Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 19.~Berat Ağa~

Hayat herkese farklı şekilde sunardı ikramını.. Bir evde meraklı bekleyiş devam ederken, diğer evde her şey normal şekilde ilerliyordu.. Yemekler yapılıyor, keyifle sohbetler ediliyordu. Kimi, geçmişiyle geleceği arasında sıkışmış, kaçış yolu arıyordu.. Kimi ise sebep olduğu şeylerden bihaber hayatını sürdürüyordu..

"Bu o mu?"

Fulya, daldığı derin düşüncelerin arasından ardından işittiği sesle irkilerek kafasını çevirdi. Kürşat suratında alaylı bir ifadeyle bahçenin köşesinde volta atan adamı işaret etti. "Meşhur Berat ağa diyorum.." dedi iğnelercesine.

Fulya kibarca gülümsedi. "Ağa olduğu kesin ama meşhur olduğunu sanmıyorum." dedi.

Genç adam, kızın arkasında durarak kollarını beline doğru sardı ve omzuna çenesini yasladı. "Kıskanmalı mıyım Fulya hanım?" diye sordu alayla. Adamın imasını usta bir şekilde karşılayan Fulya, karnında duran ellerin üzerine kendi ellerini koydu. "Kıskanılacak bir durum olmadığını hatırlatmam gerekiyorsa, elimden geleni yaparım, Kürşat bey.." dedi tıpkı adam gibi alaylı sesiyle. Dudaklarını büze genç adam derin bir iç çekerek sıcak nefesini kızın boynuna doğru bıraktı.

"Aileni çok sevdim.." dedi konuyu değiştirerek. Fulya'nın başından geçenlerin tamamını bildiği için saygı duymayı çoktan öğrenmişti Kürşat.. Ve onun aşkına, sadakatine sonsuz güveniyordu.. Çocuklukta kalan yaşantısı için asla onu yermiyor, aksine kardeşi için yaptığı fedakarlığıyla gurur duyuyordu..

"Seveceğini söylemiştim.." dedi Fulya adama yüzünü dönerek. Genç adam suratına korkulu bir ifade bırakarak kızın dikkatini çektiğinde kafasını iki yana salladı. "Ama babanın beni ilk fırsatta öldüreceğini de görmezden gelemem.. Bu konuda ne yapabiliriz?" diye sordu. Sonuçta paşa Giray hala onu kabullenmiş değildi. Kaldı ki, kızının parmağındaki yüzüğün bile hala farkına varmamıştı. Ya da farkına varmamış gibi yapıyordu. Fulya gülerek adamın yanağına elini koyarak okşadı. "O işi dedeme bırakmalıyız bence.. Samet Durmaz'ın elinden kimse kurtulamaz.." dedi.

Zavallı adamın Samet Durmaz stratejilerine boyun eğmekten başka çıkar yolu yoktu.. Kaşları çatılırken, sessizce yutkundu. "Gerçi az önce kulak misafiri oldum da, anladığım kadarıyla babanın öldürme isteği yön değiştirmiş durumda.." dedi.

"O da ne demek?" diye sordu genç kız merakla.

"Aslan kral dinlemem kızımı o ağa bozuntusuna vermem diyordu.. Burada ağa bozuntusunu çözdüm ama aslan kral olayını çözemedim.."

Fulya'nın ben her şeyi anladım diyen bakışları kısıldı. Sivri çenesi kasıldı. Suratında memnuniyetsiz bir ifade belirirken, "Anlaşılan mahkeme pek iyi geçmemiş.." diye mırıldandı. Adamın kendisinden bir açıklama bekleyen halini görmezden gelerek geri çekildi. "Neyse, benim ufak bir işi halletmem gerekiyor. Neden yemeğe kadar dinlenmiyorsun? Sonra birlikte ineriz."

Fulya adamın bir şey demesine izin vermeden yanağına hızlı bir öpücük bıraktı ve koşar adımlarla odasından çıktı. Koridorun az ilerisinde kalan kardeşinin odasına yöneldiğinde kapıdan çıkan Feray'la adımlarını yavaşlattı. "Bende sana bakmaya geliyordum.. İyi misin? Babam bir şeyler diyormuş.." diye sordu telaşla.

Feray hızla merdivenlere doğru bir bakış attı ve ablasının bileğinden tutup çekiştirdi. Odasına tekrar giren genç kız, kapıyı kapatıp ablasına korku dolu bir bakış attı. "Sorma abla! Olay Yiğit ile Meltem üzerineydi nasıl oldu da bize döndü ben de anlamadım! Soyhan haber verdi az önce. Bir süre babanın karşısına çıkma hatta mümkünse evi terk et yazmış! Bende senden yardım istemeye geliyordum!"

"Dur bir saniye!" dedi Fulya ellerini sallayıp. "Peki siz diye bir şey var mı? Yani Berat ve senin aranda.."

Ablasının imalı sorusunu hiç düşünmeden, "Hayır!" diye cevapladı Feray. Dili hayır dese de, gözleri evet diye bağırıyordu. Hele kalbinin dili olsa, yeri göğü ayrı inletebilirdi..

"Neden?" diye sordu inatla Fulya. Feray şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. "Ne neden abla? Berat ve benden bahsediyoruz!" diye söylendi sertçe. 

Fulya kafasını salladı. "Evet bende onu soruyorum işte! Neden aranızdaki aşkı görmezden geliyorsunuz?"

"Aşk mı?"

Kardeşinin tiz çıkan sesiyle suratını asan Fulya, yanaklarını şişirerek öfkeli bir nefes savurdu. "Feray sence ben aptal mıyım yavrum? Çocukluğundan beri Berat'a olan hislerini ben dahil bütün ailen farkında! Neden sende kabul edip hayatını yaşamıyorsun?" dediğinde Feray'ın gözleri olabildiğince aralandı. Ne demek bütün ailesi farkındaydı? Kendini koca bir aptal gibi hisseden genç kız kuruyan dudaklarını ıslattı. Ablası susmak nedir bilmiyordu. "Konu Berat'ın hisleriyse, o aptalda sana deli gibi vurgun! Siz iki sersemin derdi ne anlamıyorum!" 

Feray hayatında hiç bu kadar saçma bir durum arasında kaldığını hatırlamıyordu. İki kardeş bir adama aşıktı. Tamam belki ablasının aşk sandığı çocukluk diye tabir edilse de, olanı değiştirmezdi. Ve şuan bu konu hakkında gerçekten böyle düşünmesine inanamıyordu. 

"Abla sen iyi misin?" diye sordu hayretle. 

"Değilim Feray! Seni böyle üzgün mutsuz görmek isteyeceğim en son şey anlıyor musun? Ve sen benim saf kardeşim, kalbini Berat'a aralayana kadar da iyi olmayacağım!"

Bütün sabrını anında tüketen genç kız, ellerini sinirle yana doğru araladı. "Benim kalbim bir ona aralık abla ama Berat efendi o aralık kapıdan bir türlü girmiyor, beni her seferinde hayal kırıklığına uğratıyor! Tam her şey bu sefer tamam diyorum yine beni kendinden itecek bir şey buluyor! Hiç acımadan yakıyor, yıkıyor, uzaklaşıyor! Bir şey var anlıyor musun, bana gelmesine engel olan bir şey var! Ve bunu artık kadere yormaktan başka çıkar yolum kalmadı!"

Feray soluksuz kurduğu cümlenin sonunda derin bir nefes aldı. İkili arasında oluşan sessizlikte sadece nefes sesleri duyuluyordu. Feray içini dökmenin rahatlığıyla hafiflerken, Fulya kısa biran için duraksadı. Kardeşinin bahsettiği o bir şeyden kastının ne olduğunu düşünmesine gerek yoktu. Berat kendince vicdan yapıyor ve kardeşinden uzak duruyordu. Genç kız suratına zoraki bir gülümseme bıraktı ve Feray'ı hızla kendine çekerek sarıldı.

"Hatasını anlayacak emin ol.." dedi ve geri çekildi. Feray anlamsız bir ifadeyle ablasına baksa da, genç kız bakışlarını kaçırarak odadan çıkmak için hareketlendi. Bu işe dur demenin zamanının geldiğini biliyordu ve bunu şimdi yapacaktı.

Aynı dakikalar içinde bahçenin köşesinde bir sağa bir sola gidiyordu zavallı genç adam. Olayların bu raddeye gelmesine bir türlü inanamıyordu. İşin babasına kadar ulaşması, Yiğit'in kardeşini kaçırdı sanması hiçbir şeye engel olamamış, bütün suç onun üzerine kalmıştı. Herkesin içinde babasının ona bağırması yeterince zoruna giderken amcası Melih'in olaya müdahale etmesiyle odadan gönderilmişti. Hayatında neden normal bir günü geçmiyordu? Neden sürekli bu kadar düşünmek zorunda kalıyordu? Koskoca adam babasından hala neden azar işitebiliyordu? Bu durumla nasıl mücadele edecek, hiçbir fikri yoktu!

Derken, kısık bakışları onu gördü. Yıllar sonra ifadesinden hiçbir şey kaybetmeyen Fulya, ağır adımlarla ona doğru geliyordu. Hayır diye mırıldandı.. Derin bir iç çekti. Ruh hali bu kadar berbatken bir de geçmişin yarasıyla nasıl baş edecekti?

Fulya, Berat'a aralarında üç dört adım mesafe bırakacak kadar yaklaştı ve durdu. Ellerini önünde kenetledi.

"Merhaba.." dedi sakince..

Berat karşısındaki kızın suratına güçlükle baktı. Buraya gelmesi bile başlı başına hataydı bunu biliyordu.. Güçlükle, "Merhaba Fulya.." diyebildi. Sesi fazlasıyla çatallı çıkıyordu. Bakışlarını tekrar kaçırdı. Ona bir hoş geldin bile diyemiyordu.. Tam acınası bir haldeydi. Adamın neler düşündüğünü açık bir kitap gibi okuyan genç kız, istifini hiç bozmadı. Konuya direk girmekten hiç çekinmedi.  

"Senin bir suçun yoktu Berat.." dedi bütün samimiyetiyle..

Berat, irkildi. Konuya bu kadar çabuk giriş yapacağını hiç düşünmemişti. Kendince sebep olduğu sandığı bütün hatalar bir bir yüklendi yüreğine.. Hiçbir zaman dile getirmemişti duygularını Fulya. Fakat Berat her şeyin farkındaydı. En başından beri farkındaydı hem de.. Ona olan bakışlarından, konuştuğu zaman sesinin titremesinden, hatta ona bir kere terslendiğinde gizli gizli ağlamasına bile şahit olmuştu.. Elinde değildi. Onun yüreği daha küçük yaşta kardeşine ait olmuştu.. Kaderin cilvesi miydi? Yoksa hayatın ona oynadığı bir oyun muydu bilmiyordu.. Yaş dolu gözlerini kırpıştırdı dudaklarını ezerek. Artık içinde saklı tuttuklarını dışarı vurma zamanı gelmişti. 

"Ben böyle olsun istemedim!"

Genç adamın pişmanlığını hissettirdiği sesi Fulya'ya ulaştığında, anlayış dolu ifadesinde bir gülüş belirdi. "Çocuktum!" dedi. "Hem bunu senin bilmemen gerekiyordu ama senin çok zeki olduğunu unutmuşum.."

Berat kafasını iki yana salladı. "Ben onu çok sevdim Fulya.." dedi sessizce. "Kendimi bildim bileli bir tek onu sevdim.."

"Biliyorum.." diye fısıldadı Fulya. "Peki, neden hala mutsuz kardeşim Berat?"

İşte bu sorunun cevabını o da çok merak ediyordu. Adım atamaması belki de korkusundandı.. Ya da vicdanının rahatsızlığından..

"Biliyor musun, her şeye olan cesaretim Feray'ın karşısında zerre kalmıyor.." dediğinde Fulya'nın suratında alaylı bir ifade belirdi.

"İşte ona aşk diyoruz.." yanıtını verdi. Genç adam bakışlarını gecenin karanlığına çevirip başını salladı. Yumruk yaptığı elleri ceplerinde zonkluyordu adeta. Uzun boyuyla bir ileri bir geri sallandı ve omuzlarını silkerek, "Her neyse, senin adına çok sevindim.." dedi kızın parmağındaki tektaşı işaret ederek. En azından birileri mutluydu. Suratında hafif bir gülümseme belirdi. "Mutlu olmayı herkesten çok sen hak ettin.."

Fulya parmağındaki yüzüğe bir bakış attı. Hayatında verdiği en doğru karardı ona göre.. Hayatın ne getireceğinden habersiz yola çıkmıştı.. Ve o yolda kaderine rastlamıştı.. Genç kız derin bir nefes çekti. Birileri bu adamı yola getirmek zorundaydı. Çünkü onu çok iyi tanıyordu.. Kardeşine neden uzak durduğunu çok daha iyi biliyordu.. Vicdan sandığı engeli bir şekilde yok etmek zorundaydı. Ve bunu bu gece yapacaktı..

"Sana çok net olacağım Berat." dedi adama bir adım daha yaklaştı. Gözleri masumiyetine nazaran kısıldı ve tehlikeli bir hal aldı.

"Bu geceden itibaren, eğer kardeşimi bir gün bile olsun üzgün görürsem o zaman benden kork! O zaman bu eller yakana yapışır, vicdanını sorgular!"

Berat kızdan böyle bir tehdit beklemediği için şaşkın bir halde kalakaldı. Fulya, adamın yanından ayrılmak için hareketlendiği esnada Berat'ın sorusuyla duraksadı.

"Neden bana bu iyiliği yapıyorsun?" diye sordu şüpheyle.

Genç kız, durduğu yerde sadece başını çevirdi ve Berat'ın sorgulayıcı gözlerine baktı. İnce dudakları kenara doğru kıvrıldı.

"Çünkü mutlu olmayı hak eden bir tek ben değilim!"

Fulya üzerinden kalkan ağırlığın verdiği huzurla, adamın yanından ayrıldı. Bundan sonra artık ipler Berat'ın elindeydi. Ya o ipi sımsıkı tutacaktı ya da kopartıp yoluna bakacaktı. Genç kız eve girdiğinde merdivenlerden aşağı inen kardeşini gördü. Aklına gelen muziplikle gülümsedi. "Feraycım?" dedi sakince. "Dedem çağırıyor seni.." dedi eliyle arka bahçeyi işaret ederek. "Arka bahçede!"

Feray hiç konuşmadı. Tamam dercesine kafasını sallamakla yetinirken, adeta ayaklarını sürüye sürüye arka bahçeye çıkan kapıya doğru ilerledi. Üzerindeki hırkasını önünde birleştirdi. Dedesini arayan gözleri Berat'ı gördüğünde ise tek adımı havada kaldı. Gözlerini devirdi. Oyuna gelmişti! Berat onu gördüğünde ise volta atmayı bıraktı. Kulaklarında az önce Fulya'nın dedikleri çınlıyordu. Mutlu olmayı hak eden bir tek ben değilim demişti. Fazlasıyla haklıydı. Bugün içinde olup bitenleri dökme günüyse, bu fırsatı kaçırmayacaktı.

Feray gitmekle kalmak arasında mücadele ederken, kararını gitmekten yana kullandı. Hızla arkasını döndüğünde Berat'ın "Bekle!" demesiyle duraksadı. "Biraz konuşabilir miyiz?" diye seslendi genç adam. Vücudu ani bir heyecan dalgasıyla sarsılan Feray, gözlerini kapatarak sakin bir nefes aldı. Usulca adama doğru döndü. Berat'a doğru attığı her adım kalp atışlarıyla eş değerdi. Adamın yanındaki yerini alırken, birbirine çarpan bacaklarını belli etmemek için direndi. Ayaklarını yere sertçe bastırıp, hafifçe suratını yukarı doğru kaldırdı.

"Seni dinliyorum.." dedi merakını belli etmeden.

Genç adam konuşmaya nereden başlayacağını bilemez bir ifadeyle kızın suratına bakmaya devam ediyordu. Aşkını itiraf etmek bu kadar zor olmamalıydı diye düşündü. Sürekli derin nefesler alıyor, eliyle çenesini sıvazlıyordu. Durumdan hiç haz almayan Feray sabırsızca yerinde kıpırdadı.

"Konuşacak mısın artık!" dedi genç kız. Kısık gözleri adamın, kararsız çehresinde dolandı.

"Ben özür dilerim!" dedi Berat ufak bir çocuk gibi. Feray'ın kaşları çatıldı. Ne için özür diliyordu bunu anlamaya çalıştı. Bunu surat ifadesinden anlayan Berat, kıza doğru bir adım daha yaklaştı. Yanında sarkık duran ellerini hızla kavradı. Sımsıkı tuttu.

"Sana bir kez olsun, seni sevdiğimi söyleyemediğim için çok özür dilerim Feray.."

Gözlerini titrekçe kırpıştırdı genç kız. Dudakları aralandığında kızgın nefesi usulca süzüldü. Bakışları yavaşça ellerine kaydı. Sahiplenircesine tutuyordu hayalindeki eller..

"Ben.." dedi sustu. Ne diyecekti? Nasıl tepki vermesi gerektiğini bile bilmiyordu. Berat kızın konuşmasını engellercesine araya girdi.

"Bana ne desen haklısın Feray! Ben, bana yakışmayan her şeyi yaptım. Aşkıma sahip çıkamadım. Korkaklık ettim. Sana bir kez olsun hak ettiğin değeri gösteremedim. Ama eğer şimdi bana izin verirsen bütün bu hatalarımı telafi etmek istiyorum!" Berat soluksuz kurduğu cümlenin sonunda yarım bir nefes aldı ve devam etti.

"Çünkü ben artık sensizlikle nasıl baş edebileceğimi bilmiyorum."

Aşkını itiraf etmenin en güzel hali diye düşündü genç kız. Duyduklarından dolayı dudaklarında keyifli bir gülümseme belirdi. "Ya izin vermezsem?" diye sordu işi yokuşa sürmek istercesine. Berat kızın işveli sesine ayrı öldü. Gecenin rengiyle yarışır gözleri kısıldı.

"Beklerim.." dedi dudak büzerek. "Olmadı kaçırırım!"

Feray'ın gözleri anında irileşti. Ailenin erkeklerinde nedense kaçırmak moda olmuştu. "Sanırım babamın neden delirdiğini anladım.." diye mırıldandı. Berat kahkaha atma isteğini bastırıp kızı sınırlarına dahil edercesine kendine doğru çekiştirdi.

"Baban kaçamayacağı kaderine yansın Feray!" dedi kızın beline kolunu dolarken. Feray tuttuğu nefesi adamın suratına doğru verirken, gözlerini biran olsun karşısındaki can alıcı gözlerden almadı.

"Ne diyorsun?" diye sordu Berat bakışlarını kaçırmadan. Kızın titreyen bedenini bütün iliklerinde hissedercesine bastırdı. "Neye?" diye fısıldadı genç kız. Her şeyi unutmuş gibiydi. Suratındaki saf ifade Berat'ın sonu olacak gibiydi. "Kaçmaya mı?" diye devam etti Feray korku dolu ifadeyle.

Berat kafasını geriye atarak kahkahasını serbest bıraktı. Kaçırmak aklının ucundan geçmese de, aslında bir delilikte o yapabilirdi. Ne kaybederdi ki zaten.. En fazla bu seferde paşazade Giray eser gürlerdi. Azar yemeye de alışmıştı. Aslında fena fikir sayılmazdı! Genç adamın gözleri sinsi şekilde parlarken, Feray bunu dile getirdiği için kendine kızmakla meşguldü. Bu aile bugün yeteri kadar kaçırma fikrine doymuştu. Fazlası cidden zarardı.. 

"İstersen kaçırırım tabi ki, ama ikimizden bahsediyorum. Bana izin verecek misin? Hani her şeyi telafi etmek için.." Genç adam kafasını hafifçe kızın suratına doğru eğdi. "Hani sana olan aşkımı her şekilde anlatmak için.." İki genç aşığın suratları arasında bir nefeslik mesafe kalırken, Berat heyecanla yutkundu. "Hani.." derken Feray'ın eli adamın dudaklarına sertçe kapandı.

"Daha fazla devam etmen sağlığım açısından zararlı Berat Özçakır!"

Berat dudaklarına kapanan ele sıcak bir öpüş bahşetti. "Bunu evet olarak mı algılamalıyım?" diye sordu çekici sesiyle. Feray diğer elini de kaldırıp adamın yanağına koydu. Kalbinin kapılarını sonuna kadar aralasa da dilinden çıkmak için can atan o iki kelimeyi güçlükle yutkundu. İşi yokuşa sürmek onun doğasında vardı. "Babama kendini sevdirsen iyi edersin.." dedi ve gülerek geri çekildi.

 "Yoksa seninle kaçmak benim içinde zevk olur.."

Feray işveli kıkırdamasıyla adamdan uzaklaştı ve geri geri yürümeye başladı. Parmaklarıyla havada kalp işareti yaparak adama öpücük yolladı. Berat'ın hayret edici gülüşü dudaklarında büyürken, Feray ise şen çocuklar kadar mutluydu. Gitmesinin sebebi ise birazdan olacaklar yüzündendi. Çünkü biraz daha kalırsa adamın üzerine atlaması an meselesiydi ve bu mutlu tabloyu, kızgın bir boğayı andıran babasına basılarak mahvetmek istemiyordu.. Berat aklına gelenle duraksadı. Gülüşleri dudaklarında ansızın dondu. Hüsran içinde olduğu yerde kafasını salladı. Kendini Giray amcasına sevdirmek, aşkını itiraf etmekten daha da zordu. Hatta imkansızdı. Omuzları yenilgiyle düşerken, kaderine bir selam daha çaktı. 

"Emin ol babanın beni sevdiği gün, öldüğüm gün olacak Feray!"

-Bölüm Sonu- 

^-^ Tekrar merhaabaaa 🙈🙈

Hopali ve Nesli beklendi ama Berat Feray geldi.. 😂

Hopali yazmak öyle kolay değil biliyonuz mu?🙈 O duyguya girmek lazım ve ben o duyguya şaapamadım. 😏Ama diğer bölüm onun üzerine olacak.. ❤

Bu haftalık benden bu kadar.. 🙏

Peki böyle ayrı ayrı olması iyi oldu mu? 🙄

İsterseniz hep böyle devam edebilirim.. Evet demeniz yeterli😘😘

Anacığım için ettiğiniz dualar için çok teşekkür ederim. Şuan yanımda canına yandığım😍😍 Herifimle beni çekiştiriyorlar😒😒 Selamları var ikisininde🙏

Kendinize çok iyi bakın.. 😍❤❤

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro