak yerine kız arkadaşının delici bakışlarına maruz kalıyordu sadece. "Cidden bana güvenmiyor musun?"

 Hinata başını iki yana salladı. 

"Neden bana güvenmiyorsun ki?" 

Hinata'yı sırtına alıp döndürdükten sonra onu yatağına attı ve kendini de onun yanına bıraktı. Hinata'nın düşük aldığı ödev kağıdını gördüğünde eline alıp incelemeye başladı ancak kağıtta yazan notu gördüğünde kaşları çatıldı. 

"50 mi? Bize 70 aldığını söylemiştin."

"Fark eden ne ki? Arasında az bir fark var ve bu bile babamı tatmin etmez. Sonuç olarak benim için aynı." 

Kiba ödevi okumaya başladığında yazdığı saçma şeylerden dolayı bir utanç yaşamak istemeyen Hinata kağıdı ondan almaya çalıştı. Bu sırada Kiba da yazılanları okuyordu. 

"Uzaklaştırılan kişiler..."

"Kiba-kun!" 

Kiba zar zor kağıdı kaçırırken Hinata'nın çabası ise devam ediyor ve bir türlü başarıya ulaşmıyordu.

 "Suçu kendilerinde aramalıdır."

"Kiba- kun!"

Ve en sonunda sevgilisinin elindeki kağıdı yakalayıp aldığında yatağının yanındaki komodine bıraktı. Bu duruma kızsa da Kiba'yı bunun için üzmeyecekti. Değmezdi. 

"İnsanların yaşadığı durumlar... Bu çok tatlı." Kiba sessiz kalmayı tercih eden kız arkadaşına şefkatle bakıp ona doğru eğildi. Ufak bir öpücükle onun gönlünü alabilirdi belki. 

"Ne yaptığını sanıyorsun?" 

Umursamazca gülümsedi. "Sadece öpücük istiyorum o kadar." 

Hinata bunu reddetmedi. Kiba'nın ıslak dudaklarına teslim olduğunda sırtı yatakla buluştu. Midesinde uçuşan kelebekler ve Kiba'nın yüzünde dolaşan elinin verdiği his... Bu gece bundan daha iyi hissettiren bir şey olamazdı. 

Çarşamba ( 11:30 )

Boş dersten faydalanarak kafeterya da ödevi ile uğraşıyordu. Dünün aksine bu sefer iki kelime daha ekleyebilmişti ancak aklına hâlâ bir şeyler gelmemekle birlikte boş boş oturuyor gibiydi. Çalışmasına odaklanmaya çalıştığındaysa duyduğu isimle bütün odağını ödevden ayırmıştı. 

"İsmin nedir?"

 "Shion."

"Diğerleriyle aynı sınıfta mısın?"

"Evet, 1-B'de."

"Bilet başına 10 yen alıyoruz."

Shion çantasından çıkardığı 10 yeni elinde sallayarak arkadaşına heyecanlı bir şekilde bir şeyler söylediği o esnada Hinata'nın bakışlarının odağı olduğunun farkında değildi. 

"Çok güzel olacak. Şimdiden heyecanlandığınızı hissediyor gibiyim. Öylesiniz, değil mi?" 

Hinata'nın gördüğü ve duyduklarına bakılacak olursa bu dün akşam Lee'nin bahsettiği otobüs işi olmalıydı.

Dikkatle konuşulanları dinlerken yanına gelen iki kızdan birisi sesli bir şekilde, "Selam!" dediğinde ürkerek önüne döndü. Kızları tanımıyordu ve neler olduğunu da anlayamamıştı pek.

"Gösteriye gelecek misin?"

Soruyu soran kız oldukça neşeli dururken yanında duran, ona destek olduğunu düşündüğü arkadaşının yüzü ise mahkeme duvarı gibiydi. Sıfır ifade.

Cevap vermeyi planlıyordu ki kız konuşmaya devam etti. 

"Tiyatro kulübündeyiz ve bir parti düzenleyeceğiz. Sen de katılırsan eğer çok mutlu oluruz."

Kızın neşeli tavrı ve kendi koca yalnızlığının ardından ilk kez birilerinin onu yaptığı şeylere davet etmesi Hinata'nın hoşuna gitmişti ancak bunu kolayca kabul etme niyetinde değildi. Onun bazı... Duvarları vardı. 

"Tiyatro kulübünde neler yapıyorsunuz?" 

İki kız birbirlerine bakıp üçe kadar saydı ve sloganlarını yüksek sesle söylediğinde Hinata'nın tepkisi, "Bu neydi şimdi?" gibiydi. 

"Partimiz yarın. Gelecek misin?" 

Umutsuz ve kararsızlık dolu bakışlarla kızlara bakarken onlar ısrar etmeye devam ediyordu. 

"Bu partiye kesinlikle gelmelisin. Herkes orada olacak. Birinci sınıflardansın. Gelecek üç yılında edineceğin sosyal hayatın temelini şimdi atmazsan ne zaman atacaksın?" Hinata gülmemeye çalışırken kız elini şıklattı. "Uyan, kızım!" 

Ancak yine de olumlu ya da olumsuz bir yanıt alamamıştı. 

"Eğer gelmek istersen beni Instagramdan ekle. Sana detayları veririm. Kullanıcı adım azediala." 

Ümit dolu bir gülümseme bahşettikten sonra oradan ayrıldıklarında düşünmeye başladı. 

Perşembe ( 08:30 )

"Açık konuşmak gerekirse onu hemen hemen kimse sevmiyor. Öğretmen çok açık sorular sorunca..." 

İkili el ele kaldırımda yürürken derslerde olup biten ve Kiba'da dahil kimsenin hoşnut olmadığı çocukla ilgili birtakım konuları dinliyordu Hinata. Konunun pek onu sardığı söylenemezdi ve nezaket gereği erkek arkadaşını dinlemişti ama içinin şiştiği bir gerçekti. O yüzden de konuyu aniden değiştiriverdi. 

"Kiba-kun, bunu duymak biraz tuhaf olabilir ama... Partiye gidemez miyiz?" 

Böyle bir soruyu elbette Kiba beklemiyordu. Yani eğer kız arkadaşınız ileri derecede içine kapanık, çekingen ve kendi halinde takılan biriyse bu soruyu sorması sizi de şaşırtırdı. Ah, ve bir de parti insanı değilse.

"Neden ki? Senin partilerden hoşlanmadığını sanırdım."

"Çünkü bütün okul gidiyor ve biz de birinci sınıfız. Belki bu biraz da olsa sosyalleşmeme sebep olabilir. Partileri sevmediğim doğru ancak bu sefer katılmak ne kadar kötü olabilir ki? Sosyal hayatımızın temelini de atmış oluruz hem."

"Sosyal hayatımızın temelini mi?" Şaşırarak durup Hinata'ya döndü ve sorgular şekilde gözlerini onunkilere odakladı. Bu tarz sözleri ondan duymak alışılmışın dışındaydı. Hinata ise umudunu yüzüne yansıtarak Kiba'nın omuzlarını sıktı. "Hadi ama! Eğlenceli olacak bence."

Kiba kesinlikle bu partiye katılmak istemiyordu. Bu yüzüne de yansımıştı ama karşısındaki güzelliği de kırmak istemiyordu. Onun umutla parlayan gözlerindeki ışığı söndürmek istemiyordu. "Tamam, gelirim. Eğer haftaya kulübeye Lee'de gelirse tabi."

Hinata iç çekerek başını yana eğdi ve yüzündeki gülümsemenin kaybolmasına izin verdi. Her zaman olan şey buydu. Güzel bir haftasonu geçirmek isterdi Kiba ile ancak tüm dünya buna karşıymışcasına bir engel çıkardı önlerine. 

"Biliyorum, sadece ikimiz olacaktık ama Lee'nin yapacak bir şeyi yok. Tek başına etrafta dolaşıp durur, biz de kendi işimize odaklanırız. Hatta istersen sen de bir arkadaşını getirebilirsin."

Tüm bunları söylerken Kiba pek rahatsız olmuş görünmüyordu. İşin aslı hayat ne zaman onların buluşmasını engellemek için taş koysa -ki bu daha çok Hinata'nın önüne taş koymak oluyordu- Kiba bundan o kadar da rahatsız olmuyordu. Baş başa kalmak için özellikle bir çaba sarf etmiyormuş gibiydi. En azından Hinata'nın bu olanlardan çıkardığı buydu. 

Kiba, kız arkadaşının yanağını okşarken ona şefkatle bakmayı sürdürdü, ve ardından da ufak bir öpücük verdi. Hinata'yı bu şekilde ikna edebiliyordu. 

"Ne diyorsun?"

"Tamam, Lee-kun'da gelebilir."

Yapacak başka bir şey yoktu. Parti için bunu kabul etmek zorundaydı.

"Nereye geliyorum tam olarak?" 

Lee yanlarına geldiğinde Kiba ona heyecanla bakarak güldü. Bu sefer şanslıydı ki bu gülüşü Hinata görmemişti.

"Kulübeye, dostum."

Bunu duymak Lee'nin o kadar hoşuna gitmişti ki neredeyse sınavlardan 100 aldığı zamanki gibiydi. 

"Kulübeye mi? Ne yani şimdi sizin kulübeye mi geleceğim yani? Vay canına!"

Onun mutlu olduğunu görmek Hinata'nın kızgınlığını hemencecik yatıştırıverdi. İyi kalbi kötü kalmayı uzun süre başaramıyordu. "Tek bir şartla ama! Yarın partiye kesinlikle geleceksiniz!" Partinin varlığını yeniden hatırlatmalıydı. 

Ve Lee kesin bir dille reddetti. "Gelemeyiz." 

Hinata'nın bakışları yeniden ani bir değişime uğrarken Kiba'da şaşırmıştı. "Neden ki?"

"F.C Tokyo biletlerimiz var hani." dedi coşkuyla. "Bu biletleri alana kadar canımız çıktı, biliyorsun." 

Önceden aldıkları maç biletlerinin varlığını yeni hatırladı Kiba. "Aa... Maç vardı değil mi? Tamamen unutmuşum."  Bu esnada Hinata'nın da tüm sabrı tükenmişti. Bardağın damlaması için bir damla sudan daha azı yeterdi bile. Sinirleri o kadar bozulmuştu ki Kiba açıklamaya çalışıyordu. "Gerçekten aklıma bile gelmedi."

Onu daha fazla dinlemek istemeyen Hinata bir şey demeden hızla yürümeye devam ettiğinde Kiba'da gönlünü almak üzere peşinden gitmiş, Lee ise onların gidişini izlemişti. 

Cuma ( 19:37 )

Cuma gününün en harika günlerden olduğunu düşünen Hinata yüzünden belli olmasa da büyük bir zevkle çikolatalı pudingini yiyor ve merak ettiği tüm cevaplara ulaşmak adına Super Natural izliyordu. Bu tarz heyecanlı ve gizemi bol diziler onu hep sarmıştı ve cuma akşamından pazar gecesine kadarki tüm vaktini Super Natural izlemekle geçiriyordu son zamanlarda. 

Gene de bu sefer Super Natural bile onun partiye olan merakına engel olamadı. 

Diziyi durdurma zahmetine bile girmeden Instagrama girip ana sayfada gezmeye başladı. Shion'un yarım saat önce attığı paylaşım ilgisini çekti ve dikkatle her şeyi incelemeye başladı. Yorumları, beğenenleri... Hepsi oldukça eğleniyora benziyordu. 

Telefonunu kapatıp pudingini yiyerek önündeki diziyi izlemeye kaldığı yerden devam etti. Dizi şu an da çok daha çekici geliyordu. 

Başını laptopun ekranından tavanında asılı duran resimlere çevirdiğinde o partiye gitme isteği ağır basmaya başladı. 

Pekala! Kimseyi kandırmanın bir manası yoktu. Super Natural ilk kez bu akşam ilgisini çekememişti. 

Yatağında doğrulup bir karar verirken en sonunda laptopunu kapattı. Tek olsa da o partiye kesinlikle katılacaktı. 

Yatağından hızla kalkıp dolabının kapağını açarken, "Bakalım neler var burada." diye fısıldadı kendi kendine. Kesinlikle deli değildi. Sadece yalnızdı ve bu gece buna noktayı koymak zorundaydı. 

Her bir yanıyla dolu mekana adımını attığında Kiba ve Lee'nin gelmemiş olması daha bir canını sıktı. Mekan içerisinde ilerledikçe birbiriyle kaynaşan ve eğlenen insanları görmek yalnızlığını yüzüne tokat gibi çarpıyordu. Bu gece bununla baş etmek zorundaydı her halükarda. Koca geceyi tek geçirmesine izin vermezdi herhalde kimse, değil mi? 

Az da olsa tanıdık birilerini bulabilir miyim ümidiyle etrafta göz gezdirirken birbiriyle delicesine öpüşen, alkolün etkisiyle saçma şeyler yapan ve eğlenen birçok kişi vardı. Demek ki partiler her zaman böyleydi, huh?

İçeceklerin bulunduğu bölüme gidip gitmeme konusunda kararsız kalırken orada Shion'u gördüğünde müziğin sesi gitmiş, dans eden insanlar yavaşlamıştı. O an Lee'nin sözleri de aklına geldi. Belki de gidip konuşmalıydı. Her ne kadar buraya gelmekteki amacı bu olmasa da. 

"İnanamıyorum, gelmişsin!" 

Tiyatro kulübündeki kızlar yanına gelip ona sarılırken gülümsemeye çalıştı. Kızlar ondan ayrıldıktan sonra parti ruhunu aşılamaya çalışmak için tuhaf şekilde dans ettiklerinde de gülümsemeye devam etti ama zoraki bir şekilde. Onlara ayak uydurmaya çalışırcasına bir iki hareket yapmaya çalışırken gözleri yine Shion'u buldu. Arkadaşlarından biriyle içki almak için barmenle konuşuyordu ki arkadaşı da yanından ayrıldığında bunun iyi bir fırsat olduğunu düşündü. 

Onu partiye davet eden kızlara gittiğini söylemeye çalıştıktan sonra çekingen adımlarla Shion'un yanına gitti. Bunu yapmak oldukça zor olacaktı ancak bir yerden başlamalıydı. 

Shion'a karşı duyduğu suçluluk duygusu o kadar ağırdı ki bu yükü taşımakta bir hayli zorluk çekiyordu artık. Kurtulmak zorundaydı onlardan. 

İçkisini bekleyen Shion'un yanına oturduğunda eski arkadaşının bakışları aniden onu buldu. Yüzünde boş bir ifade vardı sadece. Ancak bu uzun sürmedi. Shion başını eski yönüne geri çevirerek onu görmezden gelmeye çalıştı. Hinata artık onun ilgi alanına girmiyor, hatta midesini bulandırıyordu. 

Büyük bir cesaretin içinde toplandığını hissederek konuya girdi Hinata. "Beni sonsuza kadar görmezden gelemezsin. Konuşmak zorundayız."

Shion'un ilgisiz bakışları yeniden Hinata'ya döndü ancak bu sefer dinlemekten çok Hinata'nın üzerindeki kıyafeti ve makyajını incelemekle meşguldü. Bunu Hinata da farketmişti. Bu esnada gözlerindeki nefretin biran için kaybolduğunu da...

"Shion... Seni özlüyorum. Çok fazla özlüyorum. Lütfen bir şeyler söyle."

Shion'un uzun süren incelemesi bittiğinde gözlerindeki duygu yine nefrete bıraktı yerini. "Yerinde olsam göz kalemini silerdim. Bu şekilde fahişeye benziyorsun."

Duyduğu sözle neye uğradığını şaşırdı Hinata. Öyle birisi olmamasına rağmen bu cümleyi duymak utanmasına sebep oldu. Bu sözü duymayı hak etmemişti hiçbir zaman. Yine de bir şey diyemedi. Ne diyebilirdi ki içten içe suçlu olmadığını söylemekten başka?

Bir kız pek keyifli geçen(!) sohbetlerini bölüp Shion'un kulağına bir şeyler fısıldadığında Shion Hinata'nın yanından uzaklaştı. 

Shion'un söyledikleri hala kulağında yankılanıyordu ve onları unutmasını sağlayacak bir şeyler olmasını istedi o an. Hevesle geldiği partiden yüzü asık ayrılmak istemiyordu. 

"Hey!"

Yanında duyduğu bir ses aniden dikkatini çektiğinde soluna döndü ve ona gülümseyen bir kızla karşılaştı. Havalı görüntüsü olan bir kızla.

Kız Hinata'ya usulca elini uzatırken, "Çince dersimiz ortak ve ben de Sakura." dedi özgüven dolu bir aurayla. Evet, karşısında duran kız Hinata için kesinlikle özgüven yayıyordu. 

Sakura'nın elini sıkarak, "Hinata." dedi ve zoraki de olsa gülümsemeye çalıştı. Başını eğdiğinde, Sakura onun gibi güzel bir kızın bu şekilde üzülmesini görmek istemiyordu. Ona güven vermek için içten bir şekilde gülümsedi. "Hemcinsine fahişe diyen bir kızın klamidya olma olasılığı %90 diyebilirim."

Bu öğrendiği yeni bilgi Hinata'yı oldukça şaşırtırken birazcık korkmuş olabilirdi de. "Ciddi misin sen?"

"Hayır," Dil çıkarıp kıkırdadı. "Ama gerçek olsa şahane olurdu." Siyah saçların sahibi gözlerini devirip onun kıkırdamasına eşlik etti. Böyle bir şey olsa güzel olabilirdi cidden de... Belki. 

Sakura daha fazla bir şey söylemeden oradan ayrıldığında, Hinata yine yalnız kalmıştı koca partide. Sakura'nın söylediği bazı açılardan kulağa eğlenceli gelse de Shion'un dediklerini unutturabilmiş değildi. Tam bu yüzden de çok geçmeden kendini tuvalette buldu. 

Çantasında bulundurduğu peçeteyi ıslatıp göz kalemini siliyordu. Aynada gördüğü kız hiç alışık olduğu türden değildi ve o an sadece bu bile utanç dalgasının tüm vücudunu kaplamasına neden olmuştu. 

Mekandan gelen gürültünün biraz da olsa az olmasından dolayı bir ağlama sesi kulaklarına iliştiğinde nereden geldiğini anlamak için arkasına dönüp tuvalet kabinlerine baktı. İçeride kimin ağladığını bilmiyordu ve pek umurunda olmasa da ağlayanı merak etmediğini söyleyemezdi. 

Onu ilgilendirmediği için kendi işine odaklanmaya hazırlandığı sırada kabinin kilidinin açıldığına dair bir ses geldi ve ardından da içindeki ağlayan kişi çıktı ancak duvarın diğer yanında da lavabo olduğu için çıkan kişiyi göremedi. 

Şimdi bir ikileme düşmüştü. Kızı tanımıyordu ve sert çıkma ihtimali de yüksekti. Bilmediği işlere burnunu sokmamalıydı. Diğer yandan da nazik kalbinin sesi vardı ve o ses yardım etmesi gerektiğini söylüyordu. Kısa bir süre içerisinde tüm lise hayatının değişmesine sebep olacak bir yardımdı bu. 

Hinata Hyuuga bu hikayenin iyi bir kalbi olan, nazik kızıydı ve elbette ki yardım etmeyi seçti. 

Diğer lavabonun olduğu tarafa geçtiğinde aynanın karşısında yüzünü yıkayan sarışın bir kız bakış açısına girdi. Tam tahmin ettiği gibi kızı tanımıyordu. 

"Merhaba, haddime olmadığını biliyorum ama iyi misin? Yardım edebilirim." 

Sarışın kız Hinata'ya dönüp gülümsedi ve, "Teşekkür ederim, ben iyiyim." dedi. Hinata kızın yüzünü şimdi tamamen görebiliyordu ve onu tanımıştı. Özel olarak adını dahi bilmiyordu aslında ama onu Shion'un yanında sıkça görmüştü. Onun russ grubundan bir kızdı. 

Kızın gülümsemesi çok uzun sürmedi elbette. Önüne döner dönmez yüzü geri düşmüştü. Bu Hinata'ya tek bir şey hatırlatıyordu: "Mutsuz olsan da güçlü olduğunu göster."

Ancak Hinata kızın yanından hala gitmediği gibi kız da tekrardan ağlamaya başladı. Bu şekilde durup izleyemezdi. Yardım etmenin bir yolu olmalıydı. 

"Yardıma ihtiyacın olmadığına emin misin?" Bir şeyler söylemek için dudağını araladı. "Belki bir arkadaşını çağırabilirim senin için? İster misin?"

Güzel sarışın kız tıpkı az önce Hinata'nın yaptığı gibi göz makyajını silerken sakinleşmeye çalışıyordu. Daha fazla güçsüz görünmek istemiyordu ve sakinleşmesi gerekirdi. 

"Karin'i bulabilir misin? Karin Uzumaki."

Başını usulca sallayıp Karin Uzumaki'yi bulmak üzere tuvaletten çıktı ancak daha ilk anda başına fena halde sinir bozucu bir şey gelmişti. Aradığı kişinin adını unutmuştu!

Bazen hiç anlamadığı bir şekilde dikkatli dinlemesine rağmen duyduklarını unutabiliyordu. Özellikle de duyduğu şey yabancı bir isimse. Ve aradığı kişinin isminin Japonca olmadığına emindi. 

En azından şanslıydı ki soyadının unutmamıştı. 

Uzumaki...

Etrafta gördüğü dans eden, arkadaşlarıyla eğlenen herkese Uzumaki'yi sormuş ancak birçok kişi onu görmediğini söylemekle birlikte tanımadığını da söylemişti. İnsanların görmediklerini söylemelerinden çıkardığı bir şey vardı ki o da oldukça tanındıklarıydı. Bir ay içerisinde nasıl bu kadar popüler olmuş olabilirdi ki Shion? 

Her neyse.

Bu işin çıkar yolu yoktu. Uzumaki'yi bir türlü bulamıyordu ve bir yanı bu işten vazgeçme taraftarıydı ama ağlamakta olan bir kıza da yardım etmesi gerekirdi. Onunla bir daha karşılaşacağını sanmıyordu, gene de kötü bir izlenim bırakmak istemezdi. 

"Merhaba, acaba Uzumaki'yi gördünüz mü?"

Yine aynı soruyu sordu ve büyük bir olasılıkla olumsuz yanıt alacaktı. Ancak hayat bazen takılmakta olduğunuz bir taşı önünüzden çektiğinde işler kolaylaşıverir ve sevinirdiniz. 

Kızlar, ileride tek başına dans etmekte olan şapkalı bir oğlanı işaret ettiler. "İşte orada."

Beklenmedik bir şekilde aradığı Uzumaki'yi bulmuş olmanın sevinci yüzüne sadece ama sadece çok az yansımıştı çünkü onu ararken çok fazla vakit geçmiş olmalıydı. En azından öyle hissediyordu. 

Dans etmekle meşgul olan Uzumaki'nin yanına gittiğinde ona kısaca olanları anlatıp peşine takılmasını sağladı. Çocuk onun sevgilisi olmalıydı muhtemelen ve belki de tartışmış olabilirlerdi de ama işin tuhaf yanı, olayı anlattığı sırada çocuğun pek ciddiye alıyor gibi durmamasıydı. 

"50.000 Yendi. Benim o kadar param yok... Tanrı aşkına, akıllarından ne geçiyordu bunu söylerken?"

Sarışın kız büyük bir ümitle arkadaşının gelmesini beklemiş ama uzun süre boyunca o tuvalette tek kalmıştı. En sonunda arkadaşı Karin ve Tenten gelmişti ancak yanında o kız yoktu. 

Ve şimdi de asıl mevzuyu tartışıyorlardı. 

"Alt tarafı bi' tuvalet kağıdı, Ino. Tuvalet kağıdı. Bu kadar canını sıkmana gerek yok. O kadar da berbat bir şey değil. Ciddi anlamda tuvalet kağıdı için kendini üzmene değmez." dedi Tenten sanki olanlar onu pek etkilememiş gibi.

"O kadar tuvalet kağıdı kullanmayacağız."

Ve Hinata'da yanında uzun uğraşlar sonucu bulduğu Uzumaki ile gelebilmişti. 

"Böldüğüm için kusura bakmayın ama arkadaşın burada, Uzumaki..."

Çocuk aptalca bir sırıtışla ellerini iki yana açtı. "İşte buradayım."

Ino, Tenten ve yanlarındaki kızıl saçlı bir başka kız Hinata'ya ve yanındaki çocuğa tuhaf bir şekilde bakarken Ino gülümsemeye çalıştı ve baş parmağıyla kızıl saçlı arkadaşını işaret etti. "Karin burada."

"Karin benim." Aşağıya düşen gözlüğünü düzeltti ve ona pis pis sırıtarak bakan sarışın aptala baktı. "Yanında getirdiğin Naruto Uzumaki, kuzenim olduğu için bir yanlış anlaşılma olmuş olmalı."

Hinata'nın gülümsemesi bir çiçek misali solarken bakışları hâlâ adını bilmediği sarışın kız ve adını unuttuğu Karin arasında gelip gitti.

"Bu partide olacağını bilmiyordum, Karin." 

Gözlerini kısarak tiksinircesine kuzenini ve garip şapkasını inceledi. "Sana söylemek istediğimi de nereden çıkardın ki? Ah, unut gitsin..."

Ve beşli arasına koca bir sessizlik girdiğinde Ino, Tenten ve Karin onların ne zaman gideceğini düşünüyordu. Ancak kimsenin kıpırdadığı yoktu. 

"Önemli bir konuyu konuşuyorduk da..." dedi sarışın kız gözlerini kaçırarak. 

Hinata o an yerin dibine girmek istedi. Kız arkadaşıyla önemli bir şeyler konuşuyordu ve sadece orada dikilip durmuştu... Tam bir aptaldı. 

"Tabii ki.. Kusura bakmayın." 

Tuvaletten çıkarken gitmeleri gerektiğine dair Naruto'ya da bir şeyler geveledi ancak Naruto orada kalıp ne konuştuklarını duymak istiyora benziyor olmalıydı ki, "Ne oldu ki? Konuşmayacak mıyız?" diye sızlandı. Hinata'nın ise onu pek taktığı söylenemezdi. 

"Hey, nereye gidiyorsun? Tahrik ettikten sonra böyle ortada bırakıp gitmen çok saçma!"

Orada kalıp biraz daha takılabilir ve belki Naruto ile konuşabilirdi ama bugün için bu kadar macera yeterdi.

Karakterler:

Hinata

Kiba

Lee


Sakura


Shion


Ino


Tenten

Karin

Naruto

Merhabalar! Uzun bir aradan sonra yeni bir kitap ile karşınızdayım. Her ne kadar artık okuyucu ve yazan sayısı azalsa da Sasusaku benim için hâlâ en güzel ship olduğu için yazma isteğime alıkoyamıyorum. 😅

Bu kitap hakkında ufak bilgilere geçeyim hemen. Öhm, öhm! Bazılarınızın bildiğine eminim amcak bilmeyenler de olduğu için bu kısmı okursanız sevinirim. Skam orjinal olarak Norveç yapımı bir gençlik dizisi olup kısa sürede popülaritesi yayıldı. Ben de severek izlerken neden Skam'ı ,Naruto'ya uyarlamayayım ki diye düşündüm ve işte, buradayız. Kitabın bölümleriyle ilgili detaya gelirsek eğer bazı sebeplerden dolayı sürekli bölüm atamayacağımı üzülerek söylemek istiyorum. Her ne kadar yaz tatilinde olsak da sınav derdim hâlâ bitmiş değil. Bu yüzden bu yaz tatilimi de internetle içli dışlı geçiremeyeceğimden bu kitaba büyük bir ihtimalle aylık güncelleme yapabilirim. Yani her ayın belli bir günü bölüm atacağımı üzülerek söylemem lazım. :(

Bu arada karakterlerimizden Shion benim kendi koyduğum bir karakter değil shippuden serisinin 1. filminde Hinata'ya benzeyen sarı saçlı kızın kendisi. Ayrıca yine idollerden karakter yaptım ancak anime haliyle düşünüp düşünmemek size kalmış. Ben temsili olarak koydum sadece. Eğer başta Sakura olmak üzere karakterleri değiştirmemi isterseniz yorumlarda belirtmeyi unutmayın lütfen. 🙏 Sizleri seviyorum. ❤

Dizide karakterlerden Eva'ya ait bir müzik videosu. Hinata kitapta Eva'yı temsil ediyor.

Klamidya: Trachomatis adı verilen bakterinin sebep olduğu, cinsel yolla bulaşan ve teşhis edildiğinde kolayca tedavi edilebilen bir enfeksiyon hastalığıdır. Bakteri vücuda girdikten sonra hemen hiç belirti vermeden, sinsice varlığını sürdürür. (Kaynak; Google)

Russ/ Russ otobüsü: Norveçli mezuniyet durumundaki lise öğrencilerine verilen ad. 17 Mayıs ( Norveç'in ulusal bayramı)'a kadar bir ay boyunca eğlenirler, içerler, parti yaparlar, gezerler. aralarında para birleştirip eski bir otobüs veya minibüs alırlar ve onunla tatile çıkarlar, okula onunla gidip gelirler. bu russ minibüslerinin üstünde yerel reklamlar görmek mümkündür. Minibüsün masrafının bir kısmını sponsorlukla karşılıyorlar. (Kaynak; Ekşi sözlük)

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro