Bölüm 11. ~Sırlar~
"Ah! Yavaş olsana biraz!"
Berat'ın kükremesiyle geriye doğru kaçan Meltem, suratını astı. "Pardon abicim.." diye mırıldandı. Genç adam, acı içinde inleyerek kardeşinin elindeki buz dolu poşeti çekiştirdi ve şiş gözüne hafifçe bastırdı. Meraktan yerinde duramayan Meltem, yanaklarını şişirdiği nefesi sesli şekilde bıraktı.
"Baksana, sormamak için son yedi dakikadır inanır mısın, içim içimi yiyor ama sende tahmin edersin ki bunu öğrenmeden bana gün yüzü yok! Yani aslına bakarsan öğrenince de elime bir şey geçmeyecek ama yine de bilmek benimde hakkım diye düşünüyorum. O yüzden diyeceğim şu ki.."
Berat, zaten acı içinde kıvranıyordu. Üzerine bir de kardeşinin susmak bilmeyen çenesi eklenince kafası geriye doğru düştü. "Sadede gel Meltem!" dedi zorla. Meltem abisini hiç bekletmedi.
"Feray'ın sana yumruk atmasına sebep ne yapmış olabilirsin?"
Berat, beklediği soru karşısında duraksamak zorunda kaldı.. Açıkta kalan tek gözünü de yavaşça kapattı. Faaliyete döktüğü eylemini bir başka zamana ertelemek istese de, o an için o dürtülerine engel olamamıştı. Yaptığı aptallığı şimdi ise kardeşine itiraf edecekti. Acı içinde inlerken, kaşları çatıldı. Meltem merakla abisinin ağzından çıkacağı yanıtı beklerken, Berat sadece sesli bir nefes bıraktı.
"Onu öptüm!"
Meltem çığlık attı!
Berat korkuyla geri sıçrarken, kaşları daha da çatıldı. "Az daha bağır, eve ulaşmamıştır." dediğinde Meltem abisini umursamadı ayıplayıcı bir bakış attı. "Demek kız istemeden sınırlarına dahil oldun! Onu ele geçirdin!" dedi tıslarcasına.
Berat suratını astı. "Şeytan mıyım kızım ben? Ne ele geçirmesi?"
Meltem, bir adım daha gerileyip abisini tepeden tırnağa süzdü. "Şeytanın ağa halisin." yanıtını verdiğinde genç adam, "Meltem!" diye kükredi. Genç kız, saçlarını savurup kırgın bir tavır sergiledi. "Aman iyi be! Bende üzülüyordum hatta sana bunu yapan kişiyi öldürmek istiyordum. Şimdi Feray'ı arayıp tebrik edeceğim."
"Sen benim kardeşimsin!" Berat hayret dolu bakışlarını kardeşine fırlattı. Meltem pek oralı olmadı. İki elini birden beline koydu. "O da benim cinsim! Ve siz erkek milleti bulduğunuz her fırsatta şu zorla sınırlarımıza dahil olup öpme zorbalığınıza son verene kadar da hemcinslerimi destekleyeceğim."
Genç kızın ağzından çıkanları kendi duymasa da abisi çok net bir şekilde duyuyordu. Genç adamın kaşları oldukça çatıldı. "Bir dakika.." dedi. Meltem ne var dercesine tek kaşını kaldırdı. Berat açıkta kalan tek gözünün de seğirmesine mani olmadı.
"Sana zorbalık yapan kim?" diye sordu öfkeyle.
Meltem ayağını yere vurmayı bıraktı. Elleri iki yana düşerken "Ne?" diye bağırdı. Az önce ne demişti o öyle? Abisine aptal derken, kendisi şu durumda ne oluyordu?
Berat'ın beynine hücum eden gerçeklikle kapalı duran gözü bile açıldı.
"Ulan o Yiğit yoksa seni öptü mü?"
Adamın kükremesi ahşap evin duvarlarına çarparak kaybolurken, Meltem korkuyla geriye doğru sendeledi. "Saçmalama! Yiğit'te kim?" diye saçma sorulara yelken açtı. Abisinin ölümcül bakışlarına nail olan genç kız hızla durumu toparlama aşamasına geçti. Zoraki bir gülümseme bıraktı beyazlayan suratına. "Ha! Bizim Yiğit'i diyorsun.. Ay aman abi.. İlahi güldürdün.."
Sonuçta Yiğit ile herhangi bir birleşim söz konusu değildi. Yani o gün Soyhan gelmeseydi hayatının en kutsal öpüşmesini yaşayacak olması veyahut daha öncede Yiğit'le çimenlerde alt üst olması bir şey ifade etmezdi. Etmezdi dimi?
Berat yavaşça ayağa kalktı. Kardeşine tepeden bir bakış attı. "Fark ettiysen ben gülmüyorum! Ve şuan konuyu kapatmaya, geçiştirmeye ve beni aptal yerine koymaya çalıştığını çok iyi biliyorum." dedi ve bir adım daha atarak Meltem'e yaklaştı. Genç kız abisinin üzerine gelmesiyle geriye gitti.
"Aptal olduğun kısmı hariç hepsi kuru iftira!"
"Ulan!" diye kükreyen adamın gazabından korunmak için kanepenin arkasına doğru kaçan Meltem, ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı.
"Ay aman ya! Hem konu Yiğit'e nasıl geldi ki? Ben genelleme olarak şey ettim. Ayrıca, sen yapınca normal, ama bir başkası yapınca mı anormal? Hem sen şu klişe cümleyi duymadın mı? Senin anan bacın yok mu? Onlara yapılınca nasıl hissedersin gibi.."
Berat duraksadı. Gözlerini düşünür gibi kıstı. Yani bu durumda Yiğit kardeşini öpse ne diyebilirdi? Sonuçta o da Feray'ı öpmüştü. Düz mantıktı işte! "İlk defa çok mantıklı konuştun." dedi kardeşine hak verircesine.
"Ben hep mantıklı konuşurum." diyen Meltem haklı olmanın gururunu yaşarken Berat gözlerini devirdi.
"Suratına karatavuk baksa kırk gün yumurtlamaz ama egon hep tavan!"
Meltem'in ağzı şaşkınca aralandı. "Sen bana tavuk mu dedin şimdi?"
Berat, gülerek kafasını salladı. Tıpkı annesi gibi sinirlendiğinde kabaran saçlarını eliyle işaret etti. "Şuan daha çok hindiye benziyorsun.. Kabarıyorsun dikkat et.."
Genç kız burnundan soluyarak ayağını sinirle yerle buluşturdu. Tehdit edercesine salladığı parmağını adamın gözlerine sokmamak için zor duruyordu. "Şimdi gidip Giray amcamı arayıp ona, 'Bık bık! Kızını Berat adında bir ağa bozuntusu zorla öpmüş, hatta ve hatta samanlık seyran olmuş. Bir dost!' diyeceğim."
Berat'ın gülüşleri anında yok oldu. Korkuyla yutkundu. "Seni geberteceğim için bir şey diyemeyeceksin. Gel buraya!" dedi ve kızın üzerine doğru atladı. Meltem yine abisinin elinden kurtulmayı başardı. Aralarındaki kanepenin etrafında tam tur dönerek aynı yerine geldiğinde duraksadı. "Dur bir saniye.." diye elini kaldıran Meltem, abisinin de durmasına neden oldu. Suratına keyifli bir gülümseme bırakan genç kız, "Demek Feray'a olan aşkını kabul ettin." dedi. Asıl amacı Berat'ın dikkatini tamamen başka yöne çekmekti. Ve başardı da!
Berat nefesini tuttu. Bağrından aşağı kızgın bir kor düşmüş gibi yutkundu. Aşkı kabul etmek bu kadar kolay mıydı? Peki, gerçekten kabul edebilmiş miydi? Kafasını iki yana salladı genç adam. Omuzlarına bin ton yük ağırlık binmiş gibi aşağı çöktü. "Bilmiyorum.." diye fısıldadı. Yaşadıklarına ve hissiyatlarına bir türlü anlam veremiyor gibi bir halde elini kaldırdı.
"Bilmiyorum tamam mı? Her şey çok saçma bir şekilde gelişti. Sadece ona bir ders verecektim ama iş buralara kadar geldi."
Meltem şaşkınca kaşlarını çattı. "Ders mi? Ne dersi?" diye sordu hızla. Ardında saklandığı kanepenin ön kısmına geçerek abisinin karşısına geçti. Genç adam dilini ısırdı ve içinden bir küfür savurdu. Kanepeden destek alarak bulunduğu yere çömelerek oturdu. Sırtını yasladığı koltuğa doğru kafasını geriye bırakarak gözlerini tavana dikti.
"Her şey Giray amcamın yüzünden oldu.." dedi yorgun bir sesle. Merakı iyice yükselen Meltem'de abisinin yanındaki yerini alırken, adamın susmasıyla gözlerini devirdi. "Şunu en başından anlat! Giray amcamın konuyla alakası ne?"
Berat kardeşine yandan bir bakış attı. "Benden Feray'a söz dinletmeyi öğretmemi istedi." dediğinde Meltem sesli bir kahkaha attı. "Sende buna inandın mı?" diye sordu gülerek. Berat anında kaşlarını çattı.
"Ne demek istiyorsun?" diye sordu telaşla. Meltem abisinin bu kadar aptal olmasına ciddi anlamda hayret etti. Giray gibi bir adamın bu sonucu düşünmediğini mi sanıyordu gerçekten?
"Birazdan anlarsın ne demek istediğimi.." Meltem abisinin konuyu anlatmaya devam etmesi için elini salladı. Berat sıkıntılı bir nefes alıp verdi ve durumu en başından itibaren anlatmaya başladı. Adamın her cümlesinde Meltem şaşkınca inliyor, yer yer kınayıcı bakışlar atıyordu. Berat konunun en sonunda kısa bir suskunluğa gömüldü. Olanları kafasında tartıyor, düşüncelerine yeni bir boyut kazandırmaya çalışıyordu. Meltem ise abisinin artık aşkını bir şekilde kabullenmesini sağlamaya çalışıyordu. Genç adam kuruyan dudaklarını ıslattı.
"Ezelinden beri ikimizde birbirimizden haz etmiyoruz, biliyorsun." dedi. Dudaklarında alaylı bir gülüş belirdi. Tek kaşı havalanırken, yanında duran kardeşine bir bakış attı. "Yani aslında bu sığındığım koskoca bir yalan!"
Genç kız evet anlamında kafasını salladı. Nihayet gerçekleri anlamaya kafası basıyordu. Berat bakışlarını tekrar tavana doğru çevirdi. "Yani birbirimizi alt etmek için canla başla çalıştık. Sonra birden ne olduysa farklı bir boyut kazandı. Düşünsene, sabah oluyor günaydın diye aramaya ya da mesaj çekmeye başlıyorsun. Sonra gün içinde ne yaptıysan onun hesabını veriyorsun. Eve geldim diyen mesajını gördüğünde aptal gibi sırıtırken bende toplantıya giriyorum mesajı atıyorsun."
Koskoca genç adam neredeyse ağlamaklı suratıyla kardeşine döndü. "Bu ne demek Allah aşkına?" diye sordu. Sesinde yalvarıcı bir ton vardı. Meltem dudaklarını birbirine bastırıp gülüşlerini gizledi. Berat sırtını yasladığı yerden çekerek dikleşti. "Ne düşünüyorsun? Bir şey söyle bana!" dedi sertçe.
"Sen ne zamandan beri bu kadar aptalsın onu düşünüyorum."
Berat sinirle kaşlarını çattı. Anlattığı onca şeyden sonra bunları duymayı hak ettiğini düşünmüyordu. Meltem ise dediklerinin sonuna kadar arkasındaydı. "Hiç bakma öyle. Ciddi söylüyorum abi! Senin babanın adı Berdan Özçakır! Tamam, sinirli, öfkeli ve kısmen odun diye tabir ettiğimiz bir babamız olabilir ama aşkını dağlara taşlara yazan bir adam. Bir bakışıyla aşkını oluk oluk akıtan bir adam! Ve bil diye söylüyorum, sen o adamın oğlusun! Hiç mi geninden bir şeyler kapmadın?"
Berat kardeşinin dediklerini hak verirken, babasının geninden kaptığı şeyleri düşünüyordu. Meltem adamın düşündüklerini açıkça okumuş gibi bezgin bir nefes bırakıp tekrar araya girdi. "Kabullenmekte zorluk çektiğin kısım dışında.." diye ekledi genç kız.
Berat dudak büzdü. "Eğer bana karşı bir şey hissetseydi, onu öptüğümde yumruk atmazdı." dedi o an gözlerinin önüne tekrar gelirken. Aslında öpüşüne karşılık bile vermişti. Neredeyse üç saniye kadar!
"Kıza suç bulma! O sadece şeytan taşlamış."
Berat dalga geçen kardeşine elini savurdu. Meltem gelen tehlike karşısında ani atakla geriye kaçtı. "Şiddete hayır! Yoksa ciddiyim bık bık amcama söylerim. Hoş, o da bunların olacağının farkında ama neyse.."
Berat anında dikleşti. Gözleri kocaman aralandı. "Ne demek farkında?" diye sordu. Meltem gözlerini devirdi. "Giray gibi bir adamın zekiliğini tartışmayacağız, değil mi?" dedi.
"Ne yani? Tüm bunların olacağını bile bile benden kızına yakın olmamı mı istedi? Tamamen saçmalık!"
"Hayır, saçmalık değil!" Meltem'in itirazına kulak asmayan genç adam umursamazca omzunu çekti. Meltem pes etmedi. Abisinin kolundan tutarak kendisine bakmasını sağladı. "Kızını tanıyan, onu açık kitap gibi okuyan bir adamdan bahsediyoruz abi. Sana ne demişti. Kızımı tanıyorum ve onu bir tek sen kırabilirsin. Bunu hangi baba söyler?"
Kardeşi haklı olsa da, bunu bir türlü kabullenmeyen genç adam dudak büzdü. Meltem kendi sorduğu soruya yine kendi cevap verdi. "Kızının aşık olduğu adamı tanıyan bir baba.." dedi masumca gülerek.
"Feray bana aşık mı?"
Berat oturduğu yerden öyle bir sıçradı ki, sanki bedenine elektrik verilmiş gibiydi. Sonunda diye inleyen Meltem, ellerini tebrik edercesine çırptı. "Bingo! Tebrikler abim. Bu kıvrak zekanla bana kebap ısmarlama şansı kazandın. Hadi kebap yemeye gidelim."
"Kes zevzekliği!" Berat, heyecanla kardeşine baktı. Kalp atışlarının ritim kazanması, nefesinin darlanması, ağzının kuruması hepsi artarda olurken, kesik bir nefes aldı. "Feray bana aşık mı gerçekten?"
Meltem şimdi ruhunu teslim edecekti. Anasınıfına giden çocuk bile abisinden daha zekiydi. Suratını sıvazlayan genç kız adamın anlaması için kelimeleri kafasında kısa bir süre tarttı ve tane tane açıklamaya başladı. "Bak sevgili abicim. Dünya üzerinde hiçbir kız, bir şey hissetmediği adama hesap vermez. Kaldı ki, Feray'dan bahsediyoruz. Günaydın diye mesajlarda çekmez. Kime ne günün ayıp aymadığından dimi? Ya da ne bileyim derse giriyorum, evet canım dersten şimdi çıktım eve gidiyorum haberin olsun, hiç demez!"
"Canım demedi.."
"Ne?"
Berat homurdanmaya benzer sesler çıkardı. Çocuk gibi astığı suratıyla, "Diyorum ki, bana hiç canım demedi." dedi. Ne vardı yani, ona bir kez olsun şöyle canım deseydi.. Adamın dünyaları başına yıkılmış görüntüsüne hayretle bakan Meltem, "Cidden, bu mu yani tek derdimiz?" diye sordu. Abisinin ciddi anlamda terapiye falan ihtiyacı vardı. Yoksa bu kafayla giderse, bir arpa boyu kadar bile yol kat edemezdi!
"Ama ben ona hep güzelim diyorum.."
Berat'ın aptal gibi sırıtmasına artık pes eden zavallı kız ellerini kaldırıp savurdu. "Ben kime ne anlatıyorum ki? Tamam abicim haftaya da gider, kızımızı isteriz."
Kardeşi tarafından dalga konusu olmanın utançlığını yaşayan genç adam gülüşünü yok ederek astığı suratını sıvazladı. Şu hallere düştüğüne bir türlü inanamıyordu. "Zevzek sende.." diye tısladı hala kahkahayla gülen kardeşine. Meltem, abisini ehlileştirme konusunda çok zorlanacağını bilmesine rağmen bu uğurdan yine de vazgeçmeyecekti. Aklına gelen fikirle gülüşlerine son verirken, surat asmakta olan abisinin yanağına hızla bir öpücük kondurup geri çekildi.
"Hadi ama asma suratını tamam!" dedi. Berat omzunu çekerek küskün bir tavır sergilemeye devam ediyordu. Genç kız abisinin çenesinden tutarak kendisine doğru çevirdi. "Bak, Feray'ı severim bilirsin. O farklı biri. Ona zorla istemediği bir şeyi hayatta yaptıramazsın. Demek ki o da sana karşı boş değil. Gerçi bunu sen hariç hepimiz görebiliyorduk! Neyse ki, sende artık biliyorsun. Demem o ki, git ve kap güzelini.."
Berat tekrar hızlanan kalbini sesini duymazdan geldi. İtiraf edecek cesareti olmasına rağmen, onun karşısına çıkacak cesareti yoktu. Bu nasıl çelişkiydi? "Şimdi gidemem.." diye fısıldadı genç adam korkuyla. Meltem neden dercesine bakış attı. Berat, eliyle şiş gözünü işaret etti. "Sağ kalan tek gözüm var! Eğer tersine denk gelirsem ondan da olurum!" dedi.
Meltem makul dercesine kafasını salladı. "Pekala, hafta sonuna ne dersin? Hatta baş başa bir yemekte ayarlarım size.. Feray'ın sevdiği yemekleri yapabilirim. Sende daha rahat olursun." Genç kız, yapacaklarını hızla kafasında listeledi. Gözleri ışıl ışıl parlarken ellerini birbirine çarptı. "Ah ne kadar tatlı bir görümceyim!"
Berat acısına rağmen gülümsedi. Böyle bir kardeşe sahip olduğu için gerçekten şanslıydı. Kardeşiyle konuşmak ciddi anlamda rahatlamasına neden olurken, kolunu kardeşine uzatarak sinesindeki yerini hazırladı. Meltem abisinin kolunun altına girerek kafasını göğsüne yasladı. Genç adam kardeşinin saçlarına dudaklarını bastırıp geri çekildi.
"Her ne kadar baş belası olsan da, seni seviyorum bebeğim!"
***
"Belindeki kemer olayım.. Saçındaki toka olayım.. Nefesin olup içine dolayım.. İste kölen olayım ooo!"
Mutfak fantezilerine hız kesmeden devam eden Giray, Nergis'i tezgahla kendi bedeni arasında sıkıştırdı. Zavallı kadın, dakikalardır rendelemeye çalıştığı havucu sinirle kabın içine doğru fırlattı. "Giray! Rahat dur be adam! Çocuklar gelecek şimdi!" Kadının ses tonunun kısık oluşu, sert çıkmasına engel değildi. Giray, karısının sinirden düz çizgi haline gelen dudaklarını parmak uçlarıyla iki yana doğru gerdirdi. Sinsi bir gülüşün ardından yavaşça suratına eğildi.
"Onları nasıl yaptığımızı anlayacak yaşa geldiler Nergis. Ayrıca babalarının huylarını da ezbere bildiklerinden eminim." dedi.
"Hiç şüphen olmasın babacım!"
Giray ve Nergis basılmanın verdiği telaşla birbirinden ayrıldı. Genç kız, elindeki elmayı dişleyerek, etrafa fışkıran suları umursamadan alışkın olduğu bu duruma sinsice göz kırptı. Babasının arsız oyunlarını hedef alan Feray, alaylı bakışlarıyla anne ve babasını süzerken, Giray bozulan moraliyle kollarını göğsünde birleştirdi.
"Doğru söyle bana, o zalim deden bizi basman için sana para mı veriyor?"
Genç kız, elmasından bir ısırık daha aldı. Ağzının kenarında oluşan çıkıntı sebebine tatlı bir ifadeyle "Gerçekleri duymak istediğinden emin misin?" diye sordu. Giray kafasını geriye atarak, "Allah'ım!" diye inledi.
"Asıl ben Allah'ım! Liseli aşıklar gibi mutfak köşelerinde kaçamak yapana kadar o akıl almaz iki canavarı zapt edin!"
Feray isyan bayrağını çektiği sırada, Nergis kızına uyarı niteliğinde elini kaldırdı. "Kardeşlerin hakkında.."
"Doğru mu konuşayım?" Feray annesinin lafını hızla keserek, "Doğru konuşuyorum zaten! Canavarlar!" dedi. Genç kız, ikiz kardeşlerinden dem vurmaya devam ededursun, Giray kavuşturduğu kollarını ağır bir tavırla çözdü. Büyük bir gururla omuzlarını dikleştirirken, dudaklarında sinsi bir gülüş belirdi.
"Usta zamanımın eserleri, canavar olamayacak kadar mükemmel, Feray."
Giray, çırak, kalfa ve ustalık işi olarak benimsediği sıralaması yüzünden gururla övünürken Nergis, yanında uslanmayan kocasına dirseğini hızla savurdu. Giray gelen darbeyle acıyla inlerken, durumdan memnun olan Feray, kıkırdadı. "Bu durumda en beteri ablam olmalı." dedi.
Nergis, kızına olan özlemiyle iç çekti. "Sakın duymasın bu dediğini.."
"Yurt dışında olmamış olsaydı, eminim duyardı." Feray, annesinin üzüntülü gözlerinden temasını kaçırdı. Konuyu dağıtmak amacıyla olan biteni anlatmaya karar verdi. Oturduğu taburede rahat bir pozisyon alırken Giray sabırsızca, "Pekala. Anlat bakalım. Ustalık eserlerim, bu sefer ne yaptı?" dedi.
"Eray Sude'ye hediye almış. Samet aldığı hediyeyi çalmış. Gidip kıza kendi almış gibi vermiş. Bu duruma çıldıran Eray, Samet'i ki, altını çizerek söylüyorum özbeöz kardeşini sınıfın ortasında dövmüş. Sizce yazar burada ne anlatmak istemiş olabilir?"
Feray'ın tek solukta anlattığı olaya Nergis sinirle söylenirken, Giray oldukça rahat bir şekilde, "Peki bütün bu olanlar olurken, bize neden haber verilmemiş?" diye sordu. Feray, bu soruyu beklemediğini belli edercesine gözlerini kocaman açtı. "Şeyden.. Her neyse ne diyordum? Hah! Kardeş kardeşe biraz şakalaşmışlar.."
Genç kız, bakışlarını anne ve babasından kaçırdığında yaptığı aptallığa içinden masum bir küfür savurdu. Resmen kendisini ele vermişti. Bu aralar performansından oldukça düşmüştü. Bu aptallığının tek sebebi ise o veliaht ağa bozuntusu olacak adamdı! Ne vardı yani, onu beklenmedik şekilde öpmeseydi! Ya da aptal gibi kendide bu öpüşe karşılık vermeseydi.. Tamam, hoşuna gittiği gerçekliğini ne yazık ki değiştiremezdi ama adama birde yumruk atmıştı. Peki, pişman mıydı? Şimdi nasıl bakacaktı yüzüne? Aslında attığı yumruğun sebebi tamamen farklıydı. Değişen huyu, yaptığı her işi Berat'a haber vermesi, neredeyse onsuz hiçbir iş yapmaması son zamanlarda sinirlerini fazlasıyla germişti. Bu onun gibi bir kızın yapacağı davranışlar değildi. Bu aralar Berat'a hesap vermeden yaptığı tek eylem tuvalete gitmekti!
"Okula kendi numaranı mı verdin?"
Nergis kızının huyunu o kadar iyi biliyordu ki, artık şaşıracak gücü kendinde bulamıyordu. Bir evlat babasına bu kadar benzememeliydi. Kadının sinirli sesi kızına ulaştığında, genç kız zihninden hızla Berat'ı sildi ve gelen felaketten kaçamayacağını anladı. Ellerini iki yana araladı. "Kardeş dayanışması bu!" dediğinde Giray kızına hak verircesine gülümseyerek kafasını evet anlamında salladı. Tabi bu hareketi yapma cesareti Nergis'in bir adım gerisinde olmasından kaynaklanıyordu. Nergis kocasının ne yaptığını hissetmiş gibi hızla kafasını çevirdiğinde Giray, anında kaşlarını çattı.
"Yaptığın çok yanlış babacım. Esefle kınadım şimdi!"
Feray gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. En büyük yandaşcısı babasıydı. Sonuçta onu annesine kurban edemezdi. Nergis, kocasına sinirli bir bakış atıp kızına geri çevirdi ateş açan gözlerini.. "Az önce canavar diye şikayet ettiğin kardeşlerini mi koruyorsun?" diye sorduğunda, Feray kavisli kaşından birini kaldırdı.
"Kardeşiz biz. Canavar manavar ne yapalım yani? Sokağa mı atalım?"
Nergis, kimin vebalini almış olduğunu bir kez daha düşündü. Kapalı tuttuğu gözleriyle içinden saydığı belli bir sayının sonuna geldiğinde hızla göz kapaklarını araladı. Parmağını kızına doğru kaldırıp sallamaya başladı. "Hemen üzerini değişip çalışma salonuna in küçükhanım. Bugünkü dersimizi unuttum sanma!" Feray gözlerini kapatıp kafasını geriye atarak inledi. Nergis kızının inlemesine kulak asmadan kocasına doğru döndü. "Ve sen, o canavarların babası olacak adam! Derhal gidip ikisiyle de konuşuyorsun ve yaptıklarının yanlış olduğunu izah ediyorsun. Kız meselesine girmeden! Anlaşıldı mı?"
Bütün fantezi hayallerinin altında kalan Giray, içler acısı haline hayali kadehini kaldırdı. Elveda şaapmalar.. Elveda tezgahlar.. Elveda eksilen kıyafetler.. Omuzları yenilgiyle düşen adam, karısına son bir kez baktı. Nergis tepkisiz kaldı. Giray, gol sevincini bu sefer yaşayamadan mutfaktan çıkmak adına hareketlendiği sırada, mırıldanmaya başladı..
"Tükendi nakti ömrüm, tükendi.."
Feray, kapıdan çıkmak üzere olan babasına aniden, "Uçak bileti!" diye seslendi. Giray anlamadığını belli eden bakışlarını kızına yönelttiğinde, gamzesini gözler önüne serercesine sırıtmasıyla karşılaştı.
"Sizi basmam karşılığında bugün uçak bileti kazandım. Ve hafta sonu ablamın yanına gidiyorum."
Şok olan Giray ve Nergis itiraz cümlelerini sıralamak üzereyken mutfağın bahçeye açılan kapısından ilahi bir ses doldu.
"Damat? Damaaaat?"
Samet'in ilahi sesi her yanı inletirken, Giray gözlerini kapattı. Feray parmaklarını şıklattı ve gerisinde kalan açık kapıyı gösterdi. "Ah! Söylemeyi unuttum. Tavlada seni yenmek için hazırmış. Sabırsızlıkla bahçede bekliyor." dedi. Giray boğa gibi solumaya başladı. Neden bu kadar kalabalık bir aileyle yaşamayı kabul etmişti ki?
"Hadi korkma gel, insan azmanı! Söz veriyorum, canını acıtmayacağım.."
Samet, pes etmeden Giray'a seslenedursun adamın sinirli solukları hız kesmeden devam ediyordu. Ve Samet pes etmek ne demek bilmiyordu..
"Hu hu? Yaşlı kurt, seni bekliyor.."
Çektirdiğin kadar çekeceksin kotasını daha doldurmamış mıydı? Bu çile ne zaman bitecekti? Bir kez daha yenilgiye uğrayan Giray, bu sefer adımlarını bahçe kapısına doğru çevirdi. Ardında kalan kadınına sinirle söylenmeyi de ihmal etmedi..
"Sana yıllar önce yurt dışına kaçalım demiştim!"
Feray giden babasının ardından gülerek annesine döndü. "Dedemi herkesten çok sevdiğini acaba ne zaman kabullenecek?"
Kızının sorusuyla gülümseyen Nergis, kafasını bezgince salladı. "Yıllardır bu sorunun cevabını merak ediyorum.." dedi gülerek. Yarım kalan işlerine geri dönerken, Feray annesinin boynuna doğru sarıldı.
"Diyorum ki, şu dersimizi ertelesek. Biliyorsun ki, eşyalarımı hazırlamam gerekiyor."
Nergis gözlerini devirdi. "Sadece iki günlüğüne gidiyorsun." dedi sertçe. Feray annesinin sert çıkışına aldırmadı. "Olsun iki gün de her şeye ihtiyacım olabilir."
Nergis pes ederek ellerini kaldırdı. "Garajdaki bölmede valizler. Ve seni uyarıyorum küçük hanım, orayı daha yeni toparladım sakın ola dağıtma!"
Genç kız sevimli bir gülüş sundu ve annesinin yanağına sulu bir öpücük bıraktı. "Seni seviyorum anne!" dedi ve koşarak mutfaktan çıktı.
Dudaklarından çıkan ritimli bir ıslıkla garaja inen genç kız, annesinin bahsettiği bölmedeki dolabı açtı. Gözüne ilk çarpan valizi çıkarttı. Kapağı tam kapatmak üzereyken bir kutu dikkatini çekti. Kutunun üzerinde kocaman harflerle ablasının adı yazılıydı. Merakını cezbeden kutuya kısa bir süre bakan Feray elindeki valizi kenara bırakarak bu sefer kutuya uzandı. Fazlasıyla ağır bir kutuydu. Güçlükle çekiştirdiği kutuyu yere doğru bıraktı ve önünde dizlerinin üzerine çöktü. Kutunun kapaklarını yavaşça açtı ve ilk gördüğü oyuncak bir bebek oldu..
"Hadi ama! Bunu sakladığına inanamıyorum." dedi keyifle gülerken. O bebek için az kavga etmemişti ablasıyla. Suratındaki gülümseme diğer oyuncağı bulduğunda daha da arttı. Ablasına kendi yaptığı tahtadan bir sapan vardı. Lastiği incelmiş, tahtanın alt tarafı fazlasıyla deforme olmuştu. Kuzeni Soyhan'la beraber yapmışlardı bunu.. Ve ilk kurbanı yine Soyhan olmuştu. Deneme için erik fırlatmış, neredeyse iki ay boyunca gözü bandajlı dolaşmasına sebep olmuştu, zavallı çocuğun..
Genç kızın gülümsemesine tezat gözlerindeki yaş yavaşça süzüldü.. Tekrar çocuk olmayı şuan her şeyden çok istiyordu.. Bahçede gece gündüz deli gibi oyun oynamayı, yaramazlıklar yapıp ailesini çıldırtmayı, ağaç tepelerinde sabahlamayı.. Hiçbir derdi olmadan.. Hiçbir şey düşünmeden.. Sadece saf bir çocuk kalmayı dilerken elindeki fotoğrafa yaş dolu gözleriyle baktı. İlkokula başladığı ilk gündü. Ablası elinden tutmuş, ona güven verircesine sarılmıştı. Parmak uçlarıyla ablasının gülen gözlerini okşadı. Bir yaş damlası usulca fotoğrafın üzerine damladı..
"Keşke hiç büyümeseydik abla.." dedi titreyen sesiyle..
Derin bir nefes alarak fotoğrafı ve diğer oyuncakları yerine bırakırken, gözüne bir defter çarptı.. Bu ablasının herkesten gizli tuttuğu günlüğüydü.. Bir keresinde odasından çaldığı ve ablasının onunla oyun oynaması için tehdit ettiği günlüğüydü.. O zamanlar da çok uslu biri olduğu söylenmezdi.. Gerçi okumak için çalmamıştı. Tek isteği ablasının o aptal günlüğüne ayırdığı vakti ona ayırmasıydı..
"Nasılda kıskanmıştım seni.." diye mırıldandı günlüğün üzerindeki tozu silerken.. Hemen hemen her genç kızın saklı tuttuğu sırların yazıldığı defterdi ona göre.. Fakat onun hiç merakı olmamıştı bu tarz şeylere.. Belki de saklı tutacak bir sırrı olmadığındandı, bilemiyordu..
Defteri tekrar yerine koydu genç kız.. Fakat içinde filiz veren bir merak tohumu vardı.. Bir yanı aç oku diyor, diğer yanı bunun hiç doğru bir şey olmadığını söylüyordu.. İkilemde kalan Feray, belki de yaptığı için kendisini asla affetmeyecekti ve hatanın en büyüğünü yapacaktı.. Ama bu durumdan kendisini bir türlü alıkoyamadı.. İçinden sert bir küfür savurdu ve defteri tekrar eline aldı. Ufacık bir kilit defteri okumasına mani olamazdı. Saçındaki ufak tel tokayı çıkardı ve kilidin ufacık deliğine soktu. İki üç harekette eski kilit açıldı. Ve vicdan azabı genç kızın her yanını sardı..
Yapmamalıydı.. Okumamalıydı.. Bu özeldi.. Her ne kadar küçük yaşta yazmış olursa olsun çok özeldi..
"Gitmene sebep olan şeyi öğrenmem gerek!" dedi kararlı bir sesle.. Evet, Feray hiçbir zaman inanmamıştı ablasının sadece eğitim için gittiğine.. Ona göre daha farklı bir şeyler vardı. Çünkü ablasını herkesten çok iyi tanıyordu.. Belki de tanıdığını sanıyordu..
Rastgele bir sayfa çevirdi genç kız.. Ve okuduğu her cümleyi okumamış olmayı diledi..
Ama artık çok geçti..
'Bugün bana erik topladı.. Çok özel olduğumu hissettim. Sadece biran için sürdü. Çünkü, bana topladığını sandığım erikleri herkes için topladığını söyledi. İçimde değişik bir acı hissettim. Çocukluk mu bu yaptığım? Sadece on yaşındasın dedi annem. Ona hiçbir şey söylemediğim halde acımı hissetti. Ve kalbimin acısı büyüyünce geçecekmiş öyle söyledi.. Sana güveniyorum anne..'
Feray hayretle bir başka sayfayı çevirdi.
'Bugün liseye başladı. Eminim etrafında daha güzel kızlar vardır. Geçenlerde ben güzel miyim diye sordum dedeme.. Bana dünyanın en güzel kızı olduğumu söyledi. Ne yazık ki, onun gözünde öyle biri değildim.. Çünkü o, güzelim diye hep ona sesleniyor. Kardeşime.. Kardeşim ne yazık ki, bunun farkında bile değil..'
Feray kesilen nefesiyle elini boynuna götürdü. Boğuluyordu.. Derin nefesler almaya çalıştı.. Belki de panik atak geçiriyordu.. Gözlerinden sicim gibi akan yaşları silme gereği duymadan defterin son sayfasını açtı.. Yazısı daha da güzelleşmişti.. Demek ki, yakın bir tarihti..
'Uzun zamandır sana bir şey yazmamışım.. Sanırım büyüdüm. Bugün liseden mezun oldum. Sana yazma işini bıraktığım için çok üzgünüm.. Ama insanlar büyür, olgunlaşır, yeni kararlar alır.. Yeni yollar keşfeder.. Ve ben çok mutluyum.. Kardeşim her geçen gün duygularının farkına varıyor, biliyor musun? Ama daha zamanı var. Saklamaya çalışsa da çok heyecanlı.. Eminim o küçük kalbi kaderinin yolunu ona öğretmeye çalışıyor.. Ona çok güzel bakıyor ve bu beni nedensizce mutlu ediyor. Belki de bana hiç öyle bakmadığı içindir, bilemiyorum.. Bence çok mutlu olacaklar. Olsunlar da.. Ben mi? Hayatımda bazı yeni kararlar almam gerektiğini düşünüyorum bu aralar.. Mesela her şeye yeniden başlamak gibi.. Farklı bir yerde, farklı bir şehirde.. Yıllar evvel annem büyüdüğümde kalbimin acısının geçeceğini söylemişti.. Sanırım bunun için biraz daha zaman gerekiyor.. Belki bir gün yine karşılaşırız ha? Ben tamamen büyüdüğümde.. O zamana kadar sırrımı güvende tut..'
Fulya..
Elindeki defterin son satırına boş boş baktı genç kız.. Bu nasıl bir kaderdi böyle.. Boğazına düğümlenen hıçkırığını güçlükle yutkundu.. Ablasının kalp ağrısına neden olan bir adama nasıl aşık olurdu? Peki, bundan sonra ne olacaktı?
Sırrı artık güvende değildi! Bu gerçeklikle ablasının yüzüne nasıl bakacaktı? Ona nasıl anlatacaktı sevdiği adamı? Hayalleri böyle değildi.. Böyle olmamalıydı!
"O her şeyi biliyordu.." dedi kendi kendine.. Sanki sorduğu soruya içindeki başka bir kişilik yanıt vermiş gibiydi.. Kafasını ağır ağır salladı ve hayretle gözlerini araladı. Gerçekler hiç bu kadar acı olmamıştı..
"Ona aşık olduğumu biliyordu! Bu yüzden gitti!"
-Bölüm Sonu-
^-^ Sanırım beklenmedik yerden vurdu yazar 🙈 Bu yazar zaten çok hain.. Hep böyle heyecanlı yerde kesiyor falan biliyorum😂😂
Fulya için çok tahminler yapıldı ama böyle düşünen olmadı sanırım.. Var mıydı? Yazın bakayım görelim sayımızı 😏
Ben diğer bölümü yazmaya geçiyorum anca tamamlarım artık 😂
Kendinize iyi bakın canlarım.. 🧡
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro