Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

~Vuslat~

Melih sekreterinden duyduğu isimle oldukça şaşırmıştı.Uzun zamandır görüşmediği arkadaşının birden ortaya çıkmasının sebebini merak etmişti.Üstelik kendisiyle acil görüşmesini gerektirecek ne olabilirdi ki?

"Melih bey ordamısınız?"
Sekreterinin sorusuyla düşüncelerinden sıyrılan Melih boğazını temizleyerek "Evet.Kendisine beklemesini söyleyin." diyerek aramayı sonlandırdı.Hızla gaza yüklenen Melih ilerideki dönüş yoluna saparak son sürat şirketin yolunu tuttu.

40 dakika gibi gelen zamanda yol sanki hiç bitmeyecek gibi gelmişti. Aklında dönen deli sorulara bir türlü cevap bulamamıştı.Hızlı adımlarını asansörü beklemeye gerek duymadan merdivenlerin bulunduğu tarafa çevirdi.İkişer üçer çıktığı merdivenleri bitirdiğinde soluk soluğa kalmıştı. Sekreter kız hemen ayağa kalkıp adamı selamlarken "Odanızda sizi bekliyor!" diyerek odasını gösterdi. Melih kızı başıyla onaylayıp kapıyı hızla açıp içeriye daldı.

Mete kapının açılmasıyla oturduğu koltuktan başını kapıya doğru çevirdiğinde soluk soluğa kalmış arkadaşının meraklı suratıyla karşılaştı.Zavallı arkadaşına bu gerçekleri nasıl anlatacağını dünden beri düşünüyordu.Kendi bile kaldıramamıştı.İremin itirafıyla sinirle kızı öylece bırakmış soluğu İstanbulda arkadaşının yanında almıştı.

"Merhaba Melih!" adam suratına taktığı hafif tebessümle elini uzatırken Melih kendisine uzatılan eli dostça sıkmıştı.

"Merhaba Mete.Uzun zaman oldu.Sekreterime acil durum demişsin.Hayırdır?"

"Geç soluklan önce ve evet durum acil.Telefonum aylar önce bozulunca bütün numaralarım silindi.İş güç derken ulaşamadım sana.Dünde geldim ama diğer çalışan haber vermeyi unutmuş öyle dedi sekreterin."

Melih adamın karşısındaki koltuğa oturup "Evet.Bende birkaç gün kafamı dinlemek için İstanbuldan ayrılıyordum.Yoldayken aradı. Şanslısın telefonumu kapatmadan yakaladı beni." cevabını verdi.

"Melih benim sana bir şey anlatmam gerekiyor ve bunu nasıl yapacağım hakkında en ufak bir bilgim yok!"

Melih iki elini dizlerine koyup öne eğilerek "Konu nedir?"diye sorduğunda Mete hiç düşünmeden
"Seda ve sen."dedi.Melih ikisi hakkındaki konunun Mete ile alakasını kafasında sorgularken anlamsız bakışlarıyla arkadaşına bakmaya devam etti.

"Bak biliyorum.Benimle alakasını merak ediyorsun ama hani seninle aynı evde kaldığımız dönemde sana bahsettiğim bir kız vardı hatırlıyor musun? Hani birlikte oldum ve sabahına beni terk etti demiştim!"

Melih hızla geçmişe gidip olayı hatırlayıp başını yavaşça salladı."Evet hatırlıyorum ne olmuş ona?"

"Kızın ismi İrem.Ben onu beni terk etmesinin ardından bir süre sonra İzmir'de buldum.Ona neden beni terk ettiğini sorduğumda ailesini öne sürdü.İşte kimsesizim yanına yakışmam şöyle de böyle de bir sürü bahane sunmuştu ve ben ona o zaman inanıp hiçbir şeyin önemi olmadığını söyledim ve birlikte olmaya devam ettik.2 ay sonra da evlenecektik."

İyide bunlardan banane dememek için zor duran Melih hala olayın Seda ve kendisine nasıl bağlanacağını merak ediyordu.

"Neden sana bunları anlattığımı merak ediyorsun değil mi?İrem Erenin kuzeni."

Melih Erenin adını duymasıyla tüm bedeni sinirden gerilirken kafasının içinde yerinden oynayan taşlar hızla hareket etmeye başlamıştı.Düşündüğü şey olamazdı! Acıyla yüzünü buruşturduğunda arkadaşının ağzından çıkanları beyni kabul etmiyormuş gibiydi.

"Eren yıllar önce kurduğu tezgaha İremi beni seni herkesi alet etmiş.Seninle yattı süsü vermek için beni kullanmış.O gecenin sabahında Seda eve gelmiş ve İrem seninle birlikte olduğunu evlenmeye karar verdiğinizi söylemiş.Hatta parmağına senin Sedaya aldığın yüzüğü takarak oyunu garantilemiş."

Midesine aniden yumruk yemiş gibi olan Melih ayaklarından başlayıp tüm vücudunu esir alan sarsıntıyla adeta ölecek gibi hissediyordu. Dudakları alayla kıvrılırken"Şaka dimi bu şaka?" diye karşısındaki adama sorduğunda aslında bu durumun gerçekten şaka olmasını diliyordu. Siktiriboktan bir oyunun kurbanı olmalarının başka bir açıklaması olamazdı.

"Maalesef dostum.Alçak bir oyuna kurban gittik.Olaylar bununla kalsa iyi.Yıllar sonra Eren İremden yardım istemiş.Onu yalandan İstanbula getirebilmek için annesini öne sürmüş.İrem zaten bu oyuna da Erenin yalanlarıyla başlamış.Ona senin Sedayı sırf parası için istediğini onu sevmediğini inandırmış.Tabi İrem suçsuz demiyorum.Kafam çok karışık bu konuda.Sadece İrem yardımına cevap vermeyip Sedayı bulmuş ve ona bütün gerçekleri anlatmış!"

Melih öğrendikleriyle şok üstüne şok yaşarken sinirle ayağa kalkıp masasının önünde tur atmaya başladı.

"Buna rağmen o pislikle evlenme kararı aldı!Nasıl yapar bunu? Bile bile nasıl kabul eder?" Melih ileri geri yürürken kendi kendine konuşuyormuş gibi bağırıyordu. Birden aklına gelenle olduğu yerde durdu.

"Bir dakika!Sakın bana o şerefsizin.." Mete adamın ne demek istediğini anlamış gibi kafasını sallayıp "Aynen öyle.Eren Sedayı hepinizle tehdit etmiş.Ailesi kuzenleri ve sen.Senin ölümünle tehdit edince kızın kabul etmesi şart olmuş.." diye cevap verdi.

"İnanamıyorum! Yaşadığım onca acı bunun yüzündenmiydi? Kahretsin! Allah kahretsin!"

Masanın üzerinde ne varsa Melihin tek hareketiyle yeri boylarken Mete arkadaşını sakinleştirecek bir kelime bulamıyordu.Nefesi daralıyordu.Üzerindeki tshirtün yakasını çekiştirip rahatlamaya nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.

"Melih sakin olmalısın."

"Sakin mi olmalıyım? Nasıl sakin olayım Mete?! 4 yıl lan koskoca 4 yıl! Her günüm her gecem her anım acı içinde geçti benim.Peki ne için? Koskoca bir hiç! İçten tek bir gülüşüm dahi olmadı! İçimdeki aşkla yandım kavruldum. Ulaşamadım! Kavuşamadım! Bir kere olsun doyasıya sarılıp öpemedim lan öpemedim! Onun o sıcaklığını hissedemedim! Hayatımdan çalınan 4 yılımın hesabını kim verecek bana?"

"Ne desen haklısın.Ben İrem adına çok özür dilerim senden.İnan bende karmakarışığım!"

Melih acıyla gülümsedi.Kendi hayatının mahvolmasına sebep olan o kadın bir yandan da gerçekleri ortaya çıkarmıştı. Olayların tek suçlusu tartışılmaz Erendi! Herkes kendi günahının bedelini elbet çekecekti. Arkadaşının üzgün ve ezilmiş haline bakıp doğru kelimeleri bulmaya çalıştı.

"Mete!Sahip çık.Eğer kızın kandırıldığına inanıyorsan bırakma kızı.Şuan bunu diyor olmam kesinlikle delirmiş olmamın işareti ama giden zaman geri gelmiyor! Sonuçta o da Eren şerefsizinin planına kurban gidenlerden.Allahım hala şaka gibi geliyor!" elleriyle birkaç kere yüzünü sıvazlayıp kendine gelmeye çalıştı.

"Bir süre daha buradayım. Kaldığımız evi kapatmamıştım. Düşünmeye ihtiyacım var.Sizde düzelirseniz bir ara uğrayın beklerim!"

Melih arkadaşına teşekkür ederek sarıldı.Ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu.Düşünmesine gerek bile yoktu.Bugün Eren için nefes almanın son günüydü.Kaybettiği 4 yılın acısını çıkarma günüydü. Sonucu ne olursa olsun bugün bu hesap kapanacaktı!!

******* ******* ******* ********
Sinan küçük sayılmayacak şirketin önüne geldiğinde kafasını kaldırıp binanın dış görünüşüne baktı. Erenin Ulaşım ve Taşımacılık üzerine olan bu şirkette finans müdürlüğüne yakın bir pozisyonda çalıştığını öğrenmişti.İşinde gayet azimli olmasını işe başladığı günden itibaren hızla yükseldiğini araştırmalarının sonucunda öğrenmişti. Ne vardı ki şu zekasını başka yerlerde kullanmayı tercih etmişti. Sırf koltuk uğruna isim uğruna canını hiçe sayarak aptallık etmişti..

İçeri girdiğinde kendinden emin tavırlarıyla X-Ray cihazından geçtiğinde cihaz belindeki silahın etkisiyle çıs çıs ötmüştü.Daha Sinanın ötüşü bitmeden arkasından giren yıllardır yanından ayrılmayan fedaileri Ersin ve Okan'da bu ötmeden nasibini almıştı.Tabi bu hengamede kendisini karşılayan güvenlik görevlisi karşısındaki adamın karanlık bakışlarından ve etrafına yaydığı o ölüm soğukluğundan iki kere yutkunmak zorunda kalmıştı.

Sinan şeytanca başını yanına doğru eğdiğinde görevli adam üzerini aramaya dahi yeltenememişti.
"Bir şey demek istiyormuş da diyemiyormuş gibi bir havan mı var? Yoksa bana mı öyle geliyor?"

Güvenlik görevlisi adamın buz gibi sesiyle bir adım geri sendelerken girişteki çalışan kişilerin gözleri kapıdaki bu gerilimi hissetmiş gibi olayı seyrediyorlardı.Adam konuşma yetisini geri kazandığında boğazını temizleyerek zorla tebessüm etti.

"Hoş geldiniz.Nasıl yardımcı olabilirim?" derken Sinan adamın kıvama gelmesine alayla dudak kıvırdı.

"Bana Eren Demirel'in odasını göstererek yardımcı olabilirsin."

Görevli hemen başını sallayarak eliyle asansöre giden yolu işaret edip "4.katta odası asansörler bu tarafta efendim." diyerek adamın geçmesi için izin verdi.Sinan görevli çocuğu da yanına alıp asansörlerin oraya yürümeye başladığında çocuğun kendisinden hayli çekinmesine istemsizce sırıttı.

"İşe yeni mi girdin?Hiç güvenlikçi tipin yok!"

"Yeni girdim.Evet hiç tecrübem yoktu ama ekmek parası işte.İyi bir işe ihtiyacım vardı."  

Gelen asansöre bindiklerinde ortam birden daralmıştı.Genç adam bu 3 adamın yanında kendisini küçücük hissetmişti.Eren beyle ne gibi tanışıkları olduğunu merak etmişti.Çünkü dışarıdan bakıldığında oldukça tehlikeli tiplere benziyordu.Sinan çocuğun parmağındaki yüzükle gergince oynamasına bakıp "Evli misin?" diye sordu.

"Hayır,nişanlıyım." aklına gelen nişanlısıyla sıkıntıyla nefes veren delikanlının haline merakla bu seferde "Düğün ne zaman?" diye sordu.

"Askerden geldim burada işe başladım.Biraz birikim yapmam lazım.Nişanlım memlekette. İkimizde de ne ana var ne baba.O abla yanında ben abi yanında. Sonumuz ne olur Allah kerim."

Sinan çocuğu baştan aşağı süzdü.Boylu poslu yağız bir delikanlıydı.Bir iki ay gibi eğitimle istediği kıvama gelebilirdi. Saniyelik aldığı kararla çocuğun omzunu dokunup kendine bakmasını sağladı.

"Bugün şanslı günündesin o zaman evlat." 

Açılan kapıdan çıktığında ardında şaşkınca bıraktığı çocuk adamın dediklerini beyninde tekrar edip duruyordu.Şanslı günümde miyim? diye safça ağzında gevelerken Sinan gerisinde kalan çocuğa döndü.Asansör kapısının önünde durmuş aptal bakışlarıyla kendisine bakıyordu.Saatine bakıp tekrar çocukla gözlerini buluşturdu.

"Sadece 5 dakika sonra bu odadan çıkmış olacağım o zamana kadar istifanı vermiş ol!"

Sinan başka bir şey demeden hızla kapıyı çalma gereği duymadan içeriye girdi.Eren karşısında Sinanı görünce gözleri araba farı gibi biranda parlamıştı.Birden ayağa fırlayıp ceketini ilikleyerek adamın karşısına dikildi. 

"Sinan amca bu ne güzel sürpriz böyle!" yüzünü adi bir gülüş takan Eren usulca selamlamak adına elini uzattı.Sinan bir Erene baktı bir uzattığı ele..
Bu herifi gebertmemek için zor durduğu her halinden belli olan Sinan zorla Erenin uzattığı eli sıktı ve gerekli baskıyı yaparak "Sürpriz yapmaya bayılırım." cevabını verip pencerenin bulunduğu yere doğru ilerledi.

"Çok sevindim gerçekten ne ikram edeyim?" 

Ellerini arkasında bağlayıp baktığı pencereden İstanbulun sabah trafiğine öylece baktı.Sadece başını çevirip alayla tek kaşını kaldırıp,"Çok vaktim yok nasıl olsa önümüzde uzun bir zaman dilimi var öyle değil mi?" dediğinde arkasında kalan Eren şeytan suratına masum bir ifade takmakta gecikmemişti.

"Şey Seda size söylediğinden bahsetmişti.Özür dilerim size danışmadan böyle işe kalkışmak istemezdik aslında ama aşk işte daha fazla zaman kaybetmek istemedik." 

"Ah bu aşk..İnsana neler yaptırıyor." içinden gün yüzü görmemiş küfürler eden Sinan birazdan hayatının büyük aşkıyla tanıştıracaktı kendisini haberi yoktu!

"İş yerin güzelmiş ama fazla büyüme şansı yok.Burada çalışmana izin veremem biliyorsun damadım olacaksan önemli bir mevkide olman gerekiyor." 

Erenin gözleri altın madeni bulmuş gibi parlarken içinde oluşan heyecanı belli etmemek için mütevazi bir şekilde "Yapmayın Sinan amca.Küçük falan ama idare ediyorum.Hiç gerek yok!" diyerek istemem yan cep olayıyla reddetmişti.

"Ya öyle mi? Mutlu olmadın mı yoksa?" 

"Estağfurullah sizin yanınızda çalışmak her kula nasip olmaz bilirim.Çok cömertsiniz.Bu herkesin dilinde dolanan söylentiler çok yersiz bence!" 

Sinan bu çocuğun ağzının iyi laf yaptığını biliyordu.Kendisi ile aşık atmaya kalkacak kadar aptal olsa bile yine de kendisine olan güveni bariz belli oluyordu.Hiç bozuntuya vermeden "Hangi söylentilermiş onlar?" diye sordu.Aslında duyacağı cevabı çok iyi biliyordu.

"Alınmayın ama zamanında sizin gözünüzü kırpmadan bile can aldığınızı söylüyorlar.Hatta şuan bile zaman zaman uyguladığınız işkence yöntemleriniz bile varmış."

Eren kahkaha atıp gülerken Sinan da gülümsemişti.Ama bu gülümseme aslında çok farklı anlamlar barındıran bir gülümsemeydi..Gül sen gül birazdan anlarsın yöntemlerimin adamı nasıl güldürdüğünü der gibiydi..

"Güzel hikaye öyle değil mi? Peki şeyi duydun mu?" Eren adama neyi der gibi bakarken Sinan bir adım atarak Erene yaklaştı.Sanki büyük bir sır veriyormuş gibi kulağına eğilip fısıldadı.

"Benim gerçek yüzümle tanışan kişilerin ertesi günü göremeyişlerini.." 

Erenin gülümsemesi yüzünde donarken adamın geri çekilip gözlerine düşmanca bakmasına acıyla yutkundu.Gözleri yerinden fırlayacak gibi bakarken adamın kendisine vermek olduğu mesajı gayet açıkça almıştı.

"Duymadın mı yoksa?Oysaki En heyecanlı kısmı orasıydı.." Sinan çocuklar gibi dudaklarını büzerken performansından gram kaybetmemişti.Eski psikopat halleri gün yüzüne çıktığında bu hallerini özlediğini itiraf edebilirdi..

"Ben anlayamıyorum Sinan amca?" Korkuyla bir adım geri atınca Sinan açtığı o bir adımlık mesafeyi  kapattı.

"Peki anlatayım o zaman!" hızla kalkan yumruğu hedefine son hız ulaşırken odada Erenin kırılan burnunun sesi ve acıyla çıkan sesi yankılanmıştı.

Eren iki eliyle burnunu kapatıp acı içinde bağrırken hızını alamayan Sinan bir yumruk daha savurunca Erenin bedeni bir ileri bir geri gitti.

"Nasıl anlayabildin mi? Biraz daha açıklayıcı mı olmam lazım?"

Sözü bittiği anda ensesinden tutup yanındaki duvara çarpmasıyla Erenin bedeni çuval gibi yere yığıldı.

"Ama olmadı böyle hemen bayıldın! Neyse ayılınca etüt yaparız!"

İçeri giren Ersin ve Okan yerde bayılmış iki seksen yatan Ereni görünce sinsice gülümsediler.

"Temizleyin şunun suratını dışarıdakiler korkmasın!" derken eline sıçrayan kanı cebinden çıkarttığı mendiliyle temizledi.İki adam Erenin koluna girip sürükleyerek kapıdan çıkarken koridordaki çalışanlar hayretler içerisinde bakıyordu..Sinan gayet rahatça gülümseyerek masum adam rolüne büründü.

"Damadım olacağını öğrenince heyecandan bayıldı!"

Yanına gelen güvenlik görevlisi çocuğa baktığında çocuk direk "Dediğinizi yaptım!" dedi.Sinan çocuğun omzunu sıkarak güven verici sesiyle "Ehliyetin var mı?" diye sorduğunda genç adam başını sallamakla yetindi.

"Güzel.Gel bakalım." Önde ikisi arkada korumalar ve Eren şirketin kapısından çıkarken arkalarında koca şirketi merakta bırakmışlardı. Korumalar Ereni ilerideki minibüs tarzı siyah büyük araca götürürken Sinan çocuğa "Adın neydi?" diye sorduğunda çocuk direk "Mustafa" dedi.

"Pekala Mustafa,burada olanları unutuyorsun.Şimdi nişanlını memleketten ister sen git getir ister kendisi gelsin.Kalacak yerin çalışacak işin hazır olacak.İki gün sonra vereceğim adrese gel ve adımı söylemen yeterli.Gerekli ayarlamaları yapmış olurum. Anlaştık mı?"

"Ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Beni tanımıyorsunuz bile.Neden yapıyorsunuz bunu?"

Çocuğun balık gibi açılıp kapanan ağzına gülerek baktı.Yaptığı ilk yardım değildi ve kime yardım etse hep aynı şaşkın ifadelerle karşılaşıyordu.

"Günahlarımın kefareti diyebiliriz. Daha yaşın çok genç ve yardım ettiğim tek insan değilsin.Bu yüzden iyi niyetimi sakın ola suistimal etmeye kalkma.Sonuçları pek iyi olmuyor." Başıyla Erenin bindirildiği minibüsü gösterdiğinde mesajını gayet açıkça iletildiğini gördü.

"Allah razı olsun sizden.Ben hakkınızı ödeyemem."

"Ödersin mutlaka.Hadi yola koyul bakalım ve dediğim gibi.." Mustafa hızla lafını keserek"Bugünü unutuyorum merak etmeyin."dedi.

Sinan başıyla selamlayıp caddenin karşısında bekleyen arabaya asil adımlarla ilerleyip arka kapısını açarak rahatça oturdu.Siyah camlardan içerisi gözükmediği için kasvetli bir hava vardı.Başını arkaya yasladığında tuttuğu nefesi sesli şekilde bıraktı.

"Gelmeme izin vermeliydin!"

Yan tarafından gelen sesle kafasını yanına çevirdiğinde Melihin bir çocuk edasıyla homurdanmasına tebessüm etti.

"Büyük lokmayı sana ayırdım aslan parçası.Hiç merak etme!"

Amcasının verdiği bu cevap şimdilik Melihi tatmin etmişti. Sedadan ayrı geçen zamanının acısını Erenden mutlaka çıkarmalıydı.

"Eee kaç yumrukta bayıldı?"

Arabanın ön koltuğunda oturan Samet ve Onur meraklı gözlerle arkalarına dönmüş Sinana bakarken Sinan "Üç" cevabını verdi.

"Kahretsin!"

Onur tuttuğu kahkahasını salıp zafer sırıtışıyla elini Samete doğru uzatıp "Alayım!" dedi.

Samet elini cebine atıp ikiyüzlük kağıdı çıkardığında şoför koltuğunda oturan Onurun eline sıkıştırdı.Sinan inanamaz gözlerle dostlarını süzerken başını hayretle iki yana salladı.

"Yaşlandın dostum! Adam seni gördüğünde bayılır sanıyordum o da olmazsa tek yumrukta! Pöf sana!"

"Canım biraz yumruklamak istedi.Ne var bunda?"

"He he ondandır!" Samet kaybettiği iddianın acısıyla çocuklar gibi homurdanmaya devam ediyordu.

"İstersen yaşlanmadığımı kanıtlayabilirim ne dersin?"

"Yok dostum.Hatırlarsan biz seninle o sevişmeyi yıllar önce yapmıştık!"

Yıllar önce bir iddia uğruna Samet ve Sinan eğlencesine dövüş maçı ayarlamışlardı.Bunda Yusufun Sameti gaza getirmesi önemli bir etkendi tabi.. Daha Yasemin ikizlere hamileydi. Hatta Sametin daha ilk yumrukta bayıldığını görünce neredeyse erken doğum yapacaktı. Samet gözünü açtığında "Yaseminnnn çocuklarıma beni anlat babanız sizi çok seviyordu de" diye sayıklayıp saatlerce kendisine gelememişti.O günü hatırladığında bedeninin titremesine engel olamamıştı.

Onur arabayı çalıştırıp sürmeye başladığında o günleri hatırlayıp gülümsedi."Sonuçta güzel bir maçtı!"

Homurdanma sırası bu sefer Sinana geçmişti.Samete yandan bir bakış atarak "Ya ne demezsin 10 saniye bile sürmeyen bir maç olarak tarihe geçebilirdi." dediğinde arabada yükselen kahkahalar az önceki kasvetli havanın dağılmasına sebep olmuştu..

************* ******* ***********
"Günaydın kayınço!"

Giray üzerindeki deri ceketini hızla çıkartıp sandalyesine asarken Demir hala duyduğu kayınço kelimesini idrak etmeye çalışıyordu.

"Kayınço mu?"

Giray oturduğu yerde iyice gerinerek sabah mahmurluğunu üzerinden atmaya çalışıyordu. Arkadaşına yandan bir bakış atıp ayaklarını kaldırıp rahatça masanın üzerine kaldırdı.

"Ne sandın bugüne bugün dostluktan kayınçoluğa terfi ettin! Değer bil azcık!"

"Sana çok yüz verdiğimi kabul etmeliyim!"

Aralık kapıdan çayları dağıtan çocuk elinde taşıdığı tepsiyle girerken konuşmaya şahit olmuş "Vay komiserim hayırlı olsun düğün ne zaman?" diye Girayın çayını masasına bırakmıştı.Genç adam 32 dişini gösteren sırıtmayla "Düğün ne zaman olur sevgili kayınçocuğum?" diye takılmasına devam ederken Demirhan sıktığı dişleri ağzının içine dökülecekti.

"Birazdan seni boğazlayıp geberteceğim için çıkmaz ayın herhangi bir gününde olabilir!"

Giray bu tehditten gram etkilenmediği gibi hala dostunu sinir edecek şekilde gülmeye devam ediyordu.Çayından bir yudum alıp arkadaşının sirke satan suratına bakış attı.

"Dur şimdi anladım senin derdini! Sen kıskanıyorsun!"

Demir ciddi misin bakışı atıp gözlerini devirdi."Bravo şak diye bildin.Ölüyorum kıskançlığımdan! Hatta birazdan delirip kendimi benzinle yakmayı düşünüyorum!"

"Kıvırma bal gibide kıskanıyorsun! Sen Cihan efendisine böyle kayınço ayakları yapamıyorsun falan! Vay anasını..Kardeşim üzülme yok yere.Bende senin kayınçon olurum!"

Bu adam canına susamıştı.Net! Belki hafiften kıskanıyor olabilirdi. Kıskanma değildi bu yani hiç değilse bir araya gelip arkadaş gibi takılabilirlerdi.Gerçi ne konuşacaklardı ki! Kardeşinin dudakları bir harika dostum hele o öpüşleri yok mu beni benden alıyor falan mı diyecekti! Demirhan kafasında dönen düşüncelerle kaybolmuş giderken Girayın sesi araya girerek gerçek hayata dönmesini sağladı.

"Yalnız bir hayal etsene! Cihanın yanına gidiyorsun vay kayınço naber ya diye ensesine yapıştırıyorsun adam var ya topuklarından başlar sıkmaya saniyesinde kevgire dönersin!"

Demir biran düşünmeye başlamıştı ki hemen o düşüncelerden sıyrılıp elini masaya vurdu."O kadar kolaydı zaten.Ben adamı var ya deşerim deşer!"

"Hayırdır kimi deşiyorsun komiser?"

İki polis sesin geldiği yöne doğru başlarını ani bir hızla çevirdiklerinde Cihanın kapıya doğru yaslanmış kendilerine özellikle Demire alayla baktığını gördüler.Girayın aniden attığı kahkaha odanın içinde yankılanırken Cihan Demirhanla bakışıp duruyordu.

"Hangi rüzgar attı seni böyle?" Demir hemen toparlandığında Cihan içeri girip elini Demire uzattı.Hiç beklemeden karşılığını veren Demir sertçe elinin sıkılmasına aldırış etmedi.

"Kayınçonu gördüğüne sevinmedin mi yoksa?"

Az önceki konuşmaya kulak misafiri olduğunu gizlememişti. Hafif gülümsemeyle Giraya elini uzatıp selamladı ve Demirin karşısındaki sandalyeye oturdu.

"Çay içer misin?" Demirin teklifine kafasını sallayarak onayladı. Girayda yerinden kalkıp çayını alarak Cihanın karşı sandalyesine oturup "Ne var ne yok?" diye sordu.

"İşler güçler bildiğiniz gibi. Yakınlarda toplantım vardı.Bi uğrayıp çayınızı içmek istedim."

Cihanın gözler Demirin üzerinde sabit bir şekilde duruyordu.Demir "Her zaman bekleriz kayınçomuza ısmarlayacağımız bir çayın lafımı olur?!" cevabını verip pis pis sırıtırken Cihan çattığı kaşlarını normal haline getirip gülümsedi. Sevmişti bu sersem herifi.Hem kardeşi mutluysa karışamazdı. Zaten bu aileye ısınmıştı.Bağları oldukça kuvvetliydi.Bu zamana kadar aralarında sözlü kavga bile olmamıştı.İmran hayatında olsun olmasın yine de bu aileye sonsuz bir şekilde güvenirdi.Aklına yine gelen sarı afetiyle dudaklarında oluşan kıvrıma engel olamamıştı. Aslında şimdi bu sapsızlarla çay içeceğine gidip öpse sarılsa rahat rahat vakit geçirse iyi olurdu gel gör ki yapması gereken bir ton iş vardı.

Demir adamın sabit bir noktaya kilitlenip güldüğünü görünce solundaki şeytan "ulan kesin İmranı ne hallerde düşünüyor pezevenk!" diye fısıldarken sağındaki melek "Sen onun kardeşini ne pozisyonlarda düşünüyorsun hatırlatmamı istermisin?" diye fısıldadı. İki taraftan yaylım ateşine tutulan genç adam konuyu değiştirmek için uzun zamandır aklında olan soruyu sormakta vakit kaybetmedi.

"Şu Nevzat işi ne oldu? Rahat duruyor mu?"

Cihan duyduğu isimle bedenini saran ani öfkeyle Demire baktı.Bu adamın ismini duymak bile zulüm gibi geliyordu.İki gün önce aldığı haberle azda olsa keyfi yerine gelmişti lakin o adamın hala nefes alması olanca keyfini de yerinden ediyordu.Çay bardağı elinde sıkmaktan kırılacak gibi dururken sıkıntıyla derin bir nefes verdi.

"İki gün önce Nevzat ve iki yakın koruması hapse girmiş."

Giray ve Demir aynı anda eğilip meraklı karılar gibi safça "Niye girmişler ki?" diye sordu.Onların bu safça sorusu karşısında gözlerini deviren Cihan "Gezi varmış.Ona icabet etmişler." diye hafif alayla boş bardağı masaya bırakıp arkasına yaslandı.

Adamlar hala karşısında kendisinden merakla cevap beklerken Cihan öğrendiklerini bir çırpıda anlattı.

"Mardin'de çatışmaya karışmış. Aldığım bilgilere göre yine birilerini kazıklama peşindeymiş ama adam dişli çıkmış şu ağa babalarından olsa gerek.Her neyse çatışma sırasında yakalanmışlar nöbetçi mahkemede tutuklu yargılanmış ama kefaletle çıkma durumu söz konusuymuş."

"Eğer yeterli delil bulunursa salınması imkansız." Girayın lafına alayla gülümseyip başını olumsuz anlamda salladı.

"Adamın sağlam kolları var. Savcısından hakimine kadar. Sanmıyorum tutuklanması da sırf göstermeliktir.İki haftaya çıkmazsa kellemi keserim!"

"Ne yapmayı düşünüyorsun? Hala varlığından bihaber.Şu babanın kazasıyla ilgili delilleri toparlarsan.."

"Delil falan kalmadı.Dedim ya savcısı hakimi hepsi bir oldu.Nasıl olacak bilmiyorum ama aklımda birkaç plan var ama şimdilik belayı çekmek istemiyorum.Hiç değilse.."

"Dayımı kafalayana kadar!" Demirhan adamın bakışlarına sinsice gülümsedi.

"Çok akıllısın valla kayınçonu şak diye anlıyorsun.Bu yüzden Demirhan dayına beni sevdirmeye bak! Yoksa bu güler yüzlü kayınçon puf diye uçuverir yerine görmek istemeyeceğin bir adam gelir!"

"Görev başındaki memuru tehdit ediyorsun!"

"Hayır küçük eniştemle akrabalık bağlarımı sağlamlaştırmaya çalışıyorum!"

Giray bu ikilinin atışmasını keyifle izliyordu."Olay berdele bağlandı! İzlemesi çok keyifli! Mahmut çayları tazele oğlum!"

Emniyet odası kıraathaneye dönerken Cihan Demire Allah sabır versin anlamında bakarken Demir anlamış gibi başını acı acı salladı.

"Ben kalkayım Sinan amcan çağırdı.Anca giderim." Kenara bıraktığı ceketini üzerine geçirirken Demir hayretle ayağa kalktı.

"Hayırdır amcamla ne işin var ki?"

"Siz olayı bilmiyor musunuz?" Sinan bir Demire bir Giraya baktı.Anlamsız bakışlarla kendisine bakınca olayı duymadıklarını anladı.

"Müneccim bokumu yedik nerden bilelim?Söyle de öğrenelim."  Demirhan sinirle masanın arkasından çıkarken duyduklarıyla bedeni bir şok dalgasına tutuldu.

"Sinan amcanız bu sabah Ereni piyasadan kaldırmak adına rehin aldı!"

************ ************* *******
Eren kendisinden geçmiş bir şekilde gözlerini açtı.Bu kaçıncı ayılışıydı hatırlamıyordu. Tanımadığı iki adam sürekli kendisine vuruyor bayılınca bir süre sonra tekrar ayıltıyorlardı. Üzerinde sadece şort ile duran Eren deponun soğukluğunu yavaştan hissetmeye başlamıştı..

Demir sürgülü kapı gürültüyle açılırken zorla kafasını kaldırıp gelenleri görmeye çalıştı ve çalışmasıyla kaldı.Çünkü moraran ve şişen gözleri yarı kapalı şekildeydi ve her yeri bulanık şekilde görüyordu.

Taşımakta zorlandığı kafası öne düşerken gözünün önünde bir çift ayak belirdi.Merakına yenik düşerek kafasını ayaklardan başlayıp yukarı doğru kaldırdıkça kalbi hızlanmaya başladı. Biraz daha yukarı çıktığında ellerine sargı saran birisiyle karşılaştı. O sargıyı neden sarıyordu ki?

Son bir gayretle kafasını kaldırıp yarı kapalı gözlerini karşısındaki gizemli adamın bakışlarıyla buluşturdu.

"Me-melih?"

Melih adamın daha şimdiden kekelemesine gülümseyerek Erenin önünde hafifçe eğildi.Gözlerinin içine öyle bir baktı ki Eren ruhunu o saniye verebilirdi.Yediği dayak yetmemişmiydi? Birde Melihten mi işkence görecekti?

Aklından geçirip dilinden bir türlü çıkmayan sorular yüzünden çıldıracaktı ki Melih kendisine şeytanca sırıtıp sadece tek kelime söyledi..

"Hazır mısın?"


Eren daha itiraz edecek fırsatı bulamamıştı ki Melihin ilk yumruğuyla sandalyesinden geriye devrilmişti.Ayağa kalkacak hali zaten yoktu.Hırsını tek yumrukla alamayan Melih adamın üzerine eğilerek tekrar vurdu.Yumrukla sinirini alamayınca tekme atmaya başladı.Midesine.Sırtına.Bacaklarına.Nereye denk gelirse vurdu.  Tekrar.Tekrar ve neredeyse yüzü tanınmayacak şekle girmişti.Melih duracak gibi değildi ki iki kolundan Onur ve Sinan tutup çekene kadar..

"Yeter bu kadar!" Onur oğlunun hiç bilmediği yüzüyle tanıştığına memnun olmamıştı.O yufka yürekli merhametli oğlu yok olmuştu. Babasına "Yeter mi?" diye sinirle haykırdığında ter içinde kalmış suratı kıpkırmızıydı.Gözleri adeta kan çanağına dönmüştü.

Melih yerde yatan adama doğru tekrar bir adım attığı anda Sinan önüne geçip engel oldu.

"Katil ol diye izin vermedim Melih!Sadece hırsını al diye izin verdim. Şimdi git temizlen çok geç oldu.Bir kaç gün kafanı topla iyice dinlen. Sonra yapman gerekeni biliyorsun!"

Arkalarında duran Cihan yavaş adımlarla Melihe yaklaştı.Elindeki montu adamın omuzlarına bıraktı. "Tanıdığım en masum adamın bir anda ninjaya dönüşmesi bende şok etkisi yarattı.Özel bir formülün var mı?" Cihanın dediklerine istemsizce sırıtan Melih "Çaktırma bende çok şaşkınım.Neye dönüştüm hiç anlamadım!" cevabını verip montu yavaşça giydi.

İki genç arabalarının oraya doğru giderken arkalarında kalan adamlar birbirlerine ne olacak şimdi der gibi bakıyordu.Biri hariç..

Samet uzunca bir masanın önünde durmuş üzerinde bulunan alet edevatlara şaşkın ve korkulu gözlerle bakıyordu.Eline aldığı uzun penseyle ingiliz anahtarı karışımı olan onlardan tek farkı kösesinden elektrik kablosu çıkan aleti incelerken diğerleri Sametin bu keşfini gülerek seyrediyorlardı.

Yusuf Sametin elindekini merak edip yanına gitti.Hakket o ne işe yarıyordu acaba? Bunları bu çocuğun üzerinde kullanacaklarsa sabaha çıkamazdı zaten.Samet yanına gelen dostuna yavaşça yanaştı.

"Pişt kayınço!Hatırlatta bir daha Sinanla dalga geçmeyeyim!Oğlum bu matkapla beyin deler testereyle oramı buramı keser!Şunlara bak! Yıllarca koynumuzda Dexter beslemişiz haberimiz yokmuş!"

Yusuf Sametin rengi atmış suratına bakıp kahkaha attı.Elindeki aleti yerine bırakıp kelepçeye benzer ama diken gibi detayların bulunduğu parçayı eline aldı. Fantazi mizacı oldukça geniş olduğu için aklına gelen görüntüler şuan için pek hayra alamet değildi.

"Aslında bu faydalı bir şeye benziyor!"

Sametin gözleri şeytanca parlarken Yusuf o kelepçeyi ne için fayda sağlayacağını anlayıp arkadaşının ensesine yapıştırmakta gecikmedi. "Faydana sıçtırtma şimdi!" diye kükrediğinde Samet elindekini hemen masaya fırlatıp kaçar adımlarla Sinanın yanına gitti.

Sanki az önce Yusufa Sinanla dalga geçmeyelim diyen kendisi değilmiş gibi daha ilk dakikadan yine çenesine hakim olamamıştı.

"Birader çeyizin baya güzelmiş."
Ne dedigini anladigi anda eliyle ağzını kapatıp sinirle Yusufa döndü.

"Sana hatırlat demiştim!"

Yusuf ellerini ben karışmam anlamında iki yana kaldırıp masumca sırıttı.Sinan aletlerden korkan dostunu biraz daha korkutmaktan çekinmeden "İstersen nasıl kullanıldıklarını göstereyim. Uygulamalı şekilde!" dedi.

Samet kocaman açtığı gözleriyle arkadaşının dediklerinin gerçeklik payını anlamaya çalıştığında adamın gayet ciddi bakışlarıyla karşılaştı.Parmağını adama sallayıp "Bana bak Sinan. Dostumsun falan ama o aletlerden birini eğer üzerimde denemeye kalkarsan.." biran için sustu.

"Ee naparsın?"

"Diyecek bir şeyim yok.Öyle artistik giriş yapıp mafya konuşmasıyla bitirecektim ama tık yok.Devamı gelmedi.Benlik değilmiş.Neyse oldu o zaman. Görüşürüz!"

Samet hızlı adımlarla deponun çıkışına ilerlerken aklı hala kelepçede kalmıştı.Acaba çaktırmadan aşırsa ne olurdu?Sonuçta işkence aletini faydalı bir amaç uğruna kullanabilirdi...

******** ******** *********
Seda bütün gündür evde tıkılı kalmaktan patlayacaktı.Ne arayan vardı ne soran.Oysa babası söz vermisti.Bu kabustan uyanmasına yardım edeceğine söz vermişti. Gece yaşadığı anları hatırlayınca yine gözleri doldu.Mektubu okuduktan sonra ani bir kararla babasının odasında bulmuştu kendisini..

"Baba! Yardım et bana yalvarırım!" diye ağlayıp kapıyı yumruklarken Sinan ve Narin yataktan nasıl fırladıklarını bilmiyorlardı.Gülüm pijamalarıyla merdivenden ikişer üçer atlayarak arkadaşının yanına indiğinde Seda kollarının arasında yere çöktü.

"Gidiyor Gülüm!Bırakıyor beni!Sonsuza dek kaybettim!"

Seda hem ağlayıp hem konuşmaya çalışıyordu.Gülüm arkadaşının bu haline dayanamayıp hazırda akmayı bekleyen göz yaşları yanaklarını ıslatıyordu..Teselli edecek hiçbir kelime çıkmıyordu dudaklarından..

"Ne oldu? Kızım ne oldu?" Sinan kapı ağzında yere çökmüş kızının vücudunun her yerini kontrol ediyordu.Daha yarım saat önce bir şeyi olmayan kızına biranda neler olduğunu deli gibi merak ediyordu.
Narin Sedanın saçlarını okşayarak avuçlarıyla yüzünü kavradı. Kendisine bakmaya zorladığında "Anlat artık!Gerçekleri anlat bebeğim.Babanda bende yardım edelim!" dediğinde bir hıçkırık daha kaçtı titreyen dudaklarının arasından..

"Gitmesin!Ben-ben onu seviyorum. Yemin ederim sadece onu seviyorum. Eren! Eren beni zorladı!Tehdit etti. Öldürürüm sevdiklerini dedi.Ben korktum baba.Yemin ederim sizin için kabul ettim.Anne söyle gitmesin.Be-beni bırakmasın!"

Sudan çıkmış balık gibi çırpınıyordu genç kız..Adeta can çekişiyordu.Aldığı her nefes boğazına düğümleniyor göz yaşları devamlı akan bir çeşmeyi andırıyordu..

Sinan kızını zorla ayağa kaldırıp elleriyle yüzünü kaplayan ıslaklığı özenle sildi.

"Sana söz veriyorum.Bu gözlerinden akıttığın her damlaya sebep olan o ite bu dünyayı haram edeceğim!Dik dur Seda!Mutluluğunu sana geri getireceğim!Bana güven!"

Annesinin yanına gelip oturmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı.
"Baban aradı.Gelmek üzereymiş." diyen Narin kızının yanağına sulu bir öpücük bıraktı.

"Tek mi geliyor?"  genç kız hüzünle annesine bakarken Narin dudaklarını büzmekle yetindi. “Biraz zaman vermelisin tatlım.Yaşadığınız kolay şeyler değildi.Onu da anlamak lazım. Kırgın olabilir.”

“Evet ama yeterince zaman kaybetmedik mi anne?Ben beklemek istemiyorum.” Ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlerken nereye gideceğini bile bilmiyordu. Açılan kapıdan Sinan ağır adımlarla girdiğinde kızının ağlamaklı suratıyla karşılaştı.

“Nerede?” Seda direk konuya girerek babasına hesap soran gözlerle bakıyordu.Sinan hiç uzatmadan kızının istediğini verdi.

“Sapanca’da!”

Seda bir adım gerileyerek duyduğunu hazmetmeye çalıştı.Her şeye rağmen yine gitmişti yani! Terk etmişti onu öyle mi?

“Kızım bırak toparlansın biraz.Gelecek bana inanmıyor musun?”

“Sorun inanıp inanmamak değil baba! Onun gitmesi! Bende yıkıldım.Kahroldum! ama kaçmadım! Eğer toparlanacaksak beraber toparlanacağız bunun başka yolu yok!”

Arkasındaki dolaptan uzun bir hırka alıp üzerine geçirip elini babasına uzattı.“Anahtarlarımı verir misin?”

Sabah kızının delilik yapmasından korktuğu için arabasının anahtarlarını almıştı.Karısıyla göz göze geldiğinde Narin başıyla onay verdi.Şu hayatta ne kadar mafyatik hareketleri olursa olsun canına yandığı karısının tek bakışına romantik herife dönüşmesine hayret ediyordu!

“Ersin seni götürsün!”

“İstemiyorum.Giderim ben!”

“Kaldığı yeri bile bilmiyorsun. Ayrıca gece yarısı olmak üzere! Ya Ersin ya hiç biri! Seç!” Başka çaresi olmayan Seda memnuniyetsizce başıyla onayladı.

Ersinin kullandığı araba son hız yol üzerinde yılan gibi süzülüyordu. Sedanın kalbi ağzında atarken Melihle karşılaşmanın heyecanını iliklerinde bile hissediyordu. Zaman geçmek bilmiyordu. Arabanın içi sıcacıkken neden ayazda kalmış gibi titriyordu bilmiyordu. Ersin kızın titremesini farkedince “Arka koltukta annenin şalı var güzelim.Üzerine al.” dediğinde Seda Ersin abisine şaşkınca baktı.

“Annemin şalı niye arabada abi?” diye safça sordu.“Valla baban annenin kokusu olmadan rahatlayamıyor.Böyle sinirlendiği anda şalı burnuna dayıyor.40 yıllık tiryakiler gibi” derken ikisi birden gülmeye başladı.Seda babasının şu hallerine bayılıyordu.Acaba Melih onun kokusunu seviyor muydu? Bunun cevabını illaki öğrenecekti! Yüzündeki sırıtmayla yolun bitmesini beklemeye başladı.

Günler gibi süren yolculuk sonlanırken Ersin arabayı yavaşça durdurduğunda Sedaya döndü. Eliyle çaprazındaki iki katlı evi gösterip “İşte prensin oradaki evde!” dedi.Seda bir çırpıda adamın boynuna sarılıp “Çok sağ ol abi.” diyerek geri çekildi.

Arabadan inip bahçeden usulca geçen Seda kapının önüne geldiğinde girişteki ışık otomatik olarak yandı.Elini kapıya vurmak için kaldırdığında havada birkaç saniye asılı kalmasına izin verdi.Derin nefesler alarak kalp atışlarının düzene girmesini sağladı ve bir kere sertçe kapıya vurdu.

Melih eve geldiğinde salondaki koltuğa öylece bedenini bırakmıştı. Saatlerdir ölü gibi yatıp tavanı seyrediyordu.Babası ve amcası sayesinde durmuş Cihanın zoruyla depodan uzaklaştırılmıştı. Oradan çıkarken aklında Sedaya gidip sıkıca sarılmak varken yine de buraya gelmişti. Kırgındı..
Kendisine.Sevdiğine.Yaşadıklarına.Yaşattıklarına.Hayatına.Kırgındı..
Hatalıydı.Her ikisi de hatalıydı. Seda ona güvensizliğinden kaybetmişti.Kendi ise sorgulamayışından..

Kulağına gelen tıkırtıyla kafasını hafifçe kaldırıp kapının olduğu yere baktı.Bir defa gelen tıkırtıyı yanlış duydum galiba diye düşünüp kafasını tekrar koltuğun kenarına bıraktı.Bu sefer daha şiddetli vurulunca hızla yerinden doğruldu.Akşam üstü Barışa gideceği yeri söylemişti.Kesin dayanamadı o geldi diye homurdanıp kapıya yürüyüp ilgisizce açtı..

Seda ise adamın uyuduğunu düşünerek üçüncü vuruşu için elini kaldırmasıyla kapı aralandı. Yumruk yaptığı eli havada kalırken karşısında berbat halde duran sevdiği adamla karşı karşıya kaldı.Melih ise karşısında görmeyi hiç düşünmediği kızla yerine çivilenmişti.Acaba rüya mı görüyorum? diye düşünüp gözlerini birkaç defa kapatıp açtı.Seda aralık olan kapıdan içeriye bir bakış attı.
Melih bu bakışa birden aklına gelenlerle sinirlendi.

“Merak etme kız falan atmadım! Hatta sevişmedim de! Dur birde ne vardı?” gözlerini düşünüyormuş gibi uzaklara diken Melih “Ah evet! Evlilik kutlaması da yapmıyorum!” dedi.

Seda böyle bir tepki beklemiyordu elbette.Zaten kucak açıp kollarına zıplayacağını da tahmin etmemişti!

“Nasıl inandın? O piçin oyununa nasıl kandın?Sana aşık olan lanet olası gözlerimi hiç mi görmedin?Bunu sana yaşatabileceğimi nasıl düşündün?!”

Melih daha kapı ağzında içindekileri kusarken Seda adamın bu tepkisine oldukça öfkelendi.
“Bilemezdim!” Seda eşikten adımını atıp adamın üzerine doğru yürüdü.

“Bilemezdim tamam mı? Bana söylemedin! Lanet olası aşkını sevgini dilinden dökmedin! Yaşatmaksa ben alasını yaşattım sana Melih bey! Daha 8 yaşındaydım 8! Ne anlar 8 yaşındaki çocuk aşık olmaktan! Ama ben oldum! Peşinden ayrılmadım.Çamur gibi kekleri sırf sana hayranlığımdan yaptım! Sırf benimle ilgilen diye hasta numaraları bile yaptım! Anladın mı peki? Sana olan aşkımı fark ettin mi? Evet Erene inandığım için hatalı olabilirim ama her şey öylesine kurgulanmıştı ki anlayamadım! Barışa bahsettiğin yüzüğü o kızın parmağında görünce çıldırdım Melih! Bunun başka bir açıklaması olamazdı o an için! Son bir aydır çektiğim acılar sensiz geçirdiğim 4 yılı gölgesinde bıraktı. Sana o akşam inanma dercesine yalvardım.Onu anladın mı peki? Anlamadın!Bu kız neden bunları yapıyor diye gelip yakama yapışmadın! İçinde sorguladıklarını gün yüzüne çıkartmadın! Sadece kendin acı çekmedin! Sadece sen kahrolmadın! Benim kalbim sende tutsak kalmışken hissettiğin acının aynısını bende çektim! Şimdi bana gelip nasıl inandın diye sorma! Çünkü buna hiç hakkın yok!”

Seda Melihin karşısında dik tuttuğu başıyla yıllardır içinde tuttuklarını kusarken Melih şaşkınca Sedanın içinden çıkan başka bir kişiyi görüyordu.Ne dese haklıydı! Lanet olsun ki dediklerinde sonuna kadar haklıydı! Seda içindeki patlamanın verdiği rahatlıkla bir adım daha attı genç adama..

“Şimdi beni sevdiğini söylemezsen yemin ederim hiç acımadan öldürürüm seni!”

İşte buraya kadardı..

Melih dayanma sınırını çoktan aşmıştı.Aralarındaki mesafeyi kapatması saniyesini almamıştı.Bir kolunu kızını ince beline sarıp kendisine çekmesiyle nefeslerini buluşturması bir oldu..

Kapattığı gözleriyle huzuru bütün benliğinde hissederken dünya üzerinde böyle bir mutluluğun olduğuna kendisini inandırmaya çalışıyordu.Tükenmiş bedeni tekrar hayata dönüyordu.Solup giden çiçeğin güneşle ve suyla buluşunca tekrar hayata dönmesi gibi kendiside Sedanın sıcacık nefesiyle tekrar doğuyordu..

Seda acemi öpüşleriyle aşkını karşılarken ayakları yerden kesilmişti.Kalbi sonunda yuvasına kavuşmuştu.Bu his inanılmazdı.Bu his yıllardır hayalini kurduğu kavuşmadan bile daha mükemmeldi.Parmak uçlarından başlayan titreme tüm bedenini esir alırken sanki rüyadan uyanacakmış onu bırakacakmış gibi hisse kapıldıkça daha da sardı adamın kollarını..

Melih bir nefeslik geri çekildiğinde usulca gözlerini aralayıp karşısındaki güzellik tanrıçasına baktı.Yüzünün her bir karesini ezbere bildiği alanı tekrar tekrar seyretti..Dudaklarıyla kızın suratının her bir köşesini mühürledi..

“Sana olan sevgimi aşkımı açlığımı kelimelerle anlatamam Seda.. Ağzımdan çıkan her kelime sen!  içime çektiğim her nefes sen! Baktığım gördüğüm herkes sen! Sana olan hislerimi iki kelimeye sığması büyük haksızlık..ama madem duymak istiyorsun..” sabırsızlıkla iki dudağının arasından çıkacak olanı bekleyen sevdasına aşkla gülümseyerek fısıldadı..

“Seni seviyorum çok seviyorum..!”

-Bölüm Sonu-

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro